Bizi Takip Edin

AVRUPA

Alman Ekonomi Bakanından bütçe ve elektrik maliyetleri uyarısı

Yayınlanma

Almanya Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Robert Habeck (Yeşiller), geçen hafta ülkenin en üst mahkemesinin bütçe dışı özel fonların kullanımını kısıtlayan kararının Avrupa’nın en büyük ekonomisi için ‘büyük bir darbe’ olduğunu ve hane halkı ve şirketler için daha yüksek elektrik maliyetlerine yol açabileceğini söyledi.

Geçen hafta Anayasa Mahkemesi yargıçları, pademi döneminde kullanılmayan 60 milyar avroluk kredi yetkisinin hükümetin İklim ve Dönüşüm Fonuna aktarılamayacağını, bunun da hidrojen altyapısının genişletilmesi ve elektrikli araçlar için şarj istasyonları gibi projeleri potansiyel olarak tehdit ettiğini söyledi.

Habeck Pazartesi günü Deutschlandfunk radyosuna verdiği bir mülakatta, hükümetin hâlâ kararı ve nasıl uygulanacağını sindirmeye çalıştığını fakat bunun Almanya’nın ‘daha temiz ve teknolojik olarak daha gelişmiş’ bir ekonomiye dönüşümü üzerinde büyük etkileri olacağının şimdiden açık olduğunu savundu. Habeck, bunun aynı zamanda benzer ‘bütçe dışı araçları’ da potansiyel olarak etkileyeceğini sözlerine ekledi.

Habeck, “Bu Alman ekonomisinin özüyle ilgili bir mesele. Cevabı bulmak kolay değil ve işler gerçekten zorlaşabilir,” dedi. Çelik endüstrisi de dahil olmak üzere şirketlerin ‘yeşil’ üretim süreçlerine yönelik çabalarına devlet desteği ve güneş enerjisinin yaygınlaştırılması tehdit altındaki girişimler arasında yer alıyor.

FDP memnun, Yeşiller ve Scholz çıkmazda

İktidardaki koalisyonun bütçe politikasını altüst eden bu karar, Almanya’nın anayasasında yer alan ve ‘borç freni’ olarak bilinen net yeni borçlanmayı sınırlayan kuralların yeniden tartışılmasına yol açtı.

Şansölye Olaf Scholz’un Sosyal Demokratları ve Yeşiller milletvekilleri, hükümetin Covid-19 salgını ve enerji kriziyle başa çıkmasına yardımcı olmak için olduğu gibi, kuralların geçici olarak tekrar bir kenara bırakılması çağrısında bulundular. Maliye Bakanı Christian Lindner liderliğindeki liberal ve mali disiplin yanlısı Hür Demokratlar (FDP) ise böyle bir hamleyi kategorik olarak reddediyor.

Habeck, kuralların ‘esnek olmadığına’ inanmakla birlikte, FDP ile koalisyonun kısıtlamalarının herhangi bir manevra alanını sınırladığının da farkında olduğunu söyledi. Borç frenini tekrar askıya almanın doğru bir hamle olup olmadığı sorulduğunda ise bunu söylemek için henüz çok erken olduğunu söyledi ve spekülasyon yapmayı reddetti.

Habeck, “Sadece ekonomik verilere bakabilir ve 2023 yılının üç çeyreğinde neredeyse hiç büyüme olmadığını not edebilirim. Bu kararı nasıl uygulayacağımıza henüz karar vermedik,” dedi.

Şansölye Scholz’un baş sözcüsü Steffen Hebestreit Pazartesi günü yaptığı açıklamada, hükümetin ’karmaşık hukuki karar’ ile ilgili analizinin devam ettiğini ve ’kesinlikle birkaç gün daha süreceğini’ söyledi.

Borç freni delinecek mi?

