Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

AB ve ABD’de Ukrayna’ya yardım bilmecesi

Yayınlanma

Biden yönetimi ve Avrupalı müttefikleri, Rusya’nın savaşı kazanamayacağından emin olmak ve Kremlin’i batının Kiev’e verdiği desteğin sarsılmayacağına ikna etmek için Ukrayna’ya uzun vadeli askeri yardım planları yapıyor.

Wall Street Journal’da (WSJ) yer alan habere göre, batılı yetkililer, Avrupa başkentlerinde Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesi halinde yardımları azaltmaya çalışacağı korkusuyla, destek vaatlerini bağlamanın ve gelecekteki hükümetlerin geri adım atma kabiliyetlerini sınırlamanın yollarını arıyor.

Yetkililer, girişimin G7 ülkeleri arasında geniş destek görmesine rağmen, pratikte karmaşık bir hal aldığını söylüyor. Diğer sorunların yanı sıra, Biden yönetiminin gelecekteki yönetimleri uluslararası anlaşmalara bağlama kabiliyetinin sınırlı olmasına dikkat çekiliyor.  Buna ek olarak, Avrupa devletleri, gelecekteki bir başkanın Washington’un Kiev’e yardımını azaltması ya da sonlandırması halinde bu boşluğu dolduracak mali ve askeri kapasiteden yoksun.

Avrupalı yetkililer arasında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2024 ABD başkanlık seçimleri sonrasına kadar Ukrayna’da savaşmaya devam edeceği ve Cumhuriyetçilerin zaferinin Amerikan askeri desteğinin sona ermesine yol açacağı yönündeki endişeler artıyor.

Batılı iktidarların belirsiz geleceği düşündürüyor

Batılı yetkililer, ‘inandırıcı’ destek paketleri olmadan Rusya’nın savaşı sürdürmekten caydırılamayacağını kabul ediyor. WSJ’ye göre tüm bu zorlukların gerisinde temel bir siyasi sorun yatıyor: “Mevcut hükümetler, artık iktidarda olmayacakları gelecek yıllarda Ukrayna için askeri harcamaları etkin bir şekilde ayırıp koruyabilecekler mi?”

WSJ, bu sorunun cevabının hiçbir yerde Washington’da olduğu kadar belirsiz olmadığına işaret ediyor. Avrupalı müttefikler, Biden yönetiminin uzun vadeli vaatlerinin umulandan daha zayıf ya da Rusya’ya karşı inandırıcı bir caydırıcılık sağlayamayacak kadar muğlak olma ihtimaline karşı şimdiden hazırlanıyor.

Biden Vilnius’taki NATO toplantısı sırasında ABD’nin ‘Ukrayna’ya uzun vadeli ikili güvenlik taahhütlerini müzakere edeceğini’ söylese de, ABD’li yetkililer bu anlaşmanın neye benzeyeceğini henüz belirlemediklerini söyledi. ABD’li bir yetkili, önerilerden birinin, iki ülkenin ‘antlaşma’ benzeri bir müzakere yerine bir ‘mutabakat zaptı’ üzerinde anlaşması olduğunu söyledi. Mutabakat zaptı için Kongre onayı gerekmiyor.

Ağustos ayı ortasında İngiltere, Kiev’den yetkililerin de katıldığı ABD toplantısından birkaç gün sonra Ukrayna ile güvenlik taahhütleri konusunda müzakerelere başlayan ikinci ülke oldu. Görüşmelerin ardından Kiev heyetine başkanlık eden Ukrayna Devlet Başkanlığı Ofisi Başkanı Andriy Yermak, hükümetinin ilk anlaşmaları 2023 yılı sonuna kadar tamamlamayı umduğunu söyledi.

Üst düzey bir Fransız yetkili Paris’in önümüzdeki birkaç hafta içinde müzakerelere başlamayı beklediğini söyledi. ABD’li yetkililer önümüzdeki haftalarda Ukrayna ile ikinci bir toplantı yapmayı umduklarını söylüyor.

AB’de yardım anlaşmazlığı

Öte yandan AB’nin Ukrayna’yı desteklemek üzere sağladığı fonlar, üye ülkeler arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle sekteye uğruyor. Ulusal bütçelerin zorlanması ve Brüksel’de artan maliyetler Kiev’e mali destek akışını tehdit ediyor.

Financial Times’a (FT) konuşan ve görüşmelerde yer alan kişilere göre, Brüksel’in AB bütçesi üzerindeki baskıları hafifletmeyi ve Ukrayna’ya dört yıllık desteği sabitlemeyi amaçlayan toplam 86 milyar avroluk ek fon talepleri üye ülkeleri böldü.

