Avrupa
Avrupa silah sanayisinde Çin rahatsızlığı

Avrupa’daki askeri uzmanlar, Avrupa savaş uçaklarının Çin modellerine göre yetersiz kalabileceği konusunda uyarıda bulunuyor.
Hindistan ve Pakistan arasındaki kısa çatışmanın analizlerinde, Pakistan Hava Kuvvetleri’nin Çin yapımı J-10C tipi bir jet ve PL-15 tipi bir füzeyle bir veya daha fazla Rafale tipi Hint jetini düşürdüğü belirtiliyor.
Rafale, Fransız yapımı. Manevralarda ise J-10C’nin daha önce Eurofighter jetlerine karşı çok net bir üstünlük sağladığı bildiriliyor.
Böylece Çin’in hızlı teknolojik atılımı, Çin silah üretiminde de bir atılım sağlıyor. Geçtiğimiz yıllarda, Çin Halk Cumhuriyeti ilk olarak güneş panelleri, elektrikli otomobil aküleri ve gemi üretiminde teknoloji alanında dünya liderliğine yükselmeyi başardı ve bu alanlarda dünya pazarını ele geçirdi. Şu anda Çinli şirketler, yapay zeka (AI) ve en modern yarı iletkenlerin üretiminde önde gelen Batılı şirketlere yetişmeye çalışıyor.
Bir Alman otomotiv tedarikçisi, Çin ile işbirliğinin güçlendirilmesi gerektiğini savunuyor ve inovasyon gücü açısından bu ülkeye ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor.
Batarya ve gemi yapımında dünya pazarları Çin’in egemenliğinde
German Foreign Policy’de yer alan analize göre Çin, son yirmi yılda giderek artan sayıda teknolojide sadece arayı kapatmakla kalmadı, aynı zamanda küresel liderlik konumuna da ulaştı.
Bunun ilk örneklerinden biri, Çinli şirketlerin Alman rakiplerini geride bıraktığı güneş pilleriydi. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), 2022 yılında Çin’in güneş paneli üretimi için tüm tedarik zincirlerinde dünya pazar payının yüzde 80’in üzerine çıktığını açıklamıştı.
Elektrikli otomobiller için batarya üretiminde de durum benzer. IEA’ya göre, şimdiye kadar üretilen tüm elektrikli otomobil bataryalarının yüzde 70’inden fazlası Çin’de üretildi; Çinli şirketler bu sayede muazzam bir know-how birikimi elde etti ve ayrıca güçlü entegre tedarik zincirlerinden faydalandı.
Çinli şirketlerin bu avantajları bugün Kuzey Amerika’daki üretim fiyatlarının yüzde 20, Avrupa’daki üretim fiyatlarının ise yüzde 30 altında fiyatlar elde etmelerini sağlıyor.
Bir başka örnek de gemi inşası. Washington Center for Strategic & International Studies’e göre, Çin Halk Cumhuriyeti bu alanda dünya pazarının yüzde 53,1’ine sahip ve Güney Kore (yüzde 29,1) ile Japonya’yı (yüzde 13,1) açık ara geride bırakmış durumda.
Peki, yapay zekada da atılım yapıyor
Çin’in zirveye doğru olan hızlı yükselişi, en gelişmiş yüksek teknoloji sektörlerine de ulaştı.
Ocak ayında, Çinli DeepSeek şirketinin, Batının lideri OpenAI’ın ChatGPT modeline eşdeğer, fakat çok daha düşük maliyetli bir yapay zeka modeli geliştirdiği açıklandı.
Eski Google CEO’su Eric Schmidt, kısa süre önce bu modelin en son sürümünün şu anda dünyadaki en iyisi olduğunu kabul etti.
Çin, endüstriyel robotların kurulumunda da uzun süredir önde. Uluslararası Robotik Federasyonu (IFR) verilerine göre, 2023 yılında Çin’de toplam 276.288 endüstriyel robot kuruldu ki bu, dünya toplamının yüzde 51’ini oluşturuyor ve bunların neredeyse yarısı Çin’de üretildi.
Japonya 46.106 adetle açık ara ikinci sırada yer alırken, onu ABD (37.587), Güney Kore (31.444) ve Almanya (28.355) izledi. Avrupa’nın tamamı bile 92.393 adetle Çin’in üçte birine bile ulaşamadı.
