Bizi Takip Edin

AMERİKA

Ukrayna tartışmalarına savunma sektöründen fonlanan düşünce kuruluşları yön veriyor

Yayınlanma

ABD’nin önde gelen yayın organlarında ve düşünce kuruluşlarında yayınlanan Ukrayna savaşı değerlendirmelerini inceleyen bir araştırma, bu tartışmaların çoğunlukla Amerikan silah sanayii tarafından fonlanan isim ve kuruluşlarca yapıldığını gösteriyor.

Quincy Institute için bu araştırmayı yapan Ben Freeman, savunma sanayiinin fonladığı düşünce kuruluşlarına mensup isimlerce yazılan yazıların istisna değil kural olduğunu belirtiyor.

Freeman, “Amerika’nın önde gelen dış politika düşünce kuruluşları savunma sanayiinden fon alıyor. Ukrayna savaşıyla ilgili medya piyasasını domine etmiş durumdalar ve ABD’nin Ukrayna’ya vermesini tavsiye ettikleri silahların çoğunun fon sağlayıcıları tarafından üretildiğini nadiren de olsa açıklıyorlar,” diyor.

ABD’deki en üst düzey dış politika düşünce kuruluşlarının yüzde 78’inin Pentagon’dan ya da Pentagon’un yüklenicilerinden fon aldığına dikkat çeken Freeman, şu bilgileri veriyor: “En tepede savunma sanayinin etkisi daha da büyüktür: dış politika alanında ilk 10 sırada yer alan düşünce kuruluşlarının her biri savunma sektöründen fon almaktadır. Ve birçok düşünce kuruluşu için savunma fonlarının miktarı muazzamdır. Örneğin CSIS, Center for a New American Security (CNAS) ve Atlantik Konseyi savunma sektöründen yılda bir milyon dolardan fazla fon aldıklarını bildirmişlerdir.”

Fonlularla fonsuzlar arasındaki fark

New York Times, Washington Post ve Wall Street Journal’da yayınlanan Ukrayna savaşıyla ilgili makaleleri analiz eden Freeman, medya kuruluşlarının savunma sektörü desteğine sahip bir düşünce kuruluşuna atıfta bulunma olasılığının, bu desteğe sahip olmayan bir düşünce kuruluşuna atıfta bulunma olasılığından yedi kat daha fazla olduğunu ortaya koyuyor.

Araştırmaya göre, medyada yapılan 1.247 düşünce kuruluşu referansının 1.064’ü (veya yüzde 85’i) savunma sektöründen fonlanan düşünce kuruluşlarına yapılıyor.

Ukrayna savaşıyla ilgili makalelerde en çok adı geçen iki düşünce kuruluşu da savunma sektöründen fon alan düşünce kuruluşları: CSIS ve Atlantik Konseyi.

Rapora göre, bağışçıları tespit edilebilen 27 düşünce kuruluşundan 21’i savunma sektöründen fon alıyor (yüzde 77). Üstelik, Atlantik Konseyi ve CSIS görece ‘şeffaf’ oldukları için fon akışı rahatlıkla tespit edilebiliyor ama diğer düşünce kuruluşları için aynı şeffaflıktan söz etmek mümkün değil.

Ordu ve savunma sektörü ile iç içelik

Raporda, düşünce kuruluşlarının Pentagon’la iç içeliğine ilişkin de önemli bilgiler veriliyor. Örneğin, CSIS, Şubat 2014’te yayınlanan ve savunma sanayiinin önceliklerini yansıtan bir raporla sonuçlanan bir çalışma yürüttü ve CSIS personeli tavsiyeleri kabul ettirmek için Savunma Bakanlığı yetkilileri ve kongre çalışanlarıyla toplantılar başlattı.

Bir başka düşünce kuruluşu Hudson Enstitüsü’nde, bir araştırma projesini finanse eden bir savunma şirketine araştırma hakkında düzenli brifingler verildi ve ilk taslaklar üzerinde revizyonlar önerme fırsatı verildi.

Freeman, daha önce yaptığı bir araştırmada da ABD hükümeti ve savunma şirketlerinden ABD’deki üst düzey düşünce kuruluşlarına giden 1 milyar dolardan fazla fon tespit ettiğini hatırlatıyor.

Yine Freeman, nükleer silahlara odaklanan akademik bir çalışmaya dikkat çekiyor. Buna göre dünyanın en büyük 40 dış politika düşünce kuruluşunun yüzde 58’i nükleer silah sistemlerinin üretimi veya bakımıyla ilgilenen şirketlerden fon alıyor.