Habeck ayrıca mahkeme kararının Almanya’nın WSF olarak bilinen Ekonomik İstikrar Fonunu etkileme ihtimalini de gündeme getirdi. Eğer durum böyle devam ederse, 2023 federal bütçesinde şirketlerin yüksek enerji fiyatlarından korunmasına yardımcı olmak için tahsis edilen yaklaşık 30 milyar avroluk net yeni borç üzerinde etkileri olabilir. Habeck, hükümetin WSF fonları konusunda harekete geçmek zorunda kalması halinde, hane halkı ve şirketlerin daha yüksek elektrik fiyatları ve potansiyel olarak daha yüksek gaz maliyetleriyle karşı karşıya kalacağı anlamına geleceğini savundu.

Bu borçlanmanın geriye dönük olarak 2023 bütçesinde muhasebeleştirilmesi gerekebilir ve bu da FDP lideri Lindner’in eski haline getirilmesinde ısrar ettiği borç freni kurallarının ihlaline yol açabilir.

Alman yatırımcılardan iyimser beklentiler

Öte yandan tüm küçülme beklentilerine rağmen Alman ekonomisinin geleceğine ilişkin projeksiyonlarda ibre ‘olumlu’ya doğru dönmeye başladı.

Geçen hafta Salı günü ZEW ekonomik araştırma enstitüsü tarafından yayınlanan verilere göre, Almanya’da ekonomik duyarlılık Ekim ortasındaki -1,1 puandan Kasım ortasında 9,8 puana yükseldi. 

Düşen rakamlar kötümserliğin azaldığının bir göstergesi. 0’ın üzerindeki rakamlar finansal iyimserliğe, 0’ın altındaki rakamlar ise olumsuz bir görünüme işaret ediyor.

ZEW, bankalar, sigorta şirketleri ve seçilmiş şirketlerin finans departmanlarından 300 kadar uzmanla ekonomi, enflasyon oranları, faiz oranları, hisse senedi piyasaları ve döviz kurlarına ilişkin altı aylık tahminleri hakkında görüşerek bu sonuca ulaştı.

Reuters anketine katılan analistler Kasım ayı için 5.0 değerini bekliyorlardı; bu da Alman yatırımcıların tahmin edilenden daha iyimser olduğu anlamına geliyor.

İyimserlik kısmen düşen akaryakıt fiyatları ve enflasyonun düşmeye devam edeceği yönündeki tahminler sayesinde gerçekleşti. Bu senaryo gerçek olursa faiz oranlarında (ve borçlanma maliyetlerinde) dramatik artışların engellemesi de muhtemel.

ZEW Başkanı Profesör Achim Wambach, “Artan ekonomik beklentilere, Alman sanayi sektörü ve hem yerli hem de yabancı hisse senedi piyasaları için önemli ölçüde daha iyimser görünümler eşlik ediyor,” dedi.

AVRUPA

Operationsplan Deutschland: Almanya’da “planlı ekonomi” tartışması

Yayınlanma

Ukrayna’nın Rusya’ya ilk kez ABD yapımı uzun menzilli füzeler fırlatması ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ülkesinin nükleer doktrinini güncellemesi ile birlikte Avrupa ülkeleri kıtada topyekûn bir savaşa hazırlanıyor.

Alman Silahlı Kuvvetlerinin (Bundeswehr) hazırladığı “Operationsplan Deutschland” (Almanya Organizasyon Planı) başlıklı 1.000 sayfalık belgeye göre Almanya’nın NATO ülkelerinden yüz binlerce askere ev sahipliği yapacağı ve cepheye büyük miktarlarda askeri teçhizat, gıda ve ilaç göndermek için lojistik bir merkez olarak hizmet vereceği bildirildi.

Alman ordusu ayrıca Rusya’nın Avrupa genelinde insansız hava araçları uçuşlarını, casusluk operasyonlarını ve sabotaj saldırılarını genişlettiği bir durumu varsayarak şirketlere ve sivillere kilit altyapıyı nasıl koruyacakları ve ulusal savunma için nasıl harekete geçecekleri konusunda talimat veriyor.

İşletmelere acil durumlarda çalışanların sorumluluklarını detaylandıran kriz planları oluşturmaları tavsiye edildi ve enerji bağımsızlığını sağlamak için dizel jeneratör stoklamaları ya da rüzgar türbinleri kurmaları talimatı verildi.

