Diplomasi
Xi, Kim ve Putin Zafer Günü için Kızıl Meydan’da buluşacak mı?

Kremlin’e göre Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ‘un önümüzdeki aylarda Rusya’yı ziyaret etmesi bekleniyor. 9 Mayıs’taki Zafer Günü töreni için Moskova’daki Kızıl Meydan’da Çinli ve Rus mevkidaşlarıyla bir araya gelebileceği yönünde söylentiler de var.
Uzmanlar, Kim’in Devlet Başkanları Xi Jinping ve Vladimir Putin ile birlikte podyuma çıkması halinde, üç liderin ilk kez kamuoyu önünde bir araya geleceğini ve bunun ABD baskısına karşı güçlü bir dayanışma ve meydan okuma sinyali olacağını söyledi.
Kremlin, Xi’nin önümüzdeki ayın başlarında, Sovyetler Birliği’nin İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere karşı zaferinin 80. yıldönümü münasebetiyle 9 Mayıs’ta düzenlenecek tören için Moskova’yı ziyaret edeceğini açıkladı.
Moskova’nın resmi Tass haber ajansına göre ise, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Andrey Rudenko geçen ayın sonlarında yaptığı açıklamada Kim’in Rusya’ya yapması beklenen ziyaret için hazırlıkların halihazırda devam ettiğini söyledi.
Putin geçen yıl haziran ayında Pyongyang’a yaptığı nadir bir gezi sırasında Kim’i Moskova’yı ziyaret etmeye davet etmişti. Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Sergei Şoygu da 21 Mart’ta Pyongyang’da Kim ile bir araya geldi ve Kuzey Kore liderine Putin’in mesajını iletti.
Üç gün sonra Kremlin sözcüsü Dmitry Peskov, Kim’in Rusya’yı ziyaret etmek için “geçerli” bir davet aldığını ve diplomatik kanallar aracılığıyla koordinasyonun devam ettiğini söyledi. Ancak Putin’in üst düzey güvenlik yardımcısı Şoygu’nun Kim’e yeni bir davet gönderip göndermediğini teyit etmekten kaçındı ve ekledi: “Henüz resmi bir açıklama yapmaya hazır değiliz.”
Kim, 2019 ve 2023 yıllarında zırhlı treniyle Rusya’nın Uzak Doğu bölgesine iki kez gitmiş olmasına rağmen Moskova’ya resmi bir ziyarette bulunmadı.
Vladivostok’taki Rusya Uzak Doğu Federal Üniversitesi’nde doçent olan Artyom Lukin, Kim’in çok sayıda dünya liderinin katıldığı çok taraflı bir toplantı olan 9 Mayıs etkinliğine gitmesinin Kuzey Kore geleneğinden bir kopuş olacağını söyledi.
“Kim Moskova’daki Zafer Günü geçit törenine gelirse, bu eşi benzeri görülmemiş bir şey olur. Bildiğim kadarıyla daha önce hiçbir Kuzey Kore lideri birden fazla devlet ve hükümet başkanının katıldığı uluslararası etkinliklere katılmadı” dedi.
South China Morning Post’a konuşan Lukin’e göre en az bir düzine liderin mayıs ayında Rusya’nın başkentinde olması muhtemel ve bu da Putin için Ukrayna savaşının ortasında bir başka yüksek profilli diplomatik zafer olacak.
Lukin Moskova’da düzenlenecek etkinliği, geçen yıl Kazan’da düzenlenen ve 20’den fazla üst düzey uluslararası delegasyonun katıldığı BRICS zirvesinin bir tekrarı olarak nitelendirdi.
Öte yandan AB Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, Avrupalı liderleri 9 Mayıs’ta Moskova’da düzenlenecek Zafer Günü kutlamalarına katılmamaları konusunda uyardı. Kallas, iderleri bunun yerine Kiev’i ziyaret ederek Ukrayna ile dayanışma göstermeye çağırdı.
