Amerika
Trump ve ‘Kurtuluş Günü’: Gümrük vergilerinden ötesi

ABD Başkanı Donald Trump küresel ticaret düzenine karşı bir saldırı başlattı ve ABD’ye ithal edilen mallara gümrük vergisi getirdi.
Başkan çarşamba günü yaptığı açıklamada, ABD ekonomisini “özgürleştirmenin” bir yolu olarak nitelendirdiği önlemlerle, 5 Nisan’dan itibaren neredeyse ABD’ye gelen tüm ithalata yüzde 10’luk bir vergi uygulanacağını söyledi.
Beyaz Saray ayrıca, Trump’ın ABD’yi on yıllardır “kazıkladığını” söylediği küresel ticaret sistemini hedef alırken, Amerika’nın en büyük ticaret ortaklarının mallarına yönelik kapsamlı “karşılıklı” tarifeleri de açıkladı.
“Karşılıklı” terimi ticaret bağlamında kullanıldığında, tarihsel olarak iki taraflı ticarette adaleti sağlamak için her iki tarafça alınan önlemlere atıfta bulunur. Son 90 yılın büyük bir bölümünde bu, genellikle ticaret engellerinin azaltılması anlamına geliyordu. ABD’de 1934 tarihli Karşılıklı Ticaret Anlaşmaları Yasası, Amerikan korumacılığı döneminin sonunu getirmiş ve ABD ile ortak ülkelerin birbirlerinin malları için daha düşük gümrük tarifeleri müzakere etmelerine olanak tanımıştı.
Dünyanın en büyük mal ihracatçısı olan Çin’e uygulanan gümrük vergileri, Trump’ın bu yıl Asya ülkesine uyguladığı yüzde 20’lik vergiye ek olarak yüzde 34 daha vergi koymasının ardından yüzde 54’ün üzerine çıkacak.
AB toplamda yüzde 20’ye varan gümrük vergileriyle karşı karşıya kalırken, Washington’un en yakın müttefiklerinden biri olan Japonya’dan yapılan ithalat yüzde 24’lük gümrük vergisiyle karşı karşıya kalacak. Birleşik Krallık’ın ihracatında yüzde 10’luk bir gümrük vergisi var.
Asya ülkelerine sert yaptırımlar
Tüm ülkelerden yapılan ithalat için yüzde 10 temel tarife olarak görülüyor. Bunun ötesinde, ABD’nin en büyük ticaret açığı verdiğini söylediği 60 “en kötü niyetli” ülke için ise “bireyselleştirilmiş karşılıklı daha yüksek tarife” gündemde. Karşılıklı tarifeler yüzde 10 ila yüzde 50 arasında değişecek.
Kesin vergi, Beyaz Saray Ekonomik Danışmanlar Konseyi’nin ABD malları üzerindeki gümrük vergileri ve tarife dışı engellerin toplamı olduğunu düşündüğü miktara dayanıyor. Bu seviyenin yarısı 60 ülkeden yapılacak ithalata uygulanacak.
Güneydoğu Asya’nın ihracat merkezlerinden bazıları neredeyse yüzde 50’lik gümrük vergileriyle karşı karşıya. Kamboçya’ya yüzde 49’luk bir karşılık oranı verilirken, onu yüzde 48 ile Laos ve yüzde 46 ile Vietnam takip etti.
Tarifeleri yüzde 40’ın üzerinde olan diğer ülkeler arasında yüzde 44 ile Sri Lanka, yüzde 47 ile Madagaskar ve yüzde 44 ile Myanmar yer alıyor. Kanada’nın Newfoundland kıyısındaki küçük Fransız bölgesi Saint Pierre ve Miquelon’a yüzde 50 vergi uygulandı.
Asya’daki ülkelere yönelik bu sert tepkinin, Çin’in üretimi buralara kaydırarak bu ülkeler aracılığıyla ABD’ye ithalata devam etmesinin payı var.
Son haftalarda sık sık Trump’ın saldırılarına hedef olan Meksika ve Kanada, karşılıklı gümrük vergilerinden kaçınacak. ABD ile 2020’de imzaladıkları ticaret anlaşmasının şartlarına uymayan mallar için yüzde 25’lik gümrük vergisi yürürlükte kalacak.
Beyaz Saray, geçen hafta açıklanan yüzde 25’lik gümrük vergilerinden etkilenen otomobil ve otomobil parçalarının karşılıklı ek gümrük vergilerinden muaf tutulacağını söyledi.
Külçe, enerji ve ABD’de bulunmayan mineraller de karşılıklı tarifelerden muaf tutulacak. Yarı iletkenler, eczacılık ürünleri, bakır ve kereste karşılıklı tarifelerden etkilenmeyecek.
Fakat Trump daha önce bakır ve keresteye gümrük vergisi getirilebileceğini açıklamış ve aynı şeyi ilaç ve bilgisayar çipleri için de yapacağının sinyalini vermişti.
Trump ulusal acil durum ilan etti
ABD Başkanı yeni gümrük vergilerini uygulamak için acil durum yetkilerini kullandı. Yönetim, “büyük ve kalıcı yıllık ABD mal ticareti açıklarının yansıttığı koşullardan kaynaklanan ulusal güvenlik ve ekonomik güvenlik endişeleri nedeniyle” ulusal acil durum ilan etti.
İlk tarifeler birkaç gün içinde uygulamaya konulacak. ABD’li yetkililer, yüzde 10’luk temel tarifenin 5 Nisan Cumartesi günü saat 00:01’den itibaren yürürlüğe gireceğini, daha yüksek karşılıklı tarifelerin ise 9 Nisan Perşembe günü saat 00:01’den itibaren uygulanacağını söyledi.
ABD ile anlaşmalar mümkün olabilir fakat bu Trump’a bağlı olacak. Yeni gümrük vergilerini açıklayan kararnamede, “herhangi bir ticaret ortağının karşılıklı olmayan ticaret düzenlemelerini düzeltmek ve ekonomik ve ulusal güvenlik konularında ABD ile yeterince uyum sağlamak için önemli adımlar atması” halinde başkanın vergileri “azaltabileceği veya kapsamını sınırlayabileceği” belirtiliyor.
