Diplomasi
‘Türkiye-Mısır yakınlaşması Akdeniz’de askeri dengeleri değiştirebilir’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 11 yıl aradan sonra geçen hafta içi Mısır’ı ziyaret etti. Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ile bir araya gelen iki lider iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa açtıklarını ilan etti.
7 Ekim 2023’deki Hamas’ın sürpriz baskınıyla başlayan Gazze savaşı ve İsrail’in sivillere yönelik saldırıları sonucu ortaya çıkan insani kriz sürerken yapılan bu ziyaret oldukça önemli. Savaşın hem bölgesel hem de küresel aktörlerin de dahil olmasıyla Lübnan, Suriye, Irak ve Kızıldeniz’i de kapsayacak şekilde genişleme riskinin yaşandığı atmosferde bölgesel güvenliği tesis etme adına işbirliği fırsatı sunabilecek tarihi nitelikte bir ziyaret oldu. Önemli askeri kapasiteleri dikkate alındığında iki ülkenin işbirliği bölgesel dengelerin sağlanmasında belirleyici olabilir.
‘İsrail’in artan tehdidi, Sisi’yi Erdoğan’a yönlendirdi’
Gelişmeyi Harici’ye değerlendiren Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav, uzun süre önce normalleşme yoluna giren Türkiye ve Mısır’ın neden şimdi ilişkiyi ivmelendirme ihtiyacı duydukları ile ilgili şunları söyledi:
“İki ülkenin açtığı yeni sayfanın başında ekonomi geliyor elbette, çünkü Mısır ekonomisi çok hızla olumsuza döndü. Ve İsrail’in Mısır’ın ekonomisini daha da olumsuz etkileyebilecek bazı planları var. Bunun başında Süveyş Kanalı’na alternatif Ben Gurion Kanalı’nın yapılması planı var. Bu plan ABD ve AB tarafından destekleniyor ve bu da Mısır’ın tehdit algısını üst düzeye çıkarıyor. Bunun gibi başka sebepleri de göz önüne alacak olursak Mısır’ın İsrail ile ilişkilerinin eskisi gibi olumlu olmadığı ve olmayacağı çok aşikâr. Özellikle 7 Ekim Gazze felaketiyle birlikte İsrail Mısır’ı daha da tehdit eder hale geldi. Bu yüzden de Sisi, Erdoğan’ı ağırlamak istedi. Sonuç olarak bir ekonomi, iki Gazze meselesi iki ülkenin gündeminde olan önemli başlıklar.”
‘Gazze gerçeği Türkiye ve Mısır’ı yakınlaştırdı’
İki ülkenin önünde duran en önemli ve acil sorunun Gazze’de yaşanan insani kriz olduğunu vurgulayan Oktav, bu durumun da iki ülkeyi birbirine yakınlaştırdığını değerlendirdi: “Gazze meselesinde Mısır ve Türkiye’nin çok yakın işbirliği içinde hareket etmiş etmeleri iki ülkenin kardeş ülke olduğunu bir kez daha ortaya çıkardı. Türkiye’nin hiçbir karşılık beklemeden tamamen insani ve kardeşlik bağlarıyla Filistin halkına yardım etmesi, Mısır’ın yanı başında olması Türkiye’yi Mısır’la yakınlaştırdı. Atılabilecek adımlar konusuna gelirsek ateşkes konusunda her iki ülke de diplomatik alanda çok girişimlerde bulundular. Özellikle Refah kapısında yığılan Filistinli sığınmacılar ve Sina çölüne itilmek istenen masum siviller konusunda Mısır hem maddi hem de manevi baskı altında kaldı. İşte bu aşamada kendisine en çok destek veren ülke Türkiye oldu.”