Pek çok üye ülke, Ukrayna’ya sağlanan ekstra mali desteğin makul olduğunu fakat paketin diğer unsurlarının AB’nin iç bütçe yönetiminden kaynaklandığını ve ek fonları hak etmediğini ileri sürdü.

Almanya ve Hollanda gibi ülkeler, artan faiz oranları ve ücret talepleri nedeniyle ulusal bütçelerindeki kemer sıkma politikalarının Brüksel’e de yansıtılması gerektiğini savunarak ‘direnişe’ öncülük ediyorlar. Üst düzey bir AB diplomatı, “Zamanlama uygun değil. Hükümetler kendi başlarına zor kararlar almak zorunda kalıyorlar ve şimdi Brüksel onlardan daha fazla katkıda bulunmalarını istiyor. Açıkçası, ‘Brüksel’in Avrupa Komisyonı maaşlarını enflasyona paralel olarak arttırmak için bizim paramıza ihtiyacı var’ demek ulusal bir lider için pek de iyi bir iç politika platformu değil,” dedi.

Brüksel finansman müzakerelerinde, Ukrayna’ya yönelik mali desteğin yanı sıra, borç faiz maliyetlerini karşılayacak hükümler ve AB yetkilileri için maaş artışı da dahil olmak üzere AB bütçesine yönelik ek talepleri dile getiriyor.

Haziran ayında komisyon, üye devletler tarafından finanse edilen 2021-27 bütçesi için 66 milyar avroluk bir ek bütçe hazırladı. Brüksel ayrıca Ukrayna’ya silah tedariki için 20 milyar avro önerdi. 66 milyar avronun içinde, AB’nin ortak borçlanmalarındaki yüksek faiz maliyetlerini karşılamak için yaklaşık 19 milyar avro, memur maaş artışları da dahil olmak üzere idari maliyet artışları için yaklaşık 2 milyar avro, artan göçle ilgili harcamalar ve dış ülkelere yönelik finansman için 15 milyar avro ve yeni bir inovasyon fonu da dahil olmak üzere girişimler için 10 milyar avro yer alıyor.

Talep edilen miktarlar konusunda endişelerini dile getiren bir ülkeden üst düzey bir diplomat, “Hepimiz Ukrayna’ya yardım etmek istiyoruz, istenileni yapmak, hatta gerekirse daha fazlasını yapmak konusunda bir isteksizlik yok. Fakat tüm para aynı yerden geliyor. Bir şeylerin verilmesi gerekiyor,” diyerek yakındı.

DİPLOMASİ

Xi Jinping, Brüksel’in davetini reddetti

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in, Avrupa Birliği ile ilişkilerin 50. yıldönümü münasebetiyle düzenlenecek bir zirve için Brüksel’i ziyaret etmesi yönündeki ilk daveti geri çevirdiği bildirildi.

Konuyla ilgili bilgi sahibi iki kişinin Financial Times’a verdiği bilgiye göre Pekin, AB yetkililerine Çin’in ikinci sıradaki lideri Başbakan Li Qiang’ın zirve için Brüksel’de Xi yerine Avrupa Konseyi ve Komisyon başkanlarıyla görüşeceğini söyledi.

AB-Çin zirvelerinin ev sahipliği geleneksel olarak Brüksel ve Pekin arasında değişiyor. Brüksel’deki zirveye genellikle başbakan katılır, Xi ise Pekin’de ev sahipliği yapar; ancak AB, diplomatik ilişkilerin yarım yüzyılını anmak üzere düzenlenen bu toplantının önemine binaen Çin Devlet Başkanı’nın katılması gerektiğine inanıyor.

Her iki taraf da görüşmelerin devam ettiğini söyledi, ancak Xi’nin daveti reddetmesi Brüksel’deki pek çok kişide soru işaretleri bıraktı.

Bu yılki zirve AB-Çin ilişkileri açısından özellikle hassas bir döneme denk geliyor.

Rusya’nın 2022’de Ukrayna müdahalesinden bu yana Brüksel ve Pekin arasındaki gerilim artmış, AB Çin’i Kremlin’i desteklemekle suçlamıştı. AB ayrıca Çin’den ithal edilen elektrikli araçlara sübvanse edildikleri gerekçesiyle gümrük vergisi uyguluyor.

AB yetkilileri, geçen yıl blokla 304.5 milyar Avro ticaret fazlası veren Çin’in, endüstrilerine yönelik sübvansiyonları azaltarak ve dünyanın en büyük ikinci ekonomisinde iş yapan yabancı şirketler için ticaret engellerini düşürerek ticareti yeniden dengelemek için yeterince çaba göstermediğini iddia ediyor.

