Bizi Takip Edin

AVRUPA

Nijer’deki darbenin Fransız Somaïr şirketi ile ne ilgisi var?

Yayınlanma

Eski Fransız sömürgesi Nijer’de geçen hafta bir grup askerin ülke yönetimine el koyması yani sevilen tabiri ile darbesi birçok ülke ve uluslararası kuruluş tarafından kınandı. Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu (ECOWAS) darbecilere, gözaltında tutulan Cumhurbaşkanı’nın göreve dönmesi için bir hafta süre tanıdı, aksi taktirde “askeri müdahale” seçeneğinin masada olduğunu duyurdu.

ECOWAS’a tepki, Nijer’in komşuları Burkina Faso ve Mali’den geldi: “Askeri müdahalede bulunurlarsa bu, Burkina Faso ve Mali’ye savaş ilanı olur.”

Kimse ECOWAS’ın askeri müdahalede bulunacağına ihtimal vermiyor ancak yine de Avrupa ülkeleri, vatandaşlarını tahliye etmeye başladı.

Başkent Niamey’de hafta sonu yapılan ve binlerce kişinin katıldığı gösterilerde Fransa protesto edilirken Nijer bayrağının yanında dalgalanan Rus bayrakları dikkat çekti. Darbenin arkasında Rusya olduğu ya da en azından Wagner üzerinden darbecilerin desteklendiğine ilişkin kanıyı güçlendirdi.

Dünya kamuoyunu yönlendiren Batı basınında, darbelerin Rusya ile özdeşleştirilmesi artık alışılageldik bir durum. Yine aynı şekilde, dünyanın herhangi bir ülkesinde kurulan bir sandıktan Batı’ya yakın bir seçeneğin çıkmasının adının demokrasi olması da.

Eski Fransız sömürgesi Nijer’de de durum farklı değil… Bu ülke, dün topla tüfekle, açıktan sömürülüyordu bugün ise sistem araçları üzerinden “yasal” ve “demokratik” bir biçimde. Afrika kıtasında Batı’ya yönelik büyüyen düşmanlığın altında bu yeni sömürünün halkta yarattığı nefreti aramak hâkim sistemle hesaplaşmak demek.

Aşağıda okuyacağınız Hintli Marksist tarihçi ve gazeteci Vijay Prashad ile Kongolu politika analisti Kambale Musavuli’nin kaleme aldığı makale, kolaya kaçmadan Nijer’deki darbenin altında yatan sebeplere ve darbenin aktörlerine mercek tutmaya çalışıyor:

***

Nijer, Sahel’de Batı karşıtı darbe yaşayan dördüncü ülke oldu

Nijer’deki darbe Mali, Burkina Faso ve Gine’deki darbelerin ardından geldi. Bu darbeler Fransız ve ABD askeri varlığına ve ülkelerinde yaşanan ekonomik krizlere öfkelenen subaylar tarafından yönetildi

Vijay Prashad, Kambale Musavuli

26 Temmuz 2023 günü saat 03:00’te başkanlık muhafızları Nijer’in başkenti Niamey’de Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum’u gözaltına aldı. Tuğgeneral Abdurrahman Tchiani liderliğindeki birlikler ülke sınırlarını kapattı ve sokağa çıkma yasağı ilan etti. Darbe, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu, Afrika Birliği ve Avrupa Birliği tarafından derhal kınandı. Nijer’de askeri üsleri bulunan Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri durumu yakından izlediklerini açıkladılar. Bazum yanlısı olduğunu iddia eden ordu ile başkanlık muhafızları arasında çıkan bir çatışma, başkenti tehdit etse de kısa sürede yatıştı. 27 Temmuz’da ordudan General Abdou Sidikou Issa bir açıklama yaparak “farklı güçler arasında kan gölüne neden olabilecek ölümcül çatışmadan kaçınmak” için durumu kabul edeceğini söyledi. Tuğgeneral Tchiani 28 Temmuz’da televizyona çıkarak Vatanı Koruma Ulusal Konseyi (CNSP) başkanı olduğunu açıkladı.