Pekin, şimdiye kadar en büyük zayıf noktası olarak görülen yarı iletkenlerde bile arayı kapatıyor. Huawei, daha önce rakipsiz olarak kabul edilen ABD’li Nvidia’nın yarı iletkenlerini değiştirebilecek AI çipleri geliştirdi. Bu çiplerin şimdi seri üretime geçmesi planlanıyor.
Almanya yeşil dönüşümde geride kalıyor
Benzer bir gelişme, enerji kaynağı olarak yeşil hidrojen kullanımına geçişte de görülmektedir.
Yenilenebilir enerjiden yeşil hidrojen üretmek için gerekli olan elektrolizörlerin üretiminde, ThyssenKrupp Nucera ve Sunfire gibi Alman şirketleri güçlü bir dünya pazarı konumu elde etmeyi umuyor.
Fakat son zamanlarda, yeşil hidrojenin kullanımı sadece Almanya’da değil, tüm AB’de neredeyse hiç ilerleme kaydetmemesi nedeniyle bu beklentiler kötüleşti; hatta Norveçli Statkraft gibi bazı enerji şirketleri ilgili projeleri şimdiden durdurdu.
Alman endüstrisi, kısa bir süre öncesine kadar Suudi Arabistan’ın 10 milyar dolarlık yeni hidrojen projelerinde lider konuma gelmeyi hedefliyordu. Riyad, petrol sonrası döneme yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapıyor ve bu kaynaklardan çok büyük miktarlarda sahip.
Fakat şimdi, hidrojen işinin büyük kısmının Çinli rakiplere gideceği anlaşılıyor. Pekin, hidrojen sektörünü hızlı bir şekilde geliştiriyor ve bu da yerli şirketlere ölçek avantajları sağlıyor
Bu nedenle, tekliflerinin “rakip firmalardan yüzde 15’e kadar daha ucuz” olduğu belirtiliyor; Alman firmalarının Suudi Arabistan’da “birkaç küçük sipariş” ile yetinmesi gerekecek gibi görünüyor.
Alman otomotiv sanayisinden Çin ile işbirliği çağrısı
Alman sanayi temsilcileri, Çin’in hızlı teknolojik gelişimi göz önüne alındığında, Çin ile işbirliğini sadece sürdürmekle kalmayıp, mümkünse daha da genişletmek gerektiğini savunuyor.
Otomotiv tedarikçisi ZF Friedrichshafen’in CEO’su Holger Klein, kısa süre önce yaptığı açıklamada, Çin’in sadece büyüklüğü nedeniyle değil, aynı zamanda “inovasyon gücü” nedeniyle de “önemli bir pazar” olduğunu belirtti.
Çin’in hızlı teknolojik gelişimi göz önüne alındığında Klein, pazarının “son derece rekabetçi ve zorlu” olduğunu, fakat aynı zamanda Almanya için bir “spor salonu” olduğunu belirtti ve orada “formu iyi” olanların “diğer pazarlarda da rekabetçi” olacağını söyledi.
Çin ile işbirliğinin kaçınılmaz olduğunu savunan CEO, AB’nin Çin elektrikli otomobillerine karşı kapılarını kapatsa bile, Çin’de yeni rakipler ortaya çıkacağını ve bunların dünyanın başka yerlerinde, belki Avrupa’da değil ama Brezilya, Meksika veya Tayland’da karşılarına çıkacağını savundu.
Bu nedenle ZF Friedrichshafen, Çin’de geri kalmamak, aksine büyümeye devam etmek için çaba gösteriyor. Şu anda Asya-Pasifik’in payı yaklaşık yüzde 23, Çin’in payı ise yüzde 20’nin biraz altında, fakat her ikisi de artış eğiliminde.
Klein, “Çin’deki payımızı çok bilinçli bir şekilde artırıyoruz,” dedi.
Çin silah sistemleri ilk kez Avrupa’nın önüne geçti
Çin’in teknolojik atılımı, Çin silah sistemlerinin ilk kez Avrupa ürünlerinden üstün hale gelmesine yol açtı.
Askeri uzmanların doğruladığı üzere, Hindistan ve Pakistan arasında son silahlı çatışmada Pakistan hava kuvvetleri en az iki, belki de daha fazla Hint savaş uçağını düşürdü.
Bu, uzmanlar tarafından önceden Pakistan silahlı kuvvetlerinin yetersiz olduğu değerlendirildiği için sürpriz oldu. Uçakları, Çin’de üretilen bir J-10C savaş uçağı düşürdü.
