Bizi Takip Edin

AVRUPA

Almanya’da ‘Taurus’ tartışması sürüyor

Yayınlanma

Almanya’da uzun menzilli Taurus füzelerinin Ukrayna’ya verilip verilmeyeceğine ve Alman komutanların ses kaydının sızdırılmasına ilişkin tartışma sürüyor.

Şansölye Olaf Scholz, füzelerin menzilinin çok uzun olduğunu ve Almanya’nın bunları temin etmeye çalışması halinde doğrudan ya da dolaylı olarak savaşın içine çekilebileceğini söyleyerek en azından şimdilik teslimattan vazgeçmiş görünüyor.

Fakat muhalefetteki Hıristiyan Demokratlar (CDU/CSU) bu fikri destekliyor ve Federal Parlamento’da (Bundestag) füzelerin gönderilmesini tavsiye eden bir dizi oylama düzenliyor. Bir sonraki oylamanın perşembe günü yapılması planlanıyor.

Çoğunlukla, bazı yüksek profilli istisnalar dışında, koalisyon üyeleri bu oylamalarda Scholz çizgisini takip etti ve CDU önergeleri reddedildi. 

Bununla birlikte SPD’nin küçük koalisyon ortakları Yeşiller ve FDP’nin önde gelen isimleri Taurus gönderme fikrine ya da İngiltere ile füze takasını içeren alternatif bir öneriye desteklerini kamuoyu önünde dile getiriyorlar. 

Örneğin geçtiğimiz hafta Berlin’i ziyaret eden Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı David Cameron, Taurus füzelerinin gönderilmesi konusunda  alternatif bir öneri getirdi. 

Alman-İngiliz ‘füze takası’ önerisi

Cameron, Süddeutsche Zeitung gazetesine verdiği bir mülakatta, Almanya’nın Britanya’ya Taurus füzeleri göndermesinin mümkün olabileceğini, bunun karşılığında Britanya’nın da Ukrayna’ya daha fazla Storm Shadow füzesi (daha kısa menzilli ve Ukrayna’dan Rusya’nın içlerine kadar ulaşamayan) gönderebileceğini öne sürdü.

Almanya bu fikri aylar önce Taurus anlaşmazlığı başladığında ortaya atmış ve başlangıçta Londra’dan soğuk bir yanıt almıştı. Almanya’nın Yeşil Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock hafta sonu devlet televizyonunda yaptığı açıklamada Cameron’ın önerisini bir ‘seçenek’ olarak gördüğünü söyleyerek Scholz’la tam olarak ters düşmese de en azından yeni soruları gündeme getirdi.

Yeşil Bundestag üyesi Omid Nouripour da pazartesi günü bir televizyon röportajında benzer şekilde, “Bu düğümü çözmemizi sağlayacak bir seçenek olabilir,” dedi.

Almanya kısa bir süre önce İsviçre’yi Alman yapımı Leopard tankları için benzer bir takas programı başlatmaya ikna etmiş, İsviçre kullanılmayan tankları Almanya’ya iade etmeyi kabul etmiş, Berlin de Bern’e kendi depolarından farklı araçları Ukrayna’ya göndereceğini garanti etmişti.

Bloomberg: Generallerin ses kaydı Almanya ile müttefikleri arasındaki Ukrayna’ya silah tedariki tartışmalarını tekrar alevlendirdi

Ses kaydı sızıntısı hükümet için baş ağrısı

Öte yandan Federal Parlamento Savunma Komisyonu pazartesi akşamı özel bir oturumla Rusya’nın sızdırdığı ses kaydını ve bundan ne gibi dersler çıkarılması gerektiğini tartışmak üzere toplandı. 

Yaklaşık 40 dakikalık kayıtta dört üst düzey askeri yetkili Ukrayna’ya Taurus füzelerinin gönderilmesi halinde olası senaryoları tartışıyor, Kırım’daki Kerç Köprüsüne yönelik saldırı imkanlarının araştırıldığını söylüyordu.

