Bizi Takip Edin

Avrupa

Polonya Başbakanı Tusk’tan kritik konuşma: ‘Ekonomimiz millileşmeli’

Yayınlanma

Polonya Başbakanı Donald Tusk “naif küreselleşmenin sona erdiğini” ilan ederek ülke ekonomisinin, piyasalarının ve sermayesinin daha fazla Polonya kontrolünde olması çağrısında bulundu.

“Küresel pazarlarda ve savaş cephelerinde egoların bu acımasız rekabetinde Polonya artık naif bir ortak olmayacak,” diyen Tusk, Polonyalı şirketlerin uluslararası devler karşısında dezavantajlı durumda bırakılmaması gerektiği uyarısında bulundu.

Avrupa Yeni Fikirler Forumunda (EFNI) konuşan Tusk, gelecekteki başarının, bugünün küresel değişimlerinden doğru dersleri çıkaran ve Polonya’yı iktisadi egemenliğini savunmaya ve eşit bir oyun alanında rekabet etmeye hazır olarak konumlandıranlara ait olacağını vurguladı.

Milli kontrolü artırma çağrısında bulunan Tusk, Polonya piyasalarının ve sermayesinin de “yeniden Polonyalılaştırılmasını” savundu.

Polonya liderinden ‘milli iktisat’ vurgusu

Sembolik bir hamleyle, doğu-batı ticareti için stratejik bir konumda bulunan Sławków yük terminalindeki operasyonların tamamen Polonyalı şirketlerin elinde olacağını açıklayarak, hükümetin kilit altyapı üzerindeki milli kontrol taahhüdünü pekiştirdi ve Ukrayna’nın yeniden inşasının gelecekteki temel taşı olarak adlandırdığı şeyi güvence altına aldığını öne sürdü.

“Sławków bölgedeki taşımacılık ve lojistik için kilit bir merkez olacak,” diyen Başbakan, bu tür varlıkların kontrolünün yeniden kazanılmasının sadece ulusal değil aynı zamanda Avrupa için de bir öncelik olduğunu sözlerine ekledi.

Başbakan ekonominin yeniden düzenlenmesi için geniş bir plan açıklayarak devleti, idarecileri ve kamu kurumlarını “milli iktisadi çıkarları” korumakla görevlendirdi.

Tusk, “Bugünkü görevimiz bu ve bu görev devlet için, yöneticiler için, yetkililer için, bakanlar için, Polonya şirketleri için… etkili bir şekilde, gerektiğinde acımasızca ve her zaman Polonyalı girişimcilerin, Polonya şirketlerinin, Polonya sermayesinin çıkarları doğrultusunda hareket etmektir,” dedi.

İngiltere’de enerji sektörünün devletleştirilmesi çağrısı

‘Devlet şirketleri kârlılığı değil milli çıkarları gözetmeli’

Polonya’nın devlete ait en büyük enerji şirketlerinin yöneticileriyle kısa bir süre önce yapılan ve ülkenin karşı karşıya olduğu iktisadi ikilemlerin gözler önüne serildiği bir toplantıya atıfta da bulundu ve kamu mülkiyetinin kârdan ziyade milli çıkara öncelik vermesi gerektiğinin altını çizdi.

Tusk, “Örneğin bir enerji şirketi söz konusu olduğunda ilk görev Polonya devletine enerji güvenliği sağlamak, Polonyalı ailelere, Polonyalı hane halklarına ve Polonyalı girişimcilere mümkün olduğunca ucuz ve evrensel olarak erişilebilir enerji sağlamaktır. Devlet şirketinin kârını azami düzeye çıkarması gerekmiyor,” dedi.

İktisadi stratejide milli kimliğin önemini vurgulayan Tusk, kamu ihalelerinde Polonyalı firmalara daha fazla rol verilmesi çağrısında bulundu ve yerel katılımı garanti altına almak için devlete ait şirketlerin daha sıkı denetleneceği sözünü verdi.

Tusk, “Polonyalı girişimcilerin çıkarlarını acımasız ve bencil bir şekilde gözetmeliyiz,” dedi.

Başbakanın açıklamaları piyasada olumsuz bir tepki yarattı ve enerji şirketlerinin hisseleri hızla düştü. PGE %6,6, Enea %3,5 ve Tauron %8,5 değer kaybetti. Orlen de hafif bir düşüş yaşadı ve bu dört şirket de devlete ait.

