Bizi Takip Edin

Diplomasi

ABD Shangri-La’da işbirliklerini güçlendirirken, Çin’le görüşme olmadı

Yayınlanma

Merkezi Londra’da bulunan Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsünce (IISS) düzenlenen Shangri-La Diyaloğu, 2-4 Haziran’da Singapur’da yapıldı.

Bu yıl 20’nci kez düzenlenen foruma, Asya-Pasifik, Avrupa, Kuzey Amerika ve Orta Doğu’dan 40’ı aşkın ülkeden hükümet yetkilileri, savunma bakanları, askeri yetkililer ve güvenlik uzmanları katıldı.

Asya’nın en büyük güvenlik zirvesi olan Shangri-La Diyaloğu’na bu yıl, ABD-Çin gerginliği damga vurdu. Gerilim hem zirvede iki ülkenin savunma bakanlarının konuşmalarında hem de sahada hissedildi.

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Japonya, Avustralya ve Filipinler ile ilk dörtlü savunma bakanları toplantısına ev sahipliği yapmaktan, Tokyo ve Seul ile gerçek zamanlı bir istihbarat paylaşım mekanizması başlatmaya kadar, önümüzdeki üç yıllık süre boyunca müttefiklerle savunma işbirliğinde ilerleme kaydetti.

Diğer yandan cumartesi günü ise, Kanada ile ortak tatbikat yapan ABD gemisi Tayvan Boğazı’ndan geçerken neredeyse Çin donanmasından bir gemi ile çarpışıyordu.

Pekin ve Washington arasında ikili bir görüşme olmasa da, zirvede Tayvan’ın statüsü, Güney Çin Denizi’ndeki faaliyetler ve Ukrayna’daki savaş için tartışmalı bir ateşkes planı da dahil olmak üzere dünyanın acil güvenlik meseleleri hakkında hararetli tartışmalar yaşandı.

“Amaç seyrüsefer hegemonyası uygulamak”

Çin Savunma Bakanı Li Shangfu, Tayvan Boğazı’da yaşanan krizle karşı tarafı suçlayarak, geçişin amacının “seyrüsefer hegemonyası uygulamak” olduğunu söyledi.

Li, “Savunma Bakanı olarak her gün yabancı hava araçlarının ve gemilerin sınırlarımıza yaklaştığına dair çok sayıda istihbarat alıyorum. Bunlar masum geçiş değil, provokasyon için yapılıyor” dedi.

Çin’in Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne ve Güney Çin Denizi’nde Tarafların Davranış Deklarasyonu’na uygun hareket ettiğini vurgulayan Li, “Neden bu hadiselerin hepsi Çin’e yakın bölgelerde oluyor? Neden diğer ülkelerin yakınında olmuyor? Çünkü Çin savaş uçakları ve gemileri, diğer ülkelerde seyrüsefer hegemonyası eylemlerinde bulunmuyor” ifadelerini kullandı.

Görüşme olmadı ancak diyalog çağrısı yapıldı

Bu arada Pekin, Pentagon’un savunma şefleri arasında görüşme talebini reddetmişti. Çinli uzmanlar bu görüşmenin olabilmesi için önce Washington tarafından Çin Savunma Bakanı Li’ye uygulanan yaptırımın kaldırılması gerektiğini savunuyor. Forumda konuşan ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ise, yanlış anlamaları önlemek için her iki taraf arasındaki diyaloğu “bir gereklilik” olarak nitelendirdi.

Li de diğer yandan, Çin’in ABD ile yeni türden bir büyük güç ilişkisi geliştirmek istediğini vurgulayarak, “Büyük güçler, büyük sorumlulukla hareket etmelidir. Çatışma ve cepheleşme yerine farklılıkları çözmeye, bencil çıkarlar yerine herkesin ortak çıkarını gözetmeye çalışmalıdır. Tarih, Çin ve ABD’nin işbirliğinden kazanç sağladığını, cepheleşmeden kaybettiğini göstermiştir” ifadelerini kullandı.

Li, ABD’ye iki ülke liderinin geçen yıl Bali’de vardığı anlayış birliği doğrultusunda, karşılıklı saygı, barış içinde bir arada yaşama ve kazan-kazan işbirliği ilkeleri temelinde yeniden rayına oturma çağrısında bulundu.

Nikkei Asia’ya konuşan Güneydoğu Asya uzmanı ve Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nde (CSIS) misafir araştırmacı olan Huong Le Thu, hem ABD’nin hem de Çin’in, farklı da olsa, diyalogu iki güç arasındaki yüzleşmeye tercih ettiklerini vurgulamasının dikkate değer olduğunu söyledi.

