Bizi Takip Edin

AVRUPA

BBC’ye “yayınlarında İsrail karşıtı önyargı” suçlaması

Yayınlanma

The Telegraph’ta yer alan habere göre, İngiliz kamu yayıncısı BBC Gazze savaşının “en yoğun olduğu dönemde” kendi yayın ilkelerini 1.500’den fazla kez ihlal etti.

BBC’nin dört aylık televizyon, radyo, internet haberleri, podcast ve sosyal medya yayınlarını inceleyen raporun yazarlarına göre, İsrail’e karşı “son derece endişe verici bir önyargı modeli” ortaya çıktı.

İngiliz avukat Trevor Asserson tarafından yönetilen araştırma ayrıca İsrail’in, kurumun çatışmayla ilgili haberlerinde Hamas’a kıyasla “14 kat daha fazla soykırımla ilişkilendirildiğini” ortaya koydu.

Cumartesi günü BBC’nin eski yöneticilerinden Danny Cohen, ulusal yayın kuruluşunda artık bir “kurumsal kriz” yaşandığı uyarısında bulunarak Gazze savaşıyla ilgili yayınları konusunda “bağımsız bir soruşturma” başlatılması çağrısında bulunmuştu.

Önde gelen iki Yahudi grubu, Antisemitizme Karşı Kampanya ve Ulusal Yahudi Meclisi, bağımsız inceleme çağrılarına katılırken, eski bir İşçi Partisi bakanı olan Lord Austin, BBC’yi tarafsızlığına ilişkin soruları sürekli olarak reddettiği için “küstahlıkla” suçladı.

Yapay zeka ile yapılan soruşturma

Asserson raporu, Aksa Tufanı operasyonunun başladığı 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren dört aylık bir süre boyunca BBC’nin yayınlarını analiz etti.

Yaklaşık 20 avukat ve 20 veri bilimciden oluşan bir ekip, BBC’nin dokuz milyon kelimelik yayınını analiz etmek için yapay zeka kullanan araştırmaya katkıda bulundu.

Araştırmacılar BBC’nin “tarafsızlık, doğruluk, editoryal değerler ve kamu yararı” gibi editoryal ilkelerinin toplam 1,553 kez ihlal edildiğini tespit etti.

Raporda, “Bulgular, BBC’nin tarafsızlık, adalet ve gerçeğin ortaya çıkarılmasına ilişkin kendi editoryal ilkelerini çok sayıda ihlal ettiğini ve son derece endişe verici bir önyargı modelini ortaya koymaktadır,” denildi.

Muhabiler “İsrail karşıtı” olmakla suçlanıyor

Rapor ayrıca, BBC’nin İsrail’i “militarist ve saldırgan bir ülke” olarak sunarken “Hamas terörizmini” sürekli olarak küçümsediğini öne sürdü.

BBC’nin Gazze savaşını haberleştirirken kullandığı bazı gazetecilerin, daha önce “Hamas’a sempati gösterdikleri” ve hatta “terör eylemlerini kutladıkları” iddia edildi.

Raporda BBC’nin bazı muhabirlerinin İsrail’e karşı “aşırı bir düşmanlık” sergilediği, bunların arasında, “İsrail’e ölüm” çağrısında bulunduğu ve “Sir Hitler, yükselin, yakılması gereken birkaç kişi var,” diye tweet atan bir gazeteciyi savunduğu söylenen BBC Arapça çalışanı Mayssaa Abdul Khalek’in de bulunduğu iddia ediliyor. 

Ayrıca Lübnanlı bir muhabir olan Marie-Jose Al Azzi’yi de, daha sonra silinen bir paylaşımında ülkeyi “terörist bir apartheid devleti” olarak tanımlamasının ardından İsrail karşıtı olmakla suçluyor.

