Bizi Takip Edin

Avrupa

Moldova’nın muhalefet lideri İlan Şor: Kişinev, Rusya ile diyalogdan kaçıyor

Yayınlanma

Moldovalı siyasetçi ve Zafer siyasi ittifakının lideri İlan Şor, Transdinyester bölgesindeki enerji krizinin çözümünün, Moldova’nın Rusya’nın Gazprom şirketine olan borçlarını kabul etmesi ve ödemeye başlamasıyla mümkün olduğunu ifade etti.

Şor, Vedomosti gazetesine yaptığı açıklamada, Kişinev yönetiminin bölgedeki enerji krizini çözmek için çaba göstermediğini ve Gazprom ile diyalog kurmaya yanaşmadığını belirtti.

“Bu kriz ortamını yaratanlar [Moldova yetkilileri] kendileridir,” diyen Şor, büyük borçlar, sağlıklı bir diyalog eksikliği ve tek taraflı olarak yapılan “şüpheli bir denetimin” bölgedeki pek çok haneyi doğalgazdan mahrum bıraktığını söyledi.

Şor’a göre Rusya, hiçbir zaman Transdinyester’e gaz tedarikini durdurma niyetinde olmadı. Moldova’nın, Ukrayna yönetimine başvurarak daha uygun bir rota üzerinden gaz transitini yeniden başlatabileceğini belirtti.

Şor, “[Moldova Cumhurbaşkanı Maya] Sandu, Ukrayna Devlet Başkanı [Vladimir Zelenskiy] ile Moldova’daki zirvede ve diğer uluslararası toplantılarda yakın ilişkiler sergiledi. Artık bu ziyaretlerin ve sözlerin gerçek sonuçlarını görme, somut taleplerde bulunma ve harekete geçme zamanı,” diye ekledi.

Ayrıca, ucuz Rus gazının geri dönmesi durumunda, Moldova’nın enerji üretim tesisi olan termik santralin tam kapasite çalışacağını ve bunun tüm ülkenin çıkarına olacağını vurguladı.

Şor, Transdinyester yönetiminin bölgeye gaz ve elektrik tedariki için Gazprom ile diyalog kurmaya hazır olduğunu ancak Tiraspol’un “çıkmaz bir durumda” bulunduğunu belirtti.

Moldova hükümetinin Rusya ile diyaloğa yanaşmadığını ve Romanya’dan enerji tedarikinin bölge için maliyetli olduğunu ifade etti.

Şor, “Avrupalıların bu sözde yardımı sonunda çok pahalıya mal olabilir,” diye ekledi.

Kişinev ile Gazprom arasında bir anlaşmaya varılmasını zorlaştıran en önemli konu, mevcut borcun büyüklüğü oldu.

Moldova, 709 milyon dolar tutarındaki borcu kabul etmeyi reddederek sadece 8,6 milyon dolarlık bir kısmı ödemeyi kabul ettiğini açıkladı.

Kasım ayında Rusya’yı ziyaret eden eski Moldova Enerji Bakanı Viktor Parlikov, Gazprom’un, Moldova’ya Türk Akımı üzerinden gaz tedarikini, Kişinev’in 709 milyon dolarlık borcunu ödemesiyle ilişkilendirdiğini ifade etti. Bu borcun 433 milyon doları ana borç, geri kalanı ise gecikme cezalarından oluşuyor.

Moldova tarafı, 2023 yılında yaptığı bir denetimde bu borcun varlığını kanıtlayacak belgeler bulunamadığını öne sürmüştü. Fakat Parlikov, teorik olarak bu borcun var olabileceğini kabul etmişti.

1 Ocak itibarıyla Transdinyester’de merkezi ısıtma, Moldova’dan doğalgaz tedarikinin kesilmesi nedeniyle durduruldu. Artık halk, kamu kurumları ve kuruluşlara ısıtma ve sıcak su sağlanamıyor. Sadece hastaneler ve sosyal hizmet kuruluşları istisna kapsamında tutuldu.