Bu uçak, yine Çin’de üretilen bir PL-15 füzesi ile en az bir, belki de birkaç Rafale tipi Hint savaş uçağını vurdu. Rafale, Fransız üretimi olup, Fransız Meteor füzeleriyle donatılıyor. Bu füzeler, Pakistan uçağını düşürmeyi başaramadı
t-online’da yer alan habere göre, J-10C, geçen yıl Pakistan pilotlarının Katar Hava Kuvvetlerine ait Eurofighter uçaklarıyla savaştığı bir manevrada, “hem yakın hem de uzak mesafeli savaşta” Avrupa uçağından üstün olduğunu kanıtlamıştı.
Avrupa ülkelerinden oluşan bir konsorsiyum tarafından üretilen Eurofighter, J-10C ile yapılan tatbikat savaşını “sıfır-dokuz” ile kaybetti. Bir uzman, “Çin daha iyi ve daha ucuz sistemler üretiyor,” diyor.
Endonezya, Rafale siparişlerini iptal etmeyi düşünüyor
Bu durum, Batılı şirketlerin sadece çok para kazanmakla kalmayıp, üçüncü ülkelerin silahlı kuvvetlerini Batı’ya belirli bir bağımlılık içine sokan silah ihracatını etkileyebilir.
SCMP’de yer alan habere göre Endonezya, Rafale siparişlerini iptal etmeyi şimdiden değerlendiriyor.
Fakat her şeyden önce, J-10C’nin Avrupa savaş uçaklarından üstün olduğu değerlendirmesi, Çin ile tırmanan çatışmanın silahlı bir çatışmaya dönüşmesi halinde Batının, yükselen büyük güce karşı savaşta üstün silah sistemleriyle değil, yetersiz silah sistemleriyle savaşacağı ihtimali ilk kez gündeme geliyor.
Avrupa
Danimarka’da “Yankee go home” sesleri: ABD’nin kullanımına açılan üsler tartışma yarattı

Danimarka parlamentosu (Folketing), halkın geniş çaplı protestolarına ve uzmanların ciddi hukuki uyarılarına rağmen, ABD’nin Danimarka topraklarında kalıcı askerî üsler kurmasına olanak tanıyan yasayı kabul etti. 95 milletvekilinin “Evet”, 11’inin “Hayır” oyu verdiği ve bir kişinin çekimser kaldığı oylama sonucunda, üç hava üssü ABD ordusunun kullanımına açılmış oldu.
ABD ordusuna teslim edilen üsler hangileri?
Danimarka, Skrydstrup, Karup ve Aalborg üslerini ABD ordusuna teslim etti. Skrydstrup Hava Üssü, Danimarka Hava Kuvvetleri’nin ana savaş kanadı. Karup, 3 bin hektarlık alanıyla Danimarka’nın en büyük hava üssü. Hem sivil havalimanı hem de askeri tesis olarak hizmet veren Aalborg ise, C‑130 ve Challenger uçaklarına ev sahipliği yapıyor.
Danimarka medyasının aktardığı haberlere göre, oylama sırasında hükûmet cephesinden tek bir bakan bile kürsüye çıkıp anlaşmayı savunmadı. Tartışmalar boyunca yalnızca Enhedslisten, Alternativet partilerinden temsilciler ve bağımsız vekil Theresa Scavenius söz alarak anlaşmanın hukuka ve demokrasiye aykırı yönlerini vurguladı.
“Danimarka, ABD’nin askeri imparatorluğunun parçası haline geliyor”
Danimarka’nın Kırmızı-Yeşil İttifakı Enhedslisten’in savunma sözcüsü Trine Pertou Mach, anlaşmaya “Danimarka, ABD’nin askeri imparatorluğunun bir parçası haline geliyor” ifadeleriyle tepki gösterdi. Mach ayrıca, anlaşmanın ‘10 yıl boyunca feshedilemeyeceğine’ dikkat çekerek, Danimarka’nın savunma politikası üzerindeki kontrolünün zayıflayacağı öngörüsünde bulundu.
