Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Şii koalisyonunda ‘Sadr’ çatlağı

Yayınlanma

Irak’ta destekçilerinin “Yeşil Bölge”de nöbet tuttuğu Mukteda es-Sadr, Meclis’in feshedilmesi ve erken seçim çağrısı yaptı. Maliki’nin ortaklarından Sadr’a destek geldi.

Irak’ta Ekim 2021’de yapılan seçimlerden galip çıkan Mukteda es-Sadr, ABD işgalinden sonra yazılı olmayan bir kural haline gelen Şii partilerle hükümet kurmaya yanaşmadı. Diğer Şii partileri muhalefette bırakarak Sunni blok ve KDP ile “çoğunluk hükümeti” kurmakta ısrar etti ancak cumhurbaşkanını oylatmak için gerekli üçte iki çoğunluk engeline takıldı. Bunun üzerine Sadr Grubu milletvekilleri toplu halde istifa etti ve hükümet kurma işi, rakibi Nuri el-Maliki liderliğindeki Koordinasyon Çerçevesi’ne geçti.

Meclis baskını

Sadr’ın Meclis’ten çekilmesi sanılanın aksine Maliki’nin elini rahatlatmadı. Sokak muhalefetine yönelen Sadr destekçilerinin eylemleri, Koordinasyon Çerçevesi’nin korkulu rüyası haline geldi. Nitekim, Koordinasyon Çerçevesi’nin 25 Temmuz’da başbakan adayı olarak eski Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Muhammed Şiya Sudani’yi seçtiğini duyurması üzerine Sadr yanlıları, Sudani’yi protesto etmek amacıyla 27 Temmuz’da Yeşil Bölge’ye girerek Meclis binasını bastı.

Maliki’nin silahla devriye gezdiği fotoğraflar çok tartışıldı.

Sokaklar hareketlenirken Maliki’ye ait olduğu iddia edilen bir dizi ses kaydının Irak basınına sızdırılmasıyla durum daha vahim bir hal aldı. Kayıtlarda Maliki, Koalisyon Çerçevesi’ndeki ortaklarını eleştiri yağmuruna tutuyor, Sadr’a hakaretler ediyor ve Sünnileri hedef alan mezhepçi ifadeler kullanıyor. Gizli kayıtlarda Maliki’nin, “Irak, Mukteda es-Sadr, Mesut Barzani ve Muhammed el-Halbusi’nin projesi yenilgiye uğratılmadıkça kimsenin yara almadan çıkmayacağı yıkıcı bir savaşın eşiğinde” dediği duyuluyor. Maliki’nin montaj olduğunu ileri sürdüğü ses kayıtları Irak kamuoyunda bomba etkisi yarattı, ancak Koordinasyon Çerçevesi, bazı liderlerin hükümete katılmama kararı gibi, aldığı yaralara rağmen yoluna devam etti. Cumhurbaşkanlığı seçimi için 30 Temmuz’da Meclis’i toplama kararı alınınca Sadr taraftarları, 29 Temmuz gecesi ve 30 Temmuz’da yine sokaklara çıktı. Bir kez daha Meclis’e giren eylemciler bu kez Meclis’i ve Yeşil Bölge’yi terk etmedi.

Koordinasyon içi anlaşmazlıklar

Meclis’ten çekilme kararından sonra Sadr’la ilişkilerin nasıl yürütülmesi gerektiği konusunda farklı seslerin çıktığı Koordinasyon Çerçevesi, aynı dağınık görüntüyü eylemler karşısında da sürdürdü. Başını, elinde silahla devriye gezerken fotoğrafları servis edilen Maliki ve Asaib Ehlil Hak Hareketi lideri Kays Hazali, destekçilerini Sadr’a karşı çağırınca dikkat çekici iki gelişme yaşandı. Önce Koordinasyon Çerçevesi’nin içinde yer alan Kataib Hizbullah sokak protestolarına katılmayacağını duyurdu. Ardından Koordinasyon Çerçevesi’nin ikinci en büyük oluşumu Fetih Koalisyonu’nun lideri Hadi el-Amiri; Sadr Hareketi ve Koordinasyon Çerçevesi liderlerini itidalli olmaya çağıran bir açıklama yayınladı: “Aralarındaki ihtilaf noktalarıyla ilgili çözüme ulaşmaları için Sadr Hareketi ile Koordinasyon Çerçevesi’ndeki kardeşlerime ciddi ve yapıcı diyalog yoluyla akıl, mantık ve itidali önceleme çağrımı samimi bir şekilde yineliyorum.” Amiri’nin açıklamada, kendini Koordinasyon Çerçevesi’nin dışına yerleştirmesi, Maliki ve Hazali için üstü kapalı bir tehditti, nitekim Koordinasyon Maliki ve Hazali, Yeşil Bölge’de karşı eylem düzenleme konusunda ısrarcı olmadı. Yapılan karşı eylem kısa sürede sonlandı.

