Bizi Takip Edin

Diplomasi

Polonya, Ukraynalı mültecilere yönelik yardımları kesme yolunda

Yayınlanma

Polonya Başbakanı Donald Tusk, ilk olarak muhalefetteki Hukuk ve Adalet (PiS) partisi tarafından ortaya atılan, Ukraynalılar da dahil olmak üzere Polonya’da yaşayan ve çalışan mülteci ve göçmenlere yönelik yardımların kesilmesinden yana.

PiS önerisini parlamentoya sunmuş olsa da Tusk, partisinin cumhurbaşkanı adayı ve Varşova’nın görevdeki belediye başkanı Rafał Trzaskowski tarafından perşembe günü düzenlenen bir mitingde ortaya atılan öneriyi hükümetin “acilen” inceleyeceğini söyledi.

Başbakan, “Bugün hâlâ Ukrayna’yı desteklememiz gerekiyor. Fakat, sadece sosyal yardımlar için gelmenin avantajlı olduğu Almanya veya İsveç gibi bazı Batı ülkeleriyle aynı hatayı yapamayız,” dedi.

Trzaskowski, Ukraynalıların aylık 800 zloti (190 avro) tutarındaki çocuk yardımı gibi yardımları alabilmeleri için Polonya’da çalışmaları, yaşamaları ve vergi ödemeleri şartıyla “temel bir değişiklik” yapılmasını önerdi.

Tusk, Trzaskowski’nin önerisine X’te yaptığı bir paylaşımla yanıt verdi ve bunun hükümet tarafından “acilen” değerlendirileceğini söyledi. Tusk, “Şahsen ben bu öneriyi destekliyorum,” diye yazdı.

‘800+’ yardım programının geçmişi

PiS parlamento lideri Mariusz Błaszczak, PiS’in halihazırda sunulmuş olan teklifinin “800+ programını” ülkede çalışan ve vergi ödeyen ailelerle sınırladığını söyledi.

Buna karşılık Trzaskowski, bunun PiS’in “bazen biraz sağduyu sahibi olduğunu” gösterdiğini söyledi.

“800+” yardımı, çocuklu ailelere mali destek sağlayan bir Polonya hükümet programı. PiS tarafından 2015 seçim zaferinin ardından uygulamaya konulmuş ve Tusk’un koalisyonu tarafından 2023’te iktidara geldikten sonra da devam ettirilmişti.

Şu anda 18 yaşın altındaki her çocuk için aylık 800 zloti (190 avro) ödeme yapılmakta olup, bu miktar önceki 500 zlotiye göre artış gösterdi. Bu yardım evrensel, yani gelir testi yapılmaz ve gelir düzeyine bakılmaksızın tüm uygun aileler tarafından kullanılabilir.

Ukrayna savaşının patlak vermesi ve Polonya’ya gelen önemli sayıda savaş mültecisi akınının ardından, yardım Ukraynalı çocukları da kapsayacak şekilde genişletildi.

Fakat bazı faydalanıcılar Polonya’da daimi ikamet etmemelerine rağmen yardımdan faydalanıyor. Basında, sadece aylık ödeneği almak için Ukrayna’dan Polonya’ya giden otobüslerle ilgili haberler sık sık yer alıyor.

Koalisyon bölündü

Öneri iktidardaki koalisyonu böldü ve Sol Parti buna şiddetle karşı çıktı.

“Sol Parti bu mülteci karşıtı, mantıksız popülizmi desteklemeyecektir. fakat Tusk, PiS ve Konfederasyon ile birlikte bunu kabul ettirecek,” diye yazan solcu milletvekili Anna-Maria Żukowska, Ukrayna karşıtı söylemleriyle bilinen sağcı Konfederasyon partisine atıfta bulundu .

Sosyal demokrat Aile, Çalışma ve Sosyal Politika Bakanı Agnieszka Dziemianowicz-Bąk da hükümetin mültecilere yönelik yardımlar konusunda henüz bir yasa teklifinde bulunmadığını söyledi.

Polonya’da yaşayan ve çoğunluğu kadın olan Ukraynalıların %80’inin çalıştığını da sözlerine ekleyen Dziemianowicz-Bąk, bunu “AB ölçeğinde bir olgu” olarak nitelendirdi.

