Bizi Takip Edin

Diplomasi

ABD Shangri-La’da işbirliklerini güçlendirirken, Çin’le görüşme olmadı

Yayınlanma

Merkezi Londra’da bulunan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsünce (IISS) düzenlenen Shangri-La Diyaloğu, 2-4 Haziran’da Singapur’da yapıldı.

Bu yıl 20’nci kez düzenlenen foruma, Asya-Pasifik, Avrupa, Kuzey Amerika ve Orta Doğu’dan 40’ı aşkın ülkeden hükümet yetkilileri, savunma bakanları, askeri yetkililer ve güvenlik uzmanları katıldı.

Asya’nın en büyük güvenlik zirvesi olan Shangri-La Diyaloğu’na bu yıl, ABD-Çin gerginliği damga vurdu. Gerilim hem zirvede iki ülkenin savunma bakanlarının konuşmalarında hem de sahada hissedildi.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Japonya, Avustralya ve Filipinler ile ilk dörtlü savunma bakanları toplantısına ev sahipliği yapmaktan, Tokyo ve Seul ile gerçek zamanlı bir istihbarat paylaşım mekanizması başlatmaya kadar, önümüzdeki üç yıllık süre boyunca müttefiklerle savunma işbirliğinde ilerleme kaydetti.

Diğer yandan cumartesi günü ise, Kanada ile ortak tatbikat yapan ABD gemisi Tayvan Boğazı’ndan geçerken neredeyse Çin donanmasından bir gemi ile çarpışıyordu.

Pekin ve Washington arasında ikili bir görüşme olmasa da, zirvede Tayvan’ın statüsü, Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetler ve Ukrayna’daki savaş için tartışmalı bir ateşkes planı da dahil olmak üzere dünyanın acil güvenlik meseleleri hakkında hararetli tartışmalar yaşandı.

“Amaç seyrüsefer hegemonyası uygulamak”

Çin Savunma Bakanı Li Shangfu, Tayvan Boğazı’da yaşanan krizle karşı tarafı suçlayarak, geçişin amacının “seyrüsefer hegemonyası uygulamak” olduğunu söyledi.

Li, “Savunma Bakanı olarak her gün yabancı hava araçlarının ve gemilerin sınırlarımıza yaklaştığına dair çok sayıda istihbarat alıyorum. Bunlar masum geçiş değil, provokasyon için yapılıyor” dedi.

Çin’in Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne ve Güney Çin Denizi’nde Tarafların Davranış Deklarasyonu’na uygun hareket ettiğini vurgulayan Li, “Neden bu hadiselerin hepsi Çin’e yakın bölgelerde oluyor? Neden diğer ülkelerin yakınında olmuyor? Çünkü Çin savaş uçakları ve gemileri, diğer ülkelerde seyrüsefer hegemonyası eylemlerinde bulunmuyor” ifadelerini kullandı.

Görüşme olmadı ancak diyalog çağrısı yapıldı

Bu arada Pekin, Pentagon’un savunma şefleri arasında görüşme talebini reddetmişti. Çinli uzmanlar bu görüşmenin olabilmesi için önce Washington tarafından Çin Savunma Bakanı Li’ye uygulanan yaptırımın kaldırılması gerektiğini savunuyor. Forumda konuşan ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ise, yanlış anlamaları önlemek için her iki taraf arasındaki diyaloğu “bir gereklilik” olarak nitelendirdi.

Li de diğer yandan, Çin’in ABD ile yeni türden bir büyük güç ilişkisi geliştirmek istediğini vurgulayarak, “Büyük güçler, büyük sorumlulukla hareket etmelidir. Çatışma ve cepheleşme yerine farklılıkları çözmeye, bencil çıkarlar yerine herkesin ortak çıkarını gözetmeye çalışmalıdır. Tarih, Çin ve ABD’nin işbirliğinden kazanç sağladığını, cepheleşmeden kaybettiğini göstermiştir” ifadelerini kullandı.

Li, ABD’ye iki ülke liderinin geçen yıl Bali’de vardığı anlayış birliği doğrultusunda, karşılıklı saygı, barış içinde bir arada yaşama ve kazan-kazan işbirliği ilkeleri temelinde yeniden rayına oturma çağrısında bulundu.

Nikkei Asia’ya konuşan Güneydoğu Asya uzmanı ve Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde (CSIS) misafir araştırmacı olan Huong Le Thu, hem ABD’nin hem de Çin’in, farklı da olsa, diyalogu iki güç arasındaki yüzleşmeye tercih ettiklerini vurgulamasının dikkate değer olduğunu söyledi.

