Bizi Takip Edin

Diplomasi

Arap liderler Gazze’de ateşkes istedi, barış konferansı çağrısı yaptı

Yayınlanma

Arap Birliği’nin liderler düzeyindeki 33’üncü zirvesi İsrail’in Gazze Şeridi’nde aylardır devam eden yıkıcı saldırılarının gölgesinde dün Manama’da yapıldı.

Zirveye, Bahreyn Kralı Hamed bin İsa Al Halife’nin yanı sıra Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Yardımcısı ve Başbakan Muhammed bin Raşid, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Ürdün Kralı 2. Abdullah, Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Raşid, Moritanya Cumhurbaşkanı Muhammed Veled Gazvani, Komorlar Birliği Cumhurbaşkanı Assoumani Azali, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, Cibuti Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Guelleh, Yemen Başkanlık Konseyi Başkanı Reşad el-Alimi, Libya Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad katıldı.

Zirvede, başbakan ve yardımcısı düzeyinde ise Kuveyt Başbakanı Ahmed el-Abdullah es-Sabah, Fas Başbakanı Aziz Ahnuş, Lübnan Başbakanı Necib Mikati, Somali Başbakanı Hamza Abdi Barre ile Umman Başbakan Yardımcısı Esad bin Tarık Al Said yer aldı.

Cezayir, Tunus ve Sudan ise zirvede dışişleri bakanları düzeyinde temsil edildi.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, zirvedeki konuşmasında Arap ülkelerine İsrail ile ilişkilerini gözden geçirmeleri çağrısı yaptı.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ise İsrail’in Filistin halkına vahşice saldırıları karşısında Arap ülkeleri olarak ortak bir duruş sergilemeleri gerektiğini vurguladı, “Uluslararası toplumun da İsrail’in Filistinli kardeşlerimize yönelik barbarca saldırılarını durdurması ve Gazze’de ateşkes çabalarını desteklemesi gerekiyor” dedi.

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt da konuşmasında Arap halklarının İsrail’in Gazze’ye “vahşi” saldırılarını unutmayacağını belirtti. Ebu Gayt, “İsrail’in Gazze’ye saldırıları konusunda yanlış algıların hâkim olduğunu, Batılı ülkelerin saldırılara kılıf uydurduğunu, yakın dostlarının ise bunun önüne geçemediğini” söyledi.

Zirvenin sonunda Bahreyn Kralı Al Halife, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt’la birlikte basın toplantısı düzenledi. Al Halife, 2025’te düzenlenmesi planlanan bir sonraki zirveye Irak’ın ev sahipliği yapacağını aktardı.

Ebu Gayt ise zirvenin sona ermesiyle yayımlanan sonuç bildirisinde yer alan önemli noktalara değindi.

Arap Birliği Genel Sekreteri, bildiride, “Gazze Şeridi’nde acilen ateşkesin sağlanması ve bağımsız Filistin devletinin oluşması gerçeğini somutlaştıracak Orta Doğu’da uluslararası barış konferansının düzenlenmesi çağrısının bulunduğuna” dikkati çekti.

Bahreyn resmi ajansı BNA’da yer alan açıklamaya göre ise zirvenin sonuç bildirisinde liderler, “İsrail’in Gazze Şeridi’nde devam ettirdiği acımasız saldırılarını, sivil Filistin halkı aleyhinde işlenen suçları ve İsrail’in uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuku benzeri görülmemiş şekilde ihlal etmesini” şiddetle kınadı.

Liderler ayrıca Gazze’de sivillerin ve sivil tesislerin hedef alınmasını, kuşatmanın bir silah olarak kullanılmasını, aç bırakmayı, zorla yerinden edilme girişimlerinin yanı sıra bunların sonucunda on binlerce masum Filistinlinin öldürülmesi ve yaralanmasına da tepki gösterdi.

İsrail’in saldırılarının, bir milyondan fazla tehcir edilmiş insan için sığınak haline gelen Refah’a kadar yayılması ve bunun sonucunda ortaya çıkan insani felaketi kınayan liderler, İsrail’in Refah Sınır Kapısı’nın Filistin tarafını ele geçirmesine ve bunun insani yardım akışının durmasına neden olmasına da tepkilerini ifade etti.

