Bizi Takip Edin

DOĞU AKDENİZ

Trablus’ta çatışma: Başağa kendi ayağına sıktı

Yayınlanma

Dibeybe ve Başağa arasında aylardır devam eden soğuk savaş, sıcak çatışmaya dönüştü. 23 kişinin hayatını kaybettiği çatışmalar Başağa’yı destekleyen milis güçlerin Trablus’ta mevzi kaybetmesiyle sonuçlandı.

Libya’nın başkenti Trablus, Abdülhamit Dibeybe liderliğindeki Ulusal Birlik Hükümeti’nin (UBH) denetimindeki orduya bağlı birlikler ile Trablus’a girerek hükümeti devralacağını ilan eden Fethi Başağa liderliğindeki İstikrar Hükümeti’ne yakın milisler arasında bir süredir tırmanan gerilim dün geniş çaplı çatışmaya dönüştü.

Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi (TM) yaklaşık altı ay önce UBH’nin görev süresinin dolduğunu ilan edip Başağa’yı başbakan seçti, ancak Dibeybe liderliğindeki UBH seçimler yapılana kadar göreve devam etme kararı aldı. Misratalı milis kuvvetlerin önemli bir kısmının desteğini arkasına alan Başağa, bir kaç kez Trablus’a girip hükümeti “barış içinde” devralacağını açıkladı ancak yerel ve uluslararası arabuluculuk girişimleri devam ettiği için fiili olarak buna yeltenmedi. Ancak arabuluculuk girişimlerinin sonuç vermemesi üzerine Trablus’taki milisler arasında küçük çaplı silahlı çatışmalar yaşanmaya başlandı.

Açıklama ‘savaşları’

En son Başağa, 24 Ağustos’ta Dibeybe’ye kendi isteğiyle görevinden vazgeçmesi ve başkentteki iktidarı kan dökmeden teslim etmesi çağrısında bulundu: “Demokrasinin prensiplerine saygı ve sizlere güvenoyu vermiş yasama makamlarının kararlarına uyma bağlamında süresi bitmiş yetkinizi gönüllü olarak teslim etmeniz gerekiyor.”

Dibeybe ise “Libyalılara hizmet etmekle meşgul” olduğu için bu çağrıya yanıt vermeyeceğini söyledi ve ekledi: “Eski İçişleri Bakanı (Başağa), savaş çıkarma ve sivilleri hedef alma yönündeki tekrarlanan tehditkar mesajlarına sınırlama getir. Şayet Libyalıların hayatını önemsiyorsan çabalarınla seçimlerin gerçekleşmesine odaklan. Ayrıca geçmişte kalan askeri darbe hayallerini de bırak.”

Yığınak ve çatışma

Açıklamalardan sonra Trablus’un çevresi Dibeybe ve Başağa’ya bağlı güçlerin askeri yığınağına sahne oldu. İddiaya göre, Başağa’ya yakın milislerin UBH’ye bağlı askeri bir konvoya rastgele ateş açması çatışmaların fitilini ateşledi. Trablus’un Bin Gaşir ve Sarim bölgelerinde dün sabaha karşı başlayan çatışmalar ilerleyen saatlerde Cumhuriyet Caddesi ve Dahra gibi kentin merkezi bölgelerine de sıçradı.

İlk çatışmalar, Başağa’ya yakınlığı ile bilinen Haitem Tajouri liderliğindeki milis güçler ile Başkanlık Konseyi’ne bağlı İstikrar Destek Birliği arasında yaşandı. Öğlen saatlerinde Trablus’un 200 kilometre doğusundaki Misrata kentinden Başağa’ya yakın askeri bir konvoy başkentin doğusuna geldi. Güneyde ise Dibeybe’nin geçen 17 Mayıs’ta görevden aldığı Askeri İstihbarat Dairesi Başkanı Usame Cuveyli’ye bağlı Zintanlı Tugayları kente doğru harekete geçti ve şehir merkezi ile Trablus Havalimanı arasındaki ana yol ve kavşakların kontrolünü ele geçirmeye çalıştı.

Milisler geri çekilmek zorunda kaldı

Misrata’dan Trablus’a ulaşmaya çalışan milislerin hava bombardımanı ile şehre girişi engellenirken İstikrar Destek Birliği’ne bağlı kuvvetler de Haitem Tajouri’nin milislerinin ana karargahlarını ele geçirdi. Cuveyli’nin liderliğindeki milisler ise dün akşama doğru daha güneye çekilmek zorunda kaldı. Küçük çaplı çatışmalar bu sabaha kadar devam etse de, çatışma esas olarak Başağa’ya bağlı güçlerin yenilgisiyle yerini sessizliğe bıraktı. Libya Sağlık Bakanlığı çatışmalarda 23 kişinin hayatını kaybettiğini, 140 kişinin ise yaralandığını duyurdu.

