Bizi Takip Edin

AVRUPA

Vilnius NATO Zirvesine doğru Ukrayna muamması

Yayınlanma

11-12 Temmuz tarihlerinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenecek kritik NATO Zirvesi öncesinde Ukrayna’nın ittifaka katılımına ve savaş sahasının geleceğine ilişkin belirsizlik sürüyor.

Ukraynalı liderler, Vilnius’ta ülkenin NATO’ya katılımına ilişkin kesin bir karar alınmasını talep ediyorlar ve aksi durumda ‘boykot’ tehdidini öne sürüyorlar. Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri, özellikle Baltık ve Polonya, Kiev’in NATO üyeliğinin en büyük destekçilerinden. Birleşik Krallık da bu cephede yer alıyor.

Başını ABD ve Almanya’nın çektiği NATO ülkeleri ise, Ukrayna’ya batı ile İsrail arasındaki ilişki türü bir ‘güvenlik garantileri’ vermeyi hedefliyorlar.

Biden: Ukrayna üyeliğe hazır değil

Zirveden önce Avrupa turuna başlayan ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’nın NATO’ya katılmaya henüz hazır olmadığını söyledi ve Rusya ile yaşadığı savaş nedeniyle uluslararası ittifaka üyelik ihtimalini ‘erken’ olarak nitelendirdi.

Biden, CNN’den Fareed Zakaria ile Pazar günü yayınlanan röportajında, “[Ukrayna’nın] NATO üyeliği için hazır olduğunu düşünmüyorum. Şu anda, savaşın ortasında Ukrayna’yı NATO ailesine katıp katmama konusunda NATO’da oybirliği olduğunu sanmıyorum,” ifadelerini kullandı.

Biden, Ukrayna’nın üyelik için gerekli tüm nitelikleri yerine getirmek için ‘hâlâ yapması gereken işler’ olduğunu ekledi ve sürecin ‘biraz zaman alacağı’ konusunda uyardı. Bu arada Kiev’e güvenlik garantileri sağlama taahhüdünü yineleyen Biden, ülkesinin, Ukrayna’nın kendisini savunmak için ihtiyaç duyduğu silahlara sahip olmasını sağlayacağını vurguladı.

Kiev yönetimine misket bombası verme kararı hakkında da konuşan Biden, bunun kendisi açısından ‘çok zor bir karar’ olduğunu öne sürdü. ABD Başkanı, Kiev’in Moskova’ya karşı misket bombalarına ihtiyacı olduğunu savundu.

ABD ve Almanya, sonuç deklarasyonuna müdahale etti

Financial Times’ta (FT) yer alan habere göre, Washington ve Berlin, Vilnius Zirvesinin sonuç bildirgesinden Kiev’in NATO üyelik yolunun açıldığına ilişkin yorumların çıkarılmasını istedi.

Pazar günü NATO büyükelçileri arasında yapılan görüşmelerde liderler bildirisi metni üzerinde uzlaşmaya varılamadığını belirten yetkililer, liderlerin bildiriye zirvede son şeklini vermelerinin muhtemel olduğunu ifade ettiler.

Habere göre Kiev’in üyeliği için net bir yol çizilmesini isteyenler, daha azının NATO’nun Ukrayna’nın ittifakın 5. Maddesindeki karşılıklı savunma hükmü uyarınca savaş sonrası korunma taleplerini görmezden geldiği anlamına geleceğini ve Rusya’nın hedeflerinden biri olan ülkenin ittifaka girişini engelleme amacına ulaşmasına yardımcı olacağını savunuyor.

Almanya ve ABD’nin başını çektiği ‘muhalifler’ ise, NATO’nun Ukrayna’nın yönetim, askeri standartlar ve silahlar konusunda katı standartları karşılamadan üyeliğe giden kaçınılmaz bir yolda olduğu izlenimi veren herhangi bir şeyi kabul edemeyeceğini ve ittifakın savaşın nasıl ya da ne zaman biteceğini bilmeden herhangi bir taahhütte bulunamayacağını ileri sürüyor.

