Bizi Takip Edin

AVRUPA

AfD: Değişim Berlin’den değil, Doğu’dan başlayacak

Yayınlanma

Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un hükümeti bu hafta sonu sert bir seçim sınavıyla karşı karşıya kalacak.

Almanya’nın doğusundaki Saksonya ve Thüringen eyaletlerinde yapılacak seçimlerin sonuçları Scholz’un federal trafik lambası koalisyonuna büyük bir darbe vuracak gibi görünüyor.

Her ne kadar bu iki eyalette sırasıyla sadece dört ve iki milyon kişi yaşıyor olsa da (Alman nüfusunun %8’inden azı) eyalet seçimlerinin Almanya’nın geneli üzerinde büyük bir etkisi olabilir.

Eyaletin iç istihbarat teşkilatı tarafından Thüringen’de “aşırı sağcı” olarak sınıflandırılan Almanya için Alternatif (AfD) seçim çağrısında, “Almanya’da değişim Berlin’den değil, Doğu’dan gelecek,” diyor.

Eyalet liderleri Björn Höcke ve Stefan Möller, eyalet seçimlerinin “Thüringen’in ötesinde tüm Almanya için tarihi bir sinyal göndermek için bir fırsat” olduğunu belirterek “refah, onur ve özgürlük içinde daha iyi bir gelecek için bir başlangıç sinyali” vaat etti.

Trafik lambası partileri çöküş içinde

AfD her iki eyalette de anketlerde önde giderken, Scholz hükümetinde yer alan partiler eyalet parlamentolarına girmek için gereken %5 barajının altında kalarak koltuklarını kaybedebilirler.

ZDF için yapılan son Thüringen anketine göre AfD %29 ile açık ara birinci parti olarak görünüyor. Onu CDU %23 ile takip ederken, BSW %18, Die Linke (Sol Parti) %13 oyla üçüncü ve dördüncü sıralarda yer alıyor. Ankette SPD %6, Yeşiller %4’te kalıyor.

Saksonya’da ise CDU %33, AfD %30 ve BSW de %12 ile ilk üç sırada yer alıyor. Koalisyon partilerinden SPD ve Yeşiller %6’da kalırken, Die Linke de %4 civarında oy alıyor.

Seçim kampanyalarına göç meselesi damga vurdu

Geçtiğimiz cuma günü Batı Almanya’nın Solingen kentinde meydana gelen bıçaklama olayının ardından, hükümet ve muhafazakâr muhalefet CDU, AfD’nin ezici zaferini engellemek amacıyla sert söylemlerle birbiriyle yarışarak göç meselesini siyasetin gündemine taşıdı.

Anketlere göre göç şu anda Saksonya’daki en önemli konu. Scholz için kötü bir haber de, seçmenlerin bu sorunu çözme konusunda en çok CDU ve AfD’ye güveniyor olması.

Thüringen’de bu konu ikinci sırada yer alırken, seçmenler AfD’nin bu meselede “en etkili” parti olduğuna inanıyor.

Ana akım siyasete güven diplerde

Almanya’nın doğusundaki pek çok seçmenin AfD’yi giderek daha fazla benimsemesi, özellikle ana akım partilere, kurumlara ve medyaya duyulan büyük güven kaybına işaret ediyor.

Eyalet hükümeti tarafından yaptırılan bir ankete göre, sadece Saksonya eyaletinde insanların sadece yüzde 41’i demokrasilerinin işleyişinden memnun.

Her on kişiden sadece biri siyasi partilere ve sadece yüzde 15’i medyaya güvendiğini söyledi.

AfD, bu güvensizliğin yarattığı boşluğa oynarken, özellikle Doğu Almanya’da belediyeleri ve eyalet parlamentolarını kazanarak işe başlamayı stratejisinin ana unsuru haline getirdi.

Bu hakimiyetin, partiyi “aşırılığına” rağmen normalleştireceği ve bir gün federal hükümetin en üst kademelerine kadar genişlemesine olanak sağlayacağı düşünülüyor.

Doğu’da, AfD’nin özellikle Ukrayna savaşından ve artan enerji maliyetlerinden etkilenen küçük ve orta büyüklükteki işletmeleri kendine çektiği görülüyor. POLITICO, Saksonya eyaletinde yer alan Großschirma kentinin AfD’li belediye başkanı Rolf Weigand’ın kendi seramik kaplama işletmesi olduğunu geçerken yazıyor.

40 yaşındaki Weigand, POLITICO tarafından “kasaba yaşamıyla iç içe” şeklinde övülüyor. Başkan yerel ilkokulu destekleyen dernekte aktif ve aynı zamanda yerel kümes hayvanı yetiştirme kulübünde yer alıyor ve bir keresinde Thüringen sakallı tavuğuyla bir yarışmada 94 puan almış.

