Bizi Takip Edin

AVRUPA

‘AB üyeliği uzak olduğundan Rusya ve Çin’i ihmal etmemeye çalışıyoruz’  

Yayınlanma

Ankara ziyaretinde bulunan Sırbistan Savunma Bakan Yardımcısı Nemanja Starović Harici’ye konuştu. Esra Karahindiba’nın sorularını yanıtlayan Starović, NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in Sırbistan ziyaretini, ülkesinin NATO ve AB ile görüşmelerini, Kosova krizini ve Türkiye ile ilişkileri değerlendirdi.

Batı Balkan turuna çıkan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Bosna Hersek ve Kosova’nın ardından Sırbistan’a geçti. Belgrad’da Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ile ortak basın toplantısı düzenleyen Stoltenberg görüşmede, Sırbistan ile Kosova arasında devam eden gerginliği ele aldıklarını ifade ederek barış ve güvenliğin korunmasında Kosova’daki Barış Gücü’nün (KFOR) önemine işaret etti.

Kosova’nın kuzeyinde Sırplarla NATO gücü ve Kosova polisi arasında yaşanan son gerilimin ardından, NATO KFOR güçleri artırma kararı almıştı.

Stoltenberg, “KFOR, tüm toplulukların güvenliğinin garantisi. Sırbistan’ın da NATO ile koordinasyonu bizi son derece memnun ediyor. İki tarafa da gerginliği tırmandırmama çağrısında bulundum. Sırp Belediyeler Birliğinin kurulmasını da destekliyoruz” dedi.

Vucic ise, “Gelecek dönemde NATO ile daha iyi bir iletişim kurmaya çalışacağız. Ancak Sırbistan, kendi ordusunu nereye ve ne zaman konuşlandıracağına karar verir” ifadelerini kullandı.

NATO ile ilişkilerinden memnun olduğunu aktaran Vucic, ülkesinin askeri tarafsızlık tutumunu ise devam ettireceğini vurguladı.

Sırbistan ve Kosova, sık sık karşı karşıya gelirken Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda bekleyen Belgrad’a, AB’ye katılmak için Kosova ile ilişkilerini normalleştirme şartı konulmuştu.

Öte yandan Sırbistan, Batı’nın baskısına rağmen Rusya’ya yaptırım uygulamayı reddederken, Avrupa’dan da kopmamaya çalışıyor.

Sırbistan Savunma Bakan Yardımcısı Nemanja Starović ile NATO ve AB ile ilişkilerini, Kosova gerginliğini ve Türkiye ziyaretini konuştuk.

‘AB üyeliği sürecinde bazen hareketli bir hedefi kovalıyormuş gibi hissediyoruz’

*Kosovalı Arnavut yöneticiler batılıları Sırbistan’ı ‘pasifleştirmekle’ suçluyor. Kosova ise Sırp Belediyeler Birliği yasasını geçirmeye direniyor. Mevcut gerginlikler göz önüne alındığında Sırbistan’ın Kosova ile ilişkileri ve olası AB üyeliği ne durumda?

Uluslararası kamu hukuku göz önüne alındığında, Kosova ve Metohija’nın güneyindeki eyaletimizin geçici rejimi, BM Güvenlik Konseyi’nin 1999 yılı 1244 sayılı kararıyla tanımlanmış olup, nihai çözüm beklenmektedir. Böyle bir çözümün ancak diyalog yoluyla bulunabileceğine ve tek taraflı dayatılmaması gerektiğine inancımız tamdır. 2013’ten bu yana Belgrad ile Priştine arasında AB’nin arabuluculuğuyla ilişkileri normalleştirmeyi amaçlayan birçok anlaşma yapıldı. Ancak diğer taraf, 10 yıldan fazla bir süre önce imzalanan Birinci Brüksel Anlaşması’nın uygulanmasını ve Sırp Belediyeler Topluluğu’nun kurulmasını hâlâ reddediyor. Ayrıca, Albin Kurti’nin Priştine’de geçici Başbakan olmasından bu yana geçen son iki yılda, 400’den fazla saldırı ve diğer olaylarla birlikte eyalette yaşayan Sırplara yönelik etnik amaçlı şiddette keskin bir artışa tanık olduk. Kosova ve Metohija’da yaşayan Sırplar, çağdaş Avrupa’da haklarından en çok mahrum bırakılmış etnik gruptur. Şiddet kullanımını kesinlikle reddediyoruz, ancak günümüzde asıl sorun, tek etnik gruptan oluşan Arnavut özel polisi tarafından yerel Sırplara karşı uygulanan kurumsallaşmış şiddettir. Tam da bu nedenle, diyalog sürecinde herhangi bir ilerlemenin sağduyulu bir önkoşulu olduğundan, mümkün olan en kısa sürede gerilimi düşürmeye ihtiyacımız var.