“Diyalog kuramamak, gerilimi artırmak anlamına gelir ve etraftaki küçük devletler için bir endişe düzeyi yaratır” diyen Huong Le Thu, Singapur zirvesinin düzenli olmasının “diyalog alışkanlığını oluşturduğu ve sürdürdüğü için en büyük gücü” olduğunu da sözlerine ekledi.

NATO’yu Asya’ya genişletme planı

Ancak gerginliği yaratan unsurlardan biri de ABD’nin bölgede Çin’i çevreleme planları ve NATO’nun Asya’ya doğru yayılma hedefi.

2024’te Tokyo’da bölgede türünün ilk örneği olan bir irtibat ofisi açmayı planlayan NATO, Japonya gibi Asya ülkeleriyle ortaklığını güçlendirirken, Singapur zirvesine NATO üyelerinden delegeler de katıldı.

Mayıs ayında İngiltere ve Japonya yeni bir küresel stratejik ortaklık imzaladılar ve “NATO-Japonya işbirliğini derinleştirme” konusunda anlaştılar. Cumartesi günkü bir panel oturumunda, İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace gelişme hakkında yorum yaptı ve Tokyo’da bir ofis sahibi olmanın “NATO’nun çıkarına olduğunu” ve “bir dizi konu için önemli olduğunu” söyledi.

Wallace, Rusya’nın donanma filosunun bir kısmını Pasifik’e kaydırdığına dikkat çekerek, “Birincisi, tehdidin bilgisini paylaşmaktır” dedi ve ekledi: “Yüksek Kuzey veya İskandinav ülkelerinin toprakları, Kremlin ve Pekin’in Avrupa ile Asya arasında doğrudan bir bağlantı olan farklı ticaret yollarına ilgi duyduğu bir bölgedir.”

“ABD’nin Hint-Pasifik liderliği”

Nitekim ABD Savunma Bakanı Austin de konuşmasında, bir yandan Hint-Pasifik’te ABD’nin liderliğini vurgulayıp silahlanma ve bölge ülkelerini silahlandırma planlarını anlatırken, diğer yandan Hint-Pasifik stratejisiyle “baskı, tehdit ve zorbalığın olmadığı, özgür ve açık bir bölge” için ittifaklarını ve ortaklıklarını geliştireceklerini savundu.

Austin, “ABD’nin Hint-Pasifik Bölgesindeki Liderliği” başlıklı konuşmasında, ABD’nin Hint-Pasifik’te dost ülkelerle tüm bölgede ve özellikle Tayvan Boğazı’nda tek taraflı baskı ve zorlamalara karşı çıkacağını belirterek, “Şunu açıkça belirtmek isterim; çatışma ve cepheleşme arayışında değiliz, fakat baskı ve zorlama karşısında tereddüt etmeyeceğiz” dedi.

Austin, “Bana göre Tayvan’da çatışma ne yakın ne de kaçınılmaz. Şu anda caydırıcılık güçlü durumda, bunu böyle muhafaza etmeliyiz. Tayvan Boğazı’nda barışı ve istikrarı muhafaza etmek tüm dünyanın çıkarına” ifadelerini kullandı.

Rusya’nın Ukrayna’daki müdahalesinin, barışın ve güvenliğin asla garanti kabul edilemeyeceğini hatırlattığını belirten Austin, Washington’ın Hint-Pasifik bölgesinde saldırganlığı önlemek ve ortak değerleri korumak için işbirliğine dayalı bir güvenlik mimarisi oluşturmaya çalıştığını öne sürdü.

Austin, son bir yılda bölgedeki müttefikleri ve ortakları ile güvenlik alanında ikili ve çok taraflı işbirliğinde ilerlemeler kaydettiğine işaret ederek, “Doğu Çin Denizi’nden Güney Çin Denizi’ne ve Hint Okyanusu’na planlama, koordinasyon ortak eğitim ve tatbikatlarımızı artırıyoruz. Müttefiklerimiz Avustralya, Japonya, Güney Kore, Filipinler ve Tayland ile bağlarımız güçleniyor. Hindistan, Endonezya ve Singapur ile savunma işbirliğimiz gelişiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Filipinler’in bu yıl Genişletilmiş Savunma İşbirliği Anlaşması (EDCA) kapsamında ABD’nin 4 askeri üsse daha erişimine izin verdiğini hatırlatan Austin, iki ülkenin nisanda düzenlediği Balikatan askeri tatbikatının, 7 binden fazla askerin katılımıyla bugüne dek düzenlenenlerin en geniş kapsamlısı olduğunu ifade etti.

