Bizi Takip Edin

AVRUPA

Alman hükümetinde ekonomi tartışması

Yayınlanma

Uluslararası Para Fonuna (IMF) göre Almanya 2023 yılında ekonomik büyüme açısından büyük ekonomiler arasında en kötü performansı gösterirken, üç partili ‘trafik lambası’ koalisyonunun temsilcileri bürokrasinin azaltılması, yenilenebilir enerji ve startup’lar için daha iyi koşulların sağlanması ile birlikte ekonomik gerileyişin üstesinden gelebileceğini umuyor.

Rakamlar Almanya’da ülkenin ekonomik çöküşünün üstesinden nasıl gelineceği konusunda bir tartışma başlatırken, sosyal demokratlar (SPD), Yeşiller ve Hür Demokratlardan (FDP) oluşan koalisyon üyeleri tarafından öne sürülen çözümler büyük ölçüde farklılık gösteriyor.

Normalde kamu maliyesini zorlayan tedbirlere şüpheyle yaklaşan FDP’li Maliye Bakanı Christian Lindner, koalisyon içindeki anlaşmazlıklar nedeniyle geçici olarak durdurulan, işletmeler için yıllık 6 milyar avroluk bir vergi indirimi programı önerdi.

Yenilenebilir enerji tartışması

Yeşiller milletvekili ve ekonomik işler sözcüsü Sandra Detzer, vergi indirimi paketini desteklemekle birlikte, ‘kısa vadeli dürtülerden daha önemli olanın, Almanya’nın rekabet gücünü güçlendirmek için uzun süredir ertelenen uzun vadeli reformlar olduğunu’ söyledi.

Detzer, “Ucuz enerji için yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması, vasıflı işçi açığıyla mücadele için vasıflı işgücü göç yasası ve daha az bürokrasi için uygulama kontrolü, Almanya’yı bir iş yapma yeri olarak yeniden uygun hale getirmek için koalisyonun önemli kilometre taşlarıdır,” dedi.

Rüzgar ve güneş enerjisi gibi yeni inşa edilen yenilenebilir enerji kaynaklarının diğer enerji kaynaklarına göre daha düşük üretim maliyetlerine sahip olmasına rağmen, uzmanlar yine de Almanya’nın bu konuda rekabet avantajı elde edeceğine inanmıyor, çünkü örneğin diğer Avrupa ülkelerinin aksine Almanya’nın esnek hidroelektrik kapasitesi yok.

Liberaller ‘bürokrasi’yi azaltmak istiyor

FDP milletvekili ve ekonomik işler sözcüsü Reinhard Houben, vergi indirimi paketinin kabul edilmesinin ardından ‘bir sonraki adımın [FDP’li Adalet Bakanı] Marco Buschmann’ın bu yıl başlatacağı bürokrasiyi azaltma paketi olduğunu’ söyledi.

Bu yılın sonlarına doğru bürokrasiyi azaltmaya yönelik bir öneri listesi sunacağını açıklayan Buschmann, Mayıs ayında yaptığı açıklamada, hükümetinin ‘kendi ülkemizde bürokrasinin azaltılmasına öncülük ettiğini, […] birçok gereklilik ve düzenlemenin Avrupa düzeyinde kararlaştırıldığını’ söylemişti. 

Bu nedenle Buschmann, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Belçika Başbakanı De Croo’nun yanı sıra Alman muhalefet partileri CDU/CSU tarafından da desteklenen, AB düzeyinde yeni çevre mevzuatına ‘ara verilmesi’ çağrısını destekleyeceğini belirtti.

Startupları destekleme planı

SPD’nin meclis grup başkanvekili yardımcısı Verena Hubertz, ekonomik büyümenin nasıl geliştirileceği sorusu üzerine, geçen hafta hükümet tarafından kabul edilen startup’ların finansman koşullarına ilişkin yasa tasarısına işaret etti.