Nijer’deki darbe Mali (Ağustos 2020 ve Mayıs 2021), Burkina Faso (Ocak 2022 ve Eylül 2022) ve Gine’deki (Eylül 2021) benzer darbelerin ardından geldi. Bu darbelerin her biri, Fransız ve ABD askerlerinin varlığına ve ülkelerine yaşatılan kalıcı ekonomik krizlere öfkelenen subaylar tarafından yönetildi. Afrika’nın bu bölgesi – Sahel – bir dizi krizle karşı karşıya kaldı: iklim felaketi nedeniyle toprağın kuruması, 2011’de Libya’daki NATO savaşı nedeniyle İslami militanlığın yükselişi, çöl boyunca silah, insan ve uyuşturucu trafiği için kaçakçılık ağlarının artması, uranyum ve altın da dahil doğal kaynaklara, bu zenginlikler için yeterli ödeme yapmayan Batılı şirketler tarafından el konulması ve üslerin inşası ve Batılı askeri güçlerin cezadan muaf tutularak ülkeye yerleşmesi.

CNSP, darbeden iki gün sonra CNSP’ye liderlik edecek 10 subayın isimlerini açıkladı. Bu isimler ordudan (General Muhammed Toumba) Hava Kuvvetlerine (Albay Binbaşı Amadou Abouramane) ve polis teşkilatına (Genel Müdür Yardımcısı Assahaba Ebankawel) kadar tüm silahlı kuvvetlerden geliyor. CNSP’nin en etkili üyelerinden birinin, eski Genelkurmay Başkanı ve Şubat 2010’da Başkan Mamadou Tandja’ya karşı yapılan darbeyi yöneten ve Bazum’un selefi Mahamadou Issoufou’nun 2011 başkanlık seçimlerini kazanmasına kadar Nijer’i yöneten Demokrasinin Restorasyonu Yüksek Konseyi’nin lideri General Salifou Modi olduğu artık açık. Issoufou’nun görevi sırasında ABD hükümeti Agadez’de dünyanın en büyük insansız hava aracı üssünü inşa etti ve Fransız özel kuvvetleri, uranyum madenciliği şirketi Orano (eskiden Areva’nın bir parçasıydı) adına İrlit şehrini garnizon haline getirdi.

General Salifou Modi’nin ordudaki nüfuzu ve uluslararası bağlantıları göz önüne alındığında CNSP’nin etkili bir üyesi olarak göründüğünü belirtmek önemli. Modi, 28 Şubat 2023 tarihinde Roma’da düzenlenen Afrika Savunma Şefleri Konferansı sırasında ABD Genelkurmay Başkanı General Mark Milley ile bir araya gelerek “terörle mücadele işbirliği ve bölgede şiddet içeren aşırıcılıkla mücadelenin sürdürülmesi de dâhil bölgesel istikrarı” görüştü. Modi 9 Mart’ta Mali’yi ziyaret ederek Albay Assimi Goïta ve Mali Genelkurmay Başkanı General Oumar Diarra ile Nijer ve Mali arasındaki askeri işbirliğini güçlendirmek üzere bir araya geldi. Birkaç gün sonra 16 Mart’ta ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Bazum ile görüşmek üzere Nijer’i ziyaret etti. Modi 1 Haziran’da Birleşik Arap Emirlikleri Büyükelçisi olarak atandı. Bu atama Nijer’de pek çok kişi tarafından Modi’nin pasifize edildiği şeklinde nitelendirildi. Niamey’de Modi’nin, devletin başındaki Tuğgeneral Tchiani’nin üzerindeki etkili isim olduğu söyleniyor.

