Bizi Takip Edin

AVRUPA

Avrupa seçimleri: Ayrıntılı sonuçlar

Yayınlanma

6 Haziran’da başlayan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri dün, yani 9 Haziran’da sona erdi.

Önceki seçimlerin aksine hem AB içinde hem de AB dışında bir hayli ilgi çektiği söylenebilecek seçimlerde, Alman Hıristiyan Demokratların başını çektiği Avrupa Halk Partisi (EPP) grubunun birinciliğini koruduğu görüldü.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in de bağlı bulunduğu “merkez sağ” EPP’nin, sosyal demokratlar ve liberallerle birlikte AP’yi yönetmeye devam edeceği düşünülüyor. Niteklim EPP Başkanı Manfred Weber de, ilk sonuçların gelmesinden hemen sonra Leyen’in başkan olarak devam etmemesi halinde AB’nin “istikrarının tehlikeye gireceği” yönünde bir açıklama yaptı.,

Toplam 720 kişiden oluşan AP’de EPP’nin 8 vekil artışla 184 koltuk kazandığı anlaşılıyor. Onu takip eden Sosyalistler ve Demokratların İlerici İttifakı (S&D) 2019’a göre aynı sayıda vekil çıkardı (139). Fransız lider Emmanuel Macron’un partisinin bağlı bulunduğu liberal Renew grubu ise en büyük kaybeden olarak 22 eksikle 80 sandalye kazandı.

Bu üç grup, bir önceki AP’de çoğunluğu sağladıkları için “hükümet” konumundaydı.

Diğer büyük kaybeden 19 koltukla Yeşiller olurken (toplam 52 vekil), EPP’nin sağındaki Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) ile Kimlik ve Demokrasi (ID), sırasıyla 73 ve 58 koltuk kazanarak yükselişini sürdürdü. ECR’de Girogia Meloni’nin partisi İtalya’nın Kardeşleri, ID’de ise Marine Le Pen’in partisi Ulusal Birlik (RN) ulusal çapta açık ara birinci parti oldu.

Bir başka kazanan ise, AP’de grubu olmayan veya seçimlere yeni katılan partiler oldu. Almanya için Alternatif (AfD), Almanya’da oyların %16,2’sini alarak ikinci parti olurken, bir diğer bağlantısız parti, Macaristan’ın iktidar partisi Fidesz de birinci parti oldu. Almanya’da Sol Parti’den (Die Linke) kopan Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW) da ilk kez girdiği seçimlerde %6 civarında oy alarak hızlı bir giriş yaptı.

Ulusal nüanslar

Almanya’da özellikle eski Alman Demokratik Cumhuriyeti (DDR) bölgelerinde AfD’nin %27 civarı oy ile açık ara birinci parti olduğu görüldü. Doğuda bu partiyi %21 civarı oyla CDU, %14 civarı oyla da BSW takip etti.

Bununla birlikte batıda ise CDU-CSU’nun “trafik lambası” koalisyon hükümetini (SPD-Yeşiller-FDP) süpürdüğü görüldü.

Fransa’da RN’nin iktidar partisi Rönenans’ı ikiye katlaması, Macron’un meclisi feshederek erken seçim çağrısı yapmasına yol açtı. Macron, yaptığı açıklamada, “Hiçbir şey olmamış gibi yapamam,” dedi ve yükselen milliyetçiliği Avrupa için tehdit olduğunu öne sürdü.

Öte yandan Fransa’da, Gazze ve Ukrayna savaşına karşı bir çizgi izleyen Jean-Luc Melenchon’un partisi Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) da oylarını %10’a çıkardı.

Avusturya’da ID üyesi Özgürlük Partisi (FPÖ) birinci olurken, EPP Halk Partisi (ÖVP) ikinci sırada yer aldı. Sosyal demokratlar üçüncü, Yeşiller ise dördüncü sırada yer aldı.

Belçika’da da oylar sağ arasında paylaşılmış görünüyor. ID üyesi Vlaams Belang (VB) %13,9 oyla ilk sırada yer alırken, liberal Renew üyesi Reform Hareketi %13,5 oyla ikinci sırada yer aldı. ECR üyesi ayrılıkçı Yeni Flaman İttifakı ise %13,39 ile üçüncü sırada.

Hollanda’da Yeşiller-İşçi Partisi ittifakı %21,6 ile birinci olurken, Geert Wilders’in ID üyesi Özgürlük Partisi (PVV) %17,7 ile ikinci, EPP üyesi VVD %11,6 ile üçüncü oldu.