Pensilvanya Üniversitesinin 2020 yılında yayınladığı düşünce kuruluşları sıralamasında ilk 10’da yer alan tüm kurumlar savunma sanayiinden besleniyor. Bu düşünce kuruluşları sırasıyla şunlar: Brookings Enstitüsü, Carnegie Endowment for International Peace, Center for Strategic and International Studies, Wilson Center, RAND Corporation, Atlantik Konseyi, Council on Foreign Relations, Center for American Progress, Center for a New American Security, Hudson Enstitüsü.

Düşünce kuruluşlarından savaşa çağrı metinleri

Bu düşünce kuruluşlarına atıf yapan yayınların içerik analizini de yapan Freeman, silah endüstrisi ile mali bağları olan düşünce kuruluşlarının genellikle silah endüstrisine fayda sağlayacak politikaları desteklediğine işaret ediyor.

“Savunma sanayii finansmanına sahip düşünce kuruluşlarının makalelerinden bazılarının başlıkları bile benzerdi,” diyen araştırmacı şu örnekleri veriyor: CSIS makalesi, “Ukrayna’ya Yardım: Tanklardan Çok Daha Fazlası” ve Atlantik Konseyi makalesi, “Tanklar hayati önem taşıyor ama Ukrayna’nın Putin’in Rusya’sını yenmek için çok daha fazlasına ihtiyacı olacak.”

American Enterprise Institute (AEI) ise ABD’nin Ukrayna’ya sağladığı askeri yardımların daha da artırılmasını destekleyen çok sayıda makale yayınladı. Örneğin bir makalede, Ukrayna’nın Batılı tankları almasının ‘önümüzdeki aylarda daha uzun menzilli füzeler veya dördüncü nesil savaş uçakları gibi diğer gelişmiş yeteneklere ihtiyaç duyacağının habercisi olabileceği’ savunuluyor. Bir başka AEI yayını ise Ukrayna’nın en büyük zayıflığının ABD’den aldığı ‘yardımın miktarıyla ilgili olduğunu’ savunuyor.

Savunma sanayinden fon alan diğer düşünce kuruluşları da benzer argümanlar ileri sürüyor. Örneğin Brookings Enstitüsü, “Kırmızı Çizgileri Aşmadan Ukrayna’yı Silahlandırmak” ve “Ukrayna’daki Uzun Savaş” başlıklı makaleler yayınlayarak ABD’nin herhangi bir kırmızı çizgiyi ihlal etmeden ve gerilimi tırmandırmanın maliyetini artırmadan tank ve diğer araçları, füzeleri ve hatta uçakları gönderebileceğini savunuyor.

Ya da Wilson Center’ın, “Ukrayna”yı Desteklemenin İyi Bir Yatırım Olmasının Dört Nedeni” başlıklı makalesi bu argümanı bir adım daha ileri götürerek askeri yardımın sadece Ukraynalılara yardım etmek için değil, küresel savaştan kaçınmak, ABD’nin yurtdışındaki imajını iyileştirmek, Amerikan güvenliğinin üstünlüğünü sergilemek ve hatta LGBT haklarını korumak için de kritik öneme sahip olduğunu iddia ediyor.

RAND Corporation tarafından hazırlanan, “Ukrayna Savaşı Savunma Stratejisini Nasıl Hızlandırır?” başlıklı bir rapor ise Rusya ile Ukrayna üzerinden savaşmanın Amerika’nın Çin karşısındaki konumunu da iyileştirdiğini söylüyor. 

Council on Foreign Relation’ın, “Batı Ukrayna’ya Hafif Tanklar Gönderiyor. Bir Fark Yaratacaklar mı?” başlıklı makalesinde Ukrayna’ya hafif tanklar ve diğer zırhlı araçların gönderilmesinin operasyonel, taktiksel ve stratejik olmak üzere savaşın her seviyesinde bir fark yaratabileceğini savunuluyor.

Center for a New American Security’nin, “ABD’nin Ukrayna’ya Askeri Yardımının Şaşırtıcı Başarısı” başlıklı makalesi, ABD tarafından tedarik edilen obüsler, Yüksek Hareket Yetenekli Topçu Roket Sistemi (HIMARS), gemisavar füzeler, hava savunma yetenekleri ve piyade savaş araçları ve tanklar gibi bir dizi silahın Ukrayna’nın savaş alanındaki başarısı için hayati önem taşıdığını savunuyor.