George H.W. Bush ABD-Çin İlişkileri Vakfı’nda kıdemli araştırmacı olan Lee Seong-hyon, Kim ve Xi’nin mayıs ayındaki Moskova geçit töreninde birlikte görünme olasılığının “yüksek” olduğunu söyledi.
Kuzey Kore, Rusya-Ukrayna savaşının başlamasından bu yana Moskova’ya daha da yakınlaştı. Geçen yıl Putin’le imzaladığı, karşılıklı savunma maddesini de içeren kapsamlı askeri anlaşmayla bağlar daha da güçlendi, hatta Kim’in Ukrayna’ya Rusya saflarında savaşmak üzere binlerce asker gönderdiği iddia edildi.
Kim, geçen ay Şoygu ile yaptığı görüşmede Rusya’ya tereddütsüz desteğini ifade etti. Rusya’nın eski savunma bakanı da, Moskova’nın, iki ülkeden birinin saldırıya uğraması halinde karşılıklı yardım sözü veren anlaşmaya “kayıtsız şartsız” uyacağını teyit etti.
Sözcü Peskov’a göre, Putin ayrıca ABD Başkanı Donald Trump’ı şubat ayındaki ilk resmi telefon görüşmelerinde Moskova’ya davet etti, ancak şu ana kadar herhangi bir anlaşma yapılmadı.
Doç. Dr. Artyom Lukin, Xi’nin Zafer Günü podyumu Kim ile paylaşmayı kabul edeceğine dair şüphelerini dile getirerek Pyongyang’ın Pekin için stratejik öneminin abartıldığını savundu.
“Pekin-Pyongyang ilişkilerinden bahsetmişken, Kuzey Kore’nin Çin için yüksek stratejik değerini ortaya koyan geleneksel bilgeliğin yeniden incelenmesi gerektiğini iddia ediyorum. Bence Kuzey’in Çin için meşhur jeopolitik ‘tampon’ olarak önemi azalıyor” dedi.
“Çin’in artık tamponlara ihtiyacı yok. Herhangi birinin Kuzey Kore üzerinden Çin’e saldırmaya kalkışması pek düşünülemez. Çin tamponlardan ziyade pazarlarla ve henüz kendisinin sahip olmadığı ileri teknolojilere erişimle ilgileniyor. Bu bakımdan Kuzey Kore neredeyse değersizdir,” dedi Lukin.
The Post gazetesi şbat ayında Çin’in İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 80. yıldönümünü anmak üzere bir askeri geçit töreni düzenleyeceğini bildirmişti. Geçit töreni ya da kimlerin davet edildiğine dair resmi bir doğrulama yapılmadı ancak 10 yıl önce düzenlenen benzer bir etkinliğe Güney Kore Devlet Başkanı Park Geun-hye katılmış ancak Kuzey Kore lideri katılmamıştı.
Pekin’deki Renmin Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Shi Yinhong da Çin-Kuzey Kore ilişkilerinin durumu göz önüne alındığında, Çin liderinin Moskova’daki etkinlikte Kim ile birlikte görünmekten kaçınmasının muhtemel olduğunu söyledi.
Pekin ve Pyongyang arasındaki ilişkilerin Kuzey Kore’nin Rusya ile askeri ittifakı ve Ukrayna savaşına doğrudan katılımı, Pyongyang’ın tekrarlanan nükleer denemeleri ve Güney Kore ile alevlenen olaylar nedeniyle gerildiğini kaydetti. Shi, “Çin-Kuzey Kore ilişkilerinin şu anda iyi olduğu söylenemez” dedi.
Shi ayrıca Putin’in hem ABD hem de Çin ile ilişkileri tehlikedeyken Kim’i Moskova’daki askeri geçit törenine davet etmesinin akıllıca olup olmayacağını sorguladı.
“Ukrayna meselesi nedeniyle ABD-Rusya ilişkilerinin kırılgan ve hassas durumu göz önüne alındığında Putin’in Kim’in Moskova’yı ziyaret etmesini istemesi pek olası değil. Ayrıca, gergin Çin-Kuzey Kore ilişkileri Putin’in kasıtlı olarak garip bir durum yaratmasını olanaksız kılıyor” dedi.
