Ortadoğu
Nükleer anlaşma için Araplarla işbirliği teklifi

Tahran yönetimi, nükleer krizden çıkış için ABD’ye, Suudi Arabistan ve BAE gibi Arap ülkelerinin yer alacağı yeni bir nükleer anlaşma modeli sundu. Çok uluslu bu yapıda sivil yakıt üretimi devam edecek, ancak denetim artırılacak.
İran, ABD ile yaptığı son temaslarda, uranyum zenginleştirmeye devam edebileceği ancak daha sıkı denetime tabi olacak çok uluslu bir ortaklık önerdi.
New York Times’ın dört İranlı yetkiliye dayandırdığı haberine göre, Tahran, Washington’un nükleer programı tamamen sonlandırma talebine karşılık olarak, bölgedeki Arap ülkeleriyle ortaklaşa yürütülecek bir uranyum zenginleştirme girişimi ve ABD yatırımlarını içeren alternatif bir plan sundu.
İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi’nin, Pazar günü Umman’da ABD’nin Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile yaptığı doğrudan ve dolaylı görüşmelerde bu teklifi ilettiği aktarıldı.
İran medyasında “müzakere masasında yeni plan” başlığıyla geniş yer bulan öneri, Devrim Muhafızları’na yakın Farhikhtegan gazetesi tarafından “hizmet mi, ihanet mi?” şeklinde sorgulandı.
Suudi Arabistan ve BAE ile ortaklık
İran ile iki büyük bölgesel rakibi olan Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin bu yapıya dahil edilip edilemeyeceği henüz net değil. İran ile ABD arasında 45 yıldır diplomatik ilişki bulunmaması, ayrıca Amerikan özel sektörünün İran’daki nükleer projelere yatırım yapma konusundaki çekinceleri, planın uygulanabilirliğini belirsiz kılıyor.
Suudi Arabistan’da konuşan ABD Başkanı Donald Trump, İran’ı bölgedeki militan gruplara destek vermekle eleştirirken, diplomatik bir çözümün bölgeyi daha güvenli hale getireceğini söyledi.
“İran’la bir anlaşma yapmak istiyorum” diyen Trump, “Eğer böyle bir anlaşma sağlanırsa çok memnun olurum. Bu, bölgenizi ve dünyayı daha güvenli kılar” dedi.
Ancak İranlı liderleri uyaran Trump, bir karar verme zamanının geldiğini vurguladı: “Artık bekleyecek fazla zaman yok. Karar şimdi verilmeli.”
Nükleer anlaşma önerisinin detayları
İran’ın sunduğu teklif, üç ülkenin yer alacağı kalıcı bir nükleer konsorsiyum oluşturulmasını içeriyor. Buna göre İran, nükleer silah üretiminden uzak, düşük seviyede uranyum zenginleştirmeye devam edecek. Üretilen yakıt ise sivil kullanım için diğer Arap ülkelerine gönderilecek.
Bu yapı, İran’ın yüzde 3,67 oranında zenginleştirmeye izin verilen 2015 tarihli nükleer anlaşmasına benziyor. Ancak yeni öneride, muhtemelen ABD dahil olmak üzere diğer ülkelerden temsilciler sahada sürekli denetim sağlayacak.
Dört İranlı yetkili, bu planın 2015 anlaşmasından farklı olarak süresiz olacağını belirtti. Bu durum, ABD’yi önceki anlaşmadan çeken Başkan Trump’a, selefi Barack Obama’dan daha fazla kazanım elde ettiği iddiasını da destekleyecek bir zemin sunabilir.
Uluslararası Kriz Grubu’nun İran Direktörü Ali Vaez, öneriyi “denemeye değer yeni bir yaklaşım” olarak değerlendirdi: “Taraflar artık sıfır toplamlı taleplerden vazgeçip, her iki tarafın da itibarını koruyabileceği ortak bir yol bulmalı.”
Müzakereler olumlu
Umman’daki görüşmeler öncesinde İran ile ABD arasındaki gerilim, askeri çatışma ihtimalini gündeme getirmişti. Ancak hem Tahran hem Washington, diplomatik çözümden yana olduklarını ilan etti.
