Bizi Takip Edin

AVRUPA

Avrupa’nın derinleşen krizi ve Almanya’nın durumu

Yayınlanma

Avrupa Merkez Bankası (AMB), Bank of England (BoE) ve Amerikan Merkez Bankası (Fed) peş peşe faiz artırımına giderek sürprizsiz bir şekilde yoluna devam etti. “Enflasyonla mücadele”yi ön plana çıkaran üç büyükler, politika faizini artırarak borçlanmayı zorlaştırmayı ve ekonomiyi soğutmayı hedefliyorlar. AMB, politika faizini %2’ye yükseltirken, Fed %4’e, BoE %3’e çıkardı.

AMB Başkanı Christine Lagarde, faiz artırımına devam etmek için hâlâ fırsat olduğunu ve artışla birlikte hedeflerinin enflasyonu %2’ye çekmek olduğunu söyledi. Avro Bölgesinde Eylül ayında %9,9 olan enflasyon oranının Ekim ayında %10,7’ye yükselmesi bekleniyor. Borç almayı zorlaştıran faiz kararlarının küresel resesyon riskini doğurduğu düşünülüyor.

Bununla birlikte, AMB’nin faiz artırımı gerekçelerinin Fed ile aynı olmadığı tartışması da gündemde. Bazı iktisatçılar, ABD için COVID çıkışında hızlı bir şekilde artan talebin enflasyonun nedeni olduğunu, fakat Avro Bölgesindeki enflasyonun kaynağının jeopolitik gerilimler (Ukrayna-Rusya savaşı gibi) olduğunu savunuyor. Bu görüşün, Avro Bölgesinde enflasyonun kalıcı hale geleceğinden ve bunun özellikle Almanya’da yıl sonundaki toplu iş sözleşmesi pazarlıklarında ücret artışının Almanya ve Avrupa ekonomilerini zorlamasından korkan “enflasyon-fobik” Bundesbank kökenli olduğu belirtiliyor.

Öte yandan, jeopolitik nedenlerle enflasyon çukuruna düştüğü söylenen Avro Bölgesinde, yaz aylarında büyük bir artış yaşayan enerji fiyatlarındaki artışın düşmeye başladığını da not etmeliyiz. Doğalgaz fiyatları Eylül ayına göre %50, pik yaptığı Ağustos ayına göre ise %70 geriledi. AB’nin kışın donma kabusundan bir süreliğine uyandığı aşikar. Bu durumda, jeopolitik unsurların enflasyonu tetiklediği görüşü kısmen boşa düşüyor. 

Enflasyonun kaynağı: Talep mi, kâr mı?

Peki Avrupa için doğru olmayan, ABD için doğru mu? Daha önce, ABD’deki enflasyonun kökenine dair anaakım açıklamanın aşırı talep olduğunu söylemiştik. Bu açıklamanın varyantları da var: Enflasyona aşırı para arzı sebep olmaktadır; enflasyona, ücret artış taleplerinin şirketleri fiyat artışına zorlaması neden olmaktadır…

Bu açıklamalar hayli tartışmalı ve merkez bankalarının politikaları da çelişkili. Örneğin faiz artırarak enflasyonu kontrol altına alma iddiasına sahip BoE, Liz Truss’ın vergi kesintisi paketinin ardından emlak piyasasının alarm vermesi üzerine acil tahvil alımı programı başlatmış ve piyasaya para sürmekten çekinmemişti.

Üstelik artık anaakımda da bu açıklamaların itibarının düştüğü görülüyor. Financial Times’ta yayımlanan bir makalede, Fed’in enflasyonun nedeni olarak aşırı talebi ve ücretleri göstermesinin gerçekleri yansıtmadığı ileri sürüldü. Dünyanın en büyük varlık yöneticisi UBS’in baş ekonomisti Paul Donovan imzalı makale, uzun süredir görülmedik bir açık sözlülükle enflasyonun kaynağını şirketlerin kâr marjları olarak tespit ediyor.