Akdeniz’de Türkiye-Mısır işbirliği
“Bir musibet bin nasihatten iyidir” diyen Oktav, Gazze‘deki insani trajedinin iki ülke için çok büyük dersler çıkarılması gereken bir durum yarattığını söyledi. Libya örneğini veren Oktav, sözlerini şöyle sürdürdü: “Libya’da Türkiye ve Mısır’ın birbirlerine karşı kamplarda yer almaları en çok Mısır’ın çıkarlarını olumsuz etkiledi. Deniz yetki alanları konusunda Mısır Dışişleri Bakanı açıkça ‘Mısır’ın hakkı yeniyor’ derken ne yazık ki Mısır, İsrail’e ve ABD’ye boyun eğmek zorunda kalmıştı. Ama şimdi gelinen noktada Mısır’ın ne Libya’da ne de Sudan’da güç projeksiyonu yapma gibi bir lüksü kaldı ve kendi çıkarlarını öncelemesi gerekiyor. İşte bu çerçevede Mısır’ın Türkiye ile işbirliği ve barış içerisinde olmaktan başka bir çaresi yok.”
Oktav, Türkiye’nin Mısır’a insansız hava aracı temin etme kararı aldığını hatırlattı ve “Eğer bu böyle ilerlerse Akdeniz’de askeri dengeler çok değişecektir” yorumunda bulundu.
Diplomasi
Durov: Fransa’da 7 metrekarelik penceresiz bir hücrede tutuldum

Telegram’ın kurucusu Pavel Durov, Amerikalı gazeteci Tucker Carlson’a verdiği röportajda, Fransa’da gözaltına alınma sürecini ve kendisine yöneltilen suçlamaları anlattı. Dört gün boyunca 7 metrekarelik penceresiz bir hücrede tutulduğunu belirten Durov, suçlamaların ‘saçma’ olduğunu ve Telegram’ın kullanıcı verilerini asla kötüye kullanmadığını vurguladı.
Telegram’ın kurucusu Pavel Durov, Amerikalı gazeteci Tucker Carlson’a verdiği ikinci mülakatta, ağustos ayında Fransa‘da gözaltına alınması ve hakkında açılan ceza davası hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Durov, dört gün boyunca iletişim kurmasına izin verilmeden tek kişilik bir hücrede tutulduğunu ve kendisine yöneltilen suçlamaları “saçma” bulduğunu belirtti.
Durov, 24 Ağustos’ta Paris’teki bir havalimanına indikten sonra gözaltına alındığını ve takip eden dört günü iletişim imkanı olmadan tek kişilik bir hücrede geçirdiğini söyledi.
Telefonuna el konulduğunu ve sadece avukat bulmasına yardımcı olan asistanıyla görüşebildiğini aktaran Durov, tutulduğu yeri, “7 metrekarelik, penceresiz, beton bir bloktu. Nevresimsiz, yastıksız, yoga matı gibi ince bir şiltesi olan dar bir yatak vardı. Sürekli yanıp sönen ışık da biraz rahatsız ediciydi,” sözleriyle tarif etti.
İş insanı, kilitli bir hücrede tutulmasına rağmen buranın bir hapishane veya tutukevi olmadığını ifade ederek, Fransa’nın “tutuklanmak için en beklenmedik yer” olduğunu kaydetti.
Gözaltı sürecinde strese dayanıklı olduğu için kendisiyle ilgilenebildiğini belirten Durov, “Ama orada kilitli kalıp annemin ne düşündüğünü düşünmek… Sonradan öğrendiğime göre çok endişelenmiş,” dedi.
Durov, iletişim kuramadığı için çocuklarıyla da konuşamadığını ve yakınlarının büyük bir endişe ve kafa karışıklığı yaşadığını da ekledi.
Durov, kendisine tam olarak neyle suçlandığını anlamadığını ifade etti. Gözaltına alındıktan sonra Fransız yetkililerin, Telegram’ın adli taleplere yanıt vermemesinden endişe duyduklarını söylediklerini aktardı.
Ancak Durov, bunun “doğru olmadığını” çünkü Telegram’ın Fransa’dan yasal olarak bağlayıcı hiçbir adli talep almadığını belirtti.
