Bizi Takip Edin

Diplomasi

ABD-Çin ticaret savaşında ateşkes gelecek mi?

Yayınlanma

ABD’nin üst düzey ekonomi yetkilileri, küresel piyasaları sarsan, tüketici güvenini sarsan ve süper güçler arasındaki mal sevkiyatlarını keskin bir şekilde azaltan gümrük vergisi savaşını görüşmek üzere İsviçre’de Çinli meslektaşlarıyla bir araya gelecek.

Bu, ABD Başkanı Donald Trump’ın şubat ayında Çin’e gümrük vergilerini artırmaya başlamasından bu yana iki ülke arasında bilinen ilk üst düzey görüşme olacak.

Hızlı misilleme döngüsü, nisan ortasına kadar ABD’nin Çin mallarına uyguladığı gümrük vergilerini %145’e çıkarırken, Pekin de Amerikan ürünlerine %125 gümrük vergisi uyguladı. Trump perşembe günü yaptığı açıklamada, yaklaşan görüşmelerin “somut” ve “dostane” geçmesini beklediğini ve gümrük vergilerinin düşeceğini ima etti.

Trump, gazetecilere “Daha fazla artamaz” dedi ve ekledi: “145’te, yani düşeceğini biliyoruz.”

Bu, anlaşmanın yaklaştığı anlamına mı geliyor? Yoksa gümrük vergileri konusunda uzlaşma hala uzak mı?

Nikkei Asia, konuyla ilgili merak edilen beş başlığı derledi:

Washington neden şimdi Çin ile gerilimi azaltmak istiyor?

Trump, 2 Nisan’da Çin ve birçok ülkeye “karşılıklı” yüksek gümrük vergileri uyguladığını açıkladığı ve “Kurtuluş Günü” olarak adlandırdığı günden bu yana artan siyasi ve ekonomik tepkilerle karşı karşıya.

İlk olarak, ABD finans piyasaları, yatırımcıların Amerikan varlıklarına olan güveninin sarsılmasıyla ABD hisse senetleri, tahviller ve doların olağan dışı bir şekilde satılmasıyla ciddi bir darbe aldı.

Trump 9 Nisan’da Çin hariç çoğu gümrük vergisini 90 gün süreyle askıya aldığında hisse senetleri toparlandı. Birçok Wall Street bankası, Trump’ın gümrük vergisi politikasının ülkeyi bu yıl resesyona sürükleme riski taşıdığı uyarısında bulundu. J.P. Morgan, bu olasılığı önceki %40 tahmininden %60’a yükseltti.

Piyasalar bir miktar istikrar kazanmış olsa da, Amerikan alıcıların siparişlerini askıya almasıyla Çin ve ABD arasındaki mal akışı son birkaç hafta içinde keskin bir düşüş yaşadı. CBS News’e göre, Walmart ve Target gibi büyük perakendeciler, Trump ile özel toplantılarda mal kıtlığı ve fiyat artışları konusunda uyarıda bulundu.

Pekin ise meydan okuyan bir tavır sergiledi ve uzmanlar bu tavrın Washington’u stratejisini revize etmeye zorladığını düşünüyor.

Şanghay Uluslararası Çalışmalar Üniversitesi’nde kıdemli araştırmacı Gao Jian, “Şu ana kadar Trump ekibinin Çin’e yönelik tüm gümrük vergisi politikaları önceden belirlenen stratejik hedeflerine ulaşamadı” dedi ve ekledi: “Şu anda ABD ile yeniden müzakereye başlamak dünya ekonomisinin istikrarına katkı sağlayacaktır. Bu, Çin’in ekonomik çıkarlarına da uygundur.”

ABD ve Çin gümrük vergilerini ne kadar ve ne kadar sürede indirecek?

ABD Hazine Bakanı Scott Bessent nisan ayı sonunda “çok yakın bir gelecekte” gerilemenin olacağını beklediğini söylerken, analistler sürecin uzayabileceği uyarısında bulunuyor.

Singapur’daki ISEAS-Yusof Ishak Enstitüsü’nün kıdemli misafir araştırmacısı Stephen Olson, Bessent’in İsviçre’de Çin Başbakan Yardımcısı He Lifeng ile yapacağı toplantının “ABD ve Çin arasında kaçınılmaz olarak uzun ve zorlu bir müzakere sürecinin sadece ilk adımı” olduğunu söyledi.

Her iki taraf da, manşetlere taşınan gümrük vergisi oranlarından geri adım atmadan bir ölçüde taviz verdi.

