Diplomasi
Paşinyan: Bakü ile barış anlaşmasının ilkeleri üzerinde mutabık kaldık

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ülkesinin Azerbaycan ile barış anlaşmasının temel ilkeleri üzerinde anlaştığını, ancak Bakü ile Erivan’ın farklı diplomatik diller konuştuğunu ve çoğu zaman birbirlerini anlamadıklarını söyledi.
Paşinyan, dün Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Parlamenter Asamblesi’nin Erivan’daki sonbahar oturumunun açılış töreninde yaptığı konuşmada, “Ermenistan-Azerbaycan barış sürecine ilişkin hem iyi hem de kötü haberlerimiz var. Azerbaycan ile barışın temel ilkeleri üzerinde mutabakata varılmış olması iyi bir gelişme, dedi.
TASS‘ın aktardığına göre Paşinyan, “Bu, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in arabuluculuğuyla, Azerbaycan Cumhurbaşkanı [İlham Aliyev] ile Brüksel’de yaptığım görüşmeler sonucunda gerçekleşti,” ifadelerini kullandı.
‘Azerbaycan yeni askeri eylem hazırlığında’
Öte yandan Paşinyan, Azerbaycan’ın Ermenistan’a karşı yeni askeri eylem hazırlıkları olduğunu ve barış gündeminin ilerlemesini engellediğini iddia etti.
Bakü’nün Ermenistan’ı resmi düzeyde Batı Azerbaycan olarak adlandırmaya başlamasının şüpheli göründüğünü kaydeden Paşinyan, “Bu bize yeni bir savaşa ve yeni bir askeri saldırıya hazırlık gibi görünüyor ve barış sürecinin önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Ayrıca onlarca mahkûmun Azerbaycan’da tutulmasına da anlam veremiyoruz. Oysa biz meseleyi barış gündemine yakışır bir formülle çözmeyi önermiştik,” diye konuştu.
Başbakan, ayrıca Erivan’ın Azerbaycan’a eksklavlar ve enklavlar konusunu görüşmeyi teklif ettiğini belirtti.
19-20 Eylül tarihlerinde Azerbaycan, Dağlık Karabağ’da ‘anayasal düzeni yeniden tesis etmek’ üzere ‘terörle mücadele tedbirleri’ aldığını duyurmuştu.
Bakü, Karabağ hükümetinin tasfiye edilmesini ve Ermeni birliklerinin geri çekilmesini talep etmiş, Erivan ise askerlerinin bölgedeki varlığını reddetmişti.
28 Eylül’de, tanınmayan yönetlimin lideri Samvel Şahramanyan, 1 Ocak 2024’ten itibaren varlığını sona erdiren ve tüm devlet kurum ve kuruluşlarını fesheden bir kararname imzalamıştı.
Sputnik Ermenistan’ın haberine göre Paşinyan, Azerbaycan ile barış anlaşması için üç ilke sundu. Bunlar iki devletin toprak bütünlüğünün tanınması, Sovyet haritalarına dayanan 1991 tarihli Almatı Deklarasyonuna uygun olarak sınırların belirlenmesi ve sınırların çizilmesi olarak öne çıkıyor. Üçüncü ilke, sınırların geçtikleri ülkelerin egemenliği, yargı yetkisi ve mevzuatı dahilinde bölgesel iletişimin engellenmemesini öngörüyor.
Diplomasi
BRICS ülkeleri arasındaki ticaret hacmi 1 trilyon dolara ulaştı

Rusya Devlet Başkanı’nın özel temsilcisi Kirill Dmitriyev, BRICS ülkeleri arasındaki iç ticaret hacminin 1 trilyon dolara ulaştığını açıkladı. Bu gelişmenin, birliğin küresel ekonomideki artan rolünü ve güçlenen ekonomik bağları teyit ettiği vurgulandı.
Rusya Devlet Başkanı Özel Temsilcisi ve Rusya Doğrudan Yatırım Fonu (RDIF) Genel Direktörü Kirill Dmitriyev, BRICS ülkeleri arasındaki iç ticaret hacminin 1 trilyon dolara ulaştığını bildirdi.
Telegram kanalı üzerinden açıklama yapan Dmitriyev, bu önemli eşiğin aşılmasının, üye ülkeler arasındaki ekonomik bağların güçlendiğini ve birliğin yeni küresel ekonomi mimarisinin şekillenmesindeki rolünün arttığını teyit ettiğini belirtti.
Ayrıca, Rusya’nın Devlet Başkanı Vladimir Putin’in talimatları doğrultusunda, özellikle BRICS İş Konseyi aracılığıyla ticari ilişkileri güçlendirmeye devam ettiğini vurguladı.
Putin: BRICS’in payı artmaya devam edecek
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 20 Haziran’da St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu kapsamında düzenlenen genel kurul toplantısında, 21. yüzyılın başlarında BRICS ülkelerinin küresel ekonominin sadece beşte birini oluşturduğunu, bugün ise bu oranın yüzde 40’a ulaştığını hatırlatmıştı.