Başbakan Dibeybe de akşam saatlerinde sokağa inerek şehrin güvenliğini sağlayan birlikleri ziyaret etti. Dibeybe ziyarete ilişkin yayınladığı videoda, darbe dönemlerinin kapandığını, isteyenin seçime girebileceğini, başka bir yol deneyenlere karşı da “yiğitlerin meydanda” olduğunu söyledi.

Öte yandan Dibeybe, Trablus’a yönelik saldırıların ardından İçişleri Bakanlığı, Başsavcılığa ve ilgili güvenlik güçlerine yazılı talimat göndererek saldırıya katılan tüm kişilerin milis ya da sivil fark etmeksizin tutuklanması için derhal harekete geçilmesi emrini verdi.

Libya Devlet Yüksek Konseyi de başkentte yaşanan olaylarda, sorumluluğun ilk kurşun sıkan tarafa ait olduğunu açıkladı ve “Devlet kurumlarının tek bir çatı altında birleştirilmesi ve seçimlerin yapılması için çalışmaların bir an önce tamamlanması konusundaki tutumumuz sabittir” dedi.

‘Siyasi süreç riske atılıyor’

Çatışmalarla ilgili Türk Dışişleri Bakanlığı “Tarafları, bunun idrakiyle hareket etmeye, itidal ve sağduyuya davet ediyor; çatışmaları derhal durdurmaya çağırıyoruz” açıklaması yaptı.

Açıklamada, şunlar kaydedildi: “Şiddetin artması, Libya halkının kalıcı barış ve istikrara kavuşma azmini ve başta seçimlerin düzenlenmesi olmak üzere siyasi sürecin ilerletilmesi vizyonunu da riske atmaktadır. Bu bakımdan, tarafların silahları susturmalarını ve bir an önce sorunlarını barışçıl yollarla çözüme kavuşturmaya odaklanmalarını bekliyoruz.”

Öte yandan Birleşmiş Milletler Libya Destek Misyonu, başkent Trablus’ta yaşanan silahlı çatışmalar karşısında derin endişe duyduklarını ifade ederek bunların derhal durdurulması çağrısı yaptı.

Başağa’nın eli zayıfladı

Başağa’nın Nisan ayından sonra ikinci kez denediği Trablus’a girme çabasının yol açtığı sonuçlara bakacak olursak;

*Yapılan tüm çalışmalara rağmen Trablus’un denetimindeki silahlı birlikler arasındaki bölünmüşlük devam ediyor. Bu bölünmüşlük ülkenin güvenliğini tehdit ediyor.

* Başağa’yı destekleyen milis güçlerin çatışma öncesi konumlarına göre Trablus’a daha uzak bölgelere çekilmek zorunda kaldıkları görünüyor.

* Başağa’nın Trablus’ta kaybettiği mevziler, oldukça düşük olan Trablus’a girme ihtimalini artık iyice zayıflatmış gibi duruyor.

 

 

DOĞU AKDENİZ

Yaptırım tehdidine maruz kalan Dörtyol terminali Rusya’dan petrol alımını durdurdu

Yayınlanma

Hatay’ın Dörtyol ilçesinde bulunan petrol terminali, ABD’nin artan yaptırım baskısı nedeniyle artık Rusya’dan ithal edilen petrolü kabul etmeyecek.

Terminali yöneten Global Terminal Services (GTS) şirketi, Reuters ajansına yaptığı açıklamada, “GTS, Rus petrolüyle olası tüm bağlarını kesmeye karar vermiştir,” ifadelerini kullandı.

Şirket, sadece Rusya menşeli ürünleri değil, aynı zamanda Rusya’da yüklenmiş tüm ürünleri de reddedeceğini sözlerine ekledi.

Ayrıca Global Terminal Services, G7 ülkeleri tarafından Rusya’dan petrol ithalatına getirilen tavan fiyat uygulamasını da dahil olmak üzere önceki operasyonların yaptırımlara uygun olarak yürütüldüğünü bildirdi.

Şirket, “GTS’nin yeni yaklaşımı, yürürlükteki tüm yaptırımlara uyma çabalarına rağmen ulaşamayacağı ve kontrol edemeyeceği ek bir düzeltici eylemdir,” vurgusunu yaptı.

