Bizi Takip Edin

Asya

Prabowo zaferini ilan etti ancak Jokowi ile ‘güç yarışı’ başlayabilir

Yayınlanma

Analistlere göre, Endonezya’da çarşamba günü yapılan seçimlerin iki net kazananı oldu: Başkan seçilen Prabowo Subianto ve eski Başkan Joko Widodo. Bu da ikili arasında bir ‘güç yarışına’ yol açabilir.

Analistler, 20 Ekim’de başkanlığı Prabowo’ya devredecek olan Widodo’nun anayasaya göre üçüncü bir dönem yapmasının yasak olduğunu, ancak Endonezya’nın seçilmiş başkan yardımcısı olan oğlu Gibran Rakabuming Raka aracılığıyla etkisinin devam edeceğini düşünüyor.

Endonezya Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nin hızlı sayım sonuçlarına göre Prabowo ve Gibran oyların yüzde 58,4’ünü alarak kazanmak ve ikinci tura kalmamak için gerekli olan yüzde 50 barajını aştı.

Widodo kazanan ikiliyi destekleyerek ülkenin önde gelen güçlü aktörlerine, özellikle de iktidardaki Endonezya Demokratik Mücadele Partisi’nin (PDI-P) başkanı ve eski bir devlet başkanı olan Megawati Sukarnoputri’ye üstün gelebileceğini de göstermiş oldu.

PDI-P’nin başkan adayı, eski Orta Java valisi Ganjar Pranowo, çarşamba günkü oyların sadece yüzde 16.7’sini alarak yüzde 24.8 oy alan muhalefet adayı Anies Baswedan’ın gerisinde kaldı.

Kampanya dönemi boyunca Prabowo kendisini başkana sadık biri olarak sundu. 2014 ve 2019’daki başarısız başkanlık adaylıkları sırasında Widodo’yu sert bir şekilde eleştiren Prabowo’nun bu tutumu tersine döndü. Widodo da seçim süreci boyunca Prabowo’yu destekledi.

Ancak analistler Widodo’nun Prabowo’yu destekleyerek ve yeni başkent gibi projelerini sürdüreceğine güvenerek risk aldığını savundu.

South China Morning Post’a konuşan Endonezya’da siyasi araştırmacı olan Nicky Fahrizal, “Prabowo’nun Jokowi’nin istediğini yapması pek olası değil. Yapsa bile en fazla Jokowi’nin mirasının [programlarının] yüzde 20 ya da 40’ını devam ettirecektir,” dedi. Endonezya siyaseti araştırmacısı ve Avustralya Murdoch Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Ian Wilson ise, Widodo’nun bir planı olabileceğini düşünüyor ve Prabowo’nun sağlık durumunun kötüleşmesi nedeniyle sadece iki yıl başkan kalacağı yönündeki spekülasyonlara işaret ediyor: “Bir başkan olarak Prabowo ne isterse yapabilir ve Jokowi’nin güvende olacağı fikri safça bir varsayım. Ancak Jokowi’nin bir planı olduğunu da varsayıyorum.”

Zafer kime ait?

Bazı analiste göre ise zaferini ilan eden Prabowo Subianto ile görevdeki lider Joko Widodo arasında bir güç savaşı başladı bile.

Japonya’daki Ritsumeikan Üniversitesi profesörlerinden ve Endonezya siyaseti uzmanı Jun Honna perşembe günü Nikkei Asia’ya verdiği demeçte “Prabowo’nun oyların yaklaşık %58’ini alması Jokowi’nin ne kadar sıkı çalıştığını gösteriyor” dedi.

“Bu andan itibaren Prabowo ve Jokowi arasında yeni bir güç oyunu başlıyor” diyen Honna, Prabowo’nun seçim sonuçlarını kendi başarısı olarak göreceğine işaret etti.

“Prabowo’nun bakış açısına göre… en önemli şey Jokowi’yi nasıl ayıklayacağıdır” dedi. “Yönetimi başladığında, Gibran’ın etkisini azaltmak ve Jokowi’nin nüfuzundan mümkün olduğunca uzaklaşmak için artan bir motivasyon olacağını düşünüyorum” diyen Honna, Jokowi’nin nüfuzunu nasıl koruyacağının hala belirsiz olduğunu, ancak stratejisinin önümüzdeki birkaç ay içinde netleşebileceğini sözlerine ekledi.