Bu durum, Rus gazının Ukrayna üzerinden geçişinin durdurulmasıyla ilişkilendirildi. Gazprom, Aralık 2024’ün sonunda MoldovaGaz’a, gaz tedarikinin borçlar nedeniyle durdurulacağını bildirmişti.

Rus şirketine göre MoldovaGaz, mevcut sözleşme şartlarını düzenli olarak yerine getirmediği için bu durum ortaya çıktı.

Ocak 2025’in başında Gazprom, Ukrayna ile transit anlaşmasının sona ermesi nedeniyle 1 Ocak itibarıyla gaz tedarikine teknik ve hukuki açıdan devam edemeyeceğini duyurdu.

Kiev yönetimi, transit anlaşmasının uzatılmasını reddetmişti. Bu iki anlaşmanın sona ermesiyle, Rus gazı tedariki tamamen durdu ve bu durum Transdinyester için kritik bir hale geldi.

Transdinyester hükümeti, 7 Ocak’tan itibaren günde iki kez dört saat süreyle elektrik kesintileri yapılacağını duyurdu.

6 Ocak itibarıyla bölgede 122 yerleşim birimi gaz tedarikinden mahrum kaldı. Ayrıca, 1500 apartman, 131 okul ve 147 anaokulu ısıtma hizmeti alamıyor.

Transdinyester, Moldova’ya Gazprom borcunu ödemesi çağrısında bulundu

Avrupa

AB’den Trump’ın ateşkesine benzer barış taslağı

Yayınlanma

AB ülkeleri, Rusya-Ukrayna savaşına yönelik, ABD Başkanı Donald Trump’ın 30 günlük ateşkes önerisine benzer bir ortak deklarasyon taslağı hazırladı. Almanya Başbakanı Friedrich Merz, taslağın barış görüşmeleri için zemin yaratmayı amaçladığını ve Rusya’nın daha uzun süreli bir ateşkese razı olması gerektiğini belirtti.

Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşa yönelik ortak bir deklarasyon taslağı hazırladı.

Almanya, Fransa, Polonya ve diğer AB ülkelerinin öncülük ettiği bu taslağın, ABD Başkanı Donald Trump’ın önerdiği 30 günlük ateşkes teklifiyle “büyük ölçüde aynı” olduğu bildirildi.

Almanya Başbakanı Friedrich Merz, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa ile düzenlediği basın toplantısında,, Trump’ın planını bir gün önce yaptığı telefon görüşmesinde kendisine anlattığını aktardı.

Merz, “Desteğimi ifade ettim ve bunun [ateşkesin] doğru olduğuna inanıyoruz,” dedi.

Avrupa ülkeleri, Rusya’yı “gerçek bir barış planı için gerekli alanı yaratacak” daha uzun süreli bir ateşkese razı olmaya çağırıyor.

Merz, Almanya ve AB’deki ortaklarının Ukrayna’yı desteklemeye devam edeceğini ve “gerekirse” ve Moskova barış görüşmelerine yanaşmazsa ABD ile birlikte Rusya üzerindeki yaptırım baskısını artırmaya hazır olduklarını belirtti.

Başbakana göre, bundan sonra her şey Rusya’ya bağlı. Merz, “Umarım ilgili tüm taraflar bunu, ateşkes halinden barış anlaşması müzakerelerine geçmek için bir fırsat olarak görür,” diye ekledi.

Von der Leyen: Ukrayna’nın AB üyeliği hızlanmalı

Rusya tarafı, 9 Mayıs şerefine üç günlük bir ateşkes ilan etmişti. Ukrayna bu ateşkese resmi olarak destek vermedi ve en az 30 günlük bir ateşkes çağrısında bulundu.

Bir gün önce Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, “diplomasiye şans verebilecek” teklifinin hâlâ geçerli olduğunu bildirmişti.

