Bizi Takip Edin

AMERİKA

The Economist: Çin’i dışlayan bir batarya tedarik zinciri imkansız

Yayınlanma

ABD yönetiminin, özellikle yarı iletkenler ve ‘yeşil dönüşüm’ malzemelerinde Çin’e bağımlılığı azaltma çabası sürerken, içeride bunun maliyetlerine ilişkin uyarılar gelmeye devam ediyor.

The Economist’te yer alan bir değerlendirmeye göre, elektrikli otomobillerin küresel satışları 2019 ile 2022 yılları arasında beş katına çıkarak geçen yıl 10 milyon adedi aşsa da dönüşümün hızı, tedarik kısıtlamaları ve jeopolitik engellerle karşılaşıyor.

Lityum-iyon bataryaların üretimi için gerekli olan minerallerin arzının, tahmin edilen küresel talebi karşılamak için 2020li yıllarda her yıl üçte bir oranında artması gerektiğini belirten The Economist, sadece ABD’de, 2030 yılına kadar tüm Amerikan araç satışlarının yarısının elektrikli araçlardan oluşmasını sağlama hedefini karşılamak için on milyonlarca bataryaya ihtiyaç duyulacağına dikkat çekiyor.

Buna rağmen ABD’nin en büyük rakibi Çin, açık ara en büyük batarya metali işleyicisi, batarya hücresi üreticisi ve bitmiş batarya üreticisi konumunda.

Makalede, üretimin denizaşırı ülkelerde yapıldığı yerlerde bile Çinli şirketlerin sürece hakim olduğunun altı çiziliyor. “Amerikalı politika yapıcılar bunu Amerika’nın tedarik zincirlerinin dayanıklılığına yönelik bir tehdit olarak görüyor,” diyen The Economist, batarya teknolojisinin ‘yeni soğuk savaşın’ en önemli endüstriyel savaş alanlarından biri haline geldiğini vurguluyor.

Asya belirleyici olacak

Dergiye göre bu savaşın sonucu, batarya tedarik zincirlerinin çoğunun bulunduğu Asya’da belirlenecek.

Sektördeki ilk sıkıntıların, en önemli iki batarya malzemesi olan lityum ve nikel de dahil olmak üzere malzeme üretimi ve işlenmesinde yaşanacağını belirten The Economist şu bilgileri veriyor: 2022’de üretilen lityumun neredeyse yarısı Avustralya’dan, %30’u Şili’den ve %15’i Çin’den geldi. Nikelde ise Endonezya’nın üretimi geçen yıl küresel toplamın %48’ine ulaşırken, Filipinler %10’unu ve Avustralya %5’ini oluşturdu.

ABD şu ana kadar minerallere ve üretim kapasitesine erişim sağlamak için bu ülkelerden bazılarıyla dar kapsamlı ticaret anlaşmaları yapıyor ve ayrıca Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA) aracılığıyla üreticilere muazzam sübvansiyonlar sunuyor. ABD IRA aracılığıyla Amerika’nın serbest ticaret anlaşması yaptığı bir ülkede işlenen minerallerin ve üretilen bataryaların payına ilişkin sıkılaştırılmış kurallar koyarken Çin de paralel bir batarya tedarik zinciri inşa ediyor.

Endonezya ve nikel üretim sorunu

Endonezya’nın nikeldeki hakimiyeti başlı başına potansiyel bir sorun olduğu belirtiliyor.

Danışmanlık şirketi PWC’nin geçen yıl yaptığı bir tahmine göre, 2035 yılına kadar evsel ürünler için her yıl 2,7 milyon ton nikele ihtiyaç duyulacak. Endonezya şu anda sadece 1,6 milyon ton nikel üretiyor ve bunun büyük bir kısmı paslanmaz çelik için kullanılıyor. Metalin çıkarılması ve işlenmesi için büyük miktarda kapasite henüz planlanmakta veya yapım aşamasında.