AB üyeliğine gelince, üyeliğin halkımıza getireceği tüm faydaların bilincinde olarak bu stratejik hedefe bağlı kalıyoruz. Ancak bu, AB’nin kendisinin “hazmetme kapasitesi” eksikliğiyle mücadele ettiğini ve herhangi bir yeni genişlemenin Brüksel’deki gerekli kurumsal reformlara bağlı olduğunu görmediğimiz anlamına gelmiyor. Bazen hareketli bir hedefi kovalıyormuş gibi hissetsek de gelecekteki AB üyeliğine yönelik kendi kapasitemizi geliştirmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Bu hedef hâlâ oldukça uzak olduğundan, Rusya ve Çin gibi geleneksel uluslararası ortaklarımızı da ihmal etmemeye, Güneydoğu Asya ülkeleri veya Arap dünyası ile işbirliği gibi yeni ufuklar keşfetmeye çalışıyoruz.

‘Halkta bir katılım yorgunluğu oldu’

*Kamuoyu yoklamalarına göre Sırbistan’da AB üyeliğine destek şu anda yüzde 50’nin altında. Ancak Belgrad’a yönelik ültimatomlar durmadı. Brüksel’den gelen tehditleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunları tam olarak tehdit olarak adlandıramam ama Brüksel’den sürekli bir şartlanma geliyor, bazen çok da yapıcı olmayan bir şekilde ve bu yüzden nüfusumuzun bir kısmı “katılım yorgunluğu” yaşıyor veya tıpkı AB ülkeleri gibi bir nevi “genişleme yorgunluğu” yaşıyor.

27 AB üye ülkesinden 22’sinin Kosova’nın tek taraflı bağımsızlık ilanını tanıdığı bir sır değil ve bizden de aynısını yapmamızı beklemeleri mantıklı. Ancak bunu resmi bir talep olarak tanımlamak çeşitli nedenlerden dolayı pek kolay değil. AB içinde tanınmayan 5 üye devletin bulunmasının yanı sıra, Kıbrıs’ın kendi toprak sorunlarını tam olarak çözmeden AB’ye kabul edilmesi her zaman bir emsal olmuştur ve günümüzde Ukrayna, Moldova ve Gürcistan’ın AB’ye geçiş süreci hızlandırılmıştır. Bunların her biri benzer sorunlara sahip ülkeler. Son olarak, AB üyeliğinin önkoşulu olarak bizden talep edilse bile, Kosova’nın tek taraflı olarak ilan edilen bağımsızlığını asla tanımayacağımız devlet liderliğimiz tarafından o kadar çok kez tekrar edildi ki.

‘Kosova BM üyesi olursa, Kosova’nın Büyük Arnavutluk’a birleşmesini engelleyebilecek hiç kimse olmayacaktır’

*Büyük Bulgaristan, Büyük Sırbistan, Büyük Yunanistan, Büyük Hırvatistan ve hatta Büyük Makedonya’nın savunucuları, komşularından toprak alma hırsında birleşiyor. Ancak Arnavutların hırsı retorik düzeyinde değil; pratikte çok şey yapıyorlar. Kosova iyi bir örnektir. Brüksel’in bu hedefe nasıl baktığını düşünüyorsunuz?