İtalya’da Meloni’nin partisi ECR üyesi İtalya’nın Kardeşleri (FdI) %26,6 oy oranı ile birinci olurken, koalisyon ortakları Lega (ID) ve Forza Italia (EPP) %8,8’de kaldı. Ülkede ikinci sırayı %25,5 ile Demokratik Parti (PD), üçüncü sırayı %9,6 ile 5 Yıldız Hareketi aldı.

İspanya’da Halk Partisi (EPP) %34,2 ile birinci olurken, İspanya Sosyalist İşçi Partisi %30,1 oy aldı. Sağcı ECR üyesi Vox %9,6 oyla üçüncü olurken, sol platform Sumar %4,6 oyda kaldı.

Portekiz’de de Sosyalist Parti %32,1 ile birinci parti, Demokratik İttifak %31,1 ile ikinci parti olurken, ID üyesi sağcı Chega da %9,8 ile üçüncü oldu.

İsveç’te sosyal demokratlar %24,9 ile birinci parti. İkinci sırada %17,5 ile Ilımlı Birlik Partisi, üçüncü sırada %13,8 ile Yeşiller, dördüncü sırada %13,2 ile sağcı İsveç Demokratları yer aldı.

Finlandiya’da ise EPP üyesi Ulusal Koalisyon Partisi %24,80 ile birinci parti oldu. Danimarka’da da Sosyalist Halk Partisi %17,4 oy oranı ile birinci, sosyal demokratlar %15,6 oy oranı ile ikinci oldu.

Yunanistan’da iktidardaki Yeni Demokrasi (ND) büyük oy kaybı yaşamasına rağmen %28 ile birinci parti olmaya devam etti. Syriza %14,9 ile ikinci parti olurken, %12,8 ile PASOK üçüncü, %9,3 ile Yunan Çözümü dördüncü, %9,2 ile Yunanistan Komünist Partisi (KKE) beşinci oldu.

Polonya’da ise EPP üyesi iktidar koalisyonu Sivil Platform (KO) birinci olurken, eski iktidar partisi ve ECR üyesi Hukuk ve Adalet (PiS) ikinci sırada yer aldı. Herhangi bir AP grubuna bağlı olmayan sağcı Konfederasyon ise %11 ile üçüncü parti oldu.

Macaristan’da da bağlantısız iktidar partisi Fidesz, büyük oy kaybına rağmen birinci oldu. Eski Fidesz üyesi Peter Magyar’ın kurduğu Tisza adındaki yeni “merkez sağ” parti ise büyük bir sürpriz yaparak yaklaşık %30 oy ile ikinci sırada yer aldı.

AP’de en fazla sayıyla temsil edilecek ulusal partiler

191 sandalye kazanan EPP’de en büyük grup 23 sandalye ile Alman CDU olacak.
137 sandalye kazanan S&D’de en büyük grup 20 sandalye ile İtalyan PD olacak.
85 sandalye kazanan Renew’de en büyük grup 7 sandalye ile Fransız Rönesans olacak.
78 sandalye kazanan ECR’de en büyük grup 23 sandalye ile İtalya FdI olacak.
62 sandalye kazanan ID’de en büyük grup 30 sandalye ile Fransız RN olacak.
52 sandalye kazanan Yeşiller/EFA’da en büyük grup 12 sandalye ile Alman Yeşiller olacak.
39 sandalye kazanan Sol’daki en büyük grup 8 sandalye ile Fransız LFI olacak.

AVRUPA

Avusturya’da seçim zamanı: Özgürlük Partisi birinciliğe göz kırpıyor

Yayınlanma

Avusturya’nın sağcı Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) pazar günü yapılacak ulusal seçimlerde %28’lik tarihi bir oranla Halk Partisi (ÖVP) ile birinci sırayı paylaşacağı tahmin edilse de partinin şansölyelik umudu pek mümkün görünmüyor.

FPÖ daha önce bölgesel ve ulusal düzeyde hükümet koalisyonlarının bir parçası oldu, fakat henüz ulusal bir seçimde zafer elde edemedi veya bir üyesi şansölye olarak görev yapmadı.

Euractiv’e konuşan FPÖ Milletvekili Elisabeth Dieringer, partiye verilen desteğin artmasıyla ilgili olarak, “İnsanları dikkatle dinliyoruz. Fikrimizi her gün değiştirmiyoruz. Bu yüzden insanların kalplerine, zihinlerine ve günlük sorunlarına ulaşıyoruz,”dedi.

Haziran ayında yapılan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde FPÖ, ÖVP’nin %24,52’lik oy oranına karşılık %25,4’lük oy oranıyla birinci olmuştu.

