Bizi Takip Edin

DİPLOMASİ

‘Askeri Schengen’: ABD, Rusya ile Arktik’te nasıl bir çatışmaya hazırlanıyor?

Yayınlanma

Rusya, NATO’nun doğuya genişlemesi ve Arktik bölgesindeki askeri faaliyetlerine yanıt olarak Moskova ve Leningrad askeri bölgelerini yeniden oluşturmuştu. ABD ise, Kuzey Avrupa ülkeleriyle savunma anlaşmaları yaparak ‘askeri Schengen’ adı verilen bir sistem kuruyor. Bu, F-35 savaş uçakları ve nükleer silahlar da dahil olmak üzere bölgedeki askeri varlığını artırıyor. Rusya, NATO’nun Arktik’teki faaliyetlerini ciddi bir tehdit olarak görüyor ve buna karşı kendi savunma önlemlerini güçlendiriyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, geçen yıl 26 Şubat’ta Moskova ve Leningrad askeri bölgelerinin yeniden yapılandırılmasına dair kararname imzaladı. Ardından dönemin Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, NATO’nun doğuya genişlemesi ve Rusya sınırları yakınında yeni askeri altyapı oluşturulması gibi tehditler nedeniyle bu adımların gerekli olduğunu açıkladı.

’Askeri Schengen’

Yeni askeri bölgelerin oluşturulması radikal bir önlem değil; bölgedeki mevcut duruma verilen bir yanıt. NATO, özellikle ABD öncülüğünde, Arktik’in militarizasyon sürecini neredeyse on yıldır sürdürüyor. 

Bu süreç, Rusya sınırındaki askeri altyapıyı güçlendirmek ve özellikle Finlandiya ile İsveç’in NATO’ya katılımını kolaylaştırmak amacıyla başlatıldı.

Bu hedefler, siyasi ve diplomatik manevralar ile bilgi altyapısının oluşturulması yoluyla gerçekleştirildi. Sonuç olarak Finlandiya ve İsveç, NATO’nun kuzeydoğuya doğru askeri altyapısını genişletme sürecine hukuki bir temel sağlayarak ittifakın tam üyeleri haline geldi.

ABD, Arktik’teki faaliyetlerine ek hukuki gerekçeler sunmak için bölgedeki tüm ülkelerle (Danimarka, Norveç, İsveç ve Finlandiya) savunma alanında ikili ilişkiler kuruyor. Bu işbirliği anlaşmaları, ABD Silahlı Kuvvetleri’nin belirtilen ülkelerde konuşlandırılması, askeri altyapının yerleştirilmesi ve füze savunma sistemleri ile hava savunma sistemlerinin devreye alınmasını içeriyor. Böylece, “askeri Schengen” olarak adlandırılan bir sistem oluşturuluyor. Bu sistemde, silahlı kuvvetler bürokratik veya hukuki engel olmaksızın serbestçe hareket edebiliyor.

Bu mekanizma, Washington’a Kuzey Avrupa’nın geniş bir bölgesini askeri amaçlarla kullanma hakkı tanırken, bölge ülkelerinin güvenlik alanındaki egemenliğinin bir kısmı üzerinde kontrol sağlıyor.

’Barış için ortaklık’

Finlandiya’nın NATO’ya katılması, kara sınırının genişlemesi ve son yıllarda askeri altyapının aktif olarak inşa edilmesi en önemli tehdit unsurlarından biri olarak öne çıkıyor.

Finlandiya ve ABD arasında savunma alanında ikili işbirliği anlaşması üzerine yapılan görüşmeler, Finlandiya’da geniş bir hava üssü ağının oluşturulmasına yol açtı.

Elde edilen bilgilere göre, Pentagon, Helsinki’nin banliyösü Kuopio’da bir Hava Kuvvetleri üssü kurmayı planlıyor. Bu üste, muhtemelen teslim edilmesi planlanan 64 adet düşük gözlemlenebilirliğe sahip beşinci nesil F-35 savaş uçağının bir kısmı konuşlandırılacak.