“Kim’in ziyaretinin Kuzey Kore’nin Rusya ile askeri işbirliği üzerinde çok az önemli etkisi olsa da, Rusya’nın hem Çin hem de ABD ile olan çok önemli ilişkilerinde zorluklara yol açabilir. Putin’in Kim’i bilerek davet edeceğinden şüpheliyim” dedi.
Seul’deki Yonsei Kuzey Kore Araştırmaları Enstitüsü’nde doçent ve müdür yardımcısı olan Paik Woo-yeal de Kim’in Moskova’ya olası gelişinin, Pekin’in çok konuşulan Çin-Rusya-Kuzey Kore ittifakıyla resmi olarak ilişkilendirilmek istememesi nedeniyle Çin’i “oldukça garip bir duruma” sokacağını söyledi.
“Çin şu anda aynı anda hem Rusya hem de Kuzey Kore ile aynı çerçevede yer almak istemiyor” dedi.
Kuzey Kore’nin Moskova’ya doğrudan seyahat edebilecek özel bir uçağı bulunmuyor. Kim ilk kez 2018’de Dalian’da Xi ile görüşmek üzere havayoluyla uçmuş, bir ay sonra da Çin’den ödünç aldığı bir uçakla Trump ile görüşmek üzere Singapur’a gitmişti.
Kim, Pekin, Rusya ve 2019’da Hanoi’de Trump’la yapacağı ikinci zirve de dahil olmak üzere diğer yurtdışı ziyaretlerinin çoğunda ailesine ait zırhlı treni kullandı.
Babası Kim Jong-il 2001 yılında Moskova’ya zırhlı trenle gitmiş ve gidiş-dönüş 23 gece geçirmişti.
Avrupa
İtalya ve Yunanistan, ‘göçle mücadele’ konusunda işbirliğini artırıyor

İtalya ve Yunanistan pazartesi günü hükümetler arası “göçle mücadele’ toplantısı için bir araya geldi.
Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis, ortak basın toplantısında bu zirveyi “rutin” bir diplomatik toplantıdan ziyade “önemli ve belirleyici” olarak nitelendirdi.
İtalya Başbakanı Giorgia Meloni de, Akdeniz’de benzer “jeostratejik bakış açısına” sahip olan iki ülkenin, özellikle savunma ve göç gibi önemli konularda yakın işbirliği içinde olduğunu söyledi.
Mitsotakis, Yunanistan hükümetinin yıllardır AB göç politikasında değişiklik yapılması için baskı yaptıktan sonra, bu sorunu “doğru yaklaşımla” ele almak için Meloni hükümetinde “doğru ortağı” bulduğunu savundu.
Meloni, hedeflerinin göç yönetimine yönelik yeni bir AB yaklaşımını sağlamlaştırmak olduğunu vurguladı ve son birkaç yılda odak noktasının “iç yeniden dağıtım”dan “dış sınırların güvenliğinin sağlanması, sınır dışı etme ve menşe ve transit ülkelerle işbirliğine” kaydırıldığını belirtti.
Meloni, İtalya ve Yunanistan’ın “birincil varış ülkeleri olmanın yükünü” taşıdığını, ama her ikisinin de artık sorunun değil çözümün parçası olduğunu savundu.
Mitsotakis, Meloni ile düzenlediği ortak basın toplantısında, İtalya ile elektrik enterkoneksiyonu ve demiryolu altyapısı konusunda da iki önemli anlaşmanın imzalandığını duyurdu.
Mitsotakis, imzalanan anlaşma sayısının Yunanistan-İtalya Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nin daha sık toplanması gerektiğini gösterdiğini söyledi.
Yunan lider, iki ülke arasında imzalanan demiryolu anlaşmasını, bu sektördeki ikili işbirliğinin yeniden başlaması olarak nitelendirdi.
Mitsotakis, “Yunanistan demiryolu ağına 400 milyon avrodan fazla yatırım yaparken, İtalya yeni trenler satın almak ve yeni depolar inşa etmek için 360 milyon avro katkıda bulunacak,” dedi.