Donovan, fiyatların ücretlerden daha hızlı arttığını ve reel ücret artışının negatife düştüğünü söylüyor. Bu tespit şuna yaslanıyor: İşletmeler ve şirketler, fiyatları artışını müşterilerine yansıtırken, bir yandan da işçileri daha çok çalıştırıp fiyatlara göre daha az ücret artışı sağlayarak kârlarını artırdılar. Hanehalkları, pandemi çıkışı daha az tasarruf edip daha çok borç alarak tüketmeye devam ettiler ve böylece reel ücretlerdeki korkunç durumu telafi etmeyi başardılar.

Rakamlarla yaptırmların Alman sanayisine faturası

IMF’nin geçtiğimiz Şubat ayında yayımladığı bir rapor, Avro Bölgesindeki enflasyonun %60’ının tedarik şokları kaynaklı olduğunu tespit ediyor. Dolayısıyla, COVID’in tarumar ettiği tedarik zincirleri, uluslararası ticaret ve imalat sanayisindeki yıkım enflasyonun temel nedenlerinden. Rusya’ya uygulanan yaptırımların da başta Alman sanayisi olmak üzere Avrupa’daki imalat sanayisinin defterini dürdüğü görülüyor.

Alman sanayisinin Rusya’ya yönelik yaptırımların ardından düştüğü hali belki de en iyi dünyanın en büyük kimyasal üreticisi BASF anlatıyor. BASF’nin geçen ay yaptığı açıklamada, soğuk kış aylarının Almanya’yı doğalgazda kısıtlamaya zorlaması durumunda, 39 bin kişinin çalıştığı fabrikasında şalterlerin ineceği belirtildi. Uzmanlara göre, bunun olmaması durumunda bile, BASF önümüzdeki yıl kimi operasyonlarını durdurmak zorunda kalacak ve Avrupalı tüketiciler kimyasal tedariği için Amerikan ve Asyalı tedarikçilere mecbur kalacak. Doğalgazın, BASF için yalnızca bir enerji kaynağı değil, amonyak gibi ürünleri üretmek için hammadde olarak da hizmet gördüğünü akılda tutmak gerekiyor. Bu nedenle BASF CEO’su Martin Brudermüller, Rusya’ya yönelik yaptırımların en önemli karşıtlarından.

Ekim ortasında yayımlanan ilk tahminlere göre, BASF’nin 2022’nin ilk üç çeyreğindeki net geliri 909 milyon avro. Bu, geçen senenin aynı döneminde göre %32’lik bir düşüş demek. Şirketin ikinci çeyrek raporu da enerji maliyetlerinin bir önceki yılın aynı dönemine göre %260 arttığını ve bunun şirkete 500 milyon avroya mal olduğunu gösteriyor.

Şunu da hatırlatmak gerekiyor: BASF’nin ortak olduğu gaz ve petrol üreticisi Wintershall Dea’nın ortakları arasında Putin destekçisi Rus oligark Mihail Fridman da yer alıyor. Wintershall Dea, Kuzey Akım’ın da önemli mali destekçilerindendi.

Diğer örnek ise Alman enerji devi Uniper. 2022’nin ilk dokuz ayının bilançosunu açıklayan Uniper, 40 milyar avroluk rekor bir zarar bildirdi. Alman hükümeti, Eylül ayında Uniper’in %99’luk hissesini satın alarak devletleştirmişti. Hükümetin Uniper’e 30 milyar avroluk bir yardım paketi vermesi bekleniyor.

Avrupa’da ABD-Almanya merkezli iktisada tepki büyüyor

Tüm bunlara rağmen Almanya, beklentileri boşa çıkararak üçüncü çeyrekte %0,3 büyümeyi başardı. Ama diğer AB ülkeleri için tehlike çanları çalıyor.

AB’nin ikinci büyük ekonomisi Fransa, üçüncü çeyrekte %0,2 büyüdü. İkinci çeyrekteki büyüme %0,5 olmuştu; düşüşte yüksek enflasyon nedeniyle tüketimin azalması başrol oynadı. Benzer şekilde İspanya da ikinci çeyrekteki %1,5 büyümeye ve turizm gelirlerinin COVID çıkışında büyük bir artış göstermesine rağmen üçüncü çeyrekte %0,2 büyüdü. Büyümedeki yavaşlama burada da tüketimin enflasyon nedeniyle azalmasından kaynaklanıyor.