Pazar günü gazetecilere bir açıklama yapan ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, “NATO bildirisi üzerinde, Ukrayna’nın NATO’ya üyelik isteğiyle ilgili dil üzerinde çalışılıyor. Vilnius’a doğru ilerlerken müttefiklerin bu konuda fikir birliğine vardığını göreceğimizi ve diğer hususların yanı sıra bu reformlar üzerinde çalışmaya devam etmek için bir süreçten bahsedileceğini düşünüyorum,” dedi.

Resmi yola karşı çıkan ülkeler, en acil meselenin Ukrayna’nın savaşı kaybetmemesini sağlamak olduğunu söylüyor. Taahhütlerinin kanıtı olarak da Kiev’e sağlanan eşi benzeri görülmemiş düzeydeki askeri ve mali desteğe işaret ediyorlar.

ABD ve Almanya’dan üyeliğe engel

Alman Şansölyesi Olaf Scholz da geçen ay yaptığı açıklamada Ukrayna’nın NATO’ya hızlı bir şekilde üye yapılmasına karşı çıktığını, şu anda yapılması gerekenin savaş kapasitesinin artırılması olduğunu söylemişti.

NATO’dan bir kaynak, Berlin’in bu hafta Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılacak yıllık NATO zirvesini, Ukrayna’nın üyeliğe kabul edilmemesi halinde kendisini savunmasına yardımcı olmak için diğer ülkeleri üyelik önerileri yerine güvenlik güvencelerine odaklanmaya teşvik etmek için kullanacağını söyledi.

The Telegraph‘a konuşan bir kaynak, “Berlin hemen üyelik teklifine soğuk bakıyor. Esasen üyeliği engelleyecek garantiler geliştirmek için bir süreç ve zaman istiyor. Berlin, Vladimir Putin’in 5. Maddeyi test etmesini istemiyor,” dedi.

Bild gazetesinin Pazartesi günü üst düzey bir kaynağa dayandırdığı haberine göre, deABD ve Almanya Ukrayna’nın NATO’ya katılma talebini engelliyor.

Kaynağa göre iki ülke, Ukrayna’nın NATO’ya üye olmak için resmi bir talepte bulunmasını engellemek amacıyla ittifakın diğer üyelerine de kendilerine katılmaları için baskı yapıyor.

Ukrayna’ya ‘güvenlik garantileri’ ve özel ilişki önerisi

İttifak, Vilnius Zirvesi ile birlikte NATO-Ukrayna ilişkilerini bir konsey formatına yükseltecek ve Kiev’in kriz toplantıları düzenlemesine izin verecek. Diplomatlar bunun iki taraf arasındaki işbirliğinin kapsamını derinleştireceğini söylüyor. Konsey aynı zamanda katılım sürecini düzenli olarak izleyebilecek bir organ olarak da işlev görebilecek.

İttifakın 31 üyesi ayrıca Ukrayna’nın üyeliğine ilişkin siyasi bir karar alındıktan sonra resmi bir Üyelik Eylem Planı’na (MAP) duyulan ihtiyacı ortadan kaldırmayı da geçici olarak kabul etti. MAP, eski Varşova Paktı üyelerinin katılıma hazır olmalarını sağlamak üzere tasarlanmış bürokratik bir süreçti.

FT’ye konuşan iki diplomat, bunun yerine Ukrayna’nın yolsuzlukla mücadele reformları, silahların birlikte çalışabilirliği ve istihbarat paylaşımının korunması gibi idari konularda standartları karşılamasını sağlamaya yönelik adımlar atılacağını söyledi.

İttifakın doğudaki sekiz üyesinin önerisi, NATO dışişleri bakanlarını Kasım ayında Ukrayna’daki ilerlemeyi yeniden değerlendirmekle yükümlü kılacak.

Öte yandan POLITICO’dan yer alan iddiaya bakılırsa, batılı müttefiklerden oluşan küçük bir grup, NATO Zirvesi öncesinde Ukrayna için bir güvenlik taahhüdü deklarasyonuna son şeklini vermek üzere ‘ileri düzeyde’ müzakereler yürütüyor.

