Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

‘ABD, İran’ı OPEC’e karşı koz olarak kullanıyor’

Yayınlanma

Petrol fiyatları konusunda OPEC ve OPEC+ ile karşı karşıya gelen ABD, fiyatları düşürmek için üretici ülkelere baskı yapmaktan, kaya gazı üretimini artırmaya kadar bir dizi önlem alıyor. Aldığı stratejik önemlerden biri de İran ve İran petrolünü uygulanan yaptırımlarla ilgili.

Aşağıda okuyacağınız makale ABD’nin petrol piyasalarına müdahale için İran yaptırımlarını nasıl kullandığını açıklıyor. Makalede ABD’nin İran petrol sektörüne yönelik yaptırım yaklaşımındaki değişikliğin petrol fiyatlarındaki gelişmelerle paralellik gösterdiğine ve Washington’un İran’ı baskı unsuru olarak kullanma stratejisinin, İran’la nükleer anlaşmaya varmayı da engellediğine dikkat çekiliyor.

***

Petrol Fiyatlarındaki Dalgalanmalar ve Amerika’nın İran’a Yönelik Tutumunun Şekillenmesi

İran Çalışmaları Grubu

Petrol fiyatları, Amerikan ekonomisi üzerindeki derin etkisinden dolayı, Amerika Birleşik Devletleri’nin dış politika manzarasının önemli bir belirleyicisidir. Seçimler sırasında, petrol fiyatları Amerikalı karar alıcılar için endişe kaynağı haline gelir ve kamuoyu desteğini kazanma ya da sürdürme ihtiyacı yoğunlaştıkça davranışları üzerinde giderek daha etkili bir rol oynar.

OPEC ve OPEC+ ile Yüzleşme

Son yıllarda meydana gelen sürekli petrol fiyat artışları nedeniyle, Amerikan karar alma çevreleri bu yükselişleri hafifletmek için yolları araştırmakla meşgul. En önemli öneriler arasında şunlar yer alıyor:

  • Petrol üreticilerine üretimi artırmak için baskı yapmak,
  • Kaya petrolü üretimini artırmaya çalışmak,
  • Amerikan ham petrolünün stratejik rezervlerine başvurmak.

Biden yönetimi bu önerileri son iki yılda test etti. Veriler, 2021’in başından bu yana ABD kaya gazı üretiminde istikrarlı bir artış olduğunu ortaya koyuyor. Dahası, ABD yönetimi stratejik ham petrol rezervlerini birçok kez kullandı. Hem OPEC hem de OPEC+ üyeleri üzerinde çeşitli baskı yöntemleri kullanarak fiyatları dengelemeye, üretimi azaltma kararlarına karşı koymaya veya daha fazla üretimi teşvik etmeye çalıştı.

Biden yönetimi, petrol fiyatlarının artışından OPEC+’nın sorumlu olduğunu iddia ederek ABD karar vericilerini ve bazı Amerikan düşünce kuruluşlarını bu organizasyonların küresel petrol piyasaları üzerindeki etkisini sınırlamanın yollarını araştırmaya yöneltti. Bazı Amerikan düşünce kuruluşları tarafından yapılan çalışmalar OPEC ve OPEC+’ya karşı koymanın olumlu etkilerine vurgu yapıyor. Bu çalışmaların bazıları, OPEC+nın devre dışı bırakılmasının petrol fiyatlarını varil başına en az 35 Amerikan Doları kadar düşüreceğini öne sürüyor.

Böyle bir senaryo en az yüzde 45’lik bir fiyat düşüşü anlamına gelecek. Ancak böylesi tek taraflı bir bakış açısı, belki de kasıtlı olarak, piyasa dengesinin korunmasının önemini ve bu kuruluşların küresel piyasa istikrarının sürdürülmesindeki yapıcı rolünü göz ardı ediyor. Bu organizasyonlar üretim kotalarına riayeti artırır, gerektiğinde ayarlama yapar ve fiyat istikrarına olumlu etki ederler.

