Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

Yargı reformunun İsrail ekonomisine etkisi: Yatırımcılar “bekle gör” modunda

Yayınlanma

İsrail’de yüksek teknoloji sektörü, ülke ekonomisinin ana lokomotiflerinden birisi sayılıyor. Ülkedeki istihdamın yüzde 10,4’ünü karşılayan yüksek teknoloji sektörü, dünya genelinde nüfusa oranla bu sektörde çalışan kişi sayısında birinci sırada yer alıyor. Ancak Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrail hükümetinin yükselen tüm itirazlara rağmen yargının bağımsızlığına karşı attığı kararlı adımlar yüksek teknoloji sektörünü yurtdışındaki faaliyetlerini artırmaya sevk etti.

Financial Times, sektörde faaliyet gösteren iş insanlarıyla görüştü. Yargı reformunun iş dünyasını nasıl etkileyeceğini ve İsrail ekonomisini gelecekte neyin beklediğine dair öngörülerini sordu:

***

İsrail teknoloji sektörü Netanyahu’nun yargı değişiklikleri konusunda alarm veriyor

Girişimciler, yargının gücünü zayıflatmaya yönelik tartışmalı girişimin ekonomik etkileri konusunda uyarıyor

James Shotter 

Eran Shir, 2015 yılında bir otomotiv startup’ı olan Nexar’ı kurduğundan beri İsrail’de yaklaşık 120 işyeri yaratılmasına yardımcı oldu. Ancak bu yıl, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun yargıyı zayıflatmak için başlattığı sert tartışmalar nedeniyle, yurtdışındaki faaliyetlerini artırmaya karar verdi.

Shir, “İsrail dışındaki lokasyonlarımıza daha fazla yatırım yapıyoruz ve İsrail dışında fikri mülkiyet üretiyoruz … ve aktif olarak başka yerlerde açılmaya bakıyoruz” dedi. “Bu yıl İsrail’de daha fazla işe alım yapmadık ama Portekiz’de beş kişiyi işe aldık” diye ekleyen Shir, bu kararların yargıdaki reformdan “büyük ölçüde etkilendiğini” belirtti.

Shir’in kararları, İsrailli teknoloji girişimcileri ve iş dünyası liderleri arasında Netanyahu’nun radikal koalisyonu tarafından dayatılan reformun ekonomik sonuçları konusunda artan endişeyi yansıtıyor. Yargıda yapılan değişiklikler yedi ay süren kitlesel protestolara yol açmış, ABD’nin eleştirilerine neden olmuş ve binlerce yedek askerin gönüllü olarak istifa tehdidinde bulunmasına yol açmıştı.

Şimdilik İsrail’in 500 milyar dolarlık ekonomisinin temelleri sağlam. Büyümenin bu yıl yüzde 3 civarında olacağı tahmin edilirken, işsizlik yüzde 3,3 seviyesinde ve enflasyon yüzde 4,2 ile küresel standartlara göre düşük. Geçen hafta çok sayıda şirket kısa süreli bir greve katılmış olsa da yargıdaki değişikliklere karşı mücadeleden kaynaklanan ekonomik kesinti şu ana kadar nispeten sınırlı kaldı.

Ancak siyasi çalkantılar İsrail’in mali piyasalarını şimdiden etkiledi. Kriz ilerledikçe, şekel dolar karşısında yaklaşık yüzde 8 değer kaybederken blue-chip endeksi neredeyse hiç yükselmedi. Morgan Stanley geçen hafta, çalkantının borçlanma maliyetlerini artırabileceği uyarısında bulundu. İsrail Merkez Bankası Nisan ayında yaptığı açıklamada, önümüzdeki üç yıl içinde ülkenin ekonomik çıktısında yıllık ortalama yüzde 2,8’e varan bir düşüş yaşanabileceğini söyledi.

Hükümet yetkilileri, aşırı etkin yargıyı dizginlemek için reformun gerekli olduğunda ısrar ediyor. Önlemler arasında geçen hafta kabul edilen ve en üst mahkemenin hükümet kararlarını bozma yetkisini sınırlayan bir yasa ve yargıç atamalarında koalisyona daha fazla yetki verme planları yer alıyor.