Havaalanı, Petrozavodsk ve St. Petersburg’a 360 km mesafede bulunuyor. Bu da F-35’lerin Rusya’nın kuzeybatı bölgesinde potansiyel olarak kullanılmasını mümkün kılıyor ve Leningrad Askeri Bölgesi ile Leningrad Deniz Üssündeki tesislere yönelik tehditler oluşturuyor.

Aynı zamanda, Laponya’da, Rovaniemi’nin banliyösünde (Rusya Federasyonu sınırına 200 km) F-35’lerin konuşlandırılması için bir havaalanı adapte ediliyor. Bu, Murmansk’taki Kuzey Filosu tesislerine yönelik tehditlerin artırılmasını amaçlıyor.

Mart 2024’te F-35’ler, 12. nesil termonükleer bomba B61’in resmi taşıyıcısı olarak sertifika aldı.

Kritik nokta

Washington için Amerikan nükleer silahlarının yerleştirildiği Avrupa ülkelerinin kaderi büyük bir öneme sahip değil. Bu durumda, bu ülkeler Rusya ve Ruslara karşı ilan edilmemiş bir topyekun savaş yolunda piyon olarak kullanılıyor. 

13 Temmuz 2023’te ABD Başkanı Joe Biden, Helsinki’deki başkanlık sarayında Finlandiya’nın siyasi tarihine geçecek sözler söyledi: “Finliler şunu bilmeli: ABD, Finlandiya’ya ve NATO’ya bağlı. Taahhüdümüz net. NATO topraklarının her santimini savunacağız, bu kesinlikle Finlandiya topraklarını da içeriyor.”

Benzer faaliyetler Pentagon tarafından İsveç cephesinde de yürütülüyor. ABD ve İsveç arasındaki askeri işbirliği anlaşması, Amerikan silahlı kuvvetlerine 17 İsveç üssü, tesisi ve askeri bölgesini kullanma hakkı tanıyor.

Taktik nükleer silahları göz ardı etsek bile, İsveçlilerin RBS-15 gemi savar füzesine sahip olduğunu unutmamak gerekiyor. Şu anda Mk4 versiyonuna modernize ediliyor. Bu füze, 1000 km’yi aşabilen bir menzile sahip. Başlangıçta gemi savar olarak tasarlanmış olsa da, çeşitli hedeflere karşı kullanılabilir. Füze, aktif radar arayıcı başlığına sahip ve ayrıca kızılötesi başlıkla donatılabilir. Ana rota boyunca GPS sinyalleriyle düzeltme yapılarak ataletsel rehberleme sağlanıyor, bu da füzenin kullanım doğruluğunu artırıyor.

ABD’nin makro bölgede hakimiyet kurma planlarının ciddiyeti, düzenli olarak yapılan askeri tatbikatlarla da gösteriliyor.

Şubat ayında NATO himayesinde “Barış için Ortaklık” programı kapsamında Nordic Response 2024 Arktik askeri tatbikatları düzenlendi. 

Bu tatbikatlara 13 NATO ülkesinden 20 binden fazla asker, 50 savaş gemisi (fırkateyn, denizaltı, korvet, uçak gemisi) ve 110’dan fazla hava aracı (F-35 savaş uçakları, çeşitli helikopterler ve İHA’lar) katıldı. Tatbikatlarda çeşitli senaryolar ve senaryo varyantları çalışıldı.

Önemli bir faktör, özel operasyon kuvvetlerinin ve özel kuvvetlerin altyapı tesislerine yönelik potansiyel sabotajlar için aktif olarak kullanılmasıydı. Özellikle, hareket halindeki deniz platformlarına helikopterlerden iniş tatbikatları yapıldı.

Bu, Rusya’nın nükleer buzkıranlarının veya diğer büyük deniz taşıtlarının ele geçirilmesi veya saldırıya uğraması gibi senaryoların potansiyel olarak üzerinde durulduğunu gösteriyor.

İsveç ve Norveç’in rolü

İsveç, bölgesel bir teknoloji lideri olarak Arktik yönünde kullanılabilecek ek silah üretimini sağlıyor. Aslında, bu askeri ürünlerin tamamı, sert Arktik iklim koşulları için optimize edilmiş taktiksel ve teknik özelliklere sahip. Bu çok önemli bir nokta.