Daha sonra yasa dışı faaliyetlere iştirakle suçlandığını söyleyen Durov, Fransız makamlarının kendisini Telegram kullanılarak işlenen suçları önleyememekle itham ettiğini dile getirdi.
Bu durumu “saçma” olarak nitelendiren Durov, bunun, kendi ülkelerinin vatandaşları tarafından işlenen suçlar nedeniyle ABD Başkanı Donald Trump’ı veya Fransa lideri Emmanuel Macron’u tutuklamaya benzediğini savundu.
‘Telegram kullanıcı verilerini kötüye kullanmıyor’
Pavel Durov, Telegram yönetiminin, kullanıcıların kişisel verilerini kötüye kullanmaya gerek duymayan bir iş modeli geliştirdiğini ifade etti.
Telegram’ın, hedefli reklamcılık için kişisel verilerin çıkarılmasına dayalı yöntemler kullanmadan, ücretli abonelikler ve diğer yollarla başarılı bir şekilde para kazandığını söyledi.
Uygulamanın içeriği otomatik olarak önermediğini, bunun da platformu tarafsız ve özel kıldığını ve ifade özgürlüğünü desteklediğini belirten Durov, teknik olarak mümkün olmadığı için kişisel mesajlara erişimi kimseye vermediklerini vurguladı.
Durov, Telegram’ın yasal bir dayanak olmadan kişisel verileri asla ifşa etmediği konusunda güvence verdi.
WSJ: Fransa ve BAE istihbaratı, 2017’de Durov’un telefonunu hackledi
Diplomasi
Londra’da yapılan ABD-Çin ticaret görüşmeleri ikinci gününde

Çin ve ABD’nin üst düzey yetkililerinin, küresel ekonomiye şok dalgaları gönderen ticaret ve teknoloji konusunda yaşanan gerginliği yatıştırmak için yerel saatle salı sabahı Londra’da ikinci gün müzakerelerine başlaması bekleniyor. Gözler ABD-Çin ticaret görüşmeleri için düzenlenen ikinci turda.
Pazartesi günü yapılan ilk tur görüşmelerin ardından herhangi bir resmi açıklama yapılmadı ve görüşmeler anlaşma sağlanamadan sona erdi. Ancak her iki taraf da beklentileriyle ilgili sinyaller verdi.
ABD
Bir Beyaz Saray yetkilisi, görüşmelerin başlamasından kısa bir süre sonra, ABD’nin Pekin’in daha fazla nadir toprak mineralinin Amerikan pazarına sevk edilmesine izin vermesi karşılığında Çin’i hedef alan bazı ihracat kontrollerini hafifletmeye hazır olduğunu belirtti.
Ulusal Ekonomi Konseyi Direktörü Kevin Hassett, CNBC’ye verdiği demeçte, “el sıkışmanın hemen ardından, ABD’nin tüm ihracat kontrolleri hafifletilecek ve nadir toprak elementleri büyük miktarlarda serbest bırakılacak, ardından daha küçük meseleleri müzakere etmeye devam edebileceğiz” dedi.
Wall Street Journal’ın konuyla ilgili kaynaklara dayandırdığı habere göre, ABD Başkanı Donald Trump, Londra görüşmeleri öncesinde Amerikan heyetine, Çin’e ileri teknoloji ve diğer ürünlerin satışına getirilen son kısıtlamaları müzakere etme yetkisi verdi.
Rapora göre, son ABD ihracat kontrolleri, Washington tarafından hiçbir zaman kamuoyuna duyurulmamış olsa da jet motorları ve ilgili parçaları, Çinli şirketlerin ileri mikroçipler üretmek için ihtiyaç duyduğu tasarım yazılımlarını ve plastik üretiminde kullanılan doğal gaz bileşeni etanı kapsıyor.