Nikkei Asia’nın haberine göre, ABD’nin akıllı telefonlar ve elektronik ürünleri %145’lik vergiden kısmen muaf tutmasını takiben, Çin de son haftalarda çiplerden ilaçlara ve uçak motorlarına kadar %125’lik vergiden muaf tutulacak ürünlerin sessizce bir listesini hazırladı.

New York merkezli yatırım danışmanlığı şirketi 22V Research’ten Michael Hirson ve Houze Song, Trump’ın önemli ön koşullar olmadan gümrük vergilerini geri almaya istekli olması halinde Pekin’in de aynı şekilde karşılık vereceğini söyledi. Alternatif olarak, ABD’nin Çin’den önce taviz vermesini talep etmesi halinde Pekin’in bekleyebileceğini de eklediler.

Hirson ve Song, her iki taraf da taviz vermeyi reddederse, ekonomik sıkıntıları yönetmek için yüksek gümrük vergilerinden hedefli muafiyetler uygulamaya devam edebileceklerini ekledi. “Bu, gümrük vergilerinin daha geniş çaplı geri alınmasının daha da uzamasına neden olabilir ve muhtemelen ihracat kontrolleri gibi gümrük vergisi dışı önlemlerle karşılıklı misillemelerin devam edeceği anlamına gelir” değerlendirmesini yaptılar.

Bazı ekonomistler, görüşmelerin başlamasıyla birlikte gümrük vergilerinin kademeli olarak geri alınacağı konusunda daha umutlu.

Morgan Stanley’in Asya Baş Ekonomisti Chetan Ahya, “ABD ve Çin’in kapsamlı bir anlaşma isteyeceğini düşünüyoruz” derken, “görüşmelerin karmaşık olacağını ve tamamlanmasının zaman alacağını” da kabul etti.

Ahya, ABD’nin Çin’e uyguladığı ticaret ağırlıklı gümrük vergilerini haziran sonuna kadar %60’a düşürdükten sonra, fentanil sorunuyla ilgili %20’lik gümrük vergilerini kaldırarak yıl sonuna kadar %34’e indirebileceğini öngörüyor. Ancak bu durumda bile, Çin’e uygulanan gümrük vergileri diğer ülkelerin çoğunun uyguladığı %10’luk karşılıklı vergilerin üzerinde kalacak ve ticaretin büyük bir kısmını engelleyebilir.

Çin ve ABD arasında “büyük bir anlaşma” masada mı?

Trump’ın başkanlık kampanyasından bu yana, bazıları onun sayısız farklılıkları ele alan kapsamlı bir anlaşma ile ABD-Çin ilişkilerini temelden yeniden şekillendirmeyi amaçlayabileceğini düşünüyor. Ancak birçok uzman, bunun şu aşamada olası olmadığını söylüyor. Tayvan üzerindeki gerilimler veya Trump yönetiminin Çin hisselerini ABD borsalarından çıkarma girişimi gibi konular gündemden düşebilir.

Araştırma şirketi Gavekal Dragonomics’in kurucu ortağı Arthur Kroeber’e göre, herhangi bir önemli anlaşma için Washington’un Çinli şirketlerin ABD’deki iş ve teknolojiye erişimindeki kısıtlamaları kaldırması ve bu şirketlerin ülkede büyük ölçekli yatırımlar yapmasına izin vermesi gerekiyor.

Kroeber, “ABD ile Çin arasındaki ilişki şartlarını önemli ölçüde değiştiren gerçek bir anlaşma, Çinli şirketlerin ABD’ye doğrudan yatırımda önemli bir rol oynayabileceğini kabul eden bir anlaşma olacaktır” dedi. Kroeber, Washington’un Çin’e ilişkin genel söylemi nedeniyle bu senaryonun çok olası olmadığını düşünüyor.

Daha gerçekçi bir senaryo olarak, ABD ve Çin’in “esas olarak kozmetik” bir anlaşma yapabileceğini ve bu anlaşmada her iki tarafın da bir tür kontrollü ticaret karşılığında gümrük vergilerinde indirim elde edeceğini öne sürdü.

Anlaşmanın önündeki en büyük engeller neler?

Birçok gözlemci, Çinli yetkililerin Trump yönetiminin gerçekte ne istediğini ve karşılığında ne sunabileceklerini hala bilmediklerini düşünüyor.

Singapur Ulusal Üniversitesi Doğu Asya Enstitüsü Direktörü Bert Hofman, ABD’nin gündeminin netleşmesinin Pekin için olumlu bir sonuç olacağını söyledi. Trump yönetimi, Çin’den tamamen kopmaktan, Çin’e karşı diğer ülkelerle ittifaklar kurmaya ve ikili ticaret açığını sona erdirmeye kadar çeşitli hedefler ortaya koydu.