Amiri’nin hareketi Sadr’ın da dikkatini çekti. Sadr sözcüsü Salih Muhammed el-Iraki, Amiri’ye verdiği yanıtta, “Tolerans gösterip diyalogu kabul etmemiz, kardeşim Amiri’nin ve Meclis grubunun Koordinasyon Çerçevesi’nden çekilmesi ve Maliki’nin birkaç gün önce sızdırılan ses kayıtlarında geçen konuşmalarını açık bir biçimde kınaması şartına bağlıdır” dedi.

Sadr destekçileri, Meclis’in toplanmasına izin vermedi.

‘Şehit olmaya hazırım’

Karşılıklı restleşmelere rağmen diyalog umudu sürerken binlerce takipçisinin Bağdat’taki Meclis binasını basmasından bu yana ilk kez konuşan Mukteda es-Sadr, destekçilerinden yeni bir seçim yapılana kadar oturma eylemine devam etmelerini istedi. Sadr, Şii partilerin oluşturduğu Koordinasyon Çerçevesi ile diyalog seçeneğinin geçmişte bir işe yaramadığını söyledi: “Yaşananların bir güç mücadelesi olduğu söylentilerine itibar etmeyin çünkü güç isteyen biri 73 vekili parlamentodan çekmezdi. Geçmişte biz onlarla diyalog kurmaya çalıştık ama ne bize ne de ülkeye bir faydası olmadı. Onlarla diyalog, verdikleri taahhütlere rağmen ülkeye yıkım, yolsuzluk ve bağımlılıktan başka bir şey getirmedi.” Sadr, kararlılığını ise şöyle vurguladı: “İktidarı ve kanın dökülmesini değil reform istiyorum. Reform fedakârlık yapmadan gelmez ve ben reform uğruna şehit olmaya hazırım.”

Sadr’ın açıklaması üzerine Maliki, sosyal medya hesabından “Farklılıkları çözmeyi ve her şeyi hak ettiği yere döndürmeyi umduğumuz ciddi diyaloglar, anayasaya dönüş ve anayasal kurumlara saygı ile başlar” dedi. Maliki’nin siyasi ortaklarından ise Sadr’a destek geldi. Hadi el-Amiri, “Özellikle son seçimlerin birçok şüphe ve protestoya konu olması nedeniyle Mukteda es-Sadr’ın erken seçim çağrısı yapmasını destekliyoruz. Erken seçimlerin yapılması, seçimlerin yapılması için tarihin belirlenmesi ve mekanizmaların ve gereksinimlerin sağlanması için kapsamlı bir ulusal diyalogun yanı sıra vatandaşların siyasi sürece olan güvenini yeniden tesis eden özgür, adil ve şeffaf seçimler için elverişli bir ortam yaratmayı gerektirir” açıklaması yaptı. Haydar el-İbadi de ise erken seçim istediklerini söyledi: “Kardeşim Mukteda es-Sadr’ın konuşmasını memnuniyetle karşılıyorum.”

Olası senaryolar

Gelinen noktada, erken seçimin kaçınılmaz olduğu söylenebilir ancak olası bir erken seçimin bir yıldan önce yapılamayacağı ve bir yıl sonra yapılabilmesi için de asgari bir uzlaşmaya gereksinim duyulduğu belirtiliyor. Irak Anayasa’nın 64. maddesine göre Meclis’i feshedebilecek tek güç yine Meclis’in kendisi. Cumhurbaşkanının onayı ile başbakan tarafından Meclis’in gündemine getirilebilen fesih için milletvekillerinin yarısının (165) onayı gerekiyor. Yine erken seçime kadar ülkeyi yönetecek hükümet konusunda da bir uzlaşıya ihtiyaç duyuluyor. En olası senaryo, mevcut Başbakan Kazımi’nin görev süresinin uzatılması. Sadr’ın sıcak baktığı bu formül dışında bağımsız bir ismin başbakanlığa atanması da gündeme gelebilir.