Çin
Pekin, geçen ay İsviçre’nin Cenevre kentinde yapılan ABD-Çin ticaret görüşmelerinin ardından müzakere ekibini değiştirdi ve Londra’daki görüşmelerde Ticaret Bakanı Wang Wentao, Maliye Bakan Yardımcısı Liao Min’in yerini aldı.
Bu değişiklik, ABD’nin Londra’daki heyetine Ticaret Bakanı Howard Lutnick’i eklemesiyle yaptığı personel değişikliğini yansıtıyor gibi görünüyor.
Her iki değişiklik de, bu tur müzakerelerin odak noktasının gümrük vergileri değil, ihracat kontrolleri olduğu izlenimini güçlendirdi. Wang ve Lutnick, her iki ülkenin ihracat kısıtlamalarını denetleyen bakanlardır.
Salı günü, Komünist Partinin sözcüsü People’s Daily gazetesi, devam eden ticaret müzakereleri hakkında iki makale yayınladı.
Makalelerden biri, ABD ve Çin ekonomilerinin birbirini tamamlayıcı niteliklerini övürken, ABD’nin yüksek teknoloji ürünlerine uyguladığı ihracat kontrollerinin ABD’nin kendi şirketlerine zarar verdiğini ekledi.
Makalede, Washington’un “ulusal güvenlik kavramını aşırı genişleterek ticaret konularını siyasallaştırdığı” belirtildi. “Sürekli kısıtlayıcı önlemler, Amerikan şirketlerinin Çin pazarındaki fırsatları kaçırmasına neden oldu. Eşit şartlarda istişare ve pragmatik işbirliği yoluyla Çin ve ABD’nin karşılıklı yarar ve kazan-kazan çözümleri bulabileceğine inanıyoruz” denildi.
Diğer yorumda ise Çin’in nadir toprak ihracat kontrollerinin, kendi doğal kaynaklarını korumak için meşru hakkı olduğunu savundu.
Ayrıca, Çin’in nadir topraklarla ilgili ihracat başvurularının birçoğunu yasaya uygun olarak onayladığını ve stratejik kaynakların ihracat kontrolleri konusunda diğer ülkelerle diyaloğu derinleştirmeye hazır olduğunu da ekledi.
Londra turu
Görüşmeler, Londra’nın merkezinde bulunan İngiliz hükümetine ait Lancaster House’da yapılıyor.
Görüşmelere yakın bir kaynak Reuters’a verdiği bilgiye göre, müzakereler pazartesi akşamı sona erdi ve salı günü yerel saatle 10:00’da yeniden başlayacak.
Diplomasi
WaPo: Ukrayna, Rusya’nın Pasifik Filosu’na saldırmaya hazırlanıyor

Washington Post gazetesi, Ukrayna’nın Rusya’nın Pasifik Filosu’na kargo konteynerlerine gizlenmiş deniz drone’larıyla saldırmayı planladığını yazdı. Haberde, Ukrayna’nın son dönemde Rusya topraklarının derinliklerinde düzenlediği operasyonların ABD’de rahatsızlık yarattığı ve Başkan Trump’ın Kiev’e askeri yardımı kesmeyi tartıştığı belirtildi.
Washington Post (WaPo) gazetesinin konuyla ilgili bilgi sahibi kaynaklara dayandırdığı haberine göre, Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU), Rusya’nın Pasifik Filosu’na karşı bir operasyon geliştiriyor.
Habere göre SBU, Rus savaş gemilerini vurmak için Uzak Doğu’ya kargo konteynerlerine gizlenmiş deniz drone’ları göndermeyi planlıyor. Drone’ların hedefinde Moskova’nın bölgedeki “müttefiklerine” ait gemilerin de olabileceği ifade edildi.
WaPo‘nun kaynakları bu müttefiklerin kim olabileceğini belirtmese de, muhtemelen Rus ordusuna silah ve mühimmat tedarik eden Kuzey Kore gemilerinin kastedildiği düşünülüyor.