Üst düzey bir AB diplomatı Financial Times’a yaptığı değerlendirmede, “ilişkiler buz gibi” dedi.

Çin’in Fransa’daki eski büyükelçisi ve şu anda Pekin’in Avrupa işlerinden sorumlu özel temsilcisi olan Lu Shaye, Çin’in Avrupa’ya yönelik politikasının her zaman “barış, dostluk, işbirliği ve karşılıklı yararı savunduğunu” söyledi.

“Bu hiçbir zaman değişmedi. Sadece ABD’nin Avrupa’ya yönelik mevcut politikasıyla olan tezat, Çin’in Avrupa’ya yönelik politikasının daha da vizyoner, adil ve makul görünmesini sağlıyor. Umarım bu [Avrupa için] bir uyandırma çağrısı olur” dedi.

Diplomat, “Çin, Avrupa’nın [Ukrayna barış görüşmelerinde] müzakere masasında bir koltuğa sahip olmasını beklediklerini bile söyledi” diye ekledi.

AB’nin ticaret şefi Maroš Šefčovič bu ayın sonunda Çin’i ziyaret edecek. İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares geçen ay Financial Times’a verdiği demeçte AB’nin de potansiyel fırsatları görmesi gerektiğini söyledi. Albares, Çin “bir ortak olabiliyorsa, bundan faydalanalım” dedi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen şubat ayında yaptığı açıklamada AB’nin sanayisini koruyarak “riskleri azaltmaya” devam edeceğini belirtirken “ticaret ve yatırım bağlarımızı daha da genişletebilecek anlaşmalar bulabiliriz” dedi.

Trump’ın çelik ve alüminyuma getirdiği yüzde 25’lik gümrük vergisi, sanayi grupları bunun yol açacağı zararlar konusunda uyarıda bulunsa da AB’yi karşılık vermeye zorladı. Ancak üst düzey bir AB yetkilisi, Çin söz konusu olduğunda kritik bir odak noktasının, tarifeler nedeniyle ABD pazarından çıkarılan Çin ürünlerinin “dalgasını” dışarıda tutacak savunma tedbirleri olduğunu söyledi.

Cuma günü AB, naylon ve diğer pek çok ürünün üretiminde kullanılan adipik asitin Çin’e ihracatına karşı bir anti-damping soruşturması başlattı. Bu, ekim ayından bu yana tatlı mısır, metal vidalar ve mumlarla ilgili olanlar da dahil olmak üzere 11. dava.

Bir AB yetkilisi “Hem bu yılki AB-Çin zirvesinin tarihinin belirlenmesi hem de temsil düzeyi konusunda gayrı resmi görüşmeler devam ediyor” dedi.

Çin Dışişleri Bakanlığı ise konuyla ilgili olarak “sağlayabilecekleri herhangi bir bilgi” olmadığını söyledi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Kiev, görüşmeler sonrası Odessa’nın statüsü konusunda endişeli

Yayınlanma

The New York Times’ın haberine göre, ABD Başkanı Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Putin’i toprak konularında destekleyebileceği ve Odessa limanını müzakere masasına getirebileceği yönündeki endişeler Kiev’i tedirgin ediyor. Trump yönetiminin Ukrayna’nın Kırım dahil toprak kayıplarını kabul etmesini beklediği belirtilirken, Putin’in Odessa’yı ‘Rus şehri’ olarak nitelendirmesi ve olası bir ihtilaf veya çözüm sembolü olarak görmesi, Ukrayna’daki kaygıları artırdı.

The New York Times (NYT) gazetesi, Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’nin yardımcılarına dayandırdığı haberine göre, ABD Başkanı Donald Trump’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i toprak konusunda destekleyebileceği ve kritik öneme sahip Odessa limanını müzakere gündemine dahil edebileceği yönündeki endişeler Kiev’i tedirgin ediyor.

Gazete, Trump yönetiminin Ukrayna’nın Kırım dahil toprak kayıplarını kabul etmesini beklediğini belirtiyor.

ABD Başkanı Trump ise bu konudaki görüşmelerin detaylarını ve gelecekteki çözüm planlarını henüz açıklamadı.

Odessa, Ukrayna’nın güneybatısında, Karadeniz’in kuzeyinde yer alan bir şehir ve Odessa oblastının idari merkezi. 2021 yılı itibarıyla şehrin nüfusu 1 milyonu aşıyordu.