Rusya’da düşük yoğunluklu devletleştirme devam ediyor

‘Yeniden devletleştirme’ ile militarizasyon bağlantısı

Tusk ayrıca, doğudaki geniş hatlı demiryolunu Avrupa ağına bağlayan bir kargo merkezi olan Sławków terminalinin genişletilmesi ve Choczewo’da Polonya’nın ilk nükleer enerji santralinin inşası da dahil olmak üzere yerli firmaların tercih edileceği kilit yatırım alanlarına işaret etti.

Başbakan, hükümetin nükleer santral projesinden elde edilecek 53 milyar zlotinin (12,37 milyar avro) doğrudan Polonyalı şirketlere aktarılması yönünde “geri dönülemez” bir karar aldığını söyledi. Bazı yüksek teknoloji bileşenleri için hâlâ yabancı ortaklar gerekecek olsa da bunlar sınırlı kalacak.

Polonya, AB rekabet ve ihale kuralları uyarınca yasal olarak yerli firmalara yalnızca uyruklarına göre öncelik veremiyor. Fakat hükümet, kalite gereklilikleri ve alt yüklenici kotaları yoluyla yerel katılımı teşvik edebilir.

Ana yüklenici olan ABD merkezli Westinghouse, Choczewo projesinin %50’sine kadarının Polonyalı şirketleri kapsayacağını söyledi.

Tusk, ülkenin sanayi kapasitesini yeniden inşa etmenin de yatırım öncelikleri arasında yer aldığını söyledi.

Geçen yıl iflasını açıklayan kazan üreticisi Rafako’yu devletin sanayiyi nasıl etkin bir şekilde destekleyebileceğine bir örnek olarak gösteren Tusk, şirketin potansiyelinin silah üretimi için kullanılmasını önerdi.

Tusk ayrıca Huta Częstochowa’yı da örnek göstererek, bu şirketin devletin kararlılığı sayesinde kurtarıldığını ve Polonya ordusunun desteklenmesinde önemli bir unsur haline geldiğini söyledi.

NATO, “Rusya ile daha geniş bir çatışma” halinde Çin’in Avrupa’daki altyapısına el koymayı planlıyor

Tusk, PiS politikalarına yaklaşıyor

Tusk’ın iktisat politikasında milli çıkarlara öncelik verilmesine yaptığı vurgunun, bir önceki Hukuk ve Adalet (PiS) hükümetinin kullandığı dili yansıttığı düşünülüyor.

PiS döneminde devlet, ekonominin kilit sektörlerini yerli mülkiyet altına almaya çalışmış ve bu hamleleri “milli egemenliği” korumak için gerekli diyerek meşrulaştırmıştı.

Orlen’in 2020 yılında bir Alman şirketinden yüzlerce bölgesel medya kuruluşunu satın alması da buna dahildi. PiS bu hamleyi yabancı etkisine karşı bir güvence olarak savunsa da eleştirmenler bu hamleyi medya üzerinde hükümet kontrolünü artırma girişimi olarak nitelendirmişti.

PiS yönetimi ayrıca devlete ait bir market zinciri kurmak gibi fikirler ortaya attı ve Żabka market ağı gibi büyük özel varlıkları geri satın almakla ilgilendiğini ifade etmişti.

Avrupa

Rus alüminyum devi Rusal, Alman devletini dava etmeye hazırlanıyor

Yayınlanma

Dünyanın en büyük alüminyum üreticilerinden Rusal, bir iştirakine yönelik 213 milyon avroluk ödeme emri nedeniyle Almanya’ya ‘yasa dışı kamulaştırma’ gerekçesiyle dava açabileceği uyarısında bulundu. Financial Times‘ın haberine göre, bu durum Rusya’nın VTB Bankası’nın Avrupa biriminin tasfiyesiyle ilgili anlaşmazlıktan kaynaklanıyor. Rusal, Almanya’nın ikili yatırım anlaşmasını ihlal ettiğini belirtiyor.

Financial Times‘ın (FT) haberine göre, dünyanın en büyük alüminyum üreticilerinden Rusal, iştiraki olan RTI’ya VTB Bank Europe’un (şimdiki adıyla OWH SE) tasfiyesine karar veren düzenleyicilere 213 milyon avro ödeme emri verilmesinin ardından, Almanya makamlarına karşı “yasa dışı kamulaştırma” gerekçesiyle dava açma konusunda uyarıda bulundu.

