Ortadoğu
“İlgi var ancak yaptırımlar yatırımları engelliyor”

Suriye Yatırım Ajansı Başkanı Eymen Hamaviye, Batı’nın Suriye bankacılık sektörüne yönelik yaptırımlarının, ülkeye yapılacak kritik yatırımları engellediğini söyledi. Hamaviye’ye göre, Beşar Esad’ın düşüşünden bu yana yabancı yatırımcılar ilgi duymasına rağmen yaptırımlar nedeniyle yatırım yapmaktan çekiniyor.
Hamaviye, Reuters’a verdiği demeçte, “Yaptırımlar her şeyi durdurdu. Şu anda en çok Suriye halkını etkiliyor ve onların çektiği sıkıntıları artırıyor” dedi.
Hamaviye, Esad’ı deviren ve yönetimi ele geçiren Heyet-i Tahrir eş-Şam (HTŞ) tarafından Suriye Yatırım Ajansı’nın başına getirildi. Suriye Yatırım Ajansı, 2007 yılında yatırım çekmek amacıyla kurulmuştu.
Hamaviye, ağırlıklı olarak Suriyeli, Türk ve Körfez Arap ülkelerinden iş insanlarının yanı sıra bazı Avrupalı yatırımcılardan da talepler geldiğini belirtti. Yatırımcıların hastane inşaatı, rüzgâr enerjisi projeleri ve gayrimenkul geliştirme gibi birçok alandaki projelerle ilgilendiğini söyledi.
Hamaviye, “Ancak hepsi, bankacılık sektörünün yaptırımlar altında olması nedeniyle yatırım yapmanın zor olduğunu söylüyor. Kimse bir çantayla milyonlarca avro getiremez. Bugünün dünyasında işler böyle yürümüyor” dedi.
ABD, ocak ayında Suriye’ye yönelik yaptırımlarda enerji sektörü ve Suriye yönetimine yapılan mali transferleri kapsayan altı aylık bir muafiyet getirdi. Ancak Suriye Merkez Bankası’na yönelik yaptırımlar devam ettiği için ülke, uluslararası finans sisteminin dışında kalmaya devam ediyor.
AB de ocak ayı sonunda Suriye’ye yönelik geniş kapsamlı yaptırımları hafifletmeye yönelik bir yol haritası üzerinde anlaştı. AB diplomatları, bu sürecin bankacılık sektörüne yönelik bazı yaptırımların kaldırılmasını da içerebileceğini söylüyor ancak detaylar henüz Brüksel’de netleştirilmiş değil.
“Şu ana kadar atılan adımlar yetersiz” diyen Hamaviye, uluslararası toplumun Suriye’de yatırımların güvenli bir bankacılık sistemi üzerinden yürütülmesini sağlaması gerektiğini vurguladı. Hamaviye, “Bence herkesin çıkarı, bu işlemlerin şeffaf bir bankacılık sistemi üzerinden yürütülmesinde. Aksi takdirde, gayri resmi para transfer ağları devreye girer” ifadelerini kullandı.
Silikon Vadisi’nden Şam’a ziyaret
Öte yandan siyaset ve iş dünyasından Suriye’ye yapılan ziyaretler devam ediyor. Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Silikon Vadisi’nden gelen Suriyeli-Amerikalı uzmanlardan oluşan bir heyetle görüştü.
Silikon Vadisi’nde çalışan Suriyeli bilişim mühendisleri geçen hafta Şam’da düzenlenen konferansta öğrenciler ve sektör çalışanlarıyla bir araya gelmişti. Konferansın katılımcıları, Suriyeli mühendislerin bilgi ve tecrübelerini ülkelerine aktarmasının önemini vurgulayarak bilişim sektörünün ülke ekonomisine katkı sağlayabileceğini belirtti.
Ortadoğu
Yargı kararını hiçe saydı, Şin-Bet Direktörlüğüne atama yaptı

İsrail Başbakanı Netanyahu, Yüksek Mahkeme’nin karşı çıkmasına rağmen Şin-Bet Direktörlüğüne David Zini’yi atadı. Muhalefet ve hukukçular, bu kararla ülkenin anayasal krize sürüklendiği uyarısında bulunuyor.
İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu, yargı kararına rağmen İç İstihbarat Teşkilatı Şin-Bet’in (Şabak) başına Tümgeneral David Zini’yi atadı. İsrail Yüksek Mahkemesi kısa süre önce, mevcut Şin-Bet Direktörü Ronen Bar’ın görevden alınmasının “hukuka aykırı ve temelsiz” olduğuna hükmetmişti. Başbakanlık ise bu karara rağmen Zini’nin atamasını resmen duyurdu.
Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamada, Zini’nin İsrail ordusunun çeşitli birimlerinde önemli görevlerde bulunduğu, özellikle 7 Ekim saldırısından aylar önce Gazze Tümeni’nin zafiyetlerini içeren kritik bir rapor hazırladığı belirtildi.
Şin-Bet Direktörü ile ilgili yargı kararı göz ardı edildi
İsrail Yüksek Mahkemesi, Başbakan Netanyahu’nun, Ronen Bar’ı görevden almasının yasal temele dayanmadığını, ayrıca “Katargate” soruşturması kapsamında yürütülen dosyalar nedeniyle çıkar çatışması içinde bulunduğunu belirtmişti. Aynı şekilde İsrail Başsavcısı Gali Baharav-Miara da başbakanın, görevdeki Şin-Bet Direktörü’nü keyfi biçimde azledemeyeceği uyarısında bulunmuştu.
Baharav-Miara, mahkeme kararı sonrası yaptığı açıklamada, “Başbakan, Şin Bet’in yeni başkanına ilişkin herhangi bir işlem yapmaktan kaçınmalıdır” demişti.
Netanyahu ise nadir düzenlediği bir basın toplantısında bu uyarıya karşı çıkarak hükümetin atamayı gerçekleştireceğini açıklamıştı. Perşembe günü yapılan resmi atamanın ardından Başsavcılık, başbakanın “hukuki görüşe aykırı hareket ettiğini” belirten yeni bir açıklama yayınladı. Açıklamada “Netanyahu’nun çıkar çatışması içinde hareket ettiğine dair ciddi şüpheler bulunmaktadır. Atama süreci kusurludur” ifadelerine yer verildi.
Mahkeme, Bar’ın görevden alınmasına karşı geçici tedbir kararı vererek, yerine yeni bir atama yapılmasını da hukuki sürecin tamamlanmasına kadar engellemişti.
Bar istifa edeceğini açıklamıştı
Netanyahu’nun görevden almak istediği, ancak mahkeme engeline takılan Ronen Bar ise geçen haftalarda yaptığı açıklamada, 15 Haziran itibarıyla istifa edeceğini belirtmişti. Bar, 7 Ekim saldırıları sonrası yaşanan güvenlik zaafiyetinin sorumluluğunu üstlenmiş, siyasi kadronun da bu sorumluluğu paylaşması gerektiğini vurgulamıştı.
Tel Aviv’de sokaklar karıştı
Netanyahu’nun atama kararı, kamuoyunda sert tepkiyle karşılandı. Tel Aviv’de düzenlenen protestolarda polisle göstericiler arasında arbede yaşandı; çok sayıda kişi gözaltına alındı. Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, bazı göstericilerin yerde sürüklendiği ve polis müdahalesine maruz kaldığı görüldü.
Muhalefetten sert tepki: Anayasal kriz
Ana muhalefet lideri Yair Lapid, Başbakan Netanyahu’nun Zini’yi atamasının, süregelen Katargate skandalı nedeniyle ciddi bir çıkar çatışması oluşturduğunu söyledi. Lapid, David Zini’ye seslenerek, Yüksek Mahkeme nihai kararını verene kadar görevi kabul etmemesi çağrısında bulundu.
“Qatargate” skandalını soruşturan Şin-Bet Direktörü görevden alındı
Ulusal Birlik Partisi lideri Benny Gantz da Netanyahu’nun başsavcı tavsiyelerini görmezden geldiğini belirterek, “hukukun sınırlarını bir kez daha aştı” dedi. Gantz’a göre bu atama, İsrail’in güvenliği pahasına ülkeyi anayasal bir çatışmaya sürüklüyor.
Eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı Yair Golan ise Netanyahu’nun yargı kararını ihlal etmesinin ülkeyi açıkça bir anayasal krize soktuğunu vurguladı.
Zini kimdir?
Fransa’dan İsrail’e göç eden bir ailenin çocuğu olan David Zini, İsrail ordusunda seçkin birliklerde görev yapmış deneyimli bir komutan. Başbakanlık açıklamasına göre, Zini’nin geçmişte üstlendiği görevler ve hazırladığı stratejik raporlar, onu Şin-Bet’in başına getiren etkenler arasında yer alıyor.
Ancak atamasının yargı kararına ve hukuki sürece rağmen gerçekleşmiş olması, İsrail’de yargı bağımsızlığı, yürütmenin sınırları ve istihbaratın siyasallaşması konularında ciddi tartışmaların fitilini ateşlemiş durumda. Muhalefet partileri ve sivil toplum kuruluşları, bu atamaya karşı hukuki girişim başlatacaklarını duyurdu.
Ortadoğu
İşte Ahmed Şara’ya ‘takım elbise giydiren’ İngiliz STK: Inter Mediate

Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’ya İdlib’de siyasi danışmanlık hizmeti veren İngiliz kurumun Inter Mediate olduğu ortaya çıktı.
ABD’nin Suriye’deki son Büyükelçisi Robert Ford, Colani olarak tanınan Ahmed Şara ile 2023 yılında İdlib’de bir araya geldiğini açıklamıştı. Ford, Şara’nın “terörist dünyadan” çıkıp siyasi alana geçmesi için yürütülen sürece destek verdiğini söylemişti: “2023 yılında, çatışma çözümü konusunda uzmanlaşmış İngiliz bir sivil toplum kuruluşu, beni bu adamı terörist dünyadan çıkarıp normal siyasete kazandırma çabalarına yardımcı olmam için davet etti.”
Independent Arabia’nın kaynaklara dayandırdığı haberine göre Ford’un İdlib’de Şara’ya danışmanlık yapmasına aracılık eden kurum Londra merkezli Inter Mediate isimli bir sivil toplum kuruluşu.
Inter Mediate’in kurucusu İngiltere’nin Ulusal Güvenlik Danışmanı
Inter Mediate’ın resmi internet sitesine göre kurum, karmaşık çatışmalarda arabuluculuk yapıyor, müzakerelere katkıda bulunuyor. Kurum, 2011 yılında, daha önce eski İngiltere Başbakanı Tony Blair’in özel kalem müdürlüğünü yapmış olan Jonathan Powell tarafından kuruldu.
Jonathan Powell, İngiltere Başbakanı Keir Starmer tarafından Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak atanmasının ardından geçen yıl aralık ayında kurumdan ayrıldı ve İngiltere Başbakanlığının dış politika, güvenlik, savunma, Avrupa ilişkileri ve uluslararası ekonomik işlerin koordinasyonunu üstlendi.
Inter Mediate’in kurucuları arasında Birleşmiş Milletlerin (BM) eski Yemen Özel Temsilcisi ve geçen yıl temmuz ayına kadar BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı ve Acil Yardım Koordinatörü olan İngiliz diplomat Martin Griffiths de yer alıyor.
Gizli diyaloglar yürütme konusunda uzman
Şarkul Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığına göre İngiliz kurum, özellikle etkili kanalların bulunmadığı çatışmalarda ‘anlamlı ve gizli diyaloglar’ başlatmayı amaçladığını belirtiyor. Resmi sitesine göre kurum dünya genelindeki çatışmaların tarafları için bir iletişim platformu olarak hareket ediyor. Üst düzey siyasetçiler, diplomatlar ve uzmanların uzmanlıklarından ve bilgilerinden yararlanıyor, daha önceki barış süreçlerindeki deneyimlerini paylaşarak tarafların ihtiyaçlarına yanıt veriyor.
Yeni icra direktörü Filistin ve Yahudi kökenli
Powell’ın ayrılmasıyla kurumun mütevelli heyeti, 2 Aralık 2024 itibariyle Claire Hajaj’ın yeni icra direktörü olarak atandığını duyurdu. Kurumun internet sitesine göre Filistin ve Yahudi kökenli olan Hajaj, 2018 yılında kurumun bünyesine dahil oldu ve burada Politika Direktörü ve ardından CEO Yardımcısı olarak görev yaptı.
