Ortadoğu
Abbas ve Avn Filistin direnişinin silahsızlandırılması için devrede

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn Lübnan’daki Filistin direnişinin silahsızlandırılması için ortak açıklama yaptı.
İsrail-Hizbullah ateşkesi sonrası Lübnan’da Hizbullah ve Filistin direnişinin etkinliğini kırmak için adımlar atılıyor. ABD, İsrail, Fransa ve Suudi Arabistan’ın baskıları sonucu yine aynı merkezden gelen baskılarla göreve gelen Lübnan Cumhurbaşkanı liderliğinde atılan bu adımlar kapsamında Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da “üzerine düşeni yapmak” üzere Lübnanlı mevkidaşı Avn’ın davetiyle Beyrut’a gitti.
İki lider, Lübnan’da bulunan Filistin mülteci kamplarındaki “devleti otoritesi dışında silah bulundurma döneminin” sona erdiğini duyurdu.
Abbas, Lübnan’da 3 gün sürecek resmi temaslarının ilk durağında Baabda Sarayı’nda Avn’la bir araya geldi.
Görüşmenin ardından yayımlanan Lübnan-Filistin ortak açıklamasında, Avn ve Abbas’ın iki ülke arasındaki ilişkilerin yanı sıra bölgesel ve uluslararası gelişmeleri ele aldıkları belirtildi.
Açıklamada, Filistin direnişinin silahsızlandırılması başlığında şu ifadelere yer verildi:
“İki lider, Lübnan’da silahların devletin tekelinde tutulması ilkesine bağlılıklarını ve Lübnan devletinin dışına çıkan her türlü varlığı sonlandırmayı teyit etti. Taraflar ayrıca, Lübnan’ın egemenliğinin yanı sıra bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünün önemine vurgu yaptı. Liderler, Lübnan devleti otoritesi dışındaki silahlar döneminin sona erdiğine olan inançlarını ilan ediyor.”
“Koordinasyon artacak”
Filistin ve Lübnan halklarının on yıllardan beri büyük bedeller ödedikleri aktarılan açıklamada, “Lübnan’daki Filistin mülteci kampları ve çevrelerinde istikrarın garantisi için Lübnan ve Filistin resmi makamları arasındaki koordinasyon artırılacak” denildi.
Liderlerin Lübnan topraklarının herhangi bir askeri eylem için kullanılmaması yönünde mutabık kaldıkları aktarılan açıklamada, Lübnan’ın bölgesel çekişmelerden uzak tutulması ve içişlerine müdahale etmeksizin, benimsediği politikalara saygı duyulmasının teyit edildiği ifade edildi.
Lübnan Yüksek Savunma Konseyi, 2 Mayıs’ta yaptığı açıklamada Hamas başta olmak üzere Filistinli örgütleri uyarmış ve ülkenin istikrarı için “en sert önlemlerin” alınabileceğini belirtmişti.
Açıklamada, Avn ve Abbas’ın “terör ve aşırılıkla mücadele” konularındaki işbirliklerini artırmanın yanı sıra “Filistin mülteci kamplarının, radikal grupların güvenli merkezlerine dönüştürmeme” konusunda mutabık kaldıkları belirtildi.
“İki lider, Lübnan’daki Filistin mülteci kampların durumunu takip edecek. Lübnan-Filistin Ortak Komitesi’nin oluşturulması konusunda mutabık kaldı. Komite, Lübnan’ın yasalarına bağlı ve Lübnan egemenliğine saygı çerçevesinde kamplardaki hayat koşullarının iyileştirilmesi çalışmalarında bulunacak” ifadelerine yer verilen açıklamada, Lübnan’daki Filistinli mültecilerin topraklarına geri dönme ve ulusal kimliklerinden taviz vermeme vurgusunun yapıldığı kaydedildi.
Abbas’ın kendi partisi Fetih Hareketi ve Hamas dahil Lübnan’daki direniş örgütlerinin silahsızlandırılması sürecine destek için Lübnan’ı ziyaret etmeyi gündemine Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan’ın talebiyle aldığı iddia edilmişti. Kaynaklar, bu çağrıya uymayan gruplara karşı Lübnan ordusunun askerî harekât düzenleyebileceğini öne sürmüştü.