Anlaşmaya ilişkin bir diğer önemli tartışma konusu ise, Danimarka Anayasası’na uygun olup olmadığı. Danimarka İnsan Hakları Enstitüsü’nden, uluslararası hukuk profesörü Frederik Harhoff, Danimarka medyasına yaptığı açıklamada, söz konusu anlaşmanın Anayasa’nın 20. maddesine aykırı olabileceğini açıkladı. Bu madde, Danimarka egemenliğinin NATO ve Avrupa Birliği (AB) gibi yalnızca uluslararası örgütlere devredilebileceğini öngörürken, ABD gibi ‘tekil bir ülkenin’ ulusal makamlarına devri açıkça yasaklanıyor.
“Devlet kavramının çöküşü anlamına gelir”
İnsan Hakları Enstitüsü’nden Peter Vedel Kessing ise, “Eğer başka bir ülkenin askerî güçlerine Danimarka topraklarında yetki veriliyorsa, bu yalnızca anayasanın değil, devlet kavramının da çöküşü anlamına gelir” değerlendirmesinde bulundu.
Tartışmalı 6. madde
Anlaşmanın en tartışmalı maddelerinden biri olan madde 6, ABD ordusuna ‘gerekli görülen tüm yetkileri’ kullanma hakkı tanıyor, ancak bu yetkilerin neleri kapsadığı açıkça belirtilmiyor. ABD askerî polisinin Danimarka vatandaşlarını yargılayabilme ve zor kullanabilme yetkisine sahip olup olmayacağı ise hala belirsizliğini koruyor.
Protestolarla karşılandı
Danimarka’da kritik hava üslerinin ABD’ye devri üzerinden yaşanan tartışmalara protestolar da eşlik etti.
Başkent Kophenag başta olmak üzere ülkenin büyük kentlerinde anlaşmaya karşı düzenlenen protestolarda, “Yankee go home” (Yankee evine dön” ve “USA-baser – nej tak” (ABD üssü – Hayır teşekkürler) sloganları öne çıktı.
Aarhus kent merkezli, ABD ve NATO’nun askeri faaliyetlerine karşı eylemleriyle bilinen barış örgütü ‘Aarhus mod Krig og Terror’ (Savaşa ve teröre karşı Aarhus) sözcüsü sözcüsü Carsten Andersen, “Eğer Trump bu üslerden Rusya’yı tehdit ederse ya da Danimarka boğaz ve geçitlerini Ruslara kapatırsa, bombalanacak ülke ABD değil, Danimarka olur” ifadelerini kullandı.
Komünist Parti lideri Lotte Rørtoft-Madsen ise, anlaşmayı şu şekilde değerlendirdi:
“Az önce meclisin ABD ile üs anlaşmasını onayladığı oturumu izledim. Tartışma sadece 38 dakika sürdü. 38 dakikanın sonunda ABD ordusunun Danimarka topraklarında konuşlanması kabul edildi. Bu anlaşmayla üç bölge ABD egemenliğine bırakılıyor. ABD askerleri silah taşıyabilecek, güç kullanabilecek. Bu durum Danimarka Anayasası’na aykırı. Tartışma boyunca hükümet partilerinden tek bir temsilci bile söz almadı.”
Rørtoft-Madsen ayrıca, Amerikan askerlerinin anlaşma kapsamında kendi posta hizmetlerini, bankacılık işlemlerini ve vergi muafiyetlerini düzenleyebileceğini belirterek, anlaşmanın Danimarka’yı bir ‘paralel toplum’ haline getirdiğini vurguladı.
ABD’nin Avrupa’daki ayak izi büyüyor
Bu gelişme her şeyden önce, ABD’nin NATO’nun kuzey kanadını tahkim etmeye yönelik stratejisi kapsamında hem nüfuz oluşturma, hem de Rusya’ya karşı Avrupa’nın militarizasyonu planının bir parçası.
Ancak bu anlaşma, Danimarka’da önemli bir kesim tarafından ‘tarafsızlık, egemenlik ve hukuk devleti ilkelerinden ödün verilmesi’ anlamına geliyor. Üstelik bu anlaşma, kısa süre önce Grönland üzerinden yaşanan egemenlik tartışmaları ve ABD’nin bölgede artan askerî nüfuzu nedeniyle zaten gergin olan siyasi atmosferi daha da kızıştırmış durumda.