Vaatleri yerine getirebilecek mi?

Prabowo kampanya sırasında defalarca Jokowi’nin, başkentin Cakarta’dan Borneo adasında inşa edilen yeni bir şehir olan Nusantara’ya taşınması ve Endonezya’nın hammadde ihraç etmek yerine yerli bir işleme endüstrisi geliştirdiği doğal kaynak politikası da dahil olmak üzere başlıca politikalarını sürdüreceğini vurgulamıştı.

Ancak bazıları onun vaatlerini yerine getirip getiremeyeceğini sorguluyor.

Honna, Prabowo’nun en önemli önceliğinin okullar ve anne adayları için 460 trilyon rupiahlık (29 milyar dolar) ücretsiz öğle yemeği ve süt planı ile ülkenin savunma harcamalarını artırmak olduğunu belirterek, bu maliyetli politikaların Jokowi’nin 466 trilyon rupiah tutması beklenen yeni başkent için bütçe tahsisleri de dahil olmak üzere gündemini etkileyebileceğine işaret etti.

Nikkei’ye konuşan kamu politikaları danışmanlık firması Global Counsel’in baş Endonezya analisti Dedi Dinarto, “Mali istikrar konusundaki belirsizlik devam ediyor ve bu da Prabowo’nun kilit bakanlık görevlerine kimi seçeceğine bağlı olacak” dedi.

Singapur’daki Nanyang Teknoloji Üniversitesi S. Rajaratnam Uluslararası Çalışmalar Okulu’nda kıdemli araştırmacı olarak görev yapan Richard Borsuk da Prabowo’nun bakanlık atamalarının piyasayı etkileyeceği görüşüne katılıyor: “Piyasalar, Maliye Bakanı Sri Mulyani’nin koruduğu mali disiplinin devam edip etmeyeceğini ya da Prabowo’nun hükümet harcamalarını endişe verici derecede yüksek seviyelere çıkarıp çıkarmayacağını dikkatle izleyecek.”

Haftalık haber bülteni ASEAN Wonk’un CEO’su ve kurucusu Prashanth Parameswaran’a göre birçok Endonezyalı savunma bakanının Jokowi’nin politikalarına ilişkin “süreklilik” vaadinden etkilendi ancak bu “garanti olmaktan uzak”.

Asya

Japonya İsrail-İran savaşıyla ilgili resmi açıklamasında G7’den farklı tavır aldı

Yayınlanma

Japonya Başbakanı Shigeru Ishiba, bu hafta başında G7’nin İsrail’in “kendini savunma hakkı”nı teyit eden açıklamasına rağmen, Tokyo’nun hem İsrail’e hem de İran’a “azami itidal” çağrısı yaptığı pozisyonunu teyit etti.

Japon Komünist Partisi Başkanı Tomoko Tamura’nın aktardığına göre, Ishiba perşembe günü iktidar ve muhalefet parti liderlerinin katıldığı bir toplantıda, “Dışişleri bakanının söylediği Japon hükümetinin tutumudur. G7, G7’dir” dedi.

ABD’nin Asya’daki yakın müttefiki Japonya, İran ile uzun süredir dostane ilişkiler sürdürmekte ve tarihsel olarak Ortadoğu diplomasisinde tarafsız bir yaklaşım izleyerek, ABD yönetiminin İsrail yanlısı tutumundan ayrışmaktadır. Tokyo, ham petrol ithalatının ezici çoğunluğunu Ortadoğu’dan sağlamakta.

G7 liderleri Kanada’nın Kananaskis kentinde bir araya gelerek, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarına arka çıkan bir açıklama yayınladı. Açıklamada, İsrail’in kendini savunma hakkı olduğu belirtilerek, İran “bölgesel istikrarsızlık ve terörün ana kaynağı” olarak kınandı. Japonya Dışişleri Bakanı Takeshi Iwaya, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarının başladığı 13 Haziran’da yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Devam eden diplomatik çabalar sürerken askeri güç kullanılması… tamamen kabul edilemez ve derin bir üzüntü kaynağıdır. Japonya hükümeti bu eylemleri şiddetle kınamaktadır.”

Iwaya, “Japonya, misilleme saldırılarının devam etmesinden ciddi endişe duymakta ve durumu daha da tırmandırabilecek her türlü eylemi şiddetle kınamaktadır” diye ekledi.

