Diplomasi
İngiltere’nin Ukrayna’daki hayati rolünün bilinmeyen hikâyesi

2014’te bu yana Londra yönetimi, Ukrayna ordusuna tanksavar füzeleri, hava savunma sistemleri, zırhlı araçlar ve ağır silahlar gibi çeşitli askeri teçhizat sağlayarak Kiev’in en önde gelen destekçileri arasında yer aldı. Ayrıca İngiltere, Ukraynalı askerlerin eğitilmesine yönelik programlar düzenleyerek sahadaki kabiliyetlerini artırmayı da hedefliyor. Bu yardımlar, hem NATO ile koordineli şekilde yürütülüyor. Fakat bir NATO müttefiki olarak Londra’nın Ukrayna’daki savaşına olan doğrudan müdahalesi, daha önce Batı basınında ihtiyatla ele alınmıştı. İngiliz Times gazetesi, geçen günlerde Britanya’nın Rusya’ya karşı savaşa katılımının boyutunu ele alan uzun bir makaleye yer verdi.
Britanya ordusunun Ukrayna’daki hayati rolünün bilinmeyen hikâyesi
The Times
11 Nisan 2025
Britanya’nın Rusya’ya karşı 2023 bahar taarruzuna katılımının boyutu —Ukrayna’ya son dakika yardımları, savaş planları ve istihbarat bilgileriyle— büyük ölçüde karanlıkta kalmıştı. Ta ki şimdiye kadar.
2023 yazının başlarında, Ukrayna ordusu uzun zamandır beklenen bahar taarruzunu başlattığında, bu kritik hamlenin kod adı ünlü Ukraynalı bir şahsiyet veya yerden değil, Britanyalı bir siyasetçiden alınmıştı.
Söz konusu “Wallace” ekseni, savaşın ilk günlerinde Ukrayna’ya ihtiyaç duyulan silahların sağlanmasında kilit rol oynayan dönemin Savunma Bakanı Ben Wallace’a atıfta bulunuyordu. Ukraynalı bir askeri kaynağa göre, Wallace bu desteği sayesinde saygıyla “Kiev’i kurtaran adam” lakabını kazanmıştı.
Britanya’nın Doğu Avrupalı müttefikine olan sarsılmaz desteği açık sır olsa da, Wallace’ın angajmanının ve etkisinin boyutu —Kiev’e yapılan kısa vadeli yardımlar, savaş planlarının hazırlanmasına yardım ve Ruslar hakkında kritik istihbarat toplanması— büyük ölçüde gizli kalmıştı.
Kapalı kapılar ardında Ukraynalılar, Britanyalı askerleri ABD, Britanya ve onlarca diğer benzer görüşlü ülkeden oluşan “Putin karşıtı” koalisyonun “beyinleri” olarak tanımlıyor. Britanya, başka hiçbir ülkenin yapmadığı ölçüde kendi birliklerini Ukrayna’ya gönderme cesaretini göstermesiyle ün kazandı. Ancak Britanya’nın Ukrayna savaşındaki rolü, pek çok gözlemcinin tahmin ettiğinden daha derindi.
Fakat hepsinden önemlisi The Times, ABD’nin Ukrayna’ya en iyi silahları ve bunların etkili kullanımı için en hassas hedef koordinatlarını sağlarken, aynı zamanda Scorpius Operasyonu çerçevesinde Washington ile Kiev arasındaki zorlu ilişkide dengeyi sağlayanların Britanyalı askerler olduğunu ortaya çıkarıyor.
Cephe gerisi
Savaşın başlamasından bir yıldan biraz fazla süre sonra, Başkan Biden yönetimi ve Ukraynalı müttefikleri hâlâ kusursuz, birleşik cephe sergiliyorlardı. Ancak perde arkasında gerilim aylardır giderek artmış ve 2023 yazının başlarında kontrolden çıkma noktasına gelmişti.
Bu arada Ukrayna, taarruzunu bir miktar gecikmeyle başlatmıştı; bu savaşta kilit andı. Savaşın ilk günlerinde Kiev kapılarında Rusya’yı geri püskürterek dünyayı şaşırttıktan sonra, Ukrayna şimdi Donbass’ta toprak geri kazanma ve yıpratıcı savaşın dinamiklerini değiştirme fırsatı görüyordu. Ancak işler iyi gitmiyordu.
İşte bu noktada, Oldhamlı devlet bursuyla okumuş Amiral Sir Tony Radakin ve onun iki “teğmeni”, Korgeneral Sir Roly Walker ve Korgeneral Sir Charlie Stickland, hem Ukraynalıların hem de Amerikalıların saygısını kazanmaya başladı.
Fakat bu kritik anın ve Britanya’nın rolünün hikâyesi yaklaşık altı ay önce başlamıştı.
Aralık 2022
23 Aralık’ta Radakin, ABD’li mevkidaşı Genelkurmay Başkanı General Mark Milley’den telefon aldı. Savaşın başlamasının üzerinden neredeyse yıl geçmişti ve çekici iyimser Radakin ile etkili ve cesur Milley bu noktada birbirlerini çok iyi tanıyorlardı.
