Ortadoğu
‘ABD, İran’ı OPEC’e karşı koz olarak kullanıyor’

Petrol fiyatları konusunda OPEC ve OPEC+ ile karşı karşıya gelen ABD, fiyatları düşürmek için üretici ülkelere baskı yapmaktan, kaya gazı üretimini artırmaya kadar bir dizi önlem alıyor. Aldığı stratejik önemlerden biri de İran ve İran petrolünü uygulanan yaptırımlarla ilgili.
Aşağıda okuyacağınız makale ABD’nin petrol piyasalarına müdahale için İran yaptırımlarını nasıl kullandığını açıklıyor. Makalede ABD’nin İran petrol sektörüne yönelik yaptırım yaklaşımındaki değişikliğin petrol fiyatlarındaki gelişmelerle paralellik gösterdiğine ve Washington’un İran’ı baskı unsuru olarak kullanma stratejisinin, İran’la nükleer anlaşmaya varmayı da engellediğine dikkat çekiliyor.
***
Petrol Fiyatlarındaki Dalgalanmalar ve Amerika’nın İran’a Yönelik Tutumunun Şekillenmesi
İran Çalışmaları Grubu
Petrol fiyatları, Amerikan ekonomisi üzerindeki derin etkisinden dolayı, Amerika Birleşik Devletleri’nin dış politika manzarasının önemli bir belirleyicisidir. Seçimler sırasında, petrol fiyatları Amerikalı karar alıcılar için endişe kaynağı haline gelir ve kamuoyu desteğini kazanma ya da sürdürme ihtiyacı yoğunlaştıkça davranışları üzerinde giderek daha etkili bir rol oynar.
OPEC ve OPEC+ ile Yüzleşme
Son yıllarda meydana gelen sürekli petrol fiyat artışları nedeniyle, Amerikan karar alma çevreleri bu yükselişleri hafifletmek için yolları araştırmakla meşgul. En önemli öneriler arasında şunlar yer alıyor:
- Petrol üreticilerine üretimi artırmak için baskı yapmak,
- Kaya petrolü üretimini artırmaya çalışmak,
- Amerikan ham petrolünün stratejik rezervlerine başvurmak.
Biden yönetimi bu önerileri son iki yılda test etti. Veriler, 2021’in başından bu yana ABD kaya gazı üretiminde istikrarlı bir artış olduğunu ortaya koyuyor. Dahası, ABD yönetimi stratejik ham petrol rezervlerini birçok kez kullandı. Hem OPEC hem de OPEC+ üyeleri üzerinde çeşitli baskı yöntemleri kullanarak fiyatları dengelemeye, üretimi azaltma kararlarına karşı koymaya veya daha fazla üretimi teşvik etmeye çalıştı.
Biden yönetimi, petrol fiyatlarının artışından OPEC+’nın sorumlu olduğunu iddia ederek ABD karar vericilerini ve bazı Amerikan düşünce kuruluşlarını bu organizasyonların küresel petrol piyasaları üzerindeki etkisini sınırlamanın yollarını araştırmaya yöneltti. Bazı Amerikan düşünce kuruluşları tarafından yapılan çalışmalar OPEC ve OPEC+’ya karşı koymanın olumlu etkilerine vurgu yapıyor. Bu çalışmaların bazıları, OPEC+nın devre dışı bırakılmasının petrol fiyatlarını varil başına en az 35 Amerikan Doları kadar düşüreceğini öne sürüyor.
Böyle bir senaryo en az yüzde 45’lik bir fiyat düşüşü anlamına gelecek. Ancak böylesi tek taraflı bir bakış açısı, belki de kasıtlı olarak, piyasa dengesinin korunmasının önemini ve bu kuruluşların küresel piyasa istikrarının sürdürülmesindeki yapıcı rolünü göz ardı ediyor. Bu organizasyonlar üretim kotalarına riayeti artırır, gerektiğinde ayarlama yapar ve fiyat istikrarına olumlu etki ederler.