Yolsuzluk ve Batı

Nijer’den oldukça bilgili bir kaynak bize ordunun Bazum’a karşı harekete geçmesinin nedeninin “yolsuzluğa bulaşmış, Fransa’nın bir piyonu olması” olduğunu söylüyor. Nijerliler ondan ve çetesinden bıktı. Kamu fonlarını zimmetine geçiren ve birçoğu yabancı elçiliklere sığınmış olan devrik sistemin üyelerini tutuklama sürecindeler. Yolsuzluk meselesi, dünyanın en kârlı uranyum yataklarından birine sahip Nijer’in yakasını bırakmıyor. Nijer’de söz konusu “yolsuzluk” hükümet yetkililerinin küçük rüşvetleri değil, Fransız sömürge yönetimi sırasında geliştirilen ve Nijer’in hammaddeleri üzerinde egemenlik kurmasını ve kalkınması engelleyen bütün bir yapıdır.

“Yolsuzluğun” merkezinde, ülkedeki uranyum endüstrisinin sahibi ve işletmecisi olan Société des mines de l’Aïr (Somaïr) adlı sözde Nijer-Fransa “ortak girişimi” yer alıyor. Somaïr’in yüzde 85’i Fransa Atom Enerjisi Komisyonu ve iki Fransız şirketine aitken, sadece yüzde 15’inin Nijer hükümetine ait olması dikkat çekiyor. Nijer dünyadaki uranyumun yüzde 5’inden fazlasını üretiyor, ancak uranyumu çok yüksek kalitede. Nijer’in ihracat gelirlerinin yarısı uranyum, petrol ve altın satışlarından elde ediliyor. Fransa’daki her üç ampulden biri Nijer’den gelen uranyumla çalışıyor, aynı zamanda Afrika ülkesinin nüfusunun yüzde 42’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Nijer halkı onlarca yıldır zenginliklerinin ellerinden kayıp gitmesine seyirci kaldı. Hükümetin zayıflığının bir göstergesi olarak, geçen on yıl boyunca Nijer, Uluslararası Yatırım Anlaşmazlıkları Çözüm Merkezi ve Uluslararası Ticaret Odası nezdinde çok uluslu şirketler tarafından açılan sadece 10 tahkim davasında 906 milyon dolardan fazla para kaybetti.

Fransa 2002 yılında avro sistemine geçtiğinde frangı kullanmayı bıraktı. Ancak on dört eski Fransız sömürgesi, Fransa’ya büyük avantajlar sağlayan Communauté Financiére Africaine’i (CFA) [CFA frangı] kullanmaya devam etti (bu ülkelerin rezervlerinin yüzde 50’si Fransız Hazinesinde tutulmak zorunda ve Fransa’nın CFA’da yaptığı devalüasyonlar -1994’te olduğu gibi- onu kullanan ülkeler üzerinde yıkıcı etkilere sahip). 2015 yılında Çad Devlet Başkanı Idriss Déby Itno, CFA’nın “Afrika ekonomilerini aşağı çektiğini” ve “Afrika’nın gelişmesini engelleyen bu kordonu kesmenin zamanının geldiğini” söyledi. Şu anda Sahel’de sadece Burkina Faso ve Mali’de olduğu gibi Fransız birliklerinin çekilmesi değil, aynı zamanda Fransızların bölgedeki ekonomik hakimiyetinin kırılması da konuşuluyor.

Yeni bağlantısızlık

Temmuz ayında düzenlenen 2023 Rusya-Afrika Zirvesi’nde Burkina Faso Devlet Başkanı İbrahim Traoré, ülkesinin suikasta kurban giden sosyalist lideri Thomas Sankara’nın üniformasını andıran kırmızı bir bere taktı. Traoré, Sahel’deki askeri darbelerin kınanmasına ve bir Afrika Birliği heyetinin kısa bir süre önce ülkesine yaptığı ziyarete sert tepki gösterdi. “İsyan etmeyen bir köle merhameti hak etmez” dedi: “Afrika Birliği, Batı’nın kendi kukla rejimlerine karşı savaşmaya karar veren Afrikalıları kınamayı bırakmalı.”