Resmi olarak, Amerika’nın OPEC ve OPEC+ ile ilgilenme isteğine dair işaretleri, bazı vekillerin petrol ihraç eden ülkelerin devlet dokunulmazlığı kalkanını kaldırmaya yönelik bir yasa geçirme çabalarıyla ortaya çıktı. Bu girişim baskıyı artırmayı, küresel üretimi yükseltmeyi ve fiyatları düşürmeyi amaçlıyor.  Haberler, ABD Senatosu’nun Nisan 2022’de OPEC ve OPEC+’nın küresel petrol fiyatlarını kontrol etme eylemlerine karşı Petrol Üreten ve İhraç Eden Kartellere Hayır (NOPEC) Yasası’nı geçirmeye yönelik adımlar attığını ortaya koydu.

NOPEC tasarısı önceki yıllarda da gündeme getirilmişti. Ancak, 2007’de sadece 11 milletvekilinin desteğini alabilmişti. OPEC ve OPEC+’nın küresel petrol fiyatları üzerindeki artan etkisi göz önüne alındığında, özellikle OPEC+’nın son yıllardaki kayda değer rolü ve etkisinin ardından bu proje yeniden gündeme geldi. Aşırı üretim kaynaklı petrol fiyatlarındaki düşüşün ardından 2017’de kurulan OPEC+, piyasa düzenlemesinde etkili olduğunu kanıtladı.

OPEC+’ya Amerikan iç hukuku yoluyla karşı koymak iddialı bir girişim. Bununla birlikte, Amerikalı karar alıcılar, özellikle OPEC+’nın arzı azaltma kararlarının ardından geçen yıllarda petrol fiyatlarındaki artışla başa çıkmak için alternatif yollar bulmaya devam ettiler. Bu alternatifler içinde kaya petrolüne yönelmek, stratejik rezervleri kullanmak ve Kanada petrolü arayışı gibi önemli girişimler de yer aldı.

Uluslararası düzeyde ise ABD’nin İran petrol sektörüne yönelik yaptırım yaklaşımındaki değişiklik, petrol fiyatlarındaki gelişmelerle paralellik gösterdi. Veriler, ABD yönetiminin İran petrol sektörüne yönelik yaptırımları petrol fiyatı kaygıları doğrultusunda ele aldığını gösteriyor. Alternatif olarak, bu kaygılar, İran petrol yaptırımlarına ilişkin Amerikan davranışını şekillendiren motivasyonlar içinde önemli bir yer tuttu.

Fiyat Artışı Kaygısı Altında Yaptırımlar

Bazı örnekler, petrol fiyatlarına ilişkin kaygıların ABD’nin petrol yaptırımlarına yaklaşımı üzerindeki etkisini daha belirgin bir şekilde ortaya koyuyor. Örneğin, OPEC+ küresel petrol fiyatlarını artırmak için Ekim 2022’de üretimini yaklaşık 2,5 milyon varil azaltma yoluna gitti. Eş zamanlı olarak, ABD yönetimi İran’ın petrol ihracatına yönelik yaptırımların uygulanmasında hoşgörülü davrandı ve İran’ın petrol ihracatının Eylül 2022’ye kıyasla günde yaklaşık 300.000 varil artmasına yol açtı.

Mayıs 2023’te ABD yönetimi, OPEC+’nın üretimi yaklaşık bir milyon varil azaltma kararıyla aynı zamana denk gelecek şekilde İran’a petrol yaptırımları uygulama konusunda esneklik gösterdi. Amerika’nın bu esnekliği İran’ın petrol ihracatını 2023 kışına kıyasla yaklaşık 550.000 varil artırdı.  2022’nin başında ABD yönetimi İran’ın nükleer konudaki taleplerine açık olduğunu gösterdi ve KOEP’e geri dönüleceğine dair haberler yayıldı.

Bu durum petrol fiyatlarında belirgin bir düşüşe önemli katkıda bulundu. Nisan ve Mayıs 2022’de Avrupa Birliği, nükleer anlaşmaya geri dönmesi karşılığında ülkeye daha fazla ayrıcalık tanıyan bir teklifle İran’la ilişki kurma isteğinin sinyalini verdi. Bu durum ABD tarafından olumlu karşılandı ve petrol fiyatlarının düşmesinde etkili oldu. Özellikle bu açıklık, OPEC+’nın beklenenden çok daha düşük bir üretim artışını kabul ederek Batı’nın beklentilerini boşa çıkaran kararıyla aynı zamana denk geldi.