Resmi olarak, Amerika’nın OPEC ve OPEC+ ile ilgilenme isteğine dair işaretleri, bazı vekillerin petrol ihraç eden ülkelerin devlet dokunulmazlığı kalkanını kaldırmaya yönelik bir yasa geçirme çabalarıyla ortaya çıktı. Bu girişim baskıyı artırmayı, küresel üretimi yükseltmeyi ve fiyatları düşürmeyi amaçlıyor. Haberler, ABD Senatosu’nun Nisan 2022’de OPEC ve OPEC+’nın küresel petrol fiyatlarını kontrol etme eylemlerine karşı Petrol Üreten ve İhraç Eden Kartellere Hayır (NOPEC) Yasası’nı geçirmeye yönelik adımlar attığını ortaya koydu.
NOPEC tasarısı önceki yıllarda da gündeme getirilmişti. Ancak, 2007’de sadece 11 milletvekilinin desteğini alabilmişti. OPEC ve OPEC+’nın küresel petrol fiyatları üzerindeki artan etkisi göz önüne alındığında, özellikle OPEC+’nın son yıllardaki kayda değer rolü ve etkisinin ardından bu proje yeniden gündeme geldi. Aşırı üretim kaynaklı petrol fiyatlarındaki düşüşün ardından 2017’de kurulan OPEC+, piyasa düzenlemesinde etkili olduğunu kanıtladı.
OPEC+’ya Amerikan iç hukuku yoluyla karşı koymak iddialı bir girişim. Bununla birlikte, Amerikalı karar alıcılar, özellikle OPEC+’nın arzı azaltma kararlarının ardından geçen yıllarda petrol fiyatlarındaki artışla başa çıkmak için alternatif yollar bulmaya devam ettiler. Bu alternatifler içinde kaya petrolüne yönelmek, stratejik rezervleri kullanmak ve Kanada petrolü arayışı gibi önemli girişimler de yer aldı.
Uluslararası düzeyde ise ABD’nin İran petrol sektörüne yönelik yaptırım yaklaşımındaki değişiklik, petrol fiyatlarındaki gelişmelerle paralellik gösterdi. Veriler, ABD yönetiminin İran petrol sektörüne yönelik yaptırımları petrol fiyatı kaygıları doğrultusunda ele aldığını gösteriyor. Alternatif olarak, bu kaygılar, İran petrol yaptırımlarına ilişkin Amerikan davranışını şekillendiren motivasyonlar içinde önemli bir yer tuttu.
Fiyat Artışı Kaygısı Altında Yaptırımlar
Bazı örnekler, petrol fiyatlarına ilişkin kaygıların ABD’nin petrol yaptırımlarına yaklaşımı üzerindeki etkisini daha belirgin bir şekilde ortaya koyuyor. Örneğin, OPEC+ küresel petrol fiyatlarını artırmak için Ekim 2022’de üretimini yaklaşık 2,5 milyon varil azaltma yoluna gitti. Eş zamanlı olarak, ABD yönetimi İran’ın petrol ihracatına yönelik yaptırımların uygulanmasında hoşgörülü davrandı ve İran’ın petrol ihracatının Eylül 2022’ye kıyasla günde yaklaşık 300.000 varil artmasına yol açtı.
Mayıs 2023’te ABD yönetimi, OPEC+’nın üretimi yaklaşık bir milyon varil azaltma kararıyla aynı zamana denk gelecek şekilde İran’a petrol yaptırımları uygulama konusunda esneklik gösterdi. Amerika’nın bu esnekliği İran’ın petrol ihracatını 2023 kışına kıyasla yaklaşık 550.000 varil artırdı. 2022’nin başında ABD yönetimi İran’ın nükleer konudaki taleplerine açık olduğunu gösterdi ve KOEP’e geri dönüleceğine dair haberler yayıldı.
