Bizi Takip Edin

ASYA

Singapur’un yolsuzlukla suçlanan eski ulaştırma bakanı hapis cezasına çarptırıldı

Yayınlanma

Singapur’un eski Ulaştırma Bakanı S. Iswaran, hakkındaki yolsuzluk suçlarını kabul etmesinin ardından bir yıl hapis cezası aldı. Bu olay, temiz yönetimiyle ünlü şehir devletinde eski bir kabine üyesinin ilk kez hapse atılmasına neden oldu.

Mahkeme Yargıcı Vincent Hoong, yolsuzluk ve adli faaliyetlerin icrasına engel olma suçlarını kabul eden eski bakan Iswaran’a ilişkin kararını açıkladı.

62 yaşındaki Iswaran’ın bir yıl hapis cezasına çarptırıldığını belirten Hoong, “Yüksek görevlerdeki kişilerin, maddi menfaatlerin etkisine açık oldukları algısından kaçınmaları beklenir” ifadesini kullandı.

Yaklaşık 57 bin dolarlık “hediye” teslim aldığı gerekçesiyle yolsuzlukla suçlanan Iswaran, geçen sene “zorunlu izne” çıkarılmıştı.

Bu dava, iyi maaş alan ve etkin bir bürokrasinin yanı sıra güçlü ve tertemiz bir yönetime sahip olmakla övünen Singapur’da şok etkisi yarattı. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün yolsuzluk algısı endeksine göre Singapur geçen yıl dünyanın en az yolsuzluk yapılan ilk beş ülkesi arasında yer aldı.

Singapurlu bir bakanın adının karıştığı son yolsuzluk davası 1986 yılında, ulusal kalkınma bakanının rüşvet aldığı iddiasıyla soruşturulduğu ancak mahkemeye herhangi bir suçlamada bulunulmadan öldüğü olaydı.

ASYA

Shigeru Ishiba için onay notu düşük geldi: Politika yaklaşımlarında terse dönüş

Yayınlanma

Japonya başbakanı Shigeru Ishiba iktida koltuğuna geldiği birkaç günün ardından genel seçim yaklaşımlarında “U dönüşü” sergiliyor. Hükümeti kurma ve Liberal Demokrat Parti liderliğini belirleme konusunda zorluklarla yüzleşen Ishiba, yeni yönetiminin önceliklerini ana hatlarıyla belirleyeceği süreçte beklentilerden farklı hareket edtiyor.

Ishiba’nın seçim kampanyası sırasında verdiği bazı önemli vaatlerden şaşırtıcı şekilde geri adım atması erken dönemde eleştirilere yol açtı. Ishiba daha önce muhalefet partileriyle yapacağı kapsamlı müzakerelerin ardından seçmenlerden yetki alacağını ima etmiş olsa da, Salı günü düzenlediği bir basın toplantısında, “Halkın bilinçli bir karar alması için yeterli unsur sağlamak ile seçmenlerin yeni yönetim hakkında kendi yargılarını ifade etmelerine izin vermek arasındaki uygun dengenin önemini defalarca vurguladım” dedi ve dönüşümün nedeni hakkındaki sorulardan kaçındı.

Baskıyı artıran bir diğer konu ise Ishiba’nın önümüzdeki birkaç hafta içinde seçimle ilgili oldukça tartışmalı bir konuda önemli bir karar vermesi gerekecek: Partiye olan güveni sarsan bir yolsuzluk skandalına karışan milletvekillerine LDP’nin resmi desteğini verip vermemek.

Partinin konuyu nasıl ele aldığının seçim performansı üzerinde büyük ihtimalle etkisi olacaktır. Halk sert bir yaklaşıma olumlu bakabilirken, dikkatsizce atılan herhangi bir adım Ishiba’nın LDP içindeki zaten zayıf olan konumunu daha da kötüleştirebilir.

