Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

Arap-Çin İş Konferansının ilk günü: 10 milyar dolarlık 30 yatırım anlaşması

Yayınlanma

Riyad’da düzenlenen 10. Arap-Çin İş Konferansının ilk gününde pazar günü Çin ile Arap dünyası arasında teknoloji, yenilenebilir enerji, tarım, emlak, madenler, tedarik zincirleri, turizm ve sağlık gibi çeşitli sektörlerde 10 milyar dolarlık 30 yatırım anlaşması imzalandığı duyuruldu.

Refah için İşbilirliği temasıyla 11-12 Haziran tarihlerinden Riyad’da düzenlenen toplantı, Pekin ile Orta Doğu ülkeleri arasında büyüyen ticari ve diplomatik bağların yanı sıra, İran ve Suudi Arabistan arasında, Çin’in arabuluculuğunda gerçekleşen yakınlaşmanın yaşandığı bir dönemde yapılıyor.

Petrol zengini Krallık, bu yıl 10’uncusu düzenlenen konferansa ilk kez ev sahipliği yapıyor. Suudi Yatırım Bakanlığından yapılan açıklamada, iki gün boyunca Çin ve Arap ülkelerinden 3.500’den fazla hükümet ve iş yetkilisinin konferansta bir araya geleceği söylendi.

Açıklamada, etkinliğin “ilk gününü 10 milyar dolarlık yatırım anlaşmalarının imzalanmasıyla kutladığı” belirtildi. Bunların büyük çoğunluğunu Suudi Arabistan’daki Suudi firmaları ve devlet kurumları tarafından yapılan projeler oluşturuyor.

Yatırım Bakanlığı’na göre Suudi hükümeti, aralarında otomotiv araştırma, geliştirme, üretim ve satışı, turizm ve diğer uygulamaların geliştirilmesi ve Krallık’ta demiryolu vagonları ve tekerleklerinin üretimi için bir ortak girişim de dahil olmak üzere çeşitli Çinli kuruluşlarla anlaşmalar imzaladı.

Ayrıca, Suudi Yatırım Bakanlığı ile Çinli elektrikli ve sürücüsüz araba üreticisi Human Horizons arasında 5,6 milyar dolarlık bir mutabakat zaptı imzalandığı bildirildi.

Açıklamaya göre, toplam tutarın yarısından fazlası mutabakat zaptı ile ayrı bir “işbirliği anlaşması” ve diğer şirketleri içeren bir “çerçeve anlaşma” içinde yer alıyor.

Teknoloji, tarım, yenilenebilir enerji, gayrimenkul, doğal kaynaklar ve turizm dahil olmak üzere çeşitli alanlardaki anlaşmaların da detaylandırıldığı belirtildi.

Suudi Dışişleri Bakanı: Ortak bir gelecek inşası için fırsat

Konferansın açılışında Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan, Çin ile Arap ülkeleri arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin artması potansiyelinin altını çizdi ve ekledi: “Veliaht Prens, Arap dünyası ile Çin arasında tüm sektörlerde uzun süredir devam eden gelişmiş ortaklığı daha da geliştirmek için çabalarını sürekli olarak artırdı. ”

Bakan, “(Bu) toplantı, halklarımız için yeni, faydalı bir çağa doğru ortak bir gelecek inşa etmek için bir fırsattır” dedi.

Dışişleri Bakanı, konferansın karşılıklı uyumluluğu sağlama, deneyim alışverişinde bulunma ve herkes için refah ve ilerleme ile sonuçlanan büyüme ve yatırımı mümkün kılan yeni fırsatları başlatma yöntemlerini özetlediğini söyledi.

Enerji Bakanı: Çin’le rekabet değil, işbirliği istiyoruz

Etkinlikte konuşan Suudi Enerji Bakanı Prens Abdülaziz bin Salman da, “Yakında Suudi-Çin yatırımıyla ilgili daha fazlasını duyarsanız şaşırmam” dedi.

Enerji Bakanı, Krallığın “rekabet yerine dünyanın en büyük ikinci ekonomisiyle işbirliği istediğini” söyledi.

Prens Abdülaziz, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ni sürdürürken, Krallık da Vizyon 2030 planında “istikrarlı bir şekilde” ilerlediği için, iki ülke arasında sinerji olduğunu vurguladı.

Yatırım Bakanı: Çin’in Arap dünyasına açılan kapısı olabiliriz

Suudi Yatırım Bakanı Khalid Al-Falih de, Krallığın “Çin’in Arap dünyasına açılan kapısı” olarak hizmet edebileceğini söyledi.

İpek Yolu’nun yeniden canlanması hakkında da yorum yapan bakan, girişimin Suudi Arabistan’ın ekonomisini çeşitlendirmeyi ve gençliğinin becerilerini yükseltmek için modern teknolojiyi kullanmayı amaçlayan gelecek vizyonuyla uyumlu olduğunu ifade etti.

