Bizi Takip Edin

Avrupa

Komünist Parti’ye karşı ilk ‘Twitter devrimi’: Moldova’da 16 yıl önce ne olmuştu?

Avatar photo

Yayınlanma

Moldova, 2009 yılının Nisan ayında bağımsızlığını kazandığı 1991 yılından sonra ülke tarihinin en çalkantılı ve tartışmalı siyasi krizlerinden birine sahne oldu. 5 Nisan’da yapılan parlamento seçimlerinde Moldova Komünist Partisi’nin (PCRM) zafer ilan etmesinin ardından, seçimlerin hileli olduğu iddialarıyla ülke çapında başlayan protestolar kısa sürede çatışmalara dönüştü.

Başkent Kişinev başta olmak üzere Bălți ve diğer şehirlerde binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen gösteriler, ülke içinde ‘üzüm devrimi’ olarak adlandırılsa da sosyal medya üzerinden örgütlenmesi nedeniyle daha çok ‘Twitter Devrimi’ olarak tanındı.

Öyle ki, Moldova’daki antikomünist eylemler, Twitter’dan (bugünkü adıyla X) örgütlenen ilk kitlesel protesto gösterisi sayılabilir. Zira, 2006’da kurulan Twitter’ın 2008 ABD başkanlık seçimleri, 2008 Gürcistan-Rusya savaşı ve yine 2008’deki Yunanistan öğrenci eylemlerinde kullanıldığı bilinse de, o dönemde Facebook ve internet blogları çok daha popülerdi. Kitlelerin örgütlü hareketi konusunda Twitter kullanımının ilk kez Moldova’da başarıyla gerçekleştirildiği biliniyor.

Eylemler nasıl patlak verdi?

6 Nisan’da, PCRM’nin yaklaşık yüzde 50 oy oranıyla çoğunluğu elde ettiği açıklamaları sonrası protestocular sokaklara döküldü. Ortaya çıkan tepkinin nedeni, PCRM’nin zaferini henüz resmi sonuçlar ilan edilmeden önce ilan etmiş olmasıydı. Nihai sonuçlara göre PCRM yüzde 49.48 oy oranıyla parlamentodaki 101 sandalyeden 60’ını kazandı.

PCRM için kritik olan ise, Moldova Anayasası’na göre cumhurbaşkanını seçmek için gerekli olan 61 sandalyeden yalnızca bir sandalye eksik kalmasıydı.

AGİT Seçim Gözlem Misyonu seçimlerin genel anlamda özgür ve adil olduğunu ifade etse de, Liberal Parti (PL), Liberal Demokrat Parti (PLDM) ve Bizim Moldova İttifakı (AMN) — sonuçları kabul etmedi. Oy sayımında usulsüzlük yapıldığını ileri süren bu partiler, seçimlerin iptali, yeniden sayım ya da yeni seçim yapılması talebiyle çağrıda bulundu.

Moldova İçişleri Bakanlığı’nın seçmen yaşına dair sunduğu veriler ile yerel yönetimlerin bildirdiği kayıtlı seçmen sayısı arasında 160 bin kişilik bir fark olduğu iddiaları ise gerilimi artıran bir diğer gelişme oldu.Ayrıca bazı seçmenlere birden fazla oy pusulası verildiği gibi kanıtlanamayan iddialar da ‘usulsüzlük’ söylemini destekler nitelikteydi.

6 Nisan’da başlayan gösteriler, ertesi gün 30 binden fazla kişinin katılımıyla kitlesel bir düzeye ulaştı. Protestolara öncülük eden isimlerden gazeteci Natalia Morar’ın eylemleri Facebook, Twitter paylaşımları ve SMS yoluyla örgütlemesi, eylemlere ‘Twitter devrimi’ denmesine yol açtı.

Gösteriler, her eski Sovyet ülkesinde olduğu gibi ‘barışçıl’ söylemlerle başlasa da, kısa süre içerisinde güvenlik güçleriyle çatışmalar başladı ancak polis güçleri göz yaşartıcı gaz ve tazyikli suyla müdahale etse de eylemciler karşısında geri çekilmek zorunda kaldı.

Parlamentoya baskın

Protestocular, Moldova Cumhurbaşkanlığı binasını ve Parlamento’yu bastı ve binayı ateşe verdi. Romanya ve Avrupa Birliği (AB) bayrakları taşıyan ve çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu eylemciler, “Avrupa istiyoruz”, “Biz Rumeniz” ve “Komünizm defol” gibi sloganlar attı. Moldova bayrağının yerine Romanya ve AB bayrakları asıldı.