Norveç ise dünyanın önde gelen otonom su üstü ve su altı sistemleri üreticilerinden biri. Özellikle Kongsberg ve yan kuruluşu Kongsberg Defence & Aerospace bu alanda faaliyet gösteriyor. Şubat ayında ABD Donanması, büyük bir otonom insansız su altı aracı olan HUGIN’in üretimi için bir sözleşme imzaladı. Bu araç, 2200 km’yi aşan bir mesafede ve 6.000 metre derinlikte faaliyet gösterebiliyor. Bu tür cihazlar, Arktik bölgesindeki Rus altyapısına yönelik sabotajlar ve saldırılar için kullanılabilir.

Özellikle, Kuzey Denizi Rotası’nın lojistiğini felç etmek, liman altyapısına saldırmak ve nükleer buzkıran filosuna eşlik eden gaz taşıyıcılarına yönelik hedefli saldırılar düzenlemek için kullanılabilir.

Arktik bölgesini değerlendirirken, Baltık Denizi’ndeki durumu da bir bütün olarak ele almak gerekiyor. Bugün Baltık, ABD ve NATO ülkelerinin büyük ölçekli manevralar yaptığı potansiyel bir çatışma alanı.

Örneğin, Leningrad Deniz Üssü’nün kapatılması tehdidi, Kaliningrad ile Baltık Filosu arasındaki iletişimi felç edebilir. Bu nedenle Rusya, bu tehditlere karşı tüm önlemleri alıyor ve potansiyel düşman güçlerini imha etmek için çalışıyor.

Rusya vs. NATO

Ancak, NATO’nun zayıf yönlerine de dikkat etmek gerekiyor. ABD Kuzey Komutanlığı’nın başkanı, Amerika’nın bu alanda Rusya’nın gerisinde kaldığını kabul etti.

Rusya’nın şu anda yaklaşık 40 buzkıranı var, ancak ABD’nin elinde sadece üç buzkıran bulunuyor ve bunlardan sadece biri faal durumda. Bu, Arktik bölgesindeki herhangi bir operasyon veya misyonun yürütülmesi açısından önemli bir dezavantaj oluşturuyor.

ABD, hava kuvvetlerine ve yüksek hassasiyetli silahlara, özellikle de F-35’in taşıyıcısı olduğu taktik nükleer silahlara güveniyor. 

Bu silahlarla Rusya’nın ana askeri altyapısına, sanayi tesislerine ve hava savunma sistemlerine kitlesel saldırılar düzenlemeyi planlıyor.

ABD, hipersonik silahlar, özellikle de deniz tabanlı sistemler konusunda da geride kalıyor. Rusya’nın Kuzey Filosundaki kruvazörler, Zirkon gibi hipersonik silahlarla donatılmış durumda. Bu, ABD için şu anda aşılması zor bir güç oluşturuyor. Ancak, buna karşı koymak için sistemler geliştiriyorlar.

Savaşın doğası da değişiyor. İntihar dronları, su üstü ve su altı araçlarının kitlesel kullanımı, özellikle Norveç’in savunma sanayisinin uzmanlık alanı olan zorlu buz koşullarında operasyon yapabilen sistemler, ciddi bir meydan okuma oluşturuyor. Kongsberg, başlangıçta su altı mayınlarını imha etmek için tasarlanan intihar dronları geliştirdi. Fakat bu dronlar, gemileri ve deniz araçlarını imha etmek için de kullanılabilir. Bu dronlar, önemli mesafeleri aşabilme kabiliyetine sahip. Bu nedenle, Karadeniz’deki benzer sistemlerle mücadele deneyimi göz önüne alındığında, Rus filosu için belirli bir tehdit oluşturuyor.

Batılı ülkeler, özel operasyon kuvvetlerinin de dahil olduğu misyonlarını desteklemek için M270 gibi çok namlulu roket sistemlerini kullanmayı planlıyor. 

