Almanya’da anketlerde hızlı bir yükselişle ikinci parti konumuna yükselen sağcı Almanya için Alternatif (AFD) yıllık kongresini ülkenin doğusundaki Magdeburg’da topladı. AfD, doğu Almanya’da anketlerde birinci parti olarak görünüyor.
6 Ağustos’a kadar sürece kongrede, AfD’nin 2024 yılında yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine katılacak listesi de onaylandı. Eski CDU’lu Saksonya Milletvekili Maximilian Krah, partinin 2024 listesinde birinci sırayı aldı. AfD’nin üst düzey yöneticileri ve partinin AP’de içinde yer aldığı Kimlik ve Demokrasi (ID) grubu arasında pek sevilmeyen fakat parti tabanı arasında popüler olan Krah, şu anda AB müfettişleri tarafından bir dolandırıcılık soruşturmasının konusu ve NATO’ya yönelik eleştirileri ve Rusya ve hatta Çin’e karşı uzlaşmacı tutumuyla tanınıyor. ID grubundaki üyeliği de askıya alınan Krah, Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ID üyesi Ulusal Birlik lideri Marine Le Pen yerine Éric Zemmour’a destek vermişti.
Krah defalarca masum olduğunu ve ‘savaş karşıtı’ görüşleri nedeniyle ‘organize bir karalama kampanyası’nın hedefi olduğunu savunsa da, bu yılın başlarında Çinli bir milletvekili yardımcısının ‘şüpheli faaliyetleri’ nedeniyle AfD’li arkadaşlarının eleştirilerine maruz kalmıştı.
Öte yandan Krah’ın parti içinde sevildiği anlaşılıyor. Maximilan Krah yüzde 65 oy oranıyla kongrede AP seçimlerinin birinci adayı olarak seçildi. Krah’ın etnomilliyetçi ‘völkisch’ düşüncesine sahip olmakla birlikte kendisini ‘weltläufig’ (küresel uyumluluk) olarak da nitelendirdiğine dikkat çekiliyor. AfD vekilinin, değeri 10 bin avrodan fazla bir Rolex takmaktan hoşlandığı da medyada dolaşan dedikodular arasında. Krah, Höcke’nin yanı sıra parti lideri Chrupalla’nın da desteğini alıyor.
Kongreden ID’ye üyelik kararı
Kongre, cuma günkü oylamada ID’ye katılma kararını da onayladı.
Eski Bundestag üyesi Roland Hartwig, “Avrupa Birliği demokratik olmayan bir yapıdır ve reform yapma kabiliyeti yoktur, AB projesi başarısız olmuştur,” dese de, ID’ye katılmakla Federal Yürütme Kurulu’nun artık diğer ülkelerden müttefiklerle birlikte ‘AB’nin varsayımları ve beceriksizliği’ ile içeriden mücadele etmek için yeni bir yaklaşım önerdiğini söyledi.
ID, Avusturyalı FPÖ ve Marine Le Pen liderliğindeki Fransız Ulusal Birlik ve İtalyan Lega gibi partileri içeriyor. Hartwig, katılımdan sonra bile AfD’nin tamamen özerk bir Alman partisi olarak kalacağını söyledi. ID programı AfD’nin pozisyonlarıyla örtüşüyor, ‘ulus devletlerin egemenliği’ vurgulanıyor.
Federal Yürütme Kurulu’nun büyük bir çoğunlukla kabul ettiği önergede şu ifadeler yer alıyor: “ID üyeleri, herkesin Avrupa’da benzersiz olan kendine özgü ekonomik, sosyal, kültürel ve bölgesel modellerini savunma hakkını tanır ve AfD’nin Avrupalı kardeş partileriyle daha ileri düzeyde ağ kurmak için çok uygun bir platformdur.”
ID ayrıca AB bütçesinden de fon alıyor.
Öte yandan parti içinden ID’ye üyeliğe itirazlar da geldi. Baden-Württemberg’deki AfD eyalet derneğinin eş başkanı Emil Sänze, ID’nin kötü bir fikir olduğunu söyledi ve “Güvenilirliğimizi kaybediyoruz,” uyarısında bulundu.
Parti içi kişisel fay hatları
Öte yandan Krah meselesinin buzdağının yalnızca görünen yüzü olduğu düşünülüyor. AB ve NATO’ya bakıştan AP seçimleri ile CDU ile koalisyona kadar bir dizi başlıkta, parti içindeki bölgesel ve ideolojik farklılaşmaların kongrede belirginleşeceği öne sürülüyor.