Batı’nın Ukrayna’ya dönük askeri müdahale nedeniyle Rusya’ya yaptırımları ağırlaştırmasının ardından Türkiye, Rus petrol ve yakıtının en büyük ithalatçılarından biri haline geldi.

Ancak Batı’nın yaptırım baskısı giderek kendini hissettiriyor. Başkan Joe Biden’ın aralık ayında ikincil yaptırımlara ilişkin kararnamesinden sonra şubat ayında ABD’nin tehditlerinin Moskova ile Ankara arasındaki ticareti yavaşlattığı ve Rus tedarikçilerin petrol ödemeleri için haftalarca beklemek zorunda kaldığı bildirilmişti.

Veri analiz firması Kpler’e göre, yakıt ve ham petrol ithal eden, ihraç eden ve depolayan GTS Terminali, geçen yıl Rusya’dan 11,74 milyon varil ham petrol ve yakıt aldı.

Türkiye’nin hacim bakımından en büyük yedinci ithalat terminali olan Dörtyol, 2021’de 10. sıradaydı. 2023 yılında Rusya’dan ham petrol ve yakıt ithalatı, 2021’de tüm menşelerden aldığı toplam hacmin yaklaşık yedi katıydı.

Kpler’e göre terminalden yapılan ihracat da 2023’te 2021’e kıyasla neredeyse beş kat artarak yaklaşık 24,7 milyon varile yükseldi.

Dörtyol’a gelen son tanker, 19 Şubat’ta Rusya’nın Baltık limanı Primorsk’tan 511 bin varillik dizel yükü teslim etti.

Dörtyol’dan ihraç edilen petrolün yaygın varış noktaları arasında Yunanistan’ın Korint, Elefsis ve Selanik limanları ile Kuzeybatı Avrupa’nın petrol ticareti, rafinajı ve depolama merkezleri olan Rotterdam ve Antwerp yer alıyordu.

FT: Dörtyol terminali Rus petrolünün Avrupa’ya ulaşmasına yardımcı oluyor

Okumaya Devam Et

DOĞU AKDENİZ

Rus şirketleri Güney Kıbrıs’tan çekiliyor

Yayınlanma

Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin (GKRY) önde gelen gazetelerinden Phileleftheros, büyük Rus şirketlerinin ülkeyi toplu olarak terk ettiklerini bildirdi.

Gazetede yer alan haberde, şirketlerin Rusya’nın özel vergi rejimine sahip idari bölgelerine ya da Kazakistan gibi komşu ülkelere geçiş yaptığı belirtildi.

Örnek olarak gazete, TCS Group (Tinkoff Bank’ın ana şirketi), Etalon Group, perakendeci Fix Price, United Medical Group (Avrupa Tıp Merkezi’nin holding şirketi), Transmashholding, Globaltrans ve e-ticaret devi Ozon’un adadan ayrıldığı veya ayrılmayı planladığı bilgisini paylaştı.

Gazeteye göre, son aylarda ‘sektörlerinde büyük miktarda iş yapan’ ve çift haneli değerlere sahip sayıda şirket, Güney Kıbrıs’ın yargı alanından ayrılmak istediklerini açıkladı.

Haberde, ‘diğer ticari kuruluşların da yakın gelecekte aynı şeyi yapacakları’ değerlendirmesi yer aldı.

Gazete bu durumu, ülkenin yeni makamlarının Rusya karşıtı yaptırımların delinmesine karşı çıkma yönündeki politikasına bağladı.

Credit Suisse ve UBS’e ‘Rusya yaptırımlarını delme’ soruşturması

Okumaya Devam Et

DOĞU AKDENİZ

‘Doğu Akdeniz’deki enerji görüşmelerine Türkiye dahil edilmeli’

Yayınlanma

İngiltere’nin eski Libya ve Ürdün Büyükelçisi, Kıbrıs eski Yüksek Komiseri, Peter Millett Harici’ye konuştu. “Türkiye ve İsrail arasındaki gerilimin geçici olduğunu düşünüyorum” diyen Millett, Ankara’nın Doğu Akdeniz’deki enerji görüşmelerine dahil edilmesi gerektiğini vurguladı.

2015-2018 yıllarında İngiltere’nin Libya Büyükelçisi olarak görev yapan Peter Millett, bu süreç zarfında, BM’nin Libya Siyasi Anlaşması’nı müzakere etme sürecinde öne çıktı. Ayrıca İngiliz Büyükelçiliğinin Tunus’tan Trablus’a dönüşünü de yönetti.