Konu hakkındaki soruşturmalar devam ediyor, fakat ilk bulgulara göre, Rusya’nın muhtemelen Singapur’dan çevrimiçi görüşmeye bağlanan bir katılımcının güvenlik protokollerine uymayarak giriş yapmasının ardından konuşmayı dinleyebildiğine inanılıyor.

Milletvekilleri ayrıca Savunma Bakanı Boris Pistorius, Federal Ordu Genelkurmay Başkanı Carsten Breuer ve Alman Askeri İstihbarat Başkanı Martina Rosenberg’i sorgulamayı planlıyor. 

Bundestag Savunma Komitesi Başkanı Hür Demokrat (FDP) üyesi Marie-Agnes Strack-Zimmermann oturumdan önce yaptığı açıklamada, “Bunun nasıl gerçekleşmiş olabileceğini bilmek istiyoruz,” dedi. 

Strack-Zimmermann, bakanlığın soruşturmasını ve raporunu hızla tamamlaması gerektiğini, olaya adı karışan generallerin ‘son derece yetenekli’ olduğunu ve çalışmaya devam etmelerinin gerektiğini savundu.

Son iki yıldır koalisyon hükümeti içinde Ukrayna’ya daha fazla yardım gönderilmesinin önde gelen savunucularından biri olarak tanınan Strack-Zimmerman, muhtemelen hükümetle ters düşen ve CDU’nun bir önceki oylamada Ukrayna’ya Taurus füzeleri gönderilmesi önerisini destekleyen en yüksek profilli vekildi.

Almanya’da komutanların ses kaydı skandalı büyüyor

CDU/CSU ve Yeşiller Taurus için bastırıyor

CDU lideri Friedrich Merz ise pazartesi günü yaptığı açıklamada Taurus teslimatını Britanya ile yapılacak bir takas anlaşmasına tercih edeceğini söyledi. 

Merz, Berlin’deki bir parti etkinliğinde yaptığı konuşmada, “Bu, hedefe ulaşmak için ikinci en iyi çözüm olabilir, fakat  bilhassa saygıdeğer değil,” dedi. Merz bu önerinin kendisine Almanların ‘ceketimi yıka ama beni ıslatma’ sözünü hatırlattığını söyledi.

CDU, Strack-Zimmermann ve diğerleri Scholz’un, Ukraynalıların Taurus füzelerini kullanmalarına yardımcı olmak için Alman birliklerinin bazı kapasitelerde yer alması gerektiği iddiasını sorguladı ve bazıları Bundeswehr sızıntısındaki tartışmaların da bu iddiaya şüphe düşürdüğünü söyledi. 

İki üst düzey siyasetçi, CDU’dan Norbert Röttgen ve Yeşiller’den Anton Hofreiter, Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin pazartesi günkü baskısına konuk olarak yazdıkları yorumda, Scholz’u Taurus sorununu ele alışında ‘feci bir bozgunculuk’ ve konuyla ilgili ‘dramatik derecede zayıf iletişim’ ile suçladılar.

Scholz’un durumu resmetme şeklinin gereksiz yere halk arasında korku ve endişeye yol açtığını savundan siyasetçiler, Taurus füzelerinin Ukrayna’ya teslim edilmesinin Almanya’yı savaşın bir tarafı haline getireceği iddiasının ‘fiilen ve hukuken yanlış’ olduğunu ileri sürdüler.

AVRUPA

Alman sanayisi silah sektörüne yöneliyor

Yayınlanma

Ukrayna savaşının ardından silah endüstrisine tedarik sağlama konusundaki yaygın tabuyu yıkarak askeri teçhizat ve hizmet sektörüne giren Alman şirketlerinin sayısı giderek artıyor.