“Japonya, tüm tarafları azami itidal göstermeye çağırıyor ve gerginliğin azaltılması için güçlü bir çağrıda bulunuyor” ifadeleri kullanıldı.

Parti liderlerinin toplantısı sırasında Japon Komünist Partisi Başkanı Tomoko Tamura, Iwaya’nın açıklamaları ile G7 ortak bildirisi arasındaki bariz çelişkiyi Ishiba’ya vurgulayarak, hükümetin “çifte standart” uyguladığını ima etti.

Başbakan Ishiba ise, “Dışişleri bakanının söylediği Japon hükümetinin tutumudur. G7, G7’dir” yanıtını verdi.

Bu arada, dışişleri bakanı cuma günü düzenlediği basın toplantısında, İran ve İsrail’den kara yoluyla toplam 87 Japon vatandaşı ve bunların aile üyelerinin tahliye edildiğini söyledi. 66 kişi İran’dan komşu Azerbaycan’a, 21 kişi ise İsrail’den Ürdün’e tahliye edildi.

Japon vatandaşların ek talepleri üzerine, İran’dan karayoluyla ikinci bir tahliye operasyonu cumartesi günü gerçekleştirilecek. Şu anda İran’da yaklaşık 220 Japon vatandaşı, İsrail’de ise yaklaşık 1.000 Japon vatandaşı bulunuyor.

Olası hava tahliyelerine hazırlık amacıyla, hükümet, uçakların hazır olması halinde, Hava Öz Savunma Kuvvetleri’ne ait iki askeri nakliye uçağını Doğu Afrika’daki Cibuti’ye göndermeyi planlıyor. İran ve İsrail’deki havaalanları kapalıyken, Iwaya, örneğin havaalanları yeniden açılırsa ve koşullar hava nakliyesine izin verirse, uçakların kullanılabileceğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Asya

Nippon Steel, 18 aylık zorlu bir sürecin ardından U.S. Steel’i satın aldı

Yayınlanma

Japon çelik devi Nippon Steel, çarşamba günü ABD’li çelik devi U.S. Steel’in satın alımını tamamlayarak, iki ulusal güvenlik incelemesi, bir ABD başkanının kesin reddi ve bir başka başkanın çelişkili açıklamalarıyla dolu 18 aylık bir süreci sonlandırdı. Bu süreç, yakın tarihin en kritik ABD seçimleri ve küresel ticaret savaşı bağlamında gerçekleşti.

Nippon Steel YönetimNippon Steel, 18 aylık zorlu bir sürecin ardından U.S. Steel’i satın aldı Kurulu Başkanı ve CEO’su Eiji Hashimoto perşembe günü Tokyo’da düzenlediği basın toplantısında, “İş yatırımları için gerekli olan yönetim esnekliğini ve karlılığı sağladık ve bu anlaşmanın şirketimiz için tamamen tatmin edici olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Anlaşma, ABD Başkanı Donald Trump’ın cuma günü, ulusal güvenlik gerekçesiyle 14,9 milyar dolarlık anlaşmayı engelleyen selefinin ocak ayında verdiği kararı iptal etmesinin ardından tamamlandı. Trump’ın emri, Nippon Steel ve ABD hükümeti arasında bir ulusal güvenlik anlaşması imzalanması koşuluyla anlaşmanın devam etmesine izin verdi.

Anlaşma uyarınca, ABD hükümeti ABD’li çelik üreticisinde “altın hisse” sahibi olacak ve bu hisse, bir dizi kurumsal karar üzerinde veto hakkı ve yönetim kurulu üzerinde bir dereceye kadar kontrol hakkı verecek.

Perşembe günkü basın toplantısında Hashimoto, başkanlık kampanyası sırasında bu işlemi açıkça karşı çıkan ancak daha sonra Nippon Steel’in ABD Steel’i devralmak yerine “yatırım” yapmasını destekleyeceğini ve sonunda işlemi onayladığını açıklayan Trump’a teşekkür etti.

Hashimoto, “Tarih boyunca ve tüm kültürlerde, doğru yönde büyük bir değişim olduğunda, güçlü liderlik çok önemlidir” dedi. “Bu anlamda, Başkan Trump’ın mükemmel kararından dolayı içten saygılarımı sunarım” diye ekledi.