FPÖ, eski FPÖ lideri ve eski başbakan yardımcısı Heinz-Christian Strache’nin, dönemin başbakanı Sebastian Kurz’un merkez sağ ÖVP koalisyonu olan Avusturya hükümetinin çöküşüyle sonuçlanan “İbiza olayı”n a karışmasının ardından, 2019’dan bu yana Herbert Kickl liderliğinde güveni yeniden inşa etmek için çalışıyor.

Geçtiğimiz hafta, iklim ve çevre konularını yeniden gündeme getiren Boris Fırtınası’nın Orta Avrupa üzerindeki etkisi nedeniyle seçim kampanyasında bir sarsıntı yaşandı.

“Bu konu daha önce kampanyada pek tartışılmıyordu. Şimdi ise tartışılıyor,” diyen Yeşiller Milletvekili Thomas Waitz Euractiv’e verdiği demeçte “aşırı sağ seçmenleri mobilize ettiğini” öne sürdü.

Avusturya’nın çok partili siyasi ortamında FPÖ’nün hükümet edebilmesi için %50+1 çoğunluğu sağlaması gerekiyor. Başka bir deyişle, partinin gerekli çoğunluğu sağlamak için en azından bir başka partiyle koalisyon kurması gerekiyor.

Son anketler Şansölye Karl Nehammer’in Hıristiyan demokrat partisinin kurulacak koalisyonun temel taşı olacağını gösteriyor.

Parti, Özgürlük Partisi ile koalisyon kurmak ya da Sosyal Demokratlar (SPÖ) ve Yeşiller veya liberal NEOS gibi daha küçük bir küçük ortakla ittifak yapmak arasında seçim yapmak zorunda kalabilir.

SPÖ milletvekili Andreas Schieder Euractiv’e verdiği demeçte, “Bence biz Sosyal Demokratlar için bir şey çok açık. Aşırı sağ ile koalisyon yok,” dedi.

Avusturya Cumhurbaşkanı ve Yeşiller’in eski lideri Alexander van der Bellen’in anayasaya göre başbakan, başbakan yardımcısı ve bakanların atamalarını onaylaması gerektiğinden, başbakanlığı elde etmek FPÖ lideri Herbert Kickl için zor olabilir.

Geçen yıl yaptığı bir açıklamada van der Bellen, “Avrupa karşıtı bir partiyi, Rusya’nın Ukrayna’ya karşı savaşını kınamayan bir partiyi desteklemeye çalışan” hiç kimseye “yemin ettirmeyeceğini” belirtmişti ki, bu nitelemeler şüphesiz Kickl’in partisi için de geçerli.

ÖVP Milletvekili Lukas Mandl Euractiv’e verdiği mülakatta, “Özgürlük Partisi’nin liste başı adayının hükümeti kuramayacağından kesinlikle eminim çünkü parlamentoda çoğunluğu bulamayacak,” dedi.

Kickl, Die Presse’ye verdiği mülakatta hükümet kurma şansının reddedilmesi ihtimaline değinerek cumhurbaşkanının “anayasayı çiğnemiş” olacağını savundu.

2000 yılında FPÖ’nün ÖVP ile birlikte ikinci büyük parti olarak hükümet koalisyonuna girmesinin ardından AB üye ülkeleri Avusturya ile ikili ilişkileri askıya almıştı. Fakat FPÖ 2019’da hükümete katıldığında böyle bir durum söz konusu olmadı.

Nitekim Yeşiller Milletvekili Thomas Waitz de “AB’den herhangi bir tepki beklemiyorum. Aksine tam tersini bekliyorum. Çok gürültülü bir sessizlik olacak,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Finlandiya, NATO karargahını Rusya sınırı yakınlarına konuşlandıracak

Yayınlanma

Finlandiya Savunma Bakanlığı, NATO kara kuvvetleri komuta merkezini Rusya sınırına 140 kilometre mesafedeki Mikkeli kentine konuşlandırma kararı aldı.

Savunma Bakanı Antti Hakkänen, Mikkeli’nin hâlihazırda Finlandiya Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargâhına ev sahipliği yaptığını belirterek, “NATO üssü ile birleştirilerek, ulusal savunmamızın koordinasyonu ile NATO’nun savunma kabiliyetlerinin koordinasyonu arasında mümkün olan en iyi sinerjiyi elde edeceğiz,” dedi.

Bakanlık açıklamasına göre, normal şartlar altında üs, NATO tatbikatlarından ve ‘bölgedeki diğer barışçıl faaliyetlerden’ sorumlu olacak.

Olası bir kriz durumunda ise karargâh, NATO kara kuvvetlerinin operasyonlarını yönetecek. Karargâhta hem müttefik ülkelerden hem de Fin savunma kuvvetlerinden personel görev yapacak.