Teklifi genel olarak ‘Almanya’da çalışanların hisse sahipliği için daha iyi koşullara doğru kararlı bir adım’ olarak memnuniyetle karşılayan Alman startup derneği, çalışanların hisse sahipliği için daha basit bir vergilendirme modelinin olmamasından ‘üzüntü duyduğunu’ da belirtti.

Dernek başkanı Christian Miele yaptığı açıklamada, “Bu, özellikle yetenekler için uluslararası rekabet göz önüne alındığında güçlü bir araç olabilirdi,” dedi ve parlamento sürecinde yasanın iyileştirilmesini umduğunu sözlerine ekledi. 

Yeni kurallar ayrıca, ABD’deki ‘Özel Amaçlı Satın Alma Şirketleri’ (SPAC) modeline benzer şekilde, tek amacı sermaye toplamak olan paravan şirketler kurmalarına izin vererek henüz borsalarda işlem görmeyen şirketlerin borsalardan sermayeye erişimini kolaylaştırmayı amaçlıyor.

Fakat Almanya İşçi Sendikaları Federasyonu DGB yasa tasarısını eleştiriyor. Federasyon Mayıs ayında yaptığı bir açıklamada, “DGB’ye göre yasa tasarısı hatalı bir varsayıma dayanıyor: şirketler için sermaye piyasası temelli finansman seçeneklerinin güçlendirilmesi, şirketler öncelikle hissedarların çıkarlarına hizmet ettiği sürece gelecekteki yatırımlar için çerçeve koşullarını iyileştirmeyecektir. Yakın geçmiş şunu gösteriyor: Borsaya kote şirketlerin yüksek karları yeni yatırımları finanse etmek için değil, temettü ödemek ve hisse geri alımları yapmak için kullanılıyor,” demişti.

Scholz koalisyon tartışmalarını çözmeyi umuyor

Öte yandan SPD’li Şansölyeı Olaf Scholz, hükümeti çalışamaz hale getiren aile yardımları konusunda süregelen anlaşmazlığı çözmek umuduyla Çarşamba günü önemli bakanları başbakanlığa davet etti.

Geçtiğimiz hafta hükümet, Aile Bakanı Lisa Paus’un (Yeşiller) fiili vetosu nedeniyle şirketler için öngörülen 6 milyar avroluk vergi indirimi paketini geçirememişti. Paus, hükümetin uygulamaya koymak istediği yeni bir çocuk parası programına daha fazla fon verilmedikçe indirimi kabul edemeyeceğini söylemişti.

Detzer, Scholz, Paus ve Maliye Bakanı Christian Lindner arasında Çarşamba günü başbakanlıkta yapılması planlanan ve ilk olarak Süddeutsche Zeitung tarafından haberleştirilen toplantı öncesinde EURACTIV’e yaptığı açıklamada, “Şansölye açık soruların Ağustos sonuna kadar netleştirileceğini açıkladı,” dedi.

Benzer şekilde Scholz’un partisi SPD’nin üst düzey siyasetçileri de iyimser. SPD’nin parlamento grup başkanvekili yardımcısı Verena Hubertz EURACTIV’e yaptığı açıklamada, “Bana göre bir anlaşmanın önünde temel bir engel yok,” dedi.

FDP’den Reinhard Houben ise kuşkulu. FDP’nin ekonomik işlerden sorumlu sözcüsü ve milletvekili Houben EURACTIV’e yaptığı açıklamada, “Bayan Paus’un [istediklerinin] içeriği ve mali fikirleri bugüne kadar netlik kazanmadı. Durum böyle olduğu sürece, bir anlaşma hakkında sadece spekülasyon yapılabilir,” diye ekledi.

