Bizi Takip Edin

ORTADOĞU

ABD’nin karşı saldırıları “son değil başlangıç”: Saldırılar caydırıcı oldu mu?

Yayınlanma

ABD, İsrail-Hamas savaşının Orta Doğu’da çatışmaları tetiklemesinden bu yana gerçekleştirdiği en büyük iki saldırı dalgasının ardından İran’a bağlı militanları hedef almaya devam edeceği uyarısında bulundu.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan dün akşam yaptığı açıklamada cuma günü Irak ve Suriye’de İran destekli militanlarla bağlantılı hedeflere yönelik saldırıların Washington’un tepkisinin “sonu değil başlangıcı” olduğunu söyledi.

ABD, yedi tesiste 85 hedefi vuran bu saldırıları, geçen hafta sonu Ürdün-Suriye sınırındaki bir üsse düzenlenen insansız hava aracı saldırısında üç Amerikan askerinin öldürülmesinin ardından başlattı. Biden yönetimi cumartesi günü Kızıldeniz’de ticaret gemilerine ve ABD donanma gemilerine saldıran Yemen’deki Husi isyancılarına karşı ikinci bir saldırı dalgası düzenledi.

ABD yayın kuruluşu NBC’ye konuşan Sullivan, “Güçlerimiz saldırıya uğradığında ya da insanlar öldürüldüğünde ABD’nin karşılık vereceğine dair net bir mesaj göndermeye devam etmek için ek saldırılar ve ek eylemler gerçekleştirme niyetindeyiz Saldırıların bu milis grupların bize saldırma kabiliyetlerini azaltmada iyi bir etkisi olduğuna inanıyoruz” dedi.

ABD haftalardır İran’a yakın grupların sayısız saldırısına Irak, Suriye ve Yemen’de hedefli saldırılarla karşılık veriyor. Ancak cuma günkü saldırılar son üç ayın en büyük saldırısı ve İran Devrim Muhafızları ile bağlantılı tesisleri hedef alan ilk saldırı oldu. Cuma günkü saldırılarda aralarında sivillerin de bulunduğu 16 kişinin öldüğünü açıklayan İran ve Irak, ABD’nin eylemini kınadı ve bunun bölgede daha büyük bir istikrarsızlığı tetikleyebileceği uyarısında bulundu. Sullivan, ABD’nin elinde “herhangi bir sivil kayıp olduğuna dair bir teyit” olmadığını söyledi.

İran Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada ABD’nin hafta sonu düzenlediği saldırıların “kaos, güvensizlik ve istikrarsızlığa katkıda bulunduğunu” söyledi.

“Propagandayı İran kazanıyor”

Washington, İran’a bağlı militanların saldırılarına karşılık verme baskısı altında ancak Amerikan askerlerini çatışmanın daha da derinlerine çekecek bir tırmanıştan kaçınmak için tepkisinin dozunu ayarlamaya çalışıyor.

ABD’nin hedef aldığı tesislerde İran Devrim Muhafızları’nın personeli olmasına rağmen Devrim Muhafızları’ndan herhangi bir kayıp olmaması dikkat çekici.

Alman Uluslararası ve Güvenlik İşleri Enstitüsü’nde misafir araştırmacı ve İran’ın bölgesel politikaları konusunda uzman olan Hamidreza Azizi’ye göre İran, Iraklı müttefiklerine yönelik saldırılara misilleme yapmasa bile hedef alınan milisler misilleme yapabilir. Amerikan saldırılarını İran’a değil Irak topraklarına yapılmış bir saldırı olarak görüyorlar. Wall Street Journal’a konuşan Azizi, “Asıl risk de bu. Saygınlıklarını korumak ve etkili bir güç göstermek için bir karşılık vermeleri gerektiğine karar verebilirler” dedi. Azizi, “Eğer ABD İran’a saldırmaktan korkarsa, diğer ülkeler de aynı şeyi hissedecektir. Propaganda değerine bakarsanız, İran kazanıyor. Peki bunun sorumlusu kim? ABD hükümeti” ifadelerini kullandı.