İsviçre görüşmeleri öncesinde Bessent, ABD ve Çin’in “ortak çıkarları” olduğunu ve ABD’nin kopmak istemediğini söyledi. “İstediğimiz şey adil ticaret” dedi.

Analistler ayrıca, Trump’ın Bessent ve toplantılara da katılacak olan ABD Ticaret Temsilcisi Jamieson Greer’e ticaret politikasını yönlendirmek için ne kadar yetki verdiğini merak ediyor. Diğerleri ise güvensizlik ve uyumsuz taleplerin herhangi bir çıkış yolunu engelleyeceğini söylüyor.

Washington, son yıllarda Çinli politika yapıcıları, ihracat odaklı büyüme modeline güvenmek yerine iç tüketimi canlandırmaya çağırdı. Pekin, endüstriyel kapasite fazlası hakkındaki uluslararası eleştirilerin çoğunu reddetti.

Washington’daki muhafazakar düşünce kuruluşu Demokrasileri Savunma Vakfı’nın Çin Programı’nın kıdemli direktörü Craig Singleton, “Rekabet temelde çözülmemiş durumda ve her iki taraf da teslimiyet izlenimi vermemek için avantaj elde etmek için manevralar yapıyor” dedi ve ekledi: “Her iki taraf da hala durumu yokluyor ve birbirlerinin ilk hamleyi yapmasını bekliyor.”

ABD, Çin için de bazı hassas noktalara değinebilir. Trump bu hafta bir radyo programında, tutuklu Hong Konglu medya patronu Jimmy Lai’nin davasını ticaret müzakerelerinin “bir parçası” olarak gündeme getireceğini söyledi. Kapatılan haber sitesi Apple Daily’nin yayıncısı Lai, ulusal güvenlik suçları iddiasıyla yargılanıyor.

Geçmişte Lai’yi “%100” hapisten çıkarabileceğini övünen Trump, “Jimmy Lai hakkında konuşmak çok iyi bir fikir” dedi.

Ticaret anlaşmazlığı devam ederse bu dünya için ne anlama geliyor?

ABD ve Çin’in yüksek gümrük vergilerini sürdürmesi halinde dünya ekonomisi şok yaşayabilir.

Dünya Ticaret Örgütü nisan ayında, Çin ve ABD arasındaki etkili ticaret ambargosunun devam etmesi halinde küresel mal ticaretinin %1,5’e kadar azalabileceği uyarısında bulundu. Uluslararası Para Fonu da geçen ay, dünya ekonomisi için büyüme tahminini ocak ayındaki %3,3’ten %2,8’e düşürdü.

Amerikan tüketiciler rafların boşalması ve fiyatların artmasıyla karşı karşıya kalırken, Çin’de ise ABD’ye gönderilmek üzere olan fazla malların ya yurt içinde ya da diğer ülkeler tarafından emilmesi gerekecek. Bu durumun, Çin ekonomisini yıllardır etkileyen deflasyonist baskıyı daha da kötüleştirmesi bekleniyor.

Bazıları ise Çin’in üstün durumda olduğunu ve ekonomik zorluklara daha fazla dayanma kapasitesine sahip olduğunu söylüyor.

Gavekal’dan Kroeber, “Çin’in hesaplaması temel olarak, deflasyonu yönetmenin ABD’nin stagflasyonu siyasi olarak yönetmesinden daha kolay olacağı yönünde” dedi.

Bir çıkmaz durumu diğer Asya ülkeleri için de kötü haber olacaktır. Bu ülkelerin çoğu, özellikle Vietnam ve Kamboçya, ABD’nin talebine ve Çin’den gelen girdilere bağımlı durumda. Natixis’ten Alicia Garcia-Herrero, “Bu, onların iki ateş arasında kaldıkları anlamına geliyor” dedi.

Diplomasi

NATO zirvesi: Silahlanma çılgınlığı ve Silikon Vadisi çağı

Yayınlanma

Lahey’deki NATO zirvesi, çok sayıda savunma bakanı, savunma uzmanı ve silah endüstrisi temsilcisinin katıldığı geniş çaplı bir toplantıyla bugün (24 Haziran) başlıyor.

NATO Savunma Sanayii Forumu, ittifakın açıklamasına göre, NATO ülkelerinin “benzeri görülmemiş bir hızla” nicel olarak yeniden silahlanmasına yardımcı olmayı ve en son teknolojilerin gelecekteki savaşlarda daha kullanışlı hale getirilmesini amaçlıyor.