Austin, Avustralya ile AUKUS kapsamında nükleer denizaltı anlaşmasında ilerleme kaydetmekten memnun olduklarını, anlaşmanın caydırıcılığını artırarak bölgede barışa ve istikrara katkı sağlayacağını belirtti.

Japonya’nın yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde karşı saldırı kapasitesi geliştirme konusundaki kararının çok önemli bir gelişme olduğunu kaydeden Austin, Tokyo’nun bu kapasiteyi geliştirmesini destekleyeceklerini, güdümlü füze teknolojisi ve hipersonik silahlar dahil savunma sanayi işbirliğini geliştireceklerini anlattı.

Austin, ABD’nin nükleer caydırıcılığını bölgeye genişletmek konusunda kararlı olduğunu, Güney Kore ile imzalanan Washington Deklarasyonu ile ABD’nin nükleer denizaltılar gibi kritik askeri varlıklarını Yarımada çevresinde daha fazla konuşlandırmayı taahhüt ettiğini anımsattı.

ABD’nin Güneydoğu Asya Uluslar Birliğinin (ASEAN) bölgedeki merkeziliğini tanıdığını dile getiren Austin, bölge ülkeleri arasındaki ortak tatbikatlar ile ASEAN ve Hindistan arasındaki ortak tatbikatın bölgede barışçı ve refah içinde bir geleceğe yönelik arzunun ifadesi olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Austin, Hint-Pasifik bölgesinde Avrupalı müttefikleri İngiltere, Fransa ve Almanya’nın da çıkarları olduğunu, ortak değerleri paylaşan Avrupalı paydaşlarının katkısına da açık olduklarını ifade etti.

Bölgedeki ittifak ve ortaklıklarının NATO benzeri bir güvenlik yapılanması oluşturmayı hedeflemediğini öne süren Austin, “Mevcut ilişkiler üzerine bir şeyler inşa ediyoruz. İkili, üçlü, çok taraflı işbirliği imkanlarını değerlendiriyoruz ancak her ülkenin bağımsızlığını ve çıkarlarını göz önünde bulunduruyoruz” şeklinde konuştu.

AB Temsilcisi Borrell: Ukrayna’dan Güney Çin Denizi’ne…

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell konuşmasında, Ukrayna’dan Güney Çin Denizi’ne kadar temel güvenlik ilkelerini savunma sorumluluğu taşıdıklarını söyledi.

Avrupa ve Asya’nın, birbirlerinin güvenliği konusunda doğrudan çıkarları olduğunu savunan Borrell, “Küreselleşen dünyada uzak diye bir şey yok” dedi.

Borell, Kore Yarımadası, Güney Çin Denizi, Tayvan Boğazı gibi bölgesel tansiyonun yükselebileceği noktalarına işaret ederek Hint-Pasifik’te rekabetin siyasi, ideolojik ve ekonomik temellerine değindi.

Borrell, Ukrayna’dan Güney Çin Denizi’ne kadar temel güvenlik ilkelerini savunma sorumluluğu taşıdıklarını söyleyerek “AB, daima uluslararası hukuku ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni (UNCLOS) ve silahsızlanma karşıtı rejimleri savunacak. Sadece sözle değil, eylemle de” ifadelerini kullandı.

“Çok kutupluluğun yol açtığı tehlikelerin” altını çizen Borrell, yeni çatışmalardan kaçınmak gerektiğini söyledi. Borrell, Avrupa ve Hint-Pasifik’te işbirliğini artırmanın önemine işaret etti.

Ukrayna konusunda ise, barışı herkes kadar istediklerini savunan Borrell, ancak Ukrayna’yı askeri olarak desteklemekten vazgeçemeyeceklerini çünkü ‘bir teslim olma barışı’ istemediklerini vurguladı.

“Çin’in ekonomik dönüşümü tüm bölgeye fayda sağladı”

Açılış konuşmasını yapan Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, bölgede barışı ve güvenliği korumanın kimsenin tek başına omuzlayabileceği bir yük olmadığının, istikrar için sorumluluğun paylaşılmasını gerektiğinin altını çizerek, “orta ölçekli güç” olarak tanımladığı Avustralya’nın hem askeri kapasitesini hem de ilişkilerini geliştireceği mesajını verdi.

Albanese, Asya-Pasifik bölgesinin “potansiyel çatışma sahası” olarak tasvir edilmesinin yanlış olduğunu belirterek, “Biz Avustralya’dan kuzeye baktığımızda dünya tarihinde benzeri görülmemiş ekonomik gelişme ve küresel refahın ve büyümenin motoru olan bir bölge görüyoruz” dedi.