Ukraynalılar, 2023 baharında Rusya’ya karşı taarruza geçmek istediklerini açıkça belirtmişlerdi; bu, kamuoyu tarafından bahar taarruzu olarak heyecanla bekleniyordu. Ancak hem Amerikalılar hem de Britanyalılar, Ukrayna’nın operasyonel hazırlığı konusunda şüpheliydi.
O dönemdeki görüşmelere aşina olan aktif görevdeki Britanyalı bir subay, “Cesaret edecekleri belliydi,” dedi. Mantık şuydu: “Eğer cesaret edeceklerse, o zaman bunu mümkün olduğunca güçlü yapalım.”
Aralık ayındaki bu telefon görüşmesi sırasında General Milley, Amiral Radakin’e ABD’nin taarruzu desteklemeye ve tüm ağırlığını koymaya karar verdiğini bildirdi.
Ocak 2023
Ertesi ocak ayında, yaklaşık 50 ülke Ukrayna’nın askeri ihtiyaçlarını görüşmek üzere Ramstein’da toplandığında, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, ABD ve diğer NATO ülkelerinin Ukrayna’ya kapsamlı ağır silah paketi teslim edeceğini duyurdu.
Austin basın toplantısında, “Bu, Ukrayna’yı Rusya’nın sebepsiz saldırganlığına karşı destekleme yönündeki uzun vadeli taahhüdümüzü gösteriyor,” dedi. Bu, Rusya ile savaşın tırmanacağına dair net sinyal olarak yorumlandı. Bunun üzerine Beyaz Saray, ABD’nin Rus güçlerini geri püskürtmek amacıyla Ukrayna’ya 31 adet M1 Abrams tankı göndereceğini açıkladı. Böylece ABD’nin Kiev’e saldırı tipi tank araçları tedarik etme konusundaki uzun süredir devam eden çekingenliği aşılmış oldu.
Wallace’a göre Britanya ise, savaş alanındaki başarı şansını artırmak amacıyla Ukrayna’ya Batılı ülkeler arasında ilk olarak Storm Shadow tipi uzun menzilli seyir füzeleri tedarik etme sözü verdi. Gizlice, Ukrayna uçaklarını bu füzelerle donatmak ve birlikleri kullanımı konusunda eğitmek üzere Britanya birlikleri gönderildi. Bu, Britanya birliklerinin sahada ilk kez konuşlandırılması değildi: Daha önce de birkaç düzine düzenli Britanya askeri, yeni ve geri dönen acemi askerlere NLAW kullanımı konusunda eğitim vermek üzere Kiev’e gönderilmişti. Bunlar, Şubat 2022’de savaşın başlangıcında Kiev’e teslim edilen Britanya yapımı tanksavar füzeleriydi. Britanyalı eğitim birlikleri 2015’ten beri Ukrayna’da konuşlanmış olsalar da, Şubat 2022’de olası Rus saldırısı endişesiyle geri çekilmek zorunda kalmışlardı.
Karşı taarruz
Yaklaşan karşı taarruz, savaşta belirleyici an olacaktı. Koalisyon içinde, bunun Ukrayna için son savaş olacağı ve Devlet Başkanı Putin’in bu sayede barışa zorlanabileceği konusunda iyimserlik hâkimdi.
Mayıs
Taarruzun planlanan başlangıcından önceki haftalarda, Stratejik Kuvvetler Komutanı ve Birleşik Krallık eski Askeri İstihbarat Başkanı General Sir Jim Hockenhull, Ukrayna Askeri İstihbarat Başkanı Korgeneral Kirilo Budanov ile bir araya geldi. Karşı taarruzun hedeflerine ulaşmak için nasıl işbirliği yapabileceklerini görüştüler ve Hockenhull’un elinde çok hassas askeri imkanlar vardı.
İkili yaklaşık 2019’da tanışmıştı. 1986’da istihbarat teşkilatına katılan ve genç subay olarak ilk görev yıllarında Rusya’ya odaklanan Hockenhull, kapsamlı savaşın başlamasından yıllar önce Ukraynalılarla ilişki kurma gerekliliğini fark etmişti. 1989’da Berlin Duvarı yıkıldığında Berlin’de bulunan Hockenhull, mevcut çatışmayı —Savunma Bakanlığı’ndaki diğerleri ona inanmazken— 2021 yazında öngörmüştü.
Askeri bir kaynak, “Ukraynalıları gelecek olana hazırlamak için her şeyi yapma gerekliliğini gördü,” ifadesini kullandı ve Hockenhull’un Ben Wallace ile birlikte Ukraynalıların NLAW’ları savaştan önce hizmete almasında önemli rol oynadığını da sözlerine ekledi.