Bu durum petrol fiyatlarında belirgin bir düşüşe önemli katkıda bulundu. Nisan ve Mayıs 2022’de Avrupa Birliği, nükleer anlaşmaya geri dönmesi karşılığında ülkeye daha fazla ayrıcalık tanıyan bir teklifle İran’la ilişki kurma isteğinin sinyalini verdi. Bu durum ABD tarafından olumlu karşılandı ve petrol fiyatlarının düşmesinde etkili oldu. Özellikle bu açıklık, OPEC+’nın beklenenden çok daha düşük bir üretim artışını kabul ederek Batı’nın beklentilerini boşa çıkaran kararıyla aynı zamana denk geldi.
Bu olaylar, ABD karar vericilerinin yükselen petrol fiyatları konusundaki kaygılarıyla OPEC+’a karşı gelme istekleri ve ABD’nin İran petrol sektörüne uyguladığı yaptırımların niteliği arasındaki özel bir ilişkiyi gösteriyor. Petrol fiyatlarındaki artışa ilişkin kaygıları, son iki yılda İran’a yönelik petrol yaptırımlarının uygulanmasında daha yumuşak bir tutum benimsemelerine yol açtı. Bu da İran’ın KOEP’e geri dönmesine ya da alternatif bir anlaşmaya varmasına gerek kalmadan daha fazla petrol ihraç etmesine olanak sağladı.
Petrol fiyatlarına ilişkin kaygılar ABD yönetimi içindeki belirli eğilimleri etkiledi ve çoğu zaman diğer yönelimlere ağır bastı. Bu durum, yönetim içinde İran’a (ve Venezuela dahil diğer ülkelere) karşı daha yumuşak bir yaklaşımı tercih eden pragmatistlerin pozisyonunu, daha katı bir tutum sergileyen şahinlerin aleyhine olacak şekilde destekledi. ABD yönetimi, Kongre’deki Cumhuriyetçi çoğunluğun baskısı altında İran’a karşı daha sert bir tutum sergileme eğiliminde. Ancak petrol fiyatlarına ilişkin endişe, İran’la ilişkilerde pragmatistlerin söylemini güçlendiriyor.
Petrol kaygısının etkisinin 2015’teki KOEP’e geri dönülmesini ya da alternatif bir anlaşmanın formüle edilmesini öngörebilecek bir düzeye ulaştığı söylenemez. Bununla birlikte, Amerikalı karar alıcıların (Demokratların liderliğindeki bir yönetim altında) İran kartını OPEC ve OPEC+’ya karşı bir koz olarak kullanma arzusu yaptırımların etkisini zayıflattı ve her iki tarafı da (ABD ve İran) nükleer çıkmaza çözüm bulmalarını ertelemeye itti.
Göz ardı edilmemesi gereken önemli bir gerçek şu ki, nükleer meselenin çözümü yaptırımların kaldırılmasını gerektirecek bu da İran’ın OPEC içindeki düzenli kotalara uymasına yol açarak OPEC ve OPEC+’nın etkisini artıracak. Yaptırımların uygulanmasında gevşeklik gösterilmesi ve İran petrolünün gri piyasada satılmaya devam edilmesi ise İran’ın OPEC+’ya karşı Washington’un elinde bir baskı aracı olma rolünü sürdürecek. Bu yaklaşım fiyatları düşürmeye ve OPEC+ kararlarının etkisini zayıflatmaya yöneliktir.
Sonuç
İran petrolünün gri piyasalarda satılması, başta ABD olmak üzere Batı’nın küresel petrol fiyatlarını etkilemek ve OPEC+ kararlarına karşı koymak için kullandığı tek mekanizma değildi. Ancak, kesinlikle etkili stratejilerden biri. Petrol fiyatlarına ilişkin kaygı, ABD yönetimi içerisinde İran meselesine ilişkin karar alma sürecine ve nükleer anlaşma müzakerelerinin kaderine damgasını vurdu. Bu kaygı, çıkmazı daha da derinleştirdi ve potansiyel çözümleri erteledi.