Ekonomiye daha fazla devlet müdahalesi konuşuluyor

Bu kapsamda ekonomiye ve şirketlere yönelik devlet müdahalesi daha yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı.

Alman devleti, kriz durumlarında geniş kapsamlı haklara sahip. Enerji krizi, devletin ne kadar hızlı müdahale edebileceğini göstermişti: O dönemde Alman hükümeti gaz depolama tesislerini kanun yoluyla doldurmuş, gaz ithalatçısı Uniper’i kamulaştırmış ve diğer şeylerin yanı sıra yüzer LNG terminalleri tedarik etmişti.

faz’ın Bavyera İşletmeler Birliği Genel Müdürü Bertram Brossardt’ın açıklamalarına dayandırdığı haberine göre, acil bir durumda “planlı ekonomiye geçiş” bile mümkün olabilir.

Bu “planlı ekonomi” uygulamalar kapsamında devlet gıda kuponu vermesi, hatta insanları su temini ya da ulaşım şirketleri gibi belirli sektörlerde çalışmaya zorlaması da gündeme getiriliyor.

Dolayısıyla şirketlerin de bugün afet yardımı, Bundesanstalt Technisches Hilfswerk (Almanya’da afet ve acil durum yönetiminden sorumlu bir kuruluş – THW) ya da itfaiye için gönüllü olan çalışanlara sahip olmaları durumunda bundan yarar sağlayabileceği öne sürülüyor.

Hamburg’daki şirket eğitimini veren Yarbay Jörn Plischke, “Bunu desteklemek size yılda birkaç güne mal olur. Fakat bir kriz anında, insanları ve altyapıyı koruyan kişilerle doğrudan bir bağlantınız olur,” diyor.

Hamburg: Sivil-askeri ekonominin kesişimi

Yarbay Plischke’nin katıldığı etkinliğin gerçekleştiği Hamburg, mal ve asker taşımacılığında merkezi bir konumda.

Hansa kentinin belediye başkanı Peter Tschentscher, faz’a verdiği demeçte, “Altyapımız askeri amaçlarla kullanılırsa, siber saldırı ve sabotaj riski önemli ölçüde artar,” uyarısında bulundu.

Hamburg Senatosu bu nedenle sivil savunmayı güçlendirmek için ek kadrolar oluşturdu. Birliklerde savaşmayan fakat koruma ve güvenliği sağlamak için çalışan gönüllülerden oluşan üçüncü bir “yurt savunma birliği” hizmete sokuldu.

Hansa kentinde şu anda Alman Silahlı Kuvvetleri ve sivil güçlerle birlikte tatbikatlar yapılıyor.

Habere göre, “Red Storm Alpha” adı verilen bu tatbikatta liman tesislerinin korunması konusunda eğitim veriliyor.

Bir sonraki tatbikat olan “Red Storm Bravo” ise yakında başlayacak ve daha büyük çaplı olacak.

Bu tür tatbikatlardan elde edilen deneyimler daha sonra “Almanya Organizasyon Planı”na aktarılacak. Bu planın sürekli gelişen ve yeni bilgi ve tehditlere uyum sağlayan “yaşayan bir belge” olması amaçlanıyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Ford Avrupa’da 4.000 kişiyi işten çıkaracak

Yayınlanma

Ford, elektrikli araçlara olan talebin yavaşlaması ve Çinli rakipleriyle girdiği rekabet nedeniyle Avrupa’da yaklaşık 4.000 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor.

ABD’li şirket çarşamba günü yaptığı açıklamada, kesintilerin 2027 yılı sonuna kadar uygulanacağını ve Avrupa’daki 28.000 kişilik işgücünün yaklaşık yüzde 14’ünü temsil eden Almanya’daki 2.900 ve Birleşik Krallık’taki 800 işi etkileyeceğini söyledi.

Ford’un Birleşik Krallık’taki iki tesisi Dagenham ve Halewood ile İspanya’nın Valencia kentindeki fabrikası etkilenmeyecek.

Yetkililer kesintilerin idari görevlerin yanı sıra benzinli motor üretimiyle ilgili işleri de kapsayacağını söyledi.