Mitsotakis hükümeti, Tempe’deki tren kazası faciası nedeniyle toplumsal öfkenin odağı haline gelmişti.
Enerji konusunda Mitsotakis, iki ülke arasındaki elektrik bağlantı kapasitesini üç katına çıkarma hedefini vurguladı ve Yunanistan’ın elektrik ihracatçısı bir ülke olduğunu söyledi.
İtalyan elektrik şebeke operatörü Terna ve Yunan eşleniği IPTO’ya, 1,9 milyar avroya mal olması beklenen projeyi ilerletmeleri talimatı verildiğini ekledi ve “Terna ve IPTO’ya verdiğimiz talimat, projeyi mümkün olan en kısa sürede ilerletmeleri yönünde,” dedi.
İki şirket daha sonra İtalya ve Yunanistan arasında yeni bir denizaltı elektrik bağlantısı için yaklaşık 2 milyar avro değerinde bir anlaşma imzaladı.
Mitsotakis, Ukrayna’daki savaşla ilgili olarak, Atina ve Roma’nın tüm Avrupa ülkelerinin desteğiyle mümkün olan en kısa sürede koşulsuz 30 günlük ateşkesin sağlanması yönündeki kararlılıklarında tamamen aynı çizgide olduklarını belirtti.
Meloni, anlaşmayı ikili işbirliğine “stratejik bir destek” olarak nitelendirdi ve iki ülke arasında savunma ve göç konusunda güçlü bir uyum olduğunu kaydetti.
Meloni, “İlişkilerimiz mükemmel. İki ülke olmasaydı, Avrupa bugün bu durumda olmazdı. Her ikimiz de AB ve NATO üyesiyiz ve Avrupa Konseyi’nde yan yana oturuyoruz. Gelecek yıl, AB Başkanlığı görevini birbirimizden devralacağız,” dedi.
Meloni, savunma işbirliği ve düzensiz göçle mücadelenin öncelikli konular olacağını söyledi ve “Bu alanlarda Yunanistan Başbakanı ile güçlü bir ortak zemin var,” dedi:
“Avrupa’nın genel yaklaşımını yeniden şekillendirmek için Kyriakos ile çalışmaya devam etmeyi hedefliyoruz. Odak noktamızı dış sınırların korunması, insan kaçakçılarının hedef alınması ve transit ülkelerle işbirliğinin güçlendirilmesine kaydırmayı başardık.”
“Ukrayna’da adil ve kalıcı barış”a desteğini yineleyen Meloni, Rusya’nın koşulsuz ateşkes ve Zelenskiy ile Putin arasında bir görüşme çağrısına olumlu yanıt vereceğini umduğunu belirtti.
Gazze konusunda Meloni, acil insani yardım çağrısında bulunarak, daha geniş bir güvenlik çerçevesi oluşturmak için Arap ülkeleri öncülüğündeki çabaları destekledi. Ayrıca, her iki ülkenin Batı Balkanların AB üyeliği yolunda ilerlemesini desteklediğini de teyit etti.
İktisadi işbirliği konusunda, fiber optik alanındaki ortak çabaların yanı sıra, iki ülke arasındaki enerji bağlantısını iki katından fazla artırmayı amaçlayan Blue Med ve Green Med girişimlerinin önemini vurguladı.
Diplomasi
Witkoff: Ukrayna’da barışın anahtarı Putin’in onayı

ABD Başkanı Donald Trump’ın özel temsilcisi Steve Witkoff, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in onayı olmadan Ukrayna’da barış anlaşmasının mümkün olmadığını belirtti. Witkoff, Moskova ve Kiev’in doğrudan müzakerelere başlaması gerektiğini, aksi takdirde ABD’nin çatışmadan uzak durabileceğini söyledi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın özel temsilcisi Steve Witkoff, Breitbart News‘e verdiği mülakatta, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in onayı olmadan Ukrayna ve Rusya arasında barış anlaşmasına varılmasının mümkün olmadığını söyledi.