Fakat ABD’li yetkililer şu anda yalnızca gümrük vergilerini uygulamaya odaklandıklarının sinyalini veriyor. Üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi FT’ye verdiği demeçte, “Elbette ülkeler daha fazla karşılıklı ticaret için neler yapabileceklerini görmek istiyorlar. Şu an için gümrük tarifesi rejimini yürürlüğe koymaya odaklanmış durumdayız,” dedi.
Gümrük vergilerinin amacı nedir?
Trump’ın uzun süredir hedefi ABD’nin ticaret açığını azaltmak. Başkan, Rose Garden’da yaptığı konuşmada 40 yılı aşkın süredir bunu savunduğunu da söyledi.
Yetkililer, ABD’nin “devasa” ve “kronik” ticaret açıklarını üretim kabiliyetlerini aşındırmak, ücretleri baskılamak ve “varlıkları yabancı ellere aktarmakla” suçluyor.
Bir diğer hedef şirketleri üretimi ABD’ye taşımaya zorlamak. Trump, işletmelerin gümrük vergilerinden kaçınmak için ülkede tesis açacağını ve daha fazla istihdam yaratacağını umuyor.
ABD’li bir yetkili, “Amaç, Amerikan büyüklüğünü ve refahını kendi toplumlarındaki gündelik Amerikalı işçiler için yeniden tesis etmek,” dedi.
Bir diğer hedef, “adil olmayan ticaret uygulamalarını düzeltmek.” Beyaz Saray yetkilileri, Trump’ın “hem dost hem de düşman yabancı ticaret ortaklarının haksız ticaret uygulamalarını düzeltme taahhüdü konusunda onlarca yıldır açık olduğunu” söyledi.
Sert vergi indirimleri için ABD’nin gelirlerini artırmak. ABD’li yetkililer gümrük vergilerinin gerekçesi olarak bunu göstermezken, vergilerin “herhangi bir yılda yüz milyarlarca dolar” ya da “10 yıllık bir dönemde trilyonlarca” gelir getireceğini söylediler.
Tarife ve ötesi: Sistemik bir değişim
Trump’ın kritik konuşmasında tüm dikkatler gümrük tarifelerine ve olası ticaret savaşlarına çevrilse de, ilk Trump döneminde başlayan ve Joe Biden yönetiminde de kısmen devam eden bir eğilimin kuvvetlendiği görülüyor.
Esas olarak “Washington Konsensüsü” olarak bilinen ve serbest pazarlar ve küreselleşme ile tanımlanan dönemin artık ABD’nin zararına işlediğine yönelik inanç, Trump’ın “korumacı” iktisadi politikalarına damga vuruyor.
Nitekim Trump da konuşmasında ABD’nin bugünden itibaren “iktisadi bağımsızlığını” elde ettiğini savundu ve “Dış ticaret ve iktisadi uygulamalar ulusal bir acil durum yaratmıştır,” diyerek ABD’nin uluslararası iktisadi pozisyonunu güçlendirmeyi ve Amerikan işçilerini korumayı hedeflediğini söyledi.
Trump’ın başkanlık emri, ABD’nin büyük ve sürekli yıllık ticaret açıklarının imalat sektörünün içini boşalttığını; gelişmiş yerli imalat kapasitesinin artırılması için teşvik eksikliğine neden olduğunu; kritik tedarik zincirlerini zayıflattığını ve savunma sanayiini yabancı düşmanlara bağımlı hale getirdiğini öne sürüyor.
Ticaret dengesizliğinin hem sanayi hem de tarım ürünlerinde büyük ve kalıcı bir ticaret açığını körüklediğini, üretimin denizaşırı ülkelere kaymasına yol açtığını ve Çin gibi “piyasa dışı ekonomileri güçlendirdiğini” savunan Trump, tüm bunların Amerikan orta sınıfına ve küçük kasabalarına zarar verdiğini vurguladı.
Emirde, “Bu tarifeler küresel ticaretteki adaletsizlikleri gidermeyi, üretimi yeniden ülkeye taşımayı ve Amerikan halkı için ekonomik büyümeyi teşvik etmeyi amaçlamaktadır,” deniyor.
2023 yılında ABD imalat çıktısının küresel imalat çıktısı içindeki payının 2001 yılındaki %28,4 seviyesinden %17,4’e düştüğünü hatırlatan Trump, “İmalat üretimindeki düşüş ABD’nin imalat kapasitesini azaltmıştır. Dayanıklı bir yerli imalat kapasitesini sürdürme ihtiyacı, özellikle kapasite kaybının ABD’nin rekabet gücünü kalıcı olarak zayıflatabileceği otomobil, gemi yapımı, ilaç, ulaşım ekipmanları, teknoloji ürünleri, makine aletleri ve temel ve fabrikasyon metaller gibi gelişmiş sektörlerde ciddi boyutlardadır,” dedi.
Bu kapsamda, başkanlık emri “Altın Çağın Altın Kuralları”nı şöyle sıralıyor:
- Amerikan pazarına erişim bir hak değil, bir ayrıcalıktır.
- ABD artık boş vaatler karşılığında uluslararası ticaret konularında kendisini son sıraya koymayacaktır.
- Karşılıklı gümrük vergileri Amerikalıların Başkan Trump’a oy vermelerinin en önemli nedenlerinden biriydi; başından beri kampanyasının temel taşlarından biriydi.
- Göreve gelir gelmez bu konuda bastıracağını herkes biliyordu; tam olarak söz verdiği şey buydu ve seçimi kazanmasının temel nedenlerinden biri de buydu.
- Bu gümrük vergileri, Başkan Trump’ın Başkan Biden’ın bıraktığı ekonomik hasarı tersine çevirme ve Amerika’yı yeni bir altın çağ yoluna sokma planının merkezinde yer alıyor.
