Bizi Takip Edin

AVRUPA

Vilnius NATO Zirvesine doğru Ukrayna muamması

Yayınlanma

11-12 Temmuz tarihlerinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenecek kritik NATO Zirvesi öncesinde Ukrayna’nın ittifaka katılımına ve savaş sahasının geleceğine ilişkin belirsizlik sürüyor.

Ukraynalı liderler, Vilnius’ta ülkenin NATO’ya katılımına ilişkin kesin bir karar alınmasını talep ediyorlar ve aksi durumda ‘boykot’ tehdidini öne sürüyorlar. Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, özellikle Baltık ve Polonya, Kiev’in NATO üyeliğinin en büyük destekçilerinden. Birleşik Krallık da bu cephede yer alıyor.

Başını ABD ve Almanya’nın çektiği NATO ülkeleri ise, Ukrayna’ya batı ile İsrail arasındaki ilişki türü bir ‘güvenlik garantileri’ vermeyi hedefliyorlar.

Biden: Ukrayna üyeliğe hazır değil

Zirveden önce Avrupa turuna başlayan ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’nın NATO’ya katılmaya henüz hazır olmadığını söyledi ve Rusya ile yaşadığı savaş nedeniyle uluslararası ittifaka üyelik ihtimalini ‘erken’ olarak nitelendirdi.

Biden, CNN’den Fareed Zakaria ile Pazar günü yayınlanan röportajında, “[Ukrayna’nın] NATO üyeliği için hazır olduğunu düşünmüyorum. Şu anda, savaşın ortasında Ukrayna’yı NATO ailesine katıp katmama konusunda NATO’da oybirliği olduğunu sanmıyorum,” ifadelerini kullandı.

Biden, Ukrayna’nın üyelik için gerekli tüm nitelikleri yerine getirmek için ‘hâlâ yapması gereken işler’ olduğunu ekledi ve sürecin ‘biraz zaman alacağı’ konusunda uyardı. Bu arada Kiev’e güvenlik garantileri sağlama taahhüdünü yineleyen Biden, ülkesinin, Ukrayna’nın kendisini savunmak için ihtiyaç duyduğu silahlara sahip olmasını sağlayacağını vurguladı.

Kiev yönetimine misket bombası verme kararı hakkında da konuşan Biden, bunun kendisi açısından ‘çok zor bir karar’ olduğunu öne sürdü. ABD Başkanı, Kiev’in Moskova’ya karşı misket bombalarına ihtiyacı olduğunu savundu.

ABD ve Almanya, sonuç deklarasyonuna müdahale etti

Financial Times’ta (FT) yer alan habere göre, Washington ve Berlin, Vilnius Zirvesinin sonuç bildirgesinden Kiev’in NATO üyelik yolunun açıldığına ilişkin yorumların çıkarılmasını istedi.

Pazar günü NATO büyükelçileri arasında yapılan görüşmelerde liderler bildirisi metni üzerinde uzlaşmaya varılamadığını belirten yetkililer, liderlerin bildiriye zirvede son şeklini vermelerinin muhtemel olduğunu ifade ettiler.

Habere göre Kiev’in üyeliği için net bir yol çizilmesini isteyenler, daha azının NATO’nun Ukrayna’nın ittifakın 5. Maddesindeki karşılıklı savunma hükmü uyarınca savaş sonrası korunma taleplerini görmezden geldiği anlamına geleceğini ve Rusya’nın hedeflerinden biri olan ülkenin ittifaka girişini engelleme amacına ulaşmasına yardımcı olacağını savunuyor.

Almanya ve ABD’nin başını çektiği ‘muhalifler’ ise, NATO’nun Ukrayna’nın yönetim, askeri standartlar ve silahlar konusunda katı standartları karşılamadan üyeliğe giden kaçınılmaz bir yolda olduğu izlenimi veren herhangi bir şeyi kabul edemeyeceğini ve ittifakın savaşın nasıl ya da ne zaman biteceğini bilmeden herhangi bir taahhütte bulunamayacağını ileri sürüyor.