“Diyalog kuramamak, gerilimi artırmak anlamına gelir ve etraftaki küçük devletler için bir endişe düzeyi yaratır” diyen Huong Le Thu, Singapur zirvesinin düzenli olmasının “diyalog alışkanlığını oluşturduğu ve sürdürdüğü için en büyük gücü” olduğunu da sözlerine ekledi.

NATO’yu Asya’ya genişletme planı

Ancak gerginliği yaratan unsurlardan biri de ABD’nin bölgede Çin’i çevreleme planları ve NATO’nun Asya’ya doğru yayılma hedefi.

2024’te Tokyo’da bölgede türünün ilk örneği olan bir irtibat ofisi açmayı planlayan NATO, Japonya gibi Asya ülkeleriyle ortaklığını güçlendirirken, Singapur zirvesine NATO üyelerinden delegeler de katıldı.

Mayıs ayında İngiltere ve Japonya yeni bir küresel stratejik ortaklık imzaladılar ve “NATO-Japonya işbirliğini derinleştirme” konusunda anlaştılar. Cumartesi günkü bir panel oturumunda, İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace gelişme hakkında yorum yaptı ve Tokyo’da bir ofis sahibi olmanın “NATO’nun çıkarına olduğunu” ve “bir dizi konu için önemli olduğunu” söyledi.

Wallace, Rusya’nın donanma filosunun bir kısmını Pasifik’e kaydırdığına dikkat çekerek, “Birincisi, tehdidin bilgisini paylaşmaktır” dedi ve ekledi: “Yüksek Kuzey veya İskandinav ülkelerinin toprakları, Kremlin ve Pekin’in Avrupa ile Asya arasında doğrudan bir bağlantı olan farklı ticaret yollarına ilgi duyduğu bir bölgedir.”

“ABD’nin Hint-Pasifik liderliği”

Nitekim ABD Savunma Bakanı Austin de konuşmasında, bir yandan Hint-Pasifik’te ABD’nin liderliğini vurgulayıp silahlanma ve bölge ülkelerini silahlandırma planlarını anlatırken, diğer yandan Hint-Pasifik stratejisiyle “baskı, tehdit ve zorbalığın olmadığı, özgür ve açık bir bölge” için ittifaklarını ve ortaklıklarını geliştireceklerini savundu.

Austin, “ABD’nin Hint-Pasifik Bölgesindeki Liderliği” başlıklı konuşmasında, ABD’nin Hint-Pasifik’te dost ülkelerle tüm bölgede ve özellikle Tayvan Boğazı’nda tek taraflı baskı ve zorlamalara karşı çıkacağını belirterek, “Şunu açıkça belirtmek isterim; çatışma ve cepheleşme arayışında değiliz, fakat baskı ve zorlama karşısında tereddüt etmeyeceğiz” dedi.

Austin, “Bana göre Tayvan’da çatışma ne yakın ne de kaçınılmaz. Şu anda caydırıcılık güçlü durumda, bunu böyle muhafaza etmeliyiz. Tayvan Boğazı’nda barışı ve istikrarı muhafaza etmek tüm dünyanın çıkarına” ifadelerini kullandı.

Rusya’nın Ukrayna’daki müdahalesinin, barışın ve güvenliğin asla garanti kabul edilemeyeceğini hatırlattığını belirten Austin, Washington’ın Hint-Pasifik bölgesinde saldırganlığı önlemek ve ortak değerleri korumak için işbirliğine dayalı bir güvenlik mimarisi oluşturmaya çalıştığını öne sürdü.

Austin, son bir yılda bölgedeki müttefikleri ve ortakları ile güvenlik alanında ikili ve çok taraflı işbirliğinde ilerlemeler kaydettiğine işaret ederek, “Doğu Çin Denizi’nden Güney Çin Denizi’ne ve Hint Okyanusu’na planlama, koordinasyon ortak eğitim ve tatbikatlarımızı artırıyoruz. Müttefiklerimiz Avustralya, Japonya, Güney Kore, Filipinler ve Tayland ile bağlarımız güçleniyor. Hindistan, Endonezya ve Singapur ile savunma işbirliğimiz gelişiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Filipinler’in bu yıl Genişletilmiş Savunma İşbirliği Anlaşması (EDCA) kapsamında ABD’nin 4 askeri üsse daha erişimine izin verdiğini hatırlatan Austin, iki ülkenin nisanda düzenlediği Balikatan askeri tatbikatının, 7 binden fazla askerin katılımıyla bugüne dek düzenlenenlerin en geniş kapsamlısı olduğunu ifade etti.