ABD tarafının talepleri netleşmemişken, Witkoff Breitbart News’e verdiği röportajda, İran’ın nükleer programını tamamen sona erdirmesini ve Natanz, Fordow ile İsfahan’daki üç temel tesisin kapatılmasını istediklerini söyledi.
İranlı yetkililer ise bu talebin “kırmızı çizgi” olduğunu defalarca dile getirdi. Irakçi, İsrail’in suikastlarına atıfla “nükleer programımız için kan döküldü” diyerek, uranyumu barışçıl amaçlarla zenginleştirme hakkının İran için bir “ulusal onur” meselesi olduğunu belirtti.
Ancak Irakçi ve Witkoff’un Umman’daki üç saatlik görüşmesinin ardından yapılan açıklamalar, daha yumuşak ve yapıcı bir tona sahipti. Görüşmelerin teknik düzeyde, özellikle nükleer tesisler ve yaptırımların kaldırılmasına ilişkin finansal konular üzerinde devam edeceği belirtildi.
Umman Dışişleri Bakanı Badr bin Hamad Al Busaidi, sosyal medya paylaşımında “Görüşmelerde yapıcı ve özgün fikirler ortaya kondu. Her iki taraf da onurlu bir anlaşma hedefliyor” dedi.
Irakçi, Amerikalılarla buluşmadan önce Suudi Arabistan’ı ziyaret etti; ardından Birleşik Arap Emirlikleri’ne geçti. Suudi Arabistan ve BAE’nin bu ortaklığa katılıp katılmayacağı henüz netlik kazanmadı.
Her iki ülke de İran-ABD arasında bir anlaşma sağlanmasını ve bölgesel bir savaşın önlenmesini destekliyor. Aynı zamanda kendi sivil nükleer programlarını geliştirme yönünde hedefleri bulunuyor. BAE, 2020 yılında Arap dünyasının ilk nükleer enerji santralini açmıştı. Ancak ABD ile yaptığı anlaşma, uranyum zenginleştirmesini yasaklıyor.
“Bölgesel konsorsiyum” fikri daha önce gündeme gelmişti
İran’ın eski diplomatı ve 2015 nükleer müzakerelerinde yer alan Seyyid Hüseyin Museviyan, bu bölgesel nükleer konsorsiyum fikrini ilk kez 2023’te Princeton Üniversitesi’nden fizikçi Frank von Hippel ile birlikte yazdığı bir makalede gündeme getirmişti.
Museviyan, bu önerinin ABD’nin endişelerinin çoğunu gidereceğini savunarak, İran’ın zenginleştirme kapasitesini ve uranyum stoklarını sınırlayarak hem mevcut hem de gelecekteki tehditleri azaltabileceğini söyledi.
“Trump böyle bir bölgesel nükleer anlaşma açıklarsa bu büyük bir başarı olur” diyen Museviyan, “Bu gelişme İran kaynaklı tehdidi ortadan kaldırır, bölgedeki zenginleştirme faaliyetlerini sınırlar ve Amerikalılar için yeni fırsatlar doğurur” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu
ABD-İsrail-İran üçgeninde taraflar el yükseltiyor

ABD-İsrail-İran üçgeninde tansiyon tırmanıyor. Tahliyeler, askeri hazırlıklar ve karşılıklı tehditler krizi derinleştiriyor. Nükleer müzakereler ise tüm baskılara rağmen sürüyor.
ABD’nin Irak başta olmak üzere Ortadoğu’daki diplomatik temsilciliklerinde kısmi personel tahliyesi ve askeri üslerde güvenlik alarmı düzeyini yükseltmesi, İsrail’in İran’a yönelik olası bir saldırı hazırlığında olduğu yönündeki iddiaları yeniden gündeme getirdi. ABD basınında yer alan haberlere göre, İsrail hükümeti ABD yönetimine “İran’a saldırı başlatmaya hazır olduğu” bilgisini iletti.
