Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Çin, ikinci Trump dönemine temkinli yaklaşıyor: Avantajlar ve dezavantajlar

Yayınlanma

Donald Trump’ın başkanlık seçimlerinde zaferini ilan ettiği çarşamba günü Çin, ABD ile karşılıklı saygı temelinde çalışacağını söyledi, ancak stratejistler Pekin’in ticaret, teknoloji ve güvenlik konularında sert bir süper güç rekabetine hazırlandığı görüşünde.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning Pekin’de düzenlediği olağan basın toplantısında Trump’ın Oval Ofis’e dönmesinin ABD-Çin ilişkilerini nasıl etkileyeceği sorusuna “ABD’ye yönelik politikamız tutarlı” yanıtını verdi.

“Çin-ABD ilişkilerini karşılıklı saygı, barış içinde bir arada yaşama ve kazan-kazan işbirliği ilkeleri doğrultusunda görmeye ve ele almaya devam edeceğiz” diye ekledi.

Ancak Reuters’a konuşan Çinli stratejistler Trump’tan daha ateşli söylemler ve potansiyel olarak ‘sakatlayıcı’ gümrük vergileri beklediklerini söylerken, bazıları Trump’ın izolasyonist dış politikasının Pekin’e küresel nüfuzunu genişletmek için bir boşluk yaratabileceğini söyledi.

“Pekin, ABD seçimlerinde başa baş bir yarış bekliyordu. Her ne kadar Trump’ın zaferi Çin’in tercih ettiği bir sonuç olmasa ve endişelerini artırsa da, bu tamamen beklenmedik bir durum değil” dedi Carnegie Endowment for International Peace’de kıdemli araştırmacı olan Tong Zhao.

“Çin liderliği muhtemelen Trump’la samimi bir kişisel ilişki görüntüsünü korumaya çalışırken, Çin’in gücünü ve kudretini yansıtma çabalarını yoğunlaştıracaktır” diye ekledi.

Pekin’deki Tsinghua Üniversitesi Uluslararası Güvenlik ve Strateji Merkezi Direktörü Da Wei, Trump’ın seçim kampanyasındaki politika önerileri ve önceki dönemdeki eylemlerine dayanarak Trump’ın zaferinin “Çin-ABD ilişkileri için nispeten büyük bir zorluk oluşturabileceğini” söyledi.

Da Wei, Trump’ın yüksek öngörülemezliği nedeniyle, Çin’in tam olarak oluşturulmuş bir plan olduğunu söylemesinin zor olduğunu belirtti ve bunun aynı zamanda Trump yönetiminin hangi politikaları uygulayacağına da bağlı olduğunu ifade etti.

TARİFE TEHDİDİ

Trump seçim kampanyasında, Çin’den ithal edilen mallara %60’ın üzerinde gümrük vergisi uygulanmasını ve Çin’in en çok kayrılan ülke statüsüne son verilmesini önerdi. Analistler bir ticaret savaşı ihtimalinin Çin yönetimini endişelendirdiği görüşünde.

Çin, ABD’ye yılda 400 milyar dolardan fazla değerde mal satıyor ve Amerikalıların başka yerlerden satın aldığı ürünler için yüz milyarlarca dolar daha fazla bileşen sağlıyor.

Zhao, “Pekin, özellikle Çin şu anda önemli iç ekonomik zorluklarla karşı karşıya olduğu için, Trump yönetiminde ticaret savaşının yeniden canlanması ihtimaline karşı özellikle temkinli” dedi.

“Çin ayrıca Trump’ın teknolojilerin ve tedarik zincirlerinin ayrıştırılmasını hızlandırmasını bekliyor ki bu da Çin’in ekonomik büyümesini tehdit edebilecek ve dolaylı olarak sosyal ve siyasi istikrarını etkileyebilecek bir hamle” diye ekledi.

Buna karşılık Çin’in daha fazla teknolojik ve ekonomik kendine yeterlilik için çabalarını yoğunlaştırması ve Rusya gibi ülkelerle ekonomik bağlarını güçlendirmek için daha fazla baskı hissetmesi muhtemeldir.

KÜRESEL GÜÇ BOŞLUĞU

Hong Kong Üniversitesi’nde ‘büyük stratejiler’ üzerine çalışan yardımcı doçent Brian Wong, “İleriye dönük olarak Pekin, Trump’ın dikkati başka yerlerdeyken çok ihtiyaç duyduğu iç ekonomik kaygılarına odaklanabilmek umuduyla Washington’la yapabileceği net pazarlıkların ve çıkar değiş tokuşlarının bir listesini hazırlıyor olabilir” dedi.

Wong, Trump’ın “izolasyonist, küreselleşme ve çok taraflılık karşıtı dış politikası” nedeniyle Çin’in Küresel Güney, Avrupa ve Kuzeydoğu Asya ülkeleriyle bağlarını güçlendirmesinin muhtemel olduğunu söyledi.