Rus lider, bu payın artmaya devam edeceğini ve bunun “tıbbi bir gerçek” olduğunu ifade etti. Putin’e göre bu büyüme, öncelikli olarak Küresel Güney ülkeleri sayesinde gerçekleşecek.
Nisan ayında Rusya Devlet Başkanlığı İdaresi Başkan Yardımcısı Maksim Oreşkin de uzlaşı ilkeleriyle çalışan BRICS ülkelerinin dünya ekonomisinin kilit gücü haline geldiğini söylemişti.
BRICS’in genişleme gündemi
Başlangıçta Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika olmak üzere beş ülkeden oluşan BRICS, 2024 yılında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İran, Etiyopya ve Mısır’ın katılımıyla genişledi.
Bu yılın ocak ayında ise Endonezya, birliğin onuncu tam üyesi oldu.
Diplomasi
Putin, UCM kararı nedeniyle Brezilya’daki BRICS zirvesine katılmayacak

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) hakkındaki tutuklama kararı nedeniyle Brezilya’daki BRICS zirvesine bizzat katılmayacak. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in de zirveye katılmayacağı bildirilirken, Putin’in toplantıya video konferans yoluyla iştirak edeceği açıklandı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, 6-7 Temmuz’da Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenecek olan BRICS zirvesine katılmayacak.
Kremlin, Putin’in zirveye gitmeme kararını Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından çıkarılan tutuklama kararına bağlarken, Rus liderin zirveye video konferans yoluyla katılacağı belirtildi.
Zirvede Rus heyetine Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Çin heyetine ise Başbakan Li ÇJang başkanlık edecek.
UCM’nin tutuklama kararı gerekçe gösterildi
Kremlin’den yapılan açıklamada, Putin’in Brezilya’ya gitmeme kararının hukuki zorluklarla ilgili olduğu vurgulandı. Devlet Başkanı Yardımcısı Yuri Uşakov, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu durum, bildiğiniz gibi UCM’nin talepleri bağlamındaki belirli zorluklarla bağlantılı. Bu bağlamda Brezilya hükümeti, başkanımızın bu toplantıya katılmasına olanak tanıyacak net bir pozisyon alamadı,” ifadelerini kullandı.
UCM’nin temel belgesi olan Roma Statüsü’nü 2002 yılında imzalayan Brezilya, mahkemenin hakkında tutuklama emri çıkardığı şüphelileri teslim etme yükümlülüğü taşıyor.
UCM, 17 Mart 2023’te Rusya Devlet Başkanı Putin ve Çocuk Hakları Komiseri Mariya Lvova-Belova hakkında tutuklama kararı çıkarmıştı. Kremlin ise bu mahkemenin kararlarının hukuki geçerliliği olmadığını ve hükümsüz olduğunu açıklamıştı.
Putin, benzer gerekçelerle 2023 yılında Güney Afrika’da düzenlenen BRICS zirvesine de katılmamıştı.
Daha önce Brezilyalı yetkililer, durumu yumuşatmak için devlet başkanlarına tutuklama muafiyeti getirilmesi yönünde bir girişimde bulunmuştu.
Xi Jinping de zirveye katılmıyor
South China Morning Post gazetesinin 25 Haziran’da kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping de BRICS zirvesini pas geçecek. Bu, Şi’nin örgütün var olduğu süre boyunca bir zirveye katılmadığı ilk örnek olacak.
Pekin’deki kaynaklara göre, Şi’nin programında yaşanan sorunlar nedeniyle bu kararı aldığı belirtildi.
Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’nın Mayıs 2025’te Çin’i ziyaret etmesinin ardından Brezilyalı yetkililerin, Xi’nin zirveye katılmamasından dolayı hayal kırıklığı yaşadığı ifade ediliyor.
Brezilya Devlet Başkanı’nın uluslararası ilişkiler özel danışmanı Celso Amorim, şubat ayında yaptığı bir açıklamada, “Çin’siz BRICS, BRICS değildir,” demişti.
Diplomasi
Merz, ABD ile ticaret anlaşması imzalanmasını istiyor

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Brüksel’den birkaç gün içinde ABD ile ticaret anlaşması imzalanmasını talep ediyor.
Konuyu bugünkü AB liderleri zirvesinin gündemine taşıyan Merz, bu hafta Avrupa Komisyonu’nun müzakere stratejisini “çok karmaşık” olarak nitelendirdi.
ABD Başkanı ile müzakerelerde daha fazla aciliyet ve odaklanma çağrısında bulunan Merz, bu talebini Emmanuel Macron ve Giorgia Meloni ile birlikte diğer AB liderlerine de ileteceğini söyledi.
Liderler, AB yürütme organının Trump yönetimi ile yaptığı görüşmeler hakkında akşam yemeğinde vereceği bilgileri sabırsızlıkla bekliyorlar.
Brüksel ve Washington’un bir anlaşmaya varamaması halinde, 9 Temmuz’dan itibaren tüm mallara “karşılıklı” yüzde 50 gümrük vergisi uygulanacağına dair endişeler artıyor.