Şubat ayındaki tatbikatlarda, bu sistemlerin büyük mesafelerden birlikleri koruma yetenekleri test edildi. Bu sistemler, 300 km’yi aşan menzile sahip ATACMS füzeleri de dahil olmak üzere çeşitli füzelerle donatılmış durumda. Bu destek sistemi oldukça güçlüdür ve bu nedenle bu altyapının tamamı devreye alınıyor. 

Lockheed Martin, daha önce Baltık ülkelerine önemli miktarda HIMARS sistemi tedarik etmişti. Bu nedenle, yerel bir etki değil de tüm cepheye yönelik bir saldırı düşünüldüğünde, hava savunma sistemleri üzerindeki yük çok yüksek olacak. 

Bu nedenle, yeni tümenler ve tugaylar oluşturularak bu saldırıları önlemek ve karşılık vermek için eşdeğer bir potansiyel sağlanıyor.

Bu çatışmanın başlama olasılığı, tüm belgeler, tedarik süreçleri ve NATO ile ABD’nin askeri komutanlarının kamuya yaptığı açıklamalar göz önüne alındığında, 2030 yılı ve sonrası için planlanıyor. Fakat, mevcut durumun yüksek dinamizmi, çatışmanın tırmanması ve gerilimin artması göz önüne alındığında, bu sürenin önümüzdeki 2 ila 3 yıl içinde gerçekleşebileceği tahmin ediliyor.

DİPLOMASİ

Fico ile Zelenskiy arasındaki söz düellosu sürüyor

Yayınlanma

Slovakya ile Ukrayna arasında, Kiev’in transit Rus gazı anlaşmasını sona erdirmesiyle başlayan gerilim büyüyor.

Pazartesi günü Slovakya Başbakanı Robert Fico, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’e açık bir mektup göndererek kendisini gaz transitinin kesilmesi ve ikili ilişkileri görüşmek üzere Slovakya-Ukrayna sınırı yakınlarında ortak müzakerelere davet etti.

Mektupta Rus gazının transit geçişinin durdurulmasının Ukrayna, Slovakya ve AB’ye “büyük zarar” verdiğini savunan Fico, “Avrupa’da bu pozisyonda yalnız olmadığını” söyledi.

Ayrıca savaşın bir an önce sona erdirilmesi ve barış görüşmelerinin başlatılması çağrısını yineleyen Fico, “savaşta karşılıklı kan dökülmesinin uzatılmasının Ukrayna’nın olası barış görüşmelerindeki konumunu güçlendireceğine inanmadığını” da sözlerine ekledi.

Fico, Ukrayna Başbakanı Denis Şmıhal ile daha önce yapılan görüşmelerin olumlu sonuçlarına dikkat çekti ve Zelenskiy’i Slovak topraklarındaki ortak sınırla ilgili programının taleplerini dikkate alarak “ilk fırsatta” kendisiyle görüşmeye davet etti.

Zelenskiy’in Fico’nun mektubuna yanıtı kısa oldu ve X’teki mesajında mektubu alıntılayarak, “Tamam. Cuma günü Kiev’e gel,” diye yazdı.

Fico, Ukrayna’nın Rus gazını transit geçişinin sona ermesinin Slovakya’nın kendi transit gelirlerini kaybetmesi ve başka yerlerden gaz getirmek için daha fazla ödeme yapması anlamına geldiğini savunarak Ukrayna’yı sözleşmeyi uzatmaya ikna etmeye çalıştı.

Ukrayna’nın transit geçişi sürdürmeyi reddetmesi üzerine Fico, Slovakya’nın Ukrayna’ya elektrik ihracatını “karşılıklı olarak” durdurma ya da Slovakya’daki Ukraynalı savaş mültecilerine yardımı kesme tehditlerine başvurdu.

Zelenskiy, “Putin’in Fico’ya Ukrayna’ya karşı ikinci bir enerji cephesi açması emrini verdiğinin” görüldüğünü ileri sürmüştü.

Fico’nun Ukrayna’nın elektrik şebekesine acil yardımın durdurulmasına yönelik son uyarıları da tartışma konusu.