Yapay zeka (AI) teknolojisinin hiç olmadığı kadar yaygın olarak kullanıldığı İsrail’in İran’a yönelik saldırıları, şu anda askeri teknoloji standartlarını belirliyor.

Raporlara göre, İsrail silahlı kuvvetleri, özellikle AI’ın yardımıyla “hava, siber ve kara operasyonlarını” entegre ederek “drone sürülerini, gizli ağları ve sabotaj görevlerini gerçek zamanlı olarak koordine ediyor.”

ABD de AI’ın savunmaya entegrasyonunu hızla ilerletirken, Alman girişimler de AI kontrollü insansız hava araçlarının (İHA) üretiminde başarılar elde ediyor.

Bunlar arasında, sivil şirketleri geride bırakarak Almanya’nın en pahalı girişimi olarak kabul edilen savunma startup’ı Helsing de bulunuyor.

Test sahası olarak Ukrayna

Bu yılki Savunma Sanayii Forumunda NATO, savaşların büyük ölçüde savaşan tarafların sahip olduğu savunma sanayii kapasitelerine göre sonuçlandığını gösteren deneyimlerden sonuçlar çıkarıyor.

Örneğin, Hollanda Savunma Bakanı Ruben Brekelmans’a göre, Ukrayna’daki savaş “endüstriler arası bir savaş” haline geldi. Brekelmans’ın bakanlığı, NATO ile birlikte ve sanayi birliği VNO-NCW ve Hollanda Dışişleri Bakanlığı ile işbirliği içinde forumu düzenliyor.

Büyük miktarlarda askeri teçhizat üretebilen ve özellikle bunu hızlı bir şekilde yapabilenlerin belirleyici bir avantaja sahip olduğunun altı çiziliyor.

Foruma savunma bakanları, savunma uzmanları ve özellikle savunma sanayii temsilcileri dahil olmak üzere 400’den fazla katılımcı davet edildi.

Toplantı öncesinde yapılan açıklamalara göre, tartışmalar “silah üretimini benzeri görülmemiş bir hızla genişletme ve yoğunlaştırma” üzerine odaklanacak.

Toplantıda, niceliksel artışların yanı sıra, finansman seçenekleri ve “otonom sistemler dahil” savaşta en son teknolojilerin nasıl kullanılabileceği ele alınacak.

AI savaşı: Azerbaycan ve Ukrayna örneği

İsrail silahlı kuvvetlerinin İran savaşındaki operasyonlarına ilişkin raporlara bakıldığında, en son teknolojilerin nasıl kullanıldığına dair bir fikir edinilebilir.

İHA’ların kullanımı yeni bir şey değil ama İHA savaşının dönüm noktası 2020’de Azerbaycan-Ermenistan savaşında yaşandı. İHA’lar şu anda Ukrayna savaşında önemli bir rol oynuyor.

İran savaşında da yapay zekanın yaygın kullanımı devreye girmiş durumda: Al Monitor’un analizine göre, AI tabanlı savaş ilk kez merkezi sahneye çıktı. Washington merkezli Orta Doğu Enstitüsü’nden (MEI) bir uzmana göre, İsrail AI’ın yardımıyla “hava, siber ve kara operasyonlarını entegre ederek drone sürülerini, gizli jetleri ve sabotaj görevlerini gerçek zamanlı olarak koordine ediyor.”

AI tabanlı siber saldırılar ve AI tabanlı elektronik savaş da İran’ın hava savunmasını etkisiz hale getirmeyi mümkün kıldı. MEI uzmanı, bunun en önemli örneği olarak Mossad’ın Tahran’a yakın bir yerde gizli bir drone üssü kurmasını ve Tel Aviv’in buradan AI kontrollü saldırılar düzenlemesini gösteriyor.

İsrail ayrıca İran şehirlerinde AI yardımıyla saldırı silahı olarak kullanılan patlayıcılarla donatılmış sivil araçlar kullanıyor.

NATO’da Silikon Vadisinin ağırlığı artıyor

ABD’de Trump yönetimi, yapay zeka da dahil olmak üzere çeşitli araçlarla yüksek teknolojili savaşa yönelme politikasını sürdürüyor.

Halihazırda küresel askeri harcamaların üçte birinden fazlasını oluşturan askeri bütçe, yüzde 13,4 oranında artırılarak 1,01 trilyon dolara çıkarıldı.