Tartışmalı konularda açık sözlülüğü ve kendi partisini sık sık eleştirmesiyle kariyerinin en önemli özelliği haline gelmiş bir siyasetçi olarak Ishiba’nın her sözü ve eylemi yoğun bir incelemeyle izlenecektir.

Geçtiğimiz hafta LDP tarihindeki en kalabalık liderlik seçiminde kazandığı zafer, parti içindeki mevcut bölünmeleri daha da derinleştirdi ve yönetimi için başlangıçta bazı baş ağrılarına neden oldu.

Eski Ekonomi Güvenlik Bakanı ve LDP cumhurbaşkanı adayı Sanae Takaichi’nin parti yönetiminde verilecek teklifi reddetmesiyle de görüldüğü üzere, Ishiba’nın kendi partisi üzerinde sıkı bir kontrol sağlamakta zorluk çektiği görülüyor.Takaichi’nin genel işler başkanlığı pozisyonu için kendisine yapılan teklifi reddettiği ve yalnızca genel sekreterlik pozisyonuyla ilgilendiğini söylediği bildirildi.

Bunun da ötesinde, Ishiba’nın Asya’da kolektif savunma çerçevesinin kurulması ve ABD-Japonya Kuvvetlerinin Statüsü Anlaşması’nın revizyonu gibi bazı güvenlik önerileri medya ve diplomatik çevreler tarafından belli bir şüpheyle karşılandı.

Ishiba’nın cuma günü parlamentoda yapacağı bir politika konuşmasında dış ilişkiler vizyonunu daha ayrıntılı olarak açıklaması bekleniyor. ABD Başkanı Joe Biden ve Güney Kore lideri Yoon Suk-yeol dahil olmak üzere yabancı liderlerle yaptığı telefon görüşmelerinde Ishiba, Japonya’nın bölgedeki ortaklarına olan bağlılığını yineledi.

Kamuoyunun yeni yönetime karşı onay notu tam oturmamış durumda. Hafta sonu yapılan bir Nikkei anketinde, yeni yönetime yönelik kamuoyu onayı %51’de kaldı. Fumio Kishida’nın önceki yönetimi için belirlenen ilk rakamdan sekiz puan daha düşük. Bu rakam, mevcut anket yönteminin tanıtılmasından bu yana en düşük rakam olarak görülüyor.

Aynı dönemde yapılan bir Yomiuri anketi, LDP’ye desteğin %38’e yükseldiğini gösterdi. Bu, Japonya’nın Hiroşima’da Yedili Grup toplantısına ev sahipliği yaptığı Mayıs 2023’ten bu yana en yüksek oran ve bir önceki ankete göre 7 puan daha fazla.

Asahi’nin yaptığı bir diğer ankete katılanların yüzde 48’i, muhalefetin iktidara gelmesini isteyenlerin oranının iki katından fazla olan LDP liderliğindeki bir hükümetten yana olduklarını belirtti.

Okumaya Devam Et

ASYA

Ekonomistler Çin’le ilgili büyüme tahminlerini %4,8’e düşürdü

Yayınlanma

Nikkei ve Nikkei Quick News tarafından yapılan son üç aylık ankette Çin ekonomistleri ülkenin 2024 gayrisafi yurtiçi hasılasına ilişkin tahminlerini düşürerek, büyümeyi canlandırmak için mücadele eden yetkililerin karşı karşıya olduğu baskının altını çizdi.

Çin ekonomisine ilişkin 28 yerel uzmanın ortalama tahminleri, temmuz ayında derlenen bir önceki ankette %4,9 olan yıllık GSYİH büyümesinin %4,8’e gerilediğine işaret ediyor. Ekonomistlerden bazıları, Çinli yetkililerin geçen hafta faiz oranlarını düşürmesi, emlak piyasasını desteklemesi ve borsaya milyarlarca dolar pompalayarak hisselerin yükselmesini sağlamasının ardından yanıtlarını sundu ya da güncelledi. Teşviklerin başlamasından önce yanıt verenlere ise Nikkei, tahminlerini değiştirmek isteyip istemediklerine dair sorular gönderdi.