Suudi-Çin ticareti 2022’de yüzde 30 arttı

Suudi Arabistan’dan yapılan açıklamaya göre, AMR ALuwlaa Company ile Zhonghuan International Group (Hong Kong) arasında Suudi Arabistan’da demir fabrikası kurulması için 533 milyon dolarlık anlaşma imzalandı.

Açıklamada ayrıca, Suudi ASK Group ve China National Geological & Mining Corp arasında, krallıkta bakır madenciliği konusunda 500 milyon dolarlık bir işbirliği anlaşması imzalandığı kaydedildi.

Krallık, 2022’de Çin ile Arap ülkeleri arasındaki 432 milyar dolarlık ticaretin yüzde 25’ini temsil ediyor.

Suudi Arabistan ile Çin arasındaki ticaret hacmi 2022’de 106 milyar dolara ulaştı ve 2021’e göre yüzde 30’luk bir artış kaydetti.

İkinci günün gündemi BRICS Kalkınma Bankası

İki günlük etkinlik, Suudi Arabistan’ın yatırım ve dışişleri bakanlıkları tarafından Arap Birliği Genel Sekreterliği, Çin Uluslararası Ticareti Teşvik Konseyi ve Arap Odalar Birliği ile işbirliği içinde düzenlendi.

Programın ikinci günü olan bugün, Brezilya’nın eski başkanı ve Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika tarafından BRICS çerçevesinde altyapı için kaynakları seferber etmek amacıyla kurulan çok taraflı bir kalkınma bankası olan Yeni Kalkınma Bankası’nın şu anki başkanı Dilma Rousseff, gelişmekte olan pazarlarda ve gelişmekte olan ekonomilerde sürdürülebilir kalkınma projeleri hakkındaki kapanış konuşması yapacak.

DİPLOMASİ

Reuters: Ukrayna’ya askeri yardım koordinasyonunu ABD yerine NATO üstlendi

Yayınlanma

Reuters ajansına konuşan bir kaynağa göre, ABD, Ukrayna’ya yönelik Batı ülkelerinin askeri yardımlarının koordinasyon görevini Kuzey Atlantik İttifakı’na (NATO) devretti.

Bu adım, önceden planlanmış olmasına rağmen birkaç ay ertelenmişti.

Ajans, bu kararın NATO’nun Ukrayna’ya asker göndermeden “savaşta daha aktif bir rol üstlenmesini” sağlayacağını belirtti.

Fakat diplomatlar, ABD’nin Kiev’e en büyük askeri desteği sağlamaya devam etmesi nedeniyle bu değişikliğin etkisinin sınırlı kalabileceğini ifade etti.

Ajans ayrıca, ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın Rusya-Ukrayna savaşını hızla sona erdirmek istediğini, ancak bunu başarmak için nasıl bir yol izleyeceğini henüz açıklamadığını anımsattı.

NATO ülkeleri, temmuz ayında Washington’da düzenlenen bir zirvede, Ukrayna’ya askeri yardım sevkiyatının koordinasyonunun NATO’ya devredilmesine karar verdi.

Bu yeni yapı, NATO Güvenlik Yardım ve Eğitim Misyonu (NSATU) olarak adlandırılıyor ve yaklaşık 700 kişilik bir personel kadrosuna sahip.

Misyonun merkezi, Almanya’nın Wiesbaden kentindeki bir ABD üssünde bulunuyor.

McFaul: Ukrayna, topraklardan feragat karşılığında NATO üyeliğine ikna edilmeli

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İsveç’ten “enerji kablosu” projesine Alman elektrik reformu şartı

Yayınlanma

İsveç, Berlin’in elektrik piyasasını yeniden düzenleyerek denizaşırı ülkelerden daha düşük maliyetli elektrik çekmeyi durdurması halinde Almanya’yı güney İsveç’e bağlayacak bir elektrik kablosu projesini onaylamaya hazır olduğunu açıkladı.

İsveç Enerji Bakanı Ebba Busch Financial Times’a (FT) yaptığı açıklamada, Almanya ve İsveç elektrik piyasalarını birbirine bağlaması planlanan 700 megavatlık Hansa PowerBridge projesinin “Almanya kendi sistemini düzene sokana kadar” erteleneceğini söyledi. 

Busch, Almanya’nın iç elektrik piyasasını, şebekelerinin verimliliğini artıracak ve fiyatları düşürecek ihale bölgelerine ayırması halinde İsveç hükümetinin proje üzerinde “harekete geçmeye hazır olacağını” da sözlerine ekledi.

Bu tür reformların, Almanya’nın İsveç’in büyük ölçüde hidroelektrikle üretilen daha ucuz elektriğini çekmesini ve İsveçli tüketiciler için maliyetlerin artmasını önleyeceği düşünülüyor.