Austin, Avustralya ile AUKUS kapsamında nükleer denizaltı anlaşmasında ilerleme kaydetmekten memnun olduklarını, anlaşmanın caydırıcılığını artırarak bölgede barışa ve istikrara katkı sağlayacağını belirtti.

Japonya’nın yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde karşı saldırı kapasitesi geliştirme konusundaki kararının çok önemli bir gelişme olduğunu kaydeden Austin, Tokyo’nun bu kapasiteyi geliştirmesini destekleyeceklerini, güdümlü füze teknolojisi ve hipersonik silahlar dahil savunma sanayi işbirliğini geliştireceklerini anlattı.

Austin, ABD’nin nükleer caydırıcılığını bölgeye genişletmek konusunda kararlı olduğunu, Güney Kore ile imzalanan Washington Deklarasyonu ile ABD’nin nükleer denizaltılar gibi kritik askeri varlıklarını Yarımada çevresinde daha fazla konuşlandırmayı taahhüt ettiğini anımsattı.

ABD’nin Güneydoğu Asya Uluslar Birliğinin (ASEAN) bölgedeki merkeziliğini tanıdığını dile getiren Austin, bölge ülkeleri arasındaki ortak tatbikatlar ile ASEAN ve Hindistan arasındaki ortak tatbikatın bölgede barışçı ve refah içinde bir geleceğe yönelik arzunun ifadesi olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Austin, Hint-Pasifik bölgesinde Avrupalı müttefikleri İngiltere, Fransa ve Almanya’nın da çıkarları olduğunu, ortak değerleri paylaşan Avrupalı paydaşlarının katkısına da açık olduklarını ifade etti.

Bölgedeki ittifak ve ortaklıklarının NATO benzeri bir güvenlik yapılanması oluşturmayı hedeflemediğini öne süren Austin, “Mevcut ilişkiler üzerine bir şeyler inşa ediyoruz. İkili, üçlü, çok taraflı işbirliği imkanlarını değerlendiriyoruz ancak her ülkenin bağımsızlığını ve çıkarlarını göz önünde bulunduruyoruz” şeklinde konuştu.

AB Temsilcisi Borrell: Ukrayna’dan Güney Çin Denizi’ne…

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell konuşmasında, Ukrayna’dan Güney Çin Denizi’ne kadar temel güvenlik ilkelerini savunma sorumluluğu taşıdıklarını söyledi.

Avrupa ve Asya’nın, birbirlerinin güvenliği konusunda doğrudan çıkarları olduğunu savunan Borrell, “Küreselleşen dünyada uzak diye bir şey yok” dedi.

Borell, Kore Yarımadası, Güney Çin Denizi, Tayvan Boğazı gibi bölgesel tansiyonun yükselebileceği noktalarına işaret ederek Hint-Pasifik’te rekabetin siyasi, ideolojik ve ekonomik temellerine değindi.

Borrell, Ukrayna’dan Güney Çin Denizi’ne kadar temel güvenlik ilkelerini savunma sorumluluğu taşıdıklarını söyleyerek “AB, daima uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni (UNCLOS) ve silahsızlanma karşıtı rejimleri savunacak. Sadece sözle değil, eylemle de” ifadelerini kullandı.

“Çok kutupluluğun yol açtığı tehlikelerin” altını çizen Borrell, yeni çatışmalardan kaçınmak gerektiğini söyledi. Borrell, Avrupa ve Hint-Pasifik’te işbirliğini artırmanın önemine işaret etti.

Ukrayna konusunda ise, barışı herkes kadar istediklerini savunan Borrell, ancak Ukrayna’yı askeri olarak desteklemekten vazgeçemeyeceklerini çünkü ‘bir teslim olma barışı’ istemediklerini vurguladı.

“Çin’in ekonomik dönüşümü tüm bölgeye fayda sağladı”

Açılış konuşmasını yapan Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, bölgede barışı ve güvenliği korumanın kimsenin tek başına omuzlayabileceği bir yük olmadığının, istikrar için sorumluluğun paylaşılmasını gerektiğinin altını çizerek, “orta ölçekli güç” olarak tanımladığı Avustralya’nın hem askeri kapasitesini hem de ilişkilerini geliştireceği mesajını verdi.