Burkina Faso, şubat ayında Mali ve Gine hükümetlerinin de katıldığı bir toplantıya ev sahipliği yapmıştı. Gündemde bu devletlerden oluşan yeni bir federasyonun kurulması var. Nijer’in de bu görüşmelere davet edilmesi muhtemel.

*Bu makale Globetrotter tarafından hazırlanmıştır.

AVRUPA

Merkel: Rusya’nın çıkarları tartışılmalı

Yayınlanma

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Berliner Zeitung‘a verdiği özel röportajda, savunma bütçesinden Washington’daki krize, Putin yanlıları ile Putin destekçileri arasındaki ayrımdan uyku düzenine kadar çeşitli konularda açıklamalarda bulundu. Merkel, Ukrayna’ya destek vermenin önemini vurgularken, Rusya’nın çıkarlarının da göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, AfD’nin yükselişine de değinen Merkel, bu durumun sadece Doğu Almanya’ya özgü olmadığını ifade etti.

Eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel, Berliner Zeitung‘dan Anja Reich ve Tomasz Kurianowicz’e verdiği özel röportajda önemli değerlendirmelerde bulundu. Merkel, savunma bütçesi, Ukrayna ve Washington’daki kriz gibi çeşitli konulara değindi.

Röportajın başında, planlanan görüşmenin “dramatik gelişmeler” nedeniyle ertelenmesi konusu gündeme geldi.

Merkel, Washington’daki toplantı ve CDU ile SPD arasındaki özel bütçe görüşmeleri nedeniyle röportajı ertelediğini belirterek, “Görüşme, Washington’daki toplantıdan sonra ve Başkan Trump’ın ABD Kongresi’ndeki konuşmasından hemen önce planlanmıştı. Hem Trump’ın Ukrayna hakkında söyleyecekleri hem de CDU ile SPD arasındaki özel bütçe görüşmeleriyle ilgili olarak bazı gelişmeler olabileceğini düşündüm,” dedi.

Yüz milyarlarca avroluk özel bütçe konusuna da değinen Merkel, prensipte bu bütçeye destek vereceğini ifade etti.

Savunma için ayrılan bu özel bütçenin akıllıca seçildiğini düşünen Merkel, “Savunma için ayrılan ve büyüklüğü tam olarak belirlenmemiş olan bu özel bütçenin çok akıllıca seçildiğini düşünüyorum. Belli bir taban miktar normal bütçeye alınıyor ve NATO’daki tartışmaların nasıl geliştiği, NATO Konseyi’nde hangi kararların alındığı görülebiliyor. Böylece belli bir hareket alanı bırakılıyor,” diye konuştu.

Ek özel bütçenin, bir amaca yönelik olması ve paranın sosyal harcamalar veya diğer tüketim harcamaları için kullanılamaması gibi büyük bir avantajı olacağını savunan Merkel, bütçe disiplininden yana olduğunu ancak olağanüstü durumlarda gerekli adımların atılması gerektiğini vurguladı.

Trump ile Zelenskiy’nin Washington’daki görüşmesinin “her şeyi tetikleyen an” olduğunu belirten Merkel, bu görüşmenin Amerikalıların artık Ukrayna Devlet Başkanı’nın yanında olmadığının bir ifadesi olduğunu söyledi.

Merkel, görüşmeyi izlerken yaşadığı duyguları, “Böyle bir şeyi bir daha görmek istemem. Çok üzücü,” sözleriyle ifade etti.

Trump’ın muhataplarına suçluluk duygusu yaşatmak istediğini ve Amerika’nın tüm dünya tarafından kullanıldığı görüşünde olduğunu belirten Merkel, “Evet, Başkan Trump, Amerika’nın tüm dünya tarafından bir şekilde kullanıldığı görüşünde. ABD’nin sebepsiz yere diğer ülkelere yardım ettiğini veya onları koruduğunu düşünüyor,” ifadelerini kullandı.