AVRUPA

AİHM, 2014 Odessa katliamında Ukrayna’yı ihmalden suçlu buldu

Yayınlanma

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ukrayna’yı 2 Mayıs 2014’te Odessa’daki sendika binasında çıkan yangın sırasında ve sonrasında gerekli önlemleri almamakla suçlu buldu. AİHM, Ukrayna’nın olayları önlemek ve şiddeti durdurmak için makul olarak beklenebilecek her şeyi yapmadığına ve olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütmediğine hükmetti. Katliamda 48 kişi, neo-Nazi gruplar tarafından öldürülmüştü.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ukrayna’yı, 2 Mayıs 2014 tarihinde Odessa’da sendika binasında neo-Nazi gruplar tarafından 48 kişinin yakılarak katledildiği katliamla ilgili olarak sorumluluklarını yerine getirmemekten suçlu buldu.

AİHM’in internet sitesinde yayımlanan karara göre, Ukrayna, olaylar sırasında ve sonrasında gerekli adımları atmadı.

AİHM kararında, “Mahkeme, oybirliğiyle, davalı devletin 2 Mayıs 2014 tarihinde Odessa’daki şiddeti önlemek ve şiddet başladıktan sonra durdurmak için kendisinden makul olarak beklenebilecek her şeyi yapmaması nedeniyle Sözleşme’nin 2. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir,” ifadelerine yer verildi.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesi, her bireyin yaşam hakkını güvence altına alıyor ve bir suç nedeniyle mahkeme tarafından verilen ölüm cezası dışında, hiç kimsenin kasıtlı olarak yaşamından mahrum bırakılamayacağını belirtiyor.

AİHM, Ukrayna’nın olaydan sonra saldırıyla ilgili yeterli bir soruşturma yapmadığına da hükmetti.

Odessa’daki sendika binasında 2 Mayıs 2014 akşamı çıkan yangın, Harkov ve Odessa’dan gelen holiganlar ile Maydan darbesi taraftarı neo-Naziler ile karşıtları arasında aynı gün meydana gelen çatışmaların ardından yaşanmıştı.

Çıkan arbedeler, Kulikovo Meydanı’ndaki Maydan karşıtı göstericilerin çadır kampının yıkılmasıyla sonuçlanmış, bunun üzerine aktivistler Sendika Evi’ne sığınmaya çalışmıştı. Radikaller ise binanın çıkışını kapatmıştı.

Çatışmalar ve yangın sonucunda 48 kişi hayatını kaybetti. Ukrayna’da yürütülen soruşturma, trajedinin sorumlularını belirleyemedi.

Nisan 2015’te, Ukrayna Başsavcı Yardımcısı Vladimir Guzır, İnterfaks-Ukrayna‘ya yaptığı açıklamada, binadaki yangının “kitlesel ayaklanmaların bir sonucu” olduğunu söylemişti.

Kiev’in yürüttüğü soruşturma, kasıtlı kundaklama ve kloroform kullanımı iddialarını doğrulamadı.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Bosna Hersek, Milorad Dodik hakkında yakalama kararı çıkardı

Yayınlanma

Bosna Hersek’te Sırp Cumhuriyeti lideri Milorad Dodik hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Dodik, ‘Bosna Hersek’in anayasal düzenini baltalamakla’ suçlanırken, durumun bağımsızlık referandumuna yol açabileceği belirtiliyor.

Bosna Hersek Savcılığı, 12 Mart’ta Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milorad Dodik, Başbakan Radovan Vişkoviç ve Parlamento Başkanı Nenad Stevandiç’in tutuklanması yönünde talepte bulundu.

RTRS‘nin haberine göre, talep Sırp Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı’na ve Bosna Hersek Soruşturma ve Koruma Teşkilatına (polis teşkilatı) iletildi.

Dodik, bu kararı 66. yaş gününde “kutlama” olarak nitelendirdi. Bu gelişme, Bosna Hersek’in geleceğini derinden etkileyebilecek bir potansiyele sahip.

Dodik, Bosna Hersek’in güvenlik kurumlarına, Sırp Cumhuriyeti liderliğini tutuklama girişiminde bulunmamaları yönünde uyarıda bulundu.