Ford’un Avrupa Başkan Yardımcısı Dave Johnston, iş kayıplarına rağmen şirketin bölgeye bağlılığını sürdürdüğünü söyledi ve “Ford’un Avrupa’da gelecekteki rekabet gücünü sağlamak için zor ama kararlı adımlar atmak kritik önem taşıyor,” dedi.

İşçi Konseyi Başkanı: Personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değil

Söz konusu hamleler sendikalar ve hükümetlerle yapılacak görüşmeleri bekliyor. Ford’un işçi konseyi başkanı Benjamin Gruschka, “Bu büyük istihdam kesintisini reddediyoruz. Daha fazla personel kesintisi sürdürülebilir bir iş stratejisi değildir,” dedi.

Birleşik Krallık hükümeti de Ford’u planlanan kesintilerin tüm ayrıntılarını paylaşmaya çağırdı. Bir sözcü, “Ford ile uzun süredir devam eden bir ortaklığımız var ve Birleşik Krallık’taki üretim gelecekleri konusunda onlarla yakın bir şekilde çalışmaya devam edeceğiz,” dedi.

Küresel otomotiv endüstrisi, elektrikli araç satışlarındaki büyümenin yavaşlaması ve Çinli rakiplerle yaşanan sert fiyat rekabeti nedeniyle Avrupa’da ve başka yerlerde fabrikaların kapatılması ve personel sayısının azaltılması yönünde yoğun bir baskı altına girdi.

Şirket geçen yıl da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını duyurmuştu

Ford, yıllardır zarar açıkladığı ve işten çıkardığı Avrupa’da zor günler geçiriyor. Şirket, yavaşlayan talebi karşılamak için, rekabet gücü yüksek pazarın daha kârlı alanlarına odaklanmak amacıyla ürün gamındaki araç sayısını azalttı.

Ford’un Avrupa’daki insan kaynakları başkanı Peter Godsell, daha fazla yeniden yapılandırma adımını göz ardı edemeyeceğini söyledi ve “benzeri görülmemiş” regülasyonları ve iktisadi rüzgarları suçladı. Godsell, “İleriye dönük olarak uygulanabilir ve kârlı bir işle burada var olmanın bir yolunu bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

Ford geçen yılın başlarında 1.300’ü İngiltere’de olmak üzere Avrupa’da 3.800 kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

İcra Kurulu Başkanı Jim Farley, geçmişte elektrikli otomobillerin üretiminde içten yanmalı motorlarla çalışan araçlara kıyasla “yüzde 40 daha az işçiye” ihtiyaç duyulacağı konusunda uyarıda bulunmuştu.

Ford’dan Alman hükümetine uyarı

Ford ayrıca Almanya’da geliştirilen ve üretilen elektrikli spor aracı yeni Explorer ve elektrikli Capri’nin üretimini azaltacağını ve bunun Köln fabrikasındaki çalışma saatlerinin daha da kısalmasına neden olacağını söyledi. Şirket fabrikayı elektrikli araç üretecek şekilde dönüştürmek için 2 milyar dolar yatırım yaptı.

Ford’un finans müdürü John Lawler kısa bir süre önce Alman hükümetine bir bildiri yazarak piyasa koşullarını iyileştirmek ve emisyon hedeflerini karşılamak için esneklik sağlamak üzere daha fazlasını yapması çağrısında bulundu.

Lawler mektubunda, “Avrupa ve Almanya’da eksik olan şey, e-mobiliteyi ilerletmek için açık ve net bir politika gündemidir,” dedi.

Volkswagen’den patronlara taviz önerisi

Çarşamba günü erken saatlerde Volkswagen çalışanları, Alman şirket yöneticilerinin ikramiyeleri düşürmeyi, temettüleri azaltmayı ve fabrikaları kapatma planlarını iptal etmeyi kabul etmeleri halinde gelecekteki maaş artışlarından 1,5 milyar avroyu kaybetmeye hazır olduklarını söyledi.