Bu olaylar, ABD karar vericilerinin yükselen petrol fiyatları konusundaki kaygılarıyla OPEC+’a karşı gelme istekleri ve ABD’nin İran petrol sektörüne uyguladığı yaptırımların niteliği arasındaki özel bir ilişkiyi gösteriyor. Petrol fiyatlarındaki artışa ilişkin kaygıları, son iki yılda İran’a yönelik petrol yaptırımlarının uygulanmasında daha yumuşak bir tutum benimsemelerine yol açtı. Bu da İran’ın KOEP’e geri dönmesine ya da alternatif bir anlaşmaya varmasına gerek kalmadan daha fazla petrol ihraç etmesine olanak sağladı.

Petrol fiyatlarına ilişkin kaygılar ABD yönetimi içindeki belirli eğilimleri etkiledi ve çoğu zaman diğer yönelimlere ağır bastı. Bu durum, yönetim içinde İran’a (ve Venezuela dahil diğer ülkelere) karşı daha yumuşak bir yaklaşımı tercih eden pragmatistlerin pozisyonunu, daha katı bir tutum sergileyen şahinlerin aleyhine olacak şekilde destekledi. ABD yönetimi, Kongre’deki Cumhuriyetçi çoğunluğun baskısı altında İran’a karşı daha sert bir tutum sergileme eğiliminde. Ancak petrol fiyatlarına ilişkin endişe, İran’la ilişkilerde pragmatistlerin söylemini güçlendiriyor.

Petrol kaygısının etkisinin 2015’teki KOEP’e geri dönülmesini ya da alternatif bir anlaşmanın formüle edilmesini öngörebilecek bir düzeye ulaştığı söylenemez. Bununla birlikte, Amerikalı karar alıcıların (Demokratların liderliğindeki bir yönetim altında) İran kartını OPEC ve OPEC+’ya karşı bir koz olarak kullanma arzusu yaptırımların etkisini zayıflattı ve her iki tarafı da (ABD ve İran) nükleer çıkmaza çözüm bulmalarını ertelemeye itti.

Göz ardı edilmemesi gereken önemli bir gerçek şu ki, nükleer meselenin çözümü yaptırımların kaldırılmasını gerektirecek bu da İran’ın OPEC içindeki düzenli kotalara uymasına yol açarak OPEC ve OPEC+’nın etkisini artıracak. Yaptırımların uygulanmasında gevşeklik gösterilmesi ve İran petrolünün gri piyasada satılmaya devam edilmesi ise İran’ın OPEC+’ya karşı Washington’un elinde bir baskı aracı olma rolünü sürdürecek. Bu yaklaşım fiyatları düşürmeye ve OPEC+ kararlarının etkisini zayıflatmaya yöneliktir.

Sonuç

İran petrolünün gri piyasalarda satılması, başta ABD olmak üzere Batı’nın küresel petrol fiyatlarını etkilemek ve OPEC+ kararlarına karşı koymak için kullandığı tek mekanizma değildi. Ancak, kesinlikle etkili stratejilerden biri. Petrol fiyatlarına ilişkin kaygı, ABD yönetimi içerisinde İran meselesine ilişkin karar alma sürecine ve nükleer anlaşma müzakerelerinin kaderine damgasını vurdu. Bu kaygı, çıkmazı daha da derinleştirdi ve potansiyel çözümleri erteledi.

ORTADOĞU

İsrail’den Suriye ve Gazze’de uzun süreli işgal sinyali

Yayınlanma

Suriye’de Baas yönetiminin devrilmesinden saatler sonra Suriye topraklarındaki tampon bölgeye giren İsrail ordusu, bölgede uzun sürece kalacağının işaretlerini veriyor. Ayrıca ateşkes müzakerelerinin hızlandığı bir dönemde İsrail Savunma Bakanı, İsrail’in Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze’de de güvenlik kontrolünü sürdüreceğini söyledi.

İsrail basını, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Baas rejiminin devrilmesinin ardından Suriye’nin Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede başlattığı işgalin gelecek yılın sonuna kadar devam ettirilmesi talimatını verdiğini yazdı. İsrailli yetkililer daha önce bu bölgedeki işgalinin geçici olduğunu iddia etmiş daha sonra kış ayları boyunca işgalin süreceğini söylemişti.