Perşembe günü yaptığı açıklamada, Kabine Baş Sekreteri Yoshimasa Hayashi, “Bu yatırımı, küresel yatırım ortamının iyileştirilmesine katkıda bulunan sembolik bir örnek olarak görüyoruz” dedi ve yatırımın Japonya ile ABD arasındaki ekonomik ilişkileri güçlendireceğini ekledi.

United Steelworkers sendikasının uluslararası başkanı David McCall çarşamba günü yaptığı açıklamada, sendikanın “izlemeye devam edeceğini” ve Nippon Steel’in taahhütlerine uymasını sağlayacağını söyledi. McCall, başından beri bu işlemlere karşı olduğunu açıkça dile getirmişti.

Nippon Steel’in ABD’li çelik üreticisi üzerindeki kontrolünün derecesi belirsizliğini koruyor.

Trump yönetimi, bu işlemi “ortaklık” olarak nitelendirmeye devam ediyor — bu ifade şirketler tarafından da benimsenmiştir — ve U.S. Steel’in “ABD kontrolünde” kalacağını ısrarla vurguluyor.

Nippon Steel ise, U.S. Steel’in tüm hisselerini satın alarak onu tamamen kendisine ait bir iştirak haline getirdiğini ve Amerikan çelik üreticisi üzerinde tam yönetim esnekliğine sahip olduğunu vurguluyor.

Devredilemeyen ve temettü getirmeyen altın hisse, ABD hükümetine U.S. Steel’in yönetim kurulunda bir bağımsız üye atama ve görevden alma hakkı veriyor. Ayrıca, başkanın onayı olmadan bir dizi kurumsal kararın alınmasını yasaklıyor.

Bunlar arasında şirketin adının ve merkezinin değiştirilmesi, işlerin veya üretimin ABD dışına taşınması, güvenlik endişeleri veya iyileştirmeler dışında fabrikaların kapatılması veya faaliyetlerinin durdurulması ve Nippon Steel’in taahhüt ettiği yatırımların azaltılması veya ertelenmesi yer alıyor.

Hashimoto, şirketinin kısıtlı listeye dahil olan hiçbir şeyden kazanç sağlamayacağını söyledi.

Koşulların, Nippon Steel’in çıkarları ve son bir buçuk yılda verdiği taahhütlerle uyumlu olduğu kaydedildi: satın alma fiyatına eşit büyüklükte büyük yatırımlar, U.S. Steel’in yurt içi üretim kapasitesinin korunması, şirketin genel merkezinin Pennsylvania eyaletinin Pittsburgh kentinde kalması ve yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun ve kilit yönetim pozisyonlarının Amerikan vatandaşları tarafından doldurulması.

Hashimoto, “Bir dereceye kadar, hükümetin kabul edilemez her şeyi denetleme ve hatta veto etme hakkına sahip olması doğal olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle, bu durumda yönetim esnekliğinin tamamen güvence altına alındığını söyledim” dedi.

Birleşme, yıllık 86 milyar ton ham çelik üretim kapasitesiyle dünyanın en büyük ikinci çelik üreticisini yaratacak.

Hashimoto, anlaşmanın Nippon Steel’in 45 yıl önce şirkete katıldığında sahip olduğu dünya bir numaralı çelik üreticisi konumunu geri kazanması için gerekli olduğunu ve U.S. Steel’in yeniden canlanması ve büyümesi için tek geçerli yol olduğunu söyledi.

Hashimoto, “Mevcut anlaşmanın hem Japonya hem de ABD için faydalı olduğuna inanıyorum. Başka bir deyişle, bunun haklı bir nedeni var” dedi. “Haklı bir neden olduğu için, engellerle karşılaşsak bile desteğe güvenebileceğimize inanıyorum. Her şeyin özü budur” ifadelerini kullandı.

Trump, çelik ve alüminyuma uygulanan tarifeleri %50’ye çıkardı

Okumaya Devam Et

Asya

Çin Merkez Bankası Başkanı yeni bir küresel para birimi düzeninin ortaya çıkacağını söyledi

Yayınlanma

Çin Merkez Bankası Başkanı, ABD dolarının onlarca yıllık hakimiyetinin ardından yeni bir küresel para birimi düzeninin ortaya çıkacağını ve renminbinin “çok kutuplu uluslararası para sistemi”nde rekabet edeceğini söyledi.