Albanese, Asya-Pasifik bölgesinin “potansiyel çatışma sahası” olarak tasvir edilmesinin yanlış olduğunu belirterek, “Biz Avustralya’dan kuzeye baktığımızda dünya tarihinde benzeri görülmemiş ekonomik gelişme ve küresel refahın ve büyümenin motoru olan bir bölge görüyoruz” dedi.

Avustralya’nın ABD’de Joe Biden yönetiminin Çin ile çatışmayı önlemek için iki ülke arasında açık ve güvenilir iletişim mekanizmalarının oluşturulmasına yönelik çabalarını desteklediğini belirten Albanese, kendilerinin de Çin ile ilişkilerini istikrara kavuşma çabalarında diyaloğu merkeze koyduğunu dile getirdi.

Albanese, diyaloğun ortak çıkarların anlaşılmasına yardımcı olduğunu ifade ederek, Çin ile ticaretteki engellerin kaldırılmasını savunduklarında bunun yalnızca Avustralyalı üreticilere değil Çin’e de faydası olduğunu gösterme olanağı bulduklarını söyledi.

Çin’in olağanüstü ekonomik dönüşümünün yalnızca kendi nüfusuna değil tüm bölgeye fayda sağladığını vurgulayan Albanese, bunun da serbest ticareti mümkün kılan bölgesel mimari sayesinde olduğunu belirtti.

Albanese, kurallara dayalı bölgesel düzeni ve ülkelerin egemenliklerini korumanın önemine işaret ederek, “Eğer bir ülke kendini kurallara uymak zorunda olmayacak kadar büyük, diğerlerinin saygı duyduğu standartlara tabi olmayacak kadar güçlü görürse bölgenin stratejik istikrarı bozulacak, ülkelerin egemenliği aşınacaktır” şeklinde konuştu.

ABD-Japonya- Güney Kore toplantısı: Gerçek zamanlı bilgi paylaşımı

Zirvede, ikili ve üçlü toplantılar da yapıldı.

Japonya ve ABD savunma bakanları, Japonya’nın savunma kapasitelerinin güçlendirilmesine yönelik ikili işbirliğinin artırılması konusunda anlaştı.

Görüşmede, iki bakan, hem Japonya-ABD hem de Japonya-ABD-Güney Kore savunma işbirliklerinin geliştirilmesinde fikir birliğine vardı.

Basına kapalı gerçekleşen görüşme sonrası Japonya Savunma Bakanı Hamada ile ABD’li mevkidaşı Austin ortak basın toplantısı düzenledi. Hamada, bölgesel statükonun değiştirilmesi teşebbüslerine, Japonya’nın müttefiki ABD ile birlikte karşı duracağını söyledi.

Kuzey Kore’nin füze denemesine değinen Hamada, yeni denemelere karşı Tokyo-Washington-Seul işbirliğini de güçlendireceklerinin altını çizdi.

Austin de “Kuzey Kore’nin tehditkar füze denemelerine karşı” ABD’nin, bölgedeki güvenlik müttefiklerini korumak amacıyla gerekli tedbirleri alacağını kaydetti.

Otonom ve hipersonik sistemler dahil ileri teknoloji işbirliğine odaklandıklarını aktaran Austin, “(İki ülke) Savunma sanayilerimiz arasında kritik bağlar kuruyoruz” dedi.

Austin, ABD’nin Japonya’ya “sarsılmaz taahhütlerini” yinelediğini vurgulayarak, “Bu, konvansiyonel ve nükleer dahil ABD’nin tüm kapasitelerince sağlanan caydırıcılığı içeriyor” ifadesini kullandı.

Ayrıca, Japonya, ABD ve Güney Kore Savunma Bakanları arasında da üçlü bir görüşme yapıldı ve Kuzey Kore’nin füzeleri karşısında, üç ülke gerçek zamanlı bilgi paylaşımı sağlayacak bir sistemin kurulması konusunda mutabakata vardı.

Çin-Japonya toplantısı: Acil hattın etkinleştirilmesi

Zirvede bir araya gelen Japonya ve Çin savunma bakanları ise, iki ülke askeri otoriteleri arasında kurulan acil hattın etkin işletilmesi, sürtüşme veya çatışma olasılığından kaçınmak için askeri alandaki diyaloğun sürdürülmesi konusunda mutabakata vardı.