ABD, Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya haftalardır Kiev’le bu konuyu görüşüyor ve NATO, AB ve G7’deki diğer müttefikleriyle de temasta. Amaç, ayrıntıları ülkeden ülkeye değişse de Ukrayna’ya süreklileşmiş askeri yardımda bulunmak isteyen tüm ülkeler için bir ‘şemsiye’ oluşturmak.

Planlar hakkında bilgi sahibi bir NATO diplomatına göre ABD Başkanı Joe Biden Pazartesi günü Londra’da Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak ile bir araya gelecek ve iki liderin kurmayları bu konu üzerindeki detaylara odaklanacak.

Girişimdeki amaç, özellikle Kiev’in bu haftaki zirvede NATO üyeliği konusunda istediği kesin taahhüdü alamayacağı düşünüldüğünde, Ukrayna için daha kalıcı bir birlik sinyali sunmak.

NATO’dan üst düzey bir diplomat, “Bu, Ukrayna’ya yönelik olarak, uzun bir süre boyunca silahlı kuvvetlerini donatacağımıza, finanse edeceğimize, onlara danışmanlık yapacağımıza ve gelecekteki herhangi bir saldırıya karşı caydırıcı bir güce sahip olmaları için onları eğiteceğimize dair bir garantidir,” dedi. 

Fakat diplomata göre, taahhüdün ne olacağına Ukrayna ile iki taraflı müzakerelere girecek ülkelere bağlı olacak.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Cuma günü gazetecilere yaptığı açıklamada, NATO’nun zirvede Ukrayna’nın savunmasını modernize etmeye yardımcı olacak planlar üzerinde anlaşmaya varacağını söyledi. Stoltenberg planın ‘Ukrayna silahlı kuvvetleri ile NATO arasında tam bir birlikte çalışabilirlik sağlamak için çok yıllı bir yardım programı’ içereceğini de söyledi.

‘İsrail modeli’ önerisi

Bazı yetkililer, batılı ülkelerin Ukrayna’ya vermek istediği güvenlik taahhütlerini, Washington’un Tel Aviv’e sağladığı açık askeri desteğe benzer bir ‘İsrail modeli’ olarak sunuyor.

ABD İsrail’in Ortadoğu’da ‘niteliksel askeri üstünlüğe’ sahip olmasını sağlamayı taahhüt ediyor ve her 10 yılda bir mutabakat zaptı imzalıyor. Yetkililer Ukrayna’nın da benzer bir şey yapabileceğini ve ülkenin savunmasını uygun bir zemine oturtabileceğini düşünüyorlar. Öte yandan Ukrayna’nın bölgede niteliksel olarak Rusya’dan daha üstün bir askeri niteliğe sahip olabilmesi ise mümkün görünmüyor.

Zelenski’den çağrı: Ukrayna’yı şimdi NATO’ya davet edin

Öte yandan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ise, Çarşamba akşamı CNN’de yayınlanan bir röportajında Biden’a Ukrayna’yı ‘şimdi’ örgüte davet etmesi çağrısında bulundu.

Zelenski daha önce, NATO’nun 2008 yılında yaptığı ve Ukrayna’nın ‘üye olacağını’ söylemekle yetindiği açıklamadan somut bir ilerleme kaydedilmemesi halinde zirveye katılmayacağı tehdidinde bulunmuştu.

Ukraynalı lider Pazar günü ABC’ye verdiği demeçte, “Tüm mesele uygun ifadeyi bulmak ve Ukrayna’yı davet etmek için siyasi irade,” dedi.

Öte yandan Ukrayna’nın, NATO üyeliği konusunda ‘karamsar’ olduğu belirtiliyor. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba Cumartesi günü yaptığı açıklamada, eksik olanın, ülkenin NATO üyeliğine giden yolu ‘Ukrayna’nın katılım daveti konusunda netlik’ ile daha da hızlandıracak bir karar olduğunu söyledi. Kuleba, Vilnius zirvesinin bunu sağlamak için ‘eşsiz bir an’ olacağını öne sürdü.

FT’ye konuşan Ukraynalı bir savunma bakanlığı danışmanı, “Üyelik masada değil ve gündemi değiştirmek için artık çok geç,” dedi. “Türkiye ve Macaristan İsveç’in ittifaka katılmasına bile karşı çıktı,” diyen danışman, bu durumda Ukrayna konusunda bir şey elde etmenin mümkün olmadığını düşünüyor.