Ortadoğu
İsrail-İran Savaşı Küresel Enerji Piyasalarını Sarsabilir

Enerji uzmanı ve petrol mühendisi Necdet Pamir, Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Çınkara, güvenlik analisti Burak Yıldırım ve gazeteci-yazar Nalan Yazgan, İsrail’in İran’a yönelik saldırılarını, yakın ve orta vadeli sonuçlarını ve Ortadoğu jeopolitiğine ve enerji piyasalarına etkilerini Harici’ye değerlendirdi: İsrail-İran savaşı küresel enerji piyasalarını sarsabilir.
İsrail, bu sabaha karşı İran’ın nükleer ve balistik füze programını hedef alan kapsamlı bir hava harekâtı başlattı. “Yükselen Aslan” adı verilen operasyonda İsrail savaş uçakları, Tahran, Tebriz, İsfahan’daki Natanz nükleer tesisi ile Loristan, Kirmanşah ve Hamedan gibi stratejik kentlerdeki nükleer ve askeri tesisleri vurdu. Saldırılarda üst düzey İranlı komutanlar ve nükleer bilim insanları öldürüldü.
Bu saldırı, İran’ın 1980’lerde Irak’la yaptığı savaştan bu yana karşılaştığı en ciddi askeri müdahale olarak değerlendiriliyor. Gelişme, uzun süredir karşı karşıya gelen iki ülkeyi topyekûn bir savaşın eşiğine getirmiş durumda.
Operasyon sürerken İran’ın İsrail’e 100’den fazla insansız hava aracı gönderdiği ve İsrail hava savunma sistemlerinin devrede olduğu bildirildi. İsrail ordusu, halkı sığınaklarda kalmaları ve sivil savunma talimatlarına uymaları yönünde uyardı. İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, “Bu operasyon uzun süredir planlanıyordu. Mutlak başarı garantisi veremem. İran’ın tepkisi alışık olduğumuzdan farklı olabilir” dedi.
İsrail; İran, Irak ve Ürdün, hava sahalarını geçici olarak uçuşlara kapattı. Ülkede olağanüstü hâl ilan edildi.
İran Dışişleri Bakanlığı, İsrail’in saldırılarından ABD’yi de sorumlu tuttu. Bakanlık açıklamasında, “Siyonist rejimin İran’a yönelik saldırgan eylemleri, ABD’nin koordinasyonu ve izni olmadan gerçekleştirilemez” denildi ve “ABD, bu maceranın sonuçlarından da sorumlu olacaktır” ifadeleri kullanıldı.
Açıklamada ayrıca, BM Şartı’nın ilgili maddeleri gereği İran’ın meşru müdafaa hakkını saklı tuttuğu vurgulandı.
İsrail’in İran’a saldırısı sonrası bölgede tırmanan tansiyon, enerji fiyatlarını yükseltti. Petrol fiyatları yüzde 7’den fazla yükseldi. Brent petrolün varil fiyatı, Türkiye saatiyle 04.10 itibarıyla yüzde 7,40 artışla 74,49 dolara çıktı.
Uzmanlara göre bu saldırılar yalnızca iki ülke arasındaki çatışma hattını değil, dünya enerji piyasalarını ve jeopolitik dengeyi de tehdit ediyor. Enerji uzmanı ve petrol mühendisi Necdet Pamir, Necmettin Erbakan Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Gökhan Çınkara, güvenlik analisti Burak Yıldırım ve gazeteci-yazar Nalan Yazgan, İran’ın olası tepkilerini, çatışmanın gidişatını, gerilimin bölgeye ve küresel piyasalara yansımalarını Harici’ye değerlendirdi.
İsrail İran’ın nükleer ve balistik programına saldırdı: İran’dan misilleme
Petrol Fiyatlarında Yükseliş: İlk Etki
İsrail’in saldırısıyla birlikte Brent petrolünün varil fiyatı 69 dolardan 74 doların üzerine çıktı. Enerji uzmanı Necdet Pamir’e göre bu yükselişin arkasında yalnızca jeopolitik değil; üretim kotaları, stok düzeyleri, spekülatif hareketler gibi çok sayıda faktör bulunuyor. Ancak diğer değişkenlerde kayda değer bir değişiklik olmazsa, kısa vadede yukarı yönlü fiyat hareketi kaçınılmaz görünüyor.