Ayrıca ekonomik etkilere ilişkin endişeleri de görmezden geldiler. Derecelendirme kuruluşları Moody’s ve Standard & Poor’s’un geçen hafta reformun ekonomik yansımaları konusunda uyarıda bulunmasının ardından Netanyahu ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, çip üreticileri Intel ve Nvidia tarafından İsrail’de planlanan büyük yatırımlara dikkat çeken ve ülke ekonomisinin “çok güçlü” olduğunda ısrar eden bir açıklama yaptı.

Ancak pek çok ekonomist, yönetici ve yatırımcı, önerilen yargı değişikliklerini, İsrail’in iş dostu ortamını aşındırabilecek düzensiz politika yapımının bir reçetesi olarak görüyor.

“İsrail şimdiye kadar iyi kurumlara, bir dizi denge ve denetleme mekanizmasına, güçler ayrılığına ve etkin bir bürokrasiye sahipti. Ancak tüm bunlar hükümet tarafından hedef alınıyor” diyor Kudüs İbrani Üniversitesi’nden ekonomist Itzchak Raz: “Asıl endişe verici olan, bunun çok uzun bir süre boyunca daha düşük bir ekonomik büyüme oranına dönüşecek olması.”

Nexar’ın ortak kurucusu Shir, en büyük endişesinin, İsrail toplumunun geniş kesimlerinden ve en önemli müttefiki ABD’den gelen itirazlara rağmen, hükümetin reformu ilerletmek için hazırlıklı olması olduğunu söyledi. “Hükümet, geçen hafta İsrail ekonomisinin refahıyla ilgilenmediklerini gösterdi” dedi: “Misyonları üç kazanmak var ve bunu yapmak için gerekli her şeyi feda edecekler.”

İsrail’in ekonomik çıktısının altıda birini ve ihracatının yarısından fazlasını oluşturan teknoloji sektöründe diğer şirketler de benzer endişelere sahip. Start-Up Nation Central adlı düşünce kuruluşu tarafından geçen ay yapılan bir anket, yargı mücadelesi başladığından bu yana start-up’ların yüzde 68’inin faaliyetlerini ya da nakitlerini İsrail dışına taşımak gibi yasal ya da finansal adımlar attığını ortaya koydu. Sektöre yapılan yatırımlar yılın ilk yarısında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 67 azaldı.

Bazıları bu tepkinin abartılı olduğunu düşünüyor. Bir risk sermayesi şirketi olan Heroic Ventures’ın kurucusu Michael Fertik, İsrail’e bu yıl geçen yıla göre daha fazla para yatırdığını ve ülkenin teknoloji sektörüne yatırım yapmak için temel nedenlerin değişmediğini söyledi, “Aynı düzeyde yaratıcılığa, aynı düzeyde faaliyete ve aynı düzeyde hırsa sahip” dedi.

Diğerleri ise daha az iyimser. Risk sermayesi kolunun yanı sıra bir start-up platformu da işleten Team8’den Nadav Zafrir, özellikle yeni yatırımcılar için kaynak yaratmanın “kesinlikle” daha zor hale geldiğini söyledi.

“İsrail’in küresel bir inovasyon merkezi olarak gücü, derinliği ve önemi o kadar kritik ki, şimdiye kadar İsrail’e yatırım yapanların çoğu İsrail’de kaldı” dedi. Ancak İsrail’e henüz yatırım yapmamış bazı yatırımcıların “bekleyip ne olacağını görmeye” karar verdiklerini “kesin olarak” bildiğini de ekledi.

Uzun vadede sorulması gereken soru, İsrailli şirketlerin -özellikle de mobilitesi yüksek teknoloji sektöründe- şimdiye kadar ticari faaliyetlerini başka bir yere taşıma yönünde attıkları küçük adımların daha büyük bir şeye dönüşüp dönüşmeyeceği. Yöneticiler ve yatırımcılar şu ana kadar durumun böyle olmadığını söyledi. Ancak böyle bir göçün İsrail ekonomisi üzerindeki en büyük tehdit olduğunu da belirttiler.