- Bu plan, enerji rekabetçiliği, vergi indirimleri, bahşişlerden vergi alınmaması, Sosyal Güvenlik yardımlarından vergi alınmaması ve Amerikan refahını artırmak için deregülasyondan oluşan daha geniş ekonomik gündemine dayanmaktadır.
İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşturulan düzenin iflasının ilanı
Başkan, dokuz dev ABD bayrağı fonunda yaptığı konuşmada, “Ülkemiz onlarca yıldır hem dost hem de düşman, yakın ve uzak uluslar tarafından yağmalandı, talan edildi, tecavüze uğradı ve talan edildi. Yabancı dolandırıcılar fabrikalarımızı yağmaladı ve yabancı leş yiyiciler bir zamanlar güzel olan Amerikan rüyamızı parçaladı,” dedi.
İzleyiciler arasında bulunan Amerikalı çelik işçilerini, araba işçilerini, çiftçileri ve zanaatkârları da selamladı.
“Bu bence Amerikan tarihinin en önemli günlerinden biri. Bu bizim ekonomik bağımsızlık ilanımızdır,” diyen Trump, yıllar boyunca, diğer uluslar zenginleşip güçlenirken, “çalışkan Amerikan vatandaşlarının” bir kenarda oturmak zorunda bırakıldığını, fakat şimdi zenginleşme sırasının ABD’de olduğunu savundu ve “Bugün Amerikan işçisi için ayağa kalkıyoruz ve nihayet Amerika’yı ilk sıraya koyuyoruz,” dedi.
Amerikan rüyası söylemleri ile bezeli konuşmasında Başkan, “2 Nisan 2025, Amerikan sanayisinin yeniden doğduğu, Amerika’nın kaderinin geri kazanıldığı ve Amerika’yı yeniden zenginleştirmeye başladığımız gün olarak sonsuza dek hatırlanacak,” ifadelerini de kullandı.
ABD büyükelçiliklerinden Avrupalı şirketlere ültimatomlar
Trump’ın gümrük tarifelerini açıklamasından önce, ABD’nin başka ülkelerle olan ticaretine yönelik siyasi müdahaleleri başlamıştı.
Geçtiğimiz hafta Trump yönetimi ilk kez Avrupa’da yerleşik şirketleri ABD’nin iç politika yasalarına uyum sağlamaya zorlamaya çalıştı. İşaret fişeği, Fransa’daki ABD büyükelçiliği tarafından buradaki şirketlere gönderilen bir mektupla yakıldı.
ABD’nin Paris Büyükelçiliği tarafından ABD’de ticari faaliyetleri bulunan onlarca büyük Fransız şirketine gönderilen mektup ilk olarak cuma günü Fransız ekonomi gazetesi Les Echos tarafından haberleştirildi.
Mektupta ABD Büyükelçiliği, “yasadışı ayrımcılığa son vermeyi” ve ticari faaliyetleri yeniden “liyakate” dayandırmayı amaçlayan “14.173 sayılı Kararname”nin, Fransa’dan şirketler de dahil olmak üzere, uyruklarına ve nerede çalıştıklarına bakılmaksızın “Amerikan hükümetinin tüm tedarikçileri ve hizmet sağlayıcıları için eşit derecede bağlayıcı” olduğunu ültimatom tonunda ifade etti.
Trump yönetimi “yasadışı ayrımcılık” ile ABD’de sona erdirdiği ve şimdi de diğer kıtalardaki şirketleri sona erdirmeye zorlamak istediği tüm kapsayıcılık programlarını (DEI – Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık) kastediyor.
Mektuba, etkilenen şirketlerden kararnameyi nasıl uygulayacaklarını açıklamalarının istendiği bir form eşlik etti.
Financial Times (FT) da cuma günü Belçika ve doğu Avrupa ülkelerindeki ABD büyükelçiliklerinin de muhtemelen aynı ifadeleri içeren bir mektubu ev sahibi ülkelerdeki şirketlere gönderdiklerini bildirdi.
ABD’nin girişimi şiddetli tepkilere yol açtı. Fransız Ticaret Bakanlığı’ndan geçen hafta sonunda yapılan açıklamada “Fransız şirketlerinin kapsayıcılık politikalarına Amerikan müdahalesi kabul edilemez” denilmişti; kapsayıcılık konuları da dahil olmak üzere Fransa’da Fransız yasaları uygulanmaya devam edecekti.
Pazartesi sabahı Ticaret Bakanı Laurent Saint-Martin “derin şokunu” ifade ederek Fransa’nın yasalarının ve “değerlerinin” ihlal edilmemesi konusunda uyarıda bulundu.
İş dünyası derneği Medef (Mouvement des entreprises de France) Başkanı Patrick Martin de daha önce mevcut kapsayıcılık kurallarından feragat edilmesinin “söz konusu olmadığını” ifade etmişti.
Confédération des petites et moyennes entreprises (CPME) Başkanı Amir Reza-Tofighi, Fransız devletinin “egemenliğine yönelik bir saldırıdan” söz etti ve tüm sorumluları ABD’nin tecavüzüne karşı “birlikte ayağa kalkmaya” çağırdı.
Bu hareket Belçika’da da protestolara neden oldu. Dışişleri Bakanı Maxime Prévot, ABD mektubunda ifade edilen tutumun “derin üzüntü verici” olduğunu belirterek, Belçika’nın toplumsal çeşitlilik ilkesi söz konusu olduğunda “bir milim bile geri adım atmayacağını” açıkladı.
Washington’un Avrupa ülkelerini belirli düzenlemeleri kabul etmeye zorlamaya çalışması prensipte yeni bir durum değil. ABD yıllardır, üçüncü ülkelerdeki şirketlerin de yaptırımlara maruz kalmak istemedikleri takdirde uymak zorunda oldukları zorlayıcı tedbirler olarak adlandırılan bölge dışı yaptırımları defalarca uygulamıştı.