Pazar günü gazetecilere bir açıklama yapan ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, “NATO bildirisi üzerinde, Ukrayna’nın NATO’ya üyelik isteğiyle ilgili dil üzerinde çalışılıyor. Vilnius’a doğru ilerlerken müttefiklerin bu konuda fikir birliğine vardığını göreceğimizi ve diğer hususların yanı sıra bu reformlar üzerinde çalışmaya devam etmek için bir süreçten bahsedileceğini düşünüyorum,” dedi.

Resmi yola karşı çıkan ülkeler, en acil meselenin Ukrayna’nın savaşı kaybetmemesini sağlamak olduğunu söylüyor. Taahhütlerinin kanıtı olarak da Kiev’e sağlanan eşi benzeri görülmemiş düzeydeki askeri ve mali desteğe işaret ediyorlar.

ABD ve Almanya’dan üyeliğe engel

Alman Şansölyesi Olaf Scholz da geçen ay yaptığı açıklamada Ukrayna’nın NATO’ya hızlı bir şekilde üye yapılmasına karşı çıktığını, şu anda yapılması gerekenin savaş kapasitesinin artırılması olduğunu söylemişti.

NATO’dan bir kaynak, Berlin’in bu hafta Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılacak yıllık NATO zirvesini, Ukrayna’nın üyeliğe kabul edilmemesi halinde kendisini savunmasına yardımcı olmak için diğer ülkeleri üyelik önerileri yerine güvenlik güvencelerine odaklanmaya teşvik etmek için kullanacağını söyledi.

The Telegraph‘a konuşan bir kaynak, “Berlin hemen üyelik teklifine soğuk bakıyor. Esasen üyeliği engelleyecek garantiler geliştirmek için bir süreç ve zaman istiyor. Berlin, Vladimir Putin’in 5. Maddeyi test etmesini istemiyor,” dedi.

Bild gazetesinin Pazartesi günü üst düzey bir kaynağa dayandırdığı haberine göre, deABD ve Almanya Ukrayna’nın NATO’ya katılma talebini engelliyor.

Kaynağa göre iki ülke, Ukrayna’nın NATO’ya üye olmak için resmi bir talepte bulunmasını engellemek amacıyla ittifakın diğer üyelerine de kendilerine katılmaları için baskı yapıyor.

Ukrayna’ya ‘güvenlik garantileri’ ve özel ilişki önerisi

İttifak, Vilnius Zirvesi ile birlikte NATO-Ukrayna ilişkilerini bir konsey formatına yükseltecek ve Kiev’in kriz toplantıları düzenlemesine izin verecek. Diplomatlar bunun iki taraf arasındaki işbirliğinin kapsamını derinleştireceğini söylüyor. Konsey aynı zamanda katılım sürecini düzenli olarak izleyebilecek bir organ olarak da işlev görebilecek.

İttifakın 31 üyesi ayrıca Ukrayna’nın üyeliğine ilişkin siyasi bir karar alındıktan sonra resmi bir Üyelik Eylem Planı’na (MAP) duyulan ihtiyacı ortadan kaldırmayı da geçici olarak kabul etti. MAP, eski Varşova Paktı üyelerinin katılıma hazır olmalarını sağlamak üzere tasarlanmış bürokratik bir süreçti.

FT’ye konuşan iki diplomat, bunun yerine Ukrayna’nın yolsuzlukla mücadele reformları, silahların birlikte çalışabilirliği ve istihbarat paylaşımının korunması gibi idari konularda standartları karşılamasını sağlamaya yönelik adımlar atılacağını söyledi.

İttifakın doğudaki sekiz üyesinin önerisi, NATO dışişleri bakanlarını Kasım ayında Ukrayna’daki ilerlemeyi yeniden değerlendirmekle yükümlü kılacak.

Öte yandan POLITICO’dan yer alan iddiaya bakılırsa, batılı müttefiklerden oluşan küçük bir grup, NATO Zirvesi öncesinde Ukrayna için bir güvenlik taahhüdü deklarasyonuna son şeklini vermek üzere ‘ileri düzeyde’ müzakereler yürütüyor.

ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya haftalardır Kiev’le bu konuyu görüşüyor ve NATO, AB ve G7’deki diğer müttefikleriyle de temasta. Amaç, ayrıntıları ülkeden ülkeye değişse de Ukrayna’ya süreklileşmiş askeri yardımda bulunmak isteyen tüm ülkeler için bir ‘şemsiye’ oluşturmak.