Bu arada, 2024/2025 öğretim yılından itibaren, 800+ yardımının ödenmesi okula devamla ilişkilendirildi ve hükümete göre bu da yararlanıcı sayısını 20.000 azalttı.

Diplomasi

Almanya, Azerbaycan’dan ilk kez doğalgaz alımı için anlaşma imzaladı

Yayınlanma

Alman gaz ithalatçısı Sefe, Azerbaycan devlet şirketi Socar ile 10 yıllık tarihi bir doğalgaz tedarik anlaşması imzaladı. Anlaşma kapsamında 2025’ten itibaren Almanya’ya yılda 1,5 milyar metreküpe kadar gaz sevk edilecek.

Berlin merkezli gaz ithalatçısı Sefe (eski adıyla Gazprom Germania), Azerbaycan devlet şirketi Socar ile uzun vadeli bir tedarik sözleşmesi imzalayarak Almanya için tarihi bir adım attı.

On yıllık anlaşma, 2025’ten itibaren Almanya’daki müşteriler için özel olarak yılda 1,5 milyar metreküpe kadar doğalgaz tedarikini öngörüyor.

Bu anlaşma, Azerbaycan’dan doğrudan Almanya pazarı için gaz tedarik edildiği ilk anlaşma olma özelliğini taşıyor.

Alman şirketlerine yönelik sevkiyat iki katına çıkıyor

Daha önce Alman enerji şirketi Uniper 2019’dan beri Azerbaycan’dan gaz alsa da, bu sevkiyatlar Almanya’daki müşterilere ulaşmadan ağırlıklı olarak İtalya, Yunanistan ve Bulgaristan gibi Güney Avrupa pazarlarına yönlendiriliyordu.

Yeni anlaşmayla birlikte, Uniper’e yapılan mevcut sevkiyatlar da dahil edildiğinde, Azerbaycan’ın Alman şirketlerine yönelik toplam gaz sevkiyat hacmi yılda yaklaşık 3 milyar metreküpe ulaşıyor.

Azerbaycan’ın Berlin Büyükelçiliği, sosyal medya paylaşımlarında anlaşmayı Almanya ve Avrupa’nın enerji arzının çeşitlendirilmesine önemli bir katkı olarak nitelendirdi.

Fakat büyükelçiliğin belirttiğinin aksine, gazın tamamı doğrudan Almanya’ya değil, Alman şirketlerine tedarik edilecek.

Alman sermayesinin gözü Orta Koridor’da

‘Almanya ile Azerbaycan arasında güçlü bağların göstergesi’

Azerbaycan’ın Berlin Büyükelçisi Nasimi Aghayev, Sefe ile yapılan sözleşmeyi “tarihi” olarak nitelendirerek Almanya ile derinleşen ikili ilişkilerin bir ifadesi olduğunu belirtti.

Sefe CEO’su Dr. Egbert Laege de, “Bu uzun vadeli sözleşme, Almanya ile Azerbaycan arasındaki güçlü bağların altını çiziyor,” dedi.

Şirketten yapılan açıklamada, bu ortaklıkla Avrupa’ya büyük miktarlarda gaz taşımak için yeni bir güzergah oluşturulduğu ifade edildi.

Güney Gaz Koridoru üzerinden Avrupa’ya ulaşacak

Gaz sevkiyatının, Uniper’e yapılan teslimatlarda olduğu gibi, Güney Gaz Koridoru ve özellikle Kuzey Yunanistan, Arnavutluk ve Adriyatik Denizi’ni geçerek Güney İtalya’da sona eren Trans-Adriyatik Boru Hattı (TAP) üzerinden yapılması planlanıyor.

Gazın daha sonra Avrupa gaz şebekesi aracılığıyla Almanya’ya ulaştırılması hedefleniyor. Sefe, anlaşmanın üretim ve altyapı yatırımları için önemli bir teşvik sağlayacağını düşünüyor.

Azerbaycan halihazırda dokuzu AB üyesi olmak üzere on bir Avrupa ülkesine doğalgaz sağlıyor. İtalya, Yunanistan ve Bulgaristan en büyük alıcılar konumunda.