Fakat yeni olan, bir ABD yönetiminin Avrupa’da, özellikle de ABD’de oldukça tartışmalı olan ve oradaki sosyal bölünmeleri derinleştiren yerel düzenlemelerin kabul edilmesini zorlamak istemesi.
Amerika
Gümrük vergileri, Triffin ikilemi ve doların akıbeti

İktisatçı Michael Roberts, ABD Başkanı Donald Trump’ın Çin’e yönelik gümrük vergisi politikasının geri teptiğini ve ABD ekonomisine Çin’den daha fazla zarar verdiğini savunuyor. Roberts, doların küresel hakimiyetinin henüz sona ermediğini ancak ticaret açığını giderecek asıl faktörün gümrük vergileri değil, olası bir ekonomik durgunluk olacağını belirtiyor. Ayrıca, Triffin ikilemi gibi teorilerin mevcut durumu açıklamakta yetersiz kaldığını vurguluyor.
İktisatçı Michael Roberts, kişisel blog sayfasında yayımladığı makalede, ABD Başkanı Donald Trump’ın gümrük vergisi politikalarını ve bunun ABD ekonomisi ile doların geleceği üzerindeki etkilerini ele aldı.
Roberts, Trump’ın Avustralya’nın güneybatısındaki penguenlerin yaşadığı Heard ve McDonald Adaları da dahil olmak üzere dünyadaki her ülkeye uygulamayı planladığı tuhaf karşılıklı gümrük vergilerinden geri adım atmasına rağmen, ticaret savaşının bitmekten çok uzak olduğunu belirtti.
Roberts’a göre, Çin’e yönelik artırılan gümrük vergileri, ABD’nin toplam efektif gümrük vergisi oranını Trump’ın geri adım atmadan önceki seviyesinden daha yüksek bir noktada bırakıyor.
Capital Economics’ten Stephen Brown’a atıfta bulunan Roberts, Trump’ın Çin’e yüzde 125’lik gümrük vergisi vaadinin, ABD’nin efektif gümrük vergisi oranını yüzde 27’ye çıkardığını ifade etti.
‘Trump’ın geri adım atmasının nedeni tahvil piyasasındaki stres’
Roberts, Trump’ın geri adım atmasının nedenini, tahvil piyasasında görülen ve özellikle önemli miktarda ABD tahvili bulunduran risk fonları için kredi sıkışıklığına yol açabilecek ciddi stres belirtilerine bağladı.
Roberts, “Tahviller düşerse, başta ABD’deki tüm şirketlerin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturan ağır borçlu ‘zombi’ şirketler olmak üzere birçok şirket için iflaslar yaşanabilir,” uyarısında bulundu. İflasların ekonomiye yayılarak finansal bir çöküşe ve durgunluğa yol açabileceğini de ekledi.
Roberts’a göre, Trump için tek sorun bu değildi. Çin’den ithalata getirilen yüzde 125’lik gümrük vergisi artışı, Çin’de yerleşik Amerikan şirketlerinin yüksek teknolojili tüketim malları ihracatını potansiyel olarak fiyat dışı bırakıyordu.
Roberts, “Çin’den iPhone gibi ürünlerin ana ihracatçısı olan Apple gibi Amerikan şirketleri ağır darbe alacaktı. Apple’ın iPhone üretim ve montajının kabaca yüzde 90’ı Çin’de bulunuyor. Bir iPhone örneğini ele alırsak, maliyetinin yüzde 2’sinden azı telefonu yapan Çinli işçilere giderken, Apple’ın telefonlarında tahmini yüzde 58,5 brüt kâr marjı elde ettiği tahmin ediliyor,” diye belirtti.
Bu tedarik zincirini bozmanın Çin’den çok ABD’yi vuracağını ifade eden Roberts, Amerikan şirketlerinin tepkisi üzerine Trump’ın tekrar geri adım atmak zorunda kaldığını ve Çin’den yapılan tüm ABD ithalatının yüzde 22’sini oluşturan tüketici teknolojisi ürünlerinin muaf tutulduğunu kaydetti.
Çin gümrük vergilerini yüzde 125’e çıkararak ABD’ye karşılık verdi
Trump’ın gümrük vergisi öfkesinin mantıksızlığı
Roberts, Trump’ın gümrük vergisi politikasındaki tutarsızlıklara da dikkat çekti. “Trump’ın gümrük vergisi öfkesinin mantıksızlığı, iPhone ve iPad’lere giren bileşenlerin hâlâ gümrük vergisi artışına tabi olması, ancak nihai ürünün olmaması gerçeğiyle de ortaya çıkıyor,” diyen Roberts, ABD Ulusal İmalatçılar Birliği’ne göre ABD’ye ithal edilen malların yüzde 56’sının aslında imalat girdileri olduğunu ve bunların büyük kısmının Çin’den geldiğini belirtti.
Buradaki fiyat artışlarının birçok nihai ürüne yansıyacağını vurgulayan Roberts, tüketici teknolojisi ürünlerine tanınan muafiyetlerin yalnızca karşılıklı gümrük vergileri için geçerli olduğunu, karşılıklı vergilendirmeden muaf mallar da dahil olmak üzere Çin’den yapılan tüm ithalatın hâlâ ek yüzde 20’lik gümrük vergisine tabi olduğunu hatırlattı.
Ayrıca, Trump’ın yarı iletken ithalatına yönelik gümrük vergisi artışları planladığını ve bunun Apple gibi şirketleri vuracağını ekledi.
Roberts, ABD’nin Çin’den çok sayıda temel mal ithal ettiğini belirterek, 2024’te tekstil ve giyim ithalatının yüzde 24’ünün (45 milyar dolar değerinde), mobilya ithalatının yüzde 28’inin (19 milyar dolar) ve elektronik ve makine ithalatının yüzde 21’inin (206 milyar dolar) Çin’den yapıldığını aktardı.