Ukrayna’ya destek verilmesinin ABD ve Avrupa’nın kendi çıkarları için olduğunu vurgulayan Merkel, bir ülkenin işgal edilmesine ve toprak bütünlüğünün sorgulanmasına izin verilemeyeceğini söyledi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile sık sık görüşen bir siyasetçi olarak, Rusya liderinin olaylara bakış açısının dikkate alınmamasının büyük bir ihmal olduğunu belirten Merkel, “Rusya’nın çıkarları hakkında tartışmaya izin vermek gerekir,” dedi.

Ancak Merkel, Putin’in Baltık ülkelerine, Polonya’ya ve Almanya’ya saldırmasını mümkün görmediğini ifade etti.

Kuzey Akım-2 projesinin bir hata olup olmadığı sorusuna ise Merkel, “Sanırım, şimdi biraz kibirli konuşacak olursam, Putin hakkında çok az yanılsaması olanlardan biriyim. Gürcistan’ı işgal ettiğini, Kırım’ı ilhak ettiğini biliyordum, o zamanlar bana yalan söylemişti. Yine de böyle bir savaşı önlemek için her şeyi denemeyi doğru buluyorum,” şeklinde yanıt verdi.

AfD’nin yükselişine de değinen Merkel, bu durumun sadece Doğu Almanya’ya özgü olmadığını, ancak Doğu’da daha belirgin olduğunu ifade etti. AfD’nin ideolojik üst yapısının Doğu Almanya’da büyümediğini belirten Merkel, “AfD, ‘Biz halkız’ sloganıyla, devrim zamanının bu harika sloganını yeniden tanımlamaya çalışıyor. Memnun olmayan insanlara ‘Siz halksınız’ diyor. Ve memnun olmayan herkes elit kesime ait. Böylece toplumu bölüyorlar ve çeşitli şeylerden memnun olmayan insanlardan oluşan bir yankı odasıyla karşılaşıyorlar,” yorumunu yaptı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Alman partilerinin ‘savaş’ anlaşması borsayı uçurdu

Yayınlanma

Almanya’da CDU/CSU, SPD ve Yeşiller arasında bir borç paketi için varılan milyar avroluk anlaşma borsada “sevinç çığlıklarına” yol verdi.

Spiegel’in aktardığına göre özellikle savunma ve altyapı hisseleri yükseldi.

Almanya’nın önde gelen endeksi Dax, bir ara 23.000 puanın üzerine çıktı ve öğleden sonra erken saatlerde yüzde 1,7 artışla 22.907 puana ulaştı.

Dax’ın liderleri, öğleden önce yaklaşık yüzde 5,7 oranında yükselen savunma şirketi Rheinmetall’in hisseleri oldu. Yapı malzemeleri üreticisi Heidelberg Materials ve enerji teknolojileri grubu Siemens Energy’nin hisseleri de talep gördü.

MDax’ta listelenen zırhlı şanzıman üreticisi Renk bile yaklaşık yüzde on oranında yükseldi. Yaklaşık yüzde 5,5 oranında yükselen savunma şirketi Hensoldt’un hisselerine de güçlü bir talep vardı.

Finansal hizmet sunan Helaba’da uzman olarak çalışan Ulf Krauss, “Donald Trump’ın giderek daha kaotik ve tehditkar olarak algılanan ekonomi politikası ABD’de ekonomik karamsarlığa yol açarken, Almanya’nın borç frenini gevşetme girişimi Avro bölgesinde büyüme için iyimserlik yaratıyor,” diyerek piyasalardaki durumu özetledi.

Bu arada, bankacılık hisseleri Avrupa genelinde sektörün kazananları oldu. Sektör endeksi yüzde 2,2 oranında yükseldi. Commerzbank hisseleri yüzde üç artış gösterdi. Büyük İtalyan bankası UniCredit olası bir devralmaya bir adım daha yaklaştı.

Avrupa Merkez Bankası (ECB) Commerzbank’ın doğrudan hisselerinin yüzde 29,9’a çıkarılmasını onayladı.