Walker ve Stickland planlamaya yardımcı olabilirken, Hockenhull gizlilik içinde çalışarak Ruslar hakkında kritik bilgiler topladı. Bir kaynak, “Ukraynalıların planlarını etkili şekilde uygulayabilmeleri için yeterli bilgiye ihtiyaçları vardı. Sayıca üstün düşmana karşı avantaja ihtiyaçları vardı,” diye konuştu.
Fakat Ukraynalıların sorunları vardı: ABD, Britanya ve diğer ortak ülkelerden gelecek tüm teçhizatın mart sonuna kadar ulaşması planlanmıştı. Ancak mart sonu, nisan sonuna ve nihayetinde mayıs sonuna sarktı.
Britanyalı askeri bir kaynak, “Ukrayna sürekli tüm teçhizatı eline alana kadar bekledi. Onlara sürekli şunu söyledik: Başlamalısınız! Rusya güçlü değil. Onu zorlamalısınız – yeterli teçhizatınız var,” diye aktardı. Bu noktada, Ukrayna’nın karşı taarruz için aldığı silah miktarı, tüm Britanya ordusunun emrindeki miktara eşitti.
Zaman işlerken, Ruslar ortaya çıkan fırsatı değerlendirip mevzilendi.
Haziran
Ukraynalılar nihayet haziran başında ilerlemeye başladığında, başka sorun ortaya çıktı. Radakin ve ABD’li meslektaşları “aç bırak, yay ve saldır” stratejisini önermişti. İlk unsur —”aç bırakmak”— ikmali zayıflatmak için Rus lojistik merkezlerine yönelik hedefli saldırıları ifade ediyordu. “Yaymak”, düşmanı farklı cephe hatları boyunca şaşırtma manevraları ve test saldırılarıyla bunaltmak anlamına geliyordu. Bu eksenlerden biri “Wallace” kod adını taşıyordu. Bir yetkili, “NLAW’ların, tankların ve Storm Shadow’ların teslimatı; tüm bunlar Wallace sayesinde bu kadar erken gerçekleşti,” dedi.
Ancak Wallace aynı zamanda hem Savunma Bakanlığı’nda hem de Dışişleri Bakanlığı’nda direnişle karşılaştı. Buralarda, Ukrayna’ya giderek daha ağır silahların teslim edilmesinin Rusya ile gerilimi daha da artırabileceğinden endişe ediliyordu. Kremlin halihazırda nükleer sopa göstermiş ve mart ayında Belarus’ta —Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana ilk kez kendi toprakları dışında— taktik nükleer silahlar konuşlandıracağını duyurmuştu.
Stratejinin son ve belirleyici adımı —”saldırmak”— yoğun ana çaba gerektiriyordu. Bu nedenle Britanyalı ve Amerikalı planlamacılar, Ukrayna’ya belirleyici cephe yarma için en iyi şansı elde etmek üzere güçlerini ve ateş gücünü temas hattı boyunca tek noktada toplamalarını tavsiye etti.
Ancak Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin başka planları vardı. Ukrayna Kara Kuvvetleri Komutanı General Oleksandr Sırskiy, onu bunun yerine kuzeyde kaos yaratmayı ve aynı anda güneydoğuda mümkün olduğunca derine inmeyi hedefleyen strateji izlemeye ikna etti. Güneyde cepheyi yarmak —ve Rusya ile Kırım arasındaki kara köprüsünü kesmek— yerine, Ukraynalılar savaş güçlerini böldüler. Ukraynalılar hiçbir zaman Rus hatlarını yarmayı başaramadı.
Operasyon öncesi sabırsızlık
Bu durum, Ukrayna kara birliklerinin ABD’nin talep ettiğinden daha yavaş ilerlemesi gerçeği kadar Amerikalıları da hayal kırıklığına uğrattı.
Savunma Bakanlığı’ndan eski üst düzey bir kaynak, “Amerikalılar sabırsızdı. Savaş simülasyonlarını yapmışlardı ve onlara göre harekete geçme zamanı gelmişti,” dedi. Ukraynalılar, Amerikalılar ve Britanyalılar da dahil olmak üzere herkesin Rusya’nın savunmasını ve modern savaş alanının koşullarını hafife aldığını kaydetti. Savaşa giden yol Rus kara mayınlarıyla doluydu ve bunları temizlemeye çalışanlar ayrıca dron saldırısı tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
Sırskiy’nin amiri olan ve ofisinin duvarında Amiral Radakin’in fotoğrafı asılı bulunan Ukrayna Genelkurmay Başkanı General Valeriy Zalujniy, umutsuzca moral krizini yönetmeye çalışıyordu. Britanyalı askerlere açıkladığına göre, bu amaçla Ukraynalı askerler —çoğu yirmili yaşlarında değil, otuzlu ve kırklı yaşlarındaki zorunlu askerler— cephede sadece üç gün geçirecekti. İlk gün alışmaya ayrılıyordu. İkinci gün 200 ila 300 metre ilerliyorlar, üçüncü gün pozisyonlarını sağlamlaştırıyorlar ve yerlerini arkadan gelen taze birliklere devretmeye hazır oluyorlardı.