Roberts, “Gümrük vergilerinde yüzde 100’lük bir artışın işletmeler ve tüketiciler için daha yüksek fiyatlara yol açacağı kesin görünüyor. Dolayısıyla Trump’ın gümrük vergileri Çin’e zarar vermek yerine ABD ekonomisini daha da sert vuracak,” değerlendirmesinde bulundu.
Çin’in ABD’ye ihracata bağımlılığının aslında çok az olduğunu, bunun GSYİH’sinin yüzde 3’ünden azına denk geldiğini belirten Roberts, Amerikalı tüketicilerin ve üreticilerin keskin fiyat artışlarından muzdarip olacağını ve bunun önceki gümrük vergisi programlarının deneyimi olduğunu ifade etti.
Ayrıca Roberts, bir ülkenin ithalata büyük bir gümrük vergisi artışı uyguladıktan sonra GSYİH’sinin düşme eğiliminde olduğunu ve üretim düşüşünün büyüklüğünün yıllar geçtikçe arttığını, yani uzun vadeli acının kısa vadeli acıdan daha kötü olduğunu belirtti.
Mevcut durumda ham petrol fiyatlarındaki önemli düşüşün ABD petrol üretiminin kârlılığını zaten tehlikeye attığını belirten Roberts, Çin’in gıda ve tahıl alımlarını Brezilya’ya kaydırmasıyla Amerikalı çiftçilerin dünya pazarlarında ciddi kayıplar yaşadığını vurguladı.
Roberts, “Halihazırda ABD’nin Çin’in gıda ithalatındaki payı 2016’da yüzde 20,7’den 2023’te yüzde 13,5’e düşerken, Brezilya’nın payı aynı dönemde yüzde 17,2’den yüzde 25,2’ye yükseldi. Şimdi Brezilya’nın Çin’e sığır eti satışı 2025’in ilk çeyreğinde bir önceki yıla göre üçte bir oranında artarken, ABD’nin Çin’e tarım sevkiyatları yüzde 54 oranında düştü,” dedi.
Çin’in ABD mal ihracatının yüzde 7’sini veya ABD GSYİH’sinin yüzde 0,5’ini oluşturduğunu belirten Roberts, Pantheon Macroeconomics’e göre, Çin’in agresif misillemelerinin ABD ihracatına vereceği darbenin, “karşılıklı” gümrük vergilerinin iptalinden kaynaklanacak GSYİH artışından daha ağır basacağını aktardı.
Trump ve danışmanlarının, gümrük vergisi gelirlerinin şirketlere vergi indirimleri için kullanılacağını ve böylece yatırımı artıracağını savunduğunu belirten Roberts, Tax Foundation düşünce kuruluşunun son tahminlerine göre (Trump’ın Çin ithalatına yüzde 104 vergi ile çıtayı yükseltmesinden önce), yılda ortalama yaklaşık 300 milyar dolar gelir elde edileceğini, bunun Trump’ın günde 2 milyar dolarlık iddiasından önemli ölçüde düşük olduğunu ve gümrük vergisi önlemlerinden kaynaklanan reel gelir kaybına kıyasla “devede kulak” kaldığını ifade etti.
Doların hakimiyetinin sonu mu geldi?
Finans piyasalarının son birkaç haftada kaydedilen büyük kayıpların ardından toparlanma belirtisi göstermeden gergin ve belirsiz kaldığını belirten Roberts, bunun pek çok analistin belki de dolar hakimiyeti günlerinin sona erdiğini ve Trump’ın dolarda diğer para birimlerine kıyasla kalıcı bir düşüşe ve Amerika’nın ticaret ve yatırım için istediği gibi dolar basabilme konusundaki “fahiş ayrıcalığının” sonuna neden olduğunu savunmasına yol açtığını aktardı.
Roberts, 1959’da Belçikalı-Amerikalı iktisatçı Robert Triffin’in, ABD’nin diğer ülkelerle ticaret açığı vermeye devam edip yurt dışına yatırım yapmak için sermaye ihraç ederken aynı zamanda doların gücünü sürdüremeyeceğini öngördüğünü hatırlattı.
Triffin’in, “Eğer Amerika Birleşik Devletleri açık vermeye devam ederse, dış yükümlülükleri dolarları talep üzerine altına çevirme kabiliyetini çok aşacak ve bir ‘altın ve dolar krizi’ne yol açacaktır,” dediğini aktaran Roberts, Triffin’in, para birimi diğer uluslar tarafından uluslararası ticareti desteklemek için döviz rezervi olarak tutulan küresel rezerv para birimi olan bir ülkenin, bu döviz rezervlerine yönelik dünya talebini karşılamak için dünyaya kendi para birimini sağlamak zorunda kaldığını ve bunun kalıcı bir ticaret açığı vermesine yol açtığını savunduğunu belirtti.
Triffin ikilemi ve yanlış yorumlar
Bunun yanı sıra Roberts, Triffin’in uluslararası para birimini sağlayan bir ülkenin ticarette kaybetmesi şeklindeki ikileminin, Trump’ın Beyaz Saray ekonomi danışmanı Steve Miran tarafından ele alındığını söyledi.
Miran’ın, ABD ile ticaret fazlası veren tüm ülkelerin, ticaret ve yatırım için doları sağlama “fedakarlığı” nedeniyle ABD’yi tazmin etmesi gerektiği sonucuna vardığını aktaran Roberts, Keynesyen guru Larry Summers’ın buna, “Eğer Çin bize gerçekten düşük fiyatlarla bir şeyler satmak istiyorsa ve işlem sonucunda biz güneş kolektörleri veya elektrikli arabalara koyabileceğimiz piller alıyorsak ve onlara bastığımız kağıt parçalarını gönderiyorsak. Bunun bizim için iyi bir anlaşma mı yoksa kötü bir anlaşma mı olduğunu düşünüyorsunuz?” sözleriyle karşılık verdiğini belirtti.
Summers’ın devamında, günün sonunda kimin daha fazla “aldatıldığı” sorusunu sorduğunu aktardı: Çok düşük fiyatlarla, bıçak sırtı marjlarla mal üreterek zor işi yapan taraf mı, yoksa tüm bunları ödemek için neredeyse sonsuz miktarda itibari para basan taraf mı?