Avustralya’nın ABD’de Joe Biden yönetiminin Çin ile çatışmayı önlemek için iki ülke arasında açık ve güvenilir iletişim mekanizmalarının oluşturulmasına yönelik çabalarını desteklediğini belirten Albanese, kendilerinin de Çin ile ilişkilerini istikrara kavuşma çabalarında diyaloğu merkeze koyduğunu dile getirdi.

Albanese, diyaloğun ortak çıkarların anlaşılmasına yardımcı olduğunu ifade ederek, Çin ile ticaretteki engellerin kaldırılmasını savunduklarında bunun yalnızca Avustralyalı üreticilere değil Çin’e de faydası olduğunu gösterme olanağı bulduklarını söyledi.

Çin’in olağanüstü ekonomik dönüşümünün yalnızca kendi nüfusuna değil tüm bölgeye fayda sağladığını vurgulayan Albanese, bunun da serbest ticareti mümkün kılan bölgesel mimari sayesinde olduğunu belirtti.

Albanese, kurallara dayalı bölgesel düzeni ve ülkelerin egemenliklerini korumanın önemine işaret ederek, “Eğer bir ülke kendini kurallara uymak zorunda olmayacak kadar büyük, diğerlerinin saygı duyduğu standartlara tabi olmayacak kadar güçlü görürse bölgenin stratejik istikrarı bozulacak, ülkelerin egemenliği aşınacaktır” şeklinde konuştu.

ABD-Japonya- Güney Kore toplantısı: Gerçek zamanlı bilgi paylaşımı

Zirvede, ikili ve üçlü toplantılar da yapıldı.

Japonya ve ABD savunma bakanları, Japonya’nın savunma kapasitelerinin güçlendirilmesine yönelik ikili işbirliğinin artırılması konusunda anlaştı.

Görüşmede, iki bakan, hem Japonya-ABD hem de Japonya-ABD-Güney Kore savunma işbirliklerinin geliştirilmesinde fikir birliğine vardı.

Basına kapalı gerçekleşen görüşme sonrası Japonya Savunma Bakanı Hamada ile ABD’li mevkidaşı Austin ortak basın toplantısı düzenledi. Hamada, bölgesel statükonun değiştirilmesi teşebbüslerine, Japonya’nın müttefiki ABD ile birlikte karşı duracağını söyledi.

Kuzey Kore’nin füze denemesine değinen Hamada, yeni denemelere karşı Tokyo-Washington-Seul işbirliğini de güçlendireceklerinin altını çizdi.

Austin de “Kuzey Kore’nin tehditkar füze denemelerine karşı” ABD’nin, bölgedeki güvenlik müttefiklerini korumak amacıyla gerekli tedbirleri alacağını kaydetti.

Otonom ve hipersonik sistemler dahil ileri teknoloji işbirliğine odaklandıklarını aktaran Austin, “(İki ülke) Savunma sanayilerimiz arasında kritik bağlar kuruyoruz” dedi.

Austin, ABD’nin Japonya’ya “sarsılmaz taahhütlerini” yinelediğini vurgulayarak, “Bu, konvansiyonel ve nükleer dahil ABD’nin tüm kapasitelerince sağlanan caydırıcılığı içeriyor” ifadesini kullandı.

Ayrıca, Japonya, ABD ve Güney Kore Savunma Bakanları arasında da üçlü bir görüşme yapıldı ve Kuzey Kore’nin füzeleri karşısında, üç ülke gerçek zamanlı bilgi paylaşımı sağlayacak bir sistemin kurulması konusunda mutabakata vardı.

Çin-Japonya toplantısı: Acil hattın etkinleştirilmesi

Zirvede bir araya gelen Japonya ve Çin savunma bakanları ise, iki ülke askeri otoriteleri arasında kurulan acil hattın etkin işletilmesi, sürtüşme veya çatışma olasılığından kaçınmak için askeri alandaki diyaloğun sürdürülmesi konusunda mutabakata vardı.

Görüşmenin basına açık bölümünde konuşan Japon Savunma Bakanı Hamada, iki ülkenin de Doğu Çin Denizi’ndeki durum dahil birçok güvenlik kaygısının bulunduğunu söyledi.

Hamada, Japonya ve Çin arasında samimi müzakereler vasıtasıyla yapıcı ve istikrarlı ilişkilerin kurulması için çaba sarf edilmesinin önemine işaret etti.

Çin Savuna Bakanı Li ise, Tayvan konusundaki hassasiyetini yineleyerek, sorunun “tamamen Çin’in işi” olduğunu, Japonya’nın buna müdahale etmemesi ve Tayvan’ın bağımsızlığını savunan güçlere yanlış mesaj vermemesi gerektiğini vurguladı.