Şirket, bu uyarısını geçici Başbakan Olaf Scholz’a gönderdiği dilekçede ifade etti.

Olay, RTI ile VTB’nin Avrupa birimi arasında döviz risklerine karşı korunmak amacıyla yapılan bir riskten korunma (hedging) anlaşmasıyla ilgili.

Rusal, bu anlaşmanın Ukrayna’daki askeri eylemlerin başlamasının ardından Alman düzenleyicilerin eylemleri nedeniyle bozulduğuna inanıyor.

Şirket, dilekçede “tam tazminat” talep etti ve Almanya’nın 1989 yılında SSCB ile Almanya arasında imzalanan ikili yatırım anlaşması (yatırımların teşviki ve karşılıklı korunması anlaşması) kapsamında sağlanan “temel güvenceleri ihlal ettiğini” belirtti.

Almanya Federal Finansal Denetleme Kurumu (BaFin), 2022 yılında VTB’ye yönelik yaptırımların uygulanmasının ardından Rus bankasını iştirakinin yönetiminden uzaklaştırdı.

Kurum, oy hakkını, 1 Nisan 2023’ten itibaren VTB Bank Europe’u tasfiye etme kararı alan bir kayyıma devretti.

Aynı yıl banka adını OWH olarak değiştirmeye karar verdi ve geçen yılın ağustos ayında Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve BaFin, OWH’nin lisansını iptal etti.

Tasfiye sürecinin birkaç yıl sürmesi bekleniyor.

FT, Jersey mahkemesi tutanaklarına atıfta bulunarak, Ukrayna’daki çatışmanın başlamasının ardından Rusal’ın iştirakinin OWH’den ek teminat yatırma konusunda bir dizi talep aldığını yazdı.

RTI, bunun yaptırımları ihlal edeceğini düşünerek bu talepleri yerine getirmeyi reddetti.

Geçen sene Londra Tahkim Mahkemesi OWH lehine karar verdi ve 213 milyon avro ödenmesine hükmetti.

FT, RTI’nın bu karara itiraz etmeye çalıştığını belirtti. Şirket, OWH’nin Batı kısıtlamaları altındaki bir kuruluşun iştiraki olduğunu, ancak OWH’nin kendisinin yaptırımlara tabi olmadığını vurguladı.

Bunun yanı sıra gazetenin aktardığına göre RTI, kararın uygulanmasının OWH tasfiye memurlarına “muazzam bir beklenmedik kâr” sağlayacağı görüşünde.

VTB, OWH yönetiminin eylemlerinden sorumlu olmadığını belirtti.

Banka, “Bu eylemlerin, yasa dışı ve temelsiz olduğuna inanıyoruz, çıkarlarımızla kesinlikle uyumlu değil ve bazı durumlarda onlarla çelişiyor,” ifadelerini kullandı.

Gazete, şubat ayında OWH tasfiye memurlarının, VTB’ye yönelik yaptırımların uygulanmasının ardından Angola hükümetini kredi yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçladığını yazmıştı.

OWH, ülkenin hükümetine karşı krediyi geri ödemeye zorlamak amacıyla tahkim süreci başlatmıştı.

Gazprom’a Avrupa’dan 18 milyar avroluk dava

Okumaya Devam Et

Avrupa

Finlandiya ve İsveç’ten askeri sevkiyat için demiryolu projesi

Yayınlanma

Finlandiya, İsveç üzerinden Norveç’teki Narvik limanına uzanacak stratejik bir demiryolu hattı projesi geliştirmeye karar verdi. Bu hat, NATO’nun ağır silah ve birliklerini gerektiğinde hızla sevk etmesini sağlayarak askeri hareketliliği artırmayı hedefliyor. Proje, AB’nin Trans-Avrupa Ulaştırma Ağı (TEN-T) düzenlemeleri kapsamında değerlendiriliyor.

Finlandiya, İsveç üzerinden Norveç’in Narvik limanına uzanacak bir demiryolu hattı projesi geliştirmeye karar verdi.

Söz konusu hat, gerektiğinde NATO’nun ağır silah ve birliklerinin sevk edilmesi amacıyla kullanılacak.

Iltalehti gazetesinin haberine göre, demiryolu hattının planlaması için 20 milyon avro tahsis edildi ve projenin tamamının birkaç milyar avroya mal olması bekleniyor.

