Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Velayeti: Tarihte hiçbir zaman savaş başlatan taraf olmadık

Yayınlanma

ali ekber velayeti

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, savaş istemediklerini ancak İsrail’in saldırganlığına uygun bir karşılık vereceklerini söyledi. Hamaney’in danışmanı da tarihte hiçbir zaman savaş başlatan taraf olmadıklarını belirtti ve Batılı ülkelerle işbirliğini önceledikleri mesajını verdi ancak ABD’nin iyi niyetine inanmadıklarını söyledi.

İsrail, İran’ın 1 Ekim’deki füze saldırılarına “misilleme” olarak 26 Ekim’de İran’daki askeri hedeflere saldırı düzenledi. İran, Tahran ve ülkenin batısındaki Huzistan ve İlam eyaletlerinde bazı askeri noktaların hedef alındığını ve hava savunma sistemlerinin saldırılara “başarıyla” karşı koyduğunu ancak bazı noktalarda “sınırlı hasar” meydana geldiği duyurdu. 4 asker ile 1 sivilin hayatını kaybettiği “sınırlı” ve önceden haber verilmiş saldırılarından sonra İran’ın İsrail’i yanıt vermeye zorlamayacak bir misilleme yapması bekleniyor.

Analistler bölgesel bir çatışmanın fitilini ateşlememek için İran’ın hemen yanıt vermekten kaçınacağını tahmin ediyor.

Pezeşkiyan’ın kabine toplantısında yaptığı açıklama bu pozisyonu doğrular nitelikte. İran devlet televizyonunun haberine göre Pezeşkiyan konuşmasında “Biz savaş peşinde değiliz, milletimizin ve ülkemizin haklarını savunacağız. Siyonist rejimin saldırganlığına uygun cevabı vereceğiz” dedi.

ABD’nin İsrail’in bölgedeki saldırganlığını desteklediğine dikkati çeken Pezeşkiyan, İsrail’in bölgedeki saldırganlığının devam etmesi halinde gerginliklerin yayılacağını belirtti.

Pezeşkiyan, Batılı liderlerin Gazze’de İsrail’in saldırıların durdurulacağına dair kendilerine söz verdiğini ancak yerine getirmediklerini bir kez daha yineledi.

Reformist Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan’ın temmuz ayında seçimleri kazanmasından bu yana İran, dış politikasını yeniden düzenlemek ve ABD’nin uyguladığı ekonomik baskıyı hafifletmek için Batılı ülkelerle nükleer müzakerelere yeniden başlamak istediğini ifade etti.

Ancak İsrail’in Tahran’da Hamas lideri İsmail Heniyye’yi hedef alması ve Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ı öldürmesi süreci İran için çetrefilli kılıyor. Ekonomik şartların da zorlaması nedeniyle Batı ile ilişkilerinde yeni bir sayfa açmakla caydırıcılığını yeniden tesis etmek ama bunu yaparken kaçınmaya çalıştığı savaşa sürüklenmemek için ince bir çizgide yürüyor.

Ekim ayı başında İsrail’e yüzlerce balistik füze ile saldırı düzenlemesi ve askeri hedefleri vurması aşınan caydırıcılığını telafi için önemli bir adım oldu. Bu saldırıya yanıt olarak İsrail’in verdiği tepkinin askeri hedeflerle sınırlı olması topyekûn savaş gündemini şimdilik rafa kaldırmış gözüküyor.

“Savaşı başlatan taraf olmadık”

Nitekim İran’ın dini lideri Ali Hamaney’in danışmanı Ali Ekber Velayeti, İsrail’in saldırısından bir gün sonra “Tarihin de kanıtladığı gibi biz hiçbir zaman savaş başlatmadık” dedi ve İran’ın Batı ile daha yakın ilişkilere ‘açık’ olduğunu söyledi.

Eski dışişleri bakanlarını Velayeti, Financial Times’a verdiği demeçte İslam Cumhuriyeti’nin, aralarında Avrupa ülkelerinin de bulunduğu ülkelerle daha iyi ilişkiler kurabilmek için dış politikasını yeniden değerlendirdiğini söyledi. Velayeti, “İran İslam Cumhuriyeti, İran’ın egemenliğine saygı duyulması ve eşit bir muameleyle yaklaşılması koşuluyla, İran ile gerçek etkileşim arayışında olan herhangi bir Batı devletiyle işbirliğine açık” dedi.

Velayeti, “Batı, Doğu ve gelişmekte olan ülkelerle ilişkilerde yeni bir dengeyi aktif olarak yeniden tanımlıyoruz. Avrupa’dan Asya’ya veya Afrika’ya kadar her ülkeyle dostluğa açığız” ifadelerini kullandı.