Şanghay’da düzenlenen Çin’in en önemli finans forumu  Lujiazui Forum’da konuşan Pan Gongsheng, ABD dolarının İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra “hakimiyetini kurduğunu” ve “bugüne kadar bu statüsünü koruduğunu” söyledi. Tek bir para birimine “aşırı bağımlılık” konusunda uyarıda bulundu.

“Gelecekte, küresel para sistemi, birkaç egemen para biriminin bir arada var olduğu, birbirleriyle rekabet ettiği ve birbirlerini denetlediği ve dengelediği bir modele doğru gelişmeye devam edebilir” diyen Pan, renminbi’nin artan rolüne dikkat çekti.

Pan, son yirmi yılda uluslararası para sistemindeki en önemli gelişmelerin, 2008 küresel finans krizinden bu yana euro’nun piyasaya sürülmesi ve renminbi’nin yükselişi olduğunu söyledi.

Renminbi’nin dünyanın en büyük ikinci ticaret finansmanı para birimi ve en büyük üçüncü ödeme para birimi olduğunu kaydetti.

Pan’ın açıklamaları, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde’ın “doların hakim rolünün artık kesin olmadığını” ve bunun euro’nun “küresel öneme” kavuşması için bir fırsat yarattığını söylemesinden bir gün sonra geldi.

Pan’ın yorumları, Çin’in ticaret konusunda ABD ile çatışması ve Donald Trump’ın daha yüksek gümrük vergileri uygulaması nedeniyle, Çin’in uzun süredir devam eden “çok kutuplu” bir para sistemi kurma çabalarının yeniden aciliyet kazandığını da gösteriyor.

Pekin ve Washington, nisan ayında tırmanan gümrük vergilerini düşüren kırılgan bir ateşkes anlaşması imzaladı, ancak uluslararası ticareti sarsan yeni ABD yönetimi altında gerginlikler hala yüksek.

Pan, “Jeopolitik çatışmalar, ulusal güvenlik çıkarları ve hatta savaşlar meydana geldiğinde, uluslararası baskın para birimi kolayca araçsallaştırılır ve silaha dönüştürülür” dedi.

Pan ve Lagarde geçen hafta Pekin’de bir araya gelerek, düzenli diyalog için bir çerçeve içeren merkez bankacılığı alanında işbirliği mutabakat zaptı imzaladı.

Çin Merkez Bankası Başkanı Pan ayrıca, “tek bir egemen para biriminin uluslararası para birimi olarak hakim olmasının getirdiği sorunları aşmaya” yardımcı olabilecek potansiyel bir alternatif olarak, IMF tarafından tanımlanan ve sürdürülen bir para birimleri sepeti olan SDR’lerin daha fazla kullanılmasına ilişkin tartışmalara da değindi.

Pan’ın açıklamaları, Çin’in daha renminbi merkezli bir para sistemi için yaptığı hamlelerle ilgili çarşamba günü yapılan çok sayıda açıklamayla aynı zamana denk geldi. Bu hamleler arasında Şanghay’da dijital renminbi için uluslararası bir operasyon merkezi kurulması da yer alıyor.

Singapurlu banka OCBC ve Kırgızistan’ın üçüncü büyük kredi kuruluşu Eldik Bank dahil olmak üzere altı yabancı kurum da, Swift küresel ödeme sistemine alternatif olan Çin’in Sınır Ötesi Bankalararası Ödeme Sistemi’ne (Cips) katılacağını açıkladı.

Hong Kong ve Şanghay yetkilileri de çarşamba günü, renminbi cinsinden varlıkların yönetimi ve tahsisi dahil olmak üzere finansal bağları güçlendirmek için bir “eylem planı” imzaladı.

Çin Merkez Bankası Başkan Yardımcısı ve Devlet Döviz İdaresi Başkanı Zhu Hexin, Pekin’in yerli yatırımcıların Çin dışında varlık satın almasına izin veren bir programı genişleteceğini söyledi. Zhu, Nitelikli Yerli Kurumsal Yatırımcı programının genişletilmesinin “offshore yatırımlara yönelik artan yurt içi ihtiyaçları karşılayacağını” belirtti.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English