BBC Arapça özel olarak suçlandı

BBC’nin uluslararası editörü Jeremy Bowen, “Hamas’ın terörist faaliyetlerini mazur göstermek” ve “İsrail’i Putin Rusya’sına benzetmek” ile suçlanırken, BBC’nin baş uluslararası muhabiri Lyse Doucet de İsrail’e yönelik 7 Ekim saldırılarını “küçümsediği” iddiasıyla anılıyor.

Raporda BBC’nin Arapça kanalı, Gazze savaşını ele alışında tüm küresel medya kuruluşları arasında “en önyargılı olanlardan biri” olarak gösteriliyor.

BBC Arapça’nın savaşla ilgili haberlerinde, “daha önce terörizmi ve özellikle de Hamas’ı destekleyen” açıklamalar yapmış olan muhabirlere yer verdiğini ve izleyicilerin bu konuda bilgilendirilmediğini iddia ettiği 11 vaka tespit ediyor.

BBC: Raporun metodolojisine dair ciddi soru işaretleri var

BBC, genel müdürü Tim Davie ve başkanı Samir Shah’ın yanı sıra tüm yönetim kurulu üyelerine sunulan raporu “dikkatle değerlendireceğini” söyledi.

Kurum sözcüsü raporun metodolojisi hakkında “ciddi soru işaretleri” olduğunu da sözlerine ekledi. 

Bir BBC sözcüsü, “Bu raporun metodolojisi, özellikle de tarafsızlığı analiz etmek için yapay zekaya aşırı güvenmesi ve BBC’nin editoryal kılavuzlarını yorumlaması konusunda ciddi sorularımız var. Kapsamın yalnızca bağlamdan kopuk belirli kelimeleri sayarak değerlendirilebileceğini düşünmüyoruz,” dedi.

Sözcü, raporda önerilen “sempati dengesi” yerine gerekli tarafsızlığı sağlamak gerektiğini ve çatışmanın “son derece karmaşık, zorlu ve kutuplaştırıcı” doğasına rağmen “bilgili ve kendini işine adamış muhabirlerin” bunu başardığına inandıklarını belirtti.

Sözcü, “Bununla birlikte, raporu dikkatle değerlendirecek ve ayrıntılı olarak inceleyecek zamanımız olduğunda yazarlara doğrudan yanıt vereceğiz,” dedi.

AVRUPA

AfD kurucularından Gauland: AfD değil, Almanya’nın sorunları radikalleşti

Yayınlanma

Almanya için Alternatif’in (AfD) kurucusu ve onursal üyesi Alexander Gauland, partinin etno-milliyetçi kanadının lideri sayılan Björn Höcke’nin bazı açıklamalarının ciddiye alınmamasını tavsiye ederken,  CDU liderliğinin göç politikası konusundaki rota değişikliğini “olumlu” olarak değerlendiriyor.

WELT’e konuşan 83 yaşındaki Gauland, AfD’nin kurucu üyelerinden biri ve 2017-2019 yılları arasında genel başkanlığını yaptı. Gauland 2017’den bu yana partinin Federal Meclis üyesi ve 2021’e kadar parlamento grubuna başkanlık etti. Şu anda AfD’nin onursal başkanı olan avukat, 2013 yılına kadar CDU üyesiydi.

“Sahra Wagenknecht’in yeni partisi olmasaydı, CDU’nun tabanının güvenlik duvarından yana olan memurlara karşı durması gerektiğini söylerdim,” diyen Gauland, bu durumda, AfD’nin bekleyip görmesi gerektiğini, çünkü parti için koalisyon ortağı olarak sadece CDU’nun bir seçenek olduğunu söyleyeceğini kaydetti.

“Le Pen ya da Meloni’nin bizim hakkımızda ne düşündüğü umrumda değil”

Fakat Gauland’a göre, Wagenknecht’in partisi BSW kendisini “sol muhafazakâr” olarak gördüğü için bu durum daha da zorlaştı ve CDU şimdi onlarla iyi geçinmeye çalışacak.