İki devletli çözüm uygulanıncaya kadar Birleşmiş Milletler Geçici Görev Güçleri’nin işgal altındaki Filistin topraklarında konuşlandırılması çağrısında bulunan liderler, Filistin’in BM’ye tam üyeliğini kabul ederek, iki devletli çözümün uygulanması için net önlemler alma konusundaki sorumluluğun BM Güvenlik Konseyi’ne ait olduğunu vurguladı.

Liderler, siyasi süreç için bir zaman sınırı belirlenmesi ve bağımsız bir Filistin devleti kurulmasına yönelik bir BM Güvenlik Konseyi kararı çıkarılması gerektiğine dikkati çekti.

Bölgesel sorunlar, çağrılar ve uyarılar

Bölgesel meselelerle ilgili olarak da liderler, Sudanlı taraflara bir yıldan fazla süredir devam eden silahlı çatışmanın çözümüne yönelik girişimlere katılmaları çağrısında bulundu.

Suriyeli mültecilerin ülkelerine onurlu, güvenli ve gönüllü olarak geri dönmelerini sağlayacak koşulların oluşturulması gerektiğini vurgulayan liderler, Suriyeli mültecilere ve onlara ev sahipliği yapan ülkelere yönelik uluslararası desteğin azalmasının yansımaları konusunda uyardı.

Yemen ve Libya’daki krizlere siyasi çözümü desteklediklerini vurgulayan liderler, tüm Lübnanlı taraflara, görev süresi 31 Ekim 2022’de sona eren Mişel Avn’ın yerine bir cumhurbaşkanı seçilmesine öncelik vermeleri çağrısında bulundu.

Somali’nin egemenliğini koruma ve buna gölge düşürebilecek her türlü icraata karşı koyma konusunda Somali ile dayanışma içinde olduğunu vurgulayan liderler, BAE’nin Basra Körfezi’nde bulunan Ebu Musa, Büyük Tunb ve Küçük Tunb adaları üzerindeki egemenliğini teyit ederek, İran’ı müzakereler yoluyla barışçıl bir çözüm bulmaya veya kontrol ettiği adalarla ilgili olarak Uluslararası Adalet Divanı’na başvurmaya çağırdı.

Arap su güvenliğinin, özellikle Mısır ve Sudan için Arap ulusal güvenliğinin ayrılmaz bir parçası olduğunu kaydeden liderler, Nil suları üzerindeki haklarını etkileyen her türlü eylem veya icraatı reddettiklerine dikkati çekti.

Liderler, devlet egemenliği kapsamı dışında faaliyet gösteren ve Arap ülkelerinin üstün çıkarlarıyla çatışan yabancı ülkelerin ajandalarını takip eden veya uygulayan silahlı gruplara veya militanlara verilen her türlü desteği reddettiklerini yineledi.

Uluslararası sularda denizde seyrüsefer özgürlüğüne bağlı kalındığını ve Kızıldeniz, Umman Denizi ve Basra Körfezi’nde seyrüsefer özgürlüğünün güvence altında olduğunu vurgulayan liderler, seyrüsefer özgürlüğünü, uluslararası ticareti, dünya ülkeleri ve halklarının çıkarlarını tehdit eden ticari gemilere yönelik saldırıları kınadı.

Diplomasi

AB ve Avustralya, güvenlik ve savunma ortaklığını müzakere edecek

Yayınlanma

AB ve Avustralya, “Güvenlik ve Savunma Ortaklığı” müzakerelerine başlayacaklarını duyurdu ve “serbest ticaret müzakerelerini ilerletme” taahhüdünü yineledi.

Planlanan savunma ortaklığını duyuran açıklamada, Avrupa Komisyonu “savunma sanayii, siber ve terörle mücadele gibi alanlar da dahil olmak üzere mevcut ve gelecekteki işbirliği için bir çerçeve sağlayacağını” belirtti. Fakat Brüksel, gelecekteki anlaşmanın “askeri konuşlandırma yükümlülüğü içermediğini” vurguladı.

Savunma müzakerelerinin başlatılması kararı, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Konseyi Başkanı António Costa ve Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’nin Kanada’da düzenlenen G7 zirvesi sırasında yaptıkları görüşmenin ardından alındı.

Albanese yaptığı açıklamada, “Bu, ortak savunma tedarik fırsatlarının önünü açacak ve hem endüstrilerimize hem de güvenliğimize fayda sağlayacak,” dedi.