Başta Atlantik Konseyi olmak üzere bu düşünce kuruluşları tarafından yayınlanan makalelerden bazıları çatışmaya diplomatik çözümler getirilmesini reddediyor.

Bir başka Atlantik Konseyi makalesi ise savaşta düşmanlıkların belirgin bir şekilde artması için çağrıda bulunuyor ve ‘Ukrayna’nın orantılı misilleme hakkı olduğunu’ savunuyordu. Makaleye göre bu, Rusya’daki kritik alt yapıyı yok etme ve Moskova ile diğer şehirleri karanlığa gömme hakkıyla başlıyordu.

Medyadaki atıflar da yönlendirici

Medyada bu tip düşünce kuruluşlarına yapılan atıfları da inceleyen Freeman, İnsan Hakları İzleme Örgütü dışında, ilk 10’daki tüm kuruluşların savunma sanayii tarafından fonlandığını tespit ediyor.

İlk iki sırada CSIS ve Atlantik Konseyi yer alırken, Carnegie, AEI, CFR ve Brookings gibi kuruluşlar da medyada kendilerine en çok yer bulanlardan.

CSIS’in kamuya açık en son bilgileri, düşünce kuruluşunun geçen yıl Pentagon yüklenicilerinden en az 2,2 milyon dolar aldığını gösteriyor. Benzer şekilde, Atlantik Konseyi de 2021 yılında Pentagon ve yüklenicilerinden en az 1,3 milyon dolar aldığını bildirdi. Her iki düşünce kuruluşu da, Ukrayna’daki savaşın bir sonucu olarak Pentagon’dan milyarlarca dolarlık sözleşme alan Lockheed Martin ve Raytheon’dan yüz binlerce dolar ‘bağış’ alıyor.

AMERİKA

Biden çekilecek mi?

Yayınlanma

ABD Başkanı Joe Biden’ın, kasım ayında yapılacak seçimlerdeki rakibi Donald Trump ile karşı karşıya geldiği TV münazarasında kötü performans göstermesinin ardından başlayan tartışma büyüyor.

Yarıştan çekilmesi yönündeki çağrıların artması üzerine Biden, kendi kampanya ekibi, Demokratik Ulusal Komite (DNC) ve Demokrat valilerle bir görüşme yaptı.

Politico’da yer alan habere göre DNC ve kampanya ekibiyle Zoom üzerinden bir toplantı yapan Başkan, müttefiklerine adaylığının sallantıda olduğunu özel olarak kabul ettiğine dair haberlere rağmen, uzun soluklu bir yarış içinde olduğunu belirtti.

Görüşmede bulunan ve hassas konuyu tartışmak üzere isimlerinin açıklanmasını istemeyen iki kişiye göre, geçen hafta eski Başkan Donald Trump ile yaptığı tartışmadan bu yana geçen günlerin “zarar verici” olduğunu da kabul etti.

Biden’ın Zoom görüşmesinde, “Bunu olabildiğince açık ve net bir şekilde söylememe izin verin, olabildiğince basit ve açık bir şekilde: Ben devam ediyorum… Kimse beni dışarı itmiyor. Ayrılmıyorum. Sonuna kadar bu yarıştayım ve kazanacağız,” ifadelerini kullandı.

Son günlerde Demokratların olası bir yedek aday olarak kendisine odaklanmasıyla gündeme gelen Başkan Yardımcısı Kamala Harris de video görüşmesinde Biden’ın yanında oturuyordu.

Harris toplantıda, “Geri adım atmayacağız. Başkanımızın yolundan gideceğiz. Savaşacağız ve kazanacağız,” dedi.

Başkan, kampanyasında çalışan herkese teşekkür etti ve neyin tehlikede olduğunu hatırlattı. Biden, “Bu savaşta hepinizden daha fazla birlikte olmayı tercih edeceğim kimse yok. O yüzden kol kola girelim. Bu işi bitirelim. Siz, ben, başkan yardımcısı. Birlikte,” ifadelerini kullandı.

Biden Çarşamba günü erken saatlerde Kongre’deki üst düzey Demokratları da telefonla aradı ve akşam saatlerinde de Demokrat valilerle bir araya geldi. Valilerden bazıları toplantıya sanal olarak değil şahsen katılmak için ülkenin dört bir yanından seyahat etti.