Görüşmenin basına açık bölümünde konuşan Japon Savunma Bakanı Hamada, iki ülkenin de Doğu Çin Denizi’ndeki durum dahil birçok güvenlik kaygısının bulunduğunu söyledi.

Hamada, Japonya ve Çin arasında samimi müzakereler vasıtasıyla yapıcı ve istikrarlı ilişkilerin kurulması için çaba sarf edilmesinin önemine işaret etti.

Çin Savuna Bakanı Li ise, Tayvan konusundaki hassasiyetini yineleyerek, sorunun “tamamen Çin’in işi” olduğunu, Japonya’nın buna müdahale etmemesi ve Tayvan’ın bağımsızlığını savunan güçlere yanlış mesaj vermemesi gerektiğini vurguladı.

Görüşmede iki bakan, Japonya Öz Savunma Kuvvetleri (SDF) ve Çin ordusu arasındaki acil durum hattının, diyaloğu artıracak şekilde işletilmesinde anlaştı.

Çin-Singapur toplantısı: Direkt telefon hattı kurulacak

Diğer yandan bir araya gelen Çin ve Singapur savunma bakanları, üst düzey askeri yetkililer arasında iletişim için direkt telefon hattı kurulması kapsamında çalışma yürütülmesi konusunda mutabakat zaptı imzalandı.

Çin ve Singapur, 2019’da imzaladıkları Savunma İlişkileri ve Güvenlik İşbirliği anlaşmasıyla askeri alandaki ilişkilerini derinleştirme kararı almıştı. İki ülke orduları, Nisan 2023’de, 2021’den bu yana ilk kez ortak askeri tatbikat düzenlemişti.

İlk dörtlü zirve: ABD, Japonya, Avustralya, Filipinler

Zirvenin son günü, Japonya Savunma Bakanı Hamada Yazukazu, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Avustralya Savunma Bakanı Richard Marles ve Filipinler Savunma Bakanı Carlito Galvez görüştü.

Bakanlar, “Serbest ve Açık Hint-Pasifik” için güvenlik işbirliklerinin artırılmasında fikir birliğine vardı.

Japonya Savunma Bakanlığı açıklamasına göre “Serbest ve Açık bir Hint-Pasifik” vizyonunu ele alan 4 bakan, vizyonun gelişmesi için kolektif çaba gösterileceğini teyit etti.

4 ülke savunma bakanlarının görüşmesi, şimdiye kadar ilk olarak kayda geçti. Bölgesel sorunlar ile ortak çıkarları ele alan bakanların, işbirliğini genişletme fırsatlarını müzakere ettiği bildirildi.

Japonya-Avustralya: Savunma teknolojisi işbirliği

Japonya ve Avustralya savunma bakanları ayrıca, iki ülke arasında savunma teknolojisi alanında işbirliğinin artırılması için mutabakat zaptına imza attı.

Bu kapsamda, savunma teçhizatlarına ilişkin ortak teknik araştırmalar yürütülmesi ve prosedürlerin kolaylaştırılması hedefleniyor.

İki ülke, Ocak 2022’de , karşılıklı ülke topraklarında ortak tatbikat ve afet kurtarma kapsamlı askeri güçlerin konuşlandırılmasını kapsayan anlaşma imzalamıştı.

Japonya-Güney Kore: ABD ile üçlü işbirliği teyit edildi

Ayrıca, Japonya ile Güney Kore savunma bakanları, 3 yıldır ilk kez bir araya geldi ve Kuzey Kore’nin füze denemelerine karşı savunma işbirliğini güçlendirme kararı aldı.

Bakanlar, ciddi bölgesel güvenlik ortamı ve küresel sorunlara karşı koymak amacıyla Tokyo ve Seul’ün ortak güvenlik müttefikleri ABD ile ikili ve üçlü işbirliğini ilerleteceklerini teyit etti.

Yeni Zelanda’dan AUKUS talebi

Yeni Zelanda Savunma Bakanı Andrew Little, ülkesinin yapay zeka gibi nükleer teknolojinin kullanılmadığı alanlarda, AUKUS anlaşması çerçevesinde Avustralya, İngiltere ve ABD ile işbirliği yapabileceğini açıkladı.

AUKUS üyelerinin Yeni Zelanda’yı resmi olarak kendilerine katılmaya davet etmediğini kaydeden Little, ancak bu yönde göstergelerin olduğunu, bu konuda karar vermenin de henüz erken olduğunu ifade etti.