Nitekim AMB’nin faiz artırımına tepkiler gecikmedi. İtalya’nın yeni başbakanı Giorgia Meloni, mecliste yaptığı ilk konuşmada AMB’ye çatarak, faiz artırımının İtalya gibi kamu borcu yüksek ülkelere yeni güçlükler yaratacağını söyledi. İtalya’nın kamu borçları, şu anda Gayri Safi Yurt İçi Hasılasının (GSYİH) %150’si civarında.

Ülkesinin kamu borcunun GSYİH’ye oranı %113 civarında olan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da AMB’nin kararını eleştirenler arasında. Macron, enflasyonu düşürmek için talebi kısıtlamak gerektiğini söyleyen uzmanlara seslenerek, ABD’nin aksine Avrupa ekonomilerinin “aşırı ısınmadığını” söyledi. Finlandiya Başbakanı Sanna Marin de geçen ay AMB’nin ekonomiyi resesyona sokmaya çalışarak güvenilirliğinin sorgulanır hale geldiğini söylemişti.

Almanya’da ise muhalefetin sesi daha fazla çıkmaya başladı. Almanya için Alternatif (AfD) partisinden Tino Chrupalla, Alman parlamentosunda yaptığı konuşmada Rusya’ya yönelik yaptırımların kaldırılmasını, Ukrayna’ya silah satışının durdurulmasını ve Almanya’nın ABD’nin tek taraflı siyasetinden çekilmesini istedi. Sol Parti’den Sahra Wagenknecht ise Ukrayna savaşıyla ilgili tutumuyla Alman ekonomisini yıkıma uğratmasından dolayı Yeşiller’i Bundestag’daki ‘en tehlikeli parti’ olarak nitelendirdi. Öte yandan Sol Parti Grup Başkanı, kendisini Wagenknecht’ten ayırarak en tehlikeli partinin hâlâ AfD olduğunu söyleyince, muhalif figürün partiden ayrılıp ayrı bir örgüt kuracağı söylentileri arttı.

Alman Şansölyesi Olaf Scholz ise yanına çok sayıda CEO’yu alarak Pekin gezisine çıktı. CNN’in haberine göre Scholz’e Volkswagen, Siemens, Deutsche Bank ve BASF gibi devlerin yöneticileri eşlik ediyor. Şansölyenin Çin ziyareti, Çin devlet şirketi Cosco’nun Hamburg limanındaki dört terminalden birinin operatörünün hisselerini satın almak istemesiyle başlayan tartışmalar arasında gerçekleşiyor. Çin’in, Almanya’nın en büyük ticaret ortağı olduğunu da akılda tutmak gerekiyor. Rusya pazarından kopan ve ekonomisi ihracata dayalı Almanya’nın, Çin pazarını da kaybetmek istemediği görülüyor.

AVRUPA

İtalya’nın Kardeşleri ile Hukuk ve Adalet anlaştı

Yayınlanma

Polonya Basın Ajansı’nın (PAP) bildirdiğine göre Polonya’nın muhafazakâr Hukuk ve Adalet (PiS) partisi, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin Fratelli d’Italia (İtalya’nın Kardeşleri – FdI) partisi ile Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) siyasi ailesi olan Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri Grubu (ECR) içindeki görevlerin paylaşımı konusunda anlaşmaya vardı.

PiS ve FdI, sırasıyla 20 ve 24 AP üyesi ile milli-muhafazakâr ECR grubunun en büyük iki ulusal partisi konumunda.

Yeni üyelerin katılımıyla ECR kısa bir süre önce Avrupa Parlamentosu’nun en büyük üçüncü grubu haline gelmişti.

Tahminler, üye partilerden herhangi birini, özellikle de PiS kadar büyük bir partiyi kaybetmemesi koşuluyla, bu durumun devam edeceğini gösteriyor.

Fakat düne kadar PiS’in ECR’nin bir parçası olarak kalması hiçbir şekilde kesin değildi.