Haziran ayında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde AfD Großschirma’da oyların neredeyse yarısını elde etmeyi başarmış. Mart ayında yapılan ama teknik gerekçelerle iptal edilen yerel seçimlerde ise Weigand oyların yaklaşık yüzde 60’ını kazanmış.

Ukrayna’ya desteğe en mesafeli yaklaşan eyaletler Doğu’da

Eyaletlerin dış politikada resmi bir söz hakkı olmamasına rağmen, seçim kampanyası Almanya’nın doğusundaki pek çok kişinin karşı çıktığı Ukrayna’ya silah sevkiyatı tartışmalarını da içeriyor.

Konu Doğu Almanya’da geniş çapta tartışılıyor ve birçok kişi sevkiyatın durdurulmasını ve bunun yerine derhal barış müzakerelerine başlanmasını istiyor.

Bu pozisyon yeni kurulan Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) tarafından güçlü bir şekilde dile getiriliyor. Parti lideri Sahra Wagenknecht temmuz ayında yaptığı açıklamada, “Sadece diplomasiden yana ve savaş hazırlıklarına karşı net bir tavır alan bir devlet hükümetinde yer alacağız,” demişti.

AfD’ye karşı “güvenlik kordonu”nun sonu gelebilir

AfD’nin bir eyalette birinci, diğerinde ikinci olması beklenirken, Almanya’da bu partiye karşı “güvenlik kordonu” (cordon sanitaire) şu ana kadar devam etti.

Bu politika kapsamında tüm ana akım büyük partiler AfD ile bir koalisyon kurmama sözü veriyordu.

Fakat bu durum muhafazakâr CDU’yu, AfD’siz diğer seçenekler parlamentoda çoğunluğu sağlayamayacağından, solcu BSW ile koalisyon arayışına girmek gibi tuhaf bir duruma sokabilir.

CDU, federal düzeyde bile BSW ile olası bir koalisyon konusunda çelişkili görünürken, BSW Ukrayna meselesi ve Almanya’ya 2026’da konuşlandırılması planlanan Amerikan füzelerine yönelik tutum nedeniyle ana muhalefete kapıları kapatmış durumda.

Wagenknecht’ten göç politikasını tersine çevirme çağrısı

Memleketi Jena’da düzenlenen bir mitingde Wagenknecht, Doğu Almanya’da büyüdüğünü ve “nükleer bombaların Avrupa’ya düşebileceği korkusunu” anlattı.

BSW liderine göre “Şimdi [bu] korku geri döndü.”

BSW Ukrayna’ya silah sevkiyatının durdurulmasını istiyor ve ABD’nin Almanya’ya periyodik olarak uzun menzilli füzeler yerleştirmesine izin verme planlarını reddediyor.

Wagenknecht ayrıca, Suriye uyruklu bir şahsın batıdaki Solingen kentinde üç kişiyi bıçaklayarak öldürmesinden sonra daha sert göç yasaları çağrısında bulundu.

Wagenknecht, BSW’nin mevcut hükümetin göç politikasını “tersine çevirmek” istediğini söyledi ve “Tüm dünyayı Almanya’da ağırlayamayız,” dedi.

BSW, denklemi değiştirebilecek mi?

AFP’ye konuşan Wagenknecht, yaklaşan seçimlerin partisi için “çok önemli” olacağını söyledi.

Wagenknecht, “Bu bölgesel parlamentoların her birine çift haneli bir skorla girersek, artık sadece bir medya fenomeni olarak değil, ülkemizin siyasetini değiştirecek bir parti olarak görüleceğiz,” dedi.

Wagenknecht AFP’ye verdiği demeçte “Putin’in uluslararası hukuka aykırı bir savaş başlattığını” kabul ettiğini ancak “Batının da sorumluluk payı olduğunu” söyledi.

BSW lideri, “Rusya’nın güvenlik kaygılarını ciddiye almış olsaydık bu çatışmadan kaçınabilirdik,” dedi.

Wagenknecht, AfD ile ittifaka kapıları kapattı

Partisinin “Rusya yanlısı” olduğu iddialarını reddederek bununla suçlanın utanç verici olduğunu savunan Wagenknecht, “Barış müzakerelerinden yana olduğumuz için Moskova’nın sesi olmakla ya da Rus pozisyonlarını temsil etmekle suçlanıyoruz ki bu tamamen saçmalık,” dedi.

Bazıları BSW’nin Ukrayna ve göç konusundaki tutumunun AfD ile büyük ölçüde benzerlik gösterdiğine işaret etse de Wagenknecht bu parti ile her türlü işbirliğini reddetti.

Wagenknecht, “AfD’nin özellikle doğuda çok radikal bir sağcı fraksiyonu var. [Partimiz] etnik milliyetçi ideolojiye sahip insanlarla koalisyona giremez,” ifadelerini kullandı.

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English