Hükümeti kurma yetkisini elinde bulunduran Koordinasyon Çerçevesi’nin hangi kararı alacağı belirsiz ancak yeni bir seçim olsa dahi, ülkede her seçimden sonra yaşananlar, ABD işgali sonrası kurulan etnik ve mezhepsel temelli federatif sistemin işlemediğini gösteriyor. Yeni seçimde de Sadr’ın oyu, uğruna her şeyi göze aldığı reformu hayata geçirmeye yetecek kadar yükselmez (ki yükselse de sonucun ne olacağını şimdiden kestirmek mümkün değil) ve siyasi tablo üç aşağı beş yukarı aynı kalırsa işgalin mirası ucube sistemin krizlerinin Irak’a zarar vermeye devam edeceğini şimdiden söylemek mümkün.

 

ORTADOĞU

İsrail’in hedefi Refah sınır kapısı mı?

Yayınlanma

İsrail ordusu, abluka altında 1 milyon 800 bin insanın yerinden edildiği Gazze’deki kara işgalini genişletmeye devam ettiğini açıklayarak güneydeki Han Yunus’un doğusuna saldırılarını başlattı. INSS Genel Müdürü, Han Yunus’tan sonra Refah sınır kapısının ele geçirilmesi gerektiğini yazdı.

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, Gazze’deki kara işgalini genişletmeye devam edeceklerini belirterek “İsrail ordusu, Hamas’ın her yerleşkesine doğru hareket ediyor” dedi. İsrail’in şehir alanlarında ilerleyen “kara birliklerine destek olmak için yoğun biçimde hava desteğinin kullanıldığını” aktaran Hagari, Gazze Şeridi’nde hâlâ 137 esirin bulunduğunu ifade ederek “esirlerin sürekli akıllarında olduğunu, sürekli buna yönelik istihbarat ve harekât değerlendirmeleri yaptıklarını, güç uygularken esirlerin hayatını riske atmamak için sürekli istihbarat topladıklarını” savundu.

İsrail ordusu, abluka altındaki Gazze Şeridi’nde kara işgalinde güneyde ilerlemeye çalışırken zırhlı ve tank birlikleri şehir merkezinde yerleşimin yoğun olduğu Han Yunus kentinin doğusuna aydınlatma fişekleri attı, burayı bombardımana tuttu.

AA’nın aktardığına göre İsrail ordusunun tank ve zırhlı birlikleri Han Yunus’un doğusuna konuşlandı. Bölgede İsrail ordusuna ait çok sayıda gözlem ve saldırı insansız hava araçları (İHA) uçuyor. İsrail tankları ve zırhlı araçlarının önce ilerlediği daha sonra çekildiği bölgelerden “şiddetli çatışma sesleri” geliyor. Han Yunus’ta çatışmaların şiddetlendiği bölgelerden onlarca aile, bombardıman altında Han Yunus’un merkezindeki bölgelere göç etmeye çalışıyor. Han Yunus’un kuzeydoğusundaki Deyr el-Belah bölgesi de yoğun tank ve topçu atışı altında bulunuyor.

İsrail’in önde gelen ve askeri bürokrasinin görüşlerini yansıtan Tel Aviv Merkezli Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nün Genel Müdürü, emekli Tümgeneral Tamir Hayman, İsrail’in Gazze operasyonlarıyla ilgili yazdığı kısa değerlendirmede, “İsrail, Gazze Şeridi’nin kuzeyindeki çalışmaları tamamlamak, Han Yunus Tugayı’na saldırmak ve Refah sınır kapısını ele geçirmek zorunda” diye yazdı. Refah sınır kapısı, işgal ve abluka altındaki Gazze’nin dışarıya yani Mısır’a açılan tek kapısı konumda. Gazze’den yaralıların tahliyesi ve insani yardımlar bu kapıdan yapılıyor.

Gazze’nin güneyinde denizden 4 kilometre içerideki Han Yunus kenti savaş öncesinde 54 kilometrekare alanda yaklaşık 207 bin nüfusuyla Şerit’teki şehir merkezinden sonra en yoğun nüfusa sahip bölge olarak biliniyor.

İsrail ordusu, daha önce Han Yunus’taki bazı bölgelere attığı broşürlerde bölge sakinlerine Refah’a gitme çağrısı yapmıştı. INSS Genel Müdürü’nün Han Yunus’tan sonra Refah’a işaret etmesi, Han Yunus’taki saldırılardan kaçıp Refah’a sığınan ya da sığınacak olan Filistinlilerin bir sonraki aşamada nereye sürülecekleri sorusunu akıllara getirdi.

Mısır, İsrail’in gündeme getirdiği Filistinlilerin Sina’ya sürülmesine kesinlikle karşı olduğunu ve böyle bir girişimi savaş suçu sayacağını açıklamıştı. İsrail’in Han Yunus saldırıları arttıkça bu bölgeye sığınan insanların Refah’a yığılması kaçınılmaz gözüküyor. Gelişmelere Mısır’ın nasıl tepki vereceği merak ediliyor.

