Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

“Netanyahu ABD seçimlerine kadar oyalama taktiği uygulayacak”

Yayınlanma

Eski İsrail Başbakanı Ehud Barak, Netanyahu’nun ABD’de Kasım ayında yapılacak seçimlere kadar oyalama taktiği uygulayacağını, bir yandan ABD planını kabul eder gibi görünürken diğer yandan aşırı sağcı ortaklarına “Sabredin” mesajı vereceğini söylüyor. Barak’a göre bunu önlemenin tek yolu İsrail’de erken seçime gitmek. Burada da görev Lapid, Gantz ve Eisenkot’a düşüyor.

Eski İsrail Başbakanı Ehud Barak, Foreign Affairs için kaleme aldığı “İsrail Nereye Gittiğine ve Onu Orada Kimin Yöneteceğine Karar Vermeli” başlıklı makalesinde İsrail’deki liderlik krizinin akut bir aşamaya ulaştığını yazdı.

Barak, iktidardaki koalisyonun üyelerinin kritik kararlarda ayak sürüdüğünü, savaşı yönetme konusunda işbirliğini reddettiğini, IDF’nin üst kademelerine saldırdığını ve İsrail’in en önemli müttefiki olan ABD ile ilişkileri yönetme konusunda utanç verici derecede kayıtsız ve odaksız göründüğünü söyledi: “İsrail’in ihtiyacı olan şey David Ben-Gurion’un ağırbaşlı, kararlı ve ileri görüşlü karar alma mekanizmasıdır. Bunun yerine Biyamin Netanyahu’nun narsist, manipülatif ve dar görüşlü yaklaşımı var.”

Biden yönetiminin Netanyahu’ya, Hamas’ın İsrail’i tehdit etme ve Gazze’yi yönetme kabiliyetine son verecek, bölgenin kontrolünü (Arap hükümetlerinin yardımıyla) “yeniden canlandırılmış” bir Filistin Yönetimi’ne devredecek, Suudi-İsrail ilişkilerini normalleştirecek ve resmi bir ABD-Suudi savunma ittifakı kuracak yeni bir savaş sonrası bölgesel düzen önerisi sunduğunu hatırlatan Barak, tüm bunların İsrail’in, iki devletli çözümü kabul etmesi koşuluna bağlı olacağını belirtti.

Barak, Netanyahu’nun 1996’dan bu yana iki devletli çözüm hedefini prensipte dört kez kabul ettiğini ancak harekete geçme zamanı geldiğinde her seferinde süreci dinamitlediğini belirtti. Netanyahu’nun önünde iki seçenek olduğunu belirten Barak, “İsrail’in çekincelerini dile getirmeye devam ederken, Gazze’de ‘ertesi gün’ için ABD destekli plana katılacak. Ya da iktidar koalisyonundaki ırkçı, mesihçi aşırı sağcı ortaklarına teslim olarak Filistin topraklarını ilhak etmek isteyecek ve dolayısıyla ne kadar koşullu ve uzun vadeli olursa olsun bir Filistin devletinin kurulmasını içeren her türlü öneriyi reddedecek.”

Washington’a boyun eğmesi durumunda Netanyahu’nun aşırı sağcıların desteğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacağını bunun da hükümetin sonu anlamına geleceğini söyleyen Barak, şöyle devam etti: “Biden’ın yaklaşımını reddetmeye devam ederse, Netanyahu İsrail’i Gazze’de daha da batağa sürükleme; Batı Şeria’da üçüncü bir intifada başlatma; İran destekli Lübnan milis gücü Hizbullah ile yeni bir savaşa girme; İsrail’in mühimmat, mali destek ve önemli diplomatik destek için güvendiği ABD ile ilişkilerini derinden zedeleme riskiyle karşı karşıya kalır. Bu sonuçlardan herhangi biri korkunç olur; bunların herhangi bir kombinasyonu ise tarihi bir felaket.”

Eski İsrail Başbakanı, Amerikan Başkanı’nın bazı danışmanlarının Netanyahu’nun Kasım ayındaki ABD başkanlık seçimleri sonrasına kadar her iki tarafı da kandırmaya çalışacağından korktuğunu belirtti.

Barak şöyle devam etti: “(Netanyahu) Biden’ın önerisini tartışmaya ve yeni açıkladığı kendi planını değiştirmeye hazır olduğunu söyleyecek, ancak özel olarak Beyaz Saray’dan siyasi zorluklarını takdir etmesini ve onunla aynı fikirde olmamasını veya onu kamuoyu önünde eleştirmemesini isteyecek. Bu arada aşırı sağcı müttefiklerine İbranice fısıldayacak: ‘Gitmeyin. Obama’yı kandırdım, Trump’ı kandırdım ve Biden’ı da kandıracağım ve hayatta kalacağız. Bana güvenin!’ Bu klasik bir Netanyahu taktiği ve Biden için kötü, İsrail için de korkunç olur.”