Hürmüz Boğazı: Küresel Enerjinin Dar Boğazı
İran daha önce saldırılar karşısında ABD’yi Hürmüz Boğazı’nı kapatmakla tehdit etmişti. Bu sefer Tahran bu tehdidi pratiğe dökebilir. Pamir, İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidinin bu kez söylemden pratiğe dönüşme ihtimalini güçlü görüyor. Günde 21 milyon varil petrol ve 306 milyon metreküp LNG taşıyan bu geçiş yolu kapatılırsa, dünya enerji arzında ciddi bir boşluk oluşacak. Pamir, bu durumda petrol fiyatlarının 100 doların çok üzerine çıkmasının ve dünya petrol arzının felç olmasının mümkün olduğunu düşünüyor.
Asya ve Avrupa’ya Etkisi Ne Olacak?
Pamir’e göre, Hürmüz çıkışlı petrolün büyük kısmı Çin, Hindistan, Japonya ve Güney Kore gibi Asya pazarlarına gidiyor. Ancak Bab’ül Mendeb–Süveyş güzergâhı üzerinden Avrupa’ya yönelen 9 milyon varillik günlük petrol ticareti de risk altında. Bu yüzden kriz, sadece bölgesel değil, küresel sonuçlar doğurabilecek bir niteliğe sahip.
Krizin Çin’e Olası Etkileri
Enerji fiyatlarındaki artışın, özellikle Çin ve Türkiye gibi yüksek ithalat bağımlılığı olan ülkeleri olumsuz etkileyeceğini belirten Pamir, sadece Çin’in artan maliyetinin 111 milyar dolar seviyesinde olabileceğini öngörüyor. Türkiye gibi ülkeler için de enflasyonist baskılar kaçınılmaz.
Yıllardır ABD ve AB’nin ambargoları altında olan İran’ın petrolünün en büyük alıcısının Çin olduğunu hatırlatan Pamir, “Her ne kadar İran Petrol Bakanı Jawad Owji, İran’ın 17 ülkeye petrol ihraç ettiğini öne sürmekte ise de diğer ülkelerin ithalatları neredeyse semboliktir ve bunların çoğu da aldıkları petrolü, yeniden (re-export) Çin’e satmaktadırlar. Çin İran’dan (ve Rusya’dan) dünya petrol fiyatlarına göre çok daha indirimli fiyatla petrol almaktadır. Bu olanağın kısıtlanması durumunda, Çin ekonomisinin zararı büyüyecektir” değerlendirmesini yaptı.
Saldırının Stratejik Hedefi
İsrail’in saldırılarının stratejik hedefinin; nükleer tesisleri, petrol ve doğal gaz alt yapısını tahrip etmekten ziyade, rejim değişikliğinin yolunu açmak olduğunu düşünen Pamir, Tel Aviv’in saldırılarının şiddetini daha da artırması ve ABD’nin de buna katılarak İran’a doğrudan ve asimetrik güçle müdahale etmesi halinde, Tahran’ın “Hürmüz Boğazı’nı kapatma” tehdidini, söylemden eyleme geçirmesinin olası olduğunu tekrar vurguladı. “Hürmüz Boğazı, dünyanın en stratejik dar boğazlarından biridir” ifadelerini kullanan Pamir, “İsrail – İran çatışması, sadece bölgesel değil, küresel etkileri olacak bir sürece evrilmektedir” değerlendirmesini yaptı.
İran’dan Gelecek Misilleme Ne Ölçüde Olabilir?
İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, saldırının ardından yaptığı açıklamada, “Siyonist rejim bu sabah topraklarımızda bir suç işleyerek yerleşim alanlarını hedef aldı. Bu rejim ağır bir cezayla karşı karşıya kalacak,” dedi. “Şehit edilen komutan ve bilim insanlarının yerini, onların yoldaşları ve halefleri alacak. Bu rejim, kendi sonunu hızlandırdı” ifadelerini kullandı.