Elektrik, şebekeler üzerinde en yüksek fiyat talebinin olduğu yere doğru akıyor. İsveç’in şebekesi halihazırda Baltık Denizinin altından geçen bir enterkonnektör aracılığıyla Almanya’ya bağlı.

Avrupa’daki elektrik fiyatlarına ilişkin tartışmalar, AB üyesi ülkelerin Rus gazı ve fosil yakıtlardan uzaklaşmak için sisteme hava koşullarına bağlı yenilenebilir enerji eklemek için acele etmeleri nedeniyle bu yıl giderek hararetlendi.

Bu durum, güneşin parladığı ve rüzgârın estiği dönemlerde önemli ölçüde fazla üretime yol açarken, güneş ya da rüzgârın olmadığı zamanlarda da üretimin çok düşük olduğu dönemleri beraberinde getirdi. Sonuç olarak birçok ülkede fiyatlar son derece dalgalı bir seyir izledi.

Busch, geçtiğimiz çarşamba ve perşembe günleri İsveç’in güneyinde fiyatların “eksi fiyatlardan” kilovat saat başına yaklaşık 1 avroya sıçradığını söyledi. Busch, bunun yatırım için “çok zor bir durum yarattığını” da sözlerine ekledi.

Yaz aylarında Yunanistan Başbakanı Kyriakos Mitsotakis de Yunanistan’daki açıklanamaz yüksek faturalarla ilgili endişelerini dile getirmiş ve bloğun enerji sistemini daha iyi incelenmesi gereken bir “kara kutu” olarak tanımlamıştı.

Mitsotakis, “İyi işleyen ve yenilenebilir enerji kaynaklarından gerçekten yararlanan bir enerji piyasasına sahip olmak istiyorsak, bu konulara bakan ve müdahale etme kapasitesine sahip bir tür Avrupa düzenleyicisi düşünmeliyiz,” dedi.

AB’nin enerji düzenleyicisi Acer pazartesi günü, elektrik şebekesi maliyetlerinin 2050 yılına kadar iki katına çıkabileceği ve mevcut şebekelere daha fazla yük bindikçe “elektrik faturalarının genel karşılanabilirliğini tehlikeye atacağı” uyarısında bulundu.

Norveçli politikacılar geçen hafta, ülkedeki elektrik fiyatlarının 2009’dan bu yana en yüksek seviyeye ulaşması üzerine, Norveç ile Danimarka, Almanya ve Britanya arasındaki enterkonektörleri gözden geçirmek istediklerini söyledi. O zamandan bu yana fiyatlar aralık ayı için rekor düşük seviyelere geriledi.

Oslo’nun endişelerine atıfta bulunan Busch, “dünyanın geri kalanının bir parçası olmayı seven açık, ilerici bir ülkenin bu birbirine bağlı enerji sisteminin bir parçası olmak istemeyebileceğimizin sinyalini vermesinin Avrupa için üzücü bir an olduğunu” söyledi.

Busch, Almanya’nın yüksek fiyatlarının sorumlusu olarak nükleer santrallerini kapatma ve 2011 yılında Japonya’da meydana gelen Fukushima kazasının ardından AB düzeyinde nükleere verilen desteğe karşı çıkma kararını gösterdi.

İsveç de bir önceki hükümet döneminde benzer bir karar almış aöa politikasını değiştirerek Avrupa düzeyinde nükleer enerjinin en güçlü savunucularından biri haline gelmişti.

İsveç’in kendi enerji sistemi, ülkenin hidroelektrik santrallerinin çoğunun bulunduğu kuzeyden zayıf iletim bağlantıları olduğu için genellikle büyük bölgesel fiyat farklılıklarından muzdarip.

Geçtiğimiz hafta Volvo Cars, Volvo Trucks ve SKF’ye ev sahipliği yapan Göteborg’daki tüketiciler elektrik için kuzeydeki Luleå kentindekilerden 190 kat daha fazla ödedi.

FT’ye konuşan İsveç’in önde gelen bir şirket yöneticisi, “Enerji politikamız umutsuz. Eğer işleri kısa sürede yoluna koymazsak, sanayinin büyük bir kısmı sıkıntıya girebilir,” dedi.

Busch, Avrupa’nın nükleer enerji konusunda “siyasi mücadelelere” girmeyi bırakması ve sistemi istikrara kavuşturmak için teknolojiye daha fazla yatırım yapılmasını teşvik etmesi gerektiğini söyledi.