İran ile ABD arasında yürütülen dolaylı nükleer müzakerelerin merkezinde, ABD Başkanı Donald Trump’ın “sıfır uranyum zenginleştirme” şartına dayalı anlaşma önerisi bulunuyor. Ancak İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney başta olmak üzere üst düzey yetkililer bu teklifi kesin bir dille reddetti.
ABD personelini tahliye ediyor, askeri alarm seviyesi artırıldı
Trump yönetimi, Bağdat’taki ABD Büyükelçiliği’nde zorunlu olmayan personel ile aile bireylerinin, artan güvenlik tehditleri nedeniyle tahliye edileceğini açıkladı. Aynı zamanda Bahreyn, Katar, BAE ve Kuveyt’teki ABD misyonlarına da benzer yönde mesajlar iletildiği ve askeri üslerin yüksek alarm durumuna geçirildiği öne sürüldü. ABD ayrıca vatandaşlarını Irak’a seyahat etmemeleri konusunda en yüksek düzeyde uyardı.
Petrol fiyatları yükselişe geçti
İngiltere merkezli Deniz Ticareti Operasyonları Kurumu (UKMTO), artan bölgesel gerilimin, Basra Körfezi, Umman Körfezi ve Hürmüz Boğazı’ndaki denizcilik faaliyetlerini olumsuz etkileyebileceği yönünde uyarı yayınladı. Tüm bu gelişmeler, enerji piyasalarına da yansıdı ve petrol fiyatlarında yüzde 4’ü aşan artış yaşandı.
İsrail’in mesajı
Bu gelişmeler yaşanırken CBS televizyonu, İsrail’in ABD’ye “İran’a saldırı başlatmaya hazır olduklarını” bildirdiğini duyurdu. Haberde, bazı Amerikalı yetkililere göre bu durumun ABD vatandaşlarının bölgeden çıkarılmasının nedenlerinden biri olabileceği, ayrıca İran’ın Irak’taki bazı ABD tesislerine misillemede bulunabileceği değerlendirildi.
NBC kanalı da benzer şekilde, İsrail’in İran’a saldırı planladığını ve ABD’nin bu saldırıya doğrudan ya da dolaylı destek verme konusunda bir planı olmadığını aktardı. Ancak Trump yönetiminin gelişmeleri yakından takip ettiği ve “teyakkuzda” olduğu vurgulandı.
ABD Başkanı Donald Trump da İran ile yürütülen müzakerelerin başarıyla sonuçlanacağına dair eski güvenini yitirdiğini belirtti. Ortadoğu’daki bazı personelin tahliyesine ilişkin bir soruya ise “Oradan çıkarıldılar çünkü tehlikeli bir yer olabilir. Neler olacağını göreceğiz” yanıtını verdi. İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağını vurgulayan Trump, “Bu kadar basit. Buna izin veremeyiz” ifadelerini kullandı.
İran’ın yanıtı: Askeri tatbikat ve füze testi
İran Savunma Bakanı Tuğgeneral Aziz Nasırzade, müzakerelerin başarısız olması ve İran’a saldırı dayatılması durumunda, bölgedeki tüm ABD üslerinin “tereddütsüz hedef alınacağını” ifade etti. Ayrıca İran’ın geçen hafta 2 tonluk savaş başlığı taşıyabilen bir balistik füzeyi başarıyla test ettiğini açıkladı.
İran ordusu da savunma ve caydırıcılık kapasitesini artırmak amacıyla askeri tatbikatlar başlattı.
İran Genelkurmay Başkanlığının yazılı açıklamasına göre Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, “İktidar 1404” adı verilen ve her yıl çeşitli münasebetlerle düzenlenen bir dizi tatbikatın başlatılması talimatını verdi. Söz konusu tatbikatların amacının, silahlı kuvvetlerin savunma ve caydırıcılık kabiliyetlerinin artırılması ve hazırlık durumlarının değerlendirilmesi olduğu belirtildi. Tatbikatların, silahlı kuvvetlerin yıllık takviminde değişiklikler yapılarak ve düşman hareketlerine odaklanılarak planlandığı bilgisi verildi.