Bir önceki çeyrek anketinde tüm yıl için büyüme tahmininde bulunan 25 ekonomistten 16’sı görünümlerini düşürürken, dokuzu aynı beklentilerini korudu. Büyüme tahminlerinin genel aralığı aşağı doğru kayarak %4,8 – %5,3’ten %4,5 – %5,0’a geriledi. Temmuz-eylül çeyreği için ortalama tahmin %4,6 olup, nisan-haziran döneminde kaydedilen %4,7’lik büyümeden daha da yavaşlama anlamına gelmekte ve geçen yılın üçüncü çeyreğinde kaydedilen %4,9’luk genişlemeden daha zayıf. Ekonominin ivmesini daha iyi yansıtan üçüncü çeyrek için çeyrekten çeyreğe büyüme tahmini, mevsimsellikten arındırılmış bazda %1,1 olup, ikinci çeyrekte görülen %0,7’lik büyümeden biraz daha hızlı.

Analistler önemli ters rüzgarlar konusunda uyarıda bulundu. KGI Asia’dan Ken Chen, sanayi üretimi ve yatırımlardan perakende ve emlak satışlarına kadar son dönemde beklenenden daha zayıf gelen verileri dikkate alarak yıllık büyüme tahminini %5,3’ten %4,9’a düşürdü. “Mevcut ekonomik büyüme trendi, esas olarak emlak döngüsünün dibe vurması ve dış talebin aşağı yönlü baskısı nedeniyle hala aşağı yönlüdür,” diyerek teşviklerin hükümetin yıllık GSYİH hedefi olan ‘%5 civarına’ ulaşmak için yeterli olmayabileceğini öne sürdü.

Mortgage oranlarını düşürme ve satın alma maliyetlerini azaltma yönündeki politika çabalarına rağmen, emlak sektörü büyük bir engel olmaya devam ediyor. Ekonomistlerden dokuz seçenek arasından ilk üç riski belirlemeleri istendiğinde, 20 kişiden 17’sinin belirttiği “durgun konut piyasası” listenin başında yer aldı. Bunu “zayıf tüketici güveni” ve “politika eksikliği ya da yetersizliği” takip etti.

Goldman Sachs’ın baş Çin ekonomisti Hui Shan, emlak piyasasını canlandırmak için alınan önceki politika önlemlerinin “o kadar da etkili olmayabileceğini” söyleyerek tahminini %4,9’dan %4,7’ye düşürdü.

Sumitomo Mitsui DS Asset Management’ın baş Asya ekonomisti Tetsuji Sano, “yaşlanan nüfusun ilerlemeye devam etmesi ve emeklilik sisteminin az gelişmiş olması nedeniyle, tüketici talebinin toplum genelinde düşmesinin muhtemel olduğunu” belirtti.

Gayrimenkul, Çin hane halkı varlıklarının yaklaşık %70’ini oluşturuyor. Bu da konut fiyatlarındaki düşüşün tüketici güvenini azaltan ve deflasyon endişelerini körükleyen doğrudan olumsuz bir servet etkisine sahip olduğu anlamına geliyor.

Fitch Ratings Ekonomi Direktörü Alex Muscatelli, “Deflasyonist baskıların yerleşik hale gelmesine yönelik açık riskler var” dedi. Ekonomideki genel fiyat değişimlerini yansıtan GSYİH deflatörünün yıllık bazda art arda beş çeyrektir gerilediğini ve temel mal ve hizmet fiyatlarının yatay seyrettiğini belirtti.

Çin, özellikle COVID-19 salgınından bu yana duyarlılığı iyileştirmek için mücadele ettiği için imalat ve ihracata büyük ölçüde güveniyor, ancak sektördeki ivme de azalmaya başlıyor. Ağustos ayında sanayi üretimindeki büyüme temmuz ayındaki %5,1’den yıllık bazda %4,5’e geriledi.