Ülkenin AB’ye ihracatının 2027 yılına kadar yıllık 20 milyar metreküpe çıkarılması hedefleniyor. Azerbaycan, AB dışında komşuları Türkiye ve Gürcistan’a da gaz tedarik ediyor.

Anlaşmanın sembolik önemi büyük

Azerbaycan gazının Almanya’ya maliyetinin ne olacağı ise belirsizliğini koruyor. Bu tür sözleşmeler genellikle AB gaz piyasası referans fiyatlarına (örneğin TTF) göre şekillenen esnek piyasa fiyat formüllerine dayanıyor.

Almanya’da hane halkı müşterileri şu anda kilovatsaat başına yaklaşık 10 ila 12 sent öderken, Azerbaycan’daki nihai tüketici tarifesi sadece 1,4 sent seviyesinde bulunuyor. Ancak bu rakam, ihracat fiyatlarını değil, yerel sübvansiyonları yansıtıyor.

Artışa rağmen, Azerbaycan gazının AB’deki toplam payı sınırlı kalıyor. 3 milyar metreküp gaz, AB’nin 2024 yılındaki gaz tüketiminin sadece yüzde birine denk geliyor.

Yine de bu sözleşme, Almanya ve Avrupa’nın arz güvenliği ve çeşitlendirme çabaları açısından büyük bir sembolik önem taşıyor.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Cebelitarık sınır kontrolü AB’ye devredilecek

Yayınlanma

Birleşik Krallık ve Cebelitarık, Brexit sonrası anlaşma kapsamında bölgenin sınır kontrolünün AB’ye devredilmesini kararlaştırdı.

The Telegraph’ın haberine göre Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy, salı gecesi (10 Haziran) Cebelitarık’ta, Cebelitarık’ın Schengen serbest dolaşım bölgesine katılmasını öngören anlaşmanın son ayrıntılarını görüşmek üzere görüşmelerde bulundu.

Bu, Cebelitarık’a gelen Birleşik Krallık vatandaşlarının havaalanına indiğinde İspanyol veya AB sınır görevlilerine pasaportlarını göstermeleri gerektiği anlamına geliyor.

Bu sistem, Londra’daki St Pancras istasyonunda uygulanan sisteme benzer olacak. Eurostar yolcuları önce İngiliz Sınır Gücü görevlilerinden geçtikten sonra, Fransız sınır muhafızları İngiliz topraklarında pasaportları kontrol ederek yolcuların varış noktasına sorunsuz bir şekilde ulaşmalarını sağlıyor.

İngiliz memurlar, yolcuların kontrol olmadan istasyondan ayrılabilmeleri için Fransa ve Belçika’da görevlendirildi.

Bu düzenleme, İspanyol veya AB sınır muhafızlarına, Cebelitarık sınır muhafızlarından geçseler bile, Cebelitarık’a kimin gireceğine dair son sözü verme yetkisi verebilir.

Cebelitarık Başbakanı Fabian Picardo ile bir anlaşmaya varan Lammy, bugün (11 Haziran) Brüksel’e giderek AB’nin Brexit müzakerecisi Maros Sefcovic ve İspanya Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares ile anlaşmayı sonuçlandırmaya çalıştı.

Kaynaklar The Telegraph’a “şimdiye kadar en yakın noktaya geldiğimizi” söyledi. İspanya dışişleri bakanlığı kaynakları ise, “Her zaman olduğu gibi, amacımız mümkün olduğunca ilerlemek ve anlaşmayı bir an önce sonuçlandırmak,” dedi.

Beklenen anlaşma ile Cebelitarık, İspanya ile sınırlarını açık tutmak için Schengen bölgesine katılacak. Cebelitarık, 29 Avrupa ülkesini kapsayan pasaportsuz bölgeye ortak üye olacak ve Cebelitarık ile İspanya arasında serbest dolaşım sağlanacak.

Bu, yaklaşık 15.000 İspanyol işçinin her gün sınırı geçmeye devam etmesine ve Cebelitarık sakinlerinin Brexit öncesinde Avrupa vatandaşları olarak sahip oldukları seyahat özgürlüğünü yeniden kazanmasına olanak tanıyacak.