İran “en yüksek askeri hazırlık” seviyesine geçti
İran’ın İngilizce yayın yapan devlet televizyonu Press TV’ye konuşan ismi açıklanmayan üst düzey güvenlik yetkilisi de İran’ın askeri saldırı tehditlerine karşı “en yüksek askeri hazırlık seviyesinde” olduğunu söyledi.
İsrail ve ABD’ye “hızlı ve beklenmedik” şekilde karşılık verileceğini belirten İranlı yetkili, “İran şu anda en üst düzeyde askeri hazırlık seviyesinde. ABD veya siyonist rejim (İsrail) herhangi bir saldırganlık eylemine kalkışırsa hazırlıksız yakalanacak” dedi.
ABD’nin bölgedeki faaliyetlerinin, İran’a karşı herhangi bir saldırganlık eylemi olması halinde bölgesel çıkarlarını ve üslerini hedef alacağı yönündeki İran uyarılarına karşı savunma amaçlı bir tepki olduğunu ifade eden yetkili, “Amerikalıların yaptığı İran’a yönelik bir tehdit mesajından ziyade, İran’ın Amerikan çıkarlarına yönelik tehditlerine bir tepkidir” diye konuştu.
Nükleer müzakerelerde 6. tur pazar günü
Nükleer müzakerelerin kritik bir noktada bulunması, ABD’nin tahliye kararının gerçek bir saldırı hazırlığından mı yoksa diplomatik baskı yaratma amacıyla mı alındığı tartışmasını gündeme getirdi.
Nitekim gerilimin tırmanması üzerine 15 Haziran’da yapılacağı duyurulan ABD-İsrail müzakerelerinin 6. turunun iptal edildiği iddiaları ortaya atıldı. Ancak Umman Dışişleri Bakanı Bedir Buseydi, müzakerelerin 15 Haziran Pazar günü Maskat’ta yapılacağını doğruladı. Bu açıklama, diplomatik sürecin askeri tehditlerle ivmelendirilmeye çalışıldığı iddialarını güçlendirdi.
UAEA’nın kararı ve İran’ın tepkisi
Arka planda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA), İran aleyhine bu sabah aldığı ve 20 yıl aradan sonra BM’nin İran’a yeniden yaptırım uygulamasının önünü açan kararının yankıları sürüyor. Karar İran’ı nükleer taahhütlerine uymamakla suçluyor. İran ise bu karara uranyum zenginleştirme kapasitesini artıracağını açıklayarak karşılık verdi.
Öte yandan İran kısa bir süre önce İsrail’in nükleer programına dair gizli belgeleri elde geçirdiklerini ve bu belgelerin UAEA’nın İsrail’le koordineli çalıştığını gösterdiğini açıkladı. Tahran yönetimi, UAEA Başkanı Rafael Grossi’yi de “İsrail’in talimatlarını yerine getirmekle” itham etti.
Diplomasi
UAEA’nın İran kararı sonrası Tahran’dan uranyum hamlesi

Tahran yönetimi UAEA’nın İran kararı üzerine yeni uranyum zenginleştirme tesisi kuracağını duyurdu.
UAEA Yönetim Kurulu, İran’ın nükleer programıyla ilgili BM Güvenlik Konseyi yaptırımlarını tetikleyebilecek kararı kabul etti. Karar üzerine İsrail uluslararası topluma İran’a müdahale etmesi yönünde çağrı yaparken Tahran ise tepki olarak yeni uranyum zenginleştirme tesisi kuracağını duyurdu.
Birleşmiş Milletlerin (BM) nükleer denetim kurumu olan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) 35 üyeli Yönetim Kurulu, yaklaşık 20 yıl aradan sonra ilk kez İran’ı nükleer silahların yayılmasını önlemeye yönelik yükümlülüklerini ihlal etmekle suçladı. Bu karar, BM Güvenlik Konseyi’nin İran yaptırımlarını yeniden devreye sokma ihtimalini güçlendirdi.