Çatışma çözümü ve müzakere alanındaki kariyerine 2002 yılında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) Terörle Mücadele Komitesi’nde başlayan Hajaj, 20 yılı aşkın süredir Lübnan, Kosova, Irak, Myanmar, Nijerya, Afganistan ve Pakistan dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki çatışma bölgelerinde insani, siyasi ve güvenlik alanlarında yapılan müzakerelere katkıda bulundu. Hajaj, ABD işgalinden sonra isyanın en yoğun olduğu dönemde BM’nin Irak Özel Temsilcisi ile birlikte bölgede çalıştı.
Inter Mediate internet sitesine göre kurum, barışı koruma çabaları ve insani müdahaleler yoluyla çatışmanın etkileriyle başa çıkmak için her yıl milyarlarca dolar harcayan hükümetler ve uluslararası kurumlar gibi büyük kuruluşların kaynaklarından yararlanmayı amaçlıyor.
Ford’un açıklamasına ne yanıt verdi
Suriye Cumhurbaşkanlığı ise Ford’un Cumhurbaşkanı Şara ile yaptığı görüşmelere ilişkin açıklamalarının ‘doğru olmadığını’ savunarak, katıldığı oturumlarda yabancı heyetlerle İdlib deneyimlerini paylaştığı ileri sürüldü. Emekli diplomatın bir İngiliz araştırma ve inceleme kuruluşunun heyeti içinde yer aldığı ifade edildi.
Ortadoğu
Abbas ve Avn Filistin direnişinin silahsızlandırılması için devrede

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn Lübnan’daki Filistin direnişinin silahsızlandırılması için ortak açıklama yaptı.
İsrail-Hizbullah ateşkesi sonrası Lübnan’da Hizbullah ve Filistin direnişinin etkinliğini kırmak için adımlar atılıyor. ABD, İsrail, Fransa ve Suudi Arabistan’ın baskıları sonucu yine aynı merkezden gelen baskılarla göreve gelen Lübnan Cumhurbaşkanı liderliğinde atılan bu adımlar kapsamında Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da “üzerine düşeni yapmak” üzere Lübnanlı mevkidaşı Avn’ın davetiyle Beyrut’a gitti.
İki lider, Lübnan’da bulunan Filistin mülteci kamplarındaki “devleti otoritesi dışında silah bulundurma döneminin” sona erdiğini duyurdu.
Abbas, Lübnan’da 3 gün sürecek resmi temaslarının ilk durağında Baabda Sarayı’nda Avn’la bir araya geldi.
Görüşmenin ardından yayımlanan Lübnan-Filistin ortak açıklamasında, Avn ve Abbas’ın iki ülke arasındaki ilişkilerin yanı sıra bölgesel ve uluslararası gelişmeleri ele aldıkları belirtildi.
Açıklamada, Filistin direnişinin silahsızlandırılması başlığında şu ifadelere yer verildi:
“İki lider, Lübnan’da silahların devletin tekelinde tutulması ilkesine bağlılıklarını ve Lübnan devletinin dışına çıkan her türlü varlığı sonlandırmayı teyit etti. Taraflar ayrıca, Lübnan’ın egemenliğinin yanı sıra bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün önemine vurgu yaptı. Liderler, Lübnan devleti otoritesi dışındaki silahlar döneminin sona erdiğine olan inançlarını ilan ediyor.”
“Koordinasyon artacak”
Filistin ve Lübnan halklarının on yıllardan beri büyük bedeller ödedikleri aktarılan açıklamada, “Lübnan’daki Filistin mülteci kampları ve çevrelerinde istikrarın garantisi için Lübnan ve Filistin resmi makamları arasındaki koordinasyon artırılacak” denildi.
Liderlerin Lübnan topraklarının herhangi bir askeri eylem için kullanılmaması yönünde mutabık kaldıkları aktarılan açıklamada, Lübnan’ın bölgesel çekişmelerden uzak tutulması ve içişlerine müdahale etmeksizin, benimsediği politikalara saygı duyulmasının teyit edildiği ifade edildi.