Leyen ise yaptığı açıklamada, “Gerilimin ve stratejik rekabetin arttığı bir dönemde, güvenilir ortaklar birbirlerine destek olmalıdır,” dedi. Leyen, AB ve Avustralya’nın ayrı ayrı “iktisadi güvenlik de önemli olduğu için serbest ticaret müzakerelerini ilerletmeye kararlı” olduğunu da sözlerine ekledi.

Brüksel ve Canberra, 2018 yılında serbest ticaret anlaşması müzakerelerine başlamış, fakat 2023 yılında Avustralya Ticaret Bakanı Don Farrell’ın AB pazarına erişim eksikliğinden şikayet ederek müzakereleri son anda çökertmesi üzerine müzakereler sonuçsuz kalmıştı. 

Ne var ki, ABD Başkanı Donald Trump’ın dünya çapında gümrük vergileri uygulamaya koymasıyla AB-Avustralya anlaşması rafa kaldırıldı ve Komisyon gece yaptığı açıklamada “Avustralya-Avrupa ilişkilerinde güçlü bir ivme” olduğunu belirtti.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Ermenistan’da iş insanı Karapetyan hakkında ‘darbe çağrısı’ soruşturması başlatıldı

Yayınlanma

Ermenistan’da Başbakan Nikol Paşinyan ile Rusya vatandaşlığı olan iş insanı Samvel Karapetyan arasında başlayan kilise tartışması, adli bir krize dönüştü. Paşinyan’ı eleştiren Karapetyan’ın evine baskın düzenlenirken, iş insanı hakkında ‘iktidarı ele geçirme çağrısı’ suçlamasıyla ceza davası açıldı ve tutuklanması talep edildi.

Ermenistan’da, Taşir Grubu’nun sahibi Rusya vatandaşlığı olan iş insanı Samvel Karapetyan hakkında, evinde arama yapılmasından bir gün sonra ceza davası açıldı.

News.am ajansının haberine göre, Karapetyan’a “iktidarı ele geçirmeye yönelik aleni çağrılar yapma” suçlaması yöneltildi.

İş insanının avukatlarından Armen Feroyan, Sputnik Armenia‘ya yaptığı açıklamada, Ermenistan Soruşturma Komitesi’nin Karapetyan’ın tutuklanması talebiyle mahkemeye başvurduğunu belirtti. Karapetyan ise suçlamaları reddediyor.

Kriz, Karapetyan’ın, Başbakan Nikol Paşinyan hükümetinin üst düzey din adamlarına yönelik sert eleştirilerinin ardından Ermeni Apostolik Kilisesi’ni (EAK) savunmasıyla patlak verdi.

Kilise savunması gerilimi tırmandırdı

Gerilim, 17 Haziran’da Karapetyan’ın kiliseye destek veren bir açıklama yapmasıyla zirveye ulaştı. Karapetyan, “Ermenistan’ın ve kilisenin bin yıllık tarihini unutan küçük bir grup insanın, EAK’ye ve Ermeni halkına saldırdığını” ifade etti.

Bu açıklamaya sert tepki gösteren Başbakan Paşinyan, iş insanını “sefih hayırsever” olarak nitelendirdi.

Paşinyan, din adamlarını ve onların hayırseverlerini “dizginleme” tehdidinde bulundu.

Karapetyan’ın evine baskın ve gözaltılar

Aynı günün akşamı Ermenistan İçişleri Bakanlığı, Karapetyan’ın evinde arama yaptı. Bu sırada binanın önünde toplanan iş insanının destekçilerinden 45 kişi gözaltına alındı.

Karapetyan’ın kardeşi Karen Karapetyan, güvenlik güçlerinin “evin kapısında yakaladıkları herkesi” gözaltına aldığını ve bazı kişilerin kollarının kırılarak yaralandığını söyledi.

Sputnik Armenia, Karapetyan’ın evinin yakınındaki gözaltıların “yasa dışı silah bulundurma” gerekçesiyle yapıldığını bildirdi. Haberde, bu suçlamanın ülkede eski siyasetçi ve yetkililere karşı sıkça kullanılan “popüler” bir madde haline geldiği yorumuna yer verildi.

18 Haziran gecesi Samvel Karapetyan, iki güvenlik görevlisi eşliğinde Erivan’daki evinden ayrıldı ve kardeşiyle birlikte bir polis aracına bindi.