Perşembe günü basında çıkan haberlerde, partinin Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın Fidesz’i tarafından, eski Çekya başbakanı Andrej Babiš’in ANO hareketi ve Jansa’nın Slovenya Demokratik Partisi’nin (SDS) de yer alacağı yeni bir gruba katılmaya ikna edildiği öne sürüldü.

PiS, Le Pen ve Orban’ı da istemiş

PAP, PiS’in FdI ile uzlaşmaya vardığını ve gruptaki liderlik pozisyonlarını kendi aralarında paylaşarak uzlaşmanın yolunu açtığını bildirdi.

Grup resmi olarak oluşturulacak ve yeni başkan, son tarihten bir gün önce, önümüzdeki salı günü (3 Temmuz) seçilecek.

Euractiv’e konuşan çeşitli kaynaklar, çarşamba günü grubun oluşumuna ilişkin görüşmelerin önce kesintiye uğradığını ve ileri bir saate ertelendiğini, ardından da Polonya heyetinin boykotu nedeniyle iptal edildiğini söyledi.

PiS heyeti çarşamba günü (26 Haziran) toplantıya katılmış fakat ulusal partiler arasındaki gerginlik nedeniyle görüşmeler yapılamamıştı. Ayrıca PiS üyeleri liderlik pozisyonlarına kimin atanacağı konusunda da kendi içlerinde bölünmüş durumdaydı.

PiS, diğer hususların yanı sıra Fidesz ve Marine Le Pen’in Fransız Ulusal Birlik’inin ECR’ye kabul edilmesini talep etti.

“Meloni’nin dışlanması PiS’e cesaret verdi”

Toplantıya devam edilmemiş olsa da PiS nihayetinde FdI ile uzlaşmayı başardı ve Polonya grubun iki başkan yardımcılığı pozisyonundan birini aldı ve grubun genel sekreterliği de dahil olmak üzere halihazırda sahip olduğu diğer bazı pozisyonları korudu.

Fidesz’in üyeliği şu an için söz konusu değil ancak kaynaklar gelecekte bu konunun tekrar gündeme gelebileceğini söylüyor.

Euractiv Polonya’nın ulaştığı PiS, PAP’ın haberlerini ne doğruladı ne de yalanladı.

Bu arada İtalyan delegasyonu PAP’a yaptığı açıklamada PiS’in taleplerinin en başından beri grubun genişlemesiyle ilgili olmadığını, sadece Avrupa Konseyi’nin AB’nin üst düzey görevlerini müzakere ederken Meloni’yi dışlamasından cesaret alarak Polonya’nın gruptaki konumunu güçlendirmeye yönelik bir girişim olduğuna inandığını söyledi.

İtalyan bir AP üyesi, “Polonya delegasyonu Meloni’nin yenilgisinden bir şeyler kazanabileceğine karar verdi. Bu onun mezarı üzerinde bir dans,” dedi.

Yeni bir sağ AP grubu ihtimali artıyor

Öte yandan ANO hareketinin lideri, eski başbakan Andrej Babiš, geçen hafta Liberallerin saflarından ayrılan partisinin Avrupa Parlamentosu’nda yeni bir grup kuracağını söyledi fakat partinin kiminle işbirliği yapacağı henüz belli değil.

Babiš, 27 Haziran Perşembe günü Instagram hesabından yaptığı açıklamada, “Avrupa Parlamentosu’nda göçe karşı ve Yeşil Mutabakat’ta bir değişiklik için yeni bir grup kuracağız. Yakında daha fazlasını öğreneceksiniz,” dedi.
ANO hareketi geçen hafta liberal Renew grubundan ve ALDE partisinden ayrıldığını duyurmuş, Babiš ise hareketinin artık bu gruplarda kendi gündemini sürdüremeyeceğini savunmuştu.

Brüksel’de basına yansıyan haberlere göre Babiš, Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın Fidesz partisi, Slovenya’nın SDS partisi ve Polonya’nın PiS partisi ile güçlerini birleştirebilir, ancak bunların hiçbiri doğrulanmadı.
ANO’ya yakın kaynaklar geçtiğimiz günlerde yeni grupta Marine Le Pen’in RN ya da Geert Wilders’in Hollanda Özgürlük Partisi’nin yer alacağını öne sürmüştü.