Aynı zamanda, kaynaklar ve kapasiteler geleneksel ABD savunma şirketleri olarak bilinen 5 şirketten (General Dynamics, Lockheed Martin, RTX, Northrop Grumman, Boeing) yapay zeka ve havacılık endüstrilerindeki startup’lara kaydırılıyor.

Bunun bir örneği, İsrail’in Demir Kubbe sistemini örnek alan kıtasal füze savunma sistemi “Altın Kubbe” projesi. Elon Musk’ın SpaceX ve Starlink şirketleri ile Palantir ve Anduril gibi genç teknoloji şirketleri bu projeden büyük ihaleler almayı umuyor.

Elon Musk’ın hükümetten çekilmesine rağmen, Silikon Vadisinden teknoloji şirketleri, personel açısından Trump yönetiminde güçlü bir şekilde temsil edilmeye devam ediyor.

Örneğin, Palantir CEO’su Alex Karp’ın çalışanları, Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon’da etkili pozisyonlarda bulunuyor. Haberlere göre, ABD Savunma Bakanlığında şu anda “yeni bir ton” var ve bu, ABD’nin Batı Kıyısındaki startup’lar ve teknoloji şirketleri” arasında “adeta coşku”ya neden oluyor.

Almanya’nın en pahalı startup’ı

Alman Silahlı Kuvvetleri henüz benzer bir başarıya ulaşmaktan çok uzak olsa da, Alman savunma sanayisinde ABD’dekine benzer yüksek teknoloji startup’ları kurma çabalarında ilk başarı işaretleri görülmeye başladı.

Şu anda Almanya’nın en değerli startup’ı, Münih merkezli Helsing. Şirketin kurucu ortağı Gundbert Scherf, bir zamanlar McKinsey tarafından Federal Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’in “Stratejik Silah Kontrol Komiseri” olarak görev yapmak üzere gönderilmişti.

Helsing, yapay zeka yardımıyla kontrol edilen ve sinyal bozucularla durdurulamayan Ukrayna için kamikaze insansız hava araçları üretmesiyle adını duyurdu.

Son zamanlarda, Ukraynalı askerlerin Helsing insansız hava araçlarının bazı rakip modellere göre çok pahalı ve kalitesinin düşük olduğunu düşündükleri bildiriliyor.

Bununla birlikte, Helsing, NATO’nun doğu kanadında kurulması planlanan bir “insansız hava aracı duvarı” için ekipman tedarik etmek üzere görüşmelerini sürdürüyor. 

İnsansız hava araçlarının yanı sıra, bu şirket öncelikle savaş uçakları, denizaltılar ve tanklar için yapay zeka geliştiriyor. Bu sayede bu araçlar gelecekte daha verimli bir şekilde kullanılabilecek.

Şu anda 12 milyar avro değerinde ve Almanya’nın en pahalı startup’ı olan Helsing, İsveçli Saab ile işbirliği içinde Eurofighter uçaklarını elektronik savaş için donatmaya hazırlanıyor.

Alman AI çalışmaları Ukrayna’ya odaklanıyor

AI ve drone şirketi Helsing’in yanı sıra, Münih yakınlarındaki Gilching’de bulunan drone üreticisi Quantum Systems de yükselişte.

Quantum Systems, 2015 yılında eski Alman Silahlı Kuvvetleri subayı Florian Seibel tarafından kuruldu. Şirket, sadece Alman Silahlı Kuvvetleri için değil, Ukrayna için de üretim yapıyor.

Ayrıca gelecekte Airbus Defence ile de yakın işbirliği içinde olacak. Bu konuyla ilgili bir niyet mektubu, geçtiğimiz günlerde Le Bourget Havalimanında düzenlenen Paris Havacılık Fuarında imzalandı.

Mektuba göre, Quantum Systems, insansız hava araçları ve insansız hava araç sürüleriyle birlikte çalışacak altıncı nesil savaş uçağı Future Combat Air System (FCAS) projesinde yer alacak.

Quantum Systems, bugüne kadar Airbus Defence tarafından 40 milyon avro ile finanse edildi.

Pentagon bağlantılı sermaye Avrupa’ya akıyor

Helsing ve Quantum Systems Alman şirketleri olsa da, Rheinmetall drone ve yapay zeka alanında kısmen ABD’li ünlü teknoloji milyarderi Peter Thiel tarafından finanse edilen Anduril adlı ABD şirketiyle işbirliği yapıyor.

Rheinmetall ve Anduril, geçen hafta askeri insansız hava araçları üretmek için stratejik bir ortaklık anlaşması imzaladı.

