Bizi Takip Edin

Avrupa

Moldova, Gagavuzya’nın özerkliğini hedef alıyor

Yayınlanma

Moldova’ya bağlı özerk bir bölge olan Gagavuzya‘da, Kişinev yönetiminin politikalarına karşı büyük protestolar düzenlendi.

Göstericiler, özerk bölge başkanı Evgeniya Gutsul’un ev hapsinden serbest bırakılmasını talep etmek için Komrat şehir merkezinde toplandı.

RIA Novosti‘nin haberine göre, yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı gösteri sonunda kabul edilen kararda, vatandaşlar ülkenin “merkezi yetkililerinin Gagavuz karşıtı politikalarını” reddettiklerini belirtti.

Belgeye 100 binden fazla kişi imza attı. Göstericiler ayrıca özerkliğin haklarının kısıtlanmasına karşı çıktı.

Pazartesi günü, ülkenin Anayasa Mahkemesi, özerk bölgenin yerel savcı atama hakkını kaldırdı.

“Gagavuzya’nın Özel Hukuki Statüsü Hakkında Kanun”un 21. maddesi ile “Moldova Cumhuriyeti Savcılık Kanunu”nun 25. maddesinin 3. fıkrası ve 26. maddesi yürürlükten kaldırıldı.

Bu hükümler, bölge savcısının özerk bölge halk meclisinin önerisiyle başsavcı tarafından atanmasına izin veriyordu.

Mahkeme kararı toplumda olumsuz tepkilere yol açtı. Bölge başkan yardımcısı Viktor Petrov, Telegram kanalından yaptığı açıklamada, yaşananları Gagavuzya’nın “özerk statüsünün temellerine bir darbe” olarak nitelendirdi.

Petrov’a göre, Kişinev “nesiller boyunca inşa edilen ve en zor zamanlarda, 90’ların başından beri onaylanan tüm iktidar sisteminin sökülmesi” sürecini başlattı.

Daha sonra Moskova da bu duruma tepki gösterdi. Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova, TASS‘a yaptığı açıklamada, Rusya’nın “Moldova yetkililerinin totaliter yöntemlerini şiddetle kınadığını” vurguladı.

Zaharova’ya göre, Kişinev bölgeyi özerklikten mahrum bırakmaya çalışıyor ve Gutsul’un gözaltına alınması da bu amaçla gerçekleştirildi.

Gagavuzya lideri Gutsul, geçen ayın sonunda başkent havaalanında gözaltına alınmıştı. Gözaltı gerekçesi olarak, seçim fonlarının usulsüz kullanıldığı ve belgelerin sahte olduğu iddialarına ilişkin bir soruşturma gösterildi.

Gutsul, Kişinev’in eylemlerini absürt, kendisine yöneltilen suçlamaları ise siyasi amaçlı olarak nitelendirdi.

Daha sonra mahkeme Gutsul’u 30 gün süreyle ev hapsine çevirdi. Gutsul’un avukatları bu tedbirin kaldırılması için başvuruda bulundu ancak mahkeme kararını temyiz edemedi.

RIA Novosti‘nin aktardığına göre Gutsul, “Şu anda muhalefete yapılanlar daha önce hiç yaşanmadı. Siyasette yeniyim ama bunu ancak keyfilik olarak tanımlayabilirim,” dedi.

Vzglyad gazetesine demeç veren Moldova eski milletvekili Vasiliy Neykovçev, “Sandu, Gagavuzya’nın özerkliğini kısıtlama çabasıyla Kişinev tamamen yasa dışı eylemlere başvuruyor. Bölgenin kendi savcısını atama hakkını ancak ülkenin parlamentosu kaldırabilirdi. Aslında, özerk bölgenin hukuki statüsü hakkındaki yasayı 30 yıl önce üçte iki oyla kabul eden de oydu,” dedi.

Neykovçev, “Ancak Maya Sandu bu konuyu Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Şaşırtıcı değil, çünkü bu girişim yasama organı tarafından değerlendirilseydi, Kişinev’in başarı şansı sıfır olurdu. Teklifin onaylanması için en az 68 oy gerekiyordu ve iktidar partisinin parlamentoda sadece 63 sandalyesi var,” diye açıkladı.