Doğu Avrupalılar aceleci

Ukrayna’nın NATO üyeliğinin acilen yerine getirilmesini Ukrayna’dan daha fazla isteyenler, ittifakın doğu kanadı mensupları.

Örneğin Polonya gibi ‘Rusya şahinleri’, Ukrayna’nın NATO’ya üyelik önkoşullardan bazılarını zaten yerine getirdiğini söylüyor. Dışişleri Bakanı Zbigniew Rau geçen hafta gazetecilere verdiği demeçte, “Polonya olarak Ukrayna’nın NATO’ya kurumsal düzeyde yakınlaşmasını istediğimiz konusunda çok netiz. [Önkoşullar] yerine getirildiğinde, Ukrayna’yı NATO’ya nispeten hızlı bir şekilde dahil etmeyi düşünebiliriz,” dedi.

Estonya Dışişleri Bakanı Margus Tsahkna ise, “Rusya’nın komşu ülkeleri için en tehlikeli yer NATO’nun bekleme odasında oturmaktır. Biz de 15 yıl önce Gürcistan ve Ukrayna ile tam olarak bunu yaptık,” ifadelerini kullandı. Tsahkna, Ukrayna’nın üyelik sürecini başlatmak gerektiğini de sözlerine ekledi.

Ukrayna, eski ABD’li yetkililerin Ruslarla görüşmesine kızgın

Ukrayna Cuma günü, bazı eski ABD hükümet yetkililerinin Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve diğer Rus yöneticilerle görüşme istekliliğinden duyduğu endişeyi dile getirerek, bu tür görüşmelerin Washington’un Kiev’e verdiği desteği aşındırıp aşındırmadığını sorguladı.

NBC News Perşembe günü eski üst düzey ABD ulusal güvenlik yetkililerinin, aralarında Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un da bulunduğu önde gelen Ruslarla gizli görüşmeler yaptığını ileri sürdü. Haberde, Biden yönetiminin Ukrayna savaşını sona erdirmek için gelecekteki diplomasinin önünü açmayı amaçlayan görüşmelerden haberdar olduğu ancak yönlendirmediği iddia edildi.

Habere yanıt veren Ukraynalı bir yetkili, Kiev’in ‘gizli toplantıya ilişkin yayın ve yorumları yakından izlediğini’ ve ‘ABD ve Rus vatandaşları arasında dünyanın başka yerlerinde de benzer arka oda istişareleri yapıldığına’ dair haberleri takip ettiğini söyledi.

Ukrayna hükümeti adına bir açıklama yapan yetkili, “Bu malzemelerin Vilnius zirvesi arifesinde medyada yer almasının zamanlaması göz önüne alındığında, Washington’un Kiev’in NATO’ya davet edilmesine ilişkin sert tutumunun bu arka oda istişareleriyle bir şekilde bağlantılı olup olmadığı sorusu ortaya çıkıyor,” dedi.

Türkiye, Ukrayna’ya yardımı artırıyor mu?

Zelenski’nin Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi, savaş sahasında ve NATO zirvesi öncesinde önemli sonuçlara gebe olabilir.

Erdoğan, Zelenski ile yaptığı basın toplantısında Ukrayna’nın NATO üyeliğini ‘hak ettiğini’ söylerken, Türkiye’de bulunan neo-Nazi Azov Taburu liderlerinin Ukrayna’ya gönderilmesi Rusya tarafından tepkiyle karşılandı.

Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı Sözcüsü Tuğgeneral Oleksiy Hromov da geçen hafta Ukrinform haber ajansına verdiği mülakatta, Ukrayna’nın Türk yapımı Fırtına obüslerini teslim almasını beklediğini söyledi. Hromov, “Fırtına gibi Ukrayna Silahlı Kuvvetleri tarafından henüz kullanılmayan yeni sistemlerin gelmesi bekleniyor,” dedi.