Austin Hindistan’a geçti

Bu arada ABD Savunma Bakanı Austin dün zirve sonrası Yeni Delhi’ye geçti. Hindistan’a ikinci ziyaretinde bulunan Austin’in, Başbakan Narendra Modi’nin 22 Haziran’da Washington’a yapacağı ziyaretin zeminini hazırlaması bekleniyor.

Savunma analisti Rahul Bedi, Hindistan’ın General Atomics Aeronautical Systems Inc.’den tahmini 1,5 ila 2 milyar dolar karşılığında 18 silahlı yüksek irtifa uzun ömürlü insansız hava aracı satın almak istediğini söyledi. Bedi, İHA’ların muhtemelen Çin ve Pakistan ile olan huzursuz sınırları boyunca ve stratejik Hint Okyanusu bölgesinde konuşlandırılacağını söyledi.

Diplomasi

Avrupa ülkeleri ‘diplomaside’: İran’ın balistik füze programını hedef aldılar

Yayınlanma

Avrupa dışişleri bakanları cuma öğleden sonra Cenevre’de İranlı yetkililerle bir araya geldiler ve İran’dan yalnızca nükleer faaliyetlerini değil, balistik füze programını da azaltmasını istediler.

Perşembe sabahı gazetecilere konuşan Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot, şu anda İran ile diplomasi hedeflerinin Tahran’ın sadece nükleer programını değil, aynı zamanda balistik füze programını ve İran’ın bölgesel istikrarı bozucu faaliyetlerini de “önemli ve kalıcı” bir şekilde azaltmasını sağlamak olduğunu söylemişti.

Barrot, “Tamamen askeri bir çözüm yok,” diyerek İran’ın Washington ile müzakere masasına dönmesi gerektiğini ekledi.

Almanya, Fransa ve İngiltere, İran’a “İsrail’in saldırılarının durmasını beklemeden” müzakerelere başlaması çağrısında bulundu.

Wall Street Journal’a (WSJ) göre bazı Avrupalı yetkililer ABD’nin İran’a yönelik sıfır zenginleştirme hedefini desteklerken, Almanya, Birleşik Krallık ve Fransa’nın resmi tutumu, İran’ın herhangi bir zenginleştirme programının sıkı sınırlar içinde tutulması ve Tahran’ın nükleer bomba yapımında kullanılabilecek yeterli miktarda silah sınıfı fisil madde biriktirememesi için yakından izlenmesi yönünde yeni bir anlaşma yapılması yönünde.

ABD Başkanı Donald Trump ise, New Jersey’in Morristown kentine varışında, “İran Avrupa ile konuşmak istemiyor. Bizimle konuşmak istiyor. Avrupa bu konuda yardımcı olamayacak,” dedi.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçı, Almanya, İngiltere ve Fransa’nın dışişleri bakanlarıyla yaptığı görüşmelerin ardından, İsrail’in “saldırganlığını” durdurması halinde müzakerelere geri dönmeye hazır olduğunu söyledi. 

Arakçı, Tahran’ın üç ülkeyle ve Avrupa Birliği ile “görüşmelerin devamını” desteklediğini eklerken, ülkesinin “yakın gelecekte yeniden bir araya gelmeye hazır olduğunu” da ifade etti.

Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul, “Bugünkü olumlu sonuç, İran tarafının tüm önemli konularda müzakereleri sürdürmeye temelde istekli olduğu izlenimiyle ayrıldığımızdır. Tüm bölge son derece kritik bir durumda ve müzakerelerde daha fazla tırmanışın önlenmesi ve ilerleme sağlanması bizim ortak çabamız,” dedi.

Avrupalıların bu müzakerelere dahil olması gerektiğini, ancak Washington’un da önemli bir rol oynadığını ekledi.

Almanya’nın en üst düzey diplomatı, “Her şeyden önce, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu müzakerelere ve bir çözüm bulunmasına dahil olması büyük önem taşıyor,” dedi ve Almanya’nın İsrail’in güvenlik çıkarlarını koruyacağını da sözlerine ekledi.

Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Lammy de toplantı hakkında benzer izlenimlerini dile getirerek, İranlıların görüşmelere devam etmeye hazır olduğunu ve İran’ın nükleer silaha sahip olamayacağının açıkça belirtildiğini söylediler.

Fakat Reuters’ta yer alan habere göre İranlı üst düzey bir yetkili cumartesi günü, Cenevre’de ülkesinin nükleer programı hakkında yapılan görüşmelerde Avrupa güçleri tarafından sunulan önerilerin “gerçekçi olmadığını” belirterek, bu önerilere bağlı kalınması halinde bir anlaşmaya varmanın zor olacağını söyledi.