Witkoff, “Devlet Başkanı Putin’in onayı olmadan hiçbir anlaşma olmayacak,” diyerek, “bu çatışmadaki tüm ilgili taraflarla” konuşulması gerektiğini de ekledi.
Witkoff, sadece Rusya ve Ukrayna makamlarıyla değil, aynı zamanda İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya’dan ulusal güvenlikten sorumlu yetkililerle de temas hâlinde olduğunu belirtti.
Trump’ın özel temsilcisi, Moskova ve Kiev’in bir an önce doğrudan müzakerelere başlaması gerektiğini vurguladı. Witkoff’a göre, ABD başkanı her iki tarafın barışçıl çözümde ilerleme kaydetmek için görüşmeler yapması gerektiği yönünde bir “ültimatom verdiğini”; aksi takdirde ABD’nin “bu çatışmadan, bunun ne anlama geldiğine bakılmaksızın uzak durması ve sadece müdahale etmemesi gerektiğini” söyledi.
Witkoff, ateşkesin gerekliliğine işaret ederek, “Bu bizim savaşımız değil. Savaşı biz başlatmadık ama bitmesine yardımcı olmak istiyoruz,” diye konuştu.
Witkoff’a göre, müzakerelerde ele alınması gereken temel konular Kırım, Donetsk Halk Cumhuriyeti (DHC), Lugansk Halk Cumhuriyeti (LHC), Herson ve Zaporijya oblastlarının kaderi, Zaporijya Nükleer Santrali, Ukrayna’nın Dinyeper nehrine erişimi ve Karadeniz’e çıkışıç
Witkoff, “Tarafları müzakere masasına oturtursak çözülmesi zor olmayacağını düşündüğüm şeyler var. Birbirleriyle konuşacaklar, aralarındaki sorunları daraltacağız ve ardından her sorunu çözmek için uzlaşmalar ve yaratıcı çözümler üreteceğiz,” değerlendirmesinde bulundu.
Beyaz Saray daha önce Trump’ın Ukrayna’daki nükleer santrallerin yönetimi konusunda yardım teklif ettiğini bildirmişti.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Kiev’in Washington ile Rusya’nın kontrolündeki Zaporijya Nükleer Santrali’nin geleceğini görüştüğünü söylemişti. Rusya Dışişleri Bakanlığı ise daha önce yaptığı açıklamada, santralin kontrolünün değiştirilmesini ve Ukrayna’ya toprak tavizleri verilmesini kabul etmeyeceklerini belirtmişti.
ABD başkanının bir diğer özel elçisi Keith Kellogg’a göre, Kiev, işgal altındaki topraklar üzerinde Rusya’nın fiili kontrolünü kabul etmeye hazır, ancak bunları yasal olarak tanımayacak ve uzun vadede buna rıza göstermeyecek.
Trump daha önce Ukrayna’ya, Putin’in İstanbul’da doğrudan müzakerelerin yeniden başlatılması yönündeki teklifini derhal kabul etmesi çağrısında bulunmuş ve kendisinin de 15 Mayıs’ta Türkiye’ye gelebileceğini belirtmişti.
Zelenskiy, Rusya devlet başkanı ile doğrudan görüşmelere hazır olduğunu ifade ederek, kendisini bizzat İstanbul’da bekleyeceğini söyledi.
Bununla birlikte Ukrayna, Avrupa ülkeleri ve ABD 30 günlük ateşkes konusunda ısrar ediyor ve Rusya’nın kabul etmemesi durumunda yaptırımların sertleştirilmesi çağrısında bulunuyor.
Kremlin: Rusya, Ukrayna’da uzun vadeli barış konusunda ciddi
Diplomasi
Times: Colani, Trump’a ‘Ukrayna tarzı’ mineral anlaşması önerdi

İngiliz gazetesi Times’ta yer alan habere göre Suriye’deki HTŞ yönetiminin lideri Ebu Muhammed el-Colani (Ahmed Şara), ABD Başkanı Donald Trump’a, “Ukrayna tarzı” bir maden anlaşması kapsamında Amerikan şirketlerine doğal kaynakları kullanma izni vermeyi de içeren tavizler sunacak.