Kaynaklar:
https://arbejderen.dk/indland/protester-i-syv-byer-da-folketinget-vedtog-baseaftalen-med-usa/
https://www.theguardian.com/world/2025/jun/11/denmark-vote-defence-bill-us-airbases
https://arbejderen.dk/indland/staerk-protest-mod-amerikanske-baser/
https://arbejderen.dk/indland/groent-lys-til-militaere-usa-baser-i-danmark/
https://arbejderen.dk/indland/lovforslag-om-amerikanske-baser-kan-vaere-i-strid-med-grundloven/
Avrupa
Karadağ, Ukrayna askerlerini eğiten AB misyonuna katılıyor

Karadağ parlamentosu, ülkenin Avrupa Birliği’nin Ukrayna’ya yönelik askeri yardım misyonuna katılımını onayladı. Karadağ Savunma Bakanı, askerlerin Ukrayna topraklarına gönderilmeyeceğini, eğitimin Almanya ve Polonya’da verileceğini belirtti. Karadağ ayrıca, ABD desteğiyle insansız hava aracı üretip ilk partiyi Ukrayna’ya gönderecek.
Karadağ parlamentosu, ülkenin Avrupa Birliği’nin (AB) Ukrayna’ya yönelik askeri yardım misyonuna katılmasına onay verdi.
Radio Slobodna Evropa‘nın haberine göre, belgenin sunulmasından dokuz ay sonra yapılan oylamada, 81 milletvekilinden 49’u kararın lehinde oy kullandı.
Kararın gerekçesinde, Karadağ’ın bu girişime katılımının temel amacının, Ukrayna Silahlı Kuvvetleri’nin uluslararası tanınmış sınırlar dahilindeki toprak bütünlüğünü koruma konusundaki savunma yeteneklerini güçlendirmek olduğu belirtildi.
Ayrıca, ülkenin bu adımla Rusya’nın askeri saldırganlığını ve diğer devletlerden gelebilecek potansiyel tehditleri caydırmaya katkıda bulunmayı hedeflediği vurgulandı.
‘Askerler Ukrayna’ya gitmeyecek’
Karadağ Savunma Bakanı Dragan Krapoviç, Karadağ askerlerinin Ukrayna topraklarında konuşlandırılmayacağının altını çizdi.
Krapoviç, “Bu konunun tamamen net olmasını istiyorum. Asla böyle bir kararı desteklemezdim. Bu misyon kapsamındaki tüm faaliyetler AB topraklarında, Polonya ve Almanya’da gerçekleştiriliyor,” ifadelerini kullandı.
AB’nin Ukrayna’ya Askeri Yardım Misyonu (EUMAM Ukraine), 17 Ekim 2022’de iki yıllık bir süre için kurulmuştu. AB ülkeleri, Kasım 2024’te misyonun görev süresini 2026’ya kadar uzatma kararı aldı. Misyonun faaliyetleri Avrupa Barış Fonu tarafından finanse ediliyor ve program kapsamında Ukraynalı askerler, başta Almanya ve Polonya olmak üzere AB üyesi ülkelerdeki üslerde eğitim görüyor.
ABD destekli İHA üretimi
Daha önce 8 Haziran’da Karadağ’ın kendi topraklarında bir insansız hava aracı (İHA) montaj projesi başlatacağı ve ilk partiyi askeri yardım olarak Ukrayna’ya teslim edeceği açıklanmıştı.
Karadağ hükümetinden yapılan açıklamada, ülkede İHA üretiminin organize edilmesinin sadece Karadağ’ın NATO çerçevesindeki savunma kabiliyetine değil, aynı zamanda Ukrayna’ya da katkı sağlayacağı belirtilmişti.
Bu projenin ayrıca Balkan ülkesinin uluslararası pazarda modern askeri teçhizatın güvenilir bir tedarikçisi olarak imajını güçlendireceği ifade edilmişti.
Proje, ABD’nin desteğiyle hayata geçirilecek ve Washington bu amaçla 15 milyon dolar tahsis edecek.
ABD’nin Podgorica Büyükelçiliği, bu yatırımın Karadağ’ın NATO kapsamındaki müttefiklik yükümlülüklerini yerine getirme konusundaki kararlılığını teyit ettiğini belirterek girişimi memnuniyetle karşıladığını duyurdu.
Vučić’ten Ukrayna’ya ‘toprak bütünlüğü’ desteği ve yeniden inşa sözü
Avrupa
Fransa, Britanya’nın AB savunma fonuna erişimini engelliyor

Fransa, Brexit sonrası yeniden başlangıç olmasına rağmen, İngiliz silah şirketlerini AB’nin savunma sanayi programından dışlamaya çalışıyor.