Roberts, hem Triffin hem de Miran’ın hikayeyi tersten anlattığını savundu. Roberts, “ABD, on yıllardır ucuz ithalat yapabildi ve bunu yapmak için ticaret açığı verdi çünkü ABD’ye ihracat yapan ülkeler ödeme olarak dolar almayı ve hatta bu dolarları ABD devlet tahvillerine veya diğer dolar araçlarına geri yatırmayı kabul ettiler,” yorumunu yaptı.
Ticaret fazlası veren ülkelerin ABD’ye açık ‘dayatmadığını’; sadece ABD ihracatçılarının en azından mal ticaretinde (ABD hizmet ticaretinde büyük bir fazla veriyor) rekabet edemediğini belirten Roberts, şans eseri ABD şirketleri ve tüketicileri için, fazla veren ülkelerin şimdiye kadar ödeme olarak dolar kabul ettiğini ifade etti.
Roberts, “Eğer etmeselerdi, o zaman ABD ekonomisi —uluslararası kabul görmüş bir para birimi olmayan dünyanın birçok yoksul ülkesi gibi— gerçek zorluk içinde olurdu ve doları devalüe etmek ve/veya daha yüksek faiz oranlarıyla borçlanmak zorunda kalırdı,” diye ekledi.
Roberts, kapitalizm altında ekonomiler arasında her zaman ticaret ve sermaye dengesizlikleri olduğunu, bunun nedeninin daha verimli üreticinin daha az verimli olana açık “dayatması” olmadığını, kapitalizmin dengesiz ve bileşik bir gelişme sistemi olduğunu, daha düşük maliyetli ulusal ekonomilerin uluslararası ticarette daha az verimli olanlardan değer kazanabildiğini belirtti.
Roberts’a göre, ABD’li kapitalistleri asıl endişelendiren şey, fazla veren ülkelerin onları dolar basmaya zorlaması değil, Çin’in ABD ile arasındaki üretkenlik ve teknoloji farkını kapatıyor olması ve dolayısıyla ABD’nin ekonomik hakimiyetini tehdit etmesi.
Buna rağmen, bazı ana akım iktisatçıların Miran’ın gülünç argümanını ve Triffin yanılgısını kabul ettiğini belirten Roberts, şu anda çok popüler olan Çin merkezli iktisatçı Michael Pettis’in bunlardan biri olduğunu söyledi.
Pettis’in, Çin gibi ülkelerin “kendi imalatını sübvanse etmek için iç talebi bastırdıkları” ve böylece ortaya çıkan imalat ticaret fazlasının “ticaret ve sermaye hesapları üzerinde çok daha az kontrol uygulayan ortakları tarafından emilmeye zorlandığı” için ticaret fazlaları oluşturduğunu savunduğunu aktaran Roberts, yani ticaret dengesizliklerinin nedeninin ABD imalatının Asya ve hatta Avrupa’ya kıyasla dünya pazarlarında rekabet edememesi değil, Çin’in (veya yakın zamana kadar Almanya’nın) hatası olduğunu belirttiğini ifade etti.
Roberts, dünya yönetişimi ve para birimleri konusunda uluslararası işbirliği olmadığını varsayarak, Pettis’in Miran ile aynı fikirde olduğunu belirtti:
“ABD, şu anda yaptığı gibi, yurt dışındaki politika çarpıklıklarını karşılama rolünü tersine çevirmek için tek taraflı hareket etmekte haklıdır. En etkili yol muhtemelen, fazla veren ülkelerin ABD varlıkları edinerek fazlalarını dengeleme yeteneklerini sınırlayan ABD sermaye hesabına kontroller uygulamak olacaktır.”
Çin, beyaz kitabını yayımladı: ‘Tek taraflılık ve korumacılık ilişkilere zarar veriyor’
Komşuyu zarara sokma politikası
Roberts, bunun özünde, Çin’in ihracat avantajını zayıflatmak ve ABD’yi güçlendirmek için doların değerini düşürmenin başka bir yolu, yani kılık değiştirmiş bir ‘komşuyu zarara sokma’ politikası olduğunu savundu.
Miran ve Pettis’in, Nixon’ın 1971’de doları altın standardından çıkararak (ABD rezerv para birimi rolü, dönemin ABD Hazine Bakanı John Connally’nin 1971’de dolar-altın standardının sona erdiğini duyurduğunda AB maliye bakanlarına “Dolar bizim paramız ama sizin sorununuz,” demesini teşvik etmişti) ve ABD’nin benzer şekilde 1985’te Japonya gibi fazla veren ülkeleri faiz oranlarını artırmaya ve yen’i güçlendirmeye zorlayarak Japon ihracatını azaltan sözde Plaza Accord ile yaptığı gibi doların değerini düşürmeye yönelik bir politika sunduğunu belirtti.
Roberts’a göre, şimdi Çin’in ihracat ve imalat başarısının cevabı görünüşe göre dolar varlıklarını silmek ve doları zayıflatmak.
Ancak Roberts, bu politikanın işe yaramayacağını savundu. “Bu politika, 1970’lerde veya 1980’lerde ABD imalat sektörünü kurtarmadı. Kârlılık keskin bir şekilde düştükçe, ABD’li üreticiler ucuz işgücü ekonomilerinde daha iyi kârlılık bulmak için yurt dışına yerleşti,” diyen Roberts, bu sefer dolar zayıflarsa, yurt içi enflasyonun daha da artacağını (1970’lerde olduğu gibi) ve ABD’li üreticilerin eve dönüp yatırım yapmak yerine, gümrük vergisi olsun ya da olmasın, yurt dışında başka yerler bulmaya çalışacağını belirtti.
Doların diğer para birimlerine karşı değer kaybetmesi durumunda, Çin, Japonya ve Avrupa gibi dolar sahiplerinin alternatif para birimi varlıkları arayacağını da ekledi.