Velayeti, İsrail’in saldırılarını “boşa kürek çekmek” olarak nitelendirdi ve İsrail’i bölgesel istikrarsızlığı körüklemekle suçladı: “Savaş kışkırtıcısı bir yapı olarak bu rejim, istikrarsız Orta Doğu bölgesini ateşe verme ve barut fıçısını tutuşturacak kıvılcımı yaratma potansiyeline sahip” dedi.

Velayeti “Tarihin de kanıtladığı gibi biz hiçbir zaman savaş başlatmadık ve İran-Irak savaşı bu politikanın canlı bir örneği. Yine de bir saldırıyla karşılaşırsak saldırganın yaptığından pişman olacağı bir şekilde karşılık veririz” diye ekledi.

“ABD’nin iyi niyetine inanmıyoruz”

Tahran, nükleer görüşmeleri yeniden canlandırma olasılığını değerlendirmek için gelecek haftaki ABD başkanlık seçimlerinin sonucunu bekliyor. 2015 yılında İran, dünya güçleriyle bir nükleer anlaşmaya varmıştı, ancak eski ABD Başkanı Donald Trump bu anlaşmadan çekilerek geniş kapsamlı yaptırımları yeniden uygulamaya koydu. Buna karşılık İran, uranyum zenginleştirme sürecini silah seviyesine yaklaşacak oranda hızlandırdı.

Velayeti “[ABD Başkanı Joe] Biden’ın sessizce söylediğini, Trump açıkça söylüyor. Her ikisiyle de başa çıkma deneyimimiz. ABD ile müzakere geçmişimiz iyi. ABD’nin iyi niyetine inanmıyoruz. ABD’nin İsrail’e doğrudan ve koşulsuz desteği ile aynı anda arabulucular aracılığıyla gerilimi azaltma çağrıları, madalyonun iki yüzünden ibaret” dedi.

ORTADOĞU

SDG’den sonra ENKS de geçici Anayasa’ya itiraz etti

Yayınlanma

ahmet şara-mazlum abdi

Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) rakip olarak Türkiye’nin de desteği ile kurulan ve Erbil’e yakınlığıyla bilinen Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), yeni Suriye anayasa taslağını eleştirdi.

Suriye’de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) yönetiminin lideri Ahmed Şara dün geçici anayasanın temel hükümlerinin belirlendiği bildirgeye imza attı. “İslam hukuku yasaların temel kaynağıdır” maddesinin de bulunduğu yeni anayasaya HTŞ ile hafta başında el sıkışan SDG’den sonra ENKS de tepki gösterdi.

ENKS’den yapılan açıklamada “Bu bildiri, Suriye toplumunun gerçek çeşitliliğini yansıtan demokratik bir devlet inşa etme yönündeki beklentilerden uzak, hayal kırıklığı yaratan bir belgedir” denildi.

Taslağın, “Suriye’nin çeşitli siyasi, etnik ve dini bileşenlerini temsil etmeyen bir komisyon tarafından hazırlandığına” vurgu yapılan açıklamada, “Bu durum, belgenin kapsayıcılığını ve ulusal uzlaşıyı zayıflatmış, dışlama politikasını ve iktidarın tekelleşmesini pekiştirmiştir” ifadelerine yer verildi.

ENKS, geçici anayasanın “Suriye’nin çok uluslu ve çok dinli bir devlet olarak çoğulcu doğasını görmezden geldiği, ülkedeki etnik ve dini bileşenlerin haklarını güvence altına almadığı” eleştirisinde bulunduğu açıklamada, “Devletin isimlendirilmesinde tek bir etnik kimliği sabitleyerek diğer bileşenleri açıkça dışlamıştır. Ayrıca, cumhurbaşkanının dini konusundaki şartı koruyarak devletin dinler karşısında tarafsızlığı ilkesine aykırı davranmış, demokratik bir sistemin temeli olması gereken eşit vatandaşlık ilkelerine ters düşmüştür” ifadelerine yer verdi.

Rudaw’ın aktardığı açıklamada, şunlar kaydedildi: “Bunlara ek olarak bildiri, merkezi yönetim sistemini güçlendirmiş ve cumhurbaşkanına, güçler ayrılığı veya kurumsal denge için net garantiler sunmadan geniş yetkiler vermiştir. Bu durum, otokratik yönetimin yeni biçimlerde yeniden üretilmesi konusunda endişe yaratmaktadır. Bildiri ayrıca sivil ve bireysel özgürlüklere ek kısıtlamalar getirmiş, kadının rolünü sosyal statüsünü ve toplumsal rolünü korumakla sınırlandırmıştır. Bu yaklaşım, baskı ve toplum üzerindeki kısıtlamaların bir uzantısıdır.”

