Bizi Takip Edin

AVRUPA

Sol Parti bölünmenin eşiğinde: Wagenknecht yeni parti mi kuracak?

Yayınlanma

Almanya’da Sol Parti’nin (Die Linke) önemli isimlerinden Sahra Wagenknecht, Sol Parti’nin parlamento (Bundestag) grup başkanı Dietmar Bartsch’ın istifasını açıklamasının ardından parti yönetimini bir kez daha eleştirdi.

Der Spiegel’e konuşan 54 yaşındaki Wagenknecht, “Dietmar Bartsch’ın istifası, parti yönetiminin Yeşiller’in iklim aktivizmini daha da öne çıkarma ve sıradan vatandaşların kaygı ve sorunlarını göz ardı etme çizgisinin Sol’da daha da yaygınlaşmasına yol açacak,” dedi. Bartsch, 4 Eylül’de yapılacak genel seçimlerde parlamento parti liderliği için yeniden aday olmak istemiyor.

Wagenknecht, Bartsch ile çalışmaktan ‘her zaman keyif aldığını ve bundan zevk duyduğunu’ söyledi ve Sol Parti’nin lider ikilisi olarak 2017’de elde ettikleri yüzde 9,2’lik sonuca atıfta bulundu.

Öte yandan Wagenknecht, parti eş başkanları Janine Wissler ve Martin Schirdewan’ın ‘pişmanlıklarını’ da ciddiye almıyor. Der Spiegel’e verdiği demeçte Wagenknecht, “[Bu pişmanlık] Kendilerinin ve destekçilerinin aylardır parlamentodaki parti liderlerine geri çekilme çağrısında bulunmaları gerçeğiyle çelişiyor. Şimdi amaçlarına ulaştılar. Seçmenlerin kaybolan güveninin bu şekilde geri kazanılabileceğini gösteren çok az şey var,” diye konuştu.

Eş başkandan ‘birlik’ çağrısı

Bartsch’tan önce, ikinci ortak fraksiyon lideri Mohamed Ali çekildiğini açıklamıştı. Ali kararını, Wagenknecht’in Sol Parti’deki geleceğini ortadan kaldıran ve Federal Meclis’teki yetkilerini geri vermesini isteyen parti yönetiminin kararıyla gerekçelendirmişti.

Bu arada Janine Wissler, Bundestag’daki Sol Parti Parlamento Grubu üyelerine birlik içinde kalmaları çağrısında bulundu. Wissler ARD’ye verdiği demeçte, Sol Parti’nin, rakip bir parti kurma eğilimleriyle uğraşmak yerine, iktidardaki trafik ışığı koalisyonuna ‘siyasi bir alternatif olmaya odaklanması gerektiğini’ savundu.

Wagenknecht yeni parti mi kuracak?

Almanya için Alternatif’in (AfD) yükselişi ile birlikte Sol Parti’nin geleceği de belirsizleşirken, Sahra Wagenknecht’in alacağı tavır büyük önem taşıyor.

Wagenknecht’in, Thüringen gibi AfD’nin ‘kalesi’ olarak nitelendirilen eyaletlerde bile anketlerde önde görünmesi, ‘ayrı parti’ iddialarını ciddiye bindiriyor. Bartsch’ın istifası ile birlikte popüler Alman siyasetçinin ayrı bir parti kurabileceğine ilişkin dedikodular da yoğunlaştı.

t-online’da yer alan bir senaryoya göre, Wagenknecht ve arkadaşları Hessen eyalet seçimlerinin sonuçlanmasını bekliyor. Son anketlere göre Sol Parti, Hessen’de eyalet parlamentosuna girememe riskiyle karşı karşıya. Şu anda parti eş başkanı olan ve Wagenknecht kampında sevilmeyen Janine Wissler, Hessen’deki Sol Parti’nin eski sorumlusu. Hessen’deki başarısızlık durumunda, Wagenknecht kampının bayrak açarak Sol Parti ile yolun sonuna gelindiğine ilişkin bir çıkış yapabileceği konuşuluyor.

Sahra Wagenknecht ve taraftarlarının, 2005 yılında kurulan ve 2007’de Demokratik Sosyalizm Partisi (PDS) ile birleşerek Sol Parti’yi oluşturan WASG (Emek ve Sosyal Adalet – Seçmen Alternatifi) benzeri bir dernek kurmayı planladıkları, bu derneğe Sol Partili vekilleri de üye yaparak ‘paralel’ bir örgüt inşa etmeye niyetlendikleri de iddialar arasında.

Bir sonraki adım için de iki senaryo dolaşımda: Ya ilkbaharda, Avrupa Parlamentosu seçimlerine kadar Wagenknecht kendi partisini kuracak, ya da Wagenknecht derneği mevcut bir partiye katılacak. Bu kapsamda, eski CDU’lu Jürgen Todenhöfer ile görüşüldüğü iddia edildi ama Todenhöfer bu iddiayı yalanladı.

Sol Parti fiilen bölünmüş durumda

Öte yandan Sol Parti, özellikle Ukrayna savaşı ile birlikte başlayan tartışmalardan sonra görünürde de olsa birliğini koruyamaz hale gelmiş durumda.

Ukrayna savaşından sonra partide belirgin iki taraf olduğu düşünülüyor: Bir tarafta Thüringen başbakanı Bodo Ramelow, yakın zamana kadar Berlin’in kültür senatörü olan Klaus Lederer ve Bremen’in ekonomi senatörü Kristina Vogt gibi politikacılar tarafından temsil edilen ‘reformistler’; diğer tarafta ise Sahra Wagenknecht, Klaus Ernst ve Sevim Dağdelen’in etrafındaki savaş karşıtı ‘köktenciler.’

taz’da yer alan bir değerlendirmeye göre, bu iki hizbi birbirinden ayıran unsurlar şunlar: “Bir yanda daha iyi Sosyal Demokratlar ve aynı zamanda daha iyi Yeşiller olarak, her zaman verili serbest piyasa Batı düzeni çerçevesinde bunlardan daha tutarlı politikalar yapmak isteyenler; diğer yanda Putin’i anlamayı ve NATO ve AB’nin reddi de dahil olmak üzere geleneksel sol muhalefete güvenenler.”

Sahra Wagenknecht, iklim krizi, toplumsal cinsiyet adaleti, ırkçılık karşıtlığı, göçmenlerle dayanışma ve ‘çeşitlilik’ kültürü gibi konulardan uzak durulması, bunun yerine, işçi hareketinin klasik konularına, barış, aile, istihdam, ulusal çıkarlar gibi konulara vurgu yapılmasını talep ediyor. 

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English