Bu durum, ABD, Avrupa Birliği ve Kanada’nın Çin elektrikli araçlarına ek gümrük vergileri uygulamaya başlamasıyla ticari korumacılığın arttığı bir döneme denk geliyor. Endonezya da benzer şekilde, başta Çin’den olmak üzere tekstil ithalatı gibi mallara ağustos ayında yürürlüğe giren gümrük vergilerini yeniden uygulamaya koydu.

ABN AMRO Bank Kıdemli Ekonomisti Arjen van Dijkhuizen, ticaret sapmasının tarifelerin etkisini bir ölçüde hafifletmeye yardımcı olduğunu ve ihracatın Çin’in büyümesinin temel itici gücü olmaya devam ettiğini belirtti. “Bununla birlikte, Çin’in arz odaklı stratejisi, ABD, AB ve diğer ülkelerin stratejik sektörleri Çin’in [aşırı arzına] karşı korumasıyla birlikte ticaret kavgalarının genişlemesine katkıda bulunuyor” dedi.

Devam eden dış ve iç belirsizlikler, Çin Halk Bankası da dahil olmak üzere çok sayıda merkezi hükümet kuruluşunu içeren teşvik hamlelerinin arkasında yatıyor gibi görünüyor.

HSBC Büyük Çin Baş Ekonomisti Jing Liu, “PBOC’nin aynı anda hem [zorunlu karşılık oranı] indirimi hem de faiz indirimi açıklaması nadir görülen bir durum ve politika yapıcıların destek sağlamak için karşı karşıya olduğu aciliyete işaret ediyor” dedi.

Barclays’in baş Çin ekonomisti Jian Chang da aynı görüşte. “Son gelişmeler, Çin yönetiminin en acil yapısal sorunlarını ele almak için daha proaktif bir yaklaşım benimsediğine işaret ediyor.” Bununla birlikte, her iki banka ekonomisti de yıllık tahminlerini değiştirmeyerek sırasıyla %4,9 ve %4,8 olarak korudu.

Bu yılın ötesindeki tahminlere gelince, ekonomistler uzun vadeli yapısal bir yavaşlamayı yansıtacak şekilde 2025’te %4,5’e ve 2026’da %4,2’ye kademeli bir yavaşlama öngörüyor.

Julius Baer ekonomisti Sophie Altermatt, “Konut sektöründeki kriz, buna bağlı konut serveti kaybı ve hane halklarının bilançolarını onarma ihtiyacının yanı sıra belirsiz bir ekonomik ortamda belirsiz gelir ve iş beklentileri iç tüketimi engelliyor” dedi.

Societe Generale’in baş Asya ve Çin ekonomisti Wei Yao, “ekonominin mevcut durumunun daha radikal önlemler gerektirdiğini” söyledi ve “deflasyon sarmalını sona erdirmek için daha fazla faiz indiriminden ziyade emlak ve yerel yönetim borçlarının yeniden yapılandırılmasına” ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Okumaya Devam Et

ASYA

Çin, on yıl içinde yüksek teknoloji ve gelişmiş askeri üretimde ABD’yi geride bırakacak

Yayınlanma

Önde gelen bir Çinli stratejiste göre Çin, on yıl içinde yüksek teknoloji ve gelişmiş askeri üretimde ABD’yi geride bırakacak.

Ulusal Halk Kongresi eski başkan yardımcısı Lu Yongxiang, 9 Eylül’de Çin Makine Mühendisliği Dergisi’nde yayınlanan bir yorumunda “Genel olarak, ABD imalat sanayinin gerilemesi ve küresel pazardaki rekabet gücünün zayıflaması geri döndürülemez bir eğilim haline geldi” dedi.

Aynı zamanda Çin Bilimler Akademisi’nin eski başkanı olan Lu, bir makine mühendisi olarak titizliği, pragmatizmi ve öngörüsüyle tanınıyor ve Çin hükümetinin uzun vadeli kalkınma stratejilerinin şekillendirilmesinde etkili oldu.