AfD’nin “ılımlı” olmadığına dair iddiaların, Federal Anayasa Koruma Daire (BvF) tarafından “bazı siyasi güçler adına” dile getirildiğini savunan Gauland, Höcke’nin “CDU’nun bir Alman partisi olmadığı” yönündeki sözlerine karşılık olarak, “Höcke aslında [eski SPD lideri] Kurt Schumacher’in zaten söylediği şeyi söylüyor. Konrad Adenauer Müttefiklerin Şansölyesiydi; ki aslında öyle değildi. Elbette CDU bir Alman partisi, bu tür açıklamaları ciddiye almak zorunda değilsiniz,” yanıtını verdi.

AfD olmasaydı, federal hükümetin göçü kısıtlamayı gündemine almayacağını savunan Alman siyasetçi, Avrupa çapında Marine Le Pen veya Girogia Meloni gibi sağcı siyasetçilerin AfD ile işbirliği yapmaması ile ilgili olarak, “Biz Almanya’da siyaset yapıyoruz. Le Pen ya da Meloni’nin bizim hakkımızda ne düşündüğü umurumda değil,” ifadelerini kullandı.

BvF’nin çizdiği çerçeve doğrultusunda etiketler yapıştırılmasına itiraz eden Gauland, bu teşkilatın dile getirdiği her şeyin yanlış olduğunu söylemediğini, ama belli bir resmin çizildiğini vurguladı.

Gauland, AfD’nin radikalleştiğini görmediğini ama Almanya’daki meselelerin radikalleştiğini kaydetti.

Wolfgang Streeck: Kapitalizm evcilleştirilmelidir

Alman siyasetçiye göre Wagenknecht AfD ile görüşmeye hazır değil

WELT muhabirinin, “2016 yılında WELT’e verdiğiniz bir röportajda koalisyonları akıllıca bulmadığınızı söylemiştiniz,” sözlerini hatırlatması üzerine Gauland, o dönem AfD’nin küçük bir parti olarak koalisyonlara girmesinin akıllıca olduğunu düşünmediğini, şimdi ise durumun farklı olduğunu savundu.

Gauland, “Bir koalisyona girebilecek kadar büyüğüz. Ama CDU bunu istemiyor,” dedi.

BSW ile işbirliği konusunda, dış politikada bazı ortaklaşmalar olsa da şu an için bir ittifak ihtimalinin olmadığını vurgulayan Gauland, “Wagenknecht birlikte çalışmayı düşünse bile medyada faşizmle suçlanmaktan korkacaktır. Fakat AfD’nin BSW’ye saldıracak kadar hayal kırıklığına uğramasından da endişe duyuyorum, ki bunu tamamen yanlış buluyorum. Evet, onlar rakipler. Evet, bazılarının tamamen farklı fikirleri var. Ancak bu örtüşmeler var ve bunları yok etmemeliyiz,” dedi.

Gauland, piyasa ekonomisine, kapitalizme ve küresel şirketlerin yöneticilerine yönelik eleştirilerin BSW ile özellikle doğu eyaletlerinde bir “köprü” oluşturduğunu kabul etti ama Wagenknecht’in “AfD ile konuşmaya hazır olmadığını” öne sürdü.

AfD’ye en yakın parti Avusturyalı FPÖ

CDU’nun muhafazakâr bir parti olarak varlığını sürdürmek istiyorsa yapması gereken rota düzeltmesinin göçe karşı olmak olduğunu savunan Alman siyasetçi, “Merkel çizgisine bağlı kalmak isteyen bu güçlerin ne kadar güçlü olduğunu bilemiyorum. Ama en azından Birliği [CDU] yeniden liberal-muhafazakâr bir partiye dönüştürme çabaları var,” dedi.