“[İsrail ekonomisi] neredeyse enerjiye bağımlı bir ekonomi gibi, satışlarının tamamını topraktan maden çıkararak elde ediyor. Bu durumda madenler girişimcilerdir” diyor İsrailli start-up’lara 1,5 milyar dolar yatırım yapmış olan Bessemer Venture Partners’ın yönetici ortağı Adam Fisher:

“Tek sorun şu ki, madenler topraktan çıkarılıp başka bir yere taşınamazken, girişimciler ve çalışanlar hareket edebiliyor. İşte bu yüzden yüksek teknoloji sektörü sesimizi yüksek sesle duyuruyor.”

ORTADOĞU

BM Özel Komitesinden “Gazze” raporu: Soykırım tanımıyla uyuşuyor

Yayınlanma

Birleşmiş Milletler (BM) Özel Komitesi’nin yayımladığı raporda, İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” belirtildi. Hamas da İsrail’in Gazze’nin kuzeyinde 41 günde 2 bin Filistinliyi öldürdüğünü duyurdu.

İsrail’in, işgali altındaki topraklarda, Filistinli ve diğer Arap halklarına yönelik insan haklarını etkileyen uygulamaları araştıran BM Özel Komitesi raporu yayımlandı.

Ekim 2023-Temmuz 2024 döneminde yapılan incelemelere dayanan raporda, Gazze’deki kitlesel sivil kayıplar ve Filistinlilere “kasıtlı” olarak dayatılan yaşamı tehdit eden koşullara dikkat çekildi. Raporda, söz konusu koşullar göz önüne alındığında İsrail’in Gazze’ye saldırılarının “soykırım tanımıyla uyuştuğu” kaydedildi.

İsrailli yetkililerin, Filistinlileri, yiyecek ve su gibi yaşamsal ihtiyaçlardan mahrum bırakan politikaları “açıkça” desteklediği belirtilerek şu ifade kullanıldı: “İnsani yardımın sistematik ve hukuksuz şekilde engellenmesi, İsrail’in, yardımları siyasi ve askeri kazanımlar için araçsallaştırma niyetini açıkça ortaya koymaktadır.”

Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) bağlayıcı kararlarına rağmen insani yardımların engellendiğinin belirtildiği raporda, “İsrail kasıtlı olarak ölüme ve açlığa neden olmakta, açlığı bir savaş yöntemi olarak kullanmakta ve Filistin halkını toplu olarak cezalandırmaktadır” değerlendirmesi yer aldı.

İsrail’in hedefindeki UCM Başsavcısı’na “cinsel taciz” soruşturması

Raporda ayrıca, İsrail’in “kapsamlı bombalama” saldırılarının, Gazze’deki temel hizmetleri “yok ettiği” ve insan sağlığına kalıcı etkileri olacak “çevre felaketine” neden olduğu kaydedildi.

İsrail’in yapay zekâ destekli hedef sistemlerine ilişkin endişelerin de yer aldığı raporda, “(Bu durum), İsrail’in sivil ayrımı yapma ve sivil ölümlerini önlemek için yeterli önlemleri alma yükümlülüğünü göz ardı ettiğini göstermektedir” denildi.

İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 210’u çocuk, 11 bin 742’si kadın olmak üzere 43 bin 736 Filistinli öldü, 103 bin 370 kişi yaralandı.

Enkaz altında hala binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

“Generallerin Planı” kapsamında 41 günde 2 bin kişi katledildi

Öte yandan Hamas’tan yapılan açıklamada, İsrail ordusunun 41 gündür Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olan Cibaliya, Beyt Hanun ve Beyt Lahiya’ya sürdürdüğü kuşatmasına ilişkin bilgi verildi.

İsrail’in 41 gündür kuşatma uygulayıp kara ve hava saldırıları düzenlediği Gazze’nin kuzeyinde, 2 bin Filistinlinin yaşamını yitirdiği, 6 bin kişinin yaralandığı ve yüzlerce kişinin enkaz altında kaldığı bildirildi.

Gazze’nin kuzeyinde yaşayan 80 bin Filistinlinin kuşatma altında mahsur kaldığına dikkat çekilen açıklamada, İsrail’in bölgede soykırım ve etnik temizlik gerçekleştirdiği kaydedildi.

“Generallerin Planı”nın mimarı: Ya teslim olacak ya açlıktan ölecekler

Açıklamada, “İsrail ordusu tüm barınma merkezlerini ve hastaneleri hedef aldı, sağlık personelini alıkoydu, ambulansları imha etti, tıbbi ve insani yardımların girişini engelledi” ifadesi kullanıldı.