IG Metall’in baş müzakerecisi Thorsten Gröger ve VW iş konseyi başkanı Daniela Cavallo düzenledikleri ortak basın toplantısında, daha önce talep edilen yüzde 7’lik ücret artışının, kısa süreli saat azaltma dönemlerinde ücretleri desteklemek üzere bir “dayanışma fonuna” aktarılmasını önerdiler. 

VW çalışanları ile yöneticiler arasında giderek gerginleşen açmazın ilk tavizi olan önerilen paket, yöneticilerin önümüzdeki iki yıl boyunca ikramiyelerinin bir kısmından ve “temettü politikası yoluyla katkıdan” vazgeçmeleri anlamına geliyor.

IG Metall’den Gröger, VW yöneticilerinin Almanya’daki en az üç fabrikayı kapatma planlarından vazgeçmeyi kabul etmemeleri halinde, “ülkenin on yıllardır görmediği bir endüstriyel anlaşmazlığa” hazırlanmaları gerektiğini söyledi.

VW’nin Almanya’daki tesislerinde olası grevler 1 Aralık’tan itibaren mümkün olacak.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Baltık Denizi’nde iletişim kabloları hasar gördü: Sabotaj şüphesi

Yayınlanma

Baltık Denizi’nin altındaki telekomünikasyon kablolarında hasar meydana geldi. Finlandiya-Almanya hattındaki C-Lion1 kablosunda yaşanan kesinti, sabotaj şüphelerini güçlendirdi. Almanya, İsveç ve Litvanya olayla ilgili soruşturma başlatırken, Rusya suçlamaları reddetti.

Finlandiya ile Almanya arasında Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1 telekomünikasyon kablosunda bir kesinti yaşandı.

Ayrıca Litvanya ile İsveç arasındaki iletişim kabloları da zarar gördü. Alman Savunma Bakanı Boris Pistorius, bu olayların sabotaj ihtimaline işaret edebileceğini belirtti.

Finlandiya devlet telekom altyapı operatörü Cinia, kabloda hasar tespit etti ve onarım için özel bir gemi hazırladı. Onarımın tam tarihinin belirsiz olduğu, ancak önümüzdeki hafta başlamasının planlandığı bildirildi.

Litvanya ile İsveç arasında iletişim sağlayan kablonun kesilmesi, Telia Lietuva tarafından doğrulandı. Olay, ülkede internet erişiminin yüzde 33 oranında azalmasına neden oldu.

Helsingin Sanomat gazetesi, Çin’e ait Yi Peng 3 gemisinin hasar bölgesine yakın olduğunu, bu geminin Danimarka donanması tarafından takip edildiğini öne sürdü.

İsveç, olayın sabotaj olabileceği şüphesiyle soruşturma başlattı.

Litvanya, olayın “terör” kapsamında değerlendirildiğini ve kablonun tamamen mi kesildiği yoksa sadece hasar mı gördüğünün soruşturulduğunu duyurdu.

Finlandiya Merkezi Soruşturma Dairesi, iletişim müdahalesi ve mülke zarar verme suçlarından inceleme yürütüyor.

Almanya ve Finlandiya dışişleri bakanlıkları, olayla ilgili derinlemesine bir soruşturma yürütüleceğini açıklarken, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, sabotaj iddialarının henüz kesinleşmediğini ifade etti.

Almanya Savunma Bakanı Boris Pistorius ise, kablonun yanlışlıkla zarar görmüş olabileceği ihtimaline şüpheyle yaklaştı.

Rusya, bu tür olaylarda kendisine yöneltilen suçlamaları reddetti. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, iddiaları “saçma ve komik” olarak nitelendirdi.

Baltık Denizi’nin altından geçen C-Lion1, Finlandiya’nın Kuzey Akım doğalgaz boru hatlarının rotasını takip ederek Orta Avrupa’ya doğrudan bağlantı sağlayan tek denizaltı kablosu.

Kablo, 2016’da devreye alındı ve Helsinki ile Rostock (Almanya) arasında veri aktarımı yapıyor.

Finlandiya ve Estonya, Baltık Denizi’nde Rusya donanmasına karşı plan hazırlıyor

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English