Kendi partisi tanımlaması istendiğinde Gauland, “Küreselleşmeyi eleştiren unsurları da olan, güçlü muhafazakâr özelliklere sahip bir tür liberal-muhafazakâr parti. Anayasa çerçevesinde sağcı bir parti. Avrupa ile karşılaştırdığımda AfD’yi Avusturya’daki FPÖ’ye en yakın parti olarak görüyorum; Le Pen ya da Meloni ile olan temaslarda her zaman yapay bir şeyler vardı,” ifadelerini kullandı.

AfD’nin kapatılma ihtimali olup olmadığı yönündeki bir soruya ise Gauland bunun tamamen ihtimal dışı olmadığını savunarak yanıt verdi. Gauland, “… fakat uzun zaman alacaktır. Eğer yarın başlarsanız, iki, üç, dört yılı hesaba katmanız gerekir. Ama eğer işler ters gider ve Federal Anayasa Mahkemesi de bu işe yanaşmazsa, bu bir Waterloo olur,” dedi.

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Sırbistan, 13 yıl aradan sonra zorunlu askerliğe geri dönüyor

Yayınlanma

Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, ülkede zorunlu askerliğin yeniden başlatılmasına ilişkin kararnameyi imzaladı. Vucic, kararını açıklarken “Umarım güçlü bir orduya ne kadar ihtiyacımız olduğunun farkındasınızdır,” dedi. Zorunlu askerlik hizmet süresi 75 gün olacak ve erkekler için zorunlu olacak, kadınlar gönüllü olarak hizmet edebilecek.

“Kimseye saldırmayacağız ama bizi tehdit edenleri korkutup kaçırmak istiyoruz,” diyen Vucic, Sırbistan’a yönelik tehdidin kaynağının kim olduğunu belirtmedi.

Belgrad, 2011 yılında zorunlu askerlik hizmetini kaldırmıştı. Vucic’in kararnamesinin yürürlüğe girmesi için hükümet ve cumhurbaşkanının partisinin ezici çoğunluğa sahip olduğu parlamento tarafından onaylanması gerekiyor.

Ağustos ayında Hırvatistan’ın 1 Ocak 2025 tarihinden itibaren 2008 yılında kaldırılan zorunlu hizmeti de geri getireceği öğrenildi.

Hizmet süresi iki ay olacak. Karar, Rusya’nın Ukrayna’ya dönük askeri müdahalesi ve diğer Balkan ülkelerinin silahlı kuvvetlerini güçlendirmesi nedeniyle Avrupa’da artan gerilimle ilgili. Hırvatistan Savunma Bakanı Ivan Anusic, ülke ordusunun modernizasyonunun NATO ile yapılan plan ve anlaşmalarla uyumlu olduğunu söylemişti.

Bazı Avrupa ülkeleri de zorunlu askerliği geri getirmeyi düşünüyor ve bazıları bu tedbire çoktan başvurdu. Özellikle Letonya, Ukrayna’daki çatışmalar nedeniyle 2023 yılında zorunlu askerliği yeniden uygulamaya koymuştu. Hizmetin zorunlu olduğu Norveç’te nisan ayında ilave 20 bin kişinin silah altına alınmasını öngören plan açıklandı.

Mayıs ayında dönemin Başbakanı Rishi Sunak, “otoriter devletler ekseninden (Rusya, İran, Çin, Kuzey Kore) gelen artan tehdit” nedeniyle İngiltere’de zorunlu askerliği geri getirme sözü verdi. Almanya zorunlu askerliğin geri getirilmesi için üç seçenek geliştirdi ve bunlar şu anda hükümet düzeyinde tartışılıyor. Litvanya parlamentosu, haziran ayında okulu bitiren genç erkekler için dokuz aylık zorunlu askerliği onayladı.