T-155 Fırtına, aslen Güney Kore tarafından geliştirilen K9 Thunder 155 mm kundağı motorlu obüsün Türk versiyonu. Kromov, beklenen obüslerin Fırtına veya Fırtına Next-G varyantı olup olmadığını söylemedi. T-155 Fırtına Next-G olarak adlandırılan bu yeni versiyon, bir önceki versiyona göre hareket kabiliyeti, ateş gücü ve daha yüksek koruma seviyesi sunuyor.

AVRUPA

Hollanda hükümetinde Amsterdam olayları çatlağı büyüyor

Yayınlanma

Hollanda’nın Amsterdam kentinde İsrailli holiganlarla yerel halk arasında çıkan olayların ardından hükümet içinde oluşan çatlak büyüyor.

Özgürlük Partisi (PCC) lideri Geert Wilders’in şiddet olaylarının ardından Hollanda iktidar koalisyonu üyelerine yönelik öfkesi, ülkedeki dört iktidar partisi arasında artan gerilimin altını çiziyor.

Hollandalı sağcı lider, göreve gelmesine yardımcı olduğu Başbakan Dick Schoof’u, başkentteki şiddet olaylarının patlak vermesinden bir gün sonra Budapeşte’de düzenlenen bir Avrupa zirvesine katıldığı için eleştirdi. Wilders, “Neden ekstra bir kabine toplantısı yok? Aciliyet duygusu nerede?” diye sordu.

COP29 iklim görüşmelerine yapacağı geziyi iptal eden ve Budapeşte’den erken dönen Schoof ise toplantı boyunca “herkesle temas halinde” kaldığını söyledi.

Olayların ardından Hollanda’nın iktidardaki dört partisinin liderleri “antisemitizmi” hızla kınamıştı.

“Pogrom” mu, “Siyonist provokasyon” mu: Amsterdam’da neler oldu?

Amsterdam Emniyet Müdürünün geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, günün erken saatlerinde bazı Maccabi taraftarlarının Hollanda başkentinin şehir merkezinde Filistin bayraklarını yırtması ve Arap karşıtı sloganlar atması tansiyonu yükseltmişti. Maçtan bir gün önce de 10 İsrailli taraftar gözaltına alınmıştı.

Wilders, İsrailli taraftarlara yönelik şiddeti bir “pogrom” olarak nitelendirirken, “merkez sağ” Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) lideri Dilan Yeşilgöz bunu bir “Yahudi avı” olarak kınadı.

Çiftçi-Yurttaş Hareketi’nden (BBB) Caroline van der Plas ise şiddeti “derin bir utanç” olarak nitelendirirken, Yeni Toplumsal Sözleşme’nin (NSC) başkan vekili Nicolien van Vroonhoven “iğrenç sahneler” olarak nitelendirdiği olaylardan üzüntü duyduğunu belirtti.

Liderlerin hepsi de failleri cezalandırmak, antisemitizmle mücadele etmek ve Hollanda başkentinde düzeni yeniden tesis etmek için harekete geçme sözü verdi.

Fakat koalisyonun birliğinde ilk çatlakların ortaya çıkması uzun sürmedi. VVD’nin antisemitizm sözcüsü Hollandalı milletvekili Ulysse Ellian POLITICO’ya verdiği demeçte Hollanda siyasetindeki mevcut havanın “çok hararetli” olduğunu ancak “çekişmeyi bırakıp” çözüm bulmaya odaklanmak gerektiğini söyledi.

BBB’den Hollandalı milletvekili Sander Smit ise POLITICO’ya yaptığı açıklamada koalisyonun Amsterdam’daki şiddet olaylarına aynı şekilde tepki verdiğini söyledi ve herhangi bir sürtüşme olduğu iddialarını reddetti. Smit, “Antisemitizmle mücadelede dört parti de birleşmiş durumda. Bu konuda herhangi bir anlaşmazlık görmüyorum,” dedi.

Smit, Wilders’in kendini ifade etme biçiminin BBB, VVD ve NSC’den farklı olabileceğini savundu.

Haaretz: Medya kuruluşları Amsterdam olaylarına ilişkin haberlerini revize ediyor

Schoof’u eleştirdikten sonra Wilders, şiddeti önlemek ya da failleri cezalandırmak için yeterince çaba göstermemekle suçladığı VVD’li Adalet Bakanı David van Weel’e yüklendi.