Metal işleme, tedarik zincirinin Çin’den bağımsız hale getirilmesinin en zor bölümü. Bir tahmine göre Çin dünyadaki nikelin yaklaşık dörtte üçünü eritiyor ve işliyor. Ayrıca lityum işleme kapasitesinin yaklaşık üçte ikisine de sahip. Yalnızca bu rakamlar bile Çin’in bu sektördeki ağırlığını tam olarak ifade etmekten uzak, çünkü Çin dışında yapılan işlemlerin çoğunda da Çinli şirketler yer alıyor.

Örneğin Endonezya’da faaliyette olan üç tesis, nikeli eritmeden cevherinden çıkaran gelişmiş bir süreç olan yüksek basınçlı asit liçi kullanıyor ve hepsi de Çin teknolojisine, işletme becerisine ya da her ikisine birden dayanıyor.

Bir başka örnek ise Ford. Amerikan otomobil üreticisi Ford, nikel tedarikini güvence altına almak için Çinli bir madencilik şirketi olan Huayou Cobalt ile Endonezya’daki bir nikel işleme tesisine yatırım yapmak üzere bir girişim kurdu. Ford halihazırda bir Çin firmasıyla yaptığı farklı bir girişim nedeniyle ülkesinde de siyasi baskı altında: Michigan’da hem nikel bazlı hem de lityum bazlı aküler üretecek yeni bir tesis için Çinli bir akü devi olan Contemporary Amperex Technology ile güçlerini birleştirdi. Çinli firma, toplam kapasiteleriyle ölçüldüğünde dünyadaki elektrikli araç akülerinin üçte birinden fazlasını üretiyor.

Batarya parçalarının üretiminde de Çin rakipsiz

Çin’e bağımlılığı gösteren bir başka alan da batarya parçaları üretimi. Çinli firmalar batarya parçaları üretiminde de hakim konumda.

Batarya hücrelerine yönelik bileşenler arasında Çin, üretimin en az yarısını ve bazı kategorilerde %70’inden fazlasını oluşturuyor. Sektörün geri kalanı ise Güney Kore ve Japonya’da yoğunlaşmış durumda. Üç Uzak Asya ülkesi endüstrinin orta akım parçalarının %92 ila %100’ünü oluşturuyor.

The Economist’e göre, ABD yeterince işlenmiş mineral temin edebilse bile, iddialı hedeflerine ulaşması için Kore ve Japonya’nın akü üretimindeki know-how’ının Kuzey Amerika’ya yoğun bir şekilde aktarılması gerekecek.

Maliyet sorunu baş ağrıtıyor

Güney Kore merkezli LG Energy Solution, Catl’den sonra ikinci en büyük batarya üreticisi konumunda. Bu kapsamda şirket, Hyundai, Honda ve General Motors ile ortak girişimlerle ABD’de büyüyor. LG, Kuzey Amerika’da 2022 yılında sadece 13 gwh olan depolama kapasitesini 2030 yılına kadar 278 gigawatt-saate genişletmeyi planlıyor. Fakat şirketin satın alma müdürü Kim Myung Hwan, artan inşaat maliyetlerinin, kalifiye personel sıkıntısının ve bataryalar için gerekli malzemelerin fiyatlarındaki dalgalanmaların hızlı büyümenin önündeki engeller olduğunu belirtiyor.

Bazı Asyalı üreticiler, denizaşırı üretim maliyetinin yıllarca en büyük engel olmasından endişe ediyor. Batarya hücrelerinde kullanılan separatörleri üreten bir Japon şirketi olan W-Scope’un yöneticisi Hideo Ouchi, “İşi 10, 15, 20 yıl boyunca nasıl kârlı hale getireceğimizi düşünmek çok daha önemli,” diyor. Ouchi, 2030 yılına kadar elektrikli araçlarla ilgili hedeflerine ulaşmak için sadece ABD’nin 2021 yılında küresel olarak üretilen kadar batarya separatör malzemesine ihtiyaç duyacağını tahmin ediyor.

Cumhuriyetçi bir hükümet gidişatı tersine çevirebilir

Bir başka mesele de hükümet politikasındaki belirsizlik. Özellikle Asyalı pek çok batarya üreticisi ABD’den gelecek mali desteğe bel bağlamışken bu mesele daha da önem kazanıyor.