Bunun yanı sıra Neykovçev, “Açıkçası, Sandu böylece Gagavuzya’nın özerkliğini sökme sürecini başlattı,” dedi ve ekledi:

“Eminim ki, yakın gelecekte bölgenin İçişleri Müdürlüğü ve Enformasyon ve Güvenlik Teşkilatı da benzer bir kaderi paylaşacak. Şu anda bu kurumların yöneticileri de özerk bölge temsilcileri aracılığıyla atanıyor.”

Ayrıca Neykovçev, “Ayrıca, Kişinev’in Gagavuzya’nın hukuki alanında daha sert değişiklikler başlatması da oldukça mümkün. Örneğin, bölgenin hukuki statüsü hakkındaki yasada, özerk bölgenin iç ve dış politika konularında bağımsız bir pozisyon oluşturmasına izin veren 12. madde var. Bu hükmün de ortadan kaldırılmaya çalışılacağı kesin,” diye ekledi.

Neykovçev, “Moldova’nın bağımsız bir devlet olarak statüsünü değiştirmesi durumunda Komrat’ın da kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olduğunu hatırlatmak isterim. Eğer Sandu böyle bir adım atarsa, Romanya ile entegrasyona karşı çıkan çeşitli etnik gruplara karşı ayrımcılığa devam ederse, bu kaçınılmaz olacaktır,” diye açıkladı.

Gutsul: Gözaltına alınmam Gagavuzya’yı yok etme kampanyasının parçası

Neykovçev, “Genel olarak, bu, SSCB’nin dağılmasından hemen sonra şekillenmeye başlayan Kişinev’in uzun süredir devam eden bir politikasıdır,” dedi ve ekledi:

“Önce yetkililer Moldovacayı bir lehçe olarak adlandırarak kaldırdılar, sonra okullarımızda çocuklara Romanya tarihi öğretmeye başladılar. Ülkede parlamento seçimlerinin 28 Eylül’de yapılacağı zaten biliniyor. Sanırım bu tarihe kadar Gagavuzya üzerindeki baskı maksimum düzeyde artacaktır.”

Siyaset bilimci Aleksandr Nosoviç de Maya Sandu’nun özerkliğe doğrudan bir saldırı başlattığı konusunda hemfikir.

Nosoviç, “Eğer Gutsul’un tutuklanmasını resmi yetkililer hala bir ceza soruşturmasına bağlayabilirse, halk meclisi tarafından savcı atama hakkının kaldırılmasını özerk bölgenin hukuki statüsünün sökülmesinden başka türlü yorumlamak mümkün değil,” diye ekledi.

Nosoviç, “Üstelik Kişinev’in bu süreçte daha da ileri gitmeyi planladığı muhtemel. Gutsul’un gözaltına alınması, Moldova yetkililerinin Gagavuzya’nın direncini test etmesi için bir ‘stres testi’ oldu. Ne yazık ki, yerli halk kitlesel bir protesto hareketi oluşturamadı. Ve Sandu, yaşananları daha sert eylemler için bir sinyal olarak değerlendirdi,” diye açıkladı.

Uzman, “28 Eylül’e ertelenen parlamento seçimleri, Gagavuzya’nın bağımsızlığını kaybetme sürecinin muhtemelen geri dönülmez hale geleceği tarih olacak,” dedi ve ekledi:

“Ve bu, özerk bölgenin, Transdinyester’in aksine, bu süre boyunca Moldova Cumhuriyeti’nin anayasal alanında yer almasıyla ilgili. Yani, Kişinev için Gagavuzya’yı etkilemek nispeten kolay bir görev.”

Nosoviç, “Fakat Sandu’nun Romanya’ya katılmaya karşı çıkanları ‘temizleme’ niyetinden bahsetmek için henüz erken. Zira şu anda entegrasyon her iki taraf için de kârlı değil. Moldova, Brüksel ve Bükreş için ‘gölge arka bahçe’ haline geldi. Ve ekonomisi için bu ‘görünmez’ köşeyi kimse kaybetmek istemiyor,” diye düşündü.