Colani, Suudi Arabistan ve Türkiye’deki üst düzey yetkililerin de dahil olduğu aracılar aracılığıyla ABD başkanına yaptığı teklifin bir parçası olarak, başkent Şam’da bir Trump Tower inşa edilme olasılığını bile gündeme getirdi.
Times’a, ABD tarafından “terörist” olarak nitelendirilen Şara ile Trump’ın bu hafta Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret sırasında bir görüşme ayarlamak için çabalar olduğu bildirildi, fakat Beyaz Saray pazartesi gecesi böyle bir görüşmenin gerçekleşmeyeceğini açıkladı.
Trump’ın danışmanlarının, salı günü Riyad’da başlayacak ve üç gün sürecek yoğun Orta Doğu ziyaretinde doğrudan görüşmelerin akıllıca olup olmadığı konusunda görüş ayrılığı yaşadıkları belirtildi.
Trump’ın, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ve Lübnan Cumhurbaşkanı Avn’ın da aralarında bulunduğu bir grup bölge lideriyle görüşmesi bekleniyor.
Suudi Arabistan’a gitmeden kısa bir süre önce Beyaz Saray’da konuşan Trump, Suriye’ye “yeni bir başlangıç” sağlamak için Beşar Esad döneminden kalma ve Suriye’nin ticaret ve bankacılık faaliyetlerini engelleyen ABD yaptırımlarını hafifletmeyi düşündüğünü söyledi.
Trump, “Yaptırımlar konusunda bir karar vermemiz gerekecek, bu yaptırımları büyük olasılıkla hafifleteceğiz. Suriye’ye uyguladığımız yaptırımları kaldırmayı düşünüyoruz, çünkü onlara yeni bir başlangıç imkanı vermek istiyoruz. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da bana bu konuyu sordu. Birçok kişi bana bu konuyu sordu, çünkü yaptığımız yaptırımlar onlara pek bir başlangıç imkanı vermiyor. Bu yüzden onlara yardımcı olup olamayacağımızı görmek istiyoruz, bu kararı vereceğiz,” dedi.
Geçen hafta Colani, Paris’teki görüşmeler için BM seyahat yasağından muafiyet alan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile bir araya gelmiş ve yeni rejimin “kapsayıcılık ve reform” taahhütlerine bağlı kalması şartıyla AB yaptırımlarının kademeli olarak kaldırılmasını önermişti.
Times’ın güvenlik kaynaklarından edindiği bilgiye göre, Colani, Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki ilişkileri normalleştirmek için BAE ve Bahreyn tarafından imzalanan İbrahim Anlaşmaları’na katılmak için görüşmelere başlanmasını teklif edebilir.
Habere göre Colani, 1967’de işgal edilen ve Esad’ın düşmesinin ardından Golan Tepeleri etrafında bir tampon bölge oluşturan İsrail’in, güneybatı Suriye’de askerden arındırılmış bir bölge oluşturmasına veya bu bölgede güvenlik varlığını sürdürmesine izin vermeye de istekli görünüyor.
Trump yönetimi, 2019’da Golan Tepeleri’nin İsrail’in egemenliği altında olduğunu tanımıştı.
Şara’nın, Suudi Arabistan veliaht prensi Muhammed bin Selman ile, Trump ile görüşme olasılığı hakkında konuştuğu anlaşılıyor.
Fakat Trump’ın üst düzey danışmanları arasında bu konuda görüş ayrılığı olduğu görülüyor. Trump’ın ulusal istihbarat direktörü Tulsi Gabbard, bu görüşmeye karşı düşmanca olmasa da temkinli yaklaşan ve bunu engellemeye çalışabilecek kişiler arasında yer alıyor.
Gabbard, 2016 yılında Kongre üyesi iken Suriye’ye bir ziyaret gerçekleştirerek Esad ile görüşmüş ve daha fazla diyalog çağrısında bulunarak geri dönmüştü.