2003 yılında İtalya, kısmen komşu ülkelerin bir kablo arızasının ardından yeterince hızlı bir şekilde acil durum gücü sağlayamaması nedeniyle ülkenin modern tarihindeki en uzun elektrik kesintisini yaşamıştı.

Slovak başbakanı geçen hafta Brüksel’de, enerji sistemi Rusya tarafından hırpalanan Ukrayna’nın da benzer bir akıbete uğrayabileceğini öne sürdü.

Avrupa Komisyonu ile görüştükten sonra Brüksel’de gazetecilere yaptığı açıklamada Slovakya’nın “Ukrayna’ya 30 dakika içinde [acil] elektrik sağlayabilecek tek ülke olduğunu, aksi takdirde elektrik şebekesinin çökebileceğini” savundu.

Fico, Ukrayna’ya acil durum şebeke yardımının engellenmesini “sert bir karşılıklı önlem” olarak nitelendirdi.

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

Trump, Rusya’nın dondurulan varlıklarına el konulmasını destekliyor

Yayınlanma

Biden yönetimi, Avrupalı müttefiklerini, Rusya’nın dondurulan varlıklarından yaklaşık 300 milyar doların ‘Ukrayna müzakerelerini teşvik etmek için kullanılmasını’ desteklemeye ikna etmeye çalışıyor. Trump’ın ekibi, bu stratejiyi genel olarak desteklerken, Avrupa ülkeleri temkinli yaklaşıyor.

Joe Biden yönetimi, Avrupa müttefiklerini, “Moskova üzerindeki baskıyı artırmak amacıyla” Rusya’nın dondurulan varlıklarından yaklaşık 300 milyar doların kullanılmasına ikna etmek için son çabalarını sürdürüyor.

Donald Trump’ın bir hafta içinde Beyaz Saray’ı devralacak ekibi bu fikri destekliyor.

Biden’ın danışmanları, söz konusu varlıkların bir emanet hesabına aktarılmasını önerdi; bu varlıklar yalnızca Ukrayna ile bir barış anlaşmasının şartlarına bağlı olarak serbest bırakılabilir.

CNN’e konuşan üst düzey iki yönetim yetkilisi, Beyaz Saray’ın, rezervlerin büyük kısmının bulunduğu Avrupa ülkelerini, özellikle 190 milyar avronun yer aldığı Belçika’daki menkul kıymet saklama kuruluşu Euroclear’ı, bu adımı desteklemeye ikna etmeye çalıştığını belirtti.

Biden yönetiminden bir yetkili, CNN’e verdiği demeçte, bu varlıkların alınmasının Moskova’ya “açık bir mesaj” olacağını iddia etti: “Paralarınızı geri almak istiyorsanız, müzakere masasına oturmanız gerekecek.” 

Mevcut Beyaz Saray yetkilileri, Trump’ın ekibiyle, özellikle dışişleri bakanlığına aday gösterilen Senatör Marco Rubio ve ulusal güvenlik danışmanlığına gelmesi beklenen Kongre üyesi Mike Waltz ile bu konuyu detaylı şekilde görüştü.

Konuya aşina kaynaklara göre Trump’ın ekibi, bu stratejiyi genel olarak destekliyor ve bu adımın “Rusya’yı müzakere masasına oturmaya teşvik edebileceğine” inanıyor.

Trump, seçim kampanyasında savaşı bir günde bitirme sözü vermiş olsa da, yakın zaman önce bu süreyi altı aya çıkarmıştı.

Washington, bir yıldan fazla bir süredir Avrupa Birliği ülkelerini Rusya’nın dondurulan varlıklarını Ukrayna’ya yardım için kullanılmasına ikna etmeye çalışıyor.

Fakat Avrupa, müsadere işleminin uluslararası normları ihlal edeceğini ve euroya olan güveni zedeleyeceğini düşünüyor. 

Şu ana kadar G7 ülkeleri, dondurulmuş Rus rezervlerinden elde edilecek gelecekteki gelirler teminatıyla Ukrayna’ya 50 milyar dolarlık kredi verilmesi konusunda anlaşmaya vardı.