En yakın müttefikler bunun yavaş ve zahmetli ilerleme olduğunu düşündü. Görünüşe göre Amerikalılar, “Burada neler oluyor Tanrı aşkına?” diye soruyor ve Ukraynalıları “çok daha sert tempo tutturmaya” zorluyorlardı. Bu noktada Ukraynalılar ile Amerikalılar arasındaki ilişkiler en düşük seviyeye ulaştı. Milley ve ABD Avrupa ve Afrika Ordusu Komutanı General Christopher Cavoli, Zalujniy nedeniyle son derece hüsrana uğramıştı. Zalujniy ise Amerikalıların uyguladığı baskıdan dolayı hüsran içindeydi.
Amiral Radakin uzun süredir planladığı tatilini yarıda kesti ve yakın çalıştığı Wallace’a, iki tarafı bir araya getirmek için Ukrayna’ya gitmesi gerektiğini bildirdi. Radakin’in ona durumun “giderek kavgacı hâle geldiğini” söylediği belirtildi.
Plan, Radakin’in Zalujniy ile oturması, Ukraynalıları dinlemesi ve Kiev’den video konferans yoluyla Amerikalılara onların bakış açısını açıklamaya çalışmasıydı. Daha sonra Ukrayna’nın Britanya’daki baş diplomatı ve Zelenskiy’nin yerine geçecek favori isimlerden biri olacak olan Zalujniy ile bizzat konuşmak için Polonya’dan Sovyet döneminden kalma gece trenine binerek Kiev’e gitti.
Bu, ABD’nin güçlü liderlikle ancak uzaktan hareket ettiği ve aynı zamanda müttefiklerininkini çok aşan olağanüstü destek sağladığı alışılmadık savaştı. Neredeyse başından beri Başkan Biden, ABD’nin Ukrayna’da hükümetin kabul etmek istediğinden daha fazla müdahil olduğu ve nükleer sonuçları olabilecek bir vekalet savaşı tehlikesinin bulunduğu endişesiyle karşı karşıya kaldı. Başkan Nisan 2022’de medyaya, “Bu endişeler yersiz. Bunlar, Rusya’nın acınası başarısızlığı karşısındaki çaresizliğini yansıtıyor,” ifadesini kullandı.
Ertesi şubat ayında Savunma Bakanı Lloyd Austin, NATO basın toplantısında bu argümana katılarak, “Kendimizi Putin’in kendi seçtiği savaşa sürükletmeyeceğiz,” dedi.
Takip eden aylarda ABD’li planlamacılar bahar taarruzunu simüle ettiler. Amerikalılar, savaşa çok fazla dahil olmuş gibi algılanmaktan korktukları için —ihtiyaç duyulduğunda seyahat etme özgürlüğü tanınan Britanyalı askerlerin aksine— Ukrayna’ya nadiren seyahat ettiler. Bazen ziyaretleri o kadar hassastı ki sivil kıyafetle seyahat ediyorlardı.
Cazibe taarruzu
Radakin’in Kiev’e yaptığı gizli ziyaretle aynı zamanda, bir zamanlar Taliban bombasıyla ağır yaralanan eski özel kuvvetler komutanı Walker, Amerikalı ve Ukraynalı dostlarıyla telefon görüşmeleri yapıyordu.
O sırada Genelkurmay Başkan Yardımcısıydı ve askeri strateji ve operasyonlardan sorumluydu. Walker, çağdaşları arasında “çok zeki” olarak kabul ediliyor ve Ukraynalılar arasında son derece popülerdi. Ukraynalı askeri bir kaynak, onun Britanya’nın savaş planlarının arkasındaki “süper beyin” olduğunu ve karşılaştığı herkes için “ilham kaynağı” olduğunu söyledi. Üst düzey Ukraynalı bir yetkili, eski muhafızı Kiev’deki toplantıya tam da öyle pantolonla geldiği için —Ukraynalıları çok eğlendirerek— “pembe pantolonlu general” olarak adlandırdı.
Eski üst düzey bir kaynak, Walker’ın “inananlardan” olduğunu söyledi: “Kesinlikle en iyilerden biriydi. Wallace gibi o da Rusya’nın geri püskürtülebileceğine inanıyordu, savaşın başında Ukrayna’nın savaşacağına ve üç haftadan fazla dayanacağına inanıyordu. Radakin de bu inancı paylaşıyordu.”
Ağustos
Britanya diplomasisi sonunda iki tarafı tekrar bir araya getirdi. Ağustos ortasında Radakin, Zalujniy ve Cavoli Polonya-Ukrayna sınırında bizzat buluştu. Beş saatlik görüşmede karşı taarruz planları üzerinde çalıştılar ve kış ile sonraki yıl için başka planlar yaptılar. Bu, ABD’nin o kadar çabuk geri çekilmeyeceğinin işaretiydi. Noel’den kısa süre önce, yaz taarruzunun başlamasından yaklaşık altı ay sonra, Kiev güçleri şiddetli Rus direnişi karşısında pek ilerleme kaydedememişti. Ve savaş devam ediyordu.