Doların hakimiyeti ve BRICS
Roberts, bunun dolar hakimiyetinin bittiği ve çok kutuplu, çok para birimli bir dünyada olduğumuz anlamına gelip gelmediği sorusunu gündeme getirdi.
Soldaki bazılarının bu eğilimi desteklediğini belirten Roberts, ancak doların uluslararası rolünün çökertilmesinden önce gidilecek uzun bir yol olduğunu ifade etti.
Alternatif para birimlerinin de güvenli bir bahis gibi görünmediğini, zira tüm ekonomilerin rekabet etmek için para birimlerini ucuz tutmaya çalıştığını ve finans piyasalarında altına hücumun nedeninin bu olduğunu belirtti.
BRICS ülkelerinin ABD dolarının yerini alacak durumda olmadığını savunan Roberts, bunun, ABD emperyalizminin hedeflerine bir miktar direnç göstermek dışında çok az ortak noktası olan, çeşitli ekonomilerden ve siyasi kurumlardan oluşan gevşek bir gruplaşma olduğunu söyledi.
Roberts, doların çöktüğüne dair tüm bahislerin aksine, gerçekliğin, Trump’ın zikzaklarına rağmen doların diğer ticari para birimlerine karşı tarihsel olarak hala güçlü olduğu olduğunu belirtti.
‘Ticaret açığını durgunluk bitirecek’
Diğer yandan Roberts, ABD ticaret açığını bitirecek olanın ABD ithalatına uygulanan gümrük vergileri veya ABD’ye yapılan yabancı yatırımlara yönelik kontroller değil, bir durgunluk olduğunu savundu.
Roberts, “Durgunluk, tüketici ve üretici alımlarında ve yatırımlarında keskin bir düşüş anlamına gelir ve dolayısıyla ithalatta bir düşüşe neden olur. ABD ekonomisi ne zaman bir durgunluk içinde olsa (aşağıdaki grafikte gri alanlar), ithalat keskin bir şekilde düşerken ticaret açığı daralır veya ortadan kalkar, dolar ise güçlenir,” ifadesini kullandı.
Roberts, 2025’in ikinci çeyreğine girerken ABD ekonomisinin aşağı yönlü seyrettiğini dile getirerek Atlanta Fed’in altın alımları hariç tutulduğunda, 2025’in ilk çeyreğinde reel GSYİH’de yüzde 0,3’lük bir düşüş öngördüğünü, ancak iç talebin hala yılda yüzde 2 ile yavaş büyüdüğünü aktardı.
Ancak bunun, gümrük vergilerinin fiyatları ve üretimi vurmasından önce olduğunu belirten Roberts, yatırım bankası Goldman Sachs’ın gümrük vergilerinin ardından bu yıl ABD’de yüzde 45 resesyon olasılığı gördüğünü (tüm yıl için yüzde 0,5 GSYİH büyüme tahmini ile) ifade etti.
Daha önce, gümrük vergisi çılgınlığından önce, GS’nin ABD için yüzde 2,5 GSYİH büyümesiyle “başka bir sağlam büyüme yılı” öngördüğünü hatırlattı.
Roberts, mart ayında ekonomi yavaşlarken ve tüketiciler alımlarını azaltırken ABD enflasyonunun düştüğünü, ancak büyük olasılıkla enflasyonun bu yılın ikinci yarısında ekonomi daha da gerilerken tekrar yükseleceğini belirtti.
Roberts, durumu “stagflasyondan slumpflasyona (durgunluk içinde enflasyon)” olarak nitelendirdi.
Amerika
Washington Post: Trump ve Xi’nin inadı iki devi ekonomik çöküşe sürüklüyor

The Washington Post‘a göre, ABD Başkanı Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in ticaret savaşında uzlaşmaz tutumu, iki küresel gücü ekonomik çöküş riskiyle karşı karşıya bırakıyor. Karşılıklı artırılan yüksek gümrük vergileri ve müzakerelerin durması, analistlere göre küresel ekonomiyi yeniden şekillendirebilir ve hatta gerçek bir savaş olasılığını artırabilir.
The Washington Post (WP) gazetesi ABD Başkanı Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in ticaret savaşında geri adım atmamasının, dünyanın en büyük iki gücünü ekonomik çöküşe sürükleme riski taşıdığını yazdı.
Gazeteye konuşan analist ve uzmanlar, Washington ile Pekin arasındaki ticari ilişkilerin kopmasının gerçek bir savaş olasılığını artırdığı konusunda uyarıyor.
Gazete, Washington ve Pekin arasındaki ticaret ve yatırım anlaşmalarının uzun süre iki ülke arasındaki diplomatik gerilimi kontrol altında tutmaya yardımcı olduğunu belirtiyor.
Analistler, ABD ve Çin’in karşılıklı olarak ithalata yönelik büyük ölçekli gümrük vergileri ilan etmesiyle birlikte şimdi “küresel ekonominin temelden yeniden düzenlenmesi” riskinin ortaya çıktığını söylüyor.
ABD, Çin’den gelen mallara yönelik gümrük vergilerini şubat ayında uygulamaya başladı ve nisan ayı başına kadar gümrük vergilerinin oranı yüzde 104’e ulaştı.
Çin de misilleme olarak oranları ayarlayarak yüzde 84’e çıkardı. Bunun ardından Washington, gümrük vergilerini yüzde 125’e yükselttiğini duyurdu.
Mart başında yürürlüğe giren yüzde 20’lik gümrük vergileri de dikkate alındığında, ithal edilen Çin mallarına uygulanan oran yüzde 145’e ulaştı.
Pekin, ABD’den gelen mallara yönelik gümrük vergilerini artırarak tekrar karşılık verdi ve bu oranlar yüzde 125’e çıktı.
WP, ABD ile Çin arasındaki mücadelenin “kim önce pes edecek” oyununa dönüştüğünü yazıyor.