Millett, Libya’dan önce 2011-2015 yılları arasında İngiltere’nin Ürdün Büyükelçisi ve 2015-2010 yılları arasında da Kıbrıs Yüksek Komiserliği yaptı. Ayrıca Venezuela, Katar, Brüksel ve Atina’da diplomatik görevlerde bulundu.

 Gündeme ilişkin Esra Karahindiba’nın sorularını yanıtlayan Millett, Libya’daki son durumu aktardı, ülkenin hala bölünmüş durumda olduğunu ve seçimlerin ise ülkeyi birleştiremediğini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Atina ziyaretine ve sonuçlarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Millett, bu gelişmeyi çok olumlu gördüğünü ve farklılıkların aşılmasında yardımcı olacağını düşündüğünü belirtti. Özellikle Doğu Akdeniz’deki enerji tartışmaları konusunda bu görüşmelerin etkili olabileceğine işaret eden eski İngiliz Büyükelçi, Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasında bu meselenin ele alınması gerektiğini ifade etti.

‘Libya hala bölünmüş durumda’

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde Atina’yı ziyaret etti. Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile Dostane İlişkiler ve İyi Komşuluk Atina Bildirgesi’nin imzalanmasıyla birlikte çok olumlu bir tablo ortaya çıktı. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye ile Yunanistan arasında gerilimin yüksek olmasının nedenlerinden biri de Türkiye’nin Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile Deniz Sınır Anlaşması imzalamasıydı. Yunan hükümeti ise BM’nin tanıdığı UMH’yi reddeden Halife Haftar’la yaptığı işbirliğinin yanı sıra anlaşmanın iptali için de çaba göstermişti. Öncelikle Libya’daki son durumu bize aktarır mısınız? Erdoğan’ın Atina ziyaretinin Doğu Akdeniz’deki meselelere ilişkin değişiklik yaratacağını düşünüyor musunuz?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atina ziyaretini çok olumlu buluyorum. Yunanistan ile Türkiye arasında uzlaşma sinyali vermesi gayet olumlu. Çünkü şeytan ayrıntıda gizlidir. Orada pek çok ayrıntı var; özellikle denizin sınırlandırılması sorunlu olacaktı. Çünkü Yunanistan ve Türkiye’nin deniz ve kıta sahanlığının nasıl paylaşılması gerektiği konusunda farklı kabulleri var. Yani burada farklılıklar var ama umarım birbirleriyle konuşmaları bu konuda yardımcı olur.

Libya ne yazık ki hâlâ bölünmüş durumda. İki rakip hükümet var. Biri BM tarafından tanınıyor ama diğeri tanınmıyor. Hala birbiriyle yarışan iki meclis var; biri yasama meclisi, diğeri ise istişare meclisi. Ülke hâlâ bölünmüş vaziyette. Sanırım Derne’de yaşanan sel felaketi insanların birlik olduğunu gösterdi. İnsanlar arasındaki dayanışma gerçekten çok güçlüydü. İnsanlar birlik, güvenlik ve refah istiyor. Bunu başarmanın tek yolu birlik olmuş bir hükümete sahip olmak ve bunu seçimlerle başarmaktır. Ne yazık ki, iktidarı elinde bulunduran tepedeki insanlar iktidardan gerçekten memnunlar, seçimlerden bile bahsetmiyorlar ve seçimleri pek desteklemiyorlar.

‘Seçim, tüm partiler sonuçları kabul etmeye hazır olduğunda yapılmalı’

Libya’da ne zaman bir seçim konuşulsa, Kaddafi’nin oğlunun aday olması gibi eski hikayeler ortaya çıkıyor. Geçen sefer o da seçime girmek istiyordu ama olmadı, hatta seçimler hiç yapılmadı. Neden böyle oldu?

Seçimlerin Aralık 2021’de gerçekleşmesi gerekiyordu ancak seçimlere yalnızca birkaç gün kala iptal edildi. Sorunların bir kısmı, Uluslararası Mahkeme’den tutuklama emri bulunan Seyf El Kaddafi gibi bazı adayların çok tartışmalı olmasıydı. Ancak seçimler ülkeyi birleştirmediği sürece başarılı olunamayacağını düşünüyorum. İki yıl önceki sorun, seçimlerin ülkeyi bir araya getirmeyeceği, aksine durumu daha da kötüleştireceği gerçeğiydi. Dolayısıyla sonuçların kaybedenler de dahil herkes tarafından kabul edilmesinin sağlanacağı şekilde seçimlere hazırlanmaları gerekiyordu.