Netanyahu’nun İsrail’i uzun bir bölgesel savaşa sürüklemesini ve muhtemelen hem yönetimi hem de İsrail halkını kandırmasını önlemenin tek yolunun seçime gitmek olduğunu savunan Barak, Yair Lapid, Benny Gantz ve Gadi Eisenkot’nun en geç Haziran 2024’te genel seçimlerin yapılması çağrısında bulunması gerektiğini söyledi.

Savaş sırasında liderlik değişimine karşı çıkanların İsrail tarihini incelemesini tavsiye eden Barak, makalesini şöyle tamamladı: “1973’te IDF hâlâ Golan Tepeleri’nde Suriye güçleriyle savaşırken Başbakan Golda Meir büyük gösteriler karşısında ve Arap ülkelerinin altı ay önce, Ekim 1973’te başlattığı sürpriz saldırıyı öngörememekle suçlanarak istifa etmişti – her ne kadar partisi saldırıdan sonra yeniden seçim kazanmış ve güvenlik hatalarına ilişkin resmi soruşturma askeri liderleri suçlayıp Meir’in kendisini büyük ölçüde aklamış olsa da.”

“Halkın kızgınlığı, 7 Ekim saldırılarının kurbanlarının ailelerinin ve topluluklarının öfkesi ve IDF yedeklerinin çoğundaki hayal kırıklığı giderek artıyor. Netanyahu siyasi hayatta kalmaya odaklanmış durumda ve asla kendi isteğiyle istifa etmeyecek. İsrail halkının ayağa kalkma ve gidişatı değiştirme zamanı geldi. Eisenkot, Gantz ve Lapid bu çabaya öncülük etmeli ve İsrail halkının nereye gittiğimize ve bizi oraya kimin götüreceğine karar verebilmesi için genel seçim talep etmeli. Bu çok önemli bir an. Çok geç olmadan liderlik ve eylem çağrısında bulunuyor.”

ORTADOĞU

ABD’nin ateşkes önerisinden sonra Hamaney’in danışmanı Lübnan’da

Yayınlanma

ABD’nin Hizbullah ile İsrail arasında ateşkes sağlanması için Lübnan’a anlaşma önerisini sunmasından saatler sonra İran lideri Ali Hamaney’in Başdanışmanı ve Lübnan Özel Temsilcisi Ali Laricani, Lübnan’da Başbakan Necib Mikati ve Meclis Başkanı Nebih Berri ile ayrı ayrı görüştü.

Lübnan medyası, ABD’nin Beyrut Büyükelçisi Lisa Johnson’ın, Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri’ye, İsrail ordusu ile Hizbullah arasında ateşkes sağlanması amacıyla bir anlaşma taslağı teslim ettiğini yazdı.

Trump’a “hediye” mi sahadaki gerçek mi?

El Cedid televizyonunun isimsiz kaynaklardan aktardığına göre Johnson, ABD elçisi Amos Hochstein adına Meclis Başkanı Berri’ye BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararına dayanan bir anlaşma taslağı veya çözüm önerisi sundu. Anlaşmanın ayrıntılarına değinmeyen El Cedid kanalı, “Berri’nin Hizbullah ile istişare ettikten sonra öneri hakkında yanıt vereceğini” aktardı.

Anlaşma önerisinin Lübnan’a sunulmasından saatler sonra Hamaney’in danışmanı Beyrut’a geldi.

Lübnan Başbakanı Mikati’nin ofisinden yapılan yazılı açıklamaya göre Laricani ve beraberindeki heyet, Mikati tarafından kabul edildi. Toplantıda Mikati, “1701 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararının uygulanması, ulusal birliğin desteklenmesi ve Lübnanlılar arasında hassasiyet oluşturacak ve bir tarafı diğerinin aleyhine olacak şekilde kayıracak pozisyonlar alınmaması bakımından Lübnan devletinin duruşunun desteklenmesi gerektiğini” vurguladı.

Katz’ın “Hizbullah” açıklaması Halevi’yi bile şaşırttı

Laricani ise ülkeye yönelik saldırıların durdurulması, ateşkes sağlanması ve 1701 sayılı BMGK kararının uygulanmasının Lübnan hükümetinin önceliği olduğunu bildiklerini, İran’ın Lübnan hükümeti tarafından alınan her türlü kararı ve Lübnanlıların üzerinde mutabık kaldığı bir cumhurbaşkanının seçilmesini desteklediğini ifade etti.