Daha önce Ukrayna Savunma Bakanlığı Ana İstihbarat Müdürlüğü (GUR) personeli, Vladivostok yakınlarındaki Desantnaya Koyu’nda bir sabotaj eylemi gerçekleştirmişti.
30 Mayıs sabahı, 155. Deniz Piyade Tugayı’nın konuşlandığı koy civarında birkaç patlama meydana geldi.
Gazetnin kaynaklarına göre saldırıda mayın yüklü kamyonlar ve drone’lar kullanıldı. Bu operasyon, Ukrayna sınırlarından en uzakta gerçekleştirilen saldırı olarak kayıtlara geçti.
Ukrayna güçleri daha önce de Avrupalı uzmanların tasarladığı deniz drone’ları sayesinde Rusya’nın Karadeniz Filosu’nu Kırım’daki üssünden ayrılmak zorunda bırakmıştı.
WaPo‘ya göre Ukrayna istihbarat servisleri, bu tür eylemlere karşı çıkan ABD ile aralarındaki sürekli gerilime rağmen, Rusya topraklarında “karmaşık operasyonlar” geliştirmeye devam ediyor.
1 Haziran’da Ukrayna Güvenlik Servisi, savaşın başlamasından bu yana Rusya topraklarındaki en büyük saldırısını düzenledi.
“Örümcek Ağı” adı verilen operasyon kapsamında, Murmansk, İrkutsk, Ryazan ve İvanovo oblastlarındaki askeri havaalanlarına drone yüklü tırlar yaklaştırıldı. Bu tırlardan kalkan drone’lar, Rus stratejik havacılığını hedef aldı.
NYT‘nin Beyaz Saray’daki kaynaklarına dayandırdığı bilgilere göre, saldırı sonucunda Rusya en az altı adet Tu-95 ve en az dört adet Tu-22M tipi uzun menzilli bombardıman uçağını kaybetti.
Ayrıca, her biri 300 milyon dolar değerinde olan birkaç adet A-50 erken uyarı ve kontrol uçağının da vurulduğu belirtildi. Ukrayna tarafı ise toplamda 41 Rus hava aracının imha edildiğini veya hasar gördüğünü açıkladı.
Beyaz Saray’da Ukrayna’ya yardım tartışması
Öte yandan The Atlantic‘in Beyaz Saray kaynaklarına dayandırdığı haberine göre, ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna’nın cüretkarlığından etkilense de çatışmayı tırmandırabileceği endişesiyle saldırıdan memnun kalmadı.
Kaynaklara göre Trump, yakın çevresine Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin “gösterişli operasyonlar” yerine İstanbul’da Rusya ile müzakerelere odaklanması gerektiğini söyledi.
Bu gelişmeler üzerine Beyaz Saray’da ABD’nin Ukrayna’ya desteğini sonlandırıp sonlandırmaması gerektiği yönünde bir tartışma başladığı iddia edildi.
Amerikalı yetkililerin Trump’a sunduğu seçeneklerden birinin Kiev’e yapılan askeri yardımın azaltılması olduğu belirtildi.
Ancak kaynaklar, başkanın henüz bir karar vermediğini kaydetti. Trump’ın kendisi ise barışçıl bir çözümü reddetmeleri durumunda sadece Rusya’yı değil, “başka birilerini daha” “sert” yaptırımların beklediğini ima etti.
-
Diplomasi2 hafta önce
Lavrov’un ziyareti ve Ermenistan’da son durum: Denge mi, savrulma mı?
-
Söyleşi2 hafta önce
Eski AP Türkiye Raportörü Kati Piri Harici’ye konuştu: AB’nin tutarlı bir Türkiye stratejisi yok
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Rusya-Ukrayna barışını teşvik girişimi stratejik açmaza dönüştü
-
Dünya Basını2 hafta önce
Tantura katliamı: İsrail’in örtbas ettiği savaş suçu
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 1
-
Avrupa1 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Rusya1 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Görüş1 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?