Trump, Pekin Washington ile bir anlaşma yapana kadar gümrük vergilerinin yürürlükte kalacağını söyledi. Çinli yetkililer ise ticaret savaşı istemediklerini ancak “savaşmaktan da korkmadıklarını” belirtti.
Gazetenin Çinli yetkililere dayandırdığı kaynaklara göre, ABD’nin ekonomik baskısına karşı atılacak adımların planlanması talimatı, Trump’ın ocak ayındaki yemin töreninden önce verilmişti. A
Fakatcak Çinli diplomatların, geçen hafta Amerikan yönetiminin attığı adımların hızı ve kapsamı karşısında “hazırlıksız yakalandığı” ifade edildi.
Gazetenin hatırlattığına göre, hafta başında Trump, gümrük vergileri meselesi çözülene kadar ABD’nin Çin ile her türlü müzakereyi reddettiğini kamuoyuna açıkladı.
Pekin ise buna karşılık “baskı, tehdit ve şantaja” boyun eğmeyeceğini bildirdi.
Quincy Enstitüsü Doğu Asya Programı Direktörü Jake Werner, durumu şöyle yorumladı:
“Trump prensipte bir tür anlaşmaya açık, ancak şimdi görünüşe göre kendini öyle bir köşeye sıkıştırdı ki, Çin önünde diz çökmeye karar vermedikçe onlarla konuşmayacak. Çin elbette bunu yapmayacak. Bu da şu an olayların en olası gelişim yönünün sadece gerilimin tırmanması olacağı anlamına geliyor.”
Uzmanlar, Trump’ın şimdi aynı anda, Pekin ile olan anlaşmazlığı çözme ve aynı zamanda gümrük vergilerinden etkilenen müttefiklerle anlaşmalar yapma gibi bir dizi zorlu görevi çözmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
ABD Başkanı, Çin için oranları artırdıktan sonra, diğer ticaret ortaklarına yönelik kapsamlı gümrük vergilerinin uygulanmasını 90 gün erteleme kararı aldı.
Trump, bunun nedenini, 75’ten fazla ülkenin ticaret engelleri ve gümrük vergileri konusundaki kararı görüşmek üzere ABD’ye başvurması ve “herhangi bir misilleme önlemi almaması” olarak açıkladı.
Amerika
Musk’ın ‘moron’ dediği Navarro: Aramızda çatışma yok

Beyaz Saray’ın ticaretten sorumlu üst düzey danışmanı Peter Navarro, geçtiğimiz hafta Tesla’nın üretim uygulamalarıyla ilgili yorumları nedeniyle kendisine “moron” diyen Elon Musk ile aralarındaki gerginlikle ilgili soruları geçiştirdi.
Navarro, NBC’nin “Meet the Press” programında Musk’ın son saldırılarına atıfta bulunarak, “Elon ve ben harikayız. Bu bir sorun değil. … Bana daha kötüleri de söylendi,” dedi.
Navarro’nun savunması, danışmanın Tesla’nın yabancı tedarik zincirlerine bağımlılığını eleştirerek Musk’ın sosyal medya saldırılarını tetiklemesinden bir haftadan kısa bir süre sonra geldi.
Navarro, Musk’ın “bir araba üreticisi değil araba montajcısı” olduğunu iddia etmişti.
Politico: Musk-Navarro kavgası Trump koalisyonundaki derin çatlağı ortaya çıkardı
“Bizim istediğimiz… Akron’da üretilen lastikler, Indianapolis’te üretilen şanzımanlar ve Flint’te üretilen motorlardır,” diye devam eden Navarro, Tesla’nın Çin’den yapılan ithalata olan bağımlılığına atıfta bulunarak, Çin’in şu anda birçok üründe yüzde 145’e varan gümrük vergileri uyguladığını söyledi.
Buna karşılık, Trump’ın bu ayın başlarında yaptığı “Kurtuluş Günü” tarife duyurusu sonucunda milyarlarca dolar kaybeden Musk, Navarro’nun iddialarını reddetti ve X’teki bir gönderisinde, “Navarro gerçekten bir moron. Burada söyledikleri bariz bir şekilde yanlış,” diye yazdı.
“Tesla en çok Amerikan yapımı otomobile sahip” diyen Musk, bir başka paylaşımında da Tesla’nın Model Y, 3, X ve S modellerini montaj yeri, şanzıman menşei ve ABD imalat işgücü gibi faktörlere göre en çok Amerikan malı olan ilk dört araç olarak sıralayan bir araştırmaya link verdi ve “Navarro bir çuval tuğladan daha aptal,” dedi.
Trumpizmin iktisadi aklı – 1: Stephen Miran ve doların devalüasyonu planı
Kristen Welker’in kamuoyu önündeki tartışmayla ilgili sorularına rağmen Navarro, Musk’ın Devlet Verimlilik Departmanını (DOGE) yönetmesini överek teknoloji deviyle aralarında bir husumet olmadığını yineledi.
Navarro, “Elon ile her şey yolunda ve bakın, Elon ekibiyle birlikte israf, dolandırıcılık ve suiistimal konusunda çok iyi bir iş çıkarıyor. Bu Amerika için muazzam bir katkı,” diye konuştu.
Trumpizmin iktisadi aklı – 2: Scott Bessent, Amerikan rüyası ve özel güzeldir
-
Avrupa2 hafta önce
Almanya’daki Porsche fabrikaları tank üretmeye başlayacak
-
Görüş2 hafta önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 3
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan’ın Trump stratejisi işe yarıyor mu?
-
Dünya Basını2 hafta önce
‘Sonluluklar’ kapitalizmi: Ne savaş, ne barış
-
Ortadoğu2 hafta önce
İsrail’den Türkiye’ye “bombalı” mesaj
-
Görüş1 hafta önce
Yemen’de 48 saatlik Husi karargâhı ziyareti…
-
Dünya Basını2 hafta önce
HTŞ katliamlarından kurtulan Suriyeliler ölüm ve yıkımı anlatıyor
-
Görüş1 hafta önce
Sosyalizmin yeni dünya-sistemindeki yeri – 4