Lübnan Meclis Başkanı Berri’nin ofisinden yapılan açıklamada ise görüşmede bölgedeki genel durum, İsrail’in Lübnan’a yönelik devam eden saldırganlığı ve mülteciler meselelerinin ele alındığı aktarıldı.

“Hiçbir şeyi bozmak istemiyoruz”

Laricani, görüşme sonrasında basına yaptığı açıklamada, İsrail’in saldırganlığından kaynaklanan sorunların ortadan kaldırılması için Lübnanlı yetkililerle istişarelerde bulunduğunu belirtti.

İsrail ordusu Lübnan’da savaşmak istemiyor

ABD’nin, İsrail ile Hizbullah arasında ateşkes sağlanması amacıyla BMGK’nın 1701 sayılı kararına dayanan anlaşmanın taslağını Lübnan Meclis Başkanı Berri’ye sunmasının ardından İran’ın bu anlaşmayı bozmak isteyip istemediğinin sorulması üzerine Laricani, “Hiçbir şeyi bozmak istemiyoruz. Çözümler arıyoruz. Lübnan’ı her koşulda destekliyoruz. Durumu bozanlar Netanyahu ve çetesi. Dostlarınızı ve düşmanlarınızı tanıyın” dedi.

Laricani, Lübnanlı yetkililerin ve Hizbullah’ın kabul ettiği her anlaşmayı desteklediklerini belirterek İran lideri Hamaney’in mesajını Lübnan Meclis Başkanı Berri’ye ilettiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

7 bin Haredi’nin askere çağrılmasına onay: “Likud, ultra-Ortodokslara savaş ilan etti”

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, ordunun 7 bin ultra-Ortodoks Yahudi’yi (Haredi) askere çağırma kararını onayladı. Netanyahu’nun Haredi partilerinden koalisyon ortakları öfkeli.

Savunma Bakanlığından yapılan açıklamada, Bakan Katz’ın, 7 bin Haredi’nin askere çağrılması kararını onayladığı belirtildi. Haredileri askerlik görevine çağıran emirlerin İsrail ordusunca 17 Kasım Pazar gününden itibaren kademeli olarak gönderileceği kaydedildi.

Gallant’ın kovulmasının perde arkası: Orduya “haddini bildirme” hamlesi

Eski Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın, görevden alınmadan bir gün önce imzaladığı bu kararın Başbakan Binyamin Netanyahu tarafından göreve getirilen Katz tarafından uygulamaya konulup konulmayacağı tartışılıyordu.

Yedioth Ahronoth gazetesinin 4 Kasım’da yayımlanan haberinde, Gazze Şeridi ve Lübnan’a saldırılarına devam eden İsrail ordusunun, 7 bin askeri göreve çağırmaya ihtiyacı olduğu aktarılmıştı.

İsrail’de Harediler, zorunlu askere alınmalarına karşı askerlik şubelerinin önünde sık sık protestolar düzenliyor.

Netanyahu’nun ultra-Ortodoks koalisyon ortakları, haziran ayında Yüksek Mahkeme’nin on yıllardır yürürlükte olan muafiyetleri kaldırmasının ardından, Yeşiva öğrencileri ve Haredi topluluğunun diğer üyeleri için askerlik muafiyetlerini düzenleyen bir yasanın çıkarılması için baskı yaptı.

Netanyahu hükümetinde “Haredi” krizinde yeni perde

Haredi partileri Birleşik Tevrat Yahudiliği ve Şas, bu uzun süredir devam eden askerlik muafiyetini yasalaştıracak bir tasarının önündeki en büyük engelin Savunma Bakanı Gallant ve Başsavcı Gali Baharav-Miara olduğunu iddia etti.

Katz’ın, Haredilere askerlik kararını uygulamaya koymasının ardından, Birleşik Tevrat Yahudiliği partisinden üst düzey bir yetkili, “Ortaya çıktı ki mesele başsavcı ya da Gallant değil, Likud, ultra-Ortodokslara savaş ilan etmeye karar verdi” dedi.

Harediler İsrail nüfusunun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor

Çoğu dini gerekçelerle askere gitmeyi reddeden Harediler, 9 milyonluk ülkede nüfusun yaklaşık yüzde 12’sini oluşturuyor. Ülkedeki Haredi Yahudilerinin büyük çoğunluğu Batı Kudüs’teki Meaşerim Mahallesi’nde ve başkent Tel Aviv yakınlarındaki Bney Brak kentinde yaşıyor. Haredi Yahudilerin çoğu, orduda dinlerinin gerektirdiği şekilde yaşayamayacakları gerekçesiyle askerlik yapmayı reddediyor. Kadın ve erkekler için İsrail’de 3 yıl zorunlu askerlik hizmeti bulunuyor.