Kanal 12 televizyonunda yer alan haberde, Netanyahu’nun dün gittiği Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede İsrail ordusuna işgalin 2025 sonuna kadar sürdürülmesi talimatı verdiği ifade edildi.

İsrail Başbakanı, dün Savunma Bakanı Yisrael Katz ve Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi’yle birlikte 7 Aralık sonrası işgal edilen Hermon Dağı’ndaki tampon bölgeye gitmişti. Başbakanlık Basın Ofisinden yapılan açıklamada, Netanyahu’nun burada İsrail ordusunun Hermon Dağı’nda tampon bölgedeki işgalinin “geleceğine yönelik yönergeleri belirlediği” belirtilmiş ancak detay verilmemişti. Netanyahu, Hermon Dağı’ndaki tampon bölgede yaptığı açıklamada, buradaki işgalin “İsrail’in güvenliğini sağlayacak düzenleme bulunana kadar” süreceğini belirtmişti.

İsrail Savunma Bakanı Katz da orduya tahkimat kurmalarını ve bölgede uzun süre kalmaya hazırlanmalarını söyledi. Katz, Hermon Dağı’nı “İsrail devletinin gözü” olarak nitelendirdi.

Esad yönetimini deviren saldırıyı yöneten HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani pazartesi günü verdiği bir röportajda İsrail ordusunun Suriye’de asker bulundurması için hiçbir gerekçe olmadığını söyledi. Katz ise yönetimi deviren isyancıları radikal olarak nitelendirdi ve caydırılmaları gerektiğini söyledi.

İsrail’in 1974’te İsrail ve Suriye arasında imzalanan ve Birleşmiş Milletler barış güçlerinin burada konuşlanmasını öngören bir anlaşmayla oluşturulan tampon bölgeye girmesi BM ve Fransa, Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Kuveyt, Mısır ve Ürdün gibi ülkeler tarafından kınandı ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden bir uluslararası hukuk ihlali olarak nitelendirildi. İsrail ise Şam’daki yönetimin çökmesiyle birlikte Suriyeli askerlerin görev yerlerini terk etmelerinin ardından anlaşmanın geçersiz olduğunu iddia ediyor.

Bu arada İsrail’in Gazze Şeridi’nde süresiz işgale hazırlandığına dair işaretler artmaya devam ederken Katz, ordunun işgal altındaki Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze’de de güvenlik kontrolünü sürdüreceğini söyledi. Katz, X’te yaptığı bir paylaşımda “Gazze konusundaki tutumum net. Hamas’ın Gazze’deki askeri ve hükümet gücünü yendikten sonra İsrail, tıpkı Batı Şeria’da olduğu gibi Gazze üzerinde de tam hareket özgürlüğü ile güvenlik kontrolüne sahip olacaktır” dedi. Filistin Yönetimi Batı Şeria’daki bazı bölgeleri kısmen yönetirken İsrail bölgede sıkı güvenlik kontrolünü sürdürüyor ve düzenli olarak askeri baskınlar düzenliyor.

Katz’ın bu açıklamaları Gazze’de ateşkes için yürütülen diplomasinin hızlandığı bir dönemde geldi. İsrail’in Gazze’nin kritik bölgelerinde kuvvet bulundurma ısrarı konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle daha önceki ateşkes müzakereleri başarısızlıkla sonuçlanmıştı.

Wall Street Journal’a göre (WSJ) Filistinliler ve bazı İsrailliler  “güvenlik kontrolünün” bölgede uzun süreli askeri işgale yol açacağını düşünüyor.

Netanyahu’nun liderliğini yaptığı Likud partisi ve koalisyondaki diğer partilerin üyeleri, bölgede Yahudi yerleşimleri kurmak da dahil çok daha sıkı bir kontrolü desteklediklerini dile getiriyorlar.

Birleşmiş Milletler’in en yüksek mahkemesi olan Uluslararası Adalet Divanı Temmuz ayında verdiği bir kararda İsrail’in Gazze ve Batı Şeria da dahil Filistin topraklarını on yıllardır işgal altında tutarak çeşitli uluslararası yasaları ihlal ettiğini belirtti. Mahkeme, uluslararası hukuka göre işgalin geçici olması gerektiğini ve işgalci bir gücün işgal altındaki topraklarda yaşayanlara karşı yasal sorumlulukları olduğunu söyledi.