Anduril’den yapılan açıklamaya göre ortaklık, zamanla daha fazlasını kapsamayı amaçlayan üç kanıtlanmış yeteneğin geliştirilmesine odaklanıyor: Anduril’in düşük maliyetli, seri üretilebilir otonom hava araçları ailesinin bir parçası olan Barracuda’nın Avrupa versiyonunun Rheinmetall’in dijital egemenlik çerçevesi (“Battlesuite”) içine entegrasyonu; Anduril’in yüksek performanslı, çok görevli grup 5 otonom hava aracı (AAV) Fury’nin Avrupa versiyonunun Rheinmetall’in dijital egemenlik çerçevesi (“Battlesuite”) içine dahil edilmesi; ve Anduril’in yeni üretim yaklaşımlarından yararlanarak Avrupa’da kullanılmak üzere katı roket motorları için fırsatların araştırılması.

Anduril Industries CEO’su Brian Schimpf, “Bu, ortak üretim, operasyonel uygunluk ve egemenliğe karşılıklı saygı üzerine kurulu farklı bir savunma işbirliği modeli. Rheinmetall ile birlikte, hızlı bir şekilde üretilebilen, geniş çapta konuşlandırılabilen ve NATO misyonlarının gelişmesine göre uyarlanabilen sistemler geliştiriyoruz,” dedi.

Bu anlaşma, ABD’li bir teknoloji şirketinin, Berlin ve Brüksel’in silah üretiminde ABD’den bağımsız olarak mümkün olduğunca özerk hale gelme çabalarına ters düşen, Avrupa’da silah teknolojisinin yaygınlaşmasında önemli bir konum elde etmesini sağlıyor.

Anduril, Avrupa’yı gözüne kestirdi

Geçen mart ayında Silikon Vadisi devi Anduril’in, Avrupa kıtasının savunma harcamalarını artırmaya hazırlanırken, İngiltere’de insansız hava aracı üretimi ve Avrupalı silah üreticileriyle sözleşmeler imzalamayı düşündüğü açıklanmıştı.

Anduril’in İngiltere ve Avrupa genel müdürü Rich Drake, Bloomberg’e verdiği bir röportajda, “Yeterli sipariş alırsak, kesinlikle İngiltere’de bir tesis açmayı planlıyoruz. Müstakil bir İngiliz şirketi olmaya kararlıyız,” demişti.

Anduril ve veri analizi geliştiricisi Palantir gibi Amerikan savunma teknolojisi şirketleri, Ukrayna’da savaşın başlamasından bu yana Avrupa’da ilgi görmeye başladı.

Geçen şubat ayının başlarında Anduril ve İngiliz hükümeti, Ukrayna’ya saldırı amaçlı insansız hava araçları sağlamak için yaklaşık 30 milyon sterlin (38 milyon dolar) tutarında bir anlaşma yaptığını duyurmuştu.

2024 yılının haziran ayında, Anduril ve Rheinmetall, küçük insansız hava araçlarına odaklanan hava savunma sistemleri üzerinde ortak çalışma yapmak üzere bir anlaşma imzalamıştı.

Drake, şirketin Almanya dışında “birkaç başka ülke”deki savunma şirketleriyle de görüşmelere başladığını söylemişti.

Anduril, Silikon Vadisinin önde gelen risk sermayesi fonları Andreessen Horowitz ve Founders Fund dahil olmak üzere bir dizi yatırımcı tarafından destekleniyor ve son zamanlarda, Meta ile askerler için karma gerçeklik başlıkları sağlamak üzere anlaşma dahil olmak üzere bir dizi başarı elde etti.

Geleneksel Amerikan silah şirketleri için Avrupa’nın önemi

ABD’nin önde gelen savunma şirketleri, yıllık gelirlerinin önemli bir bölümünü oluşturan Avrupa’da uzun süredir devam eden bağlara sahipler ve daha derin ortaklıkların kıtada iş yapmaya devam etmelerini sağlayacağını umuyorlar.

Bu bölge, 2024 yılında hem Lockheed Martin’in hem de RTX’in yıllık gelirlerinin yaklaşık yüzde 11’ini oluşturuyor. Birçok Avrupa ordusu Lockheed’in F-35 savaş uçağına sahipken, RTX’in Patriot füzesi hava savunma alanında açık ara pazar lideri.

Lockheed ve RTX’in savunma iştiraki Raytheon, son iki yılda kıtada geniş kapsamlı ortak üretim ortaklıkları kurduklarını duyurdu. Lockheed, Rheinmetall ile büyük ölçekli füze üretimi kuracak, Raytheon ve Avrupalı füze üreticisi MBDA’nın ortak girişimi ise Almanya’da NATO için Patriot füzeleri üretecek.