Fakat bu düzenleme, İngiliz topraklarına gelen İngiliz vatandaşlarının havaalanına vardıklarında İspanyol veya AB sınır muhafızlarına pasaportlarını göstermeleri gerekeceği anlamına geliyor.

Lammy, Sefcovic ve Albares arasındaki son müzakerelerde, hem Britanya hem de İspanya’daki Muhafazakâr muhalefet nedeniyle anlaşmanın yine bozulabileceğine dair bazı endişeler var.

Bir İngiliz yetkili, “Anlaşmayı onaylamak için Brüksel’’ gitmiyoruz. Önümüzde bir dizi zorlu müzakere var,” dedi.

Kaynaklar, üç tarafın geçen bahar eski dışişleri bakanı Lord Cameron’un da katıldığı ve anlaşmaya çok yaklaşılmasına rağmen sonuçsuz kalan toplantının tekrarlanmasını istemediğini belirterek anlaşmadan emin olduklarını belirtti.

İngiliz yetkililer, anlaşma tamamlanmadan önce medyada tanıtımını yapmayı umuyordu, fakat “şansını zorlamamak” için bu planlarından vazgeçti.

Öte yandan Muhafazakâr Parti milletvekili ve eski içişleri bakanı Suella Braverman, “Adı dışında her şeyiyle bir teslimiyet ve devredilme daha. Bu hükümet sürekli olarak İngiltere’yi zayıflatıyor ve bu kesinlikle affedilemez. Sırada Falkland Adaları var,” iddiasında bulundu.

Brüksel’deki toplantı öncesinde Picardo, “Cebelitarık ile AB/İspanya arasında güvenli, istikrarlı ve faydalı, halkımızı koruyan ve sınır işçilerine kesinlik sağlayan, bölgemizde herkes için daha fazla refah sağlamak amacıyla kalıcı bir ilişki için düzenlemeleri sonuçlandırmanın zamanı geldi,” diye yazdı.

Brexit’ten bu yana, sınır Cebelitarık yetkilileri tarafından yönetiliyor ve her iki tarafın kurallara göz yumması sayesinde açık kalıyor.

İspanya genellikle Cebelitarık sakinlerinin pasaport kontrolü olmadan ülkesine girişine izin veriyor fakat bunun “sonsuza kadar devam edemeyeceğini” belirtmişti. Buna karşılık, Cebelitarık İspanyol işçilerin pasaportlarına damga vurulmadan ülkesine girişine izin veriyor.

AB’nin, Cebelitarık sınırında da dahil olmak üzere, uzun süredir ertelenen elektronik Giriş Çıkış Sistemini bu yıl içinde uygulamaya koyması bekleniyor.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

NATO’dan Ukrayna’ya soğuk duş

Yayınlanma

NATO’nun 24-25 Haziran’da Lahey’de düzenlenecek zirvesinin bildiri taslağında, Ukrayna’nın üyeliği ve yıllık 40 milyar dolarlık yardım vaadi gibi önemli taahhütler çıkarıldı. Bloomberg’in gördüğü belgeye göre, tek sayfaya indirilen metnin ana odağı, üye ülkelerin savunma harcamalarını artırması oldu. Taslakta Rusya ‘tehdit’ olarak nitelendirilirken, önceki metinlerde yer alan ‘saldırgan’ ifadesine yer verilmediği dikkat çekti.

Bloomberg‘in haberine göre, 24-25 Haziran’da Lahey’de gerçekleştirilecek NATO zirvesinin bildiri taslağında, Ukrayna’ya ilişkin önemli taahhütlere yer verilmedi.

Taslak metinden hem Ukrayna’nın gelecekteki üyeliğine dair vaatler hem de yıllık 40 milyar dolar askeri yardım sözü çıkarılırken, ana vurgu savunma harcamalarının artırılmasına yapıldı.

Öncelik Ukrayna değil savunma harcamaları

Haberde, üzerinde hâlâ değişiklik yapılabilecek olmasına rağmen, mevcut tek sayfalık taslağın, geçen yılki on sayfadan uzun ve Ukrayna’ya uzun vadeli güvenlik yardımı vaat eden metinden çarpıcı biçimde farklı olduğu belirtildi.