Mahkeme, İsrail’in Filistin topraklarındaki işgalinin geçici olmadığını gösteren eylemlerde bulunduğunu ve işgalci bir güç olarak bazı görevlerini ihmal ettiğini söyledi. İsrail mahkemenin görüşüne ve yargı yetkisine itiraz etti.

Gazze’nin işgalinin ilk günlerinden bu yana İsrail ordusu, adını Gazze’deki eski bir Yahudi yerleşiminden alan ve Netzarim olarak bilinen geniş bir güvenlik koridoru inşa ediyor. Askeri üsler, ileri karakollar, elektrik direkleri, baz istasyonları ve hatta bir sinagogdan oluşan koridor, Gazze’yi ikiye bölüyor. Kuzeye geçmek isteyenlerin koridordan geçen iki kontrol noktasından birinden geçmesi gerekiyor.

Filistin Kurtuluş Örgütü’nün eski hukuk danışmanı ve UAD davalarında çalışmış olan Diana Buttu, WSJ’ye Katz’ın yorumlarının ve İsrail’in Gazze’de askeri altyapı inşa etmesinin uzun vadede “Gazze’deki Filistinlilerin yaşamlarının sadece etkin kontrolü değil, düpedüz askeri kontrolü yönünde ilerlediğini” gösterdiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Hamas, rehine anlaşmasının savaşı sona erdirmesini istiyor

Yayınlanma

Gazze’de ateşkes ve esir takası için müzakereler sürerken İsrail basını Hamas’ın süreli bir ateşkese ikna olmadığını yazdı.

CIA Direktörü Bill Burns, Hamas ve İsrail heyetlerinin önceki iki gün Doha’da yaptığı görüşmelerin ardından Katar Başbakanı ile bir araya gelecek; Trump’ın elçisinin de Kahire ziyaretinin ardından Doha’ya gelmesi bekleniyor.

Axios haber sitesinin İsrailli bir yetkiliye dayandırdığı haberinde, CIA Direktörü Burns’un, Doha’da Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile bir araya geleceği belirtildi.

Haberde, Burns’un, Katar Başbakanı ile İsrail ve Hamas arasındaki dolaylı müzakerelere ilişkin son durumu ele alacağı kaydedildi.

İsrail devlet televizyonu KAN, 16 Aralık’ta, “kısıtlı yetkilere” sahip bir İsrail heyetinin, Gazze’de ateşkes ve esir takası müzakereleri için Katar’ın başkenti Doha’ya gittiğini aktarmıştı.

Hamas da yaptığı açıklamada “Katarlı ve Mısırlı kardeşlerimizin himayesinde Doha’da gerçekleşen ciddi ve olumlu görüşmeler ışığında, işgalin yeni koşullar dayatmaktan vazgeçmesi halinde ateşkes ve esir değişimi için bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğunu teyit etmektedir” ifadelerini kullanmıştı.

Doha’daki görüşmelerin yanı sıra Kahire’de de müzakereler yürütülüyor ve toplantı hakkında bilgi sahibi olan kaynaklar Reuters’a önümüzdeki günlerde bir anlaşma imzalanabileceğini söyledi.

Hamas’ın müttefiki Filistin İslami Cihad’ın başkan yardımcısı Muhammed el-Hind’in de Mısırlı yetkililerle görüştüğü belirtildi.

Görevi henüz devralmayan ABD’nin yeni başkanı Trump’ın kısa süre önce rehineler için atadığı özel temsilci Adam Boehler’in de esir takası ve ateşkes müzakereleri çerçevesinde dün Mısırlı yetkililerle görüşmek üzere Kahire’de olduğu kaydedildi. Boehler’in pazartesi günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüştüğü bugün de Doha’ya gitmesinin planlandığı belirtiliyor.

‘Daha önce de bu noktaya geldik’

ABD Başkanı Joe Biden’ın, Trump’ın ekibiyle birlikte çalışarak 20 Ocak’taki yemin töreninden önce Gazze için ateşkes anlaşmasını sonuçlandırmaya çalıştığını ifade ediliyor.