Valilerden Biden’a destek

Demokrat eyalet valileri, Beyaz Saray’da yapılan görüşmelerin ardından, Başkan için yapılan bir dizi kötü ankete ve bazı Kongre üyelerinin ABD başkanlık yarışından çekilmesi çağrılarına rağmen Joe Biden’ı desteklediklerini söylediler.

20’den fazla etkili valiyle bir araya gelen Biden, yeniden seçim kampanyasına bağlı olduğuna dair onları ikna etmeye çalıştı.

Daha sonra üç vali Beyaz Saray’dan çıkarak Başkana güvenlerinin tam olduğu konusunda ısrar etti. Minnesota Valisi Tim Walz, “Valiler onun arkasındadır,” dedi ve Biden’ın “göreve uygun” olduğunu sözlerine ekledi.

Maryland Valisi Wes Moore, “Başkan bize her şeyi anlatmaya ve göstermeye devam etti,” derken, New York valisi Kathy Hochul da, “Başkan Joe Biden kazanmak için bu işin içinde,” diye ekledi.

Toplantıda hazır bulunan diğer isimler arasında California’dan Gavin Newsom, Michigan’dan Gretchen Whitmer ve Illinois’den JB Pritzker yer alıyordu.

Newsom daha sonra X’te yaptığı bir paylaşımda, “Bu gece Başkandan dört kelime duydum: bu işin tamamen içinde. Ve ben de öyleyim. Joe Biden bizim desteğimize sahip. Şimdi sıra onda,” dedi.

Biden’ın görüştüğü valilere “check-up yaptırdığını” söylediği de sızan bilgiler arasında.

Kongre Demokratlarından çekilme mektubu

Financial Times’ta (FT) yer alan habere göre ise ulusal güvenlik odaklı bir grup ılımlı Demokrat Temsilciler Meclisi üyesi, Biden’ı yarıştan çekilmeye çağıran bir mektup taslağı hazırladı.

İlk olarak Bloomberg, onlarca Demokrat Kongre üyesinin Biden’ın kenara çekilmesini talep eden bir mektubu imzalamayı özel olarak düşündüklerini bildirmişti.

Aynı zamanda, Arizona Demokrat Kongre üyesi Raúl Grijalva çarşamba günü Biden’ın yeniden seçilme teklifini askıya alması için açıkça çağrıda bulunan ikinci Temsilciler Meclisi üyesi oldu.

Grijalva New York Times’‘a verdiği demeçte, “Bu başka bir yere bakmak için bir fırsat. [Biden’ın] yapması gereken şey sorumluluğu üstlenmektir … bu sorumluluğun bir parçası da yarıştan çekilmektir,” dedi.

Massachusetts’ten Demokrat kongre üyesi Seth Moulton da Biden’ın Trump’ı yenme kapasitesi konusunda “ciddi endişeleri” olduğunu söyleyerek kendi açıklamasını yayınladı.

Bazı bağışçılar da Biden’dan umudu kesti

Demokrat partinin içinde kazan kaynarken, Biden’ın kampanya bağışçılarından da bazı çatlak sesler çıkmaya başladı.

Barack Obama, Hillary Clinton ve Joe Biden’ın kampanyaları da dahil olmak üzere Demokratlara yıllardır önemli katkılarda bulunan Damon Lindelof, Biden’a kazan kaldıran ilk yüksek profilli bağışçı oldu.

Lindelof, “Hayatım boyunca Demokrat oldum ve karmaşık, görkemli ülkemi seviyorum. Bunu isimsiz olarak yazmıyorum çünkü etkili konumdaki diğer kişilerden de aynısını yapmalarını istiyorum. Söyleyeceklerimin bir önemi var mı bilmiyorum ama gözlerimin, kulaklarımın ve kalbimin bana ne söylediğini biliyorum. Direksiyon başında uyuyakalmışım ve artık uyanma vakti geldi,” dedi.

Axios’ta yer alan habere göre ise, “endişeli Demokrat bağışçılar” pazartesi günü bir Zoom görüşmesinde Biden’ın kampanya yetkililerini sorguya çekti ve Biden’ın ekibine göreve uygunluğuyla ilgili yeni endişelerle nasıl başa çıkacakları konusunda baskı yaptı.