Mevcut metin, neredeyse tamamen savunma harcamalarına odaklanıyor. Buna göre ittifak üyeleri, mevcut yüzde 2’lik savunma harcaması hedefini 2032 yılına kadar GSYİH’nin en az yüzde 3,5’ine çıkarmayı taahhüt edecek.

Ayrıca altyapının korunması, sınırlar ve sivil halkın krizlere hazırlanması gibi savunmayla ilgili diğer faaliyetler için de GSYİH’nin yüzde 1,5’i kadar ek harcama yapılması planlanıyor.

Üye ülkelerin, Ukrayna’ya yaptıkları yardımları bu genel savunma harcaması rakamına dahil etme konusunu da değerlendirecekleri ifade edildi.

Ramstein toplantısı Ukrayna için rekor askeri yardım kararlarıyla sona erdi

Geri çekilen vaatler

Bildiri taslağında, geçmiş deklarasyonlarda yer alan birkaç önemli ifadenin eksikliği dikkat çekiyor. Metinde, Ukrayna’nın uzun vadeli de olsa NATO’ya katılım beklentilerine dair hiçbir ifade bulunmuyor.

Ayrıca, Kiev’e yıllık 40 milyar dolar askeri yardım sağlama yönündeki geçen yılki vaat de taslakta yer almıyor.

Dönemin genel sekreteri Jens Stoltenberg, başlangıçta beş yıl için 100 milyar avro önermiş, ancak bazı ülkelerin direnciyle karşılaşınca bunu yıllık 40 milyar avroya (ittifakın savaşın başından beri Ukrayna’ya sağladığı yaklaşık miktar) çevirmişti.

Ancak bu teklif, bazı ülkelerin birkaç yıl sonrasına yönelik somut taahhütler vermeye hazır olmaması nedeniyle bir vaatten öteye gidememişti.

Bu yılın başlarında Avrupa Birliği de Avrupa diplomasisinin lideri Kaja Kallas tarafından önerilen 40 milyar avroluk kendi askeri yardım paketini kabul etmeye çalışmış, ancak bu plan İtalya, Fransa, İspanya ve Portekiz’in karşı çıkmasıyla başarısız olmuştu.

Rusya ‘tehdit’ ama ‘saldırgan’ değil

Bloomberg‘in haberine göre, birçok ülkenin ısrarı üzerine Rusya, taslak bildiride Avro-Atlantik güvenliğine yönelik bir “tehdit” olarak tanımlandı.

Fakat mevcut Amerikan yönetiminin tutumu göz önüne alındığında, bu ifadenin metne dahil edilmesinin garanti olmadığı belirtildi. Bununla birlikte, geçen yılki deklarasyonların aksine, Rusya’dan “saldırgan” olarak bahsedilmediği veya Ukrayna’da “istilacı bir savaş” yürüttüğüne dair bir atıf yapılmadığı görüldü.

ABD’nin Donald Trump döneminde, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı gibi birçok uluslararası belgede bu tür ifadeleri engellediği biliniyor.

Trump’a ‘zafer hissi’ yaşatma stratejisi

Konuya yakın kaynaklara göre, Lahey’deki zirve de kısa tutulacak. Mevcut Genel Sekreter Mark Rutte’nin ana hedefinin, harcamaların GSYİH’nin yüzde 5’ine çıkarılmasında ısrar eden Trump’a bir zafer hissi yaşatmak ve ABD’nin ortak savunmaya tam bağlılığını sağlamak olduğu belirtildi.

Trump’ın ilk başkanlık döneminde, o zamanlar Hollanda başbakanı olan Rutte, Trump’ın GSYİH’nin yüzde 2’lik hedefini talep ettiği ve aksi takdirde toplantıyı terk etme tehdidinde bulunduğu bir NATO zirvesindeki anlaşmazlığı çözmeyi başarmıştı.

Kaynaklar, mevcut zirvede Hollanda kralı ile verilecek bir akşam yemeği dışında sadece savunma harcamalarının tartışılacağı tek bir oturum planlandığını söyledi.

Bu düzenlemenin, Trump ile diğer ülke liderleri arasında yaşanabilecek kamuya açık tartışma olasılığını sınırlamak için yapıldığı ifade edildi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English