Görüşmede iki bakan, Japonya Öz Savunma Kuvvetleri (SDF) ve Çin ordusu arasındaki acil durum hattının, diyaloğu artıracak şekilde işletilmesinde anlaştı.

Çin-Singapur toplantısı: Direkt telefon hattı kurulacak

Diğer yandan bir araya gelen Çin ve Singapur savunma bakanları, üst düzey askeri yetkililer arasında iletişim için direkt telefon hattı kurulması kapsamında çalışma yürütülmesi konusunda mutabakat zaptı imzalandı.

Çin ve Singapur, 2019’da imzaladıkları Savunma İlişkileri ve Güvenlik İşbirliği anlaşmasıyla askeri alandaki ilişkilerini derinleştirme kararı almıştı. İki ülke orduları, Nisan 2023’de, 2021’den bu yana ilk kez ortak askeri tatbikat düzenlemişti.

İlk dörtlü zirve: ABD, Japonya, Avustralya, Filipinler

Zirvenin son günü, Japonya Savunma Bakanı Hamada Yazukazu, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Avustralya Savunma Bakanı Richard Marles ve Filipinler Savunma Bakanı Carlito Galvez görüştü.

Bakanlar, “Serbest ve Açık Hint-Pasifik” için güvenlik işbirliklerinin artırılmasında fikir birliğine vardı.

Japonya Savunma Bakanlığı açıklamasına göre “Serbest ve Açık bir Hint-Pasifik” vizyonunu ele alan 4 bakan, vizyonun gelişmesi için kolektif çaba gösterileceğini teyit etti.

4 ülke savunma bakanlarının görüşmesi, şimdiye kadar ilk olarak kayda geçti. Bölgesel sorunlar ile ortak çıkarları ele alan bakanların, işbirliğini genişletme fırsatlarını müzakere ettiği bildirildi.

Japonya-Avustralya: Savunma teknolojisi işbirliği

Japonya ve Avustralya savunma bakanları ayrıca, iki ülke arasında savunma teknolojisi alanında işbirliğinin artırılması için mutabakat zaptına imza attı.

Bu kapsamda, savunma teçhizatlarına ilişkin ortak teknik araştırmalar yürütülmesi ve prosedürlerin kolaylaştırılması hedefleniyor.

İki ülke, Ocak 2022’de , karşılıklı ülke topraklarında ortak tatbikat ve afet kurtarma kapsamlı askeri güçlerin konuşlandırılmasını kapsayan anlaşma imzalamıştı.

Japonya-Güney Kore: ABD ile üçlü işbirliği teyit edildi

Ayrıca, Japonya ile Güney Kore savunma bakanları, 3 yıldır ilk kez bir araya geldi ve Kuzey Kore’nin füze denemelerine karşı savunma işbirliğini güçlendirme kararı aldı.

Bakanlar, ciddi bölgesel güvenlik ortamı ve küresel sorunlara karşı koymak amacıyla Tokyo ve Seul’ün ortak güvenlik müttefikleri ABD ile ikili ve üçlü işbirliğini ilerleteceklerini teyit etti.

Yeni Zelanda’dan AUKUS talebi

Yeni Zelanda Savunma Bakanı Andrew Little, ülkesinin yapay zeka gibi nükleer teknolojinin kullanılmadığı alanlarda, AUKUS anlaşması çerçevesinde Avustralya, İngiltere ve ABD ile işbirliği yapabileceğini açıkladı.

AUKUS üyelerinin Yeni Zelanda’yı resmi olarak kendilerine katılmaya davet etmediğini kaydeden Little, ancak bu yönde göstergelerin olduğunu, bu konuda karar vermenin de henüz erken olduğunu ifade etti.

Austin Hindistan’a geçti

Bu arada ABD Savunma Bakanı Austin dün zirve sonrası Yeni Delhi’ye geçti. Hindistan’a ikinci ziyaretinde bulunan Austin’in, Başbakan Narendra Modi’nin 22 Haziran’da Washington’a yapacağı ziyaretin zeminini hazırlaması bekleniyor.

Savunma analisti Rahul Bedi, Hindistan’ın General Atomics Aeronautical Systems Inc.’den tahmini 1,5 ila 2 milyar dolar karşılığında 18 silahlı yüksek irtifa uzun ömürlü insansız hava aracı satın almak istediğini söyledi. Bedi, İHA’ların muhtemelen Çin ve Pakistan ile olan huzursuz sınırları boyunca ve stratejik Hint Okyanusu bölgesinde konuşlandırılacağını söyledi.