Gazze Şeridi’nin kuzey bölgesi olarak bilinen Beyt Lahiya, Beyt Hanun ve Cibaliya’nın nüfusu 200 bin olarak tahmin edilirken, bunların yarısından fazlasının Gazze kentine göçe zorlandığı biliniyor.

Bu adımın, daha önce İsrail basınına yansıyan ve “Generaller Planı” olarak bilinen, İsrailliler için yerleşim yeri hazırlığı yapmak amacıyla Filistinlilerin Gazze’nin kuzeyinden tahliye edilmesi adına atıldığı düşünülüyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Trump’a “hediye” mi sahadaki gerçek mi?

Yayınlanma

Netanyahu’nun, Trump’a erken dış politika “hediyesi” olarak Lübnan’da ateşkes önerisi sunmaya hazırladığı iddia edildi. İsrail’in ateşkes arayışının arka planında ise Lübnan’ın güneyinde verdiği ağır kayıplar ve ordunun savaşmak istememesi yer alıyor.

İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer’in, ABD Başkanı seçilen Donald Trump ve damadı Jared Kushner’e Lübnan’da ateşkes anlaşmasını ilerletmek istediklerini ilettiği öne sürüldü.

The Washington Post gazetesinin üç mevcut ve eski İsrailli yetkiliye dayandırılan haberinde İsrail’in, Trump’a “erken bir dış politika zaferi kazandırmak amacıyla” Lübnan’da ateşkes anlaşmasını hızlandırmak istediği iddia edildi.

İsrail’in ateşkes isteğinin arka planında ise karadan işgal etmeye çalıştığı Lübnan’ın güneyinde ağır kayıplar vermesi ve ordunun Lübnan’da savaşmak istememesi yer alıyor. Washington Post haberinde ise İsrail’i ateşkes isteğine iten sahadaki bu gerçeklere değinilmedi.

İsrail ordusu Lübnan’da savaşmak istemiyor

Haberde İsrailli Bakan Dermer’in, ABD’de Trump ve damadı Kushner ile pazar günü Lübnan’da ateşkese ilişkin teklifi görüştüğü, akabinde ise Beyaz Saray’a giderek Biden yönetimi yetkilileriyle Lübnan ile ilgili mevcut görüşmeleri ele aldığı kaydedildi.

İsrailli bir yetkilinin, “İsrail’in Trump’a ocak ayında Lübnan konusunda bir hediye vereceğine ilişkin anlayış olduğu” yorumuna yer verilen haberde, bir başka İsrailli yetkiliye göre “Trump ile görüşmeler, Batı ve Rusya işbirliğini içeren İsrail’in Lübnan’da ateşkes önerisine” odaklandı.

Haberde, İsrailli yetkililere göre ateşkes teklifinin şartlarından birinin, Hizbullah’ın Litani Nehri’nin ötesine çekilmesi olduğu belirtilirken, İsrailli bir askeri yetkili ise ateşkes görüşmelerinin başarısızlığa uğraması halinde Lübnan’da kara saldırılarını artırmak için planların oluşturulduğunu söyledi.

Hizbullah’a yakın bir kaynağa göre “Hizbullah’ın geçici ateşkes kapsamında Litani Nehri’nin kuzeyine çekilmeye hazır olduğu” iddiasına yer verilen haberde, İsrailli bir yetkiliye dayandırılarak “Lübnan ordusunun, ABD ve İngiltere’nin gözetiminde, ilk 60 gün boyunca sınır bölgesinin kontrolünü sağlayacağı” ileri sürüldü.

Yedioth Ahronot gazetesi geçen hafta ismini açıklamayan ABD’li yetkililere dayandırdığı haberinde Trump’ın Biden yönetimine İsrail ile Hizbullah arasında ateşkese varılmasına ilişkin mesaj yolladığı ileri sürülmüştü.