Dürüst olmak gerekirse, zaman zaman Büyük Arnavutluk ideolojisinin tezahürlerinin sözlü olarak kınandığını görüyoruz. Bununla birlikte, büyük AB başkentlerinde çok az insan, Kosova’nın tek taraflı olarak ilan edilen bağımsızlığına verdikleri desteğin, sözde Büyük Arnavutluk’u arzulayan Arnavut aşırıcıların hedeflerine kusursuz bir şekilde hizmet ettiğini kabul etmeye istekli. Basitleştirmek gerekirse, eğer Kosova’nın BM üyesi olacağı güne tanık olursak, Tanrı esirgesin, uluslararası toplumda Arnavutluk ve Kosova’nın Büyük Arnavutluk’a birleşmesini engelleyebilecek hiç kimse olmayacaktır.

‘AB yaptırım rejimine katılmak Sırbistan’a Rusya’dan çok daha fazla zarar verecektir’

*Belgrad NATO üyeliğini ‘stratejik bir hedef’ olarak görmüyor. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de Batı Balkanlar turu sırasında ülkenizi ziyaret etti. Rusya-Sırp ilişkileri masada mı? Sırbistan Rusya karşıtı yaptırımlara katılmayı reddetmeye devam edecek mi?

Dış politikamızın temel ilkeleri siyasi bağımsızlık ve askeri tarafsızlıktır ve biz her ikisini de sakınarak koruyoruz. Bu her zaman kolay bir iş olmayabilir ancak uzun vadede karşılığını almanın tek doğru yolunun bu olduğuna inanıyoruz. Bunu söyledikten sonra, Barış için Ortaklık programı çerçevesinde birçok ortak faaliyet yürüttüğümüz için NATO’yu düşman olarak değil, ortak olarak algıladığımızı da belirtmeliyim. Komşularımızın birçoğunun NATO üyesi olması nedeniyle diğer türlü herhangi bir yaklaşım sorumsuzluk olacaktır.

Aynı zamanda Rusya ile halklarımız arasında uzun yıllarca dostluğa dayanan yapıcı bir çalışma ilişkimiz var. Son iki yılda böyle bir ilişkiyi sürdürmenin oldukça zor olduğu bir sır değil, zira neredeyse tüm Avrupa ülkeleri Rusya’ya karşı yaptırım rejimine katılmış durumda. Biz böyle bir yaklaşıma inanmıyoruz ve genellikle ekonomik yaptırımları bir dış politika aracı olarak kullanmaktan kaçınıyoruz. Çünkü ekonomik yaptırımların her zaman sıradan insanlara zarar verdiğini kendi tarihi deneyimimizden biliyoruz. Üstelik AB yaptırım rejimine katılmak Sırbistan’a Rusya’dan çok daha fazla zarar verecektir ve AB üye ülkelerinin aksine Brüksel tarafından sağlanan AB güvenlik ağlarından yoksunuz.

‘Stoltenberg’in çoçukluğu Belgrad’da geçti’

*Stoltenberg’in Sırbistan ziyaretinden beklentiler nelerdi ve sonucu ne olacaktı? Stoltenberg’in diğer Balkan ülkelerine yaptığı ziyareti nasıl değerlendiriyorsunuz?

Stoltenberg’in Belgrad ziyareti her zaman ilgi çekicidir, çünkü çocukluğunun bir kısmını başkentimizde geçirmiştir. Daha objektif bir açıdan bakarsak, askeri tarafsızlığımıza tam saygısını yinelemesi ve Sırbistan ile NATO arasındaki ortaklığa verdiği değeri vurgulaması nedeniyle bu çok önemliydi. Stoltenberg’in hem Priştine hem de Belgrad’daki mesajları tutarlıydı. Kendisi, sözde Kosova Güvenlik Güçlerinin Sırpların yaşadığı kuzey bölgesine giremeyeceği yönünde bilinen gerçeği tekrarladı. Üstelik Stoltenberg, Sırp Belediyeler Topluluğu’nun kurulmasını kesin ve şüphesiz bir şekilde destekledi ve bunu çok takdir ediyoruz.

