Trump’ın başkanlığa dönüşü, dış politikadaki öngörülemez yaklaşımı ve ekonomi politikalarıyla ABD’nin uluslararası ilişkilerini yeniden şekillendirebilir. Trump, NATO müttefiklerinden daha fazla mali katkı talep etmeyi, Çin ve diğer ülkelere yönelik yüksek gümrük vergileri uygulamayı planlıyor. Rusya, bu yeni dönemde ABD ile ilişkilerde yumuşama bekliyor.
Donald Trump, dört yıl aradan sonra başkanlık koltuğuna geri döndü ve bu kez ABD ve dünya siyasetini kendi bakış açısıyla yeniden şekillendirmeye kararlı. Ancak ilk dönemine kıyasla elindeki caydırıcı güç daha sınırlı.
O dönemde, yönetimindeki pek çok isim Trump’ın taleplerine karşı çıkmıştı; şimdi ise Cumhuriyetçiler Kongre’nin üst kanadında çoğunluğu elinde tutuyor ve bu çoğunluğu alt kanatta da koruyabilirler.
Dış politika
Trump’ın destekçileri, onun dış politikadaki öngörülemezliğinin bir zafiyet değil, aksine düşmanları caydıran bir özellik olduğunu ve dünya çapındaki karmaşık sorunlara çözüm bulmaya yardımcı olduğunu savunuyor.
Trump’ın ilk başkanlığı sırasında ulusal istihbarat direktörü olarak görev yapan ve dışişleri bakanlığı için adı geçen Richard Grenell, Financial Times’a yaptığı açıklamada, “Öngörülebilirlik korkunç bir şeydir. Elbette Amerika’nın düşmanları öngörülebilirlik ister. Ancak Trump, öngörülemez biridir,” ifadelerini kullandı.
Fakat bu öngörülemezlik, Amerika’nın müttefiklerini de endişelendiriyor. Trump’ın yeni başkanlığına hazırlık yapan üst düzey bir AB yetkilisi FT’ye konuşarak, “Korkuyorum,” dedi.
Eski Japonya Büyükelçisi ve yeni yönetimde de yer alması beklenen Senatör Bill Hagerty, Trump’ın uluslararası ilişkilerdeki yaklaşımını şu sözlerle özetledi: “Eğer ticaret ortağımızsanız, karşılıklı yarar sağlayan koşullarda ticaret yapmalısınız.”
Trump, özellikle NATO müttefiklerinden sık sık “adil katkı sağlamalarını” talep etti ve tüm üyelerin GSYİH’nin zorunlu yüzde 2’sini savunmaya ayırmalarında ısrarcı oldu.
Harcamalarını artırmayan ülkeleri, bir saldırı durumunda askeri destek sağlamamakla tehdit etti. Yıl ortası itibarıyla 32 NATO üyesinden 23’ü bu hedefe ulaşmış olsa da Trump yönetimi için bu yeterli olmayabilir.
Trump, Ukrayna’ya destek konusunda da Avrupa’yı daha fazla sorumluluk almaya zorlamayı planlıyor.
Uzun süredir Trump’ın danışmanlığını yapan bir isim, “ABD, barış süreci uygulamasında tek bir Amerikalı askerin bile yer almasını istemiyor; bunun maliyetini Avrupa karşılayacak,” diye belirtti.
Trump’ın Rusya ile bir anlaşmaya varmaya çalışması durumunda AB ülkelerinin ikiye bölünebileceği öngörülüyor: Barışa yönelik her türlü fırsatı değerlendirmek isteyenler ve Ukrayna’ya desteğin devamında ısrarcı olanlar arasında.
Bloomberg, bazı Avrupalı yetkililerin bu durumu “Trump’ın elektro şoku” olarak tanımladığını ifade etti.
Polonya Başbakanı Donald Tusk (NATO’da en yüksek GSYİH payına sahip, yüzde 4,1), Avrupa’nın geleceğinin ABD seçimlerine bağlı olduğunu iddia edenlere karşı, Avrupa’nın kendi gücüne güvenmesi gerektiğini vurguluyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile yaptığı görüşmede “Avrupa’nın daha birleşik, güçlü ve egemen bir konumda olması” için birlikte çalışma konusunda anlaştıklarını duyurdu.
Trump, zaferini ilan etti
Ukrayna’daki savaş
Rusya, Trump’ın iktidara gelmesinin ardından gerilimin biraz azalmasını umuyor. Kremlin ve parlamentoya yakın kaynakların Verstka‘ya verdiği bilgiye göre Putin, ABD’ye sert tepki gösteren Dmitriy Medvedev ve Rusya hükümeti ile devlet iş dünyasının diğer bazı temsilcileri “tanıdıkları aracılığıyla” Trump’ı zaferinden dolayı kutladı.
Kaynak, “Umutlar öncelikle özel askerî harekât sırasında Ukrayna’ya yapılan yardımın azaltılmasıyla ilgili. Ve tabii ki Trump, Harris’ten çok daha fazla anlaşma kabiliyetine sahip ve bizim için daha iyi,” dedi.