İranlı yetkililer arka arkaya “çok sert” bir misillemede bulunacaklarını açıklarken, bu misillemenin boyutu ve yöntemi çokça tartışılıyor.
Dr. Gökhan Çınkara’ya göre, İran’ın elinde güçlü bir cevap verme kapasitesi kalmamış olabilir, çünkü İsrail İran’ın yanıt üretmesi gereken yerlerini de öncül bir saldırıyla etkisiz hale getirdi. Önemli askeri figürleri kaybeden Tahran, hem iç kamuoyunu tatmin etmek hem de uluslararası arenadaki caydırıcılığını sürdürmek için bir misilleme yapmak zorunda. Ancak Çınkara’ya göre ABD’nin müdahil olması hâlinde bu misillemenin sınırları daralıyor.
Güvenlik analisti Burak Yıldırım ise, İran’ın mühimmat ve füze stoğuyla sınırlı bir yanıt verebileceğini, jet filosunun ise işlevsiz kaldığını belirtiyor. Vekiller aracılığıyla yapılacak hamlelerin etkisinin düşük olacağını ifade eden Yıldırım, Tahran’ın bölgedeki ABD üslerini hedef almasının ise, Washington’un çatışmaya doğrudan katılmasını tetikleyebileceğini belirtti.
İsrailli yetkili ifşa etti: ABD, müzakereleri İran’ı aldatmak için kullandı
Nükleer Müzakereler: Rölantide Bir Süreç
İran, İsrail’in saldırılarının ardından 15 Haziran’da yapılacak ABD ile nükleer müzakereleri durdurduğunu açıkladı.
ABD’nin İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini tamamen durdurması ısrarı nedeniyle bir süre gerçekleştirilemeyen görüşmelerin 15 Haziran’da Umman’da yeniden başlayacağı bildirilmişti.
Çınkara’ya göre, nükleer müzakereler İran’ı oyalamak için bir araç olarak kullanılmış olabilir. İran bu olaylar silsilesi içerisinde süreci resmen sonlandırdı. Toplamda bu durumun, İsrail’e zaman kazandırdığı düşünülüyor.
Yıldırım’a göre ise, İran’ın yeniden müzakere masasına dönmesi, rejim açısından zayıflık göstergesi olarak algılanacaktır: “İran’ın bu konjonktürde nükleer anlaşmaya imza atması İsrail’e tamamen boyun eğmesi ve rejime yönelik iç tehditlerle karşı karşıya kalması anlamına gelecek. Müzakere masasını terk etmek ise fiili çatışma halinin ağırlaşmasını beraberinde getirecek.”
İran Rejiminin Geleceği Tehlikede mi?
İran rejiminin içeride büyük bir baskı altında olduğunu belirten gazeteci-yazar Nalan Yazgan, saldırılar sonrası içerideki muhalefetin dışarıdan da desteklenerek rejim karşıtı hareketlerin büyüyebileceği görüşünde. Yazgan da Necdet Pamir gibi, İsrail’in asıl hedefinin sadece nükleer tesisler değil, rejimin kendisi olduğunu düşünüyor.
Ancak bu değişikliğin kolay olmayacağını ifade eden Gökhan Çınkara, içeride ve dışarda farklı kanatlardan muhalifler olduğunu ve hangi aktörlerin ortaya çıkabileceğinin belirsiz ve tartışmalı olduğunu söyledi.
Netanyahu’nun İç Siyaset Hamlesi
Saldırıların hemen öncesinde İsrail’de Netanyahu hükümeti içeride krizler boğuşuyordu. Bir yandan hükümet içinde zorunlu askerlik krizi devam ederken muhalefet de Netanyahu iktidarını devirme girişiminde bulundu. Ancak muhalefetin önceki gün sunduğu meclisin feshine ilişkin tasarı ön oylamada 61’e karşı 53 oyla reddedildi.