‘Türkiye’nin rolünü takdir ediyoruz’

*Türkiye geçen ay NATO’nun Kosova Barış Gücü’nün (KFOR) komutasını devraldı. Türkiye’nin KFOR’daki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

KFOR’un rolünün, tıpkı BM Güvenlik Konseyi’nin 1244 sayılı kararıyla KFOR’a verilen yetkide olduğu gibi, güney ilimizde yaşayan tüm insanlara güvenli ve emniyetli bir ortam sağlama konusunda hayati önem taşıdığına inanıyoruz. Bunu aklımızda tutarak, çeşitli ülkeler tarafından KFOR’a verilen tüm katkıların ve Türkiye’nin son dönemde üstlendiği rolün arttığının bilincindeyiz ve takdir ediyoruz. Türkiye’den gelen yeni KFOR Komutanı tarafından, yerel Sırp nüfusuna yönelik gelecekteki tutum ve KFOR ile Sırp Ordusu arasında devam eden işbirliği konusunda bize belirli güvenceler verildi ve bunun yerine getirileceğine inanmayı diliyoruz.

‘Balkanlar’ın istikrarı ve refahı açısından Sırp-Türk işbirliğinin önemi açık’

 *Şu anda Ankara’da, Türkiye’de olduğunuzu biliyoruz. Türkiye Milli Savunma Bakanlığı ile gündeminiz ve görüşmeleriniz neler? Ankara’ya yönelik girişimleriniz ve aldığınız yanıtlar hakkında bilgi verir misiniz?

Ankara ziyaretim, Türk Savunma Bakanı Sayın Yaşar Güler’in Belgrad’a yaptığı başarılı ziyaretten hemen birkaç hafta sonra gerçekleşti. Ziyaretim, Güneydoğu Avrupa Savunma Bakanlıkları işbirliği kapsamındadır, ancak aynı zamanda son zamanlarda Belgrad’da tartışılan bazı konuları takip etmek için de harika bir fırsattı. Bölgenin ekonomik ve askeri süper gücü olan Türkiye’nin Balkanlar’da oynadığı doğal ve önemli rol hakkında derin bir anlayışına sahibiz. Sırbistan ise yarımadanın merkezi konumunda olup 8 farklı ülkeye sınırı bulunmaktadır. Bu iki gerçek, Balkanlar’ın istikrarı ve refahı açısından Sırp-Türk işbirliğinin önemini açıkça ortaya koyuyor. Bu, farklılıklarımızın olmadığı anlamına gelmiyor ancak bunları her zaman açık, samimi ve yapıcı bir şekilde tartışabildiğimiz için gerçekten çok mutluyum. Bunun ötesinde bizi bir araya getiren daha büyük bir amaç olduğuna inanıyorum; bu da Balkanlar’da barış ve istikrarın korunmasına yönelik ortak kararlılığımızdır. Özellikle mutluyum çünkü iki büyük lider olan Kemal Paşa Atatürk ve Yugoslavya Kralı I. Aleksandar’ın bir asır önce bize verdiği misale dayanarak Ankara’da kaldığım süre boyunca Anıtkabir’de Atatürk’e saygılarımı sunabileceğim. Dostlukları ve karşılıklı anlayışları, kendi örnekleriyle ülkelerimizin işbirliğinin gidişatını belirleyen iki cumhurbaşkanımız olan Recep Tayyip Erdoğan ve Aleksandar Vučić arasındaki güçlü bağlara da yansıyor.

AVRUPA

Elon Musk İtalya’yı karıştırdı, Meloni sessiz

Yayınlanma

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Elon Musk’ın İtalyan yargıçları Roma’nın Arnavutluk’la göçmen transferi politikasını yine engelledikleri için eleştiren son yorumlarına sessiz kalırken, Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella milyardere yanıt vererek İtalya’nın egemenliğine saygı gösterilmesi çağrısında bulundu.

Pazartesi günü Roma Göçmenlik Mahkemesinin yedi göçmenin gözaltına alınmasını ve transferini iptal eden kararını yorumlayan Musk, şu anda Meloni hükümetiyle kavgalı olan Roma yargıçlarının “gitmesi gerektiğini” söyledi.