Planlar hakkında bilgi sahibi bir NATO diplomatına göre ABD Başkanı Joe Biden Pazartesi günü Londra’da Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak ile bir araya gelecek ve iki liderin kurmayları bu konu üzerindeki detaylara odaklanacak.

Girişimdeki amaç, özellikle Kiev’in bu haftaki zirvede NATO üyeliği konusunda istediği kesin taahhüdü alamayacağı düşünüldüğünde, Ukrayna için daha kalıcı bir birlik sinyali sunmak.

NATO’dan üst düzey bir diplomat, “Bu, Ukrayna’ya yönelik olarak, uzun bir süre boyunca silahlı kuvvetlerini donatacağımıza, finanse edeceğimize, onlara danışmanlık yapacağımıza ve gelecekteki herhangi bir saldırıya karşı caydırıcı bir güce sahip olmaları için onları eğiteceğimize dair bir garantidir,” dedi. 

Fakat diplomata göre, taahhüdün ne olacağına Ukrayna ile iki taraflı müzakerelere girecek ülkelere bağlı olacak.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Cuma günü gazetecilere yaptığı açıklamada, NATO’nun zirvede Ukrayna’nın savunmasını modernize etmeye yardımcı olacak planlar üzerinde anlaşmaya varacağını söyledi. Stoltenberg planın ‘Ukrayna silahlı kuvvetleri ile NATO arasında tam bir birlikte çalışabilirlik sağlamak için çok yıllı bir yardım programı’ içereceğini de söyledi.

‘İsrail modeli’ önerisi

Bazı yetkililer, batılı ülkelerin Ukrayna’ya vermek istediği güvenlik taahhütlerini, Washington’un Tel Aviv’e sağladığı açık askeri desteğe benzer bir ‘İsrail modeli’ olarak sunuyor.

ABD İsrail’in Ortadoğu’da ‘niteliksel askeri üstünlüğe’ sahip olmasını sağlamayı taahhüt ediyor ve her 10 yılda bir mutabakat zaptı imzalıyor. Yetkililer Ukrayna’nın da benzer bir şey yapabileceğini ve ülkenin savunmasını uygun bir zemine oturtabileceğini düşünüyorlar. Öte yandan Ukrayna’nın bölgede niteliksel olarak Rusya’dan daha üstün bir askeri niteliğe sahip olabilmesi ise mümkün görünmüyor.

Zelenski’den çağrı: Ukrayna’yı şimdi NATO’ya davet edin

Öte yandan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ise, Çarşamba akşamı CNN’de yayınlanan bir röportajında Biden’a Ukrayna’yı ‘şimdi’ örgüte davet etmesi çağrısında bulundu.

Zelenski daha önce, NATO’nun 2008 yılında yaptığı ve Ukrayna’nın ‘üye olacağını’ söylemekle yetindiği açıklamadan somut bir ilerleme kaydedilmemesi halinde zirveye katılmayacağı tehdidinde bulunmuştu.

Ukraynalı lider Pazar günü ABC’ye verdiği demeçte, “Tüm mesele uygun ifadeyi bulmak ve Ukrayna’yı davet etmek için siyasi irade,” dedi.

Öte yandan Ukrayna’nın, NATO üyeliği konusunda ‘karamsar’ olduğu belirtiliyor. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba Cumartesi günü yaptığı açıklamada, eksik olanın, ülkenin NATO üyeliğine giden yolu ‘Ukrayna’nın katılım daveti konusunda netlik’ ile daha da hızlandıracak bir karar olduğunu söyledi. Kuleba, Vilnius zirvesinin bunu sağlamak için ‘eşsiz bir an’ olacağını öne sürdü.

FT’ye konuşan Ukraynalı bir savunma bakanlığı danışmanı, “Üyelik masada değil ve gündemi değiştirmek için artık çok geç,” dedi. “Türkiye ve Macaristan İsveç’in ittifaka katılmasına bile karşı çıktı,” diyen danışman, bu durumda Ukrayna konusunda bir şey elde etmenin mümkün olmadığını düşünüyor.

Doğu Avrupalılar aceleci

Ukrayna’nın NATO üyeliğinin acilen yerine getirilmesini Ukrayna’dan daha fazla isteyenler, ittifakın doğu kanadı mensupları.