WSJ: Hizbullah’ın direnişi İsrail için eziyete dönüşebilir

Lübnan’a karadan işgal etmeye çalışan İsrail ordusu, ağır kayıplar vermeye devam ediyor. Daha dün tek bir çatışmada 6 İsrail askeri öldürüldü. Üstelik Lübnan’a yönelik saldırılarının gerekçesi olan İsrail’in kuzeyindeki toplulukların evlerine dönmeleri sağlanamadığı gibi durum, İsrail açısından daha da kötüleşti. Lübnan’dan İsrail’e atılan füzeler ve İHA saldırıları İsrail’in iç kesimlerine yayıldı ve bu saldırılar her gün İsrail’in kuzeyi başta olmak üzere onlarca yerleşim yerinde sirenlerin çalması ve insanların sığınakları koşmasına neden oluyor.

Sahadaki bu durum karşısında son haftalarda İsrail ordusu, basına “Lübnan’da hedeflerin çoğuna ulaşıldığına” yönelik haberler servis etmeye başladı. Sızdırılan bu açıklamaların savaşın devamına karar verecek İsrail ordusuna bir mesaj olduğu tahmin ediliyor. İsrail ordusunun, Gazze cephesinde savaş devam ederken Lübnan’a kara operasyonu düzenlemesine itiraz ettiği de biliniyordu. İsrail’in ilan ettiği savaş hedeflerine ulaşılmasının imkansızlığı, ordunun “gönülsüzlüğü” ve verilen ağır kayıplarla birleşince İsrail hükümeti diplomasiyi yeniden öne almak zorunda kaldı.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Katz’ın “Hizbullah” açıklaması Halevi’yi bile şaşırttı

Yayınlanma

Katz-Halevi

Netanyahu tarafından görevden alınan Yoav Gallant’ın yerine atanan İsrail’in yeni Savunma Bakanı Israel Katz’ın İsrail’in hedeflerinden birinin Hizbullah’ın silahsızlandırılması olduğunu açıklarken Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi şaşkınlığını gizleyemedi.

İsrail Lübnan’ın güneyinde karadan ilerlemeye çalışırken Washington ve Beyrut’ta İsrail ve Hizbullah arasındaki çatışmaların müzakere yoluyla sona erdirilmesine yönelik müzakereler sürüyor. Ancak İsrail’in yeni Savunma Bakanı Israel Katz, İsrail’in tüm hedeflerine ulaşana kadar savaşmaya devam edeceğini söyledi.

Genelkurmay Başkanı Korgeneral Herzi Halevi ile birlikte Kuzey Komutanlığı’nı ziyaret eden Katz, “Ateşkes yapmayacağız, ayağımızı gazdan çekmeyeceğiz ve savaşın hedeflerine ulaşılmasını içermeyen hiçbir düzenlemeye izin vermeyeceğiz” dedi.

Katz bu hedefleri “Hizbullah’ı silahsızlandırmak, Litani Nehri’nin ötesine itmek ve kuzey İsrail sakinlerinin güvenli bir şekilde evlerine dönmelerini sağlamak” olarak sıraladı.

Açıklamasının videosunda Halevi’nin Katz’ın Hizbullah’ı silahsızlandırmayı savaşın hedeflerinden biri olarak söylemesine şaşkınlıkla tepki verdiği görüldü, zira İsrail hükümetinin resmi olarak açıkladığı böyle bir hedefi bulunmuyor.

Katz, İsrail’in “[herhangi bir anlaşmayı] kendi başına uygulama ve her türlü terörist faaliyet ve örgüte karşı harekete geçme hakkı” konusunda ısrarcı olmaya devam edeceğini vurguladı ve “Şimdi tüm gücümüzle Hizbullah’ı vurmaya devam etmeliyiz” dedi.

6 İsrail askeri öldürüldü

Öte yandan Lübnan’ın güneyinde karadan işgalini ilerletmeye çalışan İsrail, Hizbullah’la girdiği çatışmada 6 askerini daha kaybetti. Çatışma, İsrail’in güney Lübnan’daki kara operasyonunu daha da genişleteceğini açıkladığı sırada, meydana geldi ve Lübnan’da kara işgalinin başlamasından bu yana İsrail’in tek günde verdiği en ağır kayıplardan biri oldu.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada askerlerin Golani Tugayı’nın 51. Taburunda görev yaptıkları belirtildi. Ordunun soruşturmasına göre askerler Lübnan’ın güneyindeki bir köyde bir binanın içinde en az dört Hizbullah militanıyla girdikleri çatışmada öldürüldü.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English