Bir diplomatik kaynak The Telegraph’a yaptığı açıklamada, Paris’in bu program kapsamında silah satın almak isteyen üye ülkeleri, çoğunlukla blok içinde üretilen silahlarla sınırlandırmaya çalıştığını söyledi.
Avrupa Savunma Sanayii Programı (EDIP), Avrupa Komisyonu tarafından kıtanın sanayi tabanının en büyük revizyonu olarak lanse ediliyor.
Program kapsamında AB fonları, ortak tedarik projelerine ve silah, mühimmat ve diğer askeri teçhizatın üretimine aktarılacak.
Altı aydır hazırlığı süren EDIP, on yıl sonuna kadar 800 milyar avroyu savunmaya harcamak için başlatılan daha geniş çaplı bir yarışın parçası.
Fransız diplomatlar, bu aracın yalnızca AB, Norveç ve Ukrayna’da bulunan şirketleri desteklemek için kullanılması gerektiğini ısrarla vurguladı.
Bu, program kapsamında satın alma yapmak isteyen üye ülkelerin, parçalarının en az yüzde 85’i blok içinde üretilen teknolojilerle sınırlı olacağı anlamına geliyor.
Bu talep, kısa süre önce Brüksel ile önemli bir savunma ve güvenlik anlaşması imzalayan Birleşik Krallık’ın, AB bütçesinden finanse edilen projelerin çoğundan dışlanacağı anlamına geliyor.
Londra, EDIP programı kapsamındaki ortak satın alma projelerinden de men edilecek.
Bir AB diplomatı The Telegraph’a, “Daha bir ay önce, Birleşik Krallık ile ilişkilerimizde yeni bir sayfa açıldığını ve yeni bir dönem başladığını ciddiyetle ilan etmiştik. Fakat bu sözleri eyleme geçirmek için ilk fırsatta, kitabı kapattık,” dedi.
Sert tutum sergileyen Fransa’nın, ABD teknolojisi olduğu için Patriot karadan havaya füze savunma sistemleri üreten fabrikaların potansiyel AB fonlarının kesilmesine yol açacağına dair endişeler de var.
Bu karar, NATO’nun Avrupalı müttefikleri ve Kanada’nın, Rusya’nın olası bir saldırısına karşı hava savunma sistemlerini %400 oranında artırmaları gerektiği konusunda uyarıldığı bir dönemde geldi.
Diplomat, “Sırf Amerikan malı olduğu için, hazır bulunan tek hava savunma sistemine yatırım yapmamak kendi kendimize zarar vermek gibi görünüyor,” diye ekledi.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, fonların yabancı şirketlere yatırılmasına izin vermek yerine, AB savunma planlarının kıtanın kendi sanayisini güçlendirmek için kullanılması konusunda ısrarcı bir tutum sergiliyor.
Hollanda, Romanya ve Yunanistan gibi AB’deki birçok ülke, savunma stratejilerini Patriot hava savunma bataryaları gibi Amerikan sistemlerinin satın alınmasına dayandırıyor.
Endişeleri gidermek için, AB dışındaki savunma şirketlerinden blok içindeki şirketlere teknoloji transferine izin verilmesi konusunda tartışmalar sürüyor.
Fakat içeriden gelen bilgiler, bu mekanizmanın bürokrasiye takılacağı ve fonların sağlanmasının pratikte imkansız hale geleceği yönünde.
-
Görüş2 hafta önce
ABD Dışişleri’nin Avrupa eleştirisi ne anlama geliyor?
-
Asya5 gün önce
Huawei kurucusu: Çiplerimiz ABD’nin bir nesil gerisinde
-
Dünya Basını1 hafta önce
Trumpizmin gerici ideoloğu: Curtis Yarvin
-
Avrupa2 hafta önce
Max Otte: Alman ekonomisinde bir gerileme değil, çöküş yaşanıyor
-
Rusya2 hafta önce
Ukrayna’dan Rus stratejik bombardıman üslerine kamyonlardan kalkan İHA’larla saldırı
-
Görüş2 hafta önce
Silahlar sustu, şimdi artılar eksiler hanesine bakma zamanı – 2
-
Dünya Basını2 hafta önce
Rusya ve Ukrayna heyetleri tekrar İstanbul’da: Masada neler var?
-
Dünya Basını2 hafta önce
Savaş sonrası Suriye’yi dönüştüren ‘Sünni popülizm’