Bu önemli adım, ABD Başkanı Donald Trump’ın 2018’de İran ile dünya güçleri arasında yapılan nükleer anlaşmadan çekilmesiyle tırmanan UAEA-İran gerginliklerinin sonucu olarak görülüyor. Söz konusu anlaşmanın çökmesiyle birlikte taraflar arasında birçok kriz patlak vermişti.
İran, kendisine karşı alınan karar ve kınamalara karşı oldukça sert tepkiler vermesiyle bilinirken, bu karar son yıllardaki en sert çıkışlardan biri olarak dikkat çekiyor. Tahran yönetiminin bu karara nükleer faaliyetlerini tırmandırarak karşılık vereceği beklentisi, İran ile ABD arasında yürütülen ve İran’ın hızlanan nükleer programını sınırlamayı amaçlayan mevcut müzakereleri daha da karmaşık hale getirebilir.
İran, UAEA’yı nükleer sırlarını İsrail’e sızdırmakla suçladı
Karar, ayrıca bölgedeki gerginliğin tavan yaptığı bir dönemde geldi. ABD’nin bölgedeki diplomatik personelini geri çekmesi ve Donald Trump’ın bölgenin tehlikeli hale geldiği uyarısıyla birlikte, “Washington’un İran’ın nükleer silah edinmesine izin vermeyeceğiz” yönündeki açıklamaları da dikkat çekiyor.
Kapalı kapılar ardında yapılan toplantıya katılan diplomatlara göre, ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya tarafından sunulan karar tasarısı 19 ülkenin desteğiyle kabul edildi. 11 ülke çekimser oy kullanırken, Rusya, Çin ve Burkina Faso karşı oy verdi.
İran’a ağır suçlama
Reuters tarafından görülen karar metninde, 31 Mayıs’ta UAEA’nın üye ülkelere gönderdiği kapsamlı rapora dayanarak İran’ın yükümlülüklerini ihlal ettiği belirtiliyor.
Metinde şu ifadeler yer alıyor: “(İran’ın) Birden fazla bildirilmemiş yerde, beyan edilmemiş nükleer malzeme ve faaliyetler konusunda Ajansa tam ve zamanında işbirliği sağlama yükümlülüklerini yerine getirmemesi, Ajansın 12.C maddesi kapsamındaki Güvenlik Anlaşması yükümlülüklerine uymadığı anlamına gelmektedir.”
Kararın merkezindeki en önemli unsurun, İran’ın bildirilmemiş bazı tesislerde bulunan uranyum izlerine dair UAEA’ya inandırıcı açıklamalar sunmadığı iddiası olduğu anlaşılıyor.
Kararda, nükleer malzemenin silah ve benzeri patlayıcı unsurlara yönlendirilmediğinin doğrulanmasını sağlamak için İran’ın yasal yükümlülüklerini yerine getirmesi ve bekleyen tüm güvenlik sorunlarını netleştirmek amacıyla acilen şu adımları atması gerektiği kaydedildi:
“İran’da iki beyan edilmemiş yerde tespit edilen insan kaynaklı uranyum parçacıklarının varlığına ilişkin teknik olarak inandırıcı açıklamalar sunması, söz konusu nükleer malzemenin veya nükleer bulaşmış ekipmanların mevcut konumlarını Ajansa bildirmesi, UAEA’nın bu amaçla talep ettiği tüm bilgi, belge ve cevapları sağlaması, kurumun gerekli gördüğü yer ve malzemelere erişim sağlaması, ayrıca Ajansın uygun göreceği örneklerin alınmasına izin vermesi.”
ABD istihbarat servisleri ve UAEA, İran’ın 2003 yılına kadar gizli, koordineli bir nükleer silah programı yürüttüğüne ancak bu programın daha sonra durdurulduğuna inanıyor. Ancak bu süreçten sonra birkaç yıl boyunca bazı gizli deneylerin sürdüğü yönünde iddialar var. UAEA Başkanı Rafael Grossi, bu hafta yaptığı açıklamada, son bulguların bu genel değerlendirmeyle büyük ölçüde tutarlı olduğunu ileri sürdü.
Tahran ise, nükleer silah geliştirmeyi hiçbir zaman hedeflemediğini savunuyor.