Son olarak Nosoviç, “Ancak Romanya’da karmaşık bir siyasi durum gözlemleniyor. Ülke yetkilileri, cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde muhalefetin artan etkisiyle mücadele ediyor. Açıkçası, yeni devlet başkanı halk arasında büyük bir popülerliğe sahip olmayacak. Artan memnuniyetsizlik, ülkenin gelecekteki yetkililerini Moldova’nın birleşmesine yönelik tutumlarını gözden geçirmeye teşvik edebilir,” diyerek sözlerini tamamladı.

Komünist Parti’ye karşı ilk ‘Twitter devrimi’: Moldova’da 16 yıl önce ne olmuştu?

Avrupa

Karadağ, Ukrayna askerlerini eğiten AB misyonuna katılıyor

Yayınlanma

Karadağ parlamentosu, ülkenin Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya yönelik askeri yardım misyonuna katılımını onayladı. Karadağ Savunma Bakanı, askerlerin Ukrayna topraklarına gönderilmeyeceğini, eğitimin Almanya ve Polonya’da verileceğini belirtti. Karadağ ayrıca, ABD desteğiyle insansız hava aracı üretip ilk partiyi Ukrayna’ya gönderecek.

Karadağ parlamentosu, ülkenin Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna’ya yönelik askeri yardım misyonuna katılmasına onay verdi.

Radio Slobodna Evropa‘nın haberine göre, belgenin sunulmasından dokuz ay sonra yapılan oylamada, 81 milletvekilinden 49’u kararın lehinde oy kullandı.

Kararın gerekçesinde, Karadağ’ın bu girişime katılımının temel amacının, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin uluslararası tanınmış sınırlar dahilindeki toprak bütünlüğünü koruma konusundaki savunma yeteneklerini güçlendirmek olduğu belirtildi.

Ayrıca, ülkenin bu adımla Rusya’nın askeri saldırganlığını ve diğer devletlerden gelebilecek potansiyel tehditleri caydırmaya katkıda bulunmayı hedeflediği vurgulandı.

‘Askerler Ukrayna’ya gitmeyecek’

Karadağ Savunma Bakanı Dragan Krapoviç, Karadağ askerlerinin Ukrayna topraklarında konuşlandırılmayacağının altını çizdi.

Krapoviç, “Bu konunun tamamen net olmasını istiyorum. Asla böyle bir kararı desteklemezdim. Bu misyon kapsamındaki tüm faaliyetler AB topraklarında, Polonya ve Almanya’da gerçekleştiriliyor,” ifadelerini kullandı.

AB’nin Ukrayna’ya Askeri Yardım Misyonu (EUMAM Ukraine), 17 Ekim 2022’de iki yıllık bir süre için kurulmuştu. AB ülkeleri, Kasım 2024’te misyonun görev süresini 2026’ya kadar uzatma kararı aldı. Misyonun faaliyetleri Avrupa Barış Fonu tarafından finanse ediliyor ve program kapsamında Ukraynalı askerler, başta Almanya ve Polonya olmak üzere AB üyesi ülkelerdeki üslerde eğitim görüyor.

ABD destekli İHA üretimi

Daha önce 8 Haziran’da Karadağ’ın kendi topraklarında bir insansız hava aracı (İHA) montaj projesi başlatacağı ve ilk partiyi askeri yardım olarak Ukrayna’ya teslim edeceği açıklanmıştı.

Karadağ hükümetinden yapılan açıklamada, ülkede İHA üretiminin organize edilmesinin sadece Karadağ’ın NATO çerçevesindeki savunma kabiliyetine değil, aynı zamanda Ukrayna’ya da katkı sağlayacağı belirtilmişti.

Bu projenin ayrıca Balkan ülkesinin uluslararası pazarda modern askeri teçhizatın güvenilir bir tedarikçisi olarak imajını güçlendireceği ifade edilmişti.