Tahvil piyasası da milyarlarca avroluk harcama paketi için varılan anlaşmaya tepki gösterdi: Alman devlet tahvillerinin fiyatları düşerken, getirileri de önemli ölçüde yükseldi. On yıllık Alman devlet tahvillerinin getirisi yüzde 2,93’e çıktı.

Özel fonun duyurulmasından ve borç frenine istisna getirilmesinden bu yana Bund (Alman devlet tahvili) getirileri keskin bir şekilde yükseldi.

Diğer Avro bölgesi ülkelerinde de getiriler önemli ölçüde artarak ülkelerin borçlanmasını daha pahalı hale getirdi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya’da Siemens yöneticileri Kırım’a türbin sevkiyatı nedeniyle yargılanacak

Yayınlanma

Almanya’da Hamburg Bölge Mahkemesi, Siemens’in iki eski yöneticisi hakkında, Rusya’ya bağlanan Kırım’a gaz türbinlerinin ihracatına yardım ederek yaptırımları ihlal ettikleri gerekçesiyle dava açtı. Dava, 2024 baharında açıldı ve Siemens yetkilileri, konuyla ilgili soruşturmanın şirkete yönelik olmadığını ve suçlanan kişilerin artık şirkette çalışmadığını belirtti. Avrupa Birliği ve ABD yaptırımları, Batılı şirketlerin Kırım’a enerji veya enerji ekipmanı tedarik etmesini yasaklıyor.

Hamburg Bölge Mahkemesi, 2014’te referandumla Rusya Federasyonu’na bağlanan Kırım’a gaz türbinlerinin ihracatına yardım ederek yaptırım rejimini ihlal etmekle suçlanan sanayi şirketi Siemens’in iki eski yöneticisi hakkında dava açtı.

Reuters ajansının haberine göre yaptırım ihlali davası 2024 baharında açıldı. Hamburg savcılığı, Almanya Federal Cumhuriyeti vatandaşı olan dört kişi ve Fransa-İsviçre vatandaşlığına sahip bir kişi hakkında suç duyurusunda bulundu.

Fakat daha sonra bölge mahkemesi, kovuşturma için yeterli gerekçe bulunmaması nedeniyle üç sanıkla ilgili soruşturmayı durdurdu. Mahkeme belgelerinde sanıkların isimleri açıklanmadı.

İsmi belirtilmeyen bir Siemens yetkilisi, şirketin devam eden davalar hakkında yorum yapamayacağını, ancak davanın şirkete yönelik olmadığını ve sanıkların artık orada çalışmadığını belirtti.

Türbin işinin sahibi olan Siemens Energy ise, iki sanığın artık şirket çalışanı olmaması nedeniyle yorum yapmadı.

Avrupa Birliği (AB) ve ABD yaptırımlarına göre, Batılı şirketlerin Kırım’a enerji veya enerji ekipmanı tedarik etmesi yasak.

Fakat kısıtlamalara rağmen, Siemens’in elektrik üretimi için türbinleri, 2017 yılında Rusya’nın yarımadada inşa ettiği iki elektrik santraline teslim edildi.

O dönemde Siemens, türbinleri Rus bir müşteriye sattığını, bunların Rusya’daki elektrik santrallerine kurulmasını beklediğini ve Kırım’a gönderilme planlarından haberdar olmadığını açıklamıştı.

Rusya’nın Ukrayna’ya Şubat 2022’de başlattığı askeri müdahalenin ardından Batılı ülkeler, Rusya’ya karşı askeri, havacılık, petrol ve doğalgaz ve diğer sektörler için teknoloji ve ekipman tedarikini yasaklayan geniş kapsamlı yaptırımlar uyguladı.

The New York Times gazetesi, tedariki sağlamak için “devasa bir paravan şirket ağı kurulduğunu” ve çiplerin önemli bir kısmı Hong Kong üzerinden geldiğini iddia etmişti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English