Geçtiğimiz ay Amerika Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası, Biden yönetimini, Ford ve Koreli batarya üreticisi SK ON’a Michigan’da yeni bir fabrika için 9,2 milyar dolara varan bir krediye sıkı işçi hakları koşulları eklemediği için eleştirdi. Gelecekteki Cumhuriyetçi yönetimler mevcut elektrikli araç hedeflerini azaltabilir ya da tamamen ortadan kaldırabilir.

The Economist’e göre elektrikli araçlara yönelik muazzam küresel talebi karşılamak için batarya tedarik zincirini genişletmek, şimdiye kadar girişilen en büyük endüstriyel zorluklardan birini temsil ediyor.

AMERİKA

JPMorgan: Trump’ın dönüşü ile birlikte büyük şirket hisselerinin yükselmesini bekliyoruz

Yayınlanma

JPMorgan analistleri, Donald Trump’ın seçim zaferinin ardından ABD’nin en büyük kurumlar vergisi mükelleflerinin hisselerinin önümüzdeki haftalarda yükselmesini bekliyor.

Amerika’nın en büyük bankasının analistleri çarşamba günü müşterilerine gönderdikleri bir notta, Trump’ın kurumlar vergisi oranını yüzde 21’den yüzde 15’e düşürme önerisinin özellikle kablosuz iletişim operatörleri Verizon ve AT&T, ödeme ağları Visa ve Mastercard ile medya grupları Fox ve Warner Bros için destekleyici olacağını söyledi.

Analistler, “Muhteşem Yedili” olarak adlandırılan büyük teknoloji hisselerinin de fayda sağlayacak “en büyük mutlak ABD vergi mükellefleri” olduğunu söyledi.

ABD’li bankacılık devi Citigroup ile yatırım bankalarından JPMorgan ve Goldman Sachs da dahil olmak üzere ABD bankalarının hisseleri, yatırımcıların Donald Trump’ın sektör için vergileri düşürme ve düzenlemeleri azaltma vaatlerini yerine getireceğine dair beklentileriyle oynamasıyla piyasa öncesi işlemlerde yükseldi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Kuduz şüphesiyle öldürülen yetim sincap Peanut, nasıl Trump kampanyasının maskotu oldu?

Yayınlanma

Amerikan Wired internet sitesi, Elon Musk’ın sosyal medyada büyük ilgi gören sincap Peanut hikayesini ABD seçimlerinde Donald Trump lehine nasıl kullandığını anlatan bir habere yer verdi.

Dünyanın en zengin adamı Elon Musk, eski başkan Donald Trump’ın kampanyasını desteklemek için 118 milyon dolar harcadı. Musk, X platformundaki (eski adıyla Twitter) son yorumlarında “Pnut’a oy verin! Özgürlük için! Özgürlük için!” ifadelerine yer vererek Trump destekçilerini motive etmeye çalıştı.

Musk, uzun süredir Trump’ın önemli destekçilerinden biri. Temmuz ayından bu yana Trump’ı açıkça destekleyen Musk, Trump’ın ABD siyasi eylem komitesine yüz milyon doları aşkın bağış yaptı.

Ayrıca, “salıncak eyalet” Pennsylvania’’ya gitti, Pennsylvania ve New York’ta Trump mitinglerinde konuştu, Trump’ı X platformunda röportaj için ağırladı ve platformun tüm gücünü Trump’ın başkanlık kampanyasının arkasına koydu.

Ancak, sandıkların açılmasına yalnızca birkaç gün kala, Musk’ın X paylaşımlarının çoğu bir sincap olan Peanut ile ilgiliydi. Peanut, New York eyaletinde yaşayan bir kişi tarafından evlat edinilmişti ve bu sincabın videoları TikTok ve Instagram’da yüz binlerce kez izlendi.