Uzmanlar, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun bu saldırıyı iç siyasetteki krizleri bastırmak ve kendi sağ seçmenini konsolide etmek amacıyla kullandığı görüşünde.
Nalan Yazgan’a göre, Netanyahu, geleneksel bir taktikle içerideki koltuğunu korumak için İran’ı hedef aldı. Bu noktada İsrail’in daha fazla saldırı düzenleme yoluna gideceğini ifade eden Yazgan, ancak bunun uzun vadeli bir plan olduğunu ve sadece günlük politikayla ilgili olmadığını da vurguladı. “İsrail’in asıl hedefi nükleer tesisler değil, İran rejimini devirmek” diyen Yazgan, bunun için içeriden ve dışardan tüm imkanlarını seferber ettiklerini belirtti: “İsrail’in İran’da bir drone üssü kurduğu ve saldırının oradan yapıldığı ve bu yüzden savunmanın devreye sokulamadığı konuşuluyor. Bu da uzun vadeli yıllar süren bir proje olduğunu gösteriyor.”
Çınkara’ya göre ise, Netanyahu bu saldırı ile kendi sağ kamuoyunu konsolide etti. Netanyahu hükümetinin Haredilerle yaşadığı askerlik krizini de aştığını belirten Çınkara, şu an için içeride Netanyahu aleyhine ciddi bir süreç işlemediği görüşünde.
Öte yandan İsrail’in kaos istediğini ve gerilimi tırmandırmak istediğini vurgulayan Nalan Yazgan, “Bölgedeki kaos İsrail’in tek ve en güçlü devlet olarak devam edebilmesi için bir ihtiyaç” ifadesini kullandı. İsrail’in diğer yandan da Batı Şeria’yı ilhak planına yaklaştığını belirten Yazgan, “Gazze’de zaten Filistinsizleştirme planında sona yaklaştı. Asıl hedefleri şu an Batı Şeria, orayı İsrail toprağı yapma yolunda ilerliyorlar” dedi.
Netanyahu’nun ‘kırılgan’ zaferi: Zorunlu askerlik krizi ertelendi
Sonuç: Küresel Etkileri Olan Bir Kriz Kapıda
İsrail’in saldırıları sonucu İran’la yükselen gerilim enerji fiyatları ve güvenliği başta olmak üzere çok sayıda alanda bölgesel ve küresel kriz dinamiklerini tetikliyor. Uzmanlara göre, İran’ın nasıl yanıt vereceği ve ABD’nin tepkisi bu noktada önemli. Bu değişkenlerin, yalnızca enerji fiyatlarını değil, bölgesel güvenlik mimarisini, diplomatik ilişkileri ve iç politik dengeleri de sarsabileceği düşünülüyor.
Ortadoğu
Pezeşkiyan: İsrail ahmaklığından pişman olacak

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, İsrail’in Tahran ve diğer şehirlere düzenlediği saldırının ardından, “meşru ve güçlü karşılığın düşmanı yaptığına pişman edeceğini” söyledi.
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, İsrail’in bu sabah şafak vaktinde başkent Tahran ve çok sayıda ile düzenlediği saldırıların ardından yaptığı açıklamada, “İran İslam Cumhuriyeti’nin meşru ve güçlü karşılığı, düşmanı yaptığına pişman edecektir,” dedi.
Saldırılarda konutlar da hede alınmış, aralarında askeri komutanlar, bilim insanları ve sivillerin de bulunduğu çok sayıda kişi hayatını kaybetmişti.
‘Bu barbarca bir saldırı’
Saldırıyı “barbarca” olarak nitelendiren Pezeşkiyan, halka seslendiği mesajında, “Tüm uluslararası taahhütlere aykırı olan bu saldırı, bu yasa dışı oluşumun cani doğasını ortaya koymaktadır,” ifadelerini kullandı.
Pezeşkiyan, bu saldırının, İran İslam Cumhuriyeti’nin yıllardır uyarısını yaptığı “bu varlığın fıtratının suç ve saldırganlık üzerine kurulu olduğu” gerçeğini tüm dünyaya kanıtladığını ekledi.