Diplomasi

Trump’tan Merz’e: Kuzey Akım 2’yi ben durdurdum

Yayınlanma

Beyaz Saray’da Alman Şansölyesi Friedrich Merz’i ağırlayan ABD Başkanı Donald Trump, Kuzey Akım 2 boru hattını kendisinin engellediğini öne sürdü.

Projeyi durdurması nedeniyle artık “ölü” olduğunu savunan Trump, Almanya ile Rusya’yı enerji transferi ile birbirine bağlayan bu projeyi engellemesine rağmen kendisini hâlâ “Putin’in dostu” dediklerini söyledi.

Trump devam ederek, önceki yönetimin boru hattını inşa eden şirkete yaptırımları kaldırma kararını kastederek, boru hattını Joe Biden’ın “inşa edilmesine izin verdiğini” ileri sürdü.

Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile iki saat süren bir görüşme yaptığını ve bu görüşmede muhatabına “parkta kavga eden iki çocuk” benzetmesi yaptığını söyledi.

Başkan, “Bazen onların bir süre kavga etmelerine izin vermek daha iyidir,” dedi.

Trump, iki ülke arasında “çok fazla husumet” ve Putin ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında büyük bir nefret olduğu için savaşı durdurmanın zor olduğunu söyledi.

Trump’a Rusya’ya yeni yaptırımlar uygulayıp uygulamayacağı sorulduğunda, “Anlaşma yapmayacağımız anı, bu durumun durmayacağı anı gördüğümde,” yanıtını verdi.

Başkan, bu konuda bir son tarih olup olmadığı sorusunu ise, “Kafamda var. Durmayacağı anı gördüğümde çok sert davranacağız. Bu her iki ülke için de geçerli olabilir. Tango iki kişiyle yapılır,” diye cevapladı.

O dönemde başkan olsaydı savaşın asla çıkmayacağını söyleyen Trump, Merz’e “Hiç şans yok, sıfır,” dedi.

Trump, “savaşta ölenlerin sayısı”nın haberlerde bildirilenden “çok daha fazla” olduğunu söylerken Merz, “Hepimiz bu korkunç savaşı sona erdirmek için önlemler arıyoruz,” dedi.

“Amerika, bu savaşı sona erdirmek için bir kez daha çok güçlü bir konumda,” diye ekleyen Merz, Ukrayna’yı birlikte desteklemeleri ve Rusya’ya baskı yapmaları gerektiğini söyledi.

Trump, eski Almanya Şansölyesi Angela Merkel’i ülkesini mültecilere açtığı için eleştirerek, halefine “Bunun olmaması gerektiğini söyledim,” dedi.

Trump, önceki gün açıkladığı 19 ülkeye yönelik kapsamlı seyahat kısıtlamaları hakkında da soru aldı. Trump, Merz’e, Almanya’da mültecilerin karıştığı bir dizi saldırıya atıfta bulunarak, “Kötü insanları ülkemizden uzak tutmak istiyoruz… Tabii ki, sizin de ülkenize kabul edilen bazı kişilerle ilgili küçük bir sorununuz var,” dedi ve Merz, “Evet, var” diye yanıtladı.

Trump devamında, “Bu sizin suçunuz değil… Böyle olmamalıydı. Ona [Merkel’e] böyle olmaması gerektiğini söyledim, ama oldu. Ama bu konuda sizin de kendi zorluklarınız var, bizim de var,” dedi.

Trump, Washington’un yıllardır talep ettiği savunma harcamalarını GSYİH’nin %5’ine çıkarmayı kabul eden Almanya’yı övdü. Bir Alman gazetecinin Berlin’in “savunma konusunda yeterince çaba gösterip göstermediğini” sorması üzerine Trump, “Şu anda savunmaya daha fazla para harcadığınızı biliyorum. Oldukça fazla para. Bu olumlu bir gelişme,” dedi. 

Öte yandan salonda gergin kahkahalar atılmasına neden olacak şekilde Trump, “MacArthur’un bunu olumlu bulup bulmayacağından emin değilim,” diye espri yaptı. Bu sözleriyle, İkinci Dünya Savaşı sonrası silahsızlanma konusuna odaklanan müttefik güçlerin başkomutanı General MacArthur’a atıfta bulundu.

Merz’in Normandiya Çıkarmasının yıl dönümüne (6 Haziran, “D-Day”) atıf yapmasına ve ABD’nin buradaki rolüne atıf yapmasının ardından Trump, bu günün şansölye için “hoş bir gün olmadığını” ileri sürdü.