İsrail ile İran arasındaki çatışmanın tırmanmasını önlemek amacıyla E3 olarak bilinen Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya dışişleri bakanları ile AB’nin İranlı mevkidaşları cuma günü (20 Haziran) bir araya geldikten sonra ilerleme kaydedildiğine dair çok az işaret vardı.

“Avrupalıların Cenevre’de yaptığı tartışmalar ve öneriler gerçekçi değildi. Bu tutumda ısrar etmek İran ile Avrupa’yı bir anlaşmaya yaklaştırmayacaktır,” diyen üst düzey yetkili, İran’ın her halükarda Avrupa’nın önerilerini Tahran’da inceleyeceğini ve bir sonraki toplantıda yanıtını sunacağını söyledi.

Her iki taraf da önerilerin ayrıntılarını açıklamasa da, iki Avrupalı diplomat, E3’ün İsrail’in yakın vadede ateşkes kabul etmeyeceğini ve İran ile ABD’nin müzakereleri yeniden başlatmasının zor olacağını düşündüğünü söyledi.

Diyalogun, başlangıçta ABD’nin katılmadığı, İran’ın balistik füze programını da içerebilecek daha sıkı denetimleri öngören yeni bir anlaşma üzerinde paralel bir müzakere süreci başlatılması olduğu belirtildi.

Cumartesi günü İran cumhurbaşkanıyla görüşen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, iki tarafın müzakereleri hızlandırma konusunda anlaştığını ama İran’ın “niyetinin barışçıl olduğuna dair her türlü güvenceyi vermesi” gerektiğini vurguladı.

Bazı Avrupalı bakanların cuma günü İran’ın nükleer programın ötesindeki konularda müzakereye daha hazır olduğunu öne sürmesine rağmen, üst düzey yetkili, füze programı da dahil olmak üzere savunma kapasitesinin müzakere edilebileceği olasılığını reddetti ve uranyum zenginleştirmesinin tamamen durdurulması fikrinin çıkmaz sokak olduğunu yineledi.

Yetkili, “İran diplomasiyi memnuniyetle karşılar, fakat savaşın gölgesinde değil,” dedi.

Öte yandan AB’nin dış politika kolu Avrupa Dış Eylem Servisi, İsrail’in Avrupa Birliği ile ilişkilerini düzenleyen anlaşma kapsamında insan hakları yükümlülüklerini ihlal ettiğine dair işaretler olduğunu açıkladı.

Reuters ve dpa haber ajanslarının gördüğü bir belgeye göre, İsrail “AB-İsrail Ortaklık Anlaşmasının 2. maddesi kapsamındaki insan hakları yükümlülüklerini ihlal etmiş” olacak.

Örgüt, bağımsız uluslararası kurumların değerlendirmelerini kaynak olarak gösterdi.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Karin Kneissl: Trump, İran’a saldırarak aptalca bir karar verdi

Yayınlanma

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere yönelik saldırı kararını ‘aptalca’ olarak nitelendirdi. Kneissl, bu saldırının tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini ve İran’a bölgedeki Amerikan üslerini vurma konusunda meşruiyet kazandırdığını belirtti.

Eski Avusturya Dışişleri Bakanı ve St. Petersburg Devlet Üniversitesi GORKI Merkezi Başkanı Karin Kneissl, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’daki nükleer tesislere saldırma kararının “aptalca” olduğunu ve tüm savaş yasalarını ihlal ettiğini açıkladı.

Kneissl, 22 Haziran gecesi gerçekleştiği belirtilen saldırının ardından yaptığı değerlendirmede, bu hamlenin İran’a bölgedeki Amerikan askeri üslerine saldırma hakkı tanıdığını vurguladı.

Kneissl, Telegram kanalından yaptığı paylaşımda, “ABD Başkanı Trump bunu Kongre’nin onayı olmadan yaptı. Böylesine aptalca bir karar beklemiyordum,” ifadelerini kullandı.

‘Tüm savaş yasaları ihlal edildi’

ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini bombalamaya nasıl cüret ettiğini sorgulayan Kneissl, “Tüm savaş yasaları ihlal edildi,” diyerek duruma tepki gösterdi.

Kneissl, Trump’ın bu kararında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun baskısı altında kaldığını belirterek, “Ancak bu bir mazeret olamaz,” diye ekledi.