Vatandaşlık reddedildi, dönüş hakkı vurgulandı
Öte yandan açıklamada, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNWRA) Filistinlilere hizmetlerini sürdürmesinin önemine işaret edildi.
Tarafların, Lübnan’daki Filistinli mültecilerin tehcir edildikleri topraklarına geri dönüşlerini sağlayacak adil bir çözüme bağlılıklarını teyit ettikleri aktarılan açıklamada, mültecilere bulundukları ülkelerde vatandaşlık verilmesi projeleri reddedildi.
Lübnan ile Filistin arasındaki güçlü bağların vurgulandığı açıklamada, bağımsız Filistin devletinin kurulmasının önünü açacak bölgesel adil ve kalıcı bir barışın sağlanmasına dikkati çekildi.
İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik sürdürdüğü saldırıların kınandığı açıklamada, uluslararası toplumun Gazze’deki Filistinli sivillere koruma sağlaması için derhal harekete geçmesi çağrısı yapıldı.
İsrail’in Lübnan topraklarına karşı sürdürdüğü ihlallerin de kınandığı açıklamada, ateşkes anlaşmasının garantörü ABD ve Fransa başta olmak üzere uluslararası toplumun Lübnan’a yönelik saldırıları durdurması için İsrail’e baskı kurması talebinde bulunuldu.
Lübnan’ın başkenti Beyrut ve diğer bölgelerde bulunan 12 kampta toplamda 200 binin üzerinde Filistinli 1948’den beri mülteci olarak yaşam mücadelesi veriyor. Lübnan ile Filistinli gruplar arasında 1969’da yapılan Kahire Anlaşması’na göre, kampların iç güvenliği Filistinli gruplarca sağlanırken, giriş ve çıkışlar ise Lübnan ordusunun denetiminde bulunuyor.
Ortadoğu
Hürmüz kapanırsa petrol 90 dolara fırlayabilir

Citigroup’a göre, Hürmüz Boğazının kapatılması halinde Brent ham petrolü varil başına 90 dolara kadar yükselebilir.
Şirket, bu önemli su yolunun uzun süreli olarak kapatılmasının olası olmadığını da savundu.
Anthony Yuen ve Eric Lee’nin de aralarında bulunduğu analistler, bankanın mevcut iyimser senaryosuna atıfta bulunarak, “Boğazın kapatılması, fiyatlarda keskin bir artışa yol açabilir. Fakat tüm çabaların yeniden açılmaya odaklanacağı için sürecin kısa olacağını ve birkaç ay sürmeyeceğini düşünüyoruz,” dedi.
Hürmüz Boğazı, Basra Körfezinin girişinde bulunan dar bir su yolu ve OPEC’in önde gelen üreticileri Suudi Arabistan ve Irak da dahil olmak üzere, dünya günlük petrol üretiminin yaklaşık beşte biri buradan geçiyor.
Citigroup’un tahminine göre, birkaç ay boyunca günde yaklaşık 3 milyon varil petrol üretimi kesintiye uğrayabilir.
Citigroup’a göre, İran’ın ham petrol ihracatındaki herhangi bir kesinti, fiyatlar üzerinde beklenenden daha az etki yaratabilir. Banka, ülkenin sevkiyatlarının azaldığını ve Çin rafinerilerinin daha az alım yaptığını belirtti.
Brent vadeli işlemleri şu anda varil başına 77 dolar civarında işlem görüyor.
Ortadoğu
Tahran’ın menzilindeki ABD üsleri

ABD Başkanı Trump’ın İran’a doğrudan saldırı seçeneğini gündeme alması durumunda İran’ın hedef alabileceği ABD üsleri bölgenin dört bir yanına yayılmış durumda. İran’ın Katar’ı bu ülkedeki ABD üssünün meşru hedef olduğu yönünde uyardığı belirtiliyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’a yönelik doğrudan saldırıları gündeme almasıyla, Ortadoğu’daki Amerikan üsleri misilleme tehdidiyle karşı karşıya kaldı. Tahran yönetimi, saldırı durumunda hızla karşılık vereceğini net bir şekilde duyurdu.