“Kısasa kısas döngü riski var”

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nde bölgesel güvenlik direktörü olan Emile Hokayem ise Financial Times’a yaptığı açıklamada, bu saldırılarla ABD’nin “kısasa kısas” döngüsüne girme riski altında olduğunu söyledi. Hokayem, ABD’nin bu döngünün topyekûn savaşa yol açmasını hala önleyebileceğini, ancak bunun “Irak’ta gördüğümüz gibi bölgedeki konumunu zamanla aşındıracağını” da sözlerine ekledi. Hokayem, “Düşmanlarının seçenekleri, alanı ve zamanı var ve ne zaman gerilimi yükselteceklerine karar verebilirler, ayrıca Gazze savaşından öfkelenen büyük ölçüde destekçi seçmenleri de var. ABD’nin bu döngüyü sona erdirebilmesinin tek yolu, İsrail’in Gazze’deki savaşını sona erdirmek için hızla diplomatik bir yola girmesidir” ifadesini kullandı.

İsrail: ABD’nin açıklamaları ile eylemleri tutarsız

ABD’nin yanıt olarak düzenlediği saldırıları değerlendiren İsrail’in yarı resmi nitelikteki düşünce kuruluşu INSS’ye göre “Tahran, Washington’un kendisini suçlamasını ancak topraklarına saldırmaktan kaçınmasını ve savaşı genişletmekle ilgilenmediğini tekrarlamasını ve ilan etmesini bir başarı olarak görüyor. İranlılar, ABD’yi caydırmayı başardıklarını ve gerilimi tırmandırmakla ilgilenmeyen Biden yönetiminin İran’a doğrudan bir saldırıdan kaçınacağını ve bu nedenle manevra alanlarının nispeten geniş olduğunu değerlendiriyor.”

INSS, ilgili analizinde “Dolayısıyla bu aşamadaki gelişmelerin İran’ın Irak ve Suriye’deki milislerin saldırılarına ve Husilerin denizdeki saldırılarına son vereceği şüpheli” ifadelerini kullandı.

Analizde şu değerlendirme yapıldı: “ABD’nin önümüzdeki dönemde atacağı adımların niteliği ve kapsamı, Amerikan hedeflerine yönelik saldırıların niteliğinden ve yönetimin İran’ı, müttefiklerinin eylemlerinden doğrudan sorumlu tutan tekrarlanan açıklamaları ile seçilecek saldırı hedefleri arasında ayrım yapmaya devam etme becerisinden etkilenecek. Yönetimin açıklamaları ile eylemleri arasındaki tutarsızlık konusunda ABD içinde şimdiden pek çok eleştiri var ve eleştirmenlerin gözünde bu durum yönetimin Tahran’dan doğrudan bir bedel talep etme konusunda isteksiz olduğunu ve sorunun kaynağıyla ilgilenmek istemediğini gösteriyor.

ORTADOĞU

Irak’a sığınan iki bin Suriye askerinin iadesi bugün başlıyor

Yayınlanma

suriye ordusu

Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, Irak’a kaçan Suriye ordusu askerlerinin iadesine bugün başlanacağını açıkladı.

Irak resmi haber ajansı INA’ya göre Irak Güvenlik Medya Ağı Sözcüsü Mikdad Miri, konuya dair açıklama yaptı. Miri, Irak’a Esad yönetimi askerlerinin Suriye’ye iadesine bugün başlanacağını belirtti. İade işlemlerinin Irak’taki ilgili makamlar tarafından başlatılacağını aktaran Miri, sürecin Suriye tarafı ile koordineli yürütüleceğini ifade etti.

Suriye ordusuna bağlı yaklaşık 2 bin asker 7 Aralık’ta El-Kaim Sınırı Kapısı üzerinden Irak’a kaçmıştı. 9 Aralık’ta ise Heyet-i Tahrir Şam’a bağlı askeri operasyonlar komutanlığı, zorunlu askerlik yapanlara yönelik genel af kararı çıkarmıştı.

Irak’ın Anbar vilayetine bağlı Rutba ilçesinde bir kampa yerleştirilen askerler kötü koşullar nedeniyle ülkelerine geri gönderilmek için eylem yapmıştı.

Rutba ilçesi Kaymakamı İmat el-Duleymi, yaptığı açıklamada kaçan askerlerin çadırlarda barındığını ve bölgede elektrik, su ve ısınma imkanlarının yetersiz olduğunu ve yerleştirildikleri kampın internet erişiminden yoksun olduğundan dolayı aileleriyle iletişim kuramadıklarını söylemişti.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

İsrail tek kurşun sıkmadan Dera’ya ilerliyor: PYD, İsrail dahil herkesten yardım istiyor

Yayınlanma

Türkiye ve onun desteklediği Suriye Milli Ordusu (SMO) Ayn el Arap’a (Kobani) yönelik operasyona hazırlanırken HTŞ ile aradığı diyaloğu henüz kuramayan PYD, Türkiye’ye karşı İsrail dahil tüm ülkelerden yardım bekliyor. Bu arada Suriye topraklarına giren İsrail de Dera’ya doğru ilerliyor.