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi geçtiğimiz ay nadir görülen bir yakınlaşmayla anlaşmaya varırken, Pekin de yıllar süren gergin ilişkilerin ardından bu sonbaharda yeni Japon yönetimiyle geçici olarak temasa geçti.

Zhao, “Çin, ikinci Trump yönetiminin uluslararası anlaşmalar ve taahhütlerden daha da uzaklaşmasını ve Çin’in ortaya çıkan güç boşluklarında nüfuzunu genişletmesi için fırsatlar yaratmasını bekliyor” diye ekledi.

Öte yandan Trump seçim süresince, Tayvan’ın savunması için Washington’a ödeme yapması gerektiğini söylemiş ve Tayvan’ı ABD’nin yarı iletken işlerini almakla suçlamıştı.

Şanghay’da uluslararası ilişkiler uzmanı olan Shen Dingli, “Biden yönetimi Tayvan konusunda Çin’e yüksek baskı taktikleri uyguladı, ABD askerleri Tayvan’da konuşlandı ve hatta Tayvan’a silah verdi… Trump yönetiminin eski Tayvan politikasından büyük bir kopuş yaşandı” dedi. Washington geçen ay Tayvan’a 2 milyar dolarlık silah satışını onayladı.

Shen Dingli, “Trump’ın gelecekte Tayvan’a aynı desteği vermesi pek olası değil” değerlendirmesini yaptı.

DİPLOMASİ

Alman Rheinmetall, savaş dronu geliştirmek için ABD’li yazılım şirketi ile güç birliğine gidiyor

Yayınlanma

Almanya’nın en büyük savunma şirketi Rheinmetall, hızla gelişen endüstriyi sarsacak bir hamleyle, otonom savaş alanı dronlarını kontrol etmek için ortak işletim standartları geliştirmek üzere ABD’li bir yazılım şirketi ile birlikte çalışıyor.

Financial Times’ın (FT) aktardığına göre ortaklık kapsamında Rheinmetall, askeri çapta bir sistem kurmak amacıyla insansız hava araçlarını Virginia merkezli Auterion tarafından geliştirilen yazılımla entegre edecek.

Yazılımı halihazırda Ukrayna’daki insansız hava araçları tarafından kullanılan Auterion’un CEO’su Lorenz Meier, “İnsanlı sistemlerden insansız sistemlere genel bir geçişte, otonom sistemlerin birbirleriyle konuşabilmesi çok önemlidir,” dedi.

Ukrayna savaşı dronların ve diğer otonom sistemlerin gelişimini hızlandırdı ve sektörün “yazılım tanımlı” savaş olarak adlandırdığı, hassasiyeti ölçekle birleştiren bir ortam yarattı. Bu sistemlerin çoğalması ve birlikte çalışabilmesi için ortak bir işletim standardı gerekli.

Meier, Auterion’un işletim sisteminin “müşterinin tüm insansız hava araçlarını ortak bir temelde birleştirmesine ve farklı üreticileri ortak bir mimariye entegre etmesine” olanak sağlayacağını söyledi.

Rheinmetall’in dijital şefi Timo Haas, Ukrayna’da faaliyet gösteren “iki yüzden fazla farklı insansız hava sistemi” ile “askeri eğitimin çok maliyetli ve zaman alıcı olduğunu ve sistemlerin birlikte çalışabilirliğinin garanti edilmediğini” söyledi.

Haas, “Homojen bir işletim sisteminin geliştirilmesi, insansız sistemlerin verimli ve ölçeklenebilir bir şekilde konuşlandırılmasını sağlayacaktır,” diye ekledi.

Auterion, diğer şirketlerle birlikte, ABD Savunma Bakanlığının otonom sistemler için açık kaynaklı bir standart geliştirme girişiminin bir parçası. Şirket, Rheinmetall ile ortaklığının NATO müttefikleri arasında da benzer bir yaklaşımın benimsenmesine yardımcı olacağını umuyor.

Rheinmetall ile ortaklığı savunma sanayinde önemli bir evrimsel adım olarak gören Meier, “NATO’daki her ülke kendi insansız hava aracı iletişim standardına sahip olsaydı, NATO birlikte savaşamazdı,” dedi.

Tanklar ve piyade savaş araçlarının yanı sıra savaş dronları da üreten Rheinmetall, Ukrayna’daki savaşın ve Avrupa hükümetlerinin savunma harcamalarını artırmasının en büyük kazananlarından biri olarak ortaya çıktı.

Şirketin CEO’su Armin Papperger, yapay zekânın savaş üzerindeki etkisi konusunda son derece açık sözlü. Ekim ayında Ft’ye verdiği demeçte, askerlerin “doğru kararı” vermek için giderek daha fazla yapay zekaya güveneceklerini söylemişti.