Karapetyan, basına yaptığı kısa açıklamada, ne kadar karalanmaya çalışılırsa çalışılsın kilisenin ve Ermeni halkının yanında olacağını söyledi.

Paşinyan’dan kamulaştırma ve görevden alma hamlesi

İş insanıyla yaşanan skandalın ortasında Paşinyan, Karapetyan’a ait olan Ermenistan Elektrik Şebekeleri şirketini kamulaştırma zamanının geldiğini duyurdu.

Ermenistan Başbakanı ayrıca, Ulusal Güvenlik Teşkilatı Direktörü Armen Abazyan’ı görevden alan bir kararname imzaladı. Ulusal Güvenlik Teşkilatı direktörlüğü görevini geçici olarak direktör yardımcısı Andranik Simonyan yürütecek.

Karapetyan: Hükümet tam bir fiyasko

Sputnik Armenia tarafından 18 Haziran’da yayımlanan bir başka açıklamada Karapetyan, ilkelerinden vazgeçmeyeceğini vurgulayarak mevcut zor durumdan çıkmak için birleşme çağrısı yaptı.

İş insanına göre yaşananlar, “mevcut hükümetin tam fiyaskosunu” ortaya koydu. Karapetyan, hükümetin nitelikleri arasında EAK’ye karşı nefret, ulusal değerlere kayıtsızlık, sağlıklı eleştiriye tahammülsüzlük ve her türlü muhalif düşünceyi acımasızca bastırma arzusunu saydı.

Tartışmanın fitilini Paşinyan ateşledi

Hükümet ile Karapetyan arasındaki çatışma, Paşinyan’ın kiliseye yönelik eleştirileriyle başladı. 29 Mayıs’ta bir hükümet toplantısında kiliselerin durumunu eleştiren Paşinyan, ibadethanelerin “kilerlere” dönüştüğünü iddia etti.

Ertesi gün sosyal medya hesaplarından din adamlarını hedef alan Paşinyan, üst düzey ruhban sınıfından kaç kişinin bekaret yeminine sadık kaldığı konusunun araştırılmasını önerdi ve yemini bozan din adamlarının görevlerini bırakması gerektiğini belirtti.

Paşinyan, 9 Haziran’da ise Tüm Ermeniler Katolikosu II. Garegin’i doğrudan bekaret yeminini bozmakla suçlayarak bir çocuğu olduğunu öne sürdü.

Başbakan, Katolikos’un görevini bırakması gerektiğini söyleyerek inananları birleşmeye ve “patriklik konutunu özgürleştirmeye” çağırdı.

Taşir Grubu’nun kurucusu ve başkanı olan Samvel Karapetyan, aynı zamanda Taşir yardım vakfının da başkanlığını yürütüyor.

Forbes‘a göre, bu yılın şubat itibarıyla 3,2 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin 1102’nci, Rusya’nın ise 44’üncü zengini konumunda bulunuyor.

Okumaya Devam Et

Diplomasi

Çin Devlet Başkanı Xi: İsrail’in gerginliği tırmandıran eylemlerinden endişeliyiz

Yayınlanma

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, devlet haber ajansı Xinhua’ya göre, daha fazla gerginliği önlemek için İsrail-İran çatışmasında gerginliğin azaltılması çağrısında bulunurken, Pekin’in barışın yeniden tesis edilmesinde “yapıcı bir rol oynamaya” hazır olduğunu vurguladı.

Xinhua, Xi’nin salı günü yaptığı açıklamada, “Tüm taraflar, çatışmayı mümkün olan en kısa sürede yatıştırmak ve gerginliğin daha da tırmanmasını önlemek için çalışmalıdır” dediğini bildirdi: “Çin, Orta Doğu’da barış ve istikrarın yeniden tesis edilmesinde yapıcı bir rol oynamak için tüm taraflarla işbirliği yapmaya hazırdır.”

Çin Devlet Başkanı Xi, Kazakistan’ın Astana kentinde düzenlenen Çin-Orta Asya Zirvesi’nin arasında, Özbekistan’ın Cumhurbaşkanı Şavkat Mirziyoyev ile yaptığı görüşmede, “İsrail’in İran’a yönelik askeri eylemleri Orta Doğu’da gerginliğin aniden tırmanmasına yol açtı ve bu durum Çin’i derinden endişelendiriyor” dedi.