Örneğin Polonya gibi ‘Rusya şahinleri’, Ukrayna’nın NATO’ya üyelik önkoşullardan bazılarını zaten yerine getirdiğini söylüyor. Dışişleri Bakanı Zbigniew Rau geçen hafta gazetecilere verdiği demeçte, “Polonya olarak Ukrayna’nın NATO’ya kurumsal düzeyde yakınlaşmasını istediğimiz konusunda çok netiz. [Önkoşullar] yerine getirildiğinde, Ukrayna’yı NATO’ya nispeten hızlı bir şekilde dahil etmeyi düşünebiliriz,” dedi.

Estonya Dışişleri Bakanı Margus Tsahkna ise, “Rusya’nın komşu ülkeleri için en tehlikeli yer NATO’nun bekleme odasında oturmaktır. Biz de 15 yıl önce Gürcistan ve Ukrayna ile tam olarak bunu yaptık,” ifadelerini kullandı. Tsahkna, Ukrayna’nın üyelik sürecini başlatmak gerektiğini de sözlerine ekledi.

Ukrayna, eski ABD’li yetkililerin Ruslarla görüşmesine kızgın

Ukrayna Cuma günü, bazı eski ABD hükümet yetkililerinin Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve diğer Rus yöneticilerle görüşme istekliliğinden duyduğu endişeyi dile getirerek, bu tür görüşmelerin Washington’un Kiev’e verdiği desteği aşındırıp aşındırmadığını sorguladı.

NBC News Perşembe günü eski üst düzey ABD ulusal güvenlik yetkililerinin, aralarında Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un da bulunduğu önde gelen Ruslarla gizli görüşmeler yaptığını ileri sürdü. Haberde, Biden yönetiminin Ukrayna savaşını sona erdirmek için gelecekteki diplomasinin önünü açmayı amaçlayan görüşmelerden haberdar olduğu ancak yönlendirmediği iddia edildi.

Habere yanıt veren Ukraynalı bir yetkili, Kiev’in ‘gizli toplantıya ilişkin yayın ve yorumları yakından izlediğini’ ve ‘ABD ve Rus vatandaşları arasında dünyanın başka yerlerinde de benzer arka oda istişareleri yapıldığına’ dair haberleri takip ettiğini söyledi.

Ukrayna hükümeti adına bir açıklama yapan yetkili, “Bu malzemelerin Vilnius zirvesi arifesinde medyada yer almasının zamanlaması göz önüne alındığında, Washington’un Kiev’in NATO’ya davet edilmesine ilişkin sert tutumunun bu arka oda istişareleriyle bir şekilde bağlantılı olup olmadığı sorusu ortaya çıkıyor,” dedi.

Türkiye, Ukrayna’ya yardımı artırıyor mu?

Zelenski’nin Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi, savaş sahasında ve NATO zirvesi öncesinde önemli sonuçlara gebe olabilir.

Erdoğan, Zelenski ile yaptığı basın toplantısında Ukrayna’nın NATO üyeliğini ‘hak ettiğini’ söylerken, Türkiye’de bulunan neo-Nazi Azov Taburu liderlerinin Ukrayna’ya gönderilmesi Rusya tarafından tepkiyle karşılandı.

Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü Tuğgeneral Oleksiy Hromov da geçen hafta Ukrinform haber ajansına verdiği mülakatta, Ukrayna’nın Türk yapımı Fırtına obüslerini teslim almasını beklediğini söyledi. Hromov, “Fırtına gibi Ukrayna Silahlı Kuvvetleri tarafından henüz kullanılmayan yeni sistemlerin gelmesi bekleniyor,” dedi.

T-155 Fırtına, aslen Güney Kore tarafından geliştirilen K9 Thunder 155 mm kundağı motorlu obüsün Türk versiyonu. Kromov, beklenen obüslerin Fırtına veya Fırtına Next-G varyantı olup olmadığını söylemedi. T-155 Fırtına Next-G olarak adlandırılan bu yeni versiyon, bir önceki versiyona göre hareket kabiliyeti, ateş gücü ve daha yüksek koruma seviyesi sunuyor.