CIA Direktörü Burns’ten Bosna ve Sırbistan’a sürpriz ziyaret

Okumaya Devam Et

AVRUPA

Orta Avrupa’da sel: Polonya AB acil durum fonuna başvuracak

Yayınlanma

Geçtiğimiz günlerde Orta Avrupa ülkelerini ciddi şekilde etkileyen sağanak yağışlar nedeniyle Çekya AB fonlarını kullanacağını teyit ederken, Polonya da AB’den mali yardım isteyeceğini ve muhtemelen AB’nin acil durum mekanizmasını harekete geçireceğini duyurdu.

Polonya, Çekya, Slovakya, Avusturya ve Romanya’nın da aralarında bulunduğu Orta Avrupa ülkeleri son günlerde şiddetli yağışlardan ciddi şekilde etkilenerek yaygın sellere, tahliyelere ve altyapı ile evlerde büyük hasara yol açtı.

Reuters’ın bildirdiğine göre Avusturya’dan Romanya’ya kadar uzanan sel felaketinde en az 15 kişi hayatını kaybetti.

“Maliye Bakanına acil yardım ve sel yardımı için fon hazırlaması talimatını verdim. AB Bakanı Avrupa yardımı için başvuruda bulunacak,” diyen Tusk, Pazar günü öğleden sonra X’e yazdığı mesajda savunma bakanından etkilenen bölgelere ek kuvvet göndermesini istediğini de sözlerine ekledi.

Oder ve Nysa nehirleri taştı

Ülkenin güney kesimi hafta sonu yaşanan yoğun yağışların ardından şu anda büyük sel felaketiyle mücadele ediyor. Pazar günü Nysa kasabası ve Stronie Śląskie belediyesi de dahil olmak üzere çok sayıda baraj taştı.

Kurtarma operasyonları için helikopterler kullanıldı ve kritik durumdaki bölge sakinleri tahliye edildi.

Oder ve Nysa nehirleri de dâhil olmak üzere birçok nehir taşarak bölgede ciddi sel baskınlarına neden oldu. Sel dalgasının pazar günü Wroclaw şehrine doğru ilerlemesi, yerel yetkilileri uyarılar yayınlamaya ve olası hasara karşı hazırlık yapmaya sevk etti.

Yükselen su seviyeleri evleri ve altyapıyı tehdit ettiği için acil durum hizmetleri yüksek alarmda ve hasarı azaltmak ve sakinleri korumak için çalışmalar devam ediyor.

Tusk, savunma bakanlığını görevlendirdi

Askeri helikopterler kritik durumdaki insanları tahliye etmek için kurtarma operasyonlarında kullanıldı.

Tusk, Pazar sabahı sellerde ölen ilk kişinin Kłodzko kasabasında olduğunu doğruladı. Özel radyo istasyonu RMF FM, Silezya’daki Bielsko-Biała’da bir başka olası kurbanın daha olduğunu bildirdi.

Durumu 1997’deki büyük sellerle karşılaştırması istenen Tusk, bu selin daha yerel olduğunu fakat bunun sonuçların daha az ciddi olduğu anlamına gelmediğini söyledi.

Polonya lideri, “İnsanlar pek çok yerde yaşadıklarının 1997’dekinden daha ciddi olduğunu söylüyorlar,” diye vurguladı.

Buna karşılık, ülkenin ana nehri olan Vistül’deki durum nispeten istikrarlı. Varşova’daki nehir seviyesi de son günlerde kaydedilen en düşük seviyeye ulaşarak bazı bölgelerde 20 santimetreye kadar düştü.

Çekya’da 250 bin hane elektriksiz kaldı

Çekya da sel felaketinden kötü etkilendi ve kuzeydoğu bölgesi en kötü koşullarla karşı karşıya kaldı.

Çek İtfaiye Kurtarma Servisi Başkanı Vladimír Vlček, ülke genelinde 10.500’den fazla kişinin tahliye edildiğini ve pazar günü itibariyle yaklaşık 250.000 hanenin elektriksiz olduğunu bildirdi.