Kongrede AP listesi için, Thüringen AfD lideri ve partinin ‘şahin’ kanadından olduğu ileri sürülen Björn Höcke, kürsüden René Aust’u aday olarak gösterirken, Saksonya’nın bölgesel lideri ve aynı zamanda ‘völkisch’ akımının bir üyesi olan Jörg Urban mikrofonu aldı ve Baden-Württemberg’den Martina Böswald’ı rakip aday olarak önerdi. Bunun Höcke ile Urban arasında bir ‘savaş ilanı’ olduğu düşünülüyor.
Örneğin Krah’ın son yayınlanan ve Nazi hukukçusu Carl Schmitt’e olumlu atıfların yer aldığı kitabına yönelik bir eleştiri yayınlayan partidaşı Gegner Norbert Kleinwächter, ismi geçmeden Krah’ın ‘pislik’ sataşmalarına maruz kaldı.
Öte yandan, kongrede partinin daha ‘radikal’ sayılan ‘völkisch’ ekibinin kontrolüne girdiği de öne sürülüyor. Höcke de Urban da aynı kanada dahil ama şimdi bu ekip içindeki kişisel ayrılıklar da ön plana çıkıyor.
‘Avrupa Kalesi’, ‘Dexit’ (‘Deutschland exit’, Almanya’nın AB’den ayrılması), AB’nin feshi veya reforme edilmesi gibi çeşitli fikirler arasında kesin bir birlik ise sağlanamamış görünüyor. Üzerinde fikir birliğine varılan tek politika, şimdilik göçün engellenmesi.
Ayrıca delegelerin gelecek yılki Avrupa seçimlerine girecek NATO karşıtı adayları seçmesiyle parti içindeki Atlantik karşıtı grupların zaferinin de perçinlendiği düşünülüyor.
‘Ilımlılar’ ve ‘radikaller’? ‘Doğu’ versus ‘Batı’?
Krah’tan sonra ikinci sırada, eski Hür Demokrat (FDP) Petr Bystron yer aldı. 1987’de ailesiyle Çekoslovakya’dan Federal Almanya’ya göçen Bystron, 2018 yılında Güney Afrika’ya yaptığı bir ziyarette, paramiliter ‘Suidlanders’ grubunun atış talimlerine katılmıştı. Suidlanders, ırkçı apartheid rejiminde Güney Afrika Ulusal İstihbarat Servisinin (NIS) mensubu olan Gustav Zietsmann Müller tarafından 2006 yılında kurulan faşist bir örgüt.
Bununla birlikte, völkisch-milliyetçi ana akım içinde bile, özellikle AB’den ayrılma ve NATO ile ilişkiler konusunda Doğu ile Batı arasında uzlaşmaz farklılıklar olduğu vurgulanıyor.
Örneğin European Conservative’in kongre haberine göre, birçok kişi AfD’nin ideolojik olarak coğrafi hatlar boyunca bölünmüş olduğunu düşünüyor ve Batı’daki üyelerin, partinin seçim gücünün çoğunu aldığı eski Doğu Almanya’daki daha milliyetçi ve NATO karşıtı kollara göre ‘daha ılımlı olduğunu’ aktarıyor.
Aynı haberde, AfD’deki pek çok kişinin, Berlin’in Amerikan ve NATO savaş çıkarlarına fazla bağlı olduğunu ve bu durumun ülkenin geleceğini tehlikeye attığını savunduğunun altı çiziliyor. Fakat ‘ılımlılar’ ise sadece İtalya’daki Atlantik yanlısı Meloni hükümetinin seçim başarısını taklit etmeye çalıştıklarını söylüyorlar.
15 kişilik AP listesinde Maximilian Krah’ın yanı sıra partinin federal gençlik kolu Junge Alternative’in başkanı Tomasz Froelich, Petr Bystron, Irmhild Boßdorf, Arno Bausemer ve Siegbert Droese de dahil olmak üzere adayların yaklaşık yarısının Björn Höcke’nin etrafındaki aşırı sağcı ‘Der Flügel’ (Kanat) ekibinden olduğu görülüyor. Şu ana kadar Avrupa Parlamentosu’nda görev yapan AfD milletvekillerinden sadece üçü bu listede yer alıyor: Krah, Buchheit ve Andersson.
‘Ilımlı’ kanadın hamisi eş başkan Alice Wiedel için kongrenin ‘başarısızlık’ ile sonuçlandığı düşünülüyor. Lezbiyen kimliği ile bilinen Wiedel, ‘gökkuşağı teröründen’ bahseden Froelich’in konuşması sırasında salonu terk etti.
‘AB’nin feshedilmesi’ karardan çıkarılacak mı?
Öte yandan kongre öncesinde sızan karar metinleri arasında, AfD’nin ‘AB’nin feshedilmesi’ çağrısı yapacağı söyleniyordu.
