Bizi Takip Edin

AVRUPA

AB dışişleri bakanları toplanıyor: Gündemde Lübnan ve UNIFIL’e saldırılar da var

Yayınlanma

AB dışişleri bakanları bugün (14 Ekim) Lüksemburg’da bir araya gelerek Ukrayna savaşı ile Lübnan ve İsrail’in kuzeyinde yaşanan son gerginliklerin ardından Orta Doğu’daki durum da dâhil olmak üzere acil konuları görüşecek.

Batılı liderler ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında geçen hafta ertelenen zirvenin ardından, Ukrayna’nın “zafer planının” bugünkü görüşmelerde sunulup sunulmayacağı konusunda spekülasyonlar yapılıyor.

AB Dışişleri Konseyi ayrıca, özellikle Lübnan’ın vurulması ve İran’ın müdahalesinin ardından bölgesel yayılma endişelerine odaklanarak, Gazze ve Orta Doğu’daki çatışmaya yönelik potansiyel AB tepkilerini de değerlendirecek.

İsrail’in hafta sonu Lübnan’a yönelik saldırılarını yoğunlaştırmasıyla birlikte Avrupalılar, BM’nin saldırı altındaki bölgeye gönderdiği barışı koruma misyonuna katılımları konusunda giderek daha fazla endişe duymaya başladı.

UNIFIL-İsrail gerilimi büyüyor

Birleşmiş Milletler’e göre, İsrail askerlerinin “zorla mevzilerine girmekle” suçlanmasının ardından 13 Ekim Pazar günü itibariyle Lübnan’ın güneyinde BM barış gücü misyonunun (UNIFIL) en az on beş üyesi yaralandı.

Perşembe ve cuma günü daha önce meydana gelen iki olayda en az beş BM barış gücü askerinin yaralandığı belirtildi. UNIFIL saldırılarla ilgili yaptığı açıklamada “IDF’ye ve tüm aktörlere BM personelinin ve mallarının emniyet ve güvenliğini sağlama ve BM binalarının dokunulmazlığına her zaman saygı gösterme yükümlülüklerini hatırlatırız,” dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hafta sonu yaptığı açıklamada UNIFIL’in “Hizbullah’ın kalelerinden ve ülkenin güneyindeki çatışma bölgelerinden” çekilmesinin zamanının geldiğini söylemişti.

“Sayın Genel Sekreter, UNIFIL güçlerini zarar görebilecekleri yerlerden çıkarın. Bu hemen şimdi, derhal yapılmalı,” diyen Netanyahu, BM başkanına hitaben bir video mesajı yayınladı. UNIFIL şu ana kadar bu talepleri yerine getirmeyi reddetti.

Yaklaşık 50 ülkeden 10.000 asker ve 800 sivil personelden oluşan güç 1978’den bu yana Lübnan ve İsrail arasındaki “Mavi Hat” boyunca faaliyet gösteriyor. BM Güvenlik Konseyi geçtiğimiz günlerde Mavi Miğferler’in görev süresini bir yıl daha uzattı.

Borrell İsrail’in “hesap vermesini” istedi

BM Mavi Miğferler’e yönelik saldırılar geniş çapta kınanırken, AB’nin görev süresi dolan dış politika şefi Josep Borrell İsrail’den hesap vermesini talep etti.

Pazar akşamı geç saatlerde AB adına bir açıklama yapan Borrell, “BM barış gücü askerlerine yönelik bu tür saldırılar uluslararası hukukun ağır bir ihlalini teşkil etmektedir ve kesinlikle kabul edilemez. Bu saldırılar derhal durdurulmalıdır,” diyen.

Borrell, UNIFIL’in “Güney Lübnan’ın istikrarında temel bir rol oynadığını” savunarak İsrail makamlarından “acilen açıklama ve kapsamlı bir soruşturma” beklediklerini belirtti.

AB’den on altı ülke UNIFIL’e katkı sunuyor

AB dışişleri bakanlarının konuyu 14 Ekim Pazartesi günü Lüksemburg’da görüşmeleri bekleniyor; zira halen on altı üye ülke İspanya komutasındaki UNIFIL misyonuna katkıda bulunuyor.

Aralarında Fransa ve İtalya’nın da bulunduğu çok sayıda üye ülke İsrail büyükelçilerini çağırdı.

Üst düzey bir AB yetkilisi pazartesi günkü bakanlar görüşmesinin neleri içereceğini belirtmeden, “Mavi Miğferlilere saldırılması açıkça ciddi bir gelişmedir,” dedi.

Ülkesi UNIFIL’e katılan bir AB diplomatı Euractiv’e yaptığı açıklamada, “Misyonun bir parçası olarak Avrupalı askerlerin öldürülmesine yönelik gerçek bir tehlike var; bunu nasıl ele alacağımızı görmemiz gerekiyor,” dedi.

Roma’dan Tel Aviv’e sert tepkiler

İtalyan hükümeti, perşembe günü iki İtalyan üssünün İsrail ordusu tarafından “defalarca” ve “kasıtlı olarak” vurulmasının ardından İsrailli yetkililere karşı konuşmuştu.

İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto olayların ardından düzenlediği basın toplantısında “Bu bir hata değil, bu bir kaza değil,” demişti.

Geçen hafta başında Borrell, Beyrut’un “Hizbullah’la mücadelesine” yardımcı olmak üzere Lübnan’ın siyasi yapılarını güçlendirme çabalarını artıran Avrupa planının bir parçası olarak UNIFIL misyonunun güçlendirilmesi çağrısında bulunmuştu.

Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü misyonuna katkıda bulunan 40 ülke hafta sonu yaptıkları ortak bir açıklamayla İsrail’in misyona yönelik son saldırılarını kınadı ve soruşturma açılması çağrısında bulundu.

17 Ekim’deki liderler zirvesinin de gündemi Lübnan ve İsrail

İsrail ve Lübnan arasında tırmanan gerilimin, AB liderlerinin 17 Ekim Perşembe günü Brüksel’de gerçekleştirecekleri olağan zirve toplantısında gündemin üst sıralarında yer alması bekleniyor.

Euractiv tarafından görülen 10 Ekim tarihli son zirve taslak metnine göre, AB liderlerinin “Mavi Hat boyunca derhal ateşkes yapılması ve BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararının tam ve simetrik olarak uygulanması” çağrısında bulunmaları bekleniyor.

Liderlerin ayrıca Lübnan’ın devlet kurumlarına desteklerini yinelemeleri ve Lübnan Silahlı Kuvvetlerinin güçlendirilmesi çağrısında bulunmaları bekleniyor.

AB liderleri “BM misyonunun (UNIFIL) Güney Lübnan’daki temel istikrar rolünü desteklediklerini ve tüm tarafları UNIFIL’in önemli misyonunu korumaya ve desteklemeye çağırdıklarını” söyleyecekler.

Bazı AB diplomatlarına göre bu hafta sonu yaşanan olayların ardından dilin sertleşmesi bekleniyor.

AVRUPA

Hollanda hükümetinde Amsterdam olayları çatlağı büyüyor

Yayınlanma

Hollanda’nın Amsterdam kentinde İsrailli holiganlarla yerel halk arasında çıkan olayların ardından hükümet içinde oluşan çatlak büyüyor.

Özgürlük Partisi (PCC) lideri Geert Wilders’in şiddet olaylarının ardından Hollanda iktidar koalisyonu üyelerine yönelik öfkesi, ülkedeki dört iktidar partisi arasında artan gerilimin altını çiziyor.

Hollandalı sağcı lider, göreve gelmesine yardımcı olduğu Başbakan Dick Schoof’u, başkentteki şiddet olaylarının patlak vermesinden bir gün sonra Budapeşte’de düzenlenen bir Avrupa zirvesine katıldığı için eleştirdi. Wilders, “Neden ekstra bir kabine toplantısı yok? Aciliyet duygusu nerede?” diye sordu.

COP29 iklim görüşmelerine yapacağı geziyi iptal eden ve Budapeşte’den erken dönen Schoof ise toplantı boyunca “herkesle temas halinde” kaldığını söyledi.

Olayların ardından Hollanda’nın iktidardaki dört partisinin liderleri “antisemitizmi” hızla kınamıştı.

“Pogrom” mu, “Siyonist provokasyon” mu: Amsterdam’da neler oldu?

Amsterdam Emniyet Müdürünün geçen hafta yaptığı açıklamaya göre, günün erken saatlerinde bazı Maccabi taraftarlarının Hollanda başkentinin şehir merkezinde Filistin bayraklarını yırtması ve Arap karşıtı sloganlar atması tansiyonu yükseltmişti. Maçtan bir gün önce de 10 İsrailli taraftar gözaltına alınmıştı.

Wilders, İsrailli taraftarlara yönelik şiddeti bir “pogrom” olarak nitelendirirken, “merkez sağ” Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD) lideri Dilan Yeşilgöz bunu bir “Yahudi avı” olarak kınadı.

Çiftçi-Yurttaş Hareketi’nden (BBB) Caroline van der Plas ise şiddeti “derin bir utanç” olarak nitelendirirken, Yeni Toplumsal Sözleşme’nin (NSC) başkan vekili Nicolien van Vroonhoven “iğrenç sahneler” olarak nitelendirdiği olaylardan üzüntü duyduğunu belirtti.

Liderlerin hepsi de failleri cezalandırmak, antisemitizmle mücadele etmek ve Hollanda başkentinde düzeni yeniden tesis etmek için harekete geçme sözü verdi.

Fakat koalisyonun birliğinde ilk çatlakların ortaya çıkması uzun sürmedi. VVD’nin antisemitizm sözcüsü Hollandalı milletvekili Ulysse Ellian POLITICO’ya verdiği demeçte Hollanda siyasetindeki mevcut havanın “çok hararetli” olduğunu ancak “çekişmeyi bırakıp” çözüm bulmaya odaklanmak gerektiğini söyledi.

BBB’den Hollandalı milletvekili Sander Smit ise POLITICO’ya yaptığı açıklamada koalisyonun Amsterdam’daki şiddet olaylarına aynı şekilde tepki verdiğini söyledi ve herhangi bir sürtüşme olduğu iddialarını reddetti. Smit, “Antisemitizmle mücadelede dört parti de birleşmiş durumda. Bu konuda herhangi bir anlaşmazlık görmüyorum,” dedi.

Smit, Wilders’in kendini ifade etme biçiminin BBB, VVD ve NSC’den farklı olabileceğini savundu.

Haaretz: Medya kuruluşları Amsterdam olaylarına ilişkin haberlerini revize ediyor

Schoof’u eleştirdikten sonra Wilders, şiddeti önlemek ya da failleri cezalandırmak için yeterince çaba göstermemekle suçladığı VVD’li Adalet Bakanı David van Weel’e yüklendi.

VVD lideri Yeşilgöz, Wilders’in “sloganlarından ve tek satırlık sözlerinden” bıktığını söyledi ve Wilders’i sosyal medyada çığırtkanlık yapmayı bırakıp antisemitizme karşı çözümlere odaklanmaya çağırdı. Wilders de buna karşılık olarak, partisinin iktidarda olduğu on yıl boyunca çok az şey yaptığını söyleyerek ona ateş püskürdü.

Wilders’in partisi PVV geçtiğimiz kasım ayında yapılan seçimlerde sandalye sayısını ikiye katlayarak Hollanda’nın en büyük partisi haline geldi. PVV’ye VVD, yeni kurulan NSC ve BBB’nin de katılımıyla yedi aydan fazla süren görüşmelerin ardından temmuz ayında bir koalisyon kuruldu.

Çarşamba günü Hollanda parlamentosunda zaman zaman hararetlenen tartışmalara neden olan bir plan sunuldu. VVD ve BBB’nin desteklediği PVV planına göre, şiddet olaylarının faillerinin Hollanda vatandaşlığından çıkarılacak.

NSC başkanı van Vroonhoven daha ihtiyatlı davranarak bu olasılığın “araştırılması” gerektiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bank of England Başkanı Bailey: Birleşik Krallık ticareti açık, AB’yi yakın tutmalı

Yayınlanma

Bank of England (BoE – İngiltere Merkez Bankası) Başkanı Andrew Bailey, Perşembe günü yaptığı ve Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüne göndermelerde bulunduğu bir konuşmada, küresel ekonomideki kırılmalar nedeniyle Britanya’nın serbest ticareti savunması ve Avrupa Birliği ile bağlarını yeniden inşa etmesi gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Rachel Reeves’in planladığı gibi, işletmelerden ve emeklilik fonlarından sermayenin serbest bırakılmasının yanı sıra, Britanya’daki zayıf yatırımları artırmak ve üretkenlik artışını yeniden sağlamak için açık ticaret taahhüdünün hayati önem taşıdığını söyledi.

Bailey, 2020 yılının başında yürürlüğe giren Brexit’in Birleşik Krallık’ın ticaret akışının zayıflamasına katkıda bulunduğunu ve ekonomisinin potansiyel üretken kapasitesini zayıflattığını ileri sürdü.

Bailey Londra’daki finans hizmetleri liderlerine yaptığı yıllık Mansion House konuşmasında, “Bir kamu görevlisi olarak Brexit konusunda tek başına bir pozisyon almıyorum. Bu çok önemli. Fakat sonuçlarına işaret etmek zorundayım,” dedi.

BoE lideri, “İngiliz halkının kararına saygı duyarak” ilişkileri yeniden inşa etme fırsatlarına karşı neden uyanık olmaları ve bunları memnuniyetle karşılamaları gerektiğinin altını çizdiğini kaydetti.

Yeni İşçi Partisi hükümeti AB’nin ortak pazarına ya da gümrük birliğine yeniden katılmayı reddederken, Başbakan Keir Starmer blokla ticari bağları ve diplomatik ilişkileri geliştirmek istediğini söyledi.

Bailey, Britanya’nın büyüme için sadece Brexit’in etkisine değil, daha geniş bir resme bakması gerektiğini söyledi.

Bailey konuşmasında doğrudan ABD seçimlerine atıfta bulunmasa da, Trump’ın ABD’nin ithal ettiği mallara çift haneli gümrük vergileri getirme ihtimaline işaret ederek, bunların küresel ticaret ve enflasyon üzerinde geniş kapsamlı etkileri olacağını söyledi.

Bailey, şu anda “jeopolitik şokların etkisi” ve “dünya ekonomisindeki daha geniş çaplı parçalanma” nedeniyle tablonun bulanıklaştığını kaydetti.

BoE Başkanı, “Ekonomik güvenliğe yönelik tehditlere karşı uyanık olma ihtiyacının önemli olduğu bir ortamda, lütfen açıklığın önemini hatırlayalım… Ekonominin güvenli açıklığını korumak için mantıklı bir şekilde elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.

Perşembe günü erken saatlerde, BoE’nin faiz oranlarını belirleyen bir diğer üyesi olan ABD’li ekonomist Catherine Mann, BoE’nin Trump’ın seçilmesinden kaynaklananlar da dahil olmak üzere enflasyona yönelik yukarı yönlü riskler ortadan kalkana kadar faiz oranlarını sabit tutması gerektiğini söyledi.

Bailey, Maliye Bakanı Reeves’in iki hafta önce bütçede açıkladığı kamu yatırımlarını artırma planlarını desteklediğini söyledi.

Fakat Bailey, “Buna daha güçlü iş yatırımlarının eşlik etmesi gerekiyor… Ve bu iş yatırımları, iyi bir kamu altyapısı da dahil olmak üzere pek çok şeye bağlı olacak,” dedi.

Bailey’den hemen önce aynı etkinlikte konuşan Maliye Bakanı Rachel Reeves, Birleşik Krallık’ın AB ile ilişkilerini “sıfırlaması” gerektiğini ve ticari bağları güçlendirmek için Trump ile yakın çalışmayı dört gözle beklediğini söyledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Almanya, Rus LNG’sinin limanlarına girişini yasakladı

Yayınlanma

Almanya hükümeti, enerji sektöründe Rusya’ya bağımlılıktan tamamen kurtulma hedefleri doğrultusunda, devlete ait sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) terminallerinin Rusya’dan doğalgaz almasını yasakladı.

Deutsche Energy Terminal, Brunsbüttel’deki terminalinin pazar günü Rusya’dan bir yük almaya hazırlandığını hükümete bildirdi.

Financial Times tarafından görülen bir mektuba göre, buna yanıt olarak ekonomi bakanlığı, “hiçbir Rus LNG sevkiyatını kabul etmeme ve bundan böyle özel bir bildirime kadar kabul etmeyi reddetme” talimatı verdi.

Belgede, yasağın “kamu çıkarını” korumak amacıyla kabul edildiği vurgulandı. Ekonomi Bakanlığı, Rusya’dan LNG alınmasının, Almanya ve AB’yi bir bütün olarak “enerjide bağımsız” hale getirmek için ithalat terminalleri inşa etme fikrine ters düşeceğini belirtti.

2022’de Rusya’nın boru hattı gazından mahrum kalan Almanya, hızla birkaç ithal LNG terminali inşa etti. Alman şirketi Sefe’nin Yamal LNG’den satın almak için uzun vadeli bir sözleşmesi olmasına rağmen, şimdiye kadar Rusya’dan yakıt kabul etmediler.

Ancak Kpler’e göre Rusya, neredeyse tüm sevkiyatları Fransa’daki bir terminale gönderiyor ve bu terminal de gazı yeniden gazlaştırdıktan sonra boru hattıyla diğer Avrupa ülkelerine taşıyor.

Almanya, Ekim 2022’de Fransa’dan boru hattıyla doğalgaz almaya başlamıştı.

Fransa, İspanya ve Belçika Rus LNG’sinin başlıca alıcıları konumunda. Gazı ithal eden şirketler uzun vadeli sözleşmelerle çalışmakta ve ancak Avrupa çapında bir yasak durumunda bu sözleşmeleri durdurabiliyorlar.

Şu ana kadar sadece Belçika böyle bir yasak çağrısında bulundu. Fakat LNG, AB ile ABD enerji üreticilerinin uluslararası çıkarlarını desteklemeyi amaçlayan yeni ABD Başkanı Donald Trump yönetimi arasındaki ticaret müzakerelerinde bir pazarlık kozu haline gelebilir.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, geçtiğimiz cuma günü yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Rusya’dan hala çok miktarda LNG alıyoruz, neden bunu bizim için daha ucuz olan ve enerji fiyatlarımızı düşüren Amerikan LNG’si ile ikame etmeyelim? Bu konuyu pekâlâ tartışabiliriz.”

Handelsblatt: Şansölye Scholz, 2020’de ABD’ye Kuzey Akım-2 için gizli bir anlaşma teklif etti

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English