Eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın, iki ülke arasında uzun süredir devam eden gerilimin ortasında Çin’e giderek Şi Cinping ile görüştüğü açıklanmıştı.
Geçtiğimiz aylarda ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen ve ABD iklim özel başkanlık elçisi John Kerry Pekin’e gitmişlerdi. Cinping, bu üçünden yalnızca Blinken ile görüştü.
Çinli yetkililer bu üç temsilciye özel bir ilgi göstermemişlerdi. Fakat Kissinger’ın ziyareti için bir ‘istisna’ yaptıkları görülüyor. Kissinger sadece Şi ile değil, aynı zamanda ÇKP’nin en üst düzey diplomatı Wang Yi ve ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in görüşmesine izin verilmeyen Savunma Bakanı Li Shangfu ile de görüştü.
Wang, Kissinger’ın, ‘Çin-ABD ilişkilerindeki buzların eritilmesine tarihi katkılarda bulunduğunu ve iki ülke arasındaki anlayışın geliştirilmesinde yeri doldurulamaz bir rol oynadığını’ söyledi. Şi ise, “Çin halkı eski dostlarını asla unutmaz ve Çin-ABD ilişkileri her zaman Henry Kissinger’ın adıyla anılacaktır,” dedi. Kissinger da muhataplarına ‘Çin’in dostu’ olduğunu söyleyerek bu sıcak sözlere karşılık verdi. BBC, ‘[Kissinger’ın] Çin’deki büyük itibarı göz önüne alındığında, ABD-Çin müzakereleri için bir arka kanal görevi görebileceğini’ öne sürdü.
ABD Dışişleri Bakanlığı ise günlük brifinginde Kissinger’ın ABD hükümetinin himayesi altında değil ‘özel bir vatandaş’ olarak seyahat ettiğini vurgulayarak BBC’yi dolaylı olarak yalanladı.
Politico’da yer alan bir değerlendirmede, Çin’de Kissinger’a gösterilen sıcak ilginin nedenleri sorgulanıyor. Yazıda, karşılıklı sıcaklığın hem Çin’in hem de Kissinger’ın ortak çıkarlarına uygun olduğu savunuluyor.
Çin için bu, Kissinger’ın döneminde uygulanan ABD politikalarına ‘daha iyi yanıt vereceklerini’ ima etmek için bir fırsat olarak görülüyordu. Kissinger için ise bu ziyaret, kamu görevinden ayrıldığından beri yapmaya çalıştığı şeyi yapmak için bir fırsattı: ilgisini ve etkisini sürdürmek.
“Pekin’in bakış açısını anlamak için Washington’daki siyasi iklimin son on yılda keskin bir şekilde Çin Komünist Partisi’nin aleyhine döndüğünü hatırlamak önemlidir,” diyen Politico, Amerikan dış politikasında hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların uzlaştığı birkaç alandan birinin Çin’i rakip olarak görmek olduğu hatırlatılıyor.
Bu durumun Obama yönetiminin son dönemlerinde başladığını belirten makalenin yazarı Daniel W. Drezner, Trump yönetiminin Şinciang’daki ‘insan hakları ihlalleri’ni öne çıkararak, Tayvan’a desteğini artırarak ve Çin ile bir ticaret savaşı başlatarak düşmanlığı artırdığına dikkat çekiyor.
Kısa Kissinger portresi: Akıllı, gerçekçi, gaddar
Biden yönetiminin de bu siyaseti şiddetlendirerek devam ettirdiğinin altını çizen yazar, “Kissinger’ın 1971’de Çin’e yaptığı ilk ziyaretle başlayan ve 30 yılı aşkın bir süredir devam eden yoğun ilişkilerin ardından, Şi ve lider kadrosunun, ABD’li yetkililerin ABD ekonomisini Çin ihracatına kapatmak yerine Çin pazarını Amerikan ihracatına açmakla daha fazla ilgilendikleri bir döneme nostalji duymaları anlaşılabilir bir durum,” diyor.
Bu nedenle, Kissinger’ın sıcak bir şekilde karşılanması Pekin’e, Washington’un on yıl önceki dış politikasına geri dönmesi halinde ilişkilerin çok daha iyi olacağı mesajını verme olanağı tanıyor.
Yazara göre Kissinger’ın ziyareti aynı zamanda, Trump ve Biden yönetimlerinden önce var olan ‘özel Çin temsilcisi’ geleneğine yönelik Çin dış siyaset yöntemi. Bush ve Obama yıllarında Çin ile kişisel ilişkiler de kuran Hank Paulsen ve Tom Donilon, ABD-Çin ilişkilerinin rayında gitmesinde önemli roller oynamıştı.
Kissinger’ın motivasyonlarnını ‘tamamen güncele dayandığını’ savunan yazar, eski bakanın itibarının son yıllarda, ‘geçmişteki politika hataları ve iktidara yağ çekme girişimleri eğitimsiz gözler için daha açık hale geldikçe’ darbe aldığını ileri sürüyor.
“Büyük güç politikaları, Kissinger’ı en sert şekilde eleştirenlerin bile onun bir şeyler yapabildiğini kabul ettiği tek alan olmaya devam ediyor,” diyen Politico yazarı, ABD’nin Çin ile ilişkileri bozuldukça, Kissinger’ın ortaya çıkıp ‘asırlık entelektüel zekasıyla’ herkesi şaşırtarak ‘kıdemli devlet adamı’ rolünü oynayarak itibarını parlatabileceğini düşünüyor.
Drezner ayrıca, Kissinger’ın diğer diplomatlardan farklı olarak, kendi kariyerini ‘kâr kapısı’ olarak da kullandığını savunuyor ve şöyle yazıyor: “Henry Kissinger, 1982 yılında Brent Scowcroft ile birlikte kurumsal müşterilere danışmanlık hizmetleri sunmak üzere Kissinger Associates’i kurarak bu yaklaşıma öncülük etmiştir.” Kissinger’ın sadece Washington’da değil Pekin’de de iktidar koridorlarına erişiminin ‘müşterilerine satış noktası’ olduğunu belirten yazar, bunun aynı zamanda Kissinger’ın ABD dış siyasetinde Rusya ve Çin’e yönelik ‘şahin dönüş’e neden direndiğini de açıkladığını öne sürüyor; zira böyle bir dönüş, onun dünya liderlerine ayrıcalıklı erişimini tehdit ediyor.
Yazara göre, Çin-Amerikan ilişkileri söz konusu olduğunda Şi-Kissinger ‘aşkının’ zerre kadar önemi olmayacak. Hem Şi’nin hem de Kissinger’ın ‘geçmişte kalmış bir Çin-Amerikan dostluğu’ dönemini tercih etmelerinin pek bir etkisinin olmayacağını savunan yazar, “Ancak Çinli yetkililer en azından bir günlüğüne, parolanın angajman olduğu dönemi anımsayabilir ve Kissinger da bir haber medyası döngüsü boyunca daha geçerliliğini koruduğu için gülümseyebilir,” diyerek yazısını bitiriyor.