Busch, nükleer karşıtı Yeşiller partisinin üyesi Alman Enerji Bakanı Robert Habeck’i kastederek, “Hiçbir siyasi irade fiziğin temel kurallarını geçersiz kılamaz, Dr. Robert Habeck bile,” dedi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

İsviçreli Büyükelçi Buch: Rusya’yı zayıflatmış olabilirler, ama aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflatmış oldular

Yayınlanma

İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch, Rusya-Ukrayna barış görüşmelerinin erken sonlandırılmasının savaşın uzamasına ve ölümlerin artmasına yol açtığını belirtti. Batı’nın bu stratejisinin sadece Rusya’yı değil, tüm Batı’yı da zayıflattığını vurguladı.

İsviçre’nin Türkiye Büyükelçisi Jean-Daniel Ruch, Türkiye’nin savaşın altıncı haftasında gerçekleştirdiği ve giderek olumsuz bir şöhrete bürünen Rusya-Ukrayna barış görüşmelerine dair değerlendirmede bulundu.

Antithèse adlı YouTube kanalına mülakat veren Ruch, müzakerelerin nasıl sonlandırıldığı ve Batı’nın bu süreçteki rolü üzerine çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Ruch, Batı’nın –özellikle İngiliz müttefikler ve Amerikalıların– müzakerelerin başarıya ulaşmasının eşiğinde olduğu bir dönemde bu süreci sonlandırdığını belirtti.

Bu kararın, Batı’nın Rusya’yı zayıflatma stratejisi kapsamında alındığını ifade eden Ruch, bu yaklaşımın hem Rusya’yı hem de Batı’yı zayıflattığını ileri sürdü.

“Bu kararı son derece ahlaksızca buluyorum, zira savaşın devam etmesi halinde ölümlerin on binlerce, hatta yüz binlerle ifade edilebileceği aşikardı,” diyen Ruch, bu kararın insani boyutunu vurguladı.

Ruch, Batı’nın müzakereleri sonlandırma kararını, Rusya’yı zayıflatma amacıyla erken alındığını ve bunun da savaşın uzamasına yol açtığını savundu.

Ruch, “Neden bu kadar çok insan öldü?” sorusunu sorarak, Batı’nın stratejisinin sadece Rusya’yı değil, aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflattığını dile getirdi.

Avrupa’nın bu süreçte önemli ölçüde etkilendiğini belirten Ruch, “Rusya’yı zayıflatmış olabilirler, ama aynı zamanda tüm Batı’yı da zayıflatmış oldular,” dedi.

Savaşın devam etmesi durumunda ölümlerin artacağı ve çatışmaların daha da tırmanacağı konusunda uyarılarda bulunan Ruch, “Bu, insanlık adına büyük bir trajediydi,” ifadelerini kullandı.

Ayrıca, bugün yapılacak bir barış anlaşmasının bile Rusya’nın uzlaşmaya hazır olup olmadığına bağlı olduğunu belirten Ruch, sürecin son derece zorlu olduğunu vurguladı.

Öte yandan Ruch, kitabının yazılmasına neden olan süreç hakkında da bilgiler verdi. “Rusya’nın işgalinden sonra başladım, zira bu durumu önleyememiş olmamız mümkün değildi,” diyen Ruch, Batı’nın masada iki taslak anlaşma olmasına rağmen bunlara uymamasının savaşın uzamasına neden olduğunu söyledi.

Tarihçilerin bu dönemi bir gün yeniden ele almasının gerektiğini belirten Ruch, “Bu, belki de tarihçiler tarafından bir gün yeniden ele alınması gereken bir tartışma,” değerlendirmesini yaptı.

Türkiye’nin bu süreçteki rolüne de değinen Ruch, Türkiye’nin tarafsızlık konusunda Ukrayna ile çalışmak istediğini ve bu konuda görüşmeler yaptığını anlattı. “Türkler, Ukrayna için tarafsızlık kavramı üzerinde bizimle çalışmak istiyorlardı,” diyen Ruch, Türkiye’nin tarafsızlık modeli üzerine çalışmalar yaptığını ve bu sürecin önemli olduğunu belirtti.

Ruch, Batı’nın küresel bir gündemi olduğunu ve bu savaşla yüzleşmek için acelelerinin olmadığını ifade etti. Rusya’nın nükleer tehditlerini artırması ve Batı’nın buna karşı ne tür tedbirler alacağı konusundaki endişelerini dile getiren Ruch, kara birliklerinin NATO ile Rusya arasında bir savaşa yol açabileceğini ve bunun Türkiye’nin güvenliği açısından ciddi riskler taşıdığını vurguladı.

Ayrıca Ruch, savaşın yarın sona ereceğini düşünmediğini ve çözüm modelinin hala İstanbul’da müzakere edilenlere dayandığını belirtti. Tarafsızlık ve güvenlik garantileri konusundaki belirsizlikler nedeniyle bu sürecin ne kadar zor olacağını vurgulayan Ruch, “Bu savaşın yarın sona erdiğini göremeyeceğiz,” diye ekledi.

Ukrayna’da müzakere gündemi: Toprak mı güvenlik garantisi mi?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English