İran Savunma Bakanı Aziz Nasirzadeh, “ABD saldırırsa, bölgedeki tüm ABD üsleri menzilimizde ve cesurca hedef alınacaklar” dedi. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney de sosyal medyadan yaptığı açıklamada, “Eğer ABD bu çatışmaya askeri olarak girerse, uğrayacağı zarar kesinlikle telafi edilemez olacak” ifadelerini kullandı.
Şu anda Ortadoğu’da on binlerce Amerikan askeri konuşlanmış durumda.
Washington Post’un yaptığı derlemeye göre İran’ın olası misillemesinin hedefi olabilecek Ortadoğu’daki Amerikan askeri üsleri şöyle:
Irak’ta Ayn’ül Esad Hava Üssü, başkent Bağdat’ın 240 kilometre batısında yer alıyor ve ABD ile Irak hava kuvvetlerinin ortak kullanımında. Binlerce Amerikan askerine ev sahipliği yapan üs, ülkedeki en büyük ABD konuşlanması olarak öne çıkıyor. İran ve Irak’taki milis güçler tarafından son yıllarda defalarca hedef alındı.
ABD’nin Ocak 2020’de İranlı General Kasım Süleymani’yi öldürmesinin ardından, İran bu üsse 16 füze fırlatmış; 11’i isabet etmiş, onlarca ABD askeri yaralanmıştı. Aynı saldırı sırasında Irak’ın kuzeyindeki Erbil’de bulunan başka bir ABD üssü de hedef alınmıştı.
Irak’taki direniş örgütleri Ayn’ül Esad üssüne en son ağustos ayında füze ve İHA saldırısı düzenledi.
Suriye’deki ABD varlığı da dikkat çekiyor. Trump yönetimi, bu ay yaptığı açıklamada ülkedeki 8 ABD üssünden yalnızca birinin, güneydeki Tanf Üssü’nün korunacağını duyurdu. Ancak çekilme takvimi belirsizliğini koruyor. Tanf’ın 20 kilometre güneyinde yer alan Ürdün’deki Tower 22 adlı ABD ileri karakolu, Ocak 2024’te düzenlenen bir İHA saldırısında üç ABD askerinin hayatını kaybettiği, onlarcasının da yaralandığı olayla gündeme gelmişti.
Basra Körfezi’ndeki stratejik konuşlanmalar
ABD’nin Körfez bölgesindeki en büyük deniz gücü konuşlanması, Bahreyn’deki Deniz Destek Tesisi. ABD 5. Filosu’nun karargâhı olan bu üste yaklaşık 8 bin 300 ABD askeri görev yapıyor. Katar’da bulunan El-Udeyd Hava Üssü ise Ortadoğu’daki en büyük ABD askeri varlığına sahip tesis. Doha’nın güneybatısında yer alan üs, 10 binden fazla askeri ağırlayabiliyor ve ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) için ileri komuta merkezi işlevi görüyor.
Kuveyt’teki Kamp Buehring ve Ali El-Salem Hava Üssü, ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri’nde yer alan El-Dafra Hava Üssü, ABD Hava Kuvvetleri’nin 380. Hava Görev Kanadı’na ev sahipliği yapıyor.
Avrupalı bir yetkiliye göre, İranlı yetkililer bu hafta Katar’a ABD üslerinin olası ABD saldırısına karşılık olarak “meşru hedef” olacağı uyarısını yaptı.
Diplomatik noktalar ve sivil tehditler
Bölgede bulunan ABD büyükelçilikleri ve diplomatik misyonları da potansiyel hedefler arasında yer alıyor. ABD, Irak ve İsrail’deki bazı diplomatik personel ve aile bireylerini tahliye etti.
İran’taki direniş örgütlerinin bölgedeki ABD personeline ve çıkarlarına saldırı düzenleyebileceği iddia ediliyor. Haşdi Şabi bileşenlerinden Hizbullah Tugayları’nın (Ketaib Hizbullah) güvenlik yetkilisi Ebu Ali el-Askeri, “Amerikan üsleri, ördek avına dönüşecek… Gökyüzünde uçaklarını bekleyen sürprizlerden bahsetmeye bile gerek yok” dedi.
Bu gelişmelerin ardından Fransa’nın ulusal havayolu şirketi Air France ve Hollanda Kraliyet Havayolları (KLM) çarşamba gecesi Dubai Uluslararası Havalimanı’na yapılan tüm uçuşları iptal etti. Air France, gerekçe olarak “bölgedeki güvenlik durumunu” gösterdi.