Zamanla Britanya ve ABD, Storm Shadow gibi uzun menzilli silahların Rusya içindeki hedeflere karşı kullanımına ilişkin kısıtlamalarını gevşetti. Ukrayna’ya Batı silah sevkiyatlarının komuta merkezi, Stuttgart’taki İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma binanın tozlu tavan arasından Wiesbaden’deki Amerikan üssüne taşındı.
Şu anda Londra’ya atanmış olan Zalujniy, Wiesbaden’in ortaklarla operasyonel planlamayı koordine etmek ve cephe için gerekli kaynakları belirlemek üzere “gizli silahları” hâline geldiğini hatırladı.
Britanyalıların ve Amerikalıların dahil olduğu savaş simülasyonları devam etti. Bu sırada ikmal ihtiyacı belirlenip Londra, Washington ve diğer Avrupa başkentlerine iletilirken, Britanya Genelkurmay Başkanları belirli saldırı planının işe yarayıp yaramayacağı veya belirli operasyonlar için ihtiyaç rakamlarının yeterli olup olmadığı gibi sorular soruyordu. Amiral Radakin bu süreçte geleneksel Genelkurmay Başkanı rolünden daha kapsamlı rol üstlenerek hükümet içinde Britanya’nın Ukrayna’daki çabalarını yönetti.
Bir meslektaşı, “ABD’yi işin içinde tutmaya ve Joe Biden yönetimini Ukrayna konusunda kendi tarafına çekmeye çalışan kişi oydu,” hatırlatmasını yaptı.
Bu çalışma devam etti. Ağustos 2024’te Ukraynalılar, ABD’yi veya diğer müttefikleri bilgilendirmeden güneybatı Rusya sınırından Kursk oblastına asker gönderdi. Ukraynalı askeri bir kaynağa göre, Nisan 2023’te ABD’de yaz taarruzunun ayrıntılarının sızdırılmasının ardından, planlanan Kursk taarruzunun ayrıntılarının Moskova’ya ulaşabileceği endişesi vardı. Ukrayna silahlı kuvvetlerindeki ciddi mühimmat eksikliğini ortaya çıkaran gizli Pentagon belgeleri sosyal medyada yayımlandı, bunun üzerine her iki tarafta da karşılıklı güvenin azaldığı hissi oluştu.
Daha derin analizler
Britanya Savunma Bakanlığı’nda, General Hockenhull liderliğinde Stratejik Kuvvet Komutanlığı ekipleri, kendi stratejik savunma incelemesi için Ukrayna’dan elde edilen dersleri toplamak üzere görevlendirildi. Britanyalı askeri bir kaynak bu konuda, “Ukrayna savunması için ağır bedel ödedi, ancak bize modern savaş hakkında da fikir verdi,” dedi.
Bu arada Genelkurmay Başkanı olarak terfi eden Korgeneral Roly Walker, 2023 ilkbahar ve yazında elde edilen dersleri, daha ölümcül ve çevik güce dönüştürmek istediği Britanya ordusuna taşıdı.
Sonbaharda dört yıllık görev süresinin ardından görevinden ayrılması beklenen Amiral Sir Tony Radakin, Zelenskiy ile yaklaşık on kez görüştü. Zelenskiy, ona hürmetle “Amiral” diyor ve genellikle görüştüğü çoğu yabancı askerin aksine general olmadığına dikkat çekiyordu.
Şimdilik son görüşmeleri geçen Cuma günü Ukrayna Devlet Başkanı’nın Kiev’deki ofisinde gerçekleşti. Bu görüşmede Amiral Radakin, Birleşik Harekat Başkanı Korgeneral Nick Perry ve Fransız mevkidaşları, Rusya ile barış anlaşması yapılması durumunda “Ukrayna’da cephe gerisi destek gücü” planı sundular.
Britanya ve Fransa, bundan önceki perşembe günü Brüksel’de “gönüllüler koalisyonu” savunma bakanları toplantısı düzenleyerek bu planları 50 ülkeyle koordine etti. Mevcut Britanya Savunma Bakanı John Healey, “Bugünkü görüşmeler gizli olsa da, planlamalarımız gerçekçi ve somuttur. Planlarımız iyi hazırlanmıştır,” diye konuştu.
Britanya’nın Ukrayna’nın savunmasına yönelik taahhütleri artarken, bazıları bu yolun nereye varacağı konusunda endişeli. Moskova ve Kiev’deki eski Savunma Ataşesi John Foreman, Ukrayna’da on yıldan fazla sürebilecek “belirsiz görevde” süresiz askeri taahhüt olasılığı ve bunun NATO üzerindeki olası etkileri konusundaki endişelerini dile getirdi.