Merz ise cevaben, “Uzun vadede, Sayın Başkan, bu, ülkemin Nazi diktatörlüğünden kurtuluşuydu,” diye düzeltti.

Merz, Trump’a 1885 yılında Almanya’dan göç eden dedesi Friedrich Trump’ın altın çerçeveli doğum belgesini ve ABD’deki Alman göçmenlerin Almanya’daki ailelerine yazdıkları mektupların derlendiği “Özgürlük Ülkesi’nden Haberler – Alman Göçmenler Evlerine Yazıyor” adlı kitabı hediye etti.

Merz, “Bu, ona ailesini hatırlatması için küçük bir hediye,” dedi. Ayrıca Trump’ı, büyükbabasının doğduğu köyü ziyaret etmek üzere Almanya’ya davet etti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

NATO, Soğuk Savaş’tan bu yana en büyük silahlanma programını onayladı

Yayınlanma

NATO, Soğuk Savaş döneminden bu yana en kapsamlı silahlanma programını kabul etti. Brüksel’de savunma bakanları tarafından alınan kararla, ittifakın caydırıcılık ve savunma kabiliyetlerinin önümüzdeki yıllarda büyük ölçüde artırılması hedefleniyor. Program, özellikle uzun menzilli silah sistemleri, hava savunma ve mobil kara kuvvetleri gibi kapasitelere öncelik veriyor.

NATO, Rusya’ya karşı Soğuk Savaş’tan bu yana en büyük silahlanma programını yürürlüğe koydu. dpa ve AFP haber ajanslarının Brüksel’deki müzakere çevrelerinden edindiği bilgilere göre, program önümüzdeki yıllarda ittifakın caydırıcılık ve savunma kabiliyetlerinin olağanüstü düzeyde artırılmasını öngörüyor.

Uzun menzilli silah sistemleri, hava savunma ve mobil kara kuvvetleri gibi kapasiteler bu programda en üst düzey önceliğe sahip bulunuyor.

Silahlanma programına ilişkin karar, ittifak üyesi ülkelerin savunma bakanlarının Brüksel’de gerçekleştirdiği bir toplantıda alındı. NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, sabah saatlerinde paketi “tarihi” olarak nitelendirmişti.

Yeni askeri hedefler ve gizlilik politikası

Ayrıntılı olarak bakıldığında, silahlanma programı askeri kabiliyetler için yeni hedef belirtimlerinden oluşuyor.

Bu hedeflerle, her bir müttefikin gelecekte ortak caydırıcılık ve savunmaya ne katkıda bulunması gerektiği kesin bir şekilde tanımlanıyor.

Gerekli kabiliyetler, yeni savunma planları temel alınarak belirlendi. NATO‘yu “Rusya için mümkün olduğunca öngörülemez bir rakip” haline getirmek amacıyla, somut yeni planlama hedefleri “çok gizli” olarak sınıflandırıldı.

Ancak dpa‘nın edindiği bilgilere göre, askeri kabiliyetler için şimdiye kadar geçerli olan hedefler yaklaşık yüzde 30 oranında artırıldı.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius’un açıklamalarına göre, Alman ordusunun (Bundeswehr) yeni NATO hedeflerini karşılayabilmesi için 60 bin ek aktif askere ihtiyacı olacak.

Mevcut açıklar ve artan harcama taahhütleri

Yeni hedeflerin özellikle büyük bir zorluk teşkil etmesinin nedeni, mevcut hedeflere henüz ulaşılamamış olması. Üst düzey askeri yetkililer son olarak yüzde 30’luk bir açıktan bahsetmişti.

Mevcut eksiklikler ve yeni planlama hedefleri, savunma harcamaları için planlanan yeni hedefi de beraberinde getiriyor.

Buna göre, tüm NATO üyelerinin ay sonunda yapılacak zirve toplantısında, gelecekte ulusal Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYİH) en az yüzde 3,5’i kadar bir meblağı savunmaya yatırmayı taahhüt etmeleri bekleniyor.

Buna ek olarak, altyapı gibi savunmayla ilgili harcamalar için GSYİH’nın yüzde 1,5’i daha eklenebilir, böylece ABD Başkanı Donald Trump’ın talep ettiği yüzde beşlik orana ulaşılabilir.

Almanya’da ise savunma harcamalarının Alman ekonomik üretimine oranının beş ila yedi yıllık bir süre içinde yılda yüzde 0,2 puan artırılması planlanıyor.

Geçen yılki yüzde 2,1’lik orandan hesaplandığında, 2032 yılına kadar yüzde 3,5’lik bir orana ulaşılabileceği öngörülüyor.