Eski bakan, saldırının sonuçlarına dikkat çekerek şunları kaydetti:

“Artık İran’ın, bölgedeki 40 bin ABD askerinin bulunduğu Amerikan askeri üslerine saldırması önünde hiçbir engel kalmadı. Ve hâlâ Tahran adına bu tür saldırılar düzenleyebilecek çok sayıda silahlı grup var.”

ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

Diyalog fırsatı kaçırıldı

Kneissl, saldırıdan önce Cuma günü İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile Amerikan yönetimi arasında diyalog için küçük bir fırsat penceresi doğduğunu hatırlattı. “İran belirli konuları tartışmaya hazırdı,” diyen Kneissl, “Peki ya şimdi?” sorusunu yöneltti.

Eski bakan ayrıca, ABD’nin İran’daki nükleer tesislere seyreltilmiş uranyum içeren bombalarla saldırmış olabileceği ihtimali üzerinde durdu.

Bu tür mühimmatların ilk kez 1999 baharında ABD’nin Belgrad’ı bombaladığı Sırbistan’da kullanıldığını belirten Kneissl, “Bu işe yaramayacak. Seyreltilmiş uranyumlu mühimmatlar eski Yugoslav Halk Ordusu’nun tanklarına karşı kullanılmıştı. Hiçbir etkisi olmadı, sadece daha önce Irak’ta olduğu gibi çevre felaketine yol açtı. Bu kez sonuçlar 26 yıl öncesine göre çok daha büyük olabilir. ABD ve NATO güçleri o zaman da askeri hedeflerine ulaşamamış, o çatışmada da desteğe ihtiyaç duymuşlardı,” dedi.

Hiroşima Nagazaki Barış Komitesi’nden Steinbach, İsrail’in gizli nükleer gücünün perde arkasını anlattı

ABD’nin saldırı açıklaması

22 Haziran’ı sabaha bağlayan gece ABD Başkanı Donald Trump, ABD Hava Kuvvetleri’nin “Fordo, Natanz ve İsfahan dahil olmak üzere İran’daki üç nükleer tesise” başarılı bir saldırı düzenlediğini duyurmuştu.

Trump, Tahran’ın çatışmayı sona erdirmeyi kabul etmesi gerektiğini ifade etmişti.

Bu saldırıdan önce, 13 Haziran’dan itibaren İsrail’in de İran’a yönelik günlük saldırılar düzenlediği ve operasyonun amacının İran’ın füze ve nükleer programlarını yok etmek olduğu belirtilmişti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

UAEA: İran’ın nükleer tesislerinde radyasyon seviyesinde artış yok

Yayınlanma

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırısının ardından bölgede radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış tespit edilmediğini duyurdu. İranlı yetkililer de tesislerin altyapısının güvende olduğunu ve radyasyon sızıntısı olmadığını açıkladı.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), bugün yaptığı açıklamada, ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise yönelik saldırılarının ardından radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış gözlemlenmediğini bildirdi.

İranlı yetkililer de tesislerde sızıntı olmadığını ve altyapının güvende olduğunu belirtti.

ABD uçakları, pazar günü şafak vaktinde İran’ın Fordo, Natanz ve İsfahan’daki nükleer tesislerini hedef alan bir saldırı gerçekleştirmişti.

UAEA, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, “İran’daki Fordo dahil üç nükleer tesise yönelik saldırıların ardından, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, şu ana kadar tesis dışında radyasyon seviyelerinde herhangi bir artış bildirilmediğini teyit etmektedir,” ifadelerini kullandı.

Ajans, daha fazla bilgi elde edildiğinde İran’daki duruma ilişkin ek değerlendirmeler sunacağını da ekledi.

İran: Tesisler güvende, sızıntı yok

ABD saldırılarına ilk resmi tepki İranlı yetkililerden geldi. Sabah saatlerinde yapılan açıklamada, saldırıdan etkilenen tesislerde herhangi bir radyasyon sızıntısı veya çevredeki halk için bir tehdit kaydedilmediği vurgulandı.

Açıklamada ayrıca, nükleer tesislerin altyapısının güvende olduğu ifade edildi.

İran Atom Enerjisi Kurumu da derhal gerekli incelemelerin yapıldığını ve “ABD’nin nükleer tesislere yönelik saldırıları sonucunda herhangi bir kirliliğe dair bir belirti olmadığını” duyurdu.

ABD’nin İran saldırısına Kongre’den ortak tepki: ‘Anayasaya aykırı’

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English