Financial Times’ta (FT) yer alan haberde, askeri ekipman ve hizmetine yönelik üretim ve yatırımda yaşanan artışa işaret ediliyor. Örneğin motor üreticisi Deutz geçen hafta motosiklet operasyonlarının yanı sıra tank motorları da üretmeyi planladığını açıkladıktan sonra hisseleri yüzde 20’den fazla artış gösterdi.

Mühendislik grubu, Alman ekonomisinin bel kemiği olarak nitelendirilen Mittelstand şirketleri arasında savunma sözleşmeleri yasağını yeniden gözden geçiren ya da sona erdirenler arasında yer alıyor.

Nazi rejimi ile endüstriyel işbirliğinin mirası nedeniyle Alman iş dünyasının bir bölümü uzun süredir savunma sektörüyle ilişki kurmaktan kaçınıyor. Fakat Şubat 2022’den bu yana, lazer üreticisi Trumpf ve bileşen firması Hawe Hydraulik gibi ülkenin mühendislik tedarik zincirindeki bazı kilit oyuncular askeri sözleşmeleri hedeflerine koydu.

Alman ekonomisi: Avrupa’nın iktisadi motoru dağılıyor mu?

“Özgürlüğün gerekirse askeri yollardan savunulması…”

FT’ye konuşan siyaset bilimci ve Alman Dış İlişkiler Konseyi’nin eski direktörü Cathryn Clüver Ashbrook, savunma sektörüne ilişkin uzun süredir devam eden tutumların hızla değiştiğini söyledi ve “Avrupa kıtasında üç yıl süren savaşın ve ağır ekonomik kayıpların ardından Almanya tarihi bir değişim geçirmeye hazır görünüyor,” dedi.

Geçtiğimiz ay Kanada ordusuna 1.500 kamyon sevk etmek üzere yeni bir sözleşme imzaladığını duyuran Daimler, “Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı saldırı savaşı, toplumumuzda özgürlüğün gerekirse askeri yollarla savunulması gerektiği konusundaki farkındalığı kesinlikle artırdı,” dedi.

Alman hükümeti ekonomide zorlanıyor: Hem Berlin’de, hem Brüksel’de gerilim

Savaş sanayisi artık “damgalanmıyor”

Savunma siparişleri üzerindeki yasağını 2022 yılında sona erdiren mühendislik şirketi Hawe Hydraulik’in başkanı Karl Haeusgen, Ukrayna savaşı ve ardından Avrupa’nın askeri harcamalarını artırma yönündeki baskısının savunma sektörü etrafındaki “damgalamayı” azalttığını söyledi.

Haeusgen, “Savunma tedarik zincirinin büyük bir kısmı üç ya da dört yıl öncesine göre tamamen farklı bir imaja sahip,” dedi.

Şirketin eskiden savunma sektörüne tedarik yapmama kuralı vardı, fakat şimdi yönetim kurulu düzeyindeki komitesi, araçlar ve gemiler de dahil olmak üzere askeri ekipmanlarda kullanılabilen valfleri ve pompaları için siparişleri değerlendiriyor.

FT: Alman KOBİ’leri alarm veriyor

“Sivil” üretim askeri üretim ile uyumlulaşıyor

Bu değişim aynı zamanda Alman endüstrisinin Çin’den gelen zayıf talep karşısında toparlanmaya çalıştığı bir döneme de denk geliyor. Gelişen savunma sektörünün aksine, ülkenin otomotiv endüstrisi elektrikli araçlara geçişin zor olduğu bir dönemde büyük çaplı işten çıkarmalar ilan etmek zorunda kaldı.

Alman Dış İlişkiler Konseyi’nden Christian Mölling, Almanya’nın, şirketlerin askeri üretim operasyonlarını sivil üretime dönüştürme ihtiyacıyla karşı karşıya kaldığı soğuk savaşın hemen ardından Avrupa’nın tersi bir durumla karşı karşıya olduğunu savundu.