Çarşamba sabahı yaptığı açıklamada Musk’a yanıt veren Mattarella, “İtalya büyük bir demokratik ülkedir ve Anayasasına tam saygı göstererek kendi başının çaresine nasıl bakacağını bildiğini yinelemeliyim,” dedi.

Mattarella ayrıca diğer devletlerin egemenliğine saygı gösterilmesi çağrısında bulunarak herkesin, “özellikle de açıklandığı üzere dost ve müttefik bir ülkede önemli bir rol üstlenmek üzereyse”, o ülkenin egemenliğine saygı göstermesini ve reçete vermeyi kendine görev edinmemesi gerektiğini kaydetti.

Musk ise daha önceki yorumundan geri adım atmayarak, “Bu kabul edilemez. İtalyan halkı bir demokraside mi yaşıyor, yoksa kararları seçimle gelmeyen bir otokrasi mi veriyor?” diye sordu.

İtalya’daki temsilcisi tarafından ANSA’ya yapılan açıklamada Elon Musk, “Başbakan Meloni ile bu öğleden sonra yaptığı samimi görüşmede de yinelediği üzere” İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella’ya ve İtalyan Anayasasına saygı duyduğunu ifade etti.

İfade özgürlüğünün hem ABD Birinci Maddesi hem de İtalyan Anayasası tarafından korunan bir hak olduğunu kaydeden Musk, bir vatandaş olarak görüşlerini özgürce ifade etmeye devam edeceğini kaydetti.

Açıklamada Musk’ın “ABD ve İtalya arasındaki bağların giderek güçlenmesini umduğu ve Cumhurbaşkanı Mattarella ile gelecekte bir araya gelmeyi dört gözle beklediği” belirtildi.

Siyasi gerilimi yatıştırmaya yönelik son girişim ise Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Giovanbattista Fazzolari’nin ANSA‘ya verdiği bir mülakatta yaptığı açıklama oldu.

Fazzolari, “Yargının başı ve anayasanın koruyucusu olan cumhurbaşkanının sesini duyurması doğru ve gereklidir. İtalya kendi başının çaresine bakmasını bilir. Diğer hükümetlerin, STK’ların ya da büyük medya kuruluşlarının dış müdahalesine ihtiyacımız yok,” dedi.

Muhalefetin ve yargının saldırıları devam ederken, Ulusal Yargıçlar Birliği Başkanı Giuseppe Santalucia, Musk’ı “temelsiz ve insafsız yargılarda bulunarak İtalya’nın işlerine karışmakla” suçladı ve hükümetin Musk’ın müdahale etmeye hakkı olmadığı İtalya’nın iç meseleleri olduğunu belirterek yanıt vermesi gerektiğini söyledi.

Santalucia, “Özellikle yasadışı göç konusunda sık sık sınırların savunulmasına başvuruluyor. Bunlar da sınırdır. Egemen bir ülkenin içişlerine karışabileceklerini düşünenler tarafından ihlal edilemeyecek ideal sınırlar vardır,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Fransız savcı Le Pen için hapis cezası ve siyasi yasak talep etti

Yayınlanma

Fransa’da savcılar Ulusal Birlik (RN) lideri Marine Le Pen’i, Fransa’daki parti faaliyetlerini finanse etmek için Avrupa Birliği fonlarını zimmetine geçirmekle suçladı ve Fransız siyasetçinin derhal beş yıl süreyle kamu görevlerinden men edilmesini tavsiye etti.

Bunun kesinleşmesi Le Pen’i, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yerine geçmek için favorilerden biri olarak gireceği 2027 yarışının dışında bırakacak.

Mahkeme geçici infaz ile kendisini suçlamalardan suçlu bulursa, Le Pen karara itiraz etse bile seçimlere katılamayacak.

Le Pen’in 24 kişiyle birlikte AB fonlarını zimmetine geçirmekle suçlandığı davada ayrıca beş yıl hapis cezası da istendi.

Duruşma 27 Kasım’a kadar sürecek ve bu tarihten sonra hakimler, savcının taleplerini de göz önünde bulundurarak kararlarını vermek ve ne tür bir ceza vereceklerini değerlendirmek üzere çekilecek. Kararın 2025 yılı başlarında açıklanması bekleniyor.