Hafta sonu şiddetli yağış beklentisiyle yerel yetkililer daha fazla kapasite yaratmak için barajlardan su salmaya başlarken, son yıllarda önceki sel felaketlerinin ardından sel kontrol önlemlerine büyük yatırımlar yapıldı.

Çek Başbakanı Petr Fiala (ODS, ECR) pazar günü Çek televizyonuna verdiği mülakatta, “Şu anda 1997 ya da 2002’de olduğumuzdan çok daha hazırlıklıyız; tüm ülke bu deneyimlerden ders aldı. Ve bu derslerin işe yaradığı da açıktır. Ancak bu istisnai bir durum ve her şey öngörülemez ya da planlanamaz,” dedi.

Avrupa fonları da dahil olmak üzere mevcut tüm kaynakları kullanacaklarını varsaydığını söyleyen Fiala, “Bu mantıklı ve yapılması gereken doğru şey,” diye ekledi.

Ülke bu hafta sonu (20-21 Eylül) yapılacak bölgesel ve senatörlük seçimlerine hazırlanırken, hükümet seçimlerin planlandığı gibi gitmesini sağlamak için çalışıyor.

Fakat nihai karar durumun nasıl gelişeceğine bağlı olacak. Fiala, “Şu anda seçimleri zamanında yapabilecekmişiz gibi görünüyor, ancak hava durumu gibi kontrolümüz dışındaki faktörler olduğu için bu temkinli bir açıklama,” dedi.

Slovakya’nın Çek-Avusturya sınırı da kritik

Slovakya’da ülkenin kuzey ve batı kesimlerindeki yağışlar meteoroloji uzmanlarının tahminlerini aştı. Birçok şehir ve kasaba gece boyunca 3. seviye sel uyarısı ilan etti ve sakinleri olası tahliyeler için hazırlıyor. Demiryolu seferleri birkaç hatta askıya alındı.

En kritik durum Çek ve Avusturya sınırlarına yakın batı bölgesi Záhorie’de yaşanıyor. Başkent Bratislava’da şiddetli rüzgar ağaçları kökünden söktü ve bazı yolların kapatılması gerekti. Yerel hayvanat bahçesindeki hayvanlar tahliye edildi.

Slovak Eğitim Bakanlığı okullara pazartesi günü derslere ara vermeyi düşünmelerini tavsiye ederken, Çalışma Bakanlığı selden etkilenen vatandaşlara ve kasabalara mali ve insani yardım yapılacağını duyurdu. Aynı zamanda Donio portalı, Slovak Katolik Hayır Kurumu ve Tehlikedeki İnsanlar tarafından bağış toplama kampanyaları başlatıldı.

AB sellerin yönetimine yardımcı olabilir

Şiddetli yağışlar ve seller birçok AB ülkesini vururken, bu ülkeler AB Sivil Koruma Mekanizmasının etkinleştirilmesini talep edebilirler.

2001 yılında oluşturulan Mekanizma, AB ülkeleri ve 10 katılımcı ülke arasında sivil koruma alanında işbirliğini güçlendirerek afetlere karşı önleme, hazırlık ve müdahaleyi geliştirmeyi amaçlıyor. Mekanizma şimdiye kadar AB içinde ve dışında 700’den fazla yardım talebine yanıt verdi.

Mekanizma aracılığıyla yapılan bir yardım talebinin ardından Acil Müdahale Koordinasyon Merkezi (ERCC) yardım veya uzmanlığı harekete geçiriyor. Yangın söndürme uçakları, arama kurtarma ve tıbbi ekipler gibi uzman ekipler ve ekipmanlar, kısa süre içinde konuşlandırılmak üzere harekete geçirilebilir.

Tusk bu mekanizmanın aktif hale getirilmesini isteyip istemediğini açıklamadı fakat Euractiv’in anladığına göre X’teki paylaşımı bunu ima ediyor olabilir.

Okumaya Devam Et

Çok Okunanlar

English