Odessa’nın resmi kuruluş tarihi, Rus İmparatoriçesi II. Katerina’nın Hacıbey Limanı’nın (1795’te Odessa olarak değiştirilmeden önce şehrin adı Hacıbey’di) genişletilmesi yönünde karar aldığı 2 Eylül 1794 olarak kabul ediliyor.

Putin, ateşkes için Ukrayna ordusunun Donetsk Halk Cumhuriyeti (DHC), Lugansk Halk Cumhuriyeti (LHC), Herson ve Zaporojye oblastlarından çekilmesini, bu dört bölgenin ve Kırım’ın Rusya’nın parçası olarak tanınmasını, Ukrayna’nın tarafsız ve nükleer silahsız statüsünü kabul etmesini ve uluslararası yaptırımların kaldırılmasını şart koşmuştu.

Rusya Devlet Başkanı ayrıca Odessa’yı “Rus şehri” olarak nitelendirmiş ve şehrin “ihtilaf veya çözüm sembolü” olabileceğini belirtmişti.

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Ukrayna’nın herhangi bir barış anlaşmasında toprak tavizleri vermek zorunda kalacağını iddia etmişti.

Zelenskiy ise Putin’in şartlarını ültimatom olarak nitelendirmiş, kaybedilen bölgelerin Rusya’ya ait olduğunu kabul etmeyi defalarca reddetmiş ve çatışma sona erdikten sonra bu bölgelerin diplomatik yollarla geri alınabileceğini belirtmişti.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Kremlin’den Batı’nın Ukrayna’ya asker konuşlandırma planlarına tepki

Yayınlanma

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, NATO ülkelerinden Ukrayna’ya asker konuşlandırılması tartışmalarının tehlikeli bir eğilim olduğunu belirtti. Peskov, Moskova’nın Ukrayna ile ilgili temel sorunların çözümüyle mümkün olabilecek bir uzlaşmayı desteklediğini vurgularken, Batı’nın bu tür adımlarının yeni sorunlara yol açabileceğini ifade etti.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Mayak Radyosu’na yaptığı açıklamada, NATO ülkelerinden Ukrayna’ya asker konuşlandırılması tartışmalarının tehlikeli bir eğilim olduğunu söyledi.

Peskov, “Avrupalılar neyden bahsediyor? NATO birliklerinin Ukrayna topraklarına konuşlandırılmasından. Biz ise sürdürülebilir bir çözümün ancak Ukrayna ile ilgili temel sorunların dikkate alınması ve çözülmesiyle mümkün olabileceğini söylüyoruz. Onlar ise ek sorunlar yaratmaya hazırlanıyorlar. Bundan ne çıkar? Hiçbir şey çıkmaz,” ifadesini kullandı.

Bu ayın başlarında Londra ve Paris, Ukrayna’da ateşkes sağlanmasına yönelik bir plan sundu.

Söz konusu plan, bir ay boyunca “havada, denizde ve enerji altyapısına yönelik saldırılarda ateşkesi” içeriyor ve ikinci aşamada Batılı birliklerin Ukrayna’ya konuşlandırılmasına izin veriyor.

Kiev, 11 Mart’ta 30 günlük bir ateşkes için hazır olduğunu açıkladı.

Moskova henüz bu konuda nihai kararını açıklamadı. Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu fikri desteklediğini ancak anlaşmaya varılmadan önce netleştirilmesi gereken bazı nüanslara işaret etti.

Diğer yandan The Times gazetesinin haberinde, İngiltere Başbakanı Keir Starmer’in Ukrayna’da barışı sağlama konusunda “gönüllüler koalisyonu” ülkelerinin liderleriyle yaptığı görüşmelerde, bölgeye 10 binden fazla askerden oluşan bir birlik gönderme planlarından bahsettiğini aktardı. Bu ülkeler arasında Türkiye de yer alıyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ise 100 bin barış gücüne ihtiyaç olduğunu söylemişti.

Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Aleksandr Gruşko, taraflar arasında bir anlaşmaya varıldıktan sonra barış anlaşmalarına herhangi bir yabancı eşliğin tartışılmasının mümkün olabileceğini belirtti.

Gruşko, “Taraflar, ‘barış paketinin’ uluslararası bir eşliğe ihtiyaç duyduğu konusunda bir anlayışa varırlarsa, o zaman bir tartışma konusu ortaya çıkar. Söz konusu olan, bu anlaşmanın belirli yönlerinin uygulanmasını izleyecek silahsız gözlemciler, sivil bir misyon veya garanti mekanizmaları olabilir. Şimdilik bunlar sadece laf kalabalığı,” ifadelerini kullandı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English