VVD lideri Yeşilgöz, Wilders’in “sloganlarından ve tek satırlık sözlerinden” bıktığını söyledi ve Wilders’i sosyal medyada çığırtkanlık yapmayı bırakıp antisemitizme karşı çözümlere odaklanmaya çağırdı. Wilders de buna karşılık olarak, partisinin iktidarda olduğu on yıl boyunca çok az şey yaptığını söyleyerek ona ateş püskürdü.

Wilders’in partisi PVV geçtiğimiz kasım ayında yapılan seçimlerde sandalye sayısını ikiye katlayarak Hollanda’nın en büyük partisi haline geldi. PVV’ye VVD, yeni kurulan NSC ve BBB’nin de katılımıyla yedi aydan fazla süren görüşmelerin ardından temmuz ayında bir koalisyon kuruldu.

Çarşamba günü Hollanda parlamentosunda zaman zaman hararetlenen tartışmalara neden olan bir plan sunuldu. VVD ve BBB’nin desteklediği PVV planına göre, şiddet olaylarının faillerinin Hollanda vatandaşlığından çıkarılacak.

NSC başkanı van Vroonhoven daha ihtiyatlı davranarak bu olasılığın “araştırılması” gerektiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bank of England Başkanı Bailey: Birleşik Krallık ticareti açık, AB’yi yakın tutmalı

Yayınlanma

Bank of England (BoE – İngiltere Merkez Bankası) Başkanı Andrew Bailey, Perşembe günü yaptığı ve Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüne göndermelerde bulunduğu bir konuşmada, küresel ekonomideki kırılmalar nedeniyle Britanya’nın serbest ticareti savunması ve Avrupa Birliği ile bağlarını yeniden inşa etmesi gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Rachel Reeves’in planladığı gibi, işletmelerden ve emeklilik fonlarından sermayenin serbest bırakılmasının yanı sıra, Britanya’daki zayıf yatırımları artırmak ve üretkenlik artışını yeniden sağlamak için açık ticaret taahhüdünün hayati önem taşıdığını söyledi.

Bailey, 2020 yılının başında yürürlüğe giren Brexit’in Birleşik Krallık’ın ticaret akışının zayıflamasına katkıda bulunduğunu ve ekonomisinin potansiyel üretken kapasitesini zayıflattığını ileri sürdü.

Bailey Londra’daki finans hizmetleri liderlerine yaptığı yıllık Mansion House konuşmasında, “Bir kamu görevlisi olarak Brexit konusunda tek başına bir pozisyon almıyorum. Bu çok önemli. Fakat sonuçlarına işaret etmek zorundayım,” dedi.

BoE lideri, “İngiliz halkının kararına saygı duyarak” ilişkileri yeniden inşa etme fırsatlarına karşı neden uyanık olmaları ve bunları memnuniyetle karşılamaları gerektiğinin altını çizdiğini kaydetti.

Yeni İşçi Partisi hükümeti AB’nin ortak pazarına ya da gümrük birliğine yeniden katılmayı reddederken, Başbakan Keir Starmer blokla ticari bağları ve diplomatik ilişkileri geliştirmek istediğini söyledi.

Bailey, Britanya’nın büyüme için sadece Brexit’in etkisine değil, daha geniş bir resme bakması gerektiğini söyledi.

Bailey konuşmasında doğrudan ABD seçimlerine atıfta bulunmasa da, Trump’ın ABD’nin ithal ettiği mallara çift haneli gümrük vergileri getirme ihtimaline işaret ederek, bunların küresel ticaret ve enflasyon üzerinde geniş kapsamlı etkileri olacağını söyledi.

Bailey, şu anda “jeopolitik şokların etkisi” ve “dünya ekonomisindeki daha geniş çaplı parçalanma” nedeniyle tablonun bulanıklaştığını kaydetti.

BoE Başkanı, “Ekonomik güvenliğe yönelik tehditlere karşı uyanık olma ihtiyacının önemli olduğu bir ortamda, lütfen açıklığın önemini hatırlayalım… Ekonominin güvenli açıklığını korumak için mantıklı bir şekilde elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.