Çin lideri, “Diğer ülkelerin egemenliğine, güvenliğine ve toprak bütünlüğüne tecavüz eden her türlü eyleme karşıyız. Askeri çatışma sorunların çözümü değildir ve artan bölgesel gerginlikler uluslararası toplumun ortak çıkarlarına uygun değildir” dedi.

Bu arada, Çin Dışişleri Bakanlığı’na göre, Pekin, daha geniş bir bölgesel çatışma endişesinin artmasıyla İran ve İsrail’de yaşayan Çin vatandaşlarını tahliye etmeye başladı.

Bakanlık sözcüsü Guo Jiakun salı günü yaptığı açıklamada, bazı Çin vatandaşlarının komşu ülkelere tahliye edildiğini belirtti ancak ayrıntıları vermedi.

Guo, günlük basın brifinginde, “Bakanlık ve büyükelçilikler, İran ve İsrail’deki Çin vatandaşlarının güvenliğini korumak ve Çin vatandaşlarının tahliyesini hızla organize etmek için her türlü çabayı gösteriyor” dedi.

“Her iki hükümetten de Çin vatandaşlarının ve kurumlarının güvenliğini etkili bir şekilde sağlamalarını, zamanında uyarılar ve yönergeler yayınlamalarını, Çin vatandaşlarıyla yakın temas halinde olmalarını, önlem almaları için onlara rehberlik etmelerini ve tahliye edilenlere aktif olarak yardım etmelerini istedik” ifadelerini kullandı.

Trump’ın İran’ı ABD ile nükleer anlaşma imzalamaya çağıran paylaşımı sorulduğunda Guo, “Ateşi körüklemek, tehditler savurmak ve baskı yapmak durumun yatışmasına yardımcı olmayacak, sadece çatışmayı şiddetlendirecek ve genişletecektir. Çin, tüm ilgili tarafları, özellikle İsrail üzerinde özel etkisi olan ülkeleri, sorumluluklarını üstlenmeye, gerilimi azaltmak ve çatışmanın genişlemesini ve yayılmasını önlemek için acil önlemler almaya çağırıyor” dedi.

Geçen hafta her iki tarafın dışişleri bakanlarıyla telefon görüşmeleri yapan Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, İsrail’in İran’a yönelik saldırısını “kabul edilemez” bir uluslararası hukuk ihlali olarak nitelendirdi ve iki ülkeye gerilimi azaltma çağrısında bulundu.

Çin Dışişleri Bakanlığı da bu tutumunu defalarca dile getirerek İsrail ve İran’ı “farklılıklarını diyalog yoluyla çözmeye ve barış içinde bir arada yaşamanın yolunu aramaya” çağırdı.

Salı günü, Çin’in İsrail Büyükelçiliği, Çin vatandaşlarına mümkün olan en kısa sürede kara sınır kapılarından ülkeyi terk etmeleri çağrısında bulundu. Büyükelçilik, kişisel güvenliğin sağlanmasının önemini vurgulayarak Ürdün üzerinden seyahat edilmesini tavsiye etti.

İsrail makamlarına atıfta bulunarak, Ürdün ve Mısır sınır kapılarının açık olduğunu da ekledi.

Büyükelçilik, sosyal medyada yayınladığı güvenlik duyurusunda, “Son günlerde, İsrail’deki birçok Çin vatandaşı, havaalanının ne zaman yeniden açılacağı ve [Çin’in] Hainan Havayolları’nın uçuşlarının ne zaman yeniden başlayacağı hakkında bilgi almak için büyükelçiliğimize telefon veya e-posta yoluyla başvurdu” dedi.

“İsrail hava sahası kapalıdır ve hükümet olağanüstü halin süresini 30 Haziran’a kadar uzattı.

Büyükelçiliğimiz, evlerine dönmek veya ülkeyi terk etmek isteyen Çin vatandaşlarının ihtiyaçlarını karşılamak için konsolosluk hizmetlerinin sorunsuz bir şekilde yürütülmesi için her türlü çabayı gösterecektir” ifadeleri kullanıldı.

Bu arada, İran’daki büyükelçilik, Çin vatandaşlarına Türkiye, Ermenistan veya Türkmenistan ile kara sınırlarından mümkün olan en kısa sürede ülkeyi terk etmeleri çağrısında bulundu.

İsrail-İran savaşı, Çin’in enerji güvenliği ve diplomasisi için bir sınav olabilir

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English