BM: Halk bölgeden ayrılmadı

Öte yandan Birleşmiş Milletler (BM) İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), son bölge raporunda, İsrail ordusunun Han Yunus’un doğusundaki halka “güneye göç etmesi” için 1 Aralık’ta havadan uyarı ilanları attığını ancak cumartesi akşamına kadar büyük oranda bir sivil nüfus göçü gözlemlenmediğini ekledi. OCHA, uluslararası insancıl hukuka göre savaşan tarafların “sivillerin güvenli tahliyesinden sorumlu” olduğunun altını çizdi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail’in Hamas liderliğine suikast planı

Yayınlanma

Wall Street Journal’ın haberine göre İsrailli yetkililer, İsrail istihbarat servislerinin, Gazze’deki savaş sona erdiğinde dünyanın dört bir yanındaki Hamas liderlerini öldürmeye hazırlandığını ve 7 Ekim’den sorumlu militanlara suikast için yıllarca sürecek bir mücadeleye hazırladığını söyledi. Yetkililer, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun talimatıyla İsrail’in üst düzey istihbarat kurumlarının Lübnan, Türkiye ve Katar’da yaşayan Hamas liderlerini “avlama” planları üzerinde çalıştığını söyledi.

Haberde Katar, Lübnan, İran, Rusya ve Türkiye gibi ülkelerin yıllardır ABD’nin terör örgütü olarak tanımladığı Hamas’a koruma sağladığı belirtildi ve İsrail’in de diplomatik krizler yaratmamak için Filistinli militanları hedef almaktan kaçındığı ileri sürüldü.

“Yeni planlar, Hamas lideri Halid Meşal’i Ürdün’de zehirlemek için 1997’de başarısız bir girişimde bulunan Netanyahu için ikinci bir şans anlamına geliyor” denilen haberde Netanyahu’nun 22 Kasım’da İsrail’in dış istihbarat servisini kastederek “Mossad’a nerede olurlarsa olsunlar Hamas liderlerine karşı harekete geçme talimatı verdim” açıklamasına atıf yapıldı. Savunma Bakanı Yoav Gallant da Hamas liderlerinin “sayılı günleri” kaldığını söyledi.  “Ölüm emri verildi” dedi: “Mücadele dünya çapında hem Gazze’deki teröristler hem de pahalı uçaklarla uçanlarla.” Bu açıklamalar söz konusu suikast planlarının gizli tutulmasını isteyen İsrailli yetkilileri şaşırttığı belirtildi.

Haberde, “İsrail genellikle bu tür çabaları gizli tutmaya çalışsa da ülkenin liderleri tıpkı 1972’de Münih Olimpiyatları’nda 11 İsrailli sporcu ve antrenörün ölümüne neden saldırının sorumlularına yaptıkları gibi, 7 Ekim saldırısından sorumlu olan herkesi de ‘avlama’ niyetlerini açıklamaktan çekinmediklerini gösterdiler” denildi.

Geliştirilen planların temel hedefinin Hamas’ın bir daha İsrail için ciddi bir tehdit oluşturmamasını sağlamak olduğunu iddia eden haberde hem bu hedefin bir parçası hem de Gazze’deki savaşı kısaltmanın bir yolu olarak İsrail’in binlerce alt düzey Hamas savaşçısını Gazze’den zorla nasıl sürebileceğini araştırdığı belirtildi.

Haberde İsrail’in olası suikastlarının uluslararası hukuku ihlal edebileceğini ve suikastın gerçekleştiği ülkenin tepkisine yol açabileceği hatırlatıldı, ancak uygulamada İsrail’in daha önce de tepkilere rağmen bu tür eylemler gerçekleştirdiği ifade edildi.

Haberde Halit Meşal ve İsmail Haniye’nin ilk hedef alınacak isimler olduğuna dikkat çekildi. İsrailli yetkililerin söylediğine göre İsrail, bu suikast planını hemen hayata geçirmek istedi ancak Hamas’ın elindeki İsrailli rehinelerle ilgili müzakereleri baltalayabileceği gerekçesiyle erteledi. İsrail’in hedef almak istediği Hamas’ın bazı üst düzey yetkilileri Katar da bulunuyor ve Katar rehine görüşmelerinde arabuluculuk yapıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İnsani ara sona erdi: Gazze’ye bomba yağmuru

Yayınlanma

İsrail ile Hamas arasındaki uzlaşma kapsamında 24 Kasım Cuma günü saat 08.00’de uygulamaya giren “insani ara” bu sabah itibarıyla son buldu. İsrail ordusu, Gazze Şeridi’ne saldırılarına yeniden başladı.