İran halkının ve yetkililerinin bu suç karşısında sessiz kalmayacağını vurgulayan Pezeşkiyan, “İran’ın yanıtı meşru, güçlü ve düşmanı ahmaklığından pişman edecek nitelikte olacaktır,” diye konuştu.
Tahran’ın her zaman bölgede ve dünyada barış ve istikrar arayışında olduğunu ve diyalog kurmaya hazır olduğunu belirten Cumhurbaşkanı, Tahran’ın “toprak bütünlüğünü ve egemenliğini meşru müdafaa çerçevesinde savunarak her türlü saldırganlığa kararlılıkla yanıt vereceğini” kaydetti.
Bunun yanı sıra Pezeşkiyan, İran halkına “birlik ve beraberliği koruma, düşmanın psikolojik savaş kapsamında yaydığı söylentilere ve yalan haberlere itibar etmeme” çağrısında bulundu.
Hamaney: İsrail’i şiddetli bir ceza bekliyor
İran Devrim Lideri Ali Hamaney de yaptığı açıklamada, “İran topraklarına saldırma suçunu işleyen İsrail’i şiddetli bir ceza bekliyor,” dedi.
Hamaney, halka gönderdiği mesajda, “İslam Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin güçlü eli düşmanı rahat bırakmayacaktır. Siyonist varlık, bu cani eylemiyle kendisine acı ve sancılı bir kader hazırlamıştır ve buna kesinlikle ulaşacaktır,” ifadelerini kullandı.
İran Devrim Muhafızları Ordusu da diğer silahlı kuvvetlerle birlikte, İsrail’in İran’a yönelik saldırganlığına kararlılıkla yanıt vermek için “teyakkuzda” olduklarını duyurdu.
Ortadoğu
İsrail’den İran’a ikinci saldırı

İsrail, İran’a yönelik yeni saldırılar düzenleyerek İsfahan’daki Natanz nükleer tesisini, Tebriz’deki havalimanını ve Kirmanşah’taki bazı bölgeleri hedef aldı. İran devlet televizyonu, saldırılar sonucu Tebriz Havalimanı’nda yangın çıktığını ve patlama sesleri duyulduğunu bildirdi. Tesnim haber ajansı ise daha önce aynı bölgede düzenlenen saldırılarda en az 3 kişinin öldüğünü aktardı.
İsrail, geçtiğimiz saatlerde İran’daki farklı vilayetleri hedef alan yeni saldırılar düzenledi. İran devlet televizyonu, İsrail’in İsfahan vilayetindeki Natanz nükleer tesisine yeniden saldırdığını duyurdu.
Saldırılar sonucunda ülkenin kuzeybatısındaki Tebriz Havalimanı’nda yangın çıktığı ve patlama sesleri duyulduğu bildirildi.
Tebriz havalimanında yangın
İran devlet televizyonu, İsrail saldırıları neticesinde ülkenin kuzeybatısındaki Tebriz kentinde bulunan havalimanında patlama seslerinin duyulduğunu ve bir yangın çıktığını açıkladı.
Doğu Azerbaycan vilayetinde bulunan havalimanından alevlerin ve dumanların yükseldiğini gösteren bir video, “Tebriz Havalimanı şimdi” notuyla paylaşıldı.
Kirmanşah’ta yeni hedefler
Lübnan merkezli el-Meyadin televizyonu da, İsrail’in Kirmanşah’ta bulunan Kasr-ı Şirin ve Kangavar şehirlerini de hedef aldığını bildirdi.
Öte yandan Tesnim haber ajansı, daha önce aynı vilayette (Doğu Azerbaycan) 10 noktayı hedef alan bir dizi saldırı düzenlendiğini ve bu saldırılarda en az 3 kişinin hayatını kaybettiğini aktardı.
-
Görüş2 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Asya5 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Avrupa2 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Rusya2 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savaş sonrası Suriye’yi dönüştüren ‘Sünni popülizm’