Orantısız müdahale ve işkence iddiaları

Polis güçleri ise, 7 Nisan gecesi müdahale ederek 200’den fazla eylemciyi gözaltına aldı. İçişleri Bakanlığı, toplamda 295 kişinin gözaltına alındığını açıklarken, insan hakları grupları bu sayının gerçekte çok daha fazla olduğunu iddia etti.

Uluslararası Af Örgütü, Moldova hükümetini çocuklar da dahil olmak üzere yüzlerce protestocuyu keyfi olarak gözaltına almakla, işkenceyle suçladı. BM İnsan Hakları Ofisi ise, gözaltına alınan kişilerin çoğunun fiziksel şiddete maruz kaldığını, avukatlarıyla görüştürülmediğini iddia etti. Aynı dönemde uluslararası medya organlarında, 800 kişinin kayıp olduğu yönünde haberler yayınlansa da bu bilgiler teyit edilemedi.

Bazı Rumen gazeteciler ise, Moldova’da tehdit edildiklerini, gözaltına alındıklarını belirtti. 10 Nisan’da Jurnal de Chișinău gazetesi genel yayın yönetmeni Rodica Mahu ve TVR muhabiri Doru Dendiu gözaltına alındı. Ancak aynı gün serbest bırakıldılar; Dendiu’nun ülkeyi terk etmesi istendi. Morar ise ev hapsine alındı. Bu süreçte Kişinev’de internet erişimi de kısıtlandı.

İlk ölüm

Protestolar sırasında 23 yaşındaki Valeriu Boboc’un polis şiddeti sonucu öldüğü iddiası kamuoyunda infial yarattı. Resmi açıklamada ölüm nedeni ‘zehirlenme’ olarak sunulsa da, ailesi vücudundaki darp izlerini gerekçe göstererek Valeriu’yu polisin öldürdüğünü ileri sürdü.

Moldova Devlet Başkanı Vladimir Voronin, 15 Nisan’da protestocular için genel af ilan ettiğini duyursa da, Ancak muhalefet, af kararının uygulanmadığını ve gözaltıların sürdüğünü ifade etti.

Moldova’dan Romanya’ya suçlama

Moldova Başsavcılığı, eylemlerin iş insanı Gabriel Stati tarafından finanse edildiğini iddia ederek Ukrayna’dan iadesini talep etti. Stati, Ukrayna makamları tarafından Odessa’da yakalanıp, 2009’un Haziran ayına kadar tutuklu kalacağı Moldova’ya iade edildi.

Moldovalı yetkililer ayrıca, protestoların dış müdahale ile yönlendirildiğini ileri sürerek, Romanya’yı suçladı ve Romanya’nın Kişinev Büyükelçisini sınır dışı etti. Romanya ise, iddiaları reddetti.

Yaşanan eylemler, Moldova’da komünist iktidarın çöküşünün de başlangıcı oldu. Kutuplaşmanın geri dönülemez noktaya geldiği Moldova parlamentosunda yeni cumhurbaşkanı seçilemedi. Bu nedenle parlamento feshedildi, 29 Temmuz 2009’da yeni seçimler yapıldı. Yapılan erken seçimin ardından, Komünist Parti yüzde 44,7 oy oranıyla ve 48 sandalyeyle zaferle çıksa da, 101 üyeli meclisteki kalan 53 sandalye dört muhalefet partisine gitti. Muhalefet partileri ise, Avrupa Entegrasyonu İttifakı’nı kurmayı kabul etti ve 2001’den beri iktidarda olan komünistler muhalefete düştü.

Rumen mi Moldovalı mı?

‘Twitter Devrimi’nin en dikkat çeken boyutlarından biri ise, kuşkusuz Romanya vurgusuydu. Eylemcilerin savunduğu, hükümetin ise suçladığı Romanya’nın Moldova’yla tarihsel ilişkileri, ülke içindeki siyasi saflaşmanın da önemli bir belirleyeniydi.

Moldova vatandaşlarının bir kısmı kendilerini Rumen, bir kısmı ise ayrı bir Moldova ulusunun mensubu olarak görüyor. Bu ikilem, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) mirasıyla ‘Avrupalı gelecek’ arasındaki rekabetin de bir yansıması.