Lübnan Yüksek Savunma Konseyi, 2 Mayıs’ta yaptığı açıklamada Hamas başta olmak üzere Filistinli örgütleri uyarmış ve ülkenin istikrarı için “en sert önlemlerin” alınabileceğini belirtmişti.
Açıklamada, Avn ve Abbas’ın “terör ve aşırılıkla mücadele” konularındaki işbirliklerini artırmanın yanı sıra “Filistin mülteci kamplarının, radikal grupların güvenli merkezlerine dönüştürmeme” konusunda mutabık kaldıkları belirtildi.
“İki lider, Lübnan’daki Filistin mülteci kampların durumunu takip edecek. Lübnan-Filistin Ortak Komitesi’nin oluşturulması konusunda mutabık kaldı. Komite, Lübnan’ın yasalarına bağlı ve Lübnan egemenliğine saygı çerçevesinde kamplardaki hayat koşullarının iyileştirilmesi çalışmalarında bulunacak” ifadelerine yer verilen açıklamada, Lübnan’daki Filistinli mültecilerin topraklarına geri dönme ve ulusal kimliklerinden taviz vermeme vurgusunun yapıldığı kaydedildi.
Abbas’ın kendi partisi Fetih Hareketi ve Hamas dahil Lübnan’daki direniş örgütlerinin silahsızlandırılması sürecine destek için Lübnan’ı ziyaret etmeyi gündemine Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan’ın talebiyle aldığı iddia edilmişti. Kaynaklar, bu çağrıya uymayan gruplara karşı Lübnan ordusunun askerî harekât düzenleyebileceğini öne sürmüştü.
Vatandaşlık reddedildi, dönüş hakkı vurgulandı
Öte yandan açıklamada, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNWRA) Filistinlilere hizmetlerini sürdürmesinin önemine işaret edildi.
Tarafların, Lübnan’daki Filistinli mültecilerin tehcir edildikleri topraklarına geri dönüşlerini sağlayacak adil bir çözüme bağlılıklarını teyit ettikleri aktarılan açıklamada, mültecilere bulundukları ülkelerde vatandaşlık verilmesi projeleri reddedildi.
Lübnan ile Filistin arasındaki güçlü bağların vurgulandığı açıklamada, bağımsız Filistin devletinin kurulmasının önünü açacak bölgesel adil ve kalıcı bir barışın sağlanmasına dikkati çekildi.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik sürdürdüğü saldırıların kınandığı açıklamada, uluslararası toplumun Gazze’deki Filistinli sivillere koruma sağlaması için derhal harekete geçmesi çağrısı yapıldı.
İsrail’in Lübnan topraklarına karşı sürdürdüğü ihlallerin de kınandığı açıklamada, ateşkes anlaşmasının garantörü ABD ve Fransa başta olmak üzere uluslararası toplumun Lübnan’a yönelik saldırıları durdurması için İsrail’e baskı kurması talebinde bulunuldu.
Lübnan’ın başkenti Beyrut ve diğer bölgelerde bulunan 12 kampta toplamda 200 binin üzerinde Filistinli 1948’den beri mülteci olarak yaşam mücadelesi veriyor. Lübnan ile Filistinli gruplar arasında 1969’da yapılan Kahire Anlaşması’na göre, kampların iç güvenliği Filistinli gruplarca sağlanırken, giriş ve çıkışlar ise Lübnan ordusunun denetiminde bulunuyor.
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan-Pakistan savaşı henüz başlamadı
-
Görüş2 hafta önce
“Ölüm denir mi hiç öylesine?”
-
Amerika2 hafta önce
Zuckerberg ve AI terapistler: Aklınıza mukayyet olun!
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan-Pakistan gerilimi: Geleneksel ve sınırlı bir askerî güç gösterisi oyunu
-
Dünya Basını2 hafta önce
Batı’nın Gazze sessizliği
-
Söyleşi1 hafta önce
‘Alman medyası hükümetin halkla ilişkiler departmanı gibidir’
-
Rusya2 hafta önce
Putin’in tarihi 9 Mayıs konuşması: “Muzaffer halka şan olsun!”
-
Asya2 hafta önce
Güney Kore cumhurbaşkanlığı seçimleri kampanyasını başlattı