PKK’nın Suriye kolu Demokratik Birlik Partisi (PYD) Başkanlık Konseyi Üyesi Salih Müslim video konferans yöntemiyle düzenlenen toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

DW Türkçede yer alan habere göre Salih Müslim HTŞ ile PYD arasında PYD’nin işgalindeki toprakların geleceğine ilişkin henüz bir müzakere süreci başlamadığını söyledi.

Heyet-i Tahrir Şam (HTŞ) Suriye’nin başkentini ele geçirip Esad yönetimini devirdiğinde Salih Müslim HTŞ ile diyaloga açık olduklarını söylemiş, “HTŞ bize bir adım atarsa biz iki adım atarız” demişti. Ayrıca PYD liderliği kendine bağlı kurumlara HTŞ’nin tanıdığı yeni Suriye bayrağının asılması talimatını vermişti.

Şam’a gönderdikleri mesajlara “henüz yanıt alamadıklarını” söyleyen Müslim, yine de olası müzakereleri yürütmek üzere bir heyet hazırladıklarını ve umutlu olduklarını belirtti.

Müslim, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın “HTŞ ve Kürtler arasında bir diyaloğu önlemek için aceleyle ve erkenden” Şam’a gitmiş olabileceğini düşündüğünü de söyledi.

HTŞ ile müzakerelerden istedikleri sonucu alamamaları halinde Şam’la bir çatışma ihtimali görüp görmediğinin sorulması üzerine Müslim, “Bu olmazsa kendimizi siyasi olarak savunacağız. Her şey masada ancak iyi niyetle yaklaşıyoruz” dedi.

Hem HTŞ hem SMO için “cihatçı” nitelemesi yapan Müslim, yine de HTŞ’nin geçmişte kendilerine yönelik operasyonlara katılmadığına dikkat çekti. Fakat bu yapının da “Türkiye ile koordinasyon halinde olduğunun” farkında olduklarını kaydetti.

“İsrail desteğine açığız”

İsrail basınında son günlerde çıkan “İsrail’in Suriyeli Kürtleri Türkiye’ye karşı koruması gerektiği” şeklindeki yorumların sorulması üzerine Müslim, “Özellikle İsrail’den değil, herkesten destek istediklerini” söyledi. Salih Müslim, “İsraille iletişimimiz yok, eğer böyle bir (Kürtlere destek) açıklamaları varsa elbette takdirle karşılarız” dedi. Müslim, Türkiye’nin Ortadoğu’da izlediği tutumun “İsrail’i de rahatsız ettiğini” savundu.

Jerusalem Post gazetesi 9 Aralık tarihinde, “Suriye Kürtlerinin temsilcileri yardım ve koruma talebiyle İsrailli yetkililere başvurdu” diye yazmıştı.

İsrail’in Türkiye’ye karşı açık desteğinin SDG kontrolündeki bölgelerde yaşayan Arap halkları huzursuz edip etmeyeceği sorusu üzerine Müslim, “Mısır, Fas, Tunus, Körfez ülkeleri… tüm bu Arap ülkelerinin zaten İsraille ilişkisi var” ifadelerini kullandı. Arap aşiretlerinin sırf bu yüzden kendileri aleyhine tutum almasını beklemediğini söyledi.

İsrail ordusu Dera’ya ilerliyor

Türkiye’nin PYD’ye yönelik eylemlerinden rahatsızlığını dile getiren İsrail ise Esad yönetiminin devrilmesi üzerine girdiği Suriye topraklarındaki işgalini tek bir kurşun dahi sıkmadan derinleştiriyor.

İngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), İsrail’in Dera kırsalında dokuz kilometre ilerleyerek bölgedeki Koya köyüne ve Vahdet barajı bölgesine girerek stratejik mevzilere konuşlandığını duyurdu.

SOHR’un bildirdiğine göre İsrail güçleri bölgeye girmeden önce bölge sakinlerinden silahlarını teslim etmelerini istedi.

SOHR, ayrıca İsrail güçlerinin İsrail – Suriye sınırındaki tampon bölge yakınlarındaki Kuneytra bölgesi ve Dera arasındaki sınırda yer alan Sayda köyü yakınlarındaki askeri bir bölge olan 74. Tugay bölgesine girdiğini aktardı.