Bölünmenin kökeni

Moldova ile Romanya arasındaki tarihsel bağ, 19. yüzyılın ortalarına kadar uzanıyor. Prenslikler Birliği ile 1859 yılında temelleri atılan Romanya Krallığı, 1. Dünya Savaşı’nın ardından, Besarabya olarak bilinen, bugünkü Moldova’nın büyük kısmını oluşturan bölgeyi 1918’de topraklarına katmıştı. Ancak Besarabya, Molotov-Ribbentrop Paktı çerçevesinde 1940’ta  Sovyetler’e bağlandı ve Moldova Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.

Moldova’nın siyasi, kültürel ve kimliksel olarak sergilediği ‘ikiliğin’ başladığı nokta da buydu ve bu nedenle bu bölünme dil veya aidiyet sınırlarını aşarak bir jeopolitik yönelim sorunu haline geldi.

Bir tarafta ‘Rumen köklerini’ savunan, Avrupa ile bütünleşmeyi savunan milliyetçiler, diğer yanda ise Sovyet geçmişiyle şekillenmiş, bağımsız bir Moldova kimliği vurgusunu öne çıkaran ve güncel politikada Rusya’ya yakınlığı savunan muhalif Moldovalılar, Transdinyesterli Ruslar ve Gagavuz Türkleri…

Bölgenin neredeyse her ülkesinde olduğu gibi Moldova’da da şekillenen Batı yanlısı iktidar ve Rusya yanlısı muhalefet ikilemi, Moldova – Romanya ilişkilerinin tarihselliği de eklenince çelişkiyi derinleştiriyor.

Günümüzde güç dengelerinin değiştiği Moldova’da 2009 eylemleri, Batı yanlısı Maya Sandu iktidarının tenkitleriyle anılsa da, 16 yıl önce Komünist Parti’yi iktidara taşıyan yüzde 50’lik kesimin takipçileri, yaşananları ülkenin dış müdahaleyle istikrarsızlaştırılması sürecinin başlangıcı olarak görüyor.

Kaynaklar:

https://radiochisinau.md/7-aprilie-2009-astazi-se-implinesc-10-ani-de-la-protestele-violente-cunoscute-si-ca-revolutia-twitter-foto-video—85257.html

https://www.europarl.europa.eu/news/expert/infopress_page/030-55247-124-05-19-903-20090506IPR55246-04-05-2009-2009-false/default_de.htm

https://web.archive.org/web/20160304095933/http://unimedia.info/stiri/-10249.html

https://www.nytimes.com/2009/07/30/world/europe/30moldova.html

https://www.rferl.org/a/Chisinau_Unrest_Exposes_Moldovas_Fault_Lines/1605757.html

https://www.amnesty.org/en/documents/eur59/003/2009/en/

Avrupa

Avrupa’nın en büyük limanı Rusya ile savaşa hazırlanıyor

Yayınlanma

Avrupa’nın en büyük limanı olan Hollanda’daki Rotterdam Limanı, Rusya ile olası bir savaşa hazırlanıyor. Bu kapsamda NATO’nun askeri sevkiyatları için özel alanlar ayıran ve silah transferi için rotalar planlayan liman, Belçika’daki Antwerp Limanı ile de lojistik işbirliği yapacak.

Financial Times‘ın haberine göre, Avrupa’nın en büyük limanı olan Hollanda’daki Rotterdam Limanı, Rusya ile olası bir savaşa hazırlık kapsamında NATO gemilerinin askeri kargoları için yer ayırmaya ve silah sevkiyatı için rotalar planlamaya başladı.

Limanda ayrıca çıkarma tatbikatları da yapılacak. Daha önce de silah sevkiyatlarına ev sahipliği yapan limanda, Soğuk Savaş’ın en yoğun döneminde bile bu amaç için özel bir rıhtım bulunmuyordu.

Yeni plan çerçevesinde, mühimmatın bir gemiden diğerine güvenli bir şekilde aktarılabilmesi için konteyner terminalinin bir bölümü yeniden donatılacak.

Lojistikte Antwerp ile işbirliği

Liman Direktörü Boudewijn Simons, askeri sevkiyat lojistiğinin komşu Belçika’daki Antwerp Limanı (AB’nin ikinci en büyüğü) ile koordine edileceğini belirtti.

Simons, bu işbirliğinin özellikle ABD, İngiltere ve Kanada’dan gelecek kargoların kabulünde önemli olacağını vurguladı.