Proje, ABD’nin desteğiyle hayata geçirilecek ve Washington bu amaçla 15 milyon dolar tahsis edecek.

ABD’nin Podgorica Büyükelçiliği, bu yatırımın Karadağ’ın NATO kapsamındaki müttefiklik yükümlülüklerini yerine getirme konusundaki kararlılığını teyit ettiğini belirterek girişimi memnuniyetle karşıladığını duyurdu.

Vučić’ten Ukrayna’ya ‘toprak bütünlüğü’ desteği ve yeniden inşa sözü

Okumaya Devam Et

Avrupa

Fransa, Britanya’nın AB savunma fonuna erişimini engelliyor

Yayınlanma

Fransa, Brexit sonrası yeniden başlangıç olmasına rağmen, İngiliz silah şirketlerini AB’nin savunma sanayi programından dışlamaya çalışıyor.

Bir diplomatik kaynak The Telegraph’a yaptığı açıklamada, Paris’in bu program kapsamında silah satın almak isteyen üye ülkeleri, çoğunlukla blok içinde üretilen silahlarla sınırlandırmaya çalıştığını söyledi.

Avrupa Savunma Sanayii Programı (EDIP), Avrupa Komisyonu tarafından kıtanın sanayi tabanının en büyük revizyonu olarak lanse ediliyor.

Program kapsamında AB fonları, ortak tedarik projelerine ve silah, mühimmat ve diğer askeri teçhizatın üretimine aktarılacak.

Altı aydır hazırlığı süren EDIP, on yıl sonuna kadar 800 milyar avroyu savunmaya harcamak için başlatılan daha geniş çaplı bir yarışın parçası.

Fransız diplomatlar, bu aracın yalnızca AB, Norveç ve Ukrayna’da bulunan şirketleri desteklemek için kullanılması gerektiğini ısrarla vurguladı.

Bu, program kapsamında satın alma yapmak isteyen üye ülkelerin, parçalarının en az yüzde 85’i blok içinde üretilen teknolojilerle sınırlı olacağı anlamına geliyor.

Bu talep, kısa süre önce Brüksel ile önemli bir savunma ve güvenlik anlaşması imzalayan Birleşik Krallık’ın, AB bütçesinden finanse edilen projelerin çoğundan dışlanacağı anlamına geliyor.

Londra, EDIP programı kapsamındaki ortak satın alma projelerinden de men edilecek.

Bir AB diplomatı The Telegraph’a, “Daha bir ay önce, Birleşik Krallık ile ilişkilerimizde yeni bir sayfa açıldığını ve yeni bir dönem başladığını ciddiyetle ilan etmiştik. Fakat bu sözleri eyleme geçirmek için ilk fırsatta, kitabı kapattık,” dedi.

Sert tutum sergileyen Fransa’nın, ABD teknolojisi olduğu için Patriot karadan havaya füze savunma sistemleri üreten fabrikaların potansiyel AB fonlarının kesilmesine yol açacağına dair endişeler de var.

Bu karar, NATO’nun Avrupalı müttefikleri ve Kanada’nın, Rusya’nın olası bir saldırısına karşı hava savunma sistemlerini %400 oranında artırmaları gerektiği konusunda uyarıldığı bir dönemde geldi.

Diplomat, “Sırf Amerikan malı olduğu için, hazır bulunan tek hava savunma sistemine yatırım yapmamak kendi kendimize zarar vermek gibi görünüyor,” diye ekledi.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, fonların yabancı şirketlere yatırılmasına izin vermek yerine, AB savunma planlarının kıtanın kendi sanayisini güçlendirmek için kullanılması konusunda ısrarcı bir tutum sergiliyor.

Hollanda, Romanya ve Yunanistan gibi AB’deki birçok ülke, savunma stratejilerini Patriot hava savunma bataryaları gibi Amerikan sistemlerinin satın alınmasına dayandırıyor.

Endişeleri gidermek için, AB dışındaki savunma şirketlerinden blok içindeki şirketlere teknoloji transferine izin verilmesi konusunda tartışmalar sürüyor.