Tutuklama talebi, Dodik’in Bosna Hersek’in anayasal düzenin altını oyduğu gerekçesiyle açıklandı. Bosna Hersek mahkemesi, 26 Şubat’ta Dodik’i bir yıl hapis cezasına çarptırmış ve altı yıl boyunca siyasetten men etmişti.

Dodik, Avrupa Birliği’nin (AB) Bosna Hersek’teki Yüksek Temsilcisi Alman Christian Schmidt’e itaatsizlikten hüküm giydi.

Fakat, Schmidt’in BM Güvenlik Konseyi’nden Mayıs 2021’den beri yetkisi bulunmuyor. Bu nedenle Sırp Cumhuriyeti, Schmidt’in meşruiyetini tanımıyor.

Bosnalı Sırp liderliği, bölgenin Bosna Hersek’ten ayrılması için referandum düzenleme tehdidinde bulundu.

Dodik, Rusya’yı da ilgilendiren gelecek planlarından bahsetti. “Önümüzdeki günlerde Rusya Federasyonu temsilcileriyle en üst düzeyde bir toplantı yapacağım,” diyen Dodik, “EUFOR Althea’nın [BM Güvenlik Konseyi yetkisine sahip AB misyonu] korunmasını isterken, şimdi Ruslardan veto koymalarını ve BM yetkisini kötüye kullanan ve Sırpları tehdit eden yıkıcı yapının korunmasına izin vermemelerini isteyeceğim,” ifadelerini kullandı.

BM Güvenlik Konseyi, EUFOR Althea’nın görev süresini 1 Kasım 2024’te oybirliğiyle bir yıl uzatmıştı. Saraybosna merkezli EUFOR misyonu, 2004’ten beri faaliyette ve NATO’nun IFOR misyonunun devamı niteliğinde.

Bosna Hersek’in siyasi yapısı

Yugoslavya’nın dağılması ve 1992-1995 Bosna Savaşı’nın ardından ülke, iki federal bölgeye ayrıldı: Sırp Cumhuriyeti (Ortodoks Sırp nüfus) ve Bosna Hersek Federasyonu (Müslüman Boşnaklar ve Katolik Hırvatlar).

Her iki bölgenin de kendi anayasası, cumhurbaşkanı ve idari organları bulunuyor. Ortak yönetim organı olan Bosna Hersek Başkanlık Konseyi’nde her halktan bir temsilci yer alıyor.

Yüksek temsilci ise hakem rolünü üstleniyor, ancak Bosnalı Sırplar 2021’den beri onun meşruiyetini tanımıyor.

RT Balkan‘ın aktardığına göre, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Dodik’i doğum günü dolayısıyla yazılı olarak tebrik etti ve dayanışma mesajı gönderdi.

Lavrov, “absürt siyasi süreci” adalete hakaret ve ülkenin egemenliğine ve bağımsızlığına yönelik bir saldırı olarak nitelendirdi. Dodik, Lavrov’a teşekkür etti.

Vedomosti gazetesine konuşan Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi program yöneticisi Milan Lazoviç’e göre, yakalama kararı gerilimi daha da artırmaya hizmet ediyor ve Sırbistan Başbakan Vekili Miloš Vučević’in Bosna’da iç savaş başlayabileceği yönündeki öngörüsü de temelsiz değil.

Lazoviç, Dodik’in tutuklanmasının, Sırp Cumhuriyeti’nin varlığına yönelik bir saldırı olarak algılanacağını belirtti.

Ayrıca uzman, bu adımın, Sırp Cumhuriyeti’nin tepkisini çekeceğini ve hatta bağımsızlık referandumunun ilan edilmesine yol açabileceğini ifade etti.

Bunun yanı sıra Lazoviç, Sırp Cumhuriyeti’nin Belgrad ve Moskova’dan yardım isteyeceğini ve bu ülkelerin en azından diplomatik destek sağlayacağı görüşünde.

Rusya, daha önce EUFOR Althea’yı, 1995 Dayton Anlaşması’na bağlılığın bir yolu olarak görüyordu.