Mölling, “Askeri dünyada daha verimli olmak için [sivil] üretim kapasitesini, teknolojiyi ve prosedürleri nasıl kullanabileceğinizi yeniden düşünüyorsunuz,” dedi.

AfD ve Almanya: Avrupa İhracatçılar Federasyonu mu?

İşgücü otomotivden savunmaya kayıyor

Dünyanın önde gelen otomotiv tedarikçilerinden biri olan ve 200.000 çalışanı bulunan Continental, kısa bir süre önce yüzlerce çalışanını Alman savunma şirketi Rheinmetall’e transfer etmek üzere bir plan başlatmıştı.

Rheinmetall yöneticilerinden Peter Sebastian Krause o dönemde yaptığı açıklamada Continental çalışanlarının şirkete “son derece değerli” beceriler kazandıracağını söylemişti.

Müşterileri arasında çip üretim ekipmanı şirketi ASML de dahil olmak üzere yarı iletken endüstrisi bulunan lazer üreticisi Trumpf, savunma sektörüne tedarik yasağını kaldırmayı düşünen bir başka şirket. 

Şirketin lazerleri Çin de dahil olmak üzere ihracat kısıtlamalarına tabi çünkü Alman hükümeti bunları hem sivil hem de askeri uygulamaları olan “çift kullanımlı” olarak değerlendiriyor.

Şirketin lazer operasyonları başkanı Hagen Zimer, savunma şirketlerinin şirketin lazerlerinin insansız hava araçlarını düşürmek gibi askeri kullanımlarına ilgi gösterdiğini söyledi. FT’ye verdiği demeçte lazerin güçlü bir savunma aracı olabileceğini belirten Zimer, bu teknoloji olmadan “savaş bölgelerinde 200 insansız hava aracından oluşan çok yönlü bir saldırıya karşı savunma yapmanın mümkün olmadığını” sözlerine ekledi.

Almanya’da sanayisizleşme tartışmaları üzerine bir değerlendirme

Lufthansa da askeri sanayiye adım attı

Havayolu grubunun yüzde yüz iştiraki olan ve aktif küresel filonun yaklaşık beşte birine hizmet veren Lufthansa Technik, geçen yıl resmi olarak bir askeri uçak servis bölümü kurdu. Hızla büyüyen bir iş kolu haline gelen birim, Almanya’nın Chinook helikopterlerinin ve F-35 savaş uçaklarının bakımına yardımcı olacak.

Lufthansa Technik yöneticisi Michael von Puttkamer, “Alman hükümetiyle olan ilişkimize dayanarak 2019’da savunmaya daha büyük bir adım atmaya karar verdik,” dedi ve askeri yeniden yapılandırılmaya ayrılan 100 milyar avroluk fonun “sektöre daha fazla adım atmak için bir fırsat olduğunu” sözlerine ekledi.

Puttkamer, “Savunmaya adım atmanın sadece büyük bir iş fırsatı değil, aynı zamanda Alman silahlı kuvvetlerimizin ülkemizi savunabilmesini desteklemek olduğunu düşünüyoruz,” dedi.

Tank parçaları üreticisi Renk’in CEO’su Susanne Wiegand, Almanya’da sivil ve savunma imalat sektörleri arasında artan “sinerjinin” her iki tarafa da fayda sağlayabileceğini söyledi.

Wiegand, “Bu, teknolojiyi daha da geliştirmenin harika bir yolu. Yenilikler askeri dünyadan geliyor ve sivil uygulamalara doğru yol alıyor ve bunun tersi de geçerli,” ifadelerini kullandı.

BASF CEO’su: Sanayinin AB ekonomisindeki payı küçülecek

Okumaya Devam Et

AVRUPA

AfD kongresi Essen’de toplandı: “Önce doğuda, sonra tüm ülkede yöneteceğiz”

Yayınlanma

Almanya’nın batı eyaletlerinden Essen’de toplanan Almanya için Alternatif (AfD), başya doğu eyaletleri olmak üzere federal düzeyde de iktidara hazırlandığına ilan etti.