Görüşmeye şüphe ile yaklaşan bir diğer isim ise Trump’ın terörle mücadele danışmanı Sebastian Gorka.
Bir başka İsrail yanlısı danışman olan eski ulusal güvenlik danışmanı ve şu anda BM büyükelçisi adayı Mike Waltz’ın, geçen ay görevden alınmadan önce Trump’ın Suriye’nin vermeye hazır olduğu tavizlerden haberdar olmasını engellediği ileri sürülüyor.
Waltz, şubat ayında Washington’da İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile gizlice görüştüğü ve Trump’a İran’ı bombalama planlarına uyması için baskı yaptığı öğrenilince görevinden alınmıştı.
Times’a göre Başkanın Orta Doğu özel temsilcisi Steve Witkoff da dahil olmak üzere diğerleri, Trump’ın anlaşma yapmak için protokol ve gelenekleri ne kadar kolay bir kenara attığını ve ABD başkanının savaşmaktan çok para kazanmayı tercih ettiğini bildikleri için Suriye ile ilişkilerin yumuşamasına daha sıcak bakıyor. Witkoff, iç çemberin en güvenilir üyelerinden biri.
Trump, gezisi sırasında milyarlarca dolarlık iş anlaşmalarını açıklayacak ve başka bir kaynak Times’a, bunların ABD’li telekomünikasyon şirketi AT&T’nin Suriye ile yapacağı bir telekomünikasyon sözleşmesini de içerebileceğini söyledi fakat bu bilgi henüz doğrulanmadı.
Trump yönetimi, Suriye’nin altyapı projeleri için Çin’e yönelmesinden endişe duyuyor. Kaynak, “Şara doğuya, Çin’e bakıyor, ama tabii ki biz onun batıya bakmasını istiyoruz,” dedi.
Orta Doğu ile yakın bağları olan bir başka ABD güvenlik kaynağı, Suriye’nin İbrahim Anlaşması’na girme olasılığının Colani hükümetine, BAE’nin aracılığıyla sunulduğunu doğruladı.
Körfez ülkeleri tarafından desteklenen Trump yönetiminin bazı üyeleri, Esad döneminin eski destekçisi İran’ın Suriye üzerindeki etkisini kırmak için bu fırsatı değerlendirmek istiyor.
Kaynak, “Ukrayna’nın maden anlaşmasının yapısına bakarsanız, bu Suriye için bir şablon olabilir. Suriye İbrahim Anlaşması’na katılırsa ve ABD bunu Suriye’yi Batı’ya daha fazla çekmek için bir koz olarak kullanırsa, bu bir olasılık ve bu konu tartışıldı,” dedi.
Kaynak, Körfez ülkelerinin Trump’ın diplomatik hamlesini desteklediğini ve Witkoff’un Ukrayna ve Orta Doğu ile ilgili anlaşmaları birbirine bağlamaya çalıştığını da ekledi.
Kaynak, “Körfez ve Moskova’da onu [Witkoff’u] seviyorlar çünkü politika hakkında konuşmuyor, gayrimenkul hakkında konuşuyor. İş hakkında konuşuyor ve bu da o adamların hoşuna gidiyor,” dedi.
-
Görüş2 hafta önce
Hindistan ve Pakistan savaşır mı?
-
Görüş2 hafta önce
ABD, Ukrayna’ya ihanet etti
-
Rusya6 gün önce
Rusya’da havaalanlarında toplu uçuş ertelemeleri
-
Dünya Basını2 hafta önce
Bender Abbas patlaması: Sabotaj mı kaza mı?
-
Dünya Basını2 hafta önce
The Ekonomist: Afrika’dan Göç Dünyayı Değiştirecek
-
Görüş6 gün önce
Kim kazandı?
-
Dünya Basını2 hafta önce
ABD’nin eski Asya çarı Kurt Campbell: Çin’le hesapsız bir çatışmaya girmekten kaçınılmalı
-
Dünya Basını1 hafta önce
Güçlü Amerikan Tanrıları, Trump ve Uzun Yirminci Yüzyılın Sonu