CEO, “Bir örnek vereyim: Sizin tarafınızda beş, düşman tarafında ise 20 farklı tankınız var ve yapay zeka size hangi tankınızın düşmanı vurmak için en iyi konumda olduğu ve hangi düşmana karşı savaşmanız gerektiği bilgisini veriyor,” demişti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump: Ukrayna, Rusya ile masaya oturmak istiyor

Yayınlanma

Donald Trump, Ukrayna ve Rusya arasındaki çatışmanın durdurulması gerektiğini vurgularken, Ukrayna’nın büyük kayıplar verdiğini belirtti. Görüşmeler kapsamında Trump ekibinden farklı barış önerileri sunulurken, bu planların çatışmaların dondurulması ve Ukrayna’nın NATO üyeliğinin ertelenmesi gibi şartları içerdiği bildirildi.

ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in Rusya ile bir anlaşma yaparak savaşı durdurmayı hedeflediğini belirtti.

Truth Social hesabında yaptığı paylaşımda Trump, “Zelenskiy ve Ukrayna da bir anlaşma yapmak ve bu çılgınlığı sonlandırmak istiyor. Ukrayna, yaklaşık 400 bin asker ve çok sayıda sivil ciddi kayıplar verdi. Derhal ateşkes ilan edilmeli ve müzakerelere başlanmalı,” ifadelerini kullandı.

Trump’a göre Ukrayna’da şu ana kadar 600 bin Rus askeri öldürüldü ya da yaralandı ve bu çatışmanın süresiz devam etmesi mümkün değil. Ayrıca Trump Moskova’nın Ukrayna’daki savaş nedeniyle zayıfladığını savundu.

Trump, “Boşuna çok fazla hayat kaybediliyor, aileler yok oluyor ve bu durum sürerse sonuçlar çok daha trajik ve geniş kapsamlı olabilir. Vladimir’i iyi tanırım. Şimdi harekete geçme zamanı. Çin bu süreçte destek olabilir. Dünya bekliyor!” diye ekledi.

Geçtiğimiz perşembe günü The Wall Street Journal (WSJ), Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’in danışmanı Yermak’ın Washington’da Trump ekibiyle ilk görüşmeleri gerçekleştirdiğini bildirmişti. Görüşmelerin ayrıntıları paylaşılmazken, gazetenin kaynakları Ukrayna tarafının Trump ekibiyle ilişkiler geliştirmeye ve Rusya ile barış sağlama isteğini iletmeye çalıştığını söylemişti.

Ancak gazeteye konuşan bir yetkili, “Bu, sürdürülebilir bir barış olmalı. İstikrarsız ve geçici bir barış ne ABD’nin ne de Ukrayna’nın çıkarlarına hizmet eder,” demişti. Fakat hangi çözüm senaryosunun uygulanabileceğine dair bir bilgi paylaşılmadı.

Görüşmelere ABD Başkan Yardımcısı olarak görev yapacak JD Vance, İç Güvenlikten Sorumlu Başkan Yardımcısı Mike Walz ve Trump’ın Ukrayna özel temsilcisi Keith Kellogg da katıldı. Yermak ayrıca Florida’da, Trump’ın döneminde Beyaz Saray personelinin başına geçecek olan Susie Wiles ile de bir araya geldi.

Reuters’a konuşan kaynaklara göre Trump’ın danışmanları, Ukrayna’daki savaşı bitirmek için en az üç farklı plan önerdi. Bu planlardan biri, ABD’nin Ukrayna’ya sağladığı yardımları pazarlık aracı olarak kullanıp tarafları müzakereye zorlamayı içeriyor. Başka bir plan ise cephe hattı boyunca bir askerden arındırılmış bölge oluşturulmasını ve Ukrayna’nın tarafsız statüsünün garanti altına alınmasını öneriyor.

Diğer bir girişim ise Richard Grenell tarafından hazırlandı ve özerk bölgelerin oluşturulması ile Kiev’in NATO’ya davet edilmemesi şartını içeriyor.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

ABD ve Britanya, HTŞ’yi “terör” listesinden çıkarmayı planlıyor

Yayınlanma

Suriye’de Beşar Esad yönetiminin çekilmesi ile birlikte başkent Şam’ın kontrolünü ele geçiren Heyet Tahrir eş-Şam’ı (HTŞ) “normalleştirme” hamlesi devam ediyor.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) üyelerinin yanı sıra Kanada ve Türkiye gibi ülkeler tarafından da “terör örgütü” kabul edilen HTŞ, bir süredir “ılımlı” mesajlar veriyordu.