Demiryolu hattı, Finlandiya’nın Oulu ve Kemi limanlarından başlayarak sınır nehrini geçip İsveç tarafındaki Tornio ve Haparanda’ya ulaşacak.

Buradan madenci şehri Kiruna’ya ve nihai varış noktası olan Narvik’e devam edecek.

Finlandiya Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Lulu Ranne, daha önce yaptığı açıklamada, projenin “Rusya tehdidinin artması” zemininde hayata geçirildiğini iddia etmişti.

Bakan Ranne, Avrupa Birliği (AB) standartlarına uygun daha dar hat açıklığına sahip yeni demiryolu sayesinde NATO cephaneliklerinden tank ve topçu birliklerinin Finlandiya’ya ulaştırılabileceğini kaydetti.

Ayrıca Ranne, NATO birliklerinin ülkeye varışının 2026 yılı için planlandığını sözlerine ekledi.

Bakan, Avrupa Komisyonu’nun hat açıklığının genişletilmesi konusunda Helsinki’ye “baskı yaptığını” ifade etti.

Ranne, “Avrupa Komisyonu, NATO ve Silahlı Kuvvetler, İsveç ve Norveç ile yeni demiryolu bağlantısı projesini, ilk ve en acil büyük Avrupa askeri hareketlilik projesi olabilecek bir proje olarak değerlendirdi,” ifadesini kullandı.

Finlandiya Savunma Kuvvetleri Laponya Jaeger Tugayı Komutan Yardımcısı Ari Mure ise kendi adına Yle televizyonuna yaptığı açıklamada, uyumlu demiryolu hatlarının, özellikle acil durumlarda ağır askeri teçhizatın taşınması açısından büyük önem taşıdığını vurguladı.

Trans-Avrupa Ulaştırma Ağı (TEN-T) düzenlemesi, gelecek yaz AB’de yürürlüğe girecek.

Bu düzenleme, diğer hat açıklığına sahip ülkelerde 1435 mm hat açıklığına geçiş gerekliliklerini içeriyor. Finlandiya’da mevcut hat açıklığı 1524 mm iken, Rusya’da bu rakam 1520 mm.

Demiryolu bağlantısı, savunma kapasitesini güçlendirmenin yanı sıra Finlandiya’nın ihracat sanayisine ve turizmine de katkı sağlayacak.

Fin turistler, trenle hem Kuzey Norveç’e hem de İsveç’in çeşitli bölgelerine seyahat edebilecek.

‘NATO işe yaramazsa B planı’: Kuzey Avrupa ülkeleri alternatif planlar yapıyor

Okumaya Devam Et

Avrupa

Alman devleti, Deutsche Bahn ve Lufthansa’yı savaşa hazırlıyor

Yayınlanma

Alman Federal Savunma Bakanlığı’nın savaş planları, Deutsche Bahn veya Lufthansa gibi sivil lojistik şirketlerinin cepheye ikmal malzemesi nakliyesi, asker eğitimi ve savaş teçhizatının bakımı için daha geniş bir şekilde kullanılmasını öngörüyor.

Bu bilgi Handelsblatt gazetesi tarafından yayınlandı. Buna göre, Rusya ile bir savaş durumunda, NATO askerlerinin Lufthansa uçaklarıyla doğu cephesine nakledilmesi gündemde.

1960’lı yıllardan beri Alman Savunma Kuvvetleri’nin (Bundeswehr) nakliye pilotlarının eğitimine katılan Lufthansa’nın, gelecekte savaş uçağı pilotlarının eğitimini de üstlenebileceği belirtiliyor.

Ayrıca, Lufthansa Technik Defense şirketi, gelecekte Bundeswehr’in savaş uçakları, helikopterleri ve deniz keşif uçaklarının bakım ve onarımını üstlenerek bir savunma şirketine dönüşecek.

Alman Demiryolları (Deutsche Bahn) ise, talep üzerine tankların nakliyesi için düz vagonlar temin etmeyi taahhüt etti. Haberlere göre, Alman Demiryolları, yaralıların nakliyesi için ICE vagonlarının yataklı vagonlara dönüştürülmesi konusunda da Alman Silahlı Kuvvetleri ile görüşüyor.