Axios’a göre bağışçıların soruları, Biden’ın önümüzdeki dört ay boyunca eski Başkan Trump’la başa baş mücadele edecek, 5 Kasım’da onu yenecek ve dört yıllık bir dönem daha görev yapacak dayanıklılık, beceri ve öze sahip olup olmadığı konusunda Demokrat Parti içinde derin şüpheler olduğunu ortaya koydu.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

ABD’de Demokratlar arasında “Biden çekilsin” sesleri yükseliyor

Yayınlanma

ABD’de kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri yaklaşırken, Donald Trump karşısındaki münazara performansı sert eleştirilere konu olan Başkan Joe Biden’ın yarıştan çekilmesine yönelik kendi partisinden çağrılar gelmeye başladı.

On yıllardır Demokratik Ulusal Komite’de (DNC) görev yapan James Zogby, Biden’ın çekilmesi halinde DNC’nin adayını seçmek için şeffaf, adil bir süreç oluşturabileceğini ileri sürdü.

The Nation’da yer alan habere göre Zogby, “Biden’ın adaylıktan çekilmesi söz konusu değil. Bu onun bireysel olarak karar vermesi gereken bir şey. Asıl soru onun yerine nasıl geçileceğidir,” dedi.

31 yıldır DNC üyesi ve Arap Amerikan Enstitüsü’nün başkanı Zogby, birçok Demokrat yönetime danışmanlık yapmış ve bir dizi başkanlık kampanyasına da liderlik etmişti.

Zogby, Biden’ın kampanyasını sonlandırması gerektiğine inandığını söyledi. DNC üyesi ayrıca Komitenin Biden’ın yerine geçecek kişiyi güçlendirecek ve Demokratlara kasım ayında üstünlük sağlayacak bir süreç oluşturabileceğini düşündüğünü vurguladı.

Kamala Harris’in ismi geçiyor

Ohio’dan eski Demokrat Temsilciler Meclisi üyesi Tim Ryan da, Başkan Yardımcısı Harris’in bu sonbaharda Demokrat aday listesinde Biden’ın yerini alması gerektiğini söyledi.

Ryan sosyal medya paylaşımında, “Yara bandını söküp atmalıyız! Tehlikede olan çok şey var. [Harris] işinde önemli ölçüde büyüdü, tartışmada Trump’ı yok edecek, seçim sorununu vurgulayacak, tabanımıza enerji verecek, genç seçmenleri geri getirecek ve bize nesilsel değişim sağlayacak. Vakit geldi!” diye yazdı.

Ryan, Pazartesi günü Newsweek’te yayınlanan bir başyazıda, Biden’ın hayranı olmasına rağmen, adaylık için uygun olmadığını savundu.

Ohio Senatosu yarışını Senatör JD Vance’e karşı kıl payı kaybettikten sonra 2022’de Kongre’den ayrılan Ryan, Harris’in partinin ihtiyaç duyduğu “kuşaksal değişimi” temsil edebileceğini de savundu.

Teksaslı Demokrat Kongre üyesi Lloyd Doggett salı günü, kasım ayındaki seçimlerde “Trump’ın zaferini riske atamayacak kadar çok şeyin tehlikede olduğunu” söyleyerek, Biden’a açıkça kenara çekilme çağrısı yaptı.

Demokratlardan “Trump kazanacak” çıkışı

Doggett, “Trump’ın aksine, Başkan Biden’ın ilk taahhüdünün kendisine değil, her zaman ülkemize olduğunu kabul ederek, çekilmek için acı verici ve zor bir karar vereceğini umuyorum,” dedi.

Maine’den Demokrat bir kongre üyesi olan Jared Golden ise yerel gazete Bangor Daily News’de bir köşe yazısı yayınlayarak Biden’ın kasım ayında kazanma kapasitesine güvenmediğini söyledi. Golden, “Ona oy vermeyi planlamıyor olsam da Donald Trump kazanacak,” dedi.

Washington eyaletinden Demokrat bir kongre üyesi olan Marie Gluesenkamp Perez de yerel bir televizyon kanalına verdiği demeçte, Biden’ın münazara performansının kendisine seçime mal olduğunu düşündüğünü söyledi.

Perez, “Hepimiz ne gördüğümüzü gördük, bunu geri alamazsınız ve bence gerçek şu ki Biden Trump’a karşı kaybedecek. Bunun zor olduğunu biliyorum ama bence o münazara zarar verdi,” diye konuştu.