Müzakerelerde ilerleme kaydedilmiş olsa da bazı noktalardaki anlaşmazlıkların sürdüğünü belirten İsrail medyasına konuşan kaynaklar anlaşmanın sonuçlanması noktasında temkinli bir yaklaşım sergiliyor. Beyaz Saray Sözcüsü John Kirby de Fox News’e verdiği röportajda “Daha önce de bu noktaya geldik, ancak sonuca ulaşamadık” dedi.

İsrailli kaynaklar ise daha şüpheci bir tavır sergileyerek anlaşmanın önünde hala büyük engeller olduğunu belirtiyor. Walla haber sitesi, üç üst düzey İsrailli kaynağa atıfta bulunarak, son haftalarda ilerleme kaydedilmiş olsa da taraflar arasında hala büyük farklar olduğunu bildirdi. Özellikle Hamas’ın, herhangi bir rehine anlaşmasının savaşın sona ermesini sağlaması gerektiği konusunda ısrar ettiği kaydedildi. İsrail, belli sayıda rehinenin serbest bırakılması karşılığında bir ya da iki ay sürecek bir ateşkes istiyor. Hamas ise savaş sonrası Gazze’nin yönetiminde yer almamayı bazı şartlar karşılığında kabul etti. Ancak olası bir anlaşmanın savaşı ve işgali sona erdirmesi konusunda geri adım atmıyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

Colani: Suriye, İsrail’e yönelik saldırılar için üs olarak kullanılmayacak

Yayınlanma

HTŞ lideri Colani, Suriye topraklarının İsrail’e saldırı için kullanılmayacağını söylerken Esad yönetimini deviren örgütler güneyde Suriye ordusundan kalan silah ve mühimmatları İsrail ordusuna teslim ediyor.

Esad’ı yönetimini devirerek Şam’da yönetimi devralan El Kaide bağlantılı HTŞ’nin lideri Ahmed eş-Şara (Ebu Muhammed el-Colani) Şam’da aralarında The Times’ın da olduğu yabancı basına konuştu.

İsrail’in Suriye’ye saldırının son bulması gerektiğini söyleyen Şara, “İsrail’in gerekçesi Hizbullah ve İranlı milislerin varlığıydı, artık bu gerekçe ortadan kalktı” dedi.

Beşar Esad’ın ülkeden ayrılmasından sonra İsrail’in ele geçirdiği Suriye topraklardan da çıkması gerektiğini söyleyen Şara, şöyle devam etti: “1974 anlaşmasına bağlıyız ve BM gözlemcilerini yeniden kabul etmeye hazırız. Ne İsrail ne de başka bir ülkeyle çatışma istemiyoruz ve Suriye’nin saldırılar için bir üs olarak kullanılmasına izin vermeyeceğiz. Suriye halkının artık bir nefes alması gerekiyor, saldırılar sona ermeli ve İsrail önceki pozisyonlarına geri çekilmeli.”

İsrail, HTŞ liderliğindeki örgütlerin Şam’ı ele geçirmesinden saatler sonra Golan Tepeleri’nde Birleşmiş Milletler tarafından korunan tampon bölgeye girdi. Suriye topraklarında ilerleyen ve kış ayları boyunca çekilmeyi düşünmeyen İsrail, bunun geçici bir savunma hamlesi olduğunu iddia ediyor.

Öte yandan Suriye sınırında bulunan HTŞ ile birlikte Esad yönetiminin devrilmesi operasyonuna katılan örgütler Suriye ordusundan kalan silah toplayıp İsrail ordusuna teslim ediyor. Suriye içinden çekilen videoda kamyonlara yüklenen tonlarca silah ve mühimmat görülüyor. İsrail ordusu mühimmatlardan bazılarının ‘kimyasal savaş malzemesi’ içerdiğini söylüyor.

Kanal 12’nin yayınladığı görüntülerde içinde mühimmat ve silah bulunan yüzlerce kasanın toplandığı ve daha sonra kamyonlara yüklendiği görülüyor. Habere göre, geçen hafta Esad yönetimini deviren isyancılar da silah teslimine yardım ediyor. Habere göre silahlar Suriye ordusuna ait üs ve karakollardan geliyor ve aralarında genellikle göz yaşartıcı gaz olarak kullanılan CS gazı gibi kimyasal silahlar da bulunuyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English