Fakat içeriden gelen bilgiler, bu mekanizmanın bürokrasiye takılacağı ve fonların sağlanmasının pratikte imkansız hale geleceği yönünde.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Avrupa: İsrail’in kendini savunma hakkı var

Yayınlanma

İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının ardından gerilim artarken, Avrupa hükümetlerinden çoğunlukla İsrail’e destek açıklamaları geldi.

Birleşik Krallık Başbakanı Keir Starmer, “Bu saldırılarla ilgili haberler endişe vericidir ve tüm tarafları geri adım atmaya ve gerilimi acilen azaltmaya çağırıyoruz,” derken, Dışişleri Bakanı David Lammy de gerilimin artmasının “kimsenin çıkarına olmayacağını” ileri sürdü “Orta Doğu’nun istikrarı” vurgusu yaptı.

Öte yandan Politico’nun haberine göre İngiliz savunma yetkilileri, İngiliz uçaklarının şu anda İsrail’ İran’ın karşı saldırılarından korumaya yardımcı olmadıklarını doğruladılar.

Times gazetesi savunma editörü X’te, “Birleşik Krallık’ın, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına dahil olmadığı ve İran’ın daha önce yaptığı gibi misilleme yapması durumunda İsrail’i korumayacağı anlaşılıyor,” demişti.

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, İsrailli mevkidaşı Binyamin Netanyahu’nun kendisine cuma sabahı İsrail’in saldırısı hakkında bilgi verdiğini söyledi.

İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu ve İran’ın nükleer silah geliştirmemesi gerektiğini vurgulayan Merz, her iki tarafa da tırmanıştan kaçınmaları çağrısında bulundu.

Merz, “Federal Hükümet, İran’ın gelişmiş nükleer silah programına ilişkin endişelerini yıllardır defalarca dile getirmiştir. Bu nükleer program, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşmasının hükümlerini ihlal etmekte ve tüm bölgeye, özellikle de İsrail Devleti’ne ciddi bir tehdit oluşturmaktadır,” dedi.

Almanya’nın ülkesindeki Yahudiler ve İsrail vatandaşlarının korunmasını güçlendireceğini de sözlerine ekledi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, durumu “derinden endişe verici” olarak nitelendirdi ve tüm tarafları itidal göstermeye, gerilimi azaltmaya ve misilleme yapmamaya çağırdı.

Leyen, bölgesel ve küresel güvenlik için diplomatik bir çözümün her zamankinden daha acil olduğunu da sözlerine ekledi.

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, İsrail’in müttefiklerinin gerilimi azaltmak için çalışmasının “hayati önemde” olduğunu söyledi. Rutte, Stockholm’de düzenlediği basın toplantısında gazetecilere, “Bence şu anda en önemli öncelik bu,” dedi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot ise “itidal” çağrısında bulundu. Barrot, X’te yaptığı açıklamada, “Tüm tarafları itidal göstermeye ve bölgesel istikrarı bozabilecek her türlü tırmanıştan kaçınmaya çağırıyoruz,” dedi.

Bakan, “İsrail’in herhangi bir saldırıya karşı kendini savunma hakkını yeniden teyit ettiklerini” söylerken, gerilimi azaltmak için tüm diplomatik kanalların harekete geçirilmesinin çok önemli olduğunu savundu.

Élysée Sarayı, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un durumu görüşmek üzere bugün saat 11’de özel bir savunma kabine toplantısı düzenleyeceğini açıkladı.

İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani ise, “Durumun çok karmaşık olduğunu biliyoruz, fakat diplomatik bir çözümden başka bir çözüm yok. Çatışmaların bir an önce sona ermesini umuyoruz, eylemler ve tepkiler tehlikelidir, bölgedeki durum patlama riski taşıyor,” dedi.

Hollanda Başbakanı Dick Schoof X’te yaptığı açıklamada, Orta Doğu’daki saldırıların “endişe verici” olduğunu yazdı ve tüm tarafları “sakin olmaya ve daha fazla saldırı ve misillemeden kaçınmaya” çağırdı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English