Raytheon’un kara ve hava savunma sistemleri başkanı Thomas Laliberty, ülkelerin “egemenlik kavramına farklı yaklaşımlar” sergilediğini söyledi.

Raytheon’un “her birini anlamaya ve elimizden geldiğince bu gereksinimleri karşılamalarına yardımcı olmaya” çalıştığını da sözlerine ekledi.

Lockheed Martin’in baş işletme sorumlusu Frank St John, Paris’te Financial Times’a verdiği demeçte, şirketin sadece Avrupa’daki tedarik zincirini genişletmekle kalmayıp, aynı zamanda üretim tesisleri kurduğunu da söyledi.

Lockheed, ortaklıkların bölgenin finansmanına uygun olmasını ve Avrupa gereksinimlerini karşılayabilmesini sağladığını da ekledi.

Boeing de “hangi işbirliği fırsatlarının mevcut olduğunu incelediğini” söylüyor. Şirket, Avustralya ile insansız savaş uçağı MQ-28 Ghost Bat’ı geliştirmek için uyguladığı ortak geliştirme yaklaşımını Avrupa’da da uygulamak istediğini belirtti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

AB ve Kanada savunma paktı imzaladı

Yayınlanma

Kanada Başbakanı Mark Carney, pazartesi günü (23 Haziran) Avrupa Birliği (AB)ile bir güvenlik ve savunma ortaklığı anlaşması imzaladı.

Anlaşmanın amacı, ABD Başkanı Donald Trump’ın Amerika’nın kuzey komşusunu ilhak etme tehditlerinin ardından Kanada’nın savunma ve güvenlik ilişkilerini ABD’den uzaklaştırmak.

Önemli bir konu, Kanada’nın AB’nin milyarlarca avroluk ReArm Europe girişimi kapsamında yeni savunma harcamaları programlarına katılmasına izin verilmesi.

Kanada ve Avrupa’daki NATO ülkeleri de savunma harcamalarını önemli ölçüde artıracaklarını vaat ediyorlar. Bu vaat, Çarşamba günü Lahey’de başlayacak zirvede ittifak liderleri tarafından yeniden teyit edilecek.

Avrupa Konseyi Başkanı António Costa, zirvenin ardından düzenlediği basın toplantısında, “NATO kolektif savunmamızın temel taşı olmaya devam ederken, bu ortaklık hazırlıklarımızı daha hızlı ve daha iyi bir şekilde güçlendirmemize, daha fazla ve daha akıllı yatırımlar yapmamıza olanak tanıyacak,” dedi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, bu ortaklığın Kanada’nın hızla gelişen Avrupa savunma mimarisindeki rolünü güçlendireceğini savundu ve bunun sadece başlangıç olduğunu söyledi.

Leyen, “Bu, endüstrilerimiz, halkımız ve transatlantik güvenlik aracı için iyi olacak,” dedi. Leyen, Carney’in Brüksel’de “dostların arasında” olduğunu da sözlerine ekledi.

Pazartesi akşamı yayınlanan ortak açıklamaya göre, Ottawa artık Brüksel ile AB’nin 150 milyar avroluk Avrupa için Güvenlik Eylemi (SAFE) planıyla ilgili ikili bir anlaşma üzerinde çalışacak.

Program, AB ülkeleri ve yakın müttefikleriyle sınırlı olup, üyelere silah satın almaları için kredi vererek ve diğer ülkelerin ortak alımlara katılmalarına izin veriyor.

Carney basın toplantısında, SAFE’ye katılım yolunda bir adım atmaktan “çok memnun” olduğunu belirtti.

Carney, “Bu, yeni yetenek gereksinimlerimizi daha hızlı ve daha etkili bir şekilde karşılamamıza, endüstrilerimizi geliştirmeye ve yargı yetkilerimizi güvence altına almaya yardımcı olacak. Yapacağımız şey, her iki taraf için de daha verimli ve daha uygun maliyetli olmalı,” dedi.

Güvenlik ve Savunma Ortaklığına göre, AB ve Kanada, Ukrayna’ya askeri yardım konusunda işbirliği ve Kanada ve Avrupa askeri teçhizat, personel ve malzemelerinin birlikte çalışabilirliğini ve hareketliliğini iyileştirme yollarını araştıracak.