Kiev’in girişimi Trump tarafından onaylandı. Trump, Zelenskiy ile yaptığı görüşmenin ardından, “Bu ateşkes nihayetinde bir barış anlaşmasının imzalanmasına yol açmalı,” diye yazdı ve rejime uyulmaması halinde ABD ve ortaklarının yaptırımlarıyla karşı karşıya kalınacağını ekledi.

ABD Başkan Yardımcısı J.D. Vance ise Beyaz Saray’ın uzun vadeli bir çözüm arayışında olduğunu söylemişti.

Kremlin, anlaşmaya varmanın çaba, zaman ve Kiev’in Moskova ile doğrudan müzakerelere katılımını gerektirdiğini, “Ukrayna krizinin anında çözülemeyecek kadar karmaşık” olduğunu belirtmişti.

Rus yetkililer daha önce 30 günlük ateşkese “genel olarak evet” dediklerini, ancak “incelikler” olduğunu, özellikle de Ukrayna’nın bu süreyi nasıl kullanacağının Moskova’yı ilgilendirdiğini ifade etmişlerdi.

Zelenskiy ve Trump telefonda görüştü

Okumaya Devam Et

Avrupa

AB, Çinli şirketlerin liman satın almasından rahatsız

Yayınlanma

Avrupa Birliği (AB), limanlarının kime ait olduğu konusunda tedirginlik yaşıyor.

Blokun denize çıkış kapılarında Çinli şirketlerin izinin büyümesi de endişeyi artırıyor.

POLITICO’nun haberine göre Ulaştırma Komiseri Apostolos Tzitzikostas perşembe günü sektör liderlerine, Avrupa limanlarının “güvenliği yeniden gözden geçirmesi ve yabancı varlığını daha dikkatli incelemesi” gerektiğini söyledi.

Brüksel açısından bir zamanlar zararsız bir yatırım olarak görülen şey, artık bir güvenlik riski olarak değerlendirilmeye başlıyor.

Komisyonun yakın zamanda yayınladığı savunma beyaz kitabı, “kritik ulaşım altyapısı”nın yabancıların mülkiyetine daha sıkı kontroller getirilmesi fikrini ortaya atarak bu endişeyi yineledi.

Bu tedirginlik, POLITICO’nun elde ettiği, Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) Sosyalist ve Demokratlar (S&D) tarafından hazırlanan ve AB’nin yabancı yatırım tarama yönetmeliğinin yaklaşan revizyonunda daha sıkı kurallar getirilmesini talep eden taslak belgede de yansıtılıyor.

Ne Tzitzikostas ne de S&D, Çin’in adını açıkça anmadı, fakat alt metin şüpheye yer bırakmıyor. Belçika Kraliyet Savunma Enstitüsü araştırmacısı Simon Van Hoeymissen, bu ifadenin Pekin’in Antwerp-Bruges ve Rotterdam’dan Yunanistan’ın Pire limanına kadar Avrupa’nın önemli limanları üzerindeki etkisinin genişlemesine atıfta bulunduğunu söyledi.

Çinli devler COSCO ve China Merchants ile Hong Kong merkezli Hutchison, şu anda AB genelinde 30’dan fazla terminalde hisselere sahip.

“Gerçek ortada,” diyen Portekizli merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP) milletvekili Ana Miguel Pedro, AP’nin “Denizler, Nehirler, Adalar ve Kıyı Bölgeleri Grubu” üyesi.

Pedro, “Pekin gibi yabancı devletlerin yönlendirdiği aktörler, tek tek ülkelerin parçalı tepkilerinin çok ötesinde bir koordinasyon ve niyetle hareket ediyor,” uyarısında bulundu.

Pedro, COSCO’nun tipik bir piyasa aktörü gibi davranmadığını, Çin Komünist Partisi’nden emir aldığını savundu ve “Limanlardaki artan varlığı sadece iktisadi bir endişe değil. Bu stratejik bir zayıflık,” diye konuştu.