Bunun gerçekten olabileceğini düşünüyor musunuz? Çünkü Kaddafi’nin devrilmesinden sonra birçok isim gelip seçim yapılmasından bahsetti ama aslında hiçbir zaman başarıya ulaşılamadı. Demokrasi kültürünün Libya toplumuna ve siyasetine zorla uygulanabileceğini düşünüyor musunuz?

Libya’da 42 yıllık diktatörlük vardı. Ondan önce monarşi vardı. Ondan önce İtalyan İmparatorluğu’nun, Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçasıydı. Demokrasi geleneği yok. 2012’de, 2014’te seçimler yapıldı ve şimdi insanlar olan bitene karşı olduklarını, istikrar istediklerini ifade etmek için seçim istiyor. Seçim geleneği olmayan bir ülkede de seçim yapılabileceğini düşünüyorum. Ama bu, kabile gelenekleri de dahil olmak üzere tarihi, kültürü ve gelenekleri dikkate alan bir şekilde yapılmalıdır. Sonuçlar kendi çıkarına olsun ya da olmasın herkesin sonuçları kabul etmesi olgunluğuna sahip olunması önemlidir.

‘İstihdam edebilir Libyalıların yüzde 70’i hükümet veya silahlı grupların çalışanları’

Geçtiğimiz günlerde bazı Libyalı yetkililerle görüştüm. Maaşların ödenmesi ve artık elektrik sıkıntısının kalmamasıyla Libya’nın imajının daha iyi hale geldiğini söylediler. Libya halkı ne zaman temel hayati ihtiyaçların karşılanmasının son derece başarılı politikalar olarak görülmeyeceği bir noktaya gelecek? Libya halkı ne zaman dünyadaki diğer insanlar gibi temel yaşam standartlarına ulaştığı için müteşekkir olmak zorunda kalmayacak?

Libya’da son beş yılda ciddi elektrik sıkıntısı yaşandı. Bu artık çözülmüş gibi görünüyor. Libyalılar daha iyisini hak ediyor. Libyalılar 2011’de diktatörü devirmek için devrimlerini başlattılar çünkü daha iyi bir yaşam, daha iyi kamu hizmetleri istiyorlardı. Zengin bir ülke. Günde 1,2 milyon varil petrol üretiyorlar. Geliri, Merkez Bankası’na geliyor. Bu para, eğitim ve altyapıya yönelik kamu hizmetleri için ayrılmıyor ve harcanmıyor. Ekonomik reformlara şiddetle ihtiyaçları var. Para Merkez Bankası’na gidiyor ve Merkez Bankası, tanınmış hükümetin emrine göre para dağıtımını yapıyor. Maaşlar ödeniyor. Dünyanın en ucuz petrolü olan petrolle, maaş ve sübvansiyonlara büyük paralar harcanıyor ama petrol komşu ülkelere kaçırılıyor. Ödenekler suçları körüklüyor, insanlara fayda sağlamıyor. Ekonomik reformları hayata geçirmek için birleşmiş ve doğru düzgün bir hükümete ihtiyacı var. Özel sektörün de büyümesi gerekiyor. İstihdam edilebilir Libyalıların %70’i hükümet veya silahlı grup çalışanları. Özel sektörü teşvik etmeleri gerekiyor. Türkiye’ye bakın, özel sektör her yerde. Kamunun iyi, özel sektörün kötü olduğu anlayışının tersine çevrilmesi gerekiyor.

“Doğru bir hükümet” kurulması gerektiğini söylediniz. Ne demek istiyorsunuz? Libya buna nasıl erişecek?

Devletin kurumları… Derne’deki sel felaketinde devletin kurumlarının yetersizliğini gördünüz. Belediye düzeyine kadar olan tüm kurumlar bitikti. Ne yapacakları, nasıl yapacakları hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Daha iyi kamu hizmetleri sunabilecek siyasi ve ekonomik kurumların eksikliği var. Mesela e-devlet kurmak kolaydır. Türkiye’de her şeyi e-devlet üzerinden yapabilirsiniz. Devlet kurumlarının inşa edilmesi gerekiyor. Başarılı kurumlar Merkez Bankası ve petrol şirketleridir. Çünkü Kaddafi her zaman bunları güçlendirdi ve orada iyi yetişmiş insanlara önem verdi. Ancak hükümetin geri kalanının eğitime ve kapasite geliştirmeye ihtiyacı var. Ve sonra hükümete gelen paranın etkili bir şekilde insanların yararına harcanması gerekiyor.

