Avrupa
AB: Kosova ile Sırbistan pazartesi günü normalleşme anlaşması yapacak

Avrupa Birliği’nin (AB) Belgrad-Priştine diyalogu Özel Temsilcisi Miroslav Lajçak, önümüzdeki hafta pazartesi günü Brüksel’de yapılacak toplantıda Sırbistan ile Kosova’nın ilişkilerin normalleştirilmesi konusunda Fransa ve Almanya’nın da desteklediği öneriyi kabul etmesini beklediklerini söyledi.
Avrupa Dış İlişkiler Servisi’nden yapılan açıklamada, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandr Vucic ve Kosova Başbakanı Albin Kurti’nin 27 Şubat’ta Brüksel’de düzenlenecek üst düzey siyasi toplantıya katılacaklarının teyit edildiği belirtilmişti.
Sırp Tanjug haber ajansına demeç veren Lajçak, “Pazartesi günü kabul edeceğimize inandığım bu plan her iki taraf için de bağlayıcı olacak. Bu geçici bir anlaşma değil; bundan sonra ilişkilerin kapsamlı bir şekilde normalleştirilmesi süreci devam edecek ve bu süreç Sırbistan ve Kosova’nın AB’ye girmesinden önce kapsamlı bir anlaşmanın imzalanmasıyla sona ermeli” dedi.
Lajcak, “Planı kabul ettiklerini resmen ve kamuoyuna açıklamalarını bekliyoruz” diye ekledi.
Brüksel, Kosova ile Sırbistan’ın AB üyeliği için süregelen ihtilaflar çözmelerini şart koşuyor. Belgrad, gerekli fasıllar üzerinde çalışan bir aday ülke ve Kosova da 20222’nin aralık ayında üyelik başvurusunda bulunmuştu.
Geçen yılın sonbahar aylarında Vucic, önerinin ardındaki Fransa ve Almanya’nın Belgrad’ın planı kabul etmesi halinde ‘hızlandırılmış katılım havucu salladıklarını’ belirtmişti.
Her iki taraf da baskı altında olsa taraflar arasındaki açmazlar varlığını sürdürüyor. Kosova için 2013’te imzalanan ve daha sonra Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen Sırp Belediyeler Birliği’nin kurulmasına ilişkin anlaşmanın uygulanmasının oldukça zor olduğu yorumları yapılıyor.
Lajçak, mahkemenin izin verebileceğini ve özellikle kurulamayacağını söylemediğini belirterek “Kosova Anayasa Mahkemesi’nin kararını neredeyse ezbere biliyorum ve bu kararda birliğin kurulması gerektiği ve hükümet tarafından çıkarılacak yasal düzenlemenin bu mahkemenin bulgularını dikkate alması gerektiği belirtiliyor” ifadelerini kullandı.
Kurti ise Kosova’da birden fazla azınlığın bulunması nedeniyle birliğin tek etnikli olarak kurulamayacağını kaydederek yapının oluşturulması ihtimalini dışlamamıştı.
Konuyla ilgili olarak Lajcak, “Kosova’nın çok etnikli olduğunu düşünüyorum, birlikten söz ediyoruz, tek bir tek etnikli belediye olduğunu düşünmüyorum, Kosova’nın kuzeyinde yaşayan Arnavutlar var, Avrupa modellerini uygulamak istiyoruz, Kosova’yı istemediği herhangi bir şeyi kabul etmeye zorlamak istemiyoruz, bu onun işlevselliğine ve yasal sistemine aykırıydı, bunu neden yapalım?” yorumunu yaptı.
Bunun yanı sıra Kurti, bu hafta Priştine’de düzenlediği basın toplantısında birliği kurulması gündeminin pazartesi günkü toplantının gündeminde olmadığını ifade etmişti. Vucic ise tam tersi yönde teminat vermişti.
Sırbistan için temel anlaşmazlık noktası Kosova’nın bağımsızlığının tanınması ya da AB, Avrupa Konseyi ya da BM gibi kurumlara üyeliğinin kabul edilmesi olarak öne çıkıyor.
Avrupa
Alman Ekonomi Bakanı Reiche, Brüksel’den sübvansiyon desteği bekliyor

Almanya’nın yeni ekonomi bakanı Katherina Reiche, Brüksel’den Alman enerji yoğun şirketleri destekleme planını onaylaması için çağrıda bulunurken, ülkenin ağır sanayisinin hayatta kalmasının Avrupa’nın egemenliği için hayati önem taşıdığını ileri sürdü.