Partinin gelecek yıl yapılacak AP seçimleri için hazırladığı program kongrenin önümüzdeki haftasonu yapılcaak ikinci bölümünde kabul edilecek. Taslakta hâlâ ‘AB’nin düzenli bir şekilde feshedilmesi’ talebi yer alsa da parti yönetimine göre bu, ‘editoryal bir dikkatsizlik’ nedeniyle metne girdi ve Magdeburg’daki toplantıda tekrar silinecek.
Öte yandan Björn Höcke, ifadenin metinde kalmasını istiyor ve bu konuda kürsüde kendisine söz verilmezse ‘isyan’ tehdidinde bulunuyor.
AP listesinde dördüncü sırada yer alan ve partinin ‘ılımlı’ kanadına mensup olduğu iddia edilen Christine Anderson da Almanya’nın AB’den derhal ayrılması çağrısında bulunmaya devam ediyor.
CDU’dan ‘AfD ile işbirliği’ çağrıları yükseliyor
AfD Eş Genel Başkanı Alice Weidel, Cumartesi sabahı yaptığı konuşmada, “Sadece bir güvenlik duvarını yıkmamız gerekiyor, o da CDU’nun Doğu’daki güvenlik duvarıdır,” diye konuştu. CDU’nun ilgili ‘duvarı’ kendi tarafından yıkma eğilimine girdiği de görülüyor. CDU’da sağa doğru bir kayış yaşanırken, giderek daha fazla sayıda üst düzey CDU’lu AfD ‘güvenlik duvarı’nın yıkılması çağrısında bulunuyor.
Berlin merkezli Apollo News dergisine verdikleri bir röportajda Thüringen’den CDU’lu siyasetçiler, parti lideri Friedrich Merz’i, AfD ile herhangi bir işbirliğini reddeden ‘güvenlik duvarı’ siyasetini bitirmeye çağırdılar.
CDU’nun Thüringen milletvekili olan ve uzun yıllar eyalet parlamentosu grubunun başkan yardımcılığını yapan Michael Heym, yirmi yılı aşkın bir süredir Thüringen’in güneyinde bölge yöneticiliği yapan Ralph Luther ve Schmalkalden-Meiningen CDU Başkanı Ralph Liebaug, partiyi yeni bir rota çizmeye çağıran siyasetçiler arasında yer alıyor.
Milletvekili Michael Heym, partisinin federal yönetiminin ‘güvenlik duvarı’ yanlısı tutumunu sert bir dille eleştirerek bu konuda en açık konuşan kişi oldu. CDU’nun AfD ile işbirliği yapması gerekip gerekmediği sorusuna ise açık bir ‘evet’ yanıtını verdi.
Thüringenli milletvekili, CDU’nun sağcı partiye karşı güvenlik duvarını ‘tam bir başarısızlık’ olarak nitelendirdi ve mevcut rotasında devam etmesi halinde ‘partinin parçalanacağını’ savundu.
‘Tamamen dışlama’ uygulamasının imkansız hale geleceğini savunan Heym, AfD’nin eyalet parlamentosundaki sandalyelerin üçte birini ele geçirdikten sonra ‘üçte iki çoğunluğun gerekli olduğu Thüringen’deki tüm önemli oylamaları engelleyebileceğini’ belirtti. Ardından da parlamentonun fiilen işlevini yitireceğini sözlerine ekledi.
Bölgedeki CDU’nun en etkili seslerinden biri olarak kabul edilen eski Bölge Yöneticisi Luther de benzer bir tonda konuşarak AfD’nin medya ve siyasetçiler tarafından ‘utanmazca önyargılı bir şekilde’ yansıtılmasının partinin hızlı yükselişine katkıda bulunduğunu öne sürdü.
“Özellikle Doğu’daki insanlar, siyasetçiler ya da medya tarafından kendilerine patronluk taslanmasına izin vermiyor. Bununla gurur duyuyorum,” diyen Luther, ‘AfD’nin seçmenler arasında hızla yükselişini açıklamanın’ tek yolunun bu olduğunu savundu.
“İki mahalleden oluşan, yaklaşık 700 nüfuslu küçük bir köyde yaşıyorum,” diye söze başlayan Luther şöyle devam etti: “Son eyalet ve federal seçimlerde AfD’nin oy oranı yüzde 33 ila 42 arasındaydı. Ben de spor, karnaval, tavukçuluk kulübü, cemaat ve kilise konseyinde aktif olduğum için bireylerin nasıl hareket ettiğini biliyorum. AfD seçmenlerinin ve sempatizanlarının hiçbiri Nazi değil ya da onların fikirlerini paylaşmıyor. Aksine, kulüplerde en aktif olanlar arasında yer alıyorlar.”
CDU lideri Merz de AfD ile belediyeler düzeyinde yapılacak işbirliklerini dışlamadığını söylemiş ama gelen tepkiler üzerine geri adım atmıştı.