‘Libyalılar Türklerin ve Rusların gitmesini istiyor’

Libya, Kaddafi’nin devrilmesinden bu yana vekalet savaşının yapıldığı bir yer oldu. Farklı farklı askeri gruplar var. Batılı ülkeler hâlâ orada. Rusya Wagner aracılığıyla orada. Hafter tarafından saldırılar olduğunda Türkler UMH ordusunu eğitti. Diğer ülkelerden gelenlerin askeri varlığı konusunda son durum nedir?

Ateşkes son iki yıldır hâlâ yürürlükte. Evet, Rusya’nın desteklediği Hafter güçleri ve Türkiye’nin desteklediği UMH güçleri var. Ateşkes, bu fikri kabul ettiren UMH ve Hafter cephesinden 5’er Libyalı profesyonel askeri yetkiliden oluşan 5+5 Komitesi tarafından sürdürülüyor. Libyalılar, hem Rusların hem de Türk kuvvetlerinin gitmesini istiyor. Ama gideceklerse aynı anda gitmeliler.

Bunu Libya hükümeti mi, yoksa Libya halkı mı istiyor?

Libya halkı bunu istiyor. Sanırım dışarıda postal görmekten hoşlanmıyorlar. Ama kesinlikle Ruslar orada popüler değil. Rusların zayıflıklarını istismar ettiğini düşünüyorlar. Wagner resmen olarak Nijer’e, Mali’ye, Çad’a vb. girmek için orada. Bence barış hakim olsa da, milisler arasında ara sıra çatışma görüyorsunuz. Çok fazla milis ve çok fazla silah var. Ama artık Libyalıların savaştan bıktığını düşünüyorum.

‘Doğu Akdeniz’in altındaki kaynaklar adil bir şekilde paylaşılmalı’

Yakın gelecekte Doğu Akdeniz’de petrol veya doğalgaz çıkarılması konusunda bazı ülkeler arasında bir işbirliği öngörüyor musunuz?

Erdoğan ve Miçotakis bunu konuşabiliyorsa, bunu Kıbrıs ve İsrail ile de konuşmaları gerekiyor. Bu konuşmayı daha önce de yapmışlardı ama bunun içinde Türkiye yoktu. Türkiye’nin görüşmelere net bir şekilde dahil edilmesi gerekiyor. Umuyoruz ki Erdoğan ile Miçotakis arasındaki bu açılım, daha fazla diyaloğa ve deniz altındaki kaynakların gerçek anlamda nasıl paylaştırılacağı konusunda daha fazla tartışmaya yol açacaktır. O zaman Türk ve Yunan askerleri arasında üç-dört yıldır gördüğümüz çatışma riskini yaşamazsınız. Her ne pahasına olursa olsun çatışmalardan kaçınılmalıdır. Ancak petrol ve gaza ihtiyaç duyan dünya için kaynakların adil bir şekilde paylaşılması önemli çünkü dünya Rusya ve Ukrayna savaşı nedeniyle çok şey kaybetti.

‘Türkiye-İsrail arasındaki gerilimin geçici olduğunu düşünüyorum’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da sert bir şekilde dile getirdiği gibi Gazze’de yaşanan katliamı ve işgali unutmadan, sadece dış politika açısından Türkiye’nin aynı anda Yunanistan’ı kazanması ve İsrail’i kaybetmesi şanssızlık mıdır?

(Türkiye-İsrail geriliminin) siyasi ve geçici olduğunu düşünüyorum. İsrail ile Gazze arasında yaşananların bir noktada bitmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasını duydum. Çok iyiydi. Ve haklı da. Ona katılıyorum. Netanyahu’nun Gazze’de yaptıkları kabul edilemez. Dünyanın İsrail’in Gazze’yi işgal etmesine izin vereceğini düşünmüyorum. Kamuoyu ve siyasi görüş İsrail’e karşı olmaya doğru gidiyor. Dolayısıyla bir noktada tüm bu ülkeleri kapsayan tartışmalara ihtiyaç duyulacak. Ama özellikle Türkiye ve Yunanistan, uzun bir geçmişi olan, hukuki ve siyasi pek çok zorluğun olduğu bu hassas konuları tartışmaya başlarlarsa bunun olumlu bir hamle olacağını düşünüyorum.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English