İsrail ordusu bu ay Esad hükümetinin çöküşünün ardından, Suriye sınırında yer alan stratejik Hermon Dağı’nı işgal etmiş ve Suriye ile işgal altındaki Golan Tepeleri arasındaki silahtan arındırılmış bölgeye girmişti. İsrailli yetkililer, bu hareketi İsrail’in sınırlarının güvenliğini sağlamak için sınırlı ve geçici bir önlem olarak tanımlamasına rağmen en az 2025’in sonuna kadar işgali devam ettireceklerinin mesajlarını veriyor.

Okumaya Devam Et

ORTADOĞU

ABD, Suriye’de eğittiği gruba Esad devrilmeden önce “Zamanınız geldi” demiş

Yayınlanma

“IŞİD’e karşı mücadele” kapsamında ABD ve Birleşik Krallık tarafından eğitilen “Devrimci Komando Ordusu” (RCA) isimli gruba, Esad devrilmeden önce ABD Özel Kuvvetleri tarafından verilen bir brifingde, “Sizin zamanınız geldi,” denildiği belirtiliyor.

İngiliz The Telegraph’ta yayınlanan habere göre, Washington’un saldırıdan önceden haberdar olduğuna dair ilk işaret olarak RCA, Esad yönetiminin sonunu getirebilecek bir saldırı için güçlerini artırmalarının ve “hazır olmalarının” söylendiğini açıkladı.

RCA komutanlarından Başar el-Maşadani, Palmira kentinin eteklerinde Rusya tarafından kullanılan eski bir Suriye ordusu hava üssünden The Telegraph’a yaptığı açıklamada “Bize bunun nasıl olacağını söylemediler. Bize sadece, ‘Her şey değişmek üzere. Bu sizin anınız. Ya Esad düşecek ya da siz düşeceksiniz’ [dediler]. Ama ne zaman ya da nerede olacağını söylemediler, sadece hazır olmamızı söylediler,” dedi.

Maşadani’ye göre, Irak sınırındaki ABD kontrolündeki Tanf hava üssündeki brifingden önceki haftalarda, RCA’nın safları, komutası altına aldığı kendisi gibi daha küçük serbest birliklerle dolduruldu.

HTŞ geçen ayın sonlarına doğru yıldırım harekatıyla güneye, Şam’a doğru ilerlerken, RCA da Tanf’tan ilerledi ve şu anda başkentin kuzeyindeki toprak parçaları da dahil olmak üzere ülkenin yaklaşık beşte birini işgal ediyor.

Üst düzey RCA yetkilileri, Suriye’deki ABD’li komutanların ilerleme emrini, 2019’daki yenilgisine kadar ülkenin kuzeydoğusunun büyük bölümünü işgal eden IŞİD’in kalıntılarının “Esad’ın düşmesi halinde oluşacak güç boşluğundan yararlanmasını önlemek için” verdiklerini söyledi.

The Telegraph’a göre bu durum Washington’un sadece 8 Aralık’ta Beşar Esad yönetimini deviren HTŞ öncülüğündeki saldırıdan haberdar olduğunu değil, aynı zamanda operasyonun boyutları hakkında da kesin istihbarata sahip olduğunu gösteriyor.

Geçen hafta kentin eteklerindeki Rus kontrolündeki Suriye hava üssünü ele geçiren RCA savaşçıları, saldırı başlamadan yaklaşık üç hafta önce, kasım ayı başında Esad’ın olası düşüşüne hazırlanmalarının söylendiğini belirttiler.

Ekim ayı başında Maşadani ve diğer komutanlar, Tanf’taki Amerikalı subayların Ebu Hatab tugayını ve diğer birlikleri RCA’nın ortak komutası altına soktuğunu söyledi.

Bunun sonucunda RCA’nın mevcudu yaklaşık 800’den 3.000’e çıktı. Kuvvetin tüm üyeleri ABD tarafından silahlandırılmaya ve şu anda feshedilmiş olan Suriye ordusundaki askerlere ödenen maaşın yaklaşık 12 katı olan ayda 400 dolar maaş almaya devam etti.

Saldırı başladığında RCA güçleri doğu çölü boyunca yayıldı ve kilit yolların kontrolünü ele geçirdi. Ayrıca güneydeki Dera kentinde HTŞ’den önce Şam’a ulaşan bir isyancı grupla birleştiler.

Yüzbaşı Maşadani, RCA ve Suriye’nin geçici lideri Muhammed el-Colani tarafından yönetilen HTŞ militanlarının işbirliği içinde olduğunu ve iki güç arasındaki iletişimin Tanf’taki Amerikalılar tarafından koordine edildiğini söyledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English