AfD eş başkanı Tino Chrupalla, solcu grupların karşı eylemleri nedeniyle yapılan sokak blokajları nedeniyle yarım saat geç başlayan iki günlük toplantının yaklaşık 600 delegesine, “Önce (Almanya’nın) doğusunda, sonra batısında, daha sonra da federal düzeyde yönetmek istiyoruz,” dedi.

AfD kongresi, bir zamanlar sosyalist Alman Demokratik Cumhuriyeti’nin (DDR) bir parçasını oluşturan ve AfD’nin kamuoyu yoklamalarında üst sıralarda yer aldığı eyaletlerde eylül ayında yapılacak üç önemli seçimin öncesinde gerçekleşti.

Partinin eş başkanı Alice Weidel kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, “Buradayız ve burada kalacağız,” dedi ve sürekli alkış aldı.

Weidel, “İşler bazen istediğinizden farklı sonuçlanmasaydı hayat olmazdı. Darbeler ve çürükler oldu ama mükemmel bir sonuç elde etmeyi başardık,” dedi.

Parti konferansına katılmayan devrik liste başı adayları Maximilian Krah ve Petr Bystron’un isimleri ne Weidel’in ne de Chrupalla’nın ağzından hafta sonu boyunca çıkmadı. Sadece şu kadarını söylüyor: Sadece Chrupalla, “Bazıları dikkatsiz ve profesyonel olmayan davranışlarıyla gereksiz bir hedef haline geldiler (…) Gelecekte adaylarımıza daha yakından bakmamız gerekiyor,” diyerek uyarılarda bulundu.

Krah’ı bir karalama kampanyasının kurbanı olarak gören Bavyera Bölge Birliği’nden gelen bir önerge ise daha fazla tartışmaya mahal vermeden kısa sürede geri çekildi.

Hem Weidel hem de Chrupalla partiyi iki yıl daha yönetmek üzere yeniden seçildi.

Büyük ölçüde değişmeyen federal yönetim kurulunda göze çarpan şeylerden biri, Federal Anayasa Koruma Teşkilatı tarafından “kesinlikle aşırı sağcı” olarak listelenen partinin gençlik örgütü Junge Alternative’in (JA) federal başkanı Hannes Gnauck yeni üye oldu.

Bunun yanı sıra Weidel dışında yeni federal yönetimde hiç kadın yok.

Göçmen sayısındaki artış ve Avrupa’nın en büyük ekonomisinin zayıf performansından güç alan parti, ocak ayında kamuoyu yoklamalarında yüzde 22’ye kadar yükselmişti.

Fakat AP seçimlerinin baş adayı Maximilian Krah’ın adının karıştığı bir dizi skandal nedeniyle partiye destek azaldı. Weidel perşembe günü Politico’ya verdiği demeçte, “Partinin son aylarda çok şey öğrendiğine ve gelecekte lider adayları ortaya koyarken çok dikkatli olacağına inanıyorum,” dedi.

Eylül ayında Thüringen, Saksonya ve Brandenburg’da yapılacak eyalet seçimlerinde AfD zafere en yakın parti gibi görünüyor.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Renault, Ford ve Tesla’dan ortak açıklama: İçten yanmalı motor yasağını geri almayın

Yayınlanma

Bazı otomobil tekelleri, enerji şirketleri ve çevre STK’ları, AB liderlerinin perşembe ve cuma günü (27-28 Haziran) gerçekleştirecekleri toplantı öncesinde, AB’nin 2035 yılında yeni benzinli ve dizel araçların satışına getirdiği fiili yasağın kaldırılmasına karşı acil bir uyarıda bulundu.