Iltalehti gazetesinin daha önce bildirdiğine göre, Mikkeli üssü, ABD’nin doğu kıyısındaki Norfolk’ta bulunan karargâhın yönetimi altında faaliyet gösterecek.

Bu kentin seçilmesinin birkaç nedeni bulunuyor: Hâlihazırda bir Fin ordu karargâhı ve bir havalimanına sahip olması, ayrıca Bakan Hakkänen’in memleketi olan Güney Savo bölgesinin başkenti olması.

NATO karargâhının Mikkeli’de kurulmasına yönelik hazırlıklar ilkbaharda kamuoyuna duyurulmuştu.

Finlandiyalı yetkililer, Ukrayna’daki savaşın devam etmesi ve Rusya’nın sınırda ‘göç krizi yaratma girişimleri’ karşısında ‘önleyici caydırıcılığı güçlendirmek’ amacıyla bu kararı aldıklarını bildirdi.

Finlandiya Savunma Bakanı, Mikkeli’de ittifak askerlerinin konuşlandırılması konusunda çeşitli NATO ülkeleriyle görüşmeler yaptığını kaydetti.

Bakan, amaçlarının bu güçlerin ‘kriz durumlarında’ ülkeye hızlıca ulaşabilmesini sağlamak olduğunu belirterek, ‘sınırdaki gergin atmosfere’ de dikkat çekti.

Yle kanalının aktardığına göre Finlandiya, Mikkeli üssüne ek olarak Rovaniemi veya Sodankylä’da yeni bir NATO karargâhı açmayı da değerlendiriyor.

Finlandiya’nın güney ve kuzeyinde iki NATO karargâhı kurulacak

Okumaya Devam Et

AVRUPA

İtalya, emisyon kuralları revizyonunda 9 AB ülkesinin desteğini aldı

Yayınlanma

İtalya İktisadi Kalkınma Bakanı Adolfo Urso, AB otomobil emisyon mevzuatının revizyonunun 2026’dan 2025’e çekilmesi önerisine dokuz AB ülkesinin desteğini aldıklarını açıkladı.

Bakan, İtalya’nın çağrısını desteklemeye hazır yeterli sayıda AB üyesi ülke olduğunu savuncu.

Urso, “Bazı ülkeler teklifimizle ilgili görüşlerini Konseyde dile getirirken, bazıları da yaptığım ikili görüşmelerde dile getirdiler: Özellikle Romanya, Slovakya, Letonya, Malta, Kıbrıs, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nden bahsediyorum; ayrıca İspanya ve dün de Almanya ile görüştüm,” dedi.

Böylece Urso’nun önerisini destekleme potansiyeli olan AB üyesi ülke sayısı dokuza yükseldi.

Urso, “Hazırladığımız rapor aracılığıyla, şu anda 2026 sonu olarak belirlenen revizyon maddesinin daha erken uygulanmasını talep etmeye hazır yeterli çoğunlukta ülke olduğuna inanıyorum. Bunun 2025 yılının ilk yarısına çekilmesini teklif edeceğiz,” diye ekledi.

İtalya’nın önerisi, yeşil dönüşümü desteklemek için daha fazla ortak mali kaynak çağrısında bulunuyor ve şu anda hem Brüksel hem de Berlin tarafından karşı çıkılan biyoyakıtlara ve elektrikli araçlara geçişte “teknolojik tarafsızlık” olarak adlandırılan şeye katkıda bulunmak için hidrojene yer bırakıyor.

Fakat Başbakan Giorgia Meloni’nin hükümeti uzun zamandır AB’nin Yeşil Mutabakat’ına, özellikle de 2035 yılına kadar içten yanmalı motorların aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasına şüpheyle yaklaşıyordu.

Urso’nun, hükümeti bu hedefe bağlı kalan Alman Şansölye Yardımcısı Robert Habeck ile yaptığı görüşmenin ardından bu tutum değişiyor gibi görünüyor.

Almanya Ekonomi Bakanlık Müsteşarı Sven Giegold, Urso’nun Habeck ile görüşmesine ilişkin haberlerle ilgili olarak “açıklığa kavuşturulması gereken yanlış anlaşılmalardan” söz etse de Urso gazetecilere yaptığı açıklamada “herhangi bir yanlış anlaşılma olmadığını” söyledi.

Urso, “Habeck ile bu tedbirleri görüştüğümüzü söyledim ve o da kendileri için 2035 hedefinin amiral gemisi olarak kalması gerektiğini yineledi. Gerçekten de, bu hedefi koruyabilecek ama aynı zamanda ona ulaşmak için gerekli koşulları yaratabilecek bir ana yoldan bahsediyoruz,” diye ekledi.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English