Kararda İran’ın BM Güvenlik Konseyi’ne sevk edilmesinden bahsedilse de diplomatlar bunun için ayrı bir ikinci karar tasarısına ihtiyaç olduğunu belirtiyor. İran, en son 2005 Eylül ayında yükümlülüklerini yerine getirmediği ilan edildikten sonra, 2006 Şubat ayında BM Güvenlik Konseyi’ne sevk edilmişti.
İsrail’den açıklama gecikmedi
UAEA kararı sonrası İsrail’den uluslararası topluma İran’a karşı harekete geçme çağrısı geldi.
İsrail Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Oren Marmorstein, “sistematik şekilde gizli nükleer silah programı yürüttüğünü” öne sürdüğü İran’ın hızla yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum biriktirdiğini ve Tahran’ın nükleer programının barışçıl olmayan amaçlar için olduğunu iddia etti.
İran’ın ilk tepkisi: Daha fazla uranyum zenginleştirme…
İran ise UAEA kararına tepki olarak yeni uranyum zenginleştirme tesisi kuracağını duyurdu.
İran devlet televizyonuna göre, İran Dışişleri Bakanlığı ve Atom Enerjisi Kurumu, yaptıkları ortak açıklamayla, UAEA Yönetim Kurulunda İran aleyhinde alınan kararı kınadı.
Açıklamada kararın, teknik ve hukuki dayanaktan yoksun olduğu ve UAEA Yönetim Kurulu’nun “siyasi amaçlara dayalı bir araç olarak” kullanıldığı ifade edildi.
Karara tepki olarak, İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami’nin talimatıyla güvenli bir yerde yeni bir zenginleştirme merkezinin açılacağı belirtildi.
Bununla birlikte Fordo’daki uranyum zenginleştirme tesisinde eski nesil santrifüjlerin uranyumu daha hızlı zenginleştirecek altıncı nesil santrifüjlerle değiştirileceği bilgisi verildi.
Karara karşılık atılacak diğer adımların daha sonra duyurulacağı aktarıldı.
Ortadoğu
Netanyahu’nun ‘kırılgan’ zaferi: Zorunlu askerlik krizi ertelendi

İsrail’de hükümet içinde zorunlu askerlik krizi devam ederken muhalefetin Netanyahu iktidarını devirme girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Meclisin feshi için sunulan yasa tasarısına koalisyon ortağı Ultra Ortodoks (Harediler) partilerin desteğini çekmesinin ardından Meclis’te gerekli çoğunluğu sağlayamadı.
The Times of Israel’in haberine göre, muhalefetin dün sunduğu meclisin feshine ilişkin tasarı ön oylamada 61’e karşı 53 oyla reddedildi.
Ön oylamadan kısa bir süre önce Şas Partisi ile Birleşik Tevrat Yahudiliği’ni oluşturan iki ana partiden biri olan Degel HaTorah (Tevrat Sancağı) partisi hükümetle Haredi öğrencilerin askerlikten muaf tutulması yönünde anlaşmaya vardıklarını ve meclisin feshedilmesine karşı oy kullanacaklarını duyurdu.
Haredi koalisyon üyelerinin destek vermesi halinde meclisten geçmesi mümkün olacak yasa tasarısı, Şas ve Degel HaTorah partilerinin son anda desteğini çekmesiyle yeterli çoğunluğa ulaşamadı.
İsrail Meclisi’nin feshi için kritik gün: Hükümet ne yapacak?
Netanyahu hükümetinin iktidar koalisyonu, 120 sandalyeli İsrail Meclisi’nde 68 milletvekiliyle temsil ediliyor. Meclisin feshedilmesi için çoğunluğun sağlanması yani en az 61 milletvekilinin onayı gerekiyor.
Netanyahu’nun hükümeti ayakta tutma çabası sonuç verdi
İsrail Meclisi Dışişleri ve Savunma Komitesi Başkanı Yuli Edelstein, Netanyahu’nun talimatıyla koalisyon iktidarının devrilmesini engellemek için ön oylama öncesi hükümet ortağı Ultra Ortodoks partilerin temsilcileriyle uzun görüşmeler gerçekleştirdi.