“Geçiş döneminin adil katılım garantileri olmaksızın beş yıl olarak belirlenmesi, bu süreci gerçek bir siyasi dönüşümün hazırlığı olmak yerine mevcut durumu pekiştiren bir araca dönüştürmektedir. Bu durum, krizi çözmek yerine derinleştirmektedir.”

“Suriye Kürt Ulusal Konseyi, bu bildiriyi tekçiliği ve iktidarın tekelleşmesini pekiştiren bir adım olarak görmektedir. Bu durum, siyasi ve etnik çoğulculuğu sağlamak için bildirinin yeniden gözden geçirilmesi yönünde tüm ulusal demokratik ve etnik güçlerden sorumlu bir duruş gerektirmektedir.”

“Konsey ayrıca, Kürt meselesinin yerli bir halkın meselesi olarak adil ve demokratik çözümü için mücadele etme, tüm vatandaşlarının haklarını garanti altına alan ve aralarında adalet ve eşitliği sağlayan adem-i merkeziyetçi bir Suriye çerçevesinde mücadele etme kararlılığını vurgulamaktadır.”

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas, Edan Alexander’ı serbest bırakacak

Yayınlanma

Edan Alexander

Hamas, ateşkese arabulucu ülkelerin sunduğu öneriye yanıt olarak Gazze’de esir tutulan biri hayatta 4’ü ölü, 5 ABD-İsrail vatandaşını teslim edeceğini duyurdu.

Hamas’tan yapılan açıklamada, dün arabulucu ülkeler Mısır ve Katar’dan müzakerelerin yeniden başlatılmasına ilişkin bir öneri alındığı ve olumlu şekilde değerlendirildiği belirtildi. Öneriye cevaben Hamas’ın ABD vatandaşlığı da bulunan hayattaki İsrail askeri Edan Alexander ile 4 ABD-İsrail vatandaşının naaşını teslim edeceği aktarıldı.

Hamas’ın ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına ilişkin müzakerelere başlamaya hazır olduğu vurgulanan açıklamada, İsrail’e ateşkes anlaşmasına tam uyma çağrısı yapıldı.

Gazze’de 19 Ocak’ta yürürlüğe giren ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşaması 2 Mart’ta sona ermişti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail hükümeti, 3 Şubat’ta başlaması gereken ikinci aşama müzakerelerini engellemişti.

İsrail, 2 Mart’ta Gazze Şeridi’ne her türlü insani yardım malzemesinin girişini durdurmuş, 9 Mart’ta da Gazze Şeridi’ne elektrik tedarikini kesmişti.

İsrail müzakere heyetinin 10 Mart’ta “kalıcı ateşkesi görüşme” yetkisi olmaksızın Katar’ın başkenti Doha’ya ulaştığı bildirilmişti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff da müzakerelere katılmıştı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail, Suriye’den sonra Lübnan’da da kalıcı işgale hazırlanıyor

Yayınlanma

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, kara sınırını belirlemek için Lübnan’la yapılması planlanan müzakerelere rağmen İsrail ordusunun Lübnan’ın güneyindeki beş stratejik noktada “süresiz olarak” kalacağını söyledi.

Katz’ın ofisinden yapılan açıklamaya göre, dün Genelkurmay Başkanı Korgeneral Eyal Zamir ve diğer üst düzey askeri yetkililerle yaptığı değerlendirme toplantısında Katz, “Ordunun Lübnan’daki tampon bölgeyi kontrol eden beş noktada süresiz olarak kalacağını ve bunun, kuzeydeki İsrail vatandaşlarını korumak adına alınan bir karar olduğunu” net bir şekilde ifade etti. Ayrıca, bu durumun gelecekte, sınırdaki anlaşmazlık noktalarıyla ilgili olası müzakerelerle bağlantılı olmadığını açıkladı.

Times of Israel’de yer alan habere göre Katz, orduya bu beş stratejik noktadaki mevzilerini güçlendirmesi ve uzun süreli işgale hazırlanması talimatını verdi.

İsrail ve Lübnan; ABD ve Fransa arabuluculuğunda iki ülke arasındaki kara sınırı dahil sorunların çözümü için üç ortak çalışma grubunun kurulması konusunda anlaşmıştı. İsrail basınına göre Tel Aviv yönetimi bu sürecin sonunda Lübnan ile ilişkilerini normalleştirmeyi hedefliyor. Hizbullah’a yakın medyaya göre “yeni Lübnan yönetiminin ABD’nin çıkarlarına daha uygun bir pozisyonda olması, Hizbullah’ın bu sürece karşı koymasını zorlaştırıyor.” Ancak yine de “Lübnan içinde bu plana karşı ciddi bir direnç oluşacağı da kesin.”

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English