Çin Bilim Bakanlığı’na bağlı bir gazetenin salı günü ABD’deki bilimsel üretkenlik üzerine yapılan bir araştırmaya dayandırdığı haberine göre, ABD ile Çin arasındaki bilimsel işbirliğinin gerilemesi Amerikan STEM camiasında “geri tepti”.
Boston Üniversitesi, Pennsylvania Üniversitesi ve Claremont Graduate Üniversitesi araştırmacıları tarafından yapılan çalışma, kar amacı gütmeyen özel bir araştırma kuruluşu olan Ulusal Ekonomik Araştırma Bürosu (NBER) tarafından geçtiğimiz ay yayınlandı.
Araştırmada, 2016-2019 yılları arasında artan ABD-Çin jeopolitik gerilimlerinin öğrencilerin hareketliliği üzerindeki etkisi incelenerek, bilim insanları arasındaki araştırmalara ve her iki ülkedeki bilim insanı üretkenliğine atıfta bulunuluyor. Kamuya açık özgeçmişleri ve araştırma meta verilerini analiz eden çalışma, iki ülke arasındaki gerilimi ve ayrışmayı “bilimin etrafına bir duvar örmeye” benzetiyor.
Çalışmada, “Çinlilerin ABD bilimini kullanımında atıflarla ölçülen keskin bir düşüş olduğunu, ancak ABD’li bilim insanlarının Çin araştırmalarına atıf yapma eğiliminde böyle bir düşüş olmadığını belgeliyoruz” denildi.
“Çinlilerin ABD bilimini kullanımındaki düşüşün, yayınlarla ölçülen Çin merkezli araştırmacıların ortalama üretkenliğini etkilemediği görülürken, ABD’de artan Çin karşıtı duyguların ABD’deki etnik olarak Çinli bilim insanlarının üretkenliğini yüzde 2 ila 6 oranında azalttığı görülüyor.”
Raporda, ABD’deki etnik Çinli bilim insanlarının üretkenliğindeki düşüşün nedenleri olarak, casuslukla suçlanan etnik Çinli bilim insanlarını hedef alan 2018 Çin Girişimi ve Trump dönemindeki ticaret savaşı gibi ABD çabalarına atıfta bulunuldu.
Salı günü Çin Bilim ve Teknoloji Bakanlığı’nın resmi haber sitesi Science Technology and Daily, raporla ilgili olarak “‘Küçük bahçe, yüksek çit’ sonunda kimi tuzağa düşürdü?” başlıklı bir makale yayınladı.
Makalede, ABD’nin Çin’in özellikle askeri potansiyeli olan kilit teknolojilere erişimini kısıtlamak için benimsediği bir stratejiye atıfta bulunuluyordu.
Ekim 2022’de ABD ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan bu stratejiyi şöyle tanımlamıştı: “Temel teknolojiler için kilit noktalar bu bahçenin içinde olmalı ve çit yüksek olmalı, çünkü stratejik rakiplerimiz Amerikan ve müttefik güvenliğini baltalamak için Amerikan ve müttefik teknolojilerini kullanamamalı.”
Bazı gözlemciler, ABD ulusal güvenliği için hayati önem taşıyan teknolojilerin korunması gerekirken, “tüm Çinli öğrencilerin, araştırmacıların ve bilim adamlarının casus olmadığı” uyarısında bulundu.
New America düşünce kuruluşu ve Yale Hukuk Fakültesi Paul Tsai Çin Merkezi’nde kıdemli araştırmacı olan Samm Sacks, 2019 yılında Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde strateji hakkında verdiği ifadede, “Genel yasaklar, küresel tedarik zincirlerinin çözülmesi ve Çinli bireylere ulusal kökene dayalı ayrımcılık şeklinde aşırıya kaçmak çözüm değildir” dedi.
Science Technology and Daily’ye göre NBER çalışması, ABD tarafından başlatılan Çin-ABD bilimsel işbirliğinin bozulmasının Amerikan bilim camiasında “geri teptiğini” ve ülkenin kendi araştırmalarını zayıflattığını ortaya koydu.
Bununla birlikte, NBER araştırmacıları sonuçlarının “net bir ‘kazanan’ önermediğini” söyledi.
Araştırmacılar, “[Sonuçlar] bunun yerine, artan izolasyonizm ve jeopolitik gerilimin ABD ve Çin arasındaki yetenek ve bilgi akışının azalmasına yol açtığını ve bunun da uluslararası bilime özellikle zarar verebileceğini gösteriyor” dedi.
1979’da başlayan ve şubat ayında altı ay uzatılan ABD-Çin Bilim ve Teknoloji İşbirliği Anlaşması’nın geleceği hala belirsizliğini koruyor.
Araştırmacılar, “Bu ilişkinin daha da bozulması, ABD tarafında genç Çinli yeteneklerin kaybına, Çin tarafında bilimsel üretkenliğe darbe vurulmasına yol açacaktır” dedi.
ABD’li araştırmacılar, Covid-19 salgını sırasında artan gerilimin her iki ülkede de milliyetçi politikaları güçlendirdiğini söyledi.
Araştırmacılar Çinli yeteneklerin ABD’yi terk etmesinden ise diğer ülkelerin faydalanmaya başlayabileceğini tespit etti.
Raporda, “2016 ve 2019 yılları arasında, etnik olarak Çinli olan yüksek lisans öğrencilerinin ABD merkezli bir doktora programına katılma olasılığı yüzde 16 azaldı ve katılanların mezun olduktan sonra ABD’de kalma olasılığı yüzde 4 azaldı” denildi.
“Her iki durumda da bu öğrencilerin ABD dışındaki bir anglofon ülkeye taşınma olasılığının daha yüksek hale geldiği” kaydedildi.