Otomobil ve çelik ihracatına bazı kolaylıklar sağlarken yüzde 10’luk bir temel gümrük vergisi uygulayan İngiltere’nin ABD ile imzaladığı son ticaret anlaşmasını küçümseyen blok, şimdi daha iyisini yapmanın zor olacağı gerçeğini kabullenmeye başlıyor.
Bir üst düzey AB diplomatı çarşamba günü, “450 milyonluk nüfusu ile AB gibi bir ticaret gücünün İngiltere’den daha fazla etkiye sahip olmasını hâlâ umuyorum,” dedi.
Alman şansölyesi, önceliğin Avrupa’nın, özellikle de kendi ülkesinin otomobil, imalat, yarı iletken, ilaç, çelik ve alüminyum endüstrilerini Trump’ın uyguladığı veya uygulamakla tehdit ettiği sektöre özel gümrük vergilerinden korumak olması gerektiğini söyledi.
Fakat Trump, 1930’ların Büyük Buhranından bu yana en yüksek gümrük vergilerini uygulayarak üreticileri üretimlerini ABD’ye taşımaya ve ülkenin trilyon dolarlık ticaret açığını kapatmaya zorlarken, en çok bu vergilere bağlı.
ABD’nin 27 AB üye ülkesiyle ticaret açığı 2025 yılında toplam 232 milyar dolara ulaştı, bu da toplam rakamın yaklaşık yüzde 19’unu oluşturuyor.
Merz’in taleplerinin arkasında, Brüksel’in Alman ihracatçılarına zarar verdiğini söylediği otomobiller gibi sektörel vergileri ayırmak yerine, en yaygın mallar için yüzde 10’luk sabit bir gümrük vergisi etrafında geniş bir çerçeve oluşturabileceği yönündeki ısrarlı endişe yatıyor.
Başka bir AB diplomatı, geniş tabanlı gümrük vergisinin yürürlükte kalmasının “Avrupa Komisyonuna verdikleri bir görev olmadığını” söyledi ve “Komisyonun en riskli sektörler için bir çözüm bulmaya çalışacağını umuyoruz,” diye ekledi.
Merz’in “işi bitirme” çağrısı iki engelle karşı karşıya. İlk olarak, AB müzakere ekibi, Washington’un sınırlı kotalarla bağlantılı kısıtlı gümrük indirimi gibi küçük tavizler sunacağını ve ardından tam gümrük oranının uygulanacağı konusunda uyardı.
Bu, Merz’in başlangıçta ulaşmayı umduğu sıfır gümrük anlaşmasından çok uzak ve Trump ile şu ana kadar yapılan tek anlaşma olan Birleşik Krallık anlaşmasına benziyor.
Bu arada, Almanya’nın en büyük talebi olan otomobiller konusunda ABD ile görüşmeler özellikle zorlu geçiyor.
Merz ve Alman otomobil üreticileri, ABD’ye yaptıkları araç ithalatını, ABD’deki üretim tesislerinden ihraç ettikleri modellerle dengeleyebilecekleri bir mekanizma kurulmasını istiyor.
Ekonomi Bakanı Katharina Reiche, bu ayın başlarında ABD’ye yaptığı ziyaret sırasında böyle bir öneri sundu. BMW ve Mercedes-Benz’in ABD’de dünya çapında ihracat için bazı modellerini üreten büyük fabrikaları var. Fakat AB’nin her yıl ABD’ye 750.000’den fazla araç ihraç ettiği düşünülürse, Trump’ın bu teklifi reddetmesi halinde sınırlı bir kota anlaşmasının otomobil üreticilerine ne kadar rahatlama sağlayacağı belirsiz.
Brüksel ise Trump’ın uzun süredir AB’nin ABD’nin otomobil düzenlemelerine uyum sağlamasını istediği yönündeki arzusunun, otomotiv sektörüne yönelik baskıyı hafifletmesi için yeterince güçlü bir koz olacağını umuyor.
Mayıs ayında üye ülkelere gönderilen bir kapsam belgesinde Komisyon, otonom araçlarla ilgili ABD düzenlemelerine uyum sağlama teklifinde bulunduğunu açıkladı. Bu, on yıl önce otomobil karşılıklılığı konusundaki benzer tartışmaların transatlantik ticaret anlaşmasının çökmesine yol açmasının ardından büyük bir taviz olarak değerlendiriliyor.
-
Görüş1 hafta önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Ortadoğu1 hafta önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi2 hafta önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Avrupa1 hafta önce
Merz: İsrail hepimizin kirli işlerini yapıyor
-
Dünya Basını2 hafta önce
İran’la savaş kapıda mı?
-
Görüş1 hafta önce
İsrail’in ‘Bildiği Şeytan” ile İşi Bitti mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savunma sanayiinde ‘Amerikan malı’ baskısı geri tepiyor
-
Dünya Basını3 gün önce
Sınıfsız modern para teorisi muhasebedir