“Birbirimizi giderek daha az rakip olarak görüyoruz. Elbette gerektiğinde rekabet ediyoruz ama yapabildiğimiz yerde birlikte çalışıyoruz,” diyen Simons, büyük hacimli silahların taşınması gerektiğinde Rotterdam’ın yükün bir kısmını üstlenmeleri için Antwerp’e veya diğer limanlara başvuracağını ve bunun tersinin de geçerli olacağını ifade etti.

NATO talebiyle harekete geçildi

Hollanda Savunma Bakanlığı, mayıs ayında yaptığı açıklamada, limanın NATO’nun talebi üzerine askeri sevkiyatlar için alan sağlayacağını doğrulamıştı.

Bu karar, Avrupa Birliği’nin yeniden silahlanma programı çerçevesinde alındı. Birlik, bu programla savunma alanında ABD’ye olan bağımlılığını azaltmayı hedefliyor.

Stratejik rezervler ve kritik ham maddeler

Rotterdam Limanı aynı zamanda stratejik petrol rezervlerinin depolandığı bir merkez olarak da kullanılıyor. Bu bağlamda Simons, Avrupa ülkelerine bakır, lityum ve grafit gibi diğer kritik kaynaklar konusunda da önlem almaları çağrısında bulundu.

AB’nin 8 Temmuz’da tıbbi malzemeler, kritik ham maddeler, enerji ekipmanları, gıda ve suyu kapsayacak bir “stok biriktirme stratejisi” sunması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

AB, Rusya ile olası bir savaşa karşı stratejik rezerv oluşturacak

Yayınlanma

Avrupa Komisyonu, Rusya ile olası bir savaş da dahil olmak üzere büyük krizlere karşı nadir toprak metallerinden denizaltı kablo tamir takımlarına kadar kritik malzemeler için stratejik rezerv oluşturma planı hazırlıyor. Plan, AB ülkeleri arasında gıda, ilaç ve nükleer yakıt gibi alanlarda da koordinasyon öngörüyor.

Avrupa Komisyonu, Rusya ile olası bir savaş da dahil olmak üzere yaşanabilecek büyük krizlere karşı hazırlık amacıyla stratejik rezervler oluşturma amaçlı plan hazırlıyor.

Financial Times tarafından incelenen taslak belgeye göre, bu rezervler nadir toprak metallerinden denizaltı kablolarının onarımı için gerekli kitlere kadar geniş bir yelpazedeki kritik malzemeleri kapsayacak.

Stoklama stratejisini belirleyen taslak belgede, “AB, askeri çatışmalar da dahil olmak üzere jeopolitik gerilimlerin tırmandığı, iklim değişikliğinin etkilerinin arttığı, çevresel bozulmanın yaşandığı, hibrit ve siber tehditlerin yoğunlaştığı, giderek karmaşıklaşan ve büyüyen bir dizi riskle karşı karşıyadır,” ifadeleri yer alıyor.

Belgede, AB ülkelerinin gıda, ilaç ve hatta nükleer yakıt rezervlerini oluşturma çabalarını koordine etmesi gerektiği vurgulanıyor.

Birlik düzeyinde ise özellikle enerji ve askeri teknoloji için hayati önem taşıyan nadir toprak metalleri ve kalıcı mıknatıslar gibi ürünlerin stoklanması planlanıyor.

Plan kapsamında, Avrupa genelinde “enerji veya optik kablolardaki arızaların hızla giderilmesine yönelik” ürün stokları da oluşturulacak.

Bu altyapının hassasiyeti, özellikle Baltık Denizi’nde doğalgaz boru hatları ve kablolarda meydana gelen hasar vakalarının ardından Avrupalı yetkilileri uzun süredir endişelendiriyordu.

Belgede, artan risklerin “hackerların, siber suçluların ve devlet destekli grupların artan faaliyetlerinden” kaynaklandığı belirtiliyor.

NATO ile ortak depolama ve koordinasyon

Avrupa Komisyonu’nun belgesinde, Batılı askeri yetkililerin tahminlerine göre iki ila beş yıl içinde NATO ülkeleriyle Rusya arasında savaş öngörülüyor.

Bu nedenle AB ülkelerinin “ortak depolama” alanında işbirliği yapması ve kaynak yönetimi ile çift amaçlı altyapı konusunda NATO ile koordinasyonu güçlendirmesi gerektiği kaydediliyor.