Almanya, silahlanmanın önünü açan anayasa değişikliğini yaptı

Almanya’da ‘sivil’ nakliye hiçbir zaman sivil olmadı

Alman ordusu, personel nakliyesinin yanı sıra savaş teçhizatının nakliyesinde de her zaman resmi olarak sivil lojistik şirketlerine başvuruyor.

Operasyonel Komuta Komutanlığı, Handelsblatt gazetesine verdiği demeçte, “kriz bölgeleri dışında” bunun “neredeyse tamamen” böyle olduğunu doğruladı.

Kriz bölgelerinde bile, özel şirketler Alman askeri nakliyesinin “önemli bir kısmını” gerçekleştiriyor. Bundeswehr, bu amaçla çok sayıda nakliye çerçeve sözleşmesi imzaladı.

Örneğin, Deutsche Bahn (DB) ve DB’nin uzun süredir bağlı şirketi olan ve şu anda Danimarkalı lojistik şirketi DSV tarafından devralınan Schenker, DHL, Hermes ve Kühne & Nagel ile sözleşmeler imzalandı.

Karayolu taşımacılığındaki en önemli yüklenicileri arasında Offenbach’daki DB Cargo’nun iştiraki Transa bulunuyor.

Operasyonel Komuta Komutanlığı’na göre, Alman ordusu aşırı geniş ve ağır malzemelerin deniz ve hava taşımacılığında sivil şirketlere “yüzde 100” bağımlıdır. Hava taşımacılığı için, Halle/Leipzig havaalanından kalkan Ukrayna’nın Antonow Airlines şirketine ait geniş gövdeli uçakları kullanıyor.

Stratejik deniz taşımacılığı için, Danimarka’nın DFDS Seaways şirketi ile bir işbirliği anlaşması imzalandı. Bu anlaşma uyarınca, DFDS Seaways, gerektiğinde 15 ila 30 gün içinde üç RoRo (roll-on/roll-off) gemisi sağlamalı.

Yaralılar için yataklı vagonlar hazırlanacak

Kara ulaşımında savaş teçhizatının nakliyesinde merkezi rol, DB şirketine ait. DB, Bundeswehr’in hizmet sağlayıcısı olan BwFuhrparkService şirketinin %24,9 hissesine sahip.

Halihazırda Litvanya’da konuşlu birlikler için ağır savaş teçhizatını nakleden DB, bir Bundeswehr subayının verdiği bilgiye göre, iştiraki DB Cargo ile birlikte demiryolu taşımacılığının planlamasını ve yürütülmesini %100 koordine ediyor.

Lojistik uzmanları, Alman demiryolu sisteminin çok kötü durumda olduğunu ve savaş durumunda yeterli nakliye kapasitesinin sağlanamayacağını ileri sürüyor.

Bu durum da göz önüne alındığında, 500 milyar avroluk özel fonun büyük bir kısmı demiryolu ağının yenilenmesi için kullanılacak. CDU/CSU ve SPD koalisyon anlaşması, demiryollarının doğuya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’ne doğru genişletilmesine öncelik veriyor.

DB Cargo, 2023 yılında, tankların nakliyesi için kısa vadede 343 adet düz vagon temin etmeyi taahhüt etti. Ayrıca, ihtiyaç halinde konteyner vagonlarının düz vagonlara dönüştürülmesi de planlanıyor.

Haberlere göre, Bundeswehr, DB ile ICE vagonlarının yaralıların nakliyesi için yataklı vagonlara dönüştürülmesi konusunda da görüşüyor.

Alman ordusu ve istihbaratından sivilleri savaşa hazırlama raporu

Lufthansa ile Doğu Cephesine NATO askerleri gönderilecek

Bundeswehr, Lufthansa ile işbirliğini genişletmek için kapsamlı planlar yapıyor. Bu planlar sadece nakliye projelerini kapsamıyor.

Gözlemciler, Lufthansa’nın Ağustos 2021’de Afganistan’dan binlerce kişinin tahliyesinde rol oynadığını belirtiyor: Bundeswehr’in nakliye uçakları tahliye edilecek kişileri Kabil’den Özbekistan’ın Taşkent kentine götürürken, Lufthansa buradan Almanya’ya nakliyesini üstlenmişti. Alman havayolu şirketinin toplam 17 Lufthansa charter uçuşu için yaklaşık 5 milyon avro gelir elde ettiği bildiriliyor.