“Düşman ordusunda askerlik yapmayız” diyen Harediler polisle çatıştı

Ultra-Ortodoks Yahudilik inancına sahip Harediler ise 26 yaşına kadar Tevrat Kurslarında (Yeşiva) eğitim almaları halinde askerlikten muaf tutuluyor. İsrail’de koalisyon ortağı Haredi partiler, “Tevrat eğitiminin temel hak olduğu” yönünde bir kanunu geçirerek temsil ettikleri kesimin askerlikten muaf tutulmasını yasal güvence altına almak istiyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

BM Özel Komitesinden “Gazze” raporu: Soykırım tanımıyla uyuşuyor

Yayınlanma

Birleşmiş Milletler (BM) Özel Komitesi’nin yayımladığı raporda, İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” belirtildi. Hamas da İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde 41 günde 2 bin Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

İsrail’in, işgali altındaki topraklarda, Filistinli ve diğer Arap halklarına yönelik insan haklarını etkileyen uygulamaları araştıran BM Özel Komitesi raporu yayımlandı.

Ekim 2023-Temmuz 2024 döneminde yapılan incelemelere dayanan raporda, Gazze’deki kitlesel sivil kayıplar ve Filistinlilere “kasıtlı” olarak dayatılan yaşamı tehdit eden koşullara dikkat çekildi. Raporda, söz konusu koşullar göz önüne alındığında İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” kaydedildi.

İsrailli yetkililerin, Filistinlileri, yiyecek ve su gibi yaşamsal ihtiyaçlardan mahrum bırakan politikaları “açıkça” desteklediği belirtilerek şu ifade kullanıldı: “İnsani yardımın sistematik ve hukuksuz şekilde engellenmesi, İsrail’in, yardımları siyasi ve askeri kazanımlar için araçsallaştırma niyetini açıkça ortaya koymaktadır.”

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) bağlayıcı kararlarına rağmen insani yardımların engellendiğinin belirtildiği raporda, “İsrail kasıtlı olarak ölüme ve açlığa neden olmakta, açlığı bir savaş yöntemi olarak kullanmakta ve Filistin halkını toplu olarak cezalandırmaktadır” değerlendirmesi yer aldı.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

Raporda ayrıca, İsrail’in “kapsamlı bombalama” saldırılarının, Gazze’deki temel hizmetleri “yok ettiği” ve insan sağlığına kalıcı etkileri olacak “çevre felaketine” neden olduğu kaydedildi.

İsrail’in yapay zekâ destekli hedef sistemlerine ilişkin endişelerin de yer aldığı raporda, “(Bu durum), İsrail’in sivil ayrımı yapma ve sivil ölümlerini önlemek için yeterli önlemleri alma yükümlülüğünü göz ardı ettiğini göstermektedir” denildi.

İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210’u çocuk, 11 bin 742’si kadın olmak üzere 43 bin 736 Filistinli öldü, 103 bin 370 kişi yaralandı.

Enkaz altında hala binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

“Generallerin Planı” kapsamında 41 günde 2 bin kişi katledildi

Öte yandan Hamas’tan yapılan açıklamada, İsrail ordusunun 41 gündür Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olan Cibaliya, Beyt Hanun ve Beyt Lahiya’ya sürdürdüğü kuşatmasına ilişkin bilgi verildi.

İsrail’in 41 gündür kuşatma uygulayıp kara ve hava saldırıları düzenlediği Gazze’nin kuzeyinde, 2 bin Filistinlinin yaşamını yitirdiği, 6 bin kişinin yaralandığı ve yüzlerce kişinin enkaz altında kaldığı bildirildi.

Gazze’nin kuzeyinde yaşayan 80 bin Filistinlinin kuşatma altında mahsur kaldığına dikkat çekilen açıklamada, İsrail’in bölgede soykırım ve etnik temizlik gerçekleştirdiği kaydedildi.

“Generallerin Planı”nın mimarı: Ya teslim olacak ya açlıktan ölecekler

Açıklamada, “İsrail ordusu tüm barınma merkezlerini ve hastaneleri hedef aldı, sağlık personelini alıkoydu, ambulansları imha etti, tıbbi ve insani yardımların girişini engelledi” ifadesi kullanıldı.

Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olarak bilinen Beyt Lahiya, Beyt Hanun ve Cibaliya’nın nüfusu 200 bin olarak tahmin edilirken, bunların yarısından fazlasının Gazze kentine göçe zorlandığı biliniyor.

Bu adımın, daha önce İsrail basınına yansıyan ve “Generaller Planı” olarak bilinen, İsrailliler için yerleşim yeri hazırlığı yapmak amacıyla Filistinlilerin Gazze’nin kuzeyinden tahliye edilmesi adına atıldığı düşünülüyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English