Fakat bu bir hüsnükuruntu olabilir. Trump, ilk başkanlığı sırasında Rusya’ya karşı yaptırımları sıkılaştırdı ve Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması’ndan çekildi.
Grenell tarafından dile getirilen düşmanlara karşı öngörülemezlik ilkesi Rusya örneğinde de geçerli olacak. Ukrayna ile ABD arasındaki ilişkilerin geleceği konusunda karamsar olan Ukrayna ordusunun bir danışmanı, yine de şunları belirtiyor: “Bazı insanlar onun ezber bozan yaklaşımının sonuç getirebilecek tek şey olduğuna inanıyor.”
Trump’ın ilk döneminde Pentagon’da danışman olarak görev yapan Elbridge Colby, Ukrayna’daki çatışmayla ilgili bir anlaşmanın ‘Tayvan’ı ele geçirmeye hevesli Çin’i cesaretlendirmeyeceği’ görüşünde:
“Binlerce kilometre ötede neler olup bittiği konusunda kendilerine ders verilmesini sabırla beklemeyeceklerdir. Asya’daki güç dengesine ve bizim oradaki kararlılığımıza bakacaklardır. Rusya’nın uzun vadeli bir savaşla zayıflaması ve Çin’e daha bağımlı hale gelmesi onların çıkarına olacaktır.”
Çin, ikinci Trump dönemine temkinli yaklaşıyor: Avantajlar ve dezavantajlar
Ekonomi
ABD ekonomisi, son yıllarda düşük işsizlik oranlarıyla güçlü görünse de Trump yüksek enflasyon konusunu kampanyasında öne çıkardı.
Şimdi ABD Merkez Bankası (Fed), enflasyonu büyük ölçüde kontrol altına almış durumda, ancak Trump’ın vaatleri gerçekleşirse ekonomistlere göre enflasyonda artış kaçınılmaz.
Örneğin, Trump Çin mallarına yüzde 60, diğer tüm ülkelere ise yüzde 20 ithalat vergisi getirmeyi planlıyor.
Trump, defalarca doların çok güçlü olduğundan şikâyet etti ve bu durumu değiştirmek için adımlar atacağını belirtti. Ticaret açığını azaltmak isteyen Trump, ABD doları üzerindeki baskıyı artırmayı hedefliyor, ancak ekonomistler bu tür adımların Amerikalı ihracatçılara zarar vereceğini düşünüyor.
Trump aynı zamanda vergileri düşürmeyi planlıyor ve ulusal borcun büyüklüğünü umursamıyor. Quilter Investors yatırım stratejisti Lindsay James, “Kendisi ve Elon Musk gibi etrafındakiler kamu harcamalarını kısmak istese de bu harcamalar muhtemelen çok yüksek ve vergiler düşük kalacaktır. Alacağı tedbirlerin çoğu enflasyonist olacak ve muhtemelen tahvil getirilerini yükseltecek, Fed’in faiz oranlarını düşürmesini engelleyecek,” değerlendirmesini yaptı.
Bloomberg Economics, Trump yönetiminde devlet borcunun bu yıl beklenen yüzde 99’a karşılık 2028’de GSYİH’nin yüzde 116’sına yükseleceğini tahmin ediyor. Çin’in misilleme yapması halinde azami gümrük vergilerinin uygulanması GSYİH’yi yüzde 0,8 oranında azaltacak ve 2028 yılına kadar fiyatlarda yüzde 4,3’lük bir artışa yol açacak.
UniCredit’in baş ekonomi danışmanı Erik Nielsen, “Trump’ın bütçe vaatleri hem ABD ekonomisi hem de küresel finans piyasaları için ciddi endişeler yaratıyor, zira zaten aşırı olan bütçe açığında önemli bir artışa yol açacak,” ifadelerini kullandı.
Bloomberg Economics, Trump’ın vergileri en üst düzeye çıkarması halinde, ABD’nin küresel mal ticaretindeki payının mevcut yüzde 21’den yüzde 9’a düşeceğini hesaplıyor.
Çin, ABD’ye yaptığı ihracatın yaklaşık yüzde 90’ını kaybederken, ABD’nin önemli bir ticaret ortağı olduğu Meksika ve Kanada da yüzde 50’den fazlasını kaybedecek.
Öte yandan Trump, ABD’nin petrol ve doğalgaz üretimini artırmayı planlıyor. Seçim zaferi sonrası yaptığı konuşmada, ABD’nin dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olduğunu ilan etti.
Ancak, ABD Başkanı petrol üreticilerine doğrudan emir veremez ve düşük fiyatlar, şirketleri üretimi kısma yönünde motive edebilir.
Trump döneminde, LNG ihracatında da bir artış bekleniyor. Biden, yeni LNG ithalat terminalleri için izinleri sınırlamıştı; Trump ise bu kararı tersine çevirmeye hazırlanıyor. ABD, halihazırda dünyanın en büyük LNG ihracatçısı konumunda ve Avrupa’ya yeterli gaz sağlayabilir.
JPMorgan: Trump’ın dönüşü ile birlikte büyük şirket hisselerinin yükselmesini bekliyoruz