Edelstein, yaptığı yazılı açıklamada, Tevrat okullarında eğitim alanların askerlikten muaf tutulmasına ilişkin yasal düzenlemenin temel ilkeleri konusunda Ultra Ortodoks koalisyon ortaklarıyla uzlaşmaya vardıklarını duyurdu.
Ultra Ortodoks koalisyon ortakları Birleşik Tevrat Yahudiliği ve Şas partileri, Tevrat okullarında eğitim alanların askerlikten muaf tutulmasına ilişkin yasal düzenleme yapılmaması nedeniyle sık sık hükümeti devirmekle tehdit ediyordu.
Ultra Ortodoks milletvekillerinden bazıları hükümetten çekilebilir
Başbakan Netanyahu liderliğindeki koalisyon iktidarı, meclisin feshine ilişkin oylamadan istediği sonucu alırken Haredilerin askerlikten muaf tutulmasına ilişkin krizin tam çözüme kavuşturulamaması hükümet için hala risk oluşturuyor.
Haaretz gazetesi, Birleşik Tevrat Yahudiliği içerisinden bir kaynağa dayandırdığı haberinde, Degel HaTorah ve Şas’ın fesih tasarısına karşı oy kullanması durumunda, Birleşik Tevrat Yahudiliği çatısı altındaki Agudat Israel milletvekillerinin hükümetten ayrılacağını öne sürdü.
Nitekim Ynet New’e göre Agudat Israel partisinden Milletvekili Meir Porush ve bir milletvekili ortada somut bir askerlik yasa tasarısı olmadığı gerekçesiyle oylamada muhalefetin önergesine destek verdi. Milletvekili Yisrael Eichler ise partisiyle ters düşerek Şas ve ile birlikte oy kullandı
Agudat Israel’in hükümetten olası çekilmesi hükümeti devirmiyor ancak Netanyahu’ya 120 sandalyeli mecliste 64 üyeli bir kırılgan çoğunluk bırakacak.
Haredilerin askere alınması tartışması
İsrail yasalarına göre 18 yaşını geçen herkesin zorunlu askerlik hizmetini yapması gerekirken, Haredilerin askerlikten muaf tutulması yıllardır ülkede tartışılıyor.
İsrail’in başta Gazze Şeridi olmak üzere 7 Ekim 2023’ten itibaren bölgede yükselen saldırganlığı nedeniyle asker ihtiyacı da artmaya başladı.
ABD’li elçi, İsrail koalisyon hükümeti çökmesin diye devrede
Gazze Şeridi’nde ateşkesi bozarak saldırıların yeniden başlamasıyla bu ihtiyaç yeniden ciddi şekilde hissedilirken ordunun 7 bini savaş bölgelerinde görev alacak şekilde olmak üzere 12 bin askere ihtiyaç duyduğu ifade ediliyor.
Geçen sene asker ihtiyacının artmasıyla askerlikten muaf Ultra Ortodoks Yahudi gençlerin orduya alınmasına yönelik çalışmalar, İsrail’in en tartışmalı konularından biri haline gelmişti.
İsrail Yüksek Mahkemesi, 25 Haziran 2024’te Haredi erkeklerin zorunlu askerlikten muaf tutulmasının yasal dayanağının bulunmadığına ve askerliğe uygun olanların göreve alınması gerektiğine karar vermişti.
Nüfusun yaklaşık yüzde 13’ünü oluşturan Harediler, zorunlu askerliğe karşı çıkıyor ve hayatlarını Tevrat çalışmalarına adadıklarını belirtiyorlar.
Netanyahu’nun Haredi koalisyon ortakları, Başbakan’a Haredilerin askerlikten muaf tutulacağı bir askerlik yasası çıkarılması için baskı yapıyor.
-
Görüş1 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Asya2 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Avrupa2 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Dünya Basını5 gün önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Rusya2 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savaş sonrası Suriye’yi dönüştüren ‘Sünni popülizm’