AB, rezervlerin büyük kısmının kullanımına hâlâ şüpheyle yaklaşıyor. CNN kaynaklarına göre, Washington’un son önerisi de bu şüpheleri gideremedi ve Beyaz Saray’da yönetim değişikliği gerçekleşmeden bir anlaşma sağlanması olası görünmüyor.

Biden, G7 liderleriyle yaptığı son görüşmelerde bu konuyu şahsen gündeme getirdi. Beyaz Saray’dan bir yetkili, bunun, Trump yönetiminin Ukrayna’daki barış müzakerelerini güçlendirmek amacıyla yürütülen çabalar kapsamında yapıldığını belirtti. 

Dışişleri Bakanı Antony Blinken geçen hafta yaptığı açıklamada, “görevden ayrılan yönetimin, Trump’ın müzakere masasına güçlü bir şekilde oturmasını ve en iyi anlaşmayı yapmasını sağlamak için elinden geleni yaptığını” ifade etti.

Rusya, Trump döneminden ne bekliyor?

Okumaya Devam Et

DİPLOMASİ

NATO Genel Sekreteri: Savunma harcamaları artmazsa Rusça öğrenmek zorunda kalacaksınız

Yayınlanma

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, AB ülkelerinin savunma harcamalarını mevcut yüzde 2’lik GSYİH oranından önemli ölçüde artırması gerektiğini, aksi takdirde Rusça öğrenmek veya Yeni Zelanda’ya gitmek zorunda kalacaklarını belirtti. 

NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin savunma harcamalarını mevcut yüzde 2’lik GSYİH oranından yukarı çekmemeleri halinde “dört-beş yıl içinde Rusça öğrenmek zorunda kalacaklarını” iddia etti.

YouTube üzerinden canlı yayınladığı konuşmasında Rutte, “Bunu yapmazsak, dört-beş yıl içinde Rusça kurslarına gitmek veya Yeni Zelanda’ya taşınmak zorunda kalacağız,” dedi.

NATO Genel Sekreteri, AB’nin savunmasını NATO dışında güçlendirmesi durumunda, GSYİH’nın yüzde 10’una kadar savunma harcaması yapması gerekeceğini belirtti.

Aynı zamanda Rutte, AB’nin, NATO’ya üye olmayan ülkelerden gelen şirketlerin savunma sanayisini güçlendirme çabalarına katılmasını engelleyecek bariyerler oluşturmaması gerektiğini vurguladı.

Genel Sekreter, bu tür kısıtlamaların maliyetleri artırdığını, üretimi zorlaştırdığını ve yenilikleri engellediğini kaydetti.

Rutte, ittifakın askeri hedeflerine ulaşmak için üye ülkelerin savunma harcamalarını GSYİH’nın yüzde 3,7’sine kadar çıkarması gerekebileceğini, ancak bu rakamın yenilikler ve ortak alımlarla azaltılabileceğini de sözlerine ekledi.

ABD’nin seçilmiş başkanı Donald Trump da daha önce NATO ülkelerinin savunma harcamalarını yüzde 2’den yüzde 5’e çıkarması gerektiğini söylemişti.

Fakat Reuters ajansının analistlere dayandırdığı bilgilere göre, bu seviye ittifakın 32 üyesinin neredeyse tamamı için siyasi ve ekonomik olarak imkansız görünüyor.

NATO’nun kendi verilerine göre, 2024 hedefini şu ana kadar sadece 23 üye ülke karşılayabildi. Financial Times gazetesinin iki kaynağı, Trump’ın nihayetinde yüzde 3 ila 3,5 arasında bir oranda karar kılabileceğini belirtti.

Rutte, daha önce de NATO’nun savunma harcamalarını artırmaması durumunda ciddi sorunlarla karşılaşabileceği uyarısında bulunmuş, savunma sanayisinin genişletilmesi gerektiğini, zira ittifakın şu anda uzun vadede kendini koruyacak kadar askeri ürün üretemediğini dile getirmişti.

‘Askeri Schengen’: ABD, Rusya ile Arktik’te nasıl bir çatışmaya hazırlanıyor?

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English