Renault Group, Uber, Volvo, Ford ve Tesla gibi üyeleri bünyesinde barındıran Elektromobilite Platformu, 24 Haziran Pazartesi günü yayınladığı ortak bildiride, “2035 sıfır emisyonlu otomobil hedefi, Avrupa’nın, Avrupa şirketlerine hayati yatırımlar getiren en yalın elektrikli araç sanayi stratejisidir,” denildi.

AB yasalarına göre, 2035 yılından sonra satılacak yeni otomobillerin CO2 emisyonu yaymasına izin verilmiyor ve bu da dizel ya da benzinli otomobiller gibi içten yanmalı motora sahip yeni otomobillerin satışını fiilen yasaklıyor.

Koalisyon, yasağın kaldırılması ve bunun yerine daha fazla “teknolojik açıklığa” izin verilmesi yönündeki isteklerini açıklayan merkez sağ Avrupa Halk Partisi (EPP) içindeki milletvekillerine atıfta bulunarak, “yeni gelen Avrupa Komisyonu’nu otomobiller ve kamyonetler için halihazırda üzerinde anlaşmaya varılmış olan CO2 standartlarını tersine çevirmeye çağıran son açıklamalardan büyük endişe duyduğunu” söyledi.

EPP’nin seçimlerden birinci çıkması ve baş adayı Ursula von der Leyen’in AB liderleri tarafından Avrupa Komisyonu başkanlığına ikinci bir dönem için yeniden atanması beklendiğinden, 2035 hedefinin revize edilmesi giderek daha olası görünüyor.

AB liderleri tarafından kabul edilecek olan ve Euractiv tarafından görülen 25 Haziran tarihli bir sonraki Avrupa Komisyonu için “stratejik gündem” taslağı, içten yanmalı motorlar üzerindeki yasağı tersine çevirme hedefini içermiyor.

Bunun yerine, “istikrarlı ve öngörülebilir bir çerçeve sağlamayı ve Avrupa’nın net sıfır teknolojiler ve ürünlere yönelik üretim kapasitesini artırmak için daha destekleyici bir ortam yaratmayı” taahhüt ediyor.

EPP’nin otomobiller için CO2 standartları konusundaki eski baş müzakerecisi Jens Gieseke Euractiv’e yaptığı açıklamada, Avrupa Parlamentosu’nda yeni kurulan EPP grubunun önümüzdeki hafta (2-5 Temmuz) Portekiz’de gerçekleştireceği “çalışma günlerinde” verdiği sözü nasıl yerine getireceğine karar vereceğini söyledi.

“İçten yanmalı motorlar üzerindeki yasağın kaldırılması seçim kampanyasındaki temel taleplerimizden biriydi,” diyen Peke, alternatif yakıtların hesaba katılması ya da otomobil üreticileri için ortalama emisyon azaltma hedefinin mevcut %100 yerine %90’a indirilmesi de dahil olmak üzere yasanın nasıl değiştirileceği konusunda masada birden fazla seçenek olduğunu sözlerine ekledi.

Bununla birlikte, elektromobilite platformu “sıfır emisyonlu mobilite için net sıfır endüstriyel ekosistemi oluşturmak üzere yatırım çekmenin tutarlı ve net bir düzenleyici çerçeve olmadan mümkün olmadığı” uyarısında bulunuyor.

Açıklamada, “Şimdi ‘geri adım atmak’, üyelerimizin birçoğu da dahil olmak üzere, bu geçişe (otomotiv, bataryalar, altyapı vb.) yatırım yapmış olan tüm endüstriyel aktörleri önemli ölçüde cezalandıracaktır,” diye eklendi.

Fakat Avrupalı otomobil üreticilerinin hepsi bu görüşü paylaşmıyor. BMW CEO’su Oliver Zipse bu yılın başlarında verdiği bir röportajda yasağı “naif” olarak nitelendirmiş ve “bir ayarlamanın kaçınılmaz” olduğunu eklemişti.

Özellikle Alman otomotiv sektörü, sert bir içten yanmalı motor yasağına karşı lobi yapıyor.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English