Le Pen, kendisinin bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden men edilmesini isteyen Fransız savcıları “demokratik sürece müdahale etmekle” suçladı.

RN lideri çarşamba günü gazetecilere verdiği demeçte, “Savcılık Fransız halkını istedikleri kişilere oy vermekten mahrum bırakmaya çalışıyor,” dedi.

Macron’un eski sağcı içişleri bakanı Gerald Darmanin X’te yaptığı açıklamada, “Marine Le Pen’in seçilme yeterliliğine sahip olmadığına karar verilmesi ve dolayısıyla Fransız halkının önüne çıkamaması son derece şok edici olur,” dedi.

“Madam Le Pen ile mücadele başka bir yerde değil, seçim sandığında yapılmalıdır,“ diyen Darmanin, Le Pen’in adaylığının engellenmesinin “elitler ile yurttaşların büyük çoğunluğu arasındaki uçurumu daha da derinleştireceğini” ileri sürdü.

Savcı Nicolas Barret, Le Pen sanık sıralarının ön sırasında otururken mahkemeye, “Kanun herkes için geçerlidir,” dedi ve yasağın “sanıkların gelecekteki yerel veya ulusal seçimlerde aday olmalarını yasaklayacağını” ekledi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

ABD, Polonya’da yeni “hava savunma üssü” kurdu

Yayınlanma

ABD çarşamba günü Polonya’nın kuzeyinde yeni bir hava savunma üssü açtı. Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda bunun, Ukrayna savaşı sürerken bile ülkesinin NATO üyesi olarak güvende olduğunu gösterdiğini savundu.

Baltık kıyısı yakınlarındaki Redzikowo kasabasında yer alan üs, 2000’li yıllardan beri üzerinde çalışılan bir projeydi.

Donald Trump’ın seçim zaferinin bazı NATO üyeleri arasında tedirginliğe yol açtığı bir dönemde Varşova, üs üzerinde birbirini izleyen ABD başkanları tarafından sürdürülen çalışmaların, Beyaz Saray’da kim olursa olsun Polonya’nın Washington ile askeri ittifakının sağlam kaldığını gösterdiğini söylüyor.

Duda, “ABD… Polonya’nın güvenliğinin garantörüdür,” derken, ABD askerlerinin üsteki daimi varlığının, 1989’a kadar sosyalist bir devlet olan Polonya’nın “Rusya’nın etki alanında olmadığını” gösterdiğini savundu.

Kremlin ise çarşamba günü yaptığı açıklamada üssü, Amerikan askeri altyapısını sınırlarına yaklaştırarak Rusya’yı çevreleme girişimi olarak nitelendirdi.

Redzikowo’daki ABD üssü, ittifakın kısa ve orta menzilli balistik füzeleri önleyebileceğini söylediği “Aegis Ashore” olarak adlandırılan daha geniş bir NATO füze kalkanının parçası.

Kalkanın diğer önemli unsurları arasında Romanya’daki bir üs, İspanya’nın Rota limanında konuşlu ABD donanmasına ait destroyerler ve Kürecik’te bulunan bir erken uyarı radarı yer alıyor.

Moskova üssü daha 2007 yılında, henüz planlanırken tehdit olarak nitelendirmişti. NATO kalkanın “tamamen savunma amaçlı” olduğunu söylüyor.

Reuters’a konuşan askeri kaynaklar Polonya’daki sistemin artık sadece Orta Doğu’dan ateşlenen füzelere karşı kullanılabileceğini ve Rusya’dan gelen mermileri engellemek için radarın yön değiştirmesi gerektiğini, bunun da politika değişikliğini gerektiren karmaşık bir prosedür olduğunu ileri sürdüler.

Polonya Savunma Bakanı Wladyslaw Kosiniak-Kamysz pazartesi günü yaptığı açıklamada kalkanın kapsamının genişletilmesi gerektiğini ve Varşova’nın bu konuyu NATO ve ABD ile görüşeceğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English