Ayrıca, Kanada’nın AB topraklarında askeri hareketliliğini artırmak için askeri hareketlilikle ilgili Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği (PESCO) projelerinde işbirliğini genişletecek ve Kanada’nın ek PESCO projelerine katılımı için yeni fırsatlar araştıracak.

Carney, havacılık ve çift kullanımlı endüstri projeleri gibi savunma işbirliği alanlarında daha fazla ilerleme çağrısında bulundu.

AB ve Kanada ayrıca yıllık güvenlik ve savunma diyaloğu düzenleyecek ve Kanada ile Avrupa Savunma Ajansı arasında bir idari düzenleme kurulmasını araştıracak.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

İtalya, Rus milyarderlerin 2,64 milyar dolarlık varlığını dondurdu

Yayınlanma

Ukrayna’daki savaşın başlamasından bu yana İtalya, Avrupa Birliği yaptırımları çerçevesinde Rus milyarderlere ait 2,3 milyar avro (2,64 milyar dolar) değerindeki varlıkları dondurdu. Bu varlıklar arasında banka hesapları, villalar, yatlar ve otomobiller bulunuyor. İtalya hükümeti, dondurulan varlıkların bakım masraflarını karşılamak zorunda kalırken, bu maliyet 45 milyon avroyu aştı.

Ukrayna’daki savaşın başlamasından bu yana İtalya, Avrupa Birliği yaptırımları çerçevesinde Rus milyarderlere ait 2,3 milyar avro (2,64 milyar dolar) değerindeki varlıkları dondurdu.

Reuters‘in haberine göre, dondurulan varlıklar arasında banka hesapları, villalar, yatlar ve otomobiller bulunuyor.

En son hamleler bu ayın başında gerçekleşti. Bu dönemde maliye polisi, Milano merkezli İran şirketi Irital Shipping Lines’ı ve toplam 1 milyon avrodan fazla değerdeki iki gayrimenkulüne geçici olarak el koydu. Gerekçe olarak İran’ın Rusya’ya askeri destek sağladığı gösterildi.

‘Bakım maliyetleri hükümete yük oluyor’

Rusya’nın dondurulan varlıklarının bakım masraflarını İtalya hükümeti karşılıyor. Şubat 2024 itibarıyla bu giderler 31,7 milyon avroya ulaşmıştı.

Güncel tutar bilinmiyor çünkü ülkenin Devlet Varlıkları Kurumu, gazetecilerin sorularına bu bilginin devlet sırrı olduğu yanıtını verdi. Reuters‘in hesaplamalarına göre, masraflar şu anda 45 milyon avroyu geçmiş durumda.

Varlıkların kaderi AB’nin elinde

Bu varlıkların kaderi Avrupa Birliği’nin elinde bulunuyor. Eğer AB dondurma işlemini kalıcı hale getirmeye karar verirse, devlet bu varlıkların müsaderesine yönelik prosedür başlatmak zorunda kalacak.

Blokaj kaldırılırsa, varlıklar sahiplerine geri verilebilecek ancak bunun için İtalya’ya bakım masraflarını ödemeleri şartı aranacak.

Milyarder Mordaşov’un yatı ve villası

İtalya tarafından dondurulan varlıklar arasında Severstali sahibi milyarder Aleksey Mordaşov’un 63 metre uzunluğundaki Lady M yatı da bulunuyor.

65 milyon avro değerindeki gemi, Ligurya bölgesindeki Imperia limanında tutuluyor. Tersane yönetimi, yatın kozmetik bakımının sezona bağlı olarak aylık 12-13 bin avroya mal olduğunu, ortalama su ve elektrik faturasının ise 10 bin avro daha tuttuğunu bildirmişti.

Ayrıca yetkililer, Mordaşov’un Sardinya’daki 105 milyon avro değerindeki villasını da dondurdu.

Mazepin’in kayıp yatları

Aynı yerde Uralkaliy başkanı Dmitriy Mazepin’e ait Rocky Ram villası da bloke edilmiş durumda. Ancak Mazepin’in AB yaptırımları çerçevesinde müsadere edilen Aldabra isimli iki yatı İtalya’dan kayboldu.

700 bin ila 1 milyon avro değerindeki ilk gemi, Haziran 2022’de Olbia’yı terk ederek Tunus’a ulaştı. İkincisi ise birkaç hafta sonra Türkiye’de ortaya çıktı.

Mazepin, yatların nakli için yabancı bir şirketin hizmetlerini kullanmış, bu şirket de Sardunyalı bir kaptan tutmuştu. Aracılık yaptıkları için 500 bin avro para cezasına çarptırıldılar.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English