Haziran sonunda Lahey’de düzenlenen NATO zirvesinde alınan kararlar çerçevesinde, ittifak üyelerinin savunma harcamaları için ayırdıkları yüzde 3,5’lik GSYİH payına ek olarak, GSYİH’lerinin yüzde 1,5’ini de savunma ve güvenliği sağlamaya yönelik faaliyetlere ayırması gerekecek.

Söz konusu faaliyetler arasında asker sevkiyatı için yolların ve köprülerin hazırlanması, krizlere hazırlıklı olma, siber tehditlerle mücadele gibi konular yer alıyor.

‘Krizlere hazırlık zihniyeti oluşturulmalı’

Geçen yıl AB’nin talebi üzerine Finlandiya’nın eski Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö liderliğindeki bir grup tarafından hazırlanan Avrupa’nın sivil ve askeri hazırlık durumuna ilişkin raporda, güvenliğin “kamu yararı” olarak görülmesi ve krizlere hazırlık zihniyetinin oluşturulması gerektiği belirtilmişti.

Raporda, AB’nin ne Kovid-19 salgınına ne de Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri müdahalesine hazır olmadığı ve “reaktif önlemlerden proaktif hazırlığa” geçmesi gerektiği vurgulanmıştı.

Raporda, Rusya’dan gelebilecek “olası saldırı”, temel tehditlerden biri olarak nitelendirilmişti: “Rusya’dan kaynaklanan savaş tehdidi, Avrupa’nın güvenliğini sorgulatmakta ve bizi bu konuyu hazırlığımızın merkezi bir unsuru olarak görmeye zorlamaktadır.”

Çin’in nadir toprak elementleri ihracat kısıtlamaları Avrupa otomotiv sektörünü vurdu

Okumaya Devam Et

Avrupa

Rusya yaptırımları Lihtenştayn’ı ‘zombi tröst’ krizine sürükledi

Yayınlanma

Lihtenştayn, Rusya’ya yönelik yaptırımlar nedeniyle tröst fonu sektöründe büyük bir krizle karşı karşıya kaldı. Yöneticilerin toplu istifasıyla milyarlarca dolarlık 800’e yakın fonun ‘yüzen zombi tröstlere’ dönüşme riski üzerine hükümet, acil bir görev gücü oluşturdu.

Financial Times gazetesinin haberine göre, Lihtenştayn hükümeti, Avrupa Birliği’nin (AB) Rusya karşıtı yaptırımları nedeniyle yöneticisiz kalan tröst fonları sektöründeki krizi durdurmak için acil bir operasyonel görev gücü oluşturdu.

Yaptırımlar yüzünden 800’e yakın kuruluşun “yüzen zombi tröst” statüsünde kalabileceği belirtiliyor.

Yöneticiler toplu halde istifa ediyor

Gazeteye göre kriz, ABD’nin 2024 yılında Ruslarla olası bağlantıları olduğu gerekçesiyle birkaç kuruluşa yaptırım uygulamasının ardından başladı.

Bu gelişme üzerine Lihtenştayn Mali Piyasalar Otoritesi (FMA), mali kuruluşların ikincil yaptırım endişesiyle Rusya’dan olan müşterileriyle ilişkilerini kesmesi gerektiğini duyurdu.

Bu duyurunun ardından tröst fonu yöneticileri toplu halde istifa etmeye başladı.

‘Daha önce böyle bir şey görmedim’

Tröst fonlarıyla çalışan bir hukukçu gazeteye verdiği demeçte, “Milyarlarca dolarlık yüzen zombi tröstlerden bahsediyoruz. Ve henüz bir çözüm yok. Daha önce hiç böyle bir şey görmedim,” ifadelerini kullandı.

Finans merkezi statüsü tehlikede

Haberde, Lihtenştayn’ın tröst fonları krizinden dolayı finans merkezi statüsünü kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğu vurgulandı.

Ülke, 2022 yılında AB’nin Rusya’ya yönelik yaptırım paketlerini kabul etmişti.

Buna rağmen ABD, Lihtenştayn ve diğer Avrupa ülkelerini, bireysel olarak yaptırım altında olmasalar bile Rus müşterilerle çalıştıklarının tespit edilmesi halinde ikincil yaptırımlar uygulayabileceği konusunda uyardı.

‘Mükemmel fırtına’nın gözünde korkuyla dalgalanan piyasalar

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English