POLITICO’ya göre artık AB de bu durumu aynı şekilde görmeye başlıyor. Varşova merkezli Doğu Çalışmaları Merkezi düşünce kuruluşunun son raporunda, “Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ve Çin’in Rusya’ya verdiği gayri resmi destek, AB limanlarının güvenliği konusundaki endişeleri daha da artırdı,” deniyor.

Örneğin Hutchison, 20 yılı aşkın süredir Polonya’nın Gdynia Konteyner Terminali’nde hisse sahibi.

Bu durum değişebilir. Çin bağlantılı şirketlerin Panama Kanalı’ndan çıkmasını isteyen ABD Başkanı Donald Trump’ın baskısı altında Hutchison, BlackRock liderliğindeki ve Mediterranean Shipping Company’nin de dahil olduğu bir konsorsiyuma, Avrupa’daki 14 liman dahil olmak üzere dünya çapında 23 milyar dolarlık liman varlıklarını satmak için görüşüyor.

Ne var ki bu anlaşma, Pekin’in müdahalesi üzerine Mart ayında duvara çarptı.

Gdynia’yı özellikle dikkat çekici kılan, sadece ticaret hacmi değil, hemen yanında bulunan deniz üssü, tersane ve Polonya’nın seçkin deniz özel kuvvetlerinin karargahı.

Bu, terminali işleten grubun Avrupa ve NATO’nun askeri lojistik ve savunma operasyonlarını en ön sıradan izleyebileceği anlamına gelebilir.

Polonya hükümeti, terminalin stratejik öneminin farkında olarak, onu kritik altyapı olarak listeledi. Bu, işletmecinin güvenlik konusunda hükümetle yakın işbirliği içinde çalışması gerektiği anlamına geliyor.

Okumaya Devam Et

Avrupa

Kuzey Akım-2’nin borç yapılandırma anlaşmasına onay

Yayınlanma

İsviçre’nin Zug kantonu mahkemesi, Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattının işletmecisi Nord Stream 2 AG ile alacaklıları arasındaki borç yapılandırma anlaşmasını onayladı. 30 Nisan’da varılan anlaşma, şirketin iflastan kaçınmasına yardımcı olmayı amaçlıyor. Kararın henüz yürürlüğe girmediği ve itiraz yolunun açık olduğu belirtildi.

İsviçre’nin Zug kantonu mahkemesi, Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hattının işletmecisi Nord Stream 2 AG ile alacaklıları arasında varılan uzlaşma anlaşmasını onayladı.

Anlaşma 30 Nisan tarihinde imzalanmıştı. TASS haber ajansının mahkeme belgelerine dayandırdığı haberine göre mahkemenin açıklamasında, onay kararının belirlenen usullere göre temyiz edilebileceği belirtildi.

Kararın henüz yürürlüğe girmediği ve bu nedenle mahkemenin Nord Stream 2 AG’nin borç yapılandırmasına ilişkin moratoryum prosedürü hakkında bilgi vermediği aktarıldı.

Daha önce, 9 Ocak’ta mahkeme, Nord Stream 2 AG’yi küçük alacaklılara olan borçlarını 60 gün içinde tamamen ödemeye zorunlu tutmuştu.

Aynı tarihte mahkeme, Nord Stream 2 AG’nin borçlarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin nihai moratoryumun 9 Mayıs 2025 tarihine kadar uzatıldığını duyurmuştu.

Aralık ayında Zug kantonu mahkemesinde yapılan bir duruşmada, Nord Stream 2 AG’nin iflasını önlemek amacıyla 10 Ocak 2025 tarihine kadar borç yapılandırma anlaşmasına varması gerektiğine karar verilmişti.

Kuzey Akım ve Kuzey Akım-2 doğalgaz boru hatları, 26 Eylül 2022 tarihinde bir sabotaj sonucu hasar görmüştü. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, olaydan Batı’yı sorumlu tutmuştu. İsveç, Danimarka ve Almanya olayı soruşturmaya başlamış, ancak ilk iki ülke failleri belirlemeden soruşturmalarını sonlandırmıştı.

Avrupalı şirketler Rus gazına kısmi dönüşü değerlendiriyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English