Fakat her iki parti de halen AP2de sağcı Kimlik ve Demokrasi (ID) fraksiyonunun bir parçası ve bu iki partinin ilgilenip ilgilenmeyeceği şimdilik belirsiz.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Zelenskiy’in eski yardımcısı Kirill Timoşenko’ya yolsuzluk baskını

Yayınlanma

Ukrayna Ulusal Yolsuzlukla Mücadele Bürosu (NABU) görevlileri, Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy’in eski yardımcısı, Savunma Bakan danışmanı ve Büyük İnşaat Projesi eski sorumlusu Kirill Timoşenko’nun evinde arama yaptı.

Ukrayinska Pravda gazetesinin haberine göre yayımlanan fotoğraflarda Timoşenko’nun NABU dedektifleri tarafından bir araca bindirildiği görüldü.

Telegram kanalından açıklamada bulunan NABU, Timoşenko’nun henüz gözaltına alınmadığını ve soruşturmanın devam ettiğini belirtti.

Daha sonra Timoşenko’nun kendisi de evinin arandığını doğruladı, ancak bunların ‘kendisinin hiçbir ilgisinin olmadığı bir davayla ilgili’ olduğunu belirtti.

Timoşenko, “Kanun uygulayıcıların sunduğu tüm gereklilikleri yerine getirdim, bana karşı hiçbir suçlama yok,” ifadesini kullandı.

‘Büyük İnşaat’, Zelenskiy yönetimi tarafından 2020 yılında başlatılan bir projeydi. Amacı sosyal, ulaşım ve spor altyapısını geliştirmekti. Zelenskiy, daha sonra beş yıl içinde 25 bin kilometrelik yolu yenileme ve düzinelerce inşaat projesini tamamlama sözü vermişti.

Timoşenko, devlet başkan yardımcısı olarak görev yaparken (Mayıs 2019’dan Ocak 2023’e kadar) projeye nezaret etti.

Fakat ‘Büyük İnşaat’, kartelcilik, şişirilmiş fiyatlar ve ihalelerin yerli şirketler yerine yabancı şirketlere verilmesi nedeniyle defalarca eleştirildi. Eski Maliye Bakanı İgor Umanskiy, Rusya’nın askeri müdahalesinin başlamasından önce bile proje bütçesinin yaklaşık yüzde 40’ının zimmete geçirildiğini söylemişti.

Ukrayinska Pravda, Timoşenko’nun evindeki aramalardan önce basın mensuplarının devlete ait enerji şirketi Naftogaz’ın eski başkanı ve eski Yerel İdareler Kalkınma Bakanı Aleksey Çernişev’in aranması yönünde emir alan NABU’nun, büro başkanı Semyon Krivonos’un kararıyla aramayı gerçekleştirmediğine dair bir soruşturma yürüttüğünü kaydetti.

Daha önce Krivonos, NABU’ya olası sızıntılarla ilgili soruşturmanın bir parçası olarak sorgulanması gereken Verhovna Rada’nın yolsuzlukla mücadele komisyonu toplantısına katılmamıştı.

Strana‘nın haberine göre dava mayıs ayından bu yana devam ediyor ve Büyük İnşaat projesindeki yolsuzlukla alakalı. Daha sonra NABU’nun üst düzey çalışanlarının yolsuzluk soruşturmasında şüphelilere bilgi aktardığı ve onları yaklaşan aramalar konusunda uyardığı ortaya çıktı.

Sızıntı iddiaları, müfettişlerin soruşturma altındaki işadamı Yuriy Golik’e ait bir telefonu ele geçirmelerinin ardından ortaya çıktı.

Strana, NABU’ya yönelik saldırının Ukrayna’nın iki ana yolsuzlukla mücadele yapısı olan NABU ile Yolsuzlukla Mücadele Kovuşturma Teşkilatı (SAP) arasındaki çatışmayla alakalı olduğunu kaydetti.