Foreman, “Burada net bakış açısına sahip olmalı ve duygularımızın bizi yönlendirmesine izin vermemeliyiz. Şimdi gerçek siyasi sağduyu zamanı,” dedi: “Görev nedir? Nihayetinde güvenlik veya caydırıcılık sağlamak için sahada askerlerimiz olacaksa, ateşkes başarısız olursa ne olur? Askerlerimiz için risk nedir ve angajman kuralları nelerdir? Askerler öldüğünde sonra ne olur? Çatışmanın içine çekilme riskimiz var ve Britanya kamuoyunun bu riskin gerçekten farkına vardırıldığına inanmıyorum. Savaşa dahil olmak kolaydır ama çıkmak daha zordur.”
Önümüzdeki cuma günü Britanya Savunma Bakanı John Healey ve Alman mevkidaşı Boris Pistorius, Brüksel’deki Ukrayna Temas Grubu toplantısında —Austin’in kapsamlı ABD desteği sözü verdiği Ramstein toplantısından iki yıldan fazla süre sonra— liderliği üstlenecekler. Mevcut ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, Ukrayna’nın bundan sonra nasıl silahlandırılacağını görüşmek üzere Avrupa’ya seyahat etmek yerine ABD’den video konferansla katılacak.
Britanyalı bir yetkili, durumu “program çakışmalarına” bağladı, ancak Hegseth’in yokluğu, Avrupa giderek daha derin müdahaleye hazırlanırken ABD’nin geri adım attığının başka işareti olarak değerlendiriliyor.
Diplomasi
Von der Leyen Papa’nın cenazesinde Trump ile görüşmeyi planlıyor

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, cumartesi günü Papa Francis’in cenazesinde Donald Trump ile yüzleşme fırsatı bulabilir.
Roma’daki Aziz Petrus Bazilikası, 88 yaşında hayatını kaybeden Papa Francis’e saygılarını sunmak için dünya liderlerinin bir araya geleceği cumartesi günü uluslararası diplomasinin odak noktası haline gelebilir.
Trump ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in yan yana oturacağı tahmin edilirken, liderler arasında bir etkileşim olması muhtemel görünüyor.
Komisyon, cenazenin Trump ile ilk doğrudan görüşme için bir fırsat olup olmadığına ilişkin soruları yanıtlamaktan kaçındı. Bir sözcü, “ikili görüşmelerin olacağı ihtimalinin dışlanamayacağını” belirtti.
Sözcü, “Cenaze töreninin kenarında başka fırsatlar ortaya çıkarsa, elbette bunlardan yararlanılacaktır,” diye ekledi.
Brüksel’deki yetkililer ve diplomatlar, Komisyon’un Beyaz Saray ile doğrudan bir iletişim kanalı olmamasına ilişkin şikayetlerini giderek daha yüksek sesle dile getiriyor.
Ocak ayında Trump’ın göreve başlamasından önce, von der Leyen’in çevresi yeni yönetimin “erken temaslar” kurmak için çaba göstermiş, hatta bir ziyaret olasılığını bile değerlendirmişti. Fakat bu çabalar sonuçsuz kaldı.
Çok az sayıda Komisyon üyesi Trump yönetimi ile doğrudan görüşme ayrıcalığına sahip oldu ve AB yetkilileri, ziyaretleri ayarlamaktan çok, üst düzey yetkilileri için Amerikalı meslektaşlarıyla görüşme ayarlamakta yaşadıkları zorluklardan şikayet ediyor.
Ticaret Komiseri Maroš Šefčovič, von der Leyen’in etkili başdanışmanı Björn Seibert’in de zaman zaman eşlik ettiği üç Washington gezisi ile öne çıkıyor. Seibert, dış ilişkiler faaliyetleri kapsamında, ABD’nin çelik ve alüminyuma gümrük vergisi uygulamaya koymadan hemen önce, şubat ayında Washington’da görüşmeler yaptı.
Fakat diplomatik girişimlerin somut bir etkisi olmadı. Von der Leyen’in yeni ABD yönetimine yönelik tavrı da gözle görülür şekilde sertleşti. Leyen, Zeit’a verdiği mülakatta, “Avrupa hâlâ bir barış projesidir. Kuralları koyan kardeşlerimiz ya da oligarklarımız yok. Komşularımızı işgal etmiyoruz ve cezalandırmıyoruz,” diye konuştu.
Trump ile doğrudan temas kurmak, von der Leyen’e şu anda 90 gün süreyle askıya alınmış olan gümrük vergileri konusunda Avrupa’nın taleplerini dile getirmek için nadir bir fırsat sunacak.
Avrupa Komisyonu’nun Avrupa’nın ticaret politikası üzerinde tek kontrol sahibi olmasına rağmen, Trump şu ana kadar von der Leyen ile doğrudan görüşmekten kaçındı ve bunun yerine İngiltere, Fransa, İtalya ve Norveç olmak üzere dört Avrupa lideriyle ayrı ayrı görüşerek “böl ve yönet” stratejisini tercih etti.
Bu arada, İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani, von der Leyen ile Trump arasında ikili bir görüşme olasılığını soğuk karşıladı ve mevcut koşullar altında bunun zor olacağını söyledi.