Fakat mevcut koşullarda, silahlı bir çatışmaya geri dönme riski bulunuyor. Bu nedenle Dodik, Rusya’dan BM aracılığıyla çatışmayı önlemesine yardım etmesini istiyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Polonya Cumhurbaşkanı Duda, ABD’nin nükleer silahlarını istedi

Yayınlanma

Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, Rusya’nın “gelecekteki saldırganlığına” karşı caydırıcı bir önlem olarak ABD’nin nükleer silahlarını Polonya topraklarına nakletmesi çağrısında bulundu.

Duda, ABD Başkanı Donald Trump’ın Batı Avrupa’da ya da ABD’de depolanan ABD nükleer başlıklarını Polonya’ya yeniden konuşlandırabileceğinin “aşikar” olduğunu söyledi ve bu öneriyi kısa süre önce ABD’nin Ukrayna özel temsilcisi Keith Kellogg ile görüştüğünü aktardı.

Financial Times’a konuşan DUda, “NATO’nun sınırları 1999’da doğuya kaydı, dolayısıyla 26 yıl sonra NATO altyapısı da doğuya kaydırılmalı. Benim için bu çok açık,” dedi.

Duda, nükleer başlıkların Polonya’ya kaldırılmasının yalnızca zamanının gelmediğini, aynı zamanda nükleer silahların Polonya’da bulunmasının “daha güvenli olduğunu” savundu.

Sosyalist Polonya Soğuk Savaş’ta Sovyet nükleer başlıklarına ev sahipliği yapmıştı, fakat bu tür silahların yeniden Rusya sınırlarına yakın bir yerde bulundurulmasının Kremlin tarafından ciddi bir tehdit olarak görüleceğine kesin gözüyle bakılıyor.

ABD’nin nükleer silahlarını nereye konuşlandıracağına karar vermenin Trump’a bağlı olduğunu söyleyen Duda, Rusya lideri Vladimir Putin’in, müttefiki Belarus’a taktik nükleer silahlar taşıyacağı yönündeki açıklamasını hatırlattı.

Duda, “Rusya nükleer silahlarını Belarus’a taşırken tereddüt bile etmedi. Kimseden izin istemediler,” dedi.

Aynı zamanda Polonya silahlı kuvvetlerinin başkomutanı olan Duda, Polonya Başbakanı Donald Tusk’un, ülkenin alternatif olarak Fransa’nın “nükleer şemsiyesini” Avrupalı müttefiklerini kapsayacak şekilde genişletme fikrini yineledi.

Fakat Duda, Tusk’ın geçen hafta Polonya’nın kendi nükleer cephaneliğini geliştirebileceği yönündeki önerisine sıcak bakmıyor. Cumhurbaşkanı, “Kendi nükleer kabiliyetimize sahip olmak için bunun on yıllar alacağını düşünüyorum,” dedi.

Duda ayrıca Trump’ın geçen ayki görüşmeleri sırasında Polonya’da ABD askerlerinin kalması konusunda verdiği taahhütten geri adım atacağını düşünmediğini söyledi.

Polonyalı lider, “ABD’nin Polonya’daki askeri varlığını geri çekeceğine ilişkin endişeler haklı değil. Biz ABD için güvenilir bir müttefikiz ve onların da burada kendi stratejik çıkarları var,” dedi.

Polonya Cumhurbaşkanı ayrıca Trump’ın Kiev’i savaşmayı bırakmaya zorlamak için “Rusya yanlısı” müzakereler yürüttüğünü düşünmediğini söyledi.

Duda, “Bu hassas bir diplomasi değil, bu zorlu bir oyun ama bence Başkan Trump Rusya’ya karşı sadece nazik ve kibar davranmıyor. Ukrayna’ya karşı kullandığı kadar yüksek sesle ve görünür olmasa da Rusya’ya karşı enstrümanlar kullandığını düşünüyorum. Şimdiye kadar kimse bu savaşı durdurmayı başaramadı, bu yüzden Başkan Trump’a bir şans verelim,” dedi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English