Perşembe günü erken saatlerde, BoE’nin faiz oranlarını belirleyen bir diğer üyesi olan ABD’li ekonomist Catherine Mann, BoE’nin Trump’ın seçilmesinden kaynaklananlar da dahil olmak üzere enflasyona yönelik yukarı yönlü riskler ortadan kalkana kadar faiz oranlarını sabit tutması gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Reeves’in iki hafta önce bütçede açıkladığı kamu yatırımlarını artırma planlarını desteklediğini söyledi.

Fakat Bailey, “Buna daha güçlü iş yatırımlarının eşlik etmesi gerekiyor… Ve bu iş yatırımları, iyi bir kamu altyapısı da dahil olmak üzere pek çok şeye bağlı olacak,” dedi.

Bailey’den hemen önce aynı etkinlikte konuşan Maliye Bakanı Rachel Reeves, Birleşik Krallık’ın AB ile ilişkilerini “sıfırlaması” gerektiğini ve ticari bağları güçlendirmek için Trump ile yakın çalışmayı dört gözle beklediğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya, Rus LNG’sinin limanlarına girişini yasakladı

Yayınlanma

Almanya hükümeti, enerji sektöründe Rusya’ya bağımlılıktan tamamen kurtulma hedefleri doğrultusunda, devlete ait sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) terminallerinin Rusya’dan doğalgaz almasını yasakladı.

Deutsche Energy Terminal, Brunsbüttel’deki terminalinin pazar günü Rusya’dan bir yük almaya hazırlandığını hükümete bildirdi.

Financial Times tarafından görülen bir mektuba göre, buna yanıt olarak ekonomi bakanlığı, “hiçbir Rus LNG sevkiyatını kabul etmeme ve bundan böyle özel bir bildirime kadar kabul etmeyi reddetme” talimatı verdi.

Belgede, yasağın “kamu çıkarını” korumak amacıyla kabul edildiği vurgulandı. Ekonomi Bakanlığı, Rusya’dan LNG alınmasının, Almanya ve AB’yi bir bütün olarak “enerjide bağımsız” hale getirmek için ithalat terminalleri inşa etme fikrine ters düşeceğini belirtti.

2022’de Rusya’nın boru hattı gazından mahrum kalan Almanya, hızla birkaç ithal LNG terminali inşa etti. Alman şirketi Sefe’nin Yamal LNG’den satın almak için uzun vadeli bir sözleşmesi olmasına rağmen, şimdiye kadar Rusya’dan yakıt kabul etmediler.

Ancak Kpler’e göre Rusya, neredeyse tüm sevkiyatları Fransa’daki bir terminale gönderiyor ve bu terminal de gazı yeniden gazlaştırdıktan sonra boru hattıyla diğer Avrupa ülkelerine taşıyor.

Almanya, Ekim 2022’de Fransa’dan boru hattıyla doğalgaz almaya başlamıştı.

Fransa, İspanya ve Belçika Rus LNG’sinin başlıca alıcıları konumunda. Gazı ithal eden şirketler uzun vadeli sözleşmelerle çalışmakta ve ancak Avrupa çapında bir yasak durumunda bu sözleşmeleri durdurabiliyorlar.

Şu ana kadar sadece Belçika böyle bir yasak çağrısında bulundu. Fakat LNG, AB ile ABD enerji üreticilerinin uluslararası çıkarlarını desteklemeyi amaçlayan yeni ABD Başkanı Donald Trump yönetimi arasındaki ticaret müzakerelerinde bir pazarlık kozu haline gelebilir.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, geçtiğimiz cuma günü yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Rusya’dan hala çok miktarda LNG alıyoruz, neden bunu bizim için daha ucuz olan ve enerji fiyatlarımızı düşüren Amerikan LNG’si ile ikame etmeyelim? Bu konuyu pekâlâ tartışabiliriz.”

Handelsblatt: Şansölye Scholz, 2020’de ABD’ye Kuzey Akım-2 için gizli bir anlaşma teklif etti

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English