AVRUPA

Meloni: Trump düşman değil, ‘pragmatik’ bir AB yaklaşımı gerek

Yayınlanma

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, 19-20 Aralık’ta yapılacak Avrupa Konseyi toplantısı öncesinde, AB’nin Donald Trump yönetimine karşı pragmatik bir yaklaşım sergilemesi ve NATO’da AB’nin rolünün Amerika’nınkine denk olacak şekilde güçlendirilmesi çağrısında bulundu.

Meloni 17 Aralık Salı günü İtalyan parlamentosunda yaptığı konuşmada ABD’ye karşı “pragmatik, yapıcı ve açık bir yaklaşımın” önemine dikkat çekti. Meloni, AB-ABD işbirliği alanlarından yararlanılmasını ve “her iki tarafa da zarar verecek” ticari anlaşmazlıkların önlenmesi için çalışılmasını önerdi.

“Merkez sol” Demokratik Parti’den (PD) bir milletvekilinin sorusunu yanıtlayan Meloni, ABD’nin seçilmiş başkanının “düşman” olarak nitelendirilmesini reddetti.

Meloni, “Korumacı iktisadi politikalar konusunda endişeler varsa, ki bundan kaçınmak için kesinlikle çalışmalıyız, birini düşman olarak tanımlayarak bir diyalog başlatmanın bunu başarmaya yardımcı olacağına inanmıyorum,” dedi.

Avrupa’nın savunması konusunda ise Meloni, NATO çerçevesinde daha güçlü ve daha özerk bir Avrupa’ya ihtiyaç olduğunu belirtti. Meloni, Avrupa’nın NATO içinde “ağırlık ve saygınlık bakımından” Amerika’nınkine denk bir Avrupa ayağı oluşturmayı hedeflemesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

İtalyan lider, “Atlantik İttifakına olan bağlılığımız güvenliğimizin temel taşı olmaya devam etmektedir, fakat Avrupa bu ittifak içerisinde daha büyük bir rol üstlenmeyi hedeflemelidir,” ifadelerini kullandı.

İtalyan başbakanı çarşamba günü Fransız, Alman, Polonyalı, İngiliz ve Ukraynalı liderler ve NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile birlikte “Weimar Plus” zirvesi için Brüksel’de olacak.

Meloni ayrıca muhalefetin İtalya’nın AB içinde yalnızlaştığı yönündeki iddialarını da reddederek “gerçeklerin bunun tam tersini gösterdiğini” söyledi.

Örneğin Meloni, Raffaele Fitto’nun Avrupa Komisyonu başkan yardımcısı olarak atanmasının, daha önce AB içinde muhafazakârları bir kenara iten cordon sanitaire’i kırdığını söyledi.

Mercosur anlaşmasıyla ilgili olarak Meloni, İtalya’nın uygun bir denge olmadan bu anlaşmayı desteklemeyeceğini vurguladı. Meloni, “İtalya, Batılı olmayan küresel aktörlerin etkisi altına girme riski taşıyan bizimkine benzer bir kıta olan Latin Amerika’ya yatırım yapma fırsatları görüyor,” dedi.

Bununla birlikte, anlaşmanın “diğer ülkeler bizim üreticilerimize uyguladığımız gıda standartlarına uymadıkları için genellikle en yüksek maliyetlere katlanan” tarım sektörünü ele alması gerektiği konusunda uyardı.

Suriye konusuna da değinen Meloni, Beşar Esad yönetiminin düşmesini “iyi haber” olarak nitelendirdi fakat ülkenin geleceğine ilişkin endişelerini de dile getirdi.

Meloni, “Şam’da açık bir büyükelçiliği bulunan tek G7 ülkesi olan İtalya, Suriye’nin yeni liderliğiyle ilişki kurmaya hazır,” dedi.

Yeni Suriye hükümetinden gelen “cesaret verici ilk sinyalleri” kabul etmekle birlikte Meloni ihtiyatlı olunması çağrısında bulundu. İtalyan lideri, “Sözleri eylemler takip etmeli; yeni yetkilileri eylemlerine göre yargılayacağız,” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’ten “enerji kablosu” projesine Alman elektrik reformu şartı

Yayınlanma

İsveç, Berlin’in elektrik piyasasını yeniden düzenleyerek denizaşırı ülkelerden daha düşük maliyetli elektrik çekmeyi durdurması halinde Almanya’yı güney İsveç’e bağlayacak bir elektrik kablosu projesini onaylamaya hazır olduğunu açıkladı.