Aynı kişi, bir rakunu da evlat edinmişti. Ancak Associated Press’e göre, 30 Ekim’de yerel hükümet yetkilileri, hayvanlarla ilgili isimsiz şikayetlere yanıt verdi ve Çevre Koruma Departmanı, sincabı ve rakunu bu ABD vatandaşının evinden aldı. Hayvanlar daha sonra ötenaziye tabi tutuldu.

Çevre Koruma Departmanı’ndan yapılan açıklamada, “30 Ekim’de bir ABD vatandaşının evinden bir rakun ve sincap alındı ve bu operasyon, insanların kuduza maruz kalma ihtimalini ortadan kaldırmayı amaçladı. Ayrıca, soruşturmaya dahil olan bir kişi sincap tarafından ısırılmıştı,” denildi. Her iki hayvana da ötenazi uygulandığı bildirildi.

Olayı sosyal medyada paylaşan ABD vatandaşı, kısa sürede büyük bir destek topladı. Elon Musk da bu hikayeyi kullanarak geçen cumartesi ve pazar günü en az 20 kez bu durumu X hesabında yeniden paylaştı.

Musk, hükümetin, özellikle de Demokrat Parti tarafından yönetilen hükümetlerin, vatandaşın özel yaşamına aşırı müdahale ettiğini öne sürdü.

23,7 milyon görüntülenme alan bir paylaşımında Musk, “Hükümetin evinize girip evcil hayvanınızı öldürmesine izin verilmemelidir! Bu bir anarşidir,” dedi.

Başka bir paylaşımda, “Evcil bir sincap yetiştirmek yasa dışı bile olsa (ki olmamalı), neden Pnut’u doğaya salmak yerine öldürüyorsunuz?” diyerek eleştirilerini sürdürdü. Bu paylaşım da 35 milyondan fazla görüntülendi. Musk ayrıca, “Demokrat Parti neden bu kadar acımasız?” sorusunu sorarak olayı siyasete mal etti.

Trump yanlısı diğer zengin isimler de Musk’ın bu yaklaşımını destekledi. Sequoia Capital’in ortaklarından Sean Maguire, TMZ’ye verdiği röportajda, “Mavi eyaletler, suçluları ve uyuşturucu satıcılarını yakalamaktansa sincapları öldürmeye daha fazla önem veriyor gibi görünüyor,” diyerek hükümeti eleştirdi.

Risk fonu yöneticisi Bill Ackman ise, Trump’la birlikte yürüyen AK-47’lerle silahlanmış bir dizi sincabın yapay zekâ tarafından oluşturulmuş görüntüsünü gösteren bir fotoğrafı paylaşarak Peanut’a destek verdi. Hatta Temsilciler Meclisi Yargı Komitesi’nin Cumhuriyetçi üyeleri bile X hesaplarından “Pneaut için Adalet” çağrısı yaparak kampanyaya katıldı.

Musk’ın liderliğindeki Trump yanlısı bir siyasi eylem komitesi, “Hayvanları öldürmek için evleri basmak yerine Amerikalıların haklarını savunmaya odaklanmış bir hükümet istemek çok mu fazla?” açıklamasını yaptı.

Trump, zaferini ilan etti

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Kanada, 900 kişilik nazi savaş suçluları listesini yayınlamayacak

Yayınlanma

Ottawa, İkinci Dünya Savaşından sonra Kanada’ya yerleşen yaklaşık 900 nazi savaş suçlusunun isimlerini içeren gizli bir raporu yayınlama çağrılarını reddetti.

Globe and Mail, emekli Quebec Yüksek Mahkemesi yargıcı Jules Deschênes başkanlığındaki 1986 tarihli Kanada’daki Savaş Suçlularını Araştırma Komisyonu’nun 2. Bölümünün yayınlanması için bilgi edinme başvurusunda bulunan üç kuruluştan biriydi. Raporun savaş suçlusu olduğu iddia edilen kişilerin isimlerini içeren ikinci yarısı gizli tutuldu.

İsimleri yayınlayıp yayınlamama konusunda birkaç ay boyunca paydaşlara danışan Kanada Kütüphane ve Arşivleri, pazartesi günü The Globe’a verdiği yanıtta, “Talep ettiğiniz belgeler tespit edildi, değerlendirildi ve tamamı saklanıyor,” dedi.