Fakat savaş durumunda Lufthansa’nın uçakları sadece tahliye için gerekli olmayacak. Resmi olarak hala sivil olan havayolu şirketinin, yeni bir doğu cephesinde çatışmaların patlak vermesi halinde Almanya’dan ve muhtemelen diğer NATO ülkelerinden binlerce, hatta on binlerce askeri oraya nakletmek için uçuşlar yapması da gündemde.

Yeterli sayıda pilot ve diğer mürettebat üyesinin mevcut olup olmadığı da belirsiz ve teorik olarak, bunlar savaşta görevlendirilemezler.

Handelsblatt’ın içeriden aldığı bazı bilgilere göre, hava kuvvetlerinde geçmişi olan ve belki de gönüllü olacak bazı pilotlar var ama yine de bunun yeterli olup olmayacağı belirsizliğini koruyor.

Lufthansa savaş pilotlarını eğitebilir

Bunun ötesinde, Lufthansa tarafından askerlerin eğitimini güçlendirme konusu da gündeme geldi.

Bu, prensipte yeni bir şey değil. 1963’ten beri Alman Silahlı Kuvvetleri ile Bremen’deki Lufthansa Sivil Havacılık Okulu arasında bir işbirliği var [11] ve bu okulda askeri nakliye uçaklarının pilotları da eğitiliyor.

Lufthansa Aviation Training, Alman silahlı kuvvetlerinin nakliye pilotlarını ABD’nin Phoenix kentinde ve ayrıca Münih havaalanı yakınlarındaki simülatörlerinde de eğitiyor.

Havayolu şirketi, 2012 yılında Alman Silahlı Kuvvetleri’nin insansız hava aracı pilotlarının eğitimine de başladı; bu pilotlar, genel havacılık bilgilerini edinmek için önce normal pilot eğitimi almak zorundalar.

Şu anda Lufthansa’nın hava kuvvetleri savaş uçağı pilotlarının temel eğitimine de girip girmeyeceği tartışılıyor. Şirketin CEO’su Carsten Spohr mart ayında, bu konuda “son aylarda çok ilginç ve olumlu görüşmeler” yapıldığını açıklamıştı.

Handelsblatt gazetesi, bunun gerçekleşmesi halinde savaş uçağı pilotlarının temel eğitimlerini Lufthansa’da alacaklarını belirtiyor; sadece “sertifikasyon ve askeri pilot eğitimi” Hava Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilecek ve bu durumda Hava Kuvvetleri’nin yükü önemli ölçüde azalacak.

Almanya askeri inşaatlara milyarlarca avro harcayacak

‘Sivil’ ve ‘askeri’ şirket ayrımı silikleşiyor

Son olarak, Lufthansa, teknik bölümü için Bundeswehr’den yeni siparişler almaya çalışıyor. 60 yılı aşkın bir süredir Bundeswehr’in uçuş hizmetlerini üstleniyor ve özellikle bakım ve onarım işlerini yürütüyor.

Şirket yönetimi, 2019 yılında askeri işlere daha fazla girme kararı almıştı. Bu plan, federal hükümetin ilk 100 milyar avroluk özel borç tahsis etmesiyle daha da ivme kazandı.

Bu ve gelecekteki askeri harcamalardan yararlanmak için Lufthansa Technik, “Defense” adında bir yan kuruluş kurdu. Bu kuruluş, Alman Silahlı Kuvvetleri ile ABD’nin F-35 savaş uçağı ve Boeing Chinook CH-47 nakliye helikopterinin bakım ve onarımına ilişkin olası siparişler için görüşmeler yürütüyor. Her iki uçak da Alman Silahlı Kuvvetleri tarafından satın alınacak.

Bunun yanı sıra Lufthansa, Alman Donanması’na teslim edilecek P-8 Poseidon deniz keşif uçağının bakım ve onarım ihalesini de almayı hedefliyor. Uçağın, Lufthansa Technik’in bakımında büyük deneyime sahip olduğu sivil kısa ve orta menzilli Boeing 737’in temel alınarak üretildiği belirtiliyor.

Ayrıca Boeing, 2022’nin sonunda Alman konsorsiyuma, Yeni Zelanda Silahlı Kuvvetleri tarafından tedarik edilen P-8 deniz keşif uçağının bakım ve onarımını da devretti.

Dolayısıyla Lufthansa, askeri işlere sadece ulusal değil, uluslararası alanda da girmek istiyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English