İsveç Enerji Bakanı Ebba Busch Financial Times’a (FT) yaptığı açıklamada, Almanya ve İsveç elektrik piyasalarını birbirine bağlaması planlanan 700 megavatlık Hansa PowerBridge projesinin “Almanya kendi sistemini düzene sokana kadar” erteleneceğini söyledi. 

Busch, Almanya’nın iç elektrik piyasasını, şebekelerinin verimliliğini artıracak ve fiyatları düşürecek ihale bölgelerine ayırması halinde İsveç hükümetinin proje üzerinde “harekete geçmeye hazır olacağını” da sözlerine ekledi.

Bu tür reformların, Almanya’nın İsveç’in büyük ölçüde hidroelektrikle üretilen daha ucuz elektriğini çekmesini ve İsveçli tüketiciler için maliyetlerin artmasını önleyeceği düşünülüyor.

Elektrik, şebekeler üzerinde en yüksek fiyat talebinin olduğu yere doğru akıyor. İsveç’in şebekesi halihazırda Baltık Denizinin altından geçen bir enterkonnektör aracılığıyla Almanya’ya bağlı.

Avrupa’daki elektrik fiyatlarına ilişkin tartışmalar, AB üyesi ülkelerin Rus gazı ve fosil yakıtlardan uzaklaşmak için sisteme hava koşullarına bağlı yenilenebilir enerji eklemek için acele etmeleri nedeniyle bu yıl giderek hararetlendi.

Bu durum, güneşin parladığı ve rüzgârın estiği dönemlerde önemli ölçüde fazla üretime yol açarken, güneş ya da rüzgârın olmadığı zamanlarda da üretimin çok düşük olduğu dönemleri beraberinde getirdi. Sonuç olarak birçok ülkede fiyatlar son derece dalgalı bir seyir izledi.

Busch, geçtiğimiz çarşamba ve perşembe günleri İsveç’in güneyinde fiyatların “eksi fiyatlardan” kilovat saat başına yaklaşık 1 avroya sıçradığını söyledi. Busch, bunun yatırım için “çok zor bir durum yarattığını” da sözlerine ekledi.

Yaz aylarında Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis de Yunanistan’daki açıklanamaz yüksek faturalarla ilgili endişelerini dile getirmiş ve bloğun enerji sistemini daha iyi incelenmesi gereken bir “kara kutu” olarak tanımlamıştı.

Mitsotakis, “İyi işleyen ve yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçekten yararlanan bir enerji piyasasına sahip olmak istiyorsak, bu konulara bakan ve müdahale etme kapasitesine sahip bir tür Avrupa düzenleyicisi düşünmeliyiz,” dedi.

AB’nin enerji düzenleyicisi Acer pazartesi günü, elektrik şebekesi maliyetlerinin 2050 yılına kadar iki katına çıkabileceği ve mevcut şebekelere daha fazla yük bindikçe “elektrik faturalarının genel karşılanabilirliğini tehlikeye atacağı” uyarısında bulundu.

Norveçli politikacılar geçen hafta, ülkedeki elektrik fiyatlarının 2009’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşması üzerine, Norveç ile Danimarka, Almanya ve Britanya arasındaki enterkonektörleri gözden geçirmek istediklerini söyledi. O zamandan bu yana fiyatlar aralık ayı için rekor düşük seviyelere geriledi.

Oslo’nun endişelerine atıfta bulunan Busch, “dünyanın geri kalanının bir parçası olmayı seven açık, ilerici bir ülkenin bu birbirine bağlı enerji sisteminin bir parçası olmak istemeyebileceğimizin sinyalini vermesinin Avrupa için üzücü bir an olduğunu” söyledi.

Busch, Almanya’nın yüksek fiyatlarının sorumlusu olarak nükleer santrallerini kapatma ve 2011 yılında Japonya’da meydana gelen Fukushima kazasının ardından AB düzeyinde nükleere verilen desteğe karşı çıkma kararını gösterdi.

İsveç de bir önceki hükümet döneminde benzer bir karar almış aöa politikasını değiştirerek Avrupa düzeyinde nükleer enerjinin en güçlü savunucularından biri haline gelmişti.