Şansölye Friedrich Merz’e göre, Almanya için her bir yüzdelik puan artışı, mevcut durumda yaklaşık 45 milyar avro ek savunma harcaması anlamına geliyor.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Pentagon, Ukrayna’ya verilecek dron savar füzelerini Orta Doğu’daki ABD birliklerine yönlendirdi

Yayınlanma

Trump yönetimi, Ukrayna’nın Rus insansız hava araçlarıyla mücadelesinde kullandığı füzelere takılan kritik tapa teknolojisini kendi birliklerine yönlendirdi. Pentagon, bu adımı “savunma bakanı tarafından tespit edilen acil bir sorun” ile gerekçelendirdi.

Donald Trump yönetimi, Ukrayna’nın Rus insansız hava araçlarıyla (İHA) mücadelesinde kullandığı kilit bir teknolojiyi kendi birliklerine yönlendirdi.

The Wall Street Journal‘ın (WSJ) haberine göre, Pentagon’un bu adımı Ukrayna’ya yönelik askeri destekte bir zayıflamaya işaret ederken Kongre’de rahatsızlığa yol açtı.

Ukrayna, daha önce kendisi için satın alınmış olan ve Ukrayna ordusunun Rus İHA’larına karşı kullandığı füzelere takılan tapaları alamayacak.

Bu tapalar, füze İHA’ya yaklaştığında harp başlığını aktive ederek hedefi imha ediyor.

Habere göre, Savunma Bakanı Pete Hegseth, geçen ay yayımladığı iç genelgeyle, bakanlığın komutanlıkların silah ihtiyaçlarını karşılamakla görevli birimine, başlangıçta Ukrayna için tedarik edilmiş olmalarına rağmen tapaların ABD Hava Kuvvetleri’ne verilmesi talimatını verdi.

Geçen hafta ise Pentagon, Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’ne bu tapaların artık Orta Doğu’daki birliklere tahsis edileceğini gizlice bildirdi.

Karar Kongre’de tepkiye yol açtı

Pentagon, bu kararın gerekliliğini “savunma bakanı tarafından tespit edilen acil bir sorun” olarak açıkladı. Ancak bu karar, Kongre’deki Ukrayna destekçileri arasında tepkiye neden oldu.

Destekçiler, Pentagon’un bu adımın Ukrayna savunması üzerindeki etkisini ve ABD Hava Kuvvetleri’nin tapalara olan ihtiyacının ne kadar acil olduğunu açıklamadığını savunuyor.

WSJ‘ye konuşan Demokrat bir senatörün yardımcısı, “Savaşın bu kritik anında Ukrayna’ya bu kadar gerekli bir silahı vermeyi reddetmek akıl almaz. Böyle bir adımın gerekliliğini açıklayamamak ise bunun bir ceza olarak değerlendirilebileceği düşüncesini akla getiriyor,” dedi.

Çarşamba günü Savunma Bakanı Hegseth, Ukrayna’ya askeri yardımı organize etmeyi amaçlayan Ramstein formatındaki toplantıya katılmadı. Bu, Pentagon şefinin savaşın başından bu yana 50 ülkeden oluşan koalisyonun toplantısını ilk kez kaçırması anlamına geliyor.

Ukrayna istihbaratına göre, Rusya şu anda günde 300 insansız hava aracı üretiyor ve mayıs ayında şehirlere ve altyapı tesislerine yönelik yüzlerce İHA kullanılarak gerçekleştirilen hava saldırıları savaşın başından bu yanaki en büyük çaplı saldırılar oldu.

Putin: Kiev terör eylemlerine geçti, müzakereler provokasyonlara gelinmeden sürmeli

Teknoloji hem Ukrayna hem ABD için hayati önemde

Joe Biden yönetiminde eski bir üst düzey Savunma Bakanlığı yetkilisi olan Celeste Wallander, bu teknolojinin şu anda Ukrayna’nın Rus saldırılarına karşı çok katmanlı hava savunması için hayati önem taşıdığını belirtti.

Wallander, “Ancak Amerikan personelini ve Orta Doğu’daki üsleri Husilerin ve muhtemelen İran’ın insansız hava aracı saldırılarından acilen korumak da gerekiyor,” diye ekledi.

Tapaların tedariki Biden yönetimi döneminde organize edilmişti ancak bu ve diğer askeri teçhizatın teslimatlarının bu yıl ve hatta gelecek yıl boyunca yapılması planlanıyordu. Ukrayna, bu tapaları birkaç yıldır alıyordu.

Ukrayna ordusu, bunları lazer güdümlü APKWS sistemiyle donatılmış karadan havaya füzelere takarak yüksek hassasiyetli mühimmata dönüştürüyordu.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English