ABD’nin olası saldırı noktaları: Whiteman ya da Diego Garcia
ABD’nin İran çevresindeki üsleri saldırı gerçekleştirebilecek kapasiteye sahip olsa da uzmanlara göre büyük çaplı bir operasyon daha çok bölge dışından desteklenecek.
ABD Hava Kuvvetleri’ne ait B-2 hayalet bombardıman uçağı, İran’ın yeraltındaki Fordo nükleer tesisi gibi hedefleri vurabilecek “sığınak delici” bombaları taşıyabilen tek uçak türü. Bu uçaklar, Missouri’deki Whiteman Hava Üssünden kalkarak Ortadoğu’ya 30 saatten uzun sürede havada yakıt ikmali yapılan uçuşlarla ulaşabiliyor.
Pazar günü ABD, ana karadan Avrupa’ya en az 30 yakıt ikmal uçağı konuşlandırdı.
Olası saldırılar ayrıca, Hint Okyanusu’ndaki Diego Garcia Adası’nda bulunan Deniz Destek Tesisinden de yapılabilir. İngiltere’ye ait olan bu askeri adada ABD ve İngiliz donanması ortak operasyon yürütüyor. Analistlere göre B-2 uçakları buradan İran’a 5-6 saat içinde ulaşabiliyor. ABD daha önce buradan Irak ve Afganistan’a yönelik saldırılar gerçekleştirmişti.
Pentagon ayrıca, bu hafta USS Nimitz uçak gemisini Orta Doğu’ya yönlendirdi. Gemi, bölgede halihazırda görev yapan USS Carl Vinson ile birlikte iki ABD uçak gemisinden biri olacak.
Ortadoğu
Grossi: UAEA raporu İran’a saldırı için temel oluşturmaz

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı Rafael Grossi, ajansın İran hakkındaki son raporunun bu ülkeye yönelik bir askeri harekata gerekçe olamayacağını belirtti.
Grossi, CNN‘e verdiği röportajda, belgenin “yeni bir şey içermediğini” vurguladı.
Grossi, “İran’daki nükleer denetimlere ilişkin rapor, herhangi bir askeri eylem için temel teşkil edemez. Askeri harekat, bizim söylediklerimizle hiçbir ilgisi olmayan siyasi bir karar. Ayrıca, bu raporda söylediklerimiz esasen yeni bir şey değil,” diye konuştu.
‘Sistematik nükleer silah programına dair kanıt yok’
Grossi, UAEA’nın elinde İran’ın sistematik bir nükleer silah geliştirme ve üretme programı yürüttüğüne dair herhangi bir gösterge bulunmadığını da sözlerine ekledi.
UAEA Başkanı, 18 Haziran’daki bir başka açıklamasında da İran’ın nükleer silah programı yürüttüğüne dair bir kanıt görmediklerini ifade etmişti.
Grossi, güvenlik koşulları elverdiğinde, ajansın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) kapsamındaki yükümlülükler uyarınca ülkedeki denetimlere devam edeceğini belirtmişti.
İran’ın nükleer programı, Tahran ile Batılı güçler ve özellikle İsrail arasında uzun süredir devam eden bir gerilim kaynağı.
Tel Aviv, İran’ın nükleer silah elde etme niyetinde olduğunu iddia ederken, Tahran ise nükleer faaliyetlerinin tamamen barışçıl amaçlı olduğunu savunuyor.
ABD’li Senatör Warner: İstihbaratımız İran’ın nükleer silah programına dair kanıt bulamadı
-
Görüş5 gün önce
Çin, İsrail’i Kınamaktan Daha Fazlasını Yapabilir mi?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Asya2 hafta önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Ortadoğu3 gün önce
İsrail’de hangi ‘halk’ yaşıyor?
-
Diplomasi6 gün önce
Çinli akademisyen İsrail-İran savaşını Harici’ye değerlendirdi: İran, Çin için stratejik öneme sahip
-
Dünya Basını2 hafta önce
Mevcut jeopolitik değişiklikleri anlamak: Sergey Karaganov ile mülakat
-
Görüş2 hafta önce
Avrupa’nın savunma özerkliği ve Almanya’nın askerî rolü dönüm noktasında
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 3