Gazeteye göre, mevcut NABU yönetimi, ‘Batı’nın himayesindeki’ bir dizi yetkiliyi görevden almış, bu da SAP yönetimini ve Batı yanlılarını kızdırmıştı.

Ukrayna ordusunda dev yolsuzluk: Rusya ordusu neden bu kadar hızlı ilerliyor?

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Meloni, partisinin gençlik kollarına ait video nedeniyle zorda

Yayınlanma

İtalya’da Başbakan Giorgia Meloni’nin partisi Fratelli d’Italia’nın (İtalya’nın Kardeşleri – FdI), partinin gençlik grubu üyelerinin toplantılarında faşist diktatör Benito Mussolini’yi ve sağcı bazı tartışmalı isimleri övdüklerini ortaya çıkaran bir soruşturma üzerine haftalar süren sessizliğinin ardından, Senato Başkanı Ignazio La Russa eylemlerini kınarken, Meloni henüz bir yorum yapmadı.

Senato Başkanı ve FdI’nın kurucularından La Russa, Facebook’ta yaptığı paylaşımda her türlü ırkçılık ve antisemitizmi “kesin bir dille kınadığını” ifade etti ve olayların partinin değerlerine aykırı olduğunu ekledi.

İtalyan medya kuruluşu Fanpage, FdI gençlik kanadına yönelik bir soruşturma başlatmış ve Roma selamı veren, Mussolini’yi öven ve faşist sloganlar atan gençlerin gizli çekilmiş görüntülerini ortaya çıkarmıştı.

La Russa’nın açıklaması, soruşturmanın ikinci bölümünde Gioventù Nazionale’nin (Milliyetçi Gençlik) üst düzey bir liderinin gizli bir kamerada FdI Senatörü ve Roma Yahudi Cemaati eski sözcüsü Ester Mieli hakkında antisemitik ifadeler kullanırken yakalanmasının ardından geldi.

La Russa, “Gioventù Nazionale’nin bazı üyelerinin kabul edilemez sözlerinin kurbanı olan Senatör ve dostum Ester Mieli’ye en içten ve sevgi dolu dayanışma duygularımı iletiyorum,” diye yazdı.

FdI tutumunu değiştirdi

Çarşamba günü, FdI’nın örgütlenme sorumlusu Giovanni Donzelli’den de bir ton değişikliği geldi.

Donzelli ilk başta, “Solcu militan basının önyargılı soruşturmalarına itibar etmiyorum. Fratelli d’Italia’yı aşırılık yanlısı ve nostaljik bir hareket olarak gösterme çabası acınası bir durumdur,” demişti.

Fakat akşam saatlerinde, soruşturmanın ikinci bölümünün tamamlanmasının ardından U dönüşü yapıldı, hatta disiplin tedbirleri alınacağı duyuruldu.

Donzelli, “Tekrar ediyoruz: Fratelli d’Italia’da ırkçılara, aşırılık yanlılarına ve antisemitlere yer yoktur. Bugün yayınlanan videolarda yer alan ifadeler, kaydedilme ve ifşa edilme şekline rağmen, kabul edilemez ve siyasi hareketimizin değerleriyle bağdaşmamaktadır… Fratelli d’Italia sorumlulara karşı büyük bir kararlılıkla hareket edecektir,” dedi.

Meloni’den açıklama bekleniyor

Muhalefet, Giorgia Meloni’den Fanpage soruşturması hakkında yorum yapmasını talep etmeye devam ediyor.

Birçok kişi ayrıca, kendileri dışındaki tüm kanal ve gazetelerde yer aldığı üzere, kamu yayıncısı Rai’nin soruşturmayı yayınlamasını talep ediyor.

Buna cevaben, çeşitli dernek ve partiler çarşamba akşamı Rai’nin Torino’daki merkezinin önünde, kısa bir süre önce ulusal kamu yayıncısının soruşturmaya yer vermemesinden şikayet eden RaiNews24’ün yayın komitesiyle dayanışma amacıyla bir gösterim düzenledi.

“Rai’de göremiyorsak, Rai’de izleyelim” sloganıyla yola çıkan girişim, soruşturmanın ikinci bölümünü büyük bir ekranda yayınladı.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English