Tajani, “Aceleye getirilmiş bir toplantı için doğru zaman olduğunu düşünmüyorum. İhtiyacımız olan şey, Avrupa ve ABD arasında doğru bir şekilde yapılabilmesi için yeterli zamanın ayrıldığı, derinlemesine bir diyalog,” dedi.
Trump’ın en sevdiği Avrupalı lider olan İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, geçen hafta Washington’a yaptığı ziyaret sırasında bir kez daha bu fikri gündeme getirerek, AB-ABD zirvesini kolaylaştırma planlarını canlandırmak istiyor.
Fakat AB zirveleri Avrupa Konseyi’nin yetki alanına girdiğinden, bu tür görüşmeleri başlatmak Cumhurbaşkanı António Costa’ya düşüyor.
Şu anda AB yetkilileri, yakın zamanda bir AB-ABD zirvesinin yapılmayacağını belirtiyor.
Haziran ayında Lahey’de yapılacak NATO zirvesi, özellikle birkaç gün sonra bir AB zirvesinin de yapılacak olması nedeniyle potansiyel bir fırsat olarak gösteriliyor.
Diplomasi
Trump: Hamaney ile görüşmeye açığım, Çin ile görüşüyoruz

ABD Başkanı Donald Trump, Time dergisine verdiği mülakatta İran Dini Lideri Ali Hamaney ile görüşmeye açık olduğunu belirtti. Trump, İran’ın nükleer silah edinmesini engellemek için gerekirse askeri müdahalede bulunabileceğini ima ederken, Suudi Arabistan’ın İsrail ile normalleşme anlaşmalarına katılacağını öngördü.
ABD Başkanı Donald Trump, Time dergisine verdiği mülakatta, İran Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney ile görüşmeye açık olduğunu vurguladı.
Trump, dergiye yaptığı açıklamada, İran ile nükleer müzakereler konusunda askeri gerilimin tırmanma olasılığına değindi. Bir anlaşmaya varılmasını umduğunu belirten Trump, “Saldırmadan bir anlaşmaya varabileceğimizi düşünüyorum,” dedi.
ABD’nin İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine saldırmasını engellediği yönündeki iddialara ilişkin ise Trump, “Onları engellemedim, ancak saldırıya hazırlamadım,” ifadelerini kullandı.
Trump, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, diplomatik çabaların Tahran’ın nükleer silah edinmesini engellemede başarısız olması hâlinde İsrail’i İran ile askeri bir çatışmaya sürükleyebileceğini söyledi.
İran’ın nükleer silaha sahip olmayacağını belirterek, gerekirse saldırı düzenlemek “zorunda kalabileceğini” sözlerine ekledi.
Çin ile müzakereler
Öte yandan Trump, Washington’ın Pekin ile aktif olarak bir anlaşmaya varmak için müzakereler yürüttüğünü duyurdu. Çinli mevkidaşı Xi Jinping ile gümrük vergileri konusunda bir telefon görüşmesi yaptığını belirtti.
Normalleşme süreci
Time dergisinin “Washington, Suudi Arabistan ile normalleşmeye eskisinden daha mı yakın?” sorusuna yanıt veren Trump, Riyad’ın İsrail ile normalleşme anlaşmalarına “katılacağını” öngördü.
Suudi Arabistan’ın ABD ekonomisine 1 trilyon dolar yatırım yapmayı kabul ettiğini de açıkladı.
Trump ayrıca, selefi Joe Biden yönetimini normalleşme konusunda hiçbir şey yapmamakla eleştirdi.
Trump, “Orada 4 ülkemiz vardı, her şey hazırdı, tamamlayacaktık ve şimdi yeniden başlayacağız,” şeklinde konuştu.
Trump, Suudi Arabistan ziyareti sırasında dev silah satışı önerecek
Orta Doğu ziyareti
Röportajda yer alan bilgilere göre, gelecek Mayıs ayında Suudi Arabistan’ı kapsayacak şekilde planlanan Orta Doğu ziyaretine ilişkin Trump, daha sonra Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni de ziyaret edeceğini ve başka bir tur daha yapacağını belirtti.
Trump, “Orta Doğu’da ve sanırım tüm dünyada çok iyi ilişkilerim var,” ifadesini kullandı.
Üniversite protestoları
Bunun yanı sıra Time‘ın, Gazze’deki soykırımı kınayan protestoların ardından ABD üniversitelerine yönelik keyfi uygulamalar hakkındaki sorusuna yanıt veren Trump, “ifade özgürlüğünü desteklediğini” iddia etti.
Ancak, ABD’deki tüm üniversitelerde yaşanan “ayaklanmaları” desteklemediğini söyledi ve ülkenin “antisemitizm” olarak adlandırılan bir durum yaşadığını savundu.
Diplomasi
Trump: Kırım Rusya’da kalacak, Zelenskiy de bunu biliyor

ABD Başkanı Trump, Time dergisine verdiği mülakatta, Kırım’ın Rusya’da kalacağını ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’nin de bunu bildiğini belirtti. Trump, yarımadanın Rusya’ya geçmesinden Obama’yı sorumlu tutarken, Ukrayna savaşını 24 saatte bitirme vaadini ‘şaka’ ve ‘abartı’ olarak nitelendirdi.