Ayrıca Devlet Konseyi’ne bağlı “Made in China 2025” programı için uzman danışma kurulunun direktörlüğünü yaptı.

Lu’ya göre ABD yüksek teknoloji ve gelişmiş askeri teçhizat üretiminde liderliğini korusa da avantajları hızla azalıyor.

Lu makalesinde, “2035 yılına kadar ‘Made in China’nın ABD’yi geçeceği ve küresel lider olacağı tahmin ediliyor” dedi.

Lu ayrıca Çin ekonomisinin o zamana kadar Amerika’nınkinden daha büyük olacağı tahmininde bulundu. “Dünya yeni bir döneme girecek” diye ekledi.

Dünya Bankası istatistiklerine atıfta bulunan Çin hükümetine göre, 2010 yılında Çin’in imalat üretimi ABD’yi geçti. Ancak Çin fabrikaları teknoloji ve ürün kalitesi açısından önemli ölçüde geride kaldı. Pekin, 2015 yılında bu açığı kapatmak için 10 yıllık bir plan başlattı ve bu planın her on yılda bir yenilenmesi bekleniyor.

Ancak “Made in China 2025” o zamandan beri Washington ve müttefiklerinden önemli tepkiler aldı.

Hem Trump hem de Biden yönetimleri Çin’in gelişimini kısıtlamak için ticaret tarifeleri, yarı iletken ihracat kontrolleri ve “küçük bahçe, yüksek çit” politikaları gibi önlemler uyguladı. Ancak South China Morning Post tarafından yapılan bir araştırmaya göre, “Made in China 2025” planında belirtilen hedeflerin çoğuna halihazırda ulaşılmış durumda.

Bunlar arasında gemi yapımı, elektrikli araçlar, insansız hava araçları, yenilenebilir enerji ve endüstriyel robotlar gibi üst düzey endüstrilerin yükselişi beklenenden çok daha hızlı oldu ve ABD ve diğer gelişmiş ülkelerdeki rakiplerini geride bıraktı.

Geçtiğimiz yıl Çin tersaneleri dünya çapında 1.500’den fazla büyük geminin inşası için sipariş alırken, ABD’ye sadece beş sipariş gitti.

Çin geçen yıl toplam küresel imalat üretiminin yaklaşık üçte birine katkıda bulunarak ABD’nin yaklaşık iki katına ulaştı.

Lu’ya göre yine de Çin’in imalat sektörü, başta gelişmiş silah üretimi olmak üzere bazı gelişmiş alanlarda ABD’nin gerisinde kalıyor.

“Lockheed Martin’in ABD’deki darbe hattı yıllık sadece 12 uçak montaj kapasitesine sahip, ancak savaş zamanında küresel tedarik zinciri işbirliğine dayanarak her iki günde bir uçak üretebiliyor” diye yazdı.

Çin şu anda 200’den fazla J-20 hayalet avcı uçağı üreterek ABD’nin ürettiği F-22’lerin sayısını geçmiş olsa da, üretilenlerin sayısı F-35’ten daha az.

ABD’nin 11 uçak gemisi varken Çin sadece iki operasyonel uçak gemisi mevcut.

ABD medyasında yer alan haberlere göre, bazı üst düzey Amerikalı askeri yetkililer Çin ile ABD arasında önümüzdeki yılın başlarında bir savaş çıkabileceğine inanıyor.

Bu arada Çin sancılı bir ekonomik dönüşümden geçiyor; emlak, perakende ve fosil yakıtla çalışan otomobil üretimi gibi geleneksel sektörler küçülerek önemli iş kayıplarına yol açıyor.

Lu, “Krizi fırsata dönüştürmeliyiz” diye yazdı.

Lu, Çin’in imalat sektörünün uzun vadeli avantajının teknolojik inovasyonda yattığını söyledi.