Partideki ağır toplar da henüz desteklerini çekmemiş olsalar da Biden’ın durumuna ilişkin şüphelerini dile getiriyorlar.

Pelosi ve Clyburn de cini şişeden çıkardı

Demokratların eski Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, salı günü MSNBC’ye verdiği bir röportajda başkanın durumunu sorgulamanın “meşru” olduğunu kabul etti.

Biden’ın Kongre’deki en ateşli destekçilerinden Jim Clyburn, partinin başkan adayı olarak Biden’ı hâlâ desteklediğini söyledi fakat Biden “kenara çekilirse” Harris’i destekleyeceğini söyleyerek tepede bir değişiklik düşündüğünü gösterdi.

Financial Times’a konuşan New York’lu bir iş adamı ve bağışçı ise, “Bence [Biden’ı geri çekmek için] momentum oluşuyor. Bence bunun bir parçası da dün Yüksek Mahkeme’nin Trump’a dokunulmazlık veren kararı ve insanların korkmaya başlaması. Trump kazanırsa ne olur? Bu bir felaket olur,” dedi.

Okumaya Devam Et

AMERİKA

Arjantin ile Brezilya arasında yeni kriz

Yayınlanma

Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei, Bolivya’da geçen hafta yaşanan darbe girişiminin sahte olduğuna dair şüphelerini savundu ve Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva’ya yönelik hücumlarını, ismi açıklanmayan bir eleştirmene “aptal bir dinozor” diye hitap ettiği bir sosyal medya paylaşımıyla sürdürdü.

Milei’nin paylaşımı geniş çaplı bir kafa karışıklığına neden oldu çünkü Lula, ismiyle anılan tek kişiydi, “dinozor”un kimliği ise hiç belirtilmemişti. Milei’nin ofisi Lula iddialarını yalanladı fakat Milei’nin kime hakaret ettiğini söylemedi.

Yine de sosyal medya paylaşımında Milei, Lula’ya yönelik çeşitli eleştirilerini yineledi ve yaklaşan Brezilya ziyaretinden önce anlaşmazlığın tırmanmasına neden oldu.

Milei geçen yıl Arjantin’de yapılan seçimlerde Lula’yı hedef almış, Brezilyalı Lula da kendi kampanya ekibini Milei’nin rakibine yardım etmek üzere görevlendirmişti.

Milei, Lula’yı seçimlere müdahale etmek ve “tarihin en kirli kampanyasını” desteklemekle suçladı. Ayrıca Brezilyalı lideri “komünist” olarak nitelendiren Arjantinli, mevkidaşının başkanlığa dönmeden önce yolsuzluk suçlamasıyla hapse atıldığını belirtti.

Milei, Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce’ye karşı geçen hafta yapılan darbe girişiminin de “sahte” ve “hileli” bir ayaklanma olduğu yönündeki duruşunu yineleyen bir sosyal medya paylaşımında bu eleştirileri tekrarladı.

Milei, salı sabahı X’te yaptığı paylaşımda, “Bolivya’da yapılan sahtekarlık biliniyor ve mükemmel aptal bunu kabul etmek yerine beni eleştiriyor,” diyerek yine saldırdığı isimsiz “dinozora” gönderme yaptı.

Milei ve Lula, Brezilya ve Arjantin arasındaki ilişkilerin soğumasına yol açacak şekilde sürekli olarak kamuoyu önünde atışıyor.

Pazartesi günü Milei, Lula’nın siyasi rakibi eski Devlet Başkanı Jair Bolsonaro ile birlikte ABD’de her yıl düzenlenen Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansı’nın bir uzantısı olan CPAC Brasil’in bu haftaki etkinliğine katılacağını açıkladı.

Eski başkanın oğullarından ve CPAC Brasil organizatörlerinden Eduardo Bolsonaro’ya göre Milei ve Bolsonaro, cumartesi ve pazar günleri gerçekleşecek olan etkinlik sırasında bir araya gelmeyi planlıyor.

Lula hükümeti paylaşımla ilgili yorum yapmayı reddetti. Lula, geçen hafta komşusundan özür dilemesini talep etmiş, fakat Milei’nin sözcüsü bu talebin yerine getirilmeyeceğini söylemişti.

Arce yönetimi de pazartesi günü Arjantin Büyükelçisi ile bir araya geldi ve Milei’nin başarısız darbe girişimiyle ilgili açıklamalarını “enerjik bir şekilde reddettiğini” söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English