ABD Başkanı Donald Trump, Time dergisine verdiği mülakatta, Kırım’ın Rusya’da kalacağını ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin de bunu bildiğini ifade etti.
Trump, yarımadanın Rusya’ya geçmesinden Barack Obama’yı sorumlu tuttuğunu belirtti. Ayrıca, Ukrayna’daki savaşı 24 saat içinde bitirme vaadini “şaka” ve “abartı” olarak nitelendirdi.
Reuters‘ın ulaştığı metne göre, ABD Başkanı’nın özel elçisi Steve Witkoff tarafından 17 Nisan’da Paris’te Avrupalı yetkililere sunulan Ukrayna’daki savaşı sona erdirme önerileri listesinde, “ABD, Rusya Federasyonu’nun Kırım üzerindeki kontrolünü hukuken tanır,” maddesi yer alıyordu.
Trump’ın başkanlığının ilk 100 gününe odaklanan mülakatta, Time Genel Yayın Yönetmeni Sam Jacobs ve kıdemli siyaset muhabiri Eric Cortellessa, Trump’a Kırım’ın Ruslara geçip geçmemesi gerektiğini ve nihai barış anlaşmasında Kırım ile Rusya’nın ele geçirdiği diğer dört bölgenin Rusya’ya bırakılmasının kendisi için kabul edilebilir olup olmayacağını sordu.
FT: Rusya, Ukrayna’da çatışmaları mevcut cephe hattında durdurmaya hazır
Trump, “Kırım [zaten] Ruslara geçti. Onu bana değil, Barack Obama’ya verdiler,” yanıtını verdi.
Trump sözlerine şöyle devam etti: “Eğer Kırım Rusya’da kalacaksa, sadece Kırım hakkında konuşmalıyız, çünkü hep ondan bahsediliyor. Kırım Rusya’da kalacak. Zelenskiy de bunu anlıyor, herkes oranın [Kırım’ın] uzun süredir onlarla [Rusya ile] olduğunu anlıyor. Ben gelmeden çok önce onlarlaydı. Tekrar söylüyorum, bu Obama’nın savaşı. Bu asla olmaması gereken bir savaş.”
Başka bir yanıtında Trump, daha önce defalarca yaptığı gibi, Rusya’nın Ukrayna ile savaşını “Joe Biden’ın savaşı” olarak nitelendirdi ve kendi başkanlığı döneminde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in komşu ülkeye asla saldırmayacağını da sözlerine ekledi.
Witkoff tarafından iletilen önerilerde, ABD’nin Rusya’nın Lugansk oblastı ile Zaporojye, Donetsk ve Herson oblastlarının bazı kısımları üzerindeki kontrolünü fiilen tanımaya hazır olduğu belirtiliyordu.
Ukrayna’nın ise toprak meselesinde yalnızca Rus birliklerinin küçük bir alanı kontrol ettiği “Harkov oblastındaki toprakların kontrolünü yeniden sağlayacağı” ifade ediliyordu.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Ukrayna anayasasının buna izin vermediğini belirterek Kırım’ın Rusya toprağı olarak tanınması ihtimalini reddetti.
Trump, başkanlığının ilk gününde neden söz verdiği gibi savaşı bitirmediği sorusuna, “Savaş üç yıldır sürüyor, ben ise sadece üç aydır durdurmaya çalışıyorum,” yanıtını verdi ve ekledi:
“Bunu mecazi anlamda söyledim ve abartı olarak söyledim, çünkü kendi görüşümü belirtmek için ve biliyorsunuz, bu tabii ki yalan haberlere konu oluyor. Açıkçası insanlar bunu söylediğimde şaka amaçlı olduğunu biliyorlar, ama aynı zamanda ona [savaşa] son verileceği de söylendi.”
Trump’a göre, Putin Rusya Devlet Başkanı, Zelenskiy de Ukrayna Devlet Başkanı olarak kalırsa savaşı bitirmek mümkün, ancak en önemlisi bunu yalnızca kendisi, yani Trump başarabilir.
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’da savaşa hazırlık tam gaz: Fransız askeri haritacılar Romanya’da ne arıyor?
-
Görüş2 hafta önce
İran-ABD müzakereleri: Maskat görüşmesi ne anlama geliyor?
-
Ortadoğu1 hafta önce
“Suriye ve İsrail normalleşmeye hazırlanıyor” iddiası
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trump’ın anti-sosyal devleti
-
Dünya Basını2 hafta önce
FT: Xi’nin eli neden Trump’tan daha güçlü?
-
Avrupa2 gün önce
Almanya’da tren fabrikası tank üretimine başlıyor
-
Görüş1 hafta önce
ABD’nin İran’a baskısı: Yay gerildi ama henüz tam çekilmedi
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya’nın Berlin Büyükelçisi: ‘Ukrayna’da yabancı askerlerin konuşlandırılması kabul edilemez’