Parlamentoda nazi suçluyu ayakta alkışlamışlardı

Gizli raporda yer alan 900 isim arasında Kanada’ya yerleşen Ukraynalı SS Galiçya Tümeni üyeleri de bulunuyor. Geçtiğimiz yıl, nazi liderliğindeki tümenin üyesi Yaroslav Hunka’nın Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in ziyareti sırasında Avam Kamarası’nda iki kez ayakta alkışlanmasının ardından tepkiler yükselmişti.

Hunka’yı davet eden ve onu bir kahraman olarak öven Anthony Rota daha sonra Avam Kamarası Başkanlığından istifa etmişti.

Kanada’yı raporun gizliliğini kaldırmaya çağıranlar arasında Cambridge Üniversitesi’nde eski Regius tarih profesörü ve Hitler’in İnsanları da dahil olmak üzere 18 kitabın yazarı Sir Richard Evans da bulunuyor.

Ottawa: Nazilerin ismini açıklarsak Putin’in işine gelir

Hükümet tarafından görüşlerine başvurulan bazı grup ve kişiler, Ukrayna’ya karşı savaşta “Rus propagandasının”, daha sonra Kanada’ya gelen yüzlerce nazi savaş suçlusu olduğu iddia edilen kişinin adının verilmesiyle desteklenebileceği iddiasında bulundu.

İlgili kişiler, bu bilgilerin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “Ukrayna’nın işgalinin Nazilerin tasfiyesi anlamına geldiği yönündeki asılsız iddiasını güçlendirebileceğine dair korkularını” dile getirdiler.

Kanada Kütüphane ve Arşivleri , “Bilgiye Erişim Yasası ve Gizlilik Yasası uyarınca -dış paydaşlar ve çeşitli Kanada Hükümeti departmanlarıyla hedeflenen istişareleri de içeren- kapsamlı bir inceleme gerçekleştirdikten sonra, Deschênes Komisyonu’nun 2. Bölüm raporunun tamamının saklanmasına karar verildiğini” açıkladı.

Sözcü Richard Provencher yaptığı açıklamada, “Bu karar, uluslararası ilişkilere ve Kanada’nın çıkarlarına potansiyel zarar verme riskine ilişkin endişelere dayanmaktadır. Bireylerin güvenliğinin yanı sıra kişisel bilgiler ve bir muhbirin ifşa edilmesiyle ilgili konular da dikkate alındı,” dedi.

Yahudi grupları öfkeli: Holokosttan kurtulanların sesinin kısılması önceden planlanmıştı

Fakat Yahudi gruplar, istişarenin çok sınırlı olduğunu söyleyerek kararı eleştirdi.

Bir Yahudi insan hakları örgütü olan Simon Wiesenthal Merkezi Dostları’nın savunuculuk ve politika kıdemli direktörü Jaime Kirzner-Roberts, “Hükümetin bir kez daha ülkemize taşınan ve cezasız kalan nazi savaş suçlularıyla ilgili gerçekleri Kanadalılardan gizleme kararı alması bizi hayal kırıklığına uğrattı ve öfkelendirdi. Tüm bu istişare süreci, bu utanç verici sonucu sağlamak amacıyla Holokost’tan kurtulanların ve kuruluşların sesini kesmek için en başından beri planlanmıştı,” dedi.

Kirzner-Roberts, nazi savaş suçlularının Kanada’ya girmesine asla izin verilmemesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Bir başka Yahudi kuruluşu olan B’nai Brith, hükümeti raporun yayınlanmamış ikinci yarısını yayınlamaya çağırdı ve ayrıca bir bilgi edinme başvurusunda bulundu; ayrıca raporun gizli tutulması kararını kınadı.

Tüm köyü katledildikten sonra aylarca bir çukurda saklanan Polonyalı bir Holokost mağdurunun oğlu olan Bernie Farber, kararı “Kanada tarihi için utanç verici bir leke” olarak nitelendirdi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English