İsrail savaş ucakları, Gazze Şeridi’nin farklı farklı noktalarını bombaladı. Hava saldırılarında ilk belirlemelere göre 5 kişi hayatını kaybetti.

İsrail güçleri ile Filistinli gruplar arasında Gazze’nin kuzey bölgeleri ve orta kesimlerinde çatışmalar da yeniden başladı. Gazze’deki İçişleri Bakanlığı, İsrail’e ait askeri araçların Gazze’nin kuzeyine ateş açtığını belirtti.

İsrail ordusu’ndan yapılan açıklamada Gazze Şeridi sınırında bulunan yerleşim birimlerinde uyarı sirenlerinin çaldığı ve Gazze’den fırlatılan bir roketin havada imha edildiği ileri sürüldü.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ofisinden yapılan açıklamada, Gazze’ye yeniden başlatılan saldırılarla ilgili Hamas suçlandı. Hamas’ın taraflar arasındaki mutabakata uygun biçimde İsrailli kadın esirleri bırakmadığı, İsrail’e doğru roket fırlattığı kaydedilen açıklamada, Netanyahu’nun şu ifadelerine yer verildi: “Savaşmaya dönerek İsrail hükümetinin savaşın amaçlarına bağlı kaldığını vurgulayacağız. Amaçlar, İsrailli esirlerin serbest kalması, Hamas’ı ortadan kaldırmak, Gazze’nin İsrail’e yeniden tehdit oluşturmamasını sağlamak.”

Hamas Siyasi Büro Üyesi İzzet er-Rişk ise yaptığı yazılı açıklamada “Halkımızın kararlılığı ve direnişimizin kahramanlığıyla, düşmanın suçlarına, Nazi saldırganlığının yeniden başlamasına ve sivilleri hedef almasına karşı koyuyoruz” ifadesini kullandı. İsrail saldırılarına karşı direnişin devam edeceğini vurgulayan Rişk, “İsrail, ateşkesten önceki 50 günde başaramadığını, ateşkesten sonra da saldırılarını sürdürerek başaramayacak” dedi.

İsrail ordusu Gazze Şeridi’nde bir haftadır devam eden “insani aranın” bittiğini ve saldırılarına İsrail ordusunun Refah kentindeki bir binaya düzenlediği saldırı sonucu ölü ve yaralıların olduğu bildirildi. FOTO: Abed Rahim Khatib / AA

“İsrail’in savaş suçlarından uluslararası toplum sorumlu”

Gazze’deki hükümet de saldırıların yeniden başlamasıyla ilgili “İşgalci İsrail ordusu Gazze Şeridi’nde Filistin halkına karşı vahşi savaşını sürdürmeye başladı” ifadesi kullanıldı. İsrail ordusunun Gazze Şeridi’nde birçok ev ve sivil bölgeyi hedef aldığı belirtilen açıklamada, “Uluslararası toplum, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik savaşının sürdürülmesinin sorumluluğunu taşıyor” ifadesine yer verildi. Başta ABD, ABD Başkanı Joe Biden ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken olmak üzere uluslararası toplumun, “İsrail işgalinin suçlarından ve Gazze’de sivillere, çocuklara ve kadınlara yönelik vahşi savaşından” sorumlu olduğu kaydedildi.

Savaş hukuku ve uluslararası insancıl hukukun ihlal edildiğine vurgu yapan Gazze’deki hükümet, uluslararası toplumun İsrail’e Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarını sürdürmesi için yeşil ışık yaktığını ifade etti. Açıklamada, “Filistin halkı kendini her şekilde savunma, özgürlüğünü ve bağımsızlığını kazanma, uluslararası yasalar uyarınca başkenti Kudüs olan bir Filistin devletini kurma ve işgali tamamen topraklarından arındırma hakkına sahiptir” ifadesi kullanıldı.

Gazze’deki Sağlık Bakanlığı da 7 gün uygulanan ve bu sabah sona eren “insani ara”nın sağlık sistemine faydası olmadığını duyurdu. Sağlık Bakanlığı Sözcüsü Eşref el-Kudra, “İşgalci İsrail, insani aranın sona ermesinin hemen ardından Gazze Şeridi’nde yeni katliamlar gerçekleştiriyor. Bu katliamlar geride çok sayıda şehit ve yaralı bırakıyor” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English