“Çin’in araştırma ve geliştirme yoğunluğu [GSYH’nin] yüzde 2.64’üne ulaşarak [Avrupa Birliği] ülkelerinin ortalama seviyesini aştı” diye yazdı.

Gelişmiş altyapı da üretim yatırımları için mükemmel bir ortam yaratılmasına yardımcı oluyor.

“Çin sadece yüksek hızlı tren ve otoyol uzunluğu bakımından dünyada ilk sırada yer almakla kalmıyor, aynı zamanda ultra yüksek voltajlı iletim ağında da lider konumdayız. Ayrıca Çin, gigabit düzeyinde optik kabloların ve 5G geniş bant kablosuz iletişim ağlarının inşasında da ön sıralarda yer alıyor” dedi.

“Çin sadece geniş bir yenilikçi insan kaynağı havuzuna sahip olmakla kalmıyor, aynı zamanda dünyanın en büyük ve hızla büyüyen üretim iç pazarına da sahip. Bu da Çin’i küresel yenilikçi yetenekler ve uluslararası sermaye için karşı konulmaz bir cazibe merkezi haline getiriyor” diye devam etti.

Doğum oranının düşmesine rağmen Çin’in yaşam kalitesi artmış ve bu da imalat sektörlerinin rekabet gücünün artmasına yardımcı olmuştur.

Hükümet verilerine göre Çin’in ortalama yaşam süresi şu anda 78,6 yıl iken ABD’de bu süre 77,5 yıl.

Lu, “Ülke çapında bir sağlık ve salgın önleme ağı, bir sağlık veri tabanı ve 1,4 milyar nüfusu kapsayan tıbbi araştırma ve klinik tıp için gelişmiş tesisler, ulusal sağlık için sağlam bir bilimsel ve teknolojik temel sağlıyor” dedi.

İmalat sanayi rekabeti

Lu’ya göre, ABD imalatındaki düşüşün nedeni stratejik yanlış yönlendirmede yatmaktadır ve bu ders alınmaya değerdir.

“İmalat sanayi zincirinin küresel bölünmesinde ABD, emek yoğun, düşük katma değerli imalatı gelişmekte olan ülkelere aktarırken, yüksek teknolojili araştırma ve geliştirmeyi elinde tutmaya ve hisse senetleri, menkul kıymetler ve finansal yatırımlar gibi sanal ekonomileri güçlü bir şekilde geliştirmeye odaklandı” diye yazdı.

“Ancak, aşırı finansal balonlar, uluslararası çatışmaların sürekli kışkırtılması ve ülke içindeki yoğun partizan çekişmeler nedeniyle, ABD imalat sanayi gerçek ekonomiden sanal ekonomiye geçişini hızlandırıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde altyapının yaşlanması ve imalatın genç nesil için cazibesinin azalması da ABD imalatının sürekli düşüşünü hızlandırdı” diye devam etti.

ABD başkanlık yarışındaki her iki aday da imalat sanayini yeniden canlandırmayı en önemli önceliklerinden biri haline getirdi.

ABD başkan yardımcısı ve Demokrat aday Kamala Harris, çip ve havacılık gibi yüksek teknoloji sektörlerine yatırımı artıracağını söyledi.

Cumhuriyetçilerin adayı eski ABD Başkanı Donald Trump ise imalat sektöründeki işleri ülkeye geri getirmek için radikal önlemler alma sözü verdi.

Geçtiğimiz çarşamba günü Georgia eyaletinin araç üretim merkezi olan ve ülkenin en büyük limanlarından birine ev sahipliği yapan Savannah kentinde yaptığı kampanya konuşmasında Trump, kendisine verilecek bir oyun ABD’nin müttefikleri Güney Kore ve Almanya’nın yanı sıra ekonomik rakibi Çin’den “kitlesel bir imalat göçüne” yol açacağını söyledi.

“Diğer ülkelerin işlerini ellerinden alacağız. Onların fabrikalarını alacağız” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English