İsveç’in kendi enerji sistemi, ülkenin hidroelektrik santrallerinin çoğunun bulunduğu kuzeyden zayıf iletim bağlantıları olduğu için genellikle büyük bölgesel fiyat farklılıklarından muzdarip.

Geçtiğimiz hafta Volvo Cars, Volvo Trucks ve SKF’ye ev sahipliği yapan Göteborg’daki tüketiciler elektrik için kuzeydeki Luleå kentindekilerden 190 kat daha fazla ödedi.

FT’ye konuşan İsveç’in önde gelen bir şirket yöneticisi, “Enerji politikamız umutsuz. Eğer işleri kısa sürede yoluna koymazsak, sanayinin büyük bir kısmı sıkıntıya girebilir,” dedi.

Busch, Avrupa’nın nükleer enerji konusunda “siyasi mücadelelere” girmeyi bırakması ve sistemi istikrara kavuşturmak için teknolojiye daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etmesi gerektiğini söyledi.

Busch, nükleer karşıtı Yeşiller partisinin üyesi Alman Enerji Bakanı Robert Habeck’i kastederek, “Hiçbir siyasi irade fiziğin temel kurallarını geçersiz kılamaz, Dr. Robert Habeck bile,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AB’den Rusya’nın Baltık Denizi’ndeki tankerlerini alıkoyma tehdidi

Yayınlanma

12 İskandinav ve Baltık ülkesi, Baltık Denizi üzerinden Rus petrolü taşıyan tankerlerin operasyonlarını yakından izlemeye başlayacak.

Birçoğu hurdaya ayrılmaya hazır olan bu “şaibeli” gemiler, sigorta geçerliliği ve uygunluğu açısından denetime tabi tutulacak.

Yaptırımları ve sigorta koşullarını ihlal eden gemiler ciddi cezalarla karşı karşıya kalacak.

Estonya Başbakanı Kristen Michal, Reuters ajansına yaptığı açıklamada, “Gemiler iş birliği yapmazsa şu adımlar atılacak: Yasaklı gemiler listesine alınacaklar ya da belirli bölgelerde alıkonulacaklar,” dedi.

Tallinn’deki toplantıda konuşan Michal, “Önemli olan, Rusya’nın gölge filosunu engellemek adına bu süreci sistematik bir şekilde yürütmektir,” ifadelerini kullandı.

Toplantıya, Baltık ve Manş Denizi’ndeki Rus gemilerini izleme programına katılmayı kabul eden 12 ülkeden 10’unun askeri ittifakı olan Ortak Seferi Birlik başkanları katıldı.

Birleşik Krallık, Almanya, Polonya, Hollanda, beş İskandinav ülkesi ve üç Baltık ülkesinden oluşan 12 ülke, gölge filonun operasyonlarını “bozmak ve caydırmak” amacıyla bir dizi tedbir üzerinde anlaştı.

Bu ülkelerden altısı -Birleşik Krallık, Danimarka, İsveç, Polonya, Finlandiya ve Estonya- Manş Denizi, Danimarka Boğazı, Finlandiya Körfezi ve İsveç ile Danimarka arasındaki boğazlarda gemilerin sigorta belgelerini kontrol etmeye başlayacak.

Danimarkalı yetkililer, geçtiğimiz yıl dar ve dolambaçlı Danimarka Boğazlarında yerel pilot hizmetlerini kullanmayı bırakan eski tankerlerin artan varlığından duydukları endişeyi dile getirdi. Bu arada, Bloomberg tarafından derlenen ve Argus Media‘dan alınan gemi takip ve fiyatlandırma verilerine göre, bu yıl içinde bu güzergâhtan yaklaşık 33 milyar dolar değerinde Rus petrolü taşındı.

Bu rakam, Rusya’nın toplam açık deniz petrol ihracatının yaklaşık yüzde 42’sine denk geliyor.

Salı günü Birleşik Krallık, Rus petrolünün taşınmasında kullanılan 20 gemiye yaptırım uygulayarak, bu gemileri daha önceki kısıtlayıcı tedbirleri ihlal etmekle suçladı. AB ise gölge filo kapsamındaki 52 gemiye yaptırım uygulayarak toplam yaptırım listesini 79’a çıkardı.

10 milyar dolarlık plan: Rusya’nın ‘gölge filosu’ yaptırımları nasıl atlatıyor?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English