2021 yılında PBS’e verdiği mülakatta örgütün lideri Ebu Muhammed el-Colani ABD’ye seslenerek, “Onlara mesajımız kısa. Biz burada sizin için herhangi bir tehdit oluşturmuyoruz, bu nedenle insanları terörist olarak sınıflandırmanıza ve onları öldürmek için ödüller ilan etmenize gerek yok,” demişti.

Colani, ABD ile “ortak nokta” bulabileceklerini, “bölgede devam eden insani krize ve acılara son vermek” ve “Türkiye’ye ya da Avrupa’ya kaçan ve Avrupa’nın her yerinde yerlerinden edilen Suriye halkı ya da Avrupalıların kendileri için büyük sorunlar yaratan mülteci kitlelerine” son verebileceklerini söylemişti.

Şimdi, Şam yönetimi devrildikten sonra Esad karşıtı güçlerin en büyük dış destekçilerinden ABD ve Britanya, HTŞ’yi “terör” listesinden çıkarmaya hazırlanıyor.

Washington Post’ta (WP) Michael Birnbaum imzalı ve “Biden yönetimi HTŞ’yi terör listesinden çıkarmayı göz ardı etmeyecek” başlıklı haberde görüşlerine yer verilen üst düzey bir Beyaz Saray yetkilisi, ABD’nin Suriye lideri Beşar Esad’ı deviren “isyancı grupla” daha derin bir ilişki kurmak için bu grubu “terör listesinden” çıkarma ihtimaline işaret etti.

Üst düzey yönetim yetkilisi HTŞ için, “Bu geniş bir grup çeşitliliği [barındırıyor]. Bence akıllı olmalıyız… ve aynı zamanda sahadaki gerçekler konusunda çok dikkatli ve pragmatik olmalıyız,” dedi.

Adının gizli kalması kaydıyla gazetecilere bilgi veren yetkili, Biden yönetiminin grubu terör listesinden çıkarıp çıkarmayacağı sorusu üzerine bunu ihtimal dışı bırakmayı reddetti.

Yetkili, “HTŞ yine doğru şeyler söylüyor. Şimdiye kadar doğru olanı yaptılar ama tek grup onlar değil. Güneyden Şam’a ulaşan bir dizi muhalif grup var ve bunlar çok farklı,” ifadelerini kullandı.

Yetkili, Suriye içindeki kimyasal silahların izlenmesinin Biden yönetimi için “birincil odak noktası” olduğunu, fakat uzmanların durumun kontrol altında olduğundan “oldukça emin” olduğunu söyledi.

Yetkili, ülkenin kuzeydoğusunda Türk ordusu ve Suriye Milli Ordusu (SMO) ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yaşanan bazı çatışmalara rağmen ABD hükümetinin Suriye içinde daha fazla çatışma çıkmasını önlemek için çalıştığını söyledi.

ABD’li, “Bunun için herkesin muazzam bir çaba göstermesi gerekecek. Gelecekte daha iyi bir Suriye inşa etmek isteyenlerin odak noktasının bu olması gerektiğini düşünüyoruz. Ek cephelerin açılması kimsenin çıkarına değil,” dedi.

Birleşik Krallık da benzer bir adımı atmaya hazırlanıyor. Kabine Ofisini yöneten Hükümetlerarası İlişkiler Bakanı Pat McFadden, Londra’nın HTŞ üzerindeki yasağı gözden geçireceğini söyledi.

Sky News’e konuşan McFadden, hükümetin yasağı tekrar gözden geçirip geçirmeyeceği sorusuna verdiği cevapta, “Evet, bunu düşüneceğiz ve bence bu kısmen o grubun şu anda nasıl davrandığına bağlı olacak. Ama bence dünyanın dört bir yanında bu [grubu] yasaklayan ülkeler, sadece Birleşik Krallık değil, ABD ve Avrupa ülkeleri de, bence muhtemelen şimdi buna bakacak ve gelecekte ne olacağını görecek,” dedi.

İngiliz yetkili bir karar almanın ne kadar süreceği sorulduğunda ise bunun uzun sürmeyeceğini, bunu “oldukça hızlı bir şekilde yapmalarının gerekeceğini” savundu.

Pazar günü MI6 eski şefi John Sawers, Britanya’nın yasağı yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söylemiş ve HTŞ’nin bir “terör örgütü değil, kurtuluş hareketi gibi davrandığını” öne sürmüştü.

Yasaklı gruplar listesinden sorumlu olan İçişleri Bakanlığı, bir değişiklik olabileceğine dair bir ipucu olarak, HTŞ’nin 2017’de yasaklanmasından bu yana El Kaide ile ilişkisinin değiştiğini ileri sürdü.

Bakanlık, “HTŞ’nin El Kaide ile ilişkisi değişti ve iki örgüt arasında bir ayrışma yaşandı,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English