Financial Times’a (FT) konuşan Reiche, Avrupa Komisyonu’nun, Almanya’nın savaş sonrası en uzun durgunluk dönemini sona erdirmek için kimya ve çelik gibi sektörlerin elektrik maliyetlerini sübvanse etme ihtiyacını anladığını umduğunu söyledi.
Berlin’in “yapısal reformları” hayata geçirerek ve altyapı ve savunma sanayisine 1 trilyon avroluk bir yatırım planı başlatarak “ödevini yapmaya” kararlı olduğunu vurgulayan Reiche, Rusya ve Çin’e aşırı bağımlılığa yol açan önceki hatalara işaret ederek, diğer imalat sanayilerinin de korunması gerektiğini savundu.
Reiche, “Almanya’da çelik üretimi olmaması, yeni bağımlılıklara girilmesi anlamına gelir. Temel kimyasal üretiminin olmaması, yeni bağımlılıklara girilmesi anlamına gelir,” iddiasında bulundu.
Reiche, Almanya’daki büyümenin, Avrupa’da yeniden büyüme sağlamak için önemli olduğunu da savundu. Komisyon, bu yılki büyüme hedeflerini aşağıya çekmek zorunda kalmıştı. Alman bakana göre bu nedenle, Almanya’yı bir “iş merkezi” olarak yeniden güçlendirmekönemli.
Muhafazakâr Şansölye Friedrich Merz’in yeni koalisyonu, büyümeyi canlandırmak ve ülkenin otomobil üreticilerini ve diğer imalatçıları desteklemek için daha geniş kapsamlı bir planın parçası olarak, vergileri ve şebeke ücretlerini düşürerek elektrik maliyetlerini kilovat-saat başına en az beş sent azaltma sözü verdi.
Hükümetin vaatleri arasında çelik, cam, çimento ve kimyasallar gibi enerji yoğun sektörler için özel bir indirimli elektrik tarifesi getirme de yer alıyor.
Plan, üye ülkelerin ekonomilerine haksız avantajlar sağlamasını önlemek için tasarlanan AB’nin devlet yardımı kurallarına aykırı olma riski taşıyor. Fakat bu kurallar, Ukrayna savaşının ardından, ülkelerin rekor düzeyde yüksek gaz fiyatlarından zarar gören sektörleri destekleyebilmesi için esnekleştirildi.
Reiche, “Almanya’da enerji yoğun sektörleri … korumak için devlet yardımı onayı gerekiyor,” dedi. Bakan, dolaylı karbondioksit maliyetlerine bağlı mevcut fiyat telafi sisteminin de “genişletilmesi” gerektiğini ekledi.
Reiche, büyümenin kıtadaki “demokrasinin sağlığı” için gerekli olduğunu savunarak, “Aynı zamanda sistemler arasında rekabet içindeyiz ve Avrupa, hızlı tepki verebileceğini göstermeli ve gösterecektir. Daha iyi olmak ve demokratik süreçlerimizi korumak ve değerlerimizi savunmak için,” diye konuştu.
Daha önce 17 yıl CDU üyesi olarak Federal Meclis’te görev yapmış ve Angela Merkel’in görev süresi boyunca iki kez bakan yardımcısı olarak görev yapmış olan Reiche, son on yılını iş dünyasında çalışarak geçirdi. Son beş yıldır Alman enerji devi Eon’un iştiraki Westenergie’nin genel müdürüydü.
Reiche, Avrupa enerji işbirliği konusunda önceki hükümetten ayrıldığını işaret etti. Brüksel’de, eski şansölye Olaf Scholz’un koalisyonu, AB’nin karbonsuzlaşma çabalarının bir parçası olarak nükleer enerjiyi teşvik eden Fransa’nın çabalarına karşı çıkmıştı.
Reiche, bu tür konularda Paris ile yapıcı bir şekilde çalışmanın önemli olduğunu söyledi. “Benim yaklaşımım, bizi ayıran noktalara daha az odaklanıp ortak noktalar bulmaya çalışmak,” diyen Reiche, bu alanlardan birinin, fisyonun aksine uzun ömürlü radyoaktif atık üretmeyen nükleer füzyon teknolojisi olacağını ekledi.
Reiche, büyük otomobil üreticileri de dahil olmak üzere Alman ihracatçılar için en önemli pazarlardan biri olan, ama aynı zamanda Avrupa için iktisadi ve jeopolitik bir tehdit olarak giderek daha fazla görülen Çin konusunda bir denge kurulması gerektiğini vurguladı.
Almanya’nın zamanla Çin ürünlerine ve hammaddelerine bağımlılığını azaltması gerektiğini savunan Reiche, Pekin ile “makul ve iyi ilişkiler” sürdürmesi gerektiğini de sözlerine ekledi ve “Bu devasa bir pazar, iktisadi bir güç, askeri bir güç… Şirketlerimiz orada büyük yatırımlar yaptı. Çin’deki yatırımlardan çok fazla katma değer elde ediyoruz,” dedi.
Reiche, kendi partisinden de birkaç kişinin dahil olduğu Alman siyasetçilerin, Rusya ile ülkesi arasındaki Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının yeniden faaliyete geçirilmesi yönündeki son çağrılara sert tepki gösterdi.
Alman siyasetçi, “Yine Rus gazına mı? Her gün Kiev’i bombalayan bir rejime mi? Bu benim için kesinlikle düşünülemez,” dedi.
Bir zamanlar Gazprom’un Avrupa’daki en büyük müşterisi olan Almanya’nın, bunun yerine tedarik kaynaklarını çeşitlendirme çabalarını yoğunlaştırması gerektiğini savundu.
Alman Demokratik Cumhuriyeti’nde (DDR) büyüyen Reiche, bölgenin bazı kesimlerinde Rusya’ya karşı köklü bir sempati duyulmasının kendisine “yabancı” geldiğini söyledi.
Reiche, “Ailem, dedem ve büyük dedem birkaç kez devletleştirilen bir şirkete sahipti, bu yüzden eski Sovyetler Birliği ile ilişkilerim gerginlikten uzak değil. Duvar yıkıldığında çok mutlu oldum,” dedi.
Almanya’nın, dünyada ne olursa olsun Rus gazı arzının güvenli olduğuna inanarak “bir yanılgıya kapıldığını” söyleyen Reiche, “Bu naif tavrımızın bedelini acı bir şekilde ödedik,” diye ekledi.
Şubat ayında birçok doğu seçim bölgesinde birinci olan sağcı Almanya için Alternatif partisinin, buralardaki “belirsizlik duygusunu istismar ettiğini” savunan CDU’lu siyasetçi, bu eyaletlerin Nazi rejimi, Alman Demokratik Cumhuriyeti ve yeniden birleşme altında onlarca yıl süren siyasi ve iktisadi çalkantılar yaşadığını belirtti ve Batı Almanların “doğulu kuzenlerine” karşı beslediği bazı önyargıları hatırlattı.
Avrupa
Ukrayna, Alman finansmanıyla kendi topraklarında uzun menzilli füze üretecek

Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile Berlin’de yaptığı görüşmenin ardından, iki ülkenin Ukrayna topraklarında Alman finansmanıyla uzun menzilli silah sistemlerinin ortak üretimi konusunda anlaştığını duyurdu. Menzil kısıtlaması olmayacak sistemlerin yanı sıra Almanya, Ukrayna’nın Starlink ağının önemli bir bölümünü de finanse edecek.
Almanya Şansölyesi Friedrich Merz, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile Berlin’de gerçekleştirdiği görüşmenin ardından, Kiev’e yönelik askeri desteğin genişletileceğini ve iki ülkenin yeni bir savunma sanayi işbirliğine adım attığını duyurdu.
Dpa ajansının aktardığına göre Merz, Almanya’nın Ukrayna’da uzun menzilli silah sistemlerinin üretimine finansman sağlayacağını ve bu sistemlerin menzilinde herhangi bir kısıtlama olmayacağını belirtti.
Menzil kısıtlaması olmayacak
Görüşme sonrası düzenlenen basın toplantısında konuşan Merz, “Bu bağlamda yeni bir şeyi vurgulamak istiyorum. Ülkenin Starlink ağının önemli bir kısmını finanse edeceğiz ve savunma bakanlarımız bugün Ukrayna’da üretilen uzun menzilli silah sistemlerinin, sözde uzun menzilli sistemlerin tedarikine ilişkin bir mutabakat zaptı imzalayacaklar. Menzil konusunda herhangi bir kısıtlama olmayacak. Bu, Ukrayna’nın kendi toprakları dışındaki askeri hedeflere karşı bile kendisini tam olarak savunmasına olanak tanıyacak,” dedi.
Şansölye Merz, bu adımın iki ülke arasında “büyük potansiyele sahip yeni bir askeri-sanayi işbirliğinin başlangıcı” olduğunu vurguladı. Merz, şansölye seçilmeden önce de Ukrayna’nın Almanya’dan Taurus uzun menzilli füzeleri alabileceğini ifade etmişti.
Konuyla ilgili doğrudan bir soruya Merz, “Ukrayna’ya uzun menzilli silahlar sağlamak istiyoruz,” yanıtını verdi ve “ortak üretim” kararına atıfta bulundu. Ancak işbirliğinin ayrıntılarının kamuoyuyla paylaşılmayacağını da sözlerine ekledi.
Alman Savunma Bakanlığı’ndan üretim takvimi
Daha sonra Alman Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, savunma anlaşmasının imzalandığı teyit edildi.
Açıklamada, Almanya’nın Ukrayna’daki silah üretimini yatırım taahhüdü çerçevesinde “Ukrayna’da uzun menzilli silah sistemlerinin üretimini finanse edeceği” belirtildi.
Bakanlık, “2025 yılında önemli miktarda uzun menzilli silah sisteminin üretilmesi bekleniyor. Silah sistemleri hızla Ukrayna ordusunun kullanımına sunulacak, ilk sistemler sadece birkaç hafta içinde konuşlandırılabilir. Herhangi bir ek eğitime gerek duyulmayacak,” ifadelerini kullandı.
Kremlin’den tepki: Savaşı kışkırtıyor
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Merz’in uzun menzilli füzelerle ilgili açıklamalarını “savaşı daha da kışkırtma” ve Ukraynalıları daha fazla savaşmaya zorlama girişimi olarak değerlendirdi.
TASS‘ın aktardığına göre Peskov, “Ve bu, barış sürecine girme girişimlerini engellemekten başka bir şey değildir,” dedi.
Merz’den barış müzakereleri açıklaması
Barışçıl çözüme ilişkin de konuşan Merz, “Ukrayna’dan daha fazla kimse barış istemiyor,” dedi ve ülkesinin müzakerelerin bir sonraki aşamasına hazır olduğunu belirtti.
Başbakan, “Nerede yapılacağı önemli değil, Vatikan, Cenevre ya da başka herhangi bir üçüncü yer olabilir. Biz Avrupalılar bu müzakereleri desteklemeye hazırız,” diye vurguladı.
Şansölye Merz, 26 Mayıs’ta yaptığı bir açıklamada Almanya, İngiltere, Fransa ve ABD tarafından “Ukrayna’ya tedarik edilen silahlarda artık herhangi bir menzil kısıtlaması olmadığını” ifade etmişti.
Ancak bu açıklamanın ardından Almanya Başbakan Yardımcısı Lars Klingbeil, Berlin’in bu konudaki politikasının değişmediğini söyleyerek Merz’i yalanlamıştı. ABD Dışişleri Bakanlığı ise bu bilgiyi doğrulamamıştı.
Merz, ertesi gün yaptığı bir başka açıklamada ise Ukrayna’nın aldığı silahların menzil kısıtlamalarının kaldırılması kararının “birkaç ay önce” alındığını söylemişti.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da böyle bir kararın uzun zaman önce gizlice alınmış olabileceğini öne sürmüştü.
Merz, Ukrayna konusunda ‘çelişkili’ açıklamaları nedeniyle eleştirilerin hedefinde
Avrupa
Portekiz’de Chega artık ana muhalefet partisi

Portekiz’in sağcı Chega partisi, bu ay yapılan parlamento seçimlerinde son oyların sayılmasının ardından ülkenin ana muhalefet partisi oldu.
Bu, iki merkezci gücün 50 yıllık hakimiyetine son veren tarihi bir an olarak kayda geçti.
Eski rahip adayı ve futbol yorumcusu André Ventura’nın liderliğindeki Chega’nın ikinci olduğu, oyları en son sayılan yurtdışı vatandaşlar arasında birinci olmasıyla çarşamba günü açıklandı.
Nihai sonuçlar, “merkez sol” Sosyalistleri üçüncü sıraya düşürdü ve görevdeki “merkez sağ” Başbakan Luís Montenegro’nun çoğunluğu elde edemediğini teyit etti.
Bu durum, Montenegro’nun bir başka kırılgan azınlık hükümeti kurması ihtimalini artırdı. Montenegro, bir yıl önceki ilk seçim kampanyasından bu yana, “sorumsuz ve güvenilmez” olarak nitelendirdiği Chega ile koalisyon hükümeti kurmayı reddetti.
Fakat sağın güçlü performansı, başbakanı Chega’nın öncelikleri olan göçmenlik başta olmak üzere bazı konularda tavrını sertleştirmeye ve belirli yasaların geçmesi için Chega’nın oylarını aramaya zorlayacak.
Ventura bu hafta gazetecilere verdiği demeçte, asıl meramının “Chega’nın göç ve güvenlik politikalarının yeniden şekillendirilmesinde ve Portekiz’in faşist diktatörlüğünün sona ermesinden sonra çoğu siyasi partinin sola kaymış olduğu dönemde yazılan 49 yıllık anayasanın revizyonunda oynayacağı rol” olduğunu söyledi.
Ventura’nın partisi, Portekiz’in 230 sandalyeli parlamentosunda 60 sandalye kazandı. Montenegro’nun Demokratik İttifak (AD) grubu 91, Sosyalistler (PS) ise 58 sandalye kazandı.
Financial Times’a (FT) konuşan Lizbon Üniversitesi siyaset bilimi profesörü Paula Espírito Santo, Montenegro “çıkar çatışması” iddiaları nedeniyle güven oylamasını kaybettikten sonra 18 Mayıs’ta yapılan seçimlerden bu yana Ventura’nın “daha sakin, daha kontrollü” olduğunu söyleyerek “Eskisi kadar agresif değil,” iddiasında bulundu.
Analistler, muhalefet lideri olarak Ventura’nın, Montenegro’dan hesap sorarken taviz vermeyen bir tutum sergilerken, aynı zamanda lider adayı olarak yeni bir sorumluluk imajı oluşturmaya çalışarak ince bir çizgi izleyeceğini belirtiyor.
Espírito Santo, “Bir sonraki adıma, bir sonraki seçimlere hazırlanıyor gibi görünüyor. Bu seçimlerde daha da yükselebilir ve hatta başbakan olabilir,” dedi.
Ventura, son beş yılda göçmenlere ve Portekiz’in Roman topluluğuna karşı sert söylemleriyle siyasi bir güç haline geldi. Aynı zamanda yolsuzluğu ve Lizbon’un köklü siyasi ikili iktidar sistemini de eleştirdi.
Bu hafta da iki ana akım partiye saldırmaya devam etti ve Montenegro’ya, 2024’te Sosyalistlerle yaptığı anlaşmayı tekrarlayarak göreve gelip bütçeyi geçirmemesi konusunda uyarıda bulundu.
Ventura, “Montenegro, statükoyu korumak, yani oylamaya rağmen her şeyi aynı tutmak, yani son 50 yıldır PS ve [AD] arasında gördüğümüz düzenlemenin devamı, ya da siyasi dinamikte niteliksel bir sıçrama sağlamak arasında seçim yapmak zorunda kalacak,” dedi.
-
Dünya Basını5 gün önce
Çin’de üretilen güneş panelleri ve bataryalar neden bu kadar ucuz?
-
Amerika1 hafta önce
İki İsrail elçiliği çalışanını öldüren Elias Rodriguez manifesto yazmış
-
Görüş7 gün önce
Çin-Afrika enerji işbirliği: Kurak bölgelerin temiz enerji vahalarına dönüşümü
-
Dünya Basını2 hafta önce
Fas, Batı Afrika’da imparatorluk inşa ediyor
-
Görüş2 hafta önce
Trump’ın Orta Doğu’daki ‘hasat turu’ dolu dolu sona erdi
-
Ortadoğu1 hafta önce
Robert Ford: Ahmed Şara ile 2023’te İdlib’de görüştüm
-
Ortadoğu2 hafta önce
Eski ABD Büyükelçisi Jeffrey: Şaraa